| 9 Kânunusani 1929 Millet mektepleri kıraat sütunu Bir daha gelmezmiş! Arnavutun biri hiç camiye gitmezmiş... Bir bay- ram günü aklına esmiş, kalkmış mahalle camiine gitmiş... Namaz kılarken, secdeye yatınca arnavutun uzun burnu zemindeki deliklerden birine girmiş... Arnavut iki üç kere zorladığı halde bir türlü kolayına getirüp de burnunu delikten çıkaramamış... camiye gelerek günah işledigine kail olan biçare adam iki elile zemini tutarak yalva: rmağa başlamış: — More brak burnumu. Vallahi de Tallahi de namusum hakkı için bir daha gelmem... ilmin hududu olur mu? Bir âlim, iştigal odası- nın kapısı üzerinc: — «Cahillerin buraya girmesi memnudur!» Diye bir levha asmış. Zeki çocu İmtihanda! — Oğlum koyunun ne- sinden istifade edilir. — Yününden efendim.. — Yünden ne yapılır? — Her şey... — Mesalâ.. — Meselâ elbise yapılır. — O halde sırtındaki elbiseyi sana hangi van temin etti? Halk sütunu Kefalet verebilirim Türkçeyi iyi bilen, okuması yaması Güzgün 28 yaşında bir genç İş anyor. Kefaleti nakdiye verebilir. Halk shtunu muharririne mürascat. İş arıyorum Dikiş atelyelerinde çalışmak mtıyar. sim. Evelce taşrada da bir atelyede altı Ay kadar çalışmıştım. On sekiz yaşın Gayım. Elimden atelyeyo - elverişli her darin iş gelir. Tabip olanların CZ. u mazura müracaatı. Bir ruhsat tezkeresi bulundu Şehremininde Mustafa ağa mahalle sinde kürtler sokağında 10 numeroda yorgancı Ruza efendi namına / müharrer bir kıta rahsat ve ünvan tezkeresi bu Tanmuştar. Sahübinin mathamıza müra aat etmesi, bunu Zürefadan biri görerek hayretle: Acaba bu âlim nere- den giriyor? Demiş. Afrika filleri Çok / küvvetli; vezeki dir haj van olan filler- den — iktisadiy tifade — edilmezeli başlanmıştır. Afrikada - Bel-| çika kongosunda (eâ filler at ve öküz gibi giraat işle-| tinde çalı alıştırılmıştir. Burada büyük çifliklerde — fil z gibi çifte | ve arabaya koşü- |lüyor. çök küvvetli / olduğundan bir fil büyük kamiyon cesametin- deki arabayı kolayca çekiyor. Fil alti öküzün yahut bir düzina atın çegeceği yükü kendi başına çekti- Ki gibi bu kadar öküz yabut atın sürebileceği araziyi de sürüyor. Arazi oldugundan - kuvvetli Grândük Nikola vefat et Paris, 6 (AA) — 1914 sene- sinde rus küyvetlerine kumanda etmiş olan grandük Nicolas colayevitçin Antipte vefat etmiş olduğu bildirilmektedir. Müteveffa 72 yaşında idi. Yarm cesedi ta- bula konacak ve cenazesi salı günü kaldırılacaktır. serl FiLLER ARABAYA KOŞULUYOR arazi sürmeğe de Hayimaçinin zekâsı Hayimaçi, gece ok mey- danından geçerek bir yere gitmek — mecburiyetinde idi. Evden çıkarken, karısı arkasından seslendi: Ey.. Hayimaçi! Yice vakti silâhsız oralardan yidilir mi? Rovelver alsan a.. Hayimaçi cevap verdi. Rovelveri mi? Amma | yaptın be kuzum! ... ben enai miyim? on sekiz lira verip te aldığım rovelveri hirsizlara mı kaptirayim?1 başladılar filler — burada' çok işine yarayor. Afrika fillerinin Hindistan dil- lerine benzemediği ve ehlileştiril- mesi mümkin olmadığı iddiaşının döğrir olmadığı — Kongüda olunan tecrübelerle sabit olmu; icra Sanayi müdürü şehrimizde Sanayi müdürü umumisi Recaf B. şehrimizde bazı — tetkıkatta buluüniyor. Dün bu münasebetle Ticaret müdüriyetinde bir ictima akdedilmiştir. Bu içtimada Vekâ- letin sorduğu suallere cevap veril- miştir . Doktor, sörle birlikte , gözleri ışıldayan genç kızın ve kocakarının yattıkları odaya girdi.. — Eece? Bu sabah nasılsıa bakalım, yavrum? - diye sordu. Kız, tam ağzını açacağı esnada, | 'onun yerine, sör cevap verdi: — Bu geceyi çok iyi geçirdi efendim. — O halde, yarın. sonra evine gidebilirsi — Aman, efendim, sizden çok rica ederim: Beni, burada, yarın akşama kadar beldetmeyin. bura- da tehlikedeyim. Korkuyorum. — Korkuyosg musun? — Neden korkuyörsun? —Odamızın yanındaki odadı tan kocakarı Boskottan ve kötürüm kadından! bilbassa benim odamda yatan şu kocakarı bonyesten! bu son cümleyi söylerken, se- lçalttı; ve, yan gözle, odanın * köşesinde kendilerini dinleyeo ibtiyar kadını gösterdi. — korkmaua sebep ne? — bilmem. ber halde, bunlar, benim aleyhime bir şey hazırlı- yorlar. Üçü bir araya gelerek bana baka baka fiskos konuşuyorl — Haydi yavrum, haydil böyle söylersen sinirinin bâlâ devam eylediğine kani olacağım! — Hayır, doktor! sizi neyle isterseniz temin edeyim ki, basta- lığım geçti.. Sinirlerim iyidir.. yab 'niz korkuyorum. Neden - korktuğunu öyleden kızım! si öi iyice anlat! — Peki efenim... Bu gece, koğulası gezdikten ve hücresine çekildikten sonra, komşu odanın kaprsı, gicir gicir açıldı;. aralıktan, kötürüm kadınla Boskotun başı göründü. Usul usul, ayaklarının ucuna basarak, Bornyesin karyo- lasına yaklaştılar. — Sen rüya görmüşsün, kızım! tır; sağdan sola bile dönemiyor... — Olabilir, doktor! Fakat, ben, gözümle gördüm:dün gece, Boskotla beraber, bu odaya girdiler. Üçü bir arada, bana dair konuşarak bir plan kurdular! Sör, gene söze karıştı: — Buna imkân yok! Çünkü, iki odanın arasındaki kapı kilit- lidir; ve biricik anahtarı bendedir! Hem #ün gece, mütemadiyen koğuşları dolaştım. Şüpheyi calip bir şey görmedim. — Sörün dediklerini duyuyor. musun? demek, kâbus geçirmişsin. — Hayır, kâbus değil. — Sana, bu gece içmek için | bir müsekkin veririm. Onu içtin- miydi artık korkulu rüya filân görmezsin! Doktor, bir reçete yazdı; ve, Geç kıza: | altı aydan beri yatalak- | Tefrikanümerösu: 39 SAHTE PRENSES Nasıl istersen öyle hareket edeceğimden emin oll yalmız, şu- kadar söylemek isterim ki, ben Nevyorkta her istediğini yapmağa, müktedir bir kimseyim, .. Reis, köşede yanan kandilin yanına sokuldu: — Bak aziziml -dedi- gözlerimin İçine dikkatli bak.. ben bir vah. giye.. burada gördüğün vahşilere benziyor muyum? Beş senedenberi bunların içinde yaşıyorum.. Fakat ne türlü yaşayış! hepsi de hayvan sürüsü gibi in- danlar... böyle olmakla — beraber bunların arasında yaşamağa mec- burum. JAhİ işte bu meçburiyet beni mahvediyor... büradan bir yere Sakili İ .B gitmek kabil olmadığını gördükce hiddetimden kendi kindimi yiyo. rum: Bunun ebebini sana masıl anlatayım... bilmem ki,.? Fakat | ne olursa olsun, her halde söyle yeceğim... Ben, bütün Amerika halkının tel'in etiği çok mühim bir vakanın kahramanıyım. Bun- İ K SOİd Ciy» deki evime - geldigim zaman, Güyük (ve meşlür bir kdaman Ka olai karlman solcağm eCi Sünlakamız eva eati elmiyleğini söylediler. - kazim sra İlni sıra evine - gider ve akşam — yemeğinden sonra tekrar avdet ederdi. Ben, kayın pederimle aram bir az açık olduğundan, yıl başından mada günlerde ziyarete Fakat karımın, baba- bildiğim onun ziyaretine de mani olm: O akşam da onun bahasına gittiğini söyledikleri zaman, bunu pek ta gitmezdi: sınt çok sevdiğini bulmuştum. Odama çıktımı; yazı masamin başına oturdum, siğara içiyordum. Bu sira Meri isminde çok sadık bir hizmetcim, hana bir şey söy leme nmo gelmişti. teder dedi- ancak, şimdi yakit ve dırsat bulabildim; size Ççok mahrem bir şey anlatmak cesaretinde bulunacağım Meri çok temiz kalpli bir kadındı. Bana sade dü, Bande ettim. Hizmetcim anlatmaya Başladı: — *Arlık tahamımülüm kalmadı, beni ne yaparsanız yapınız, fakat ini göstermek istiy Kendisine söz verdim ve mü- çüderten kürlarınız... Zira evdeki uşaklardan birisi, karınızı seviyort! ve işte bu gece de, hahasına gidi- yor diye, hepimize sıkı siki tenbih —ederek uşakla — birlikte gezmeğe gitti... bu bal bir aydan- beri devam ediyor. arlık göz göre göre bu hale tahammül — edeme: diml Hizmetciden dahâ fazla izahat alı Tüzüm görmedim, Meri yalan söylemez, iltiradan korkardı. Uşağı arattım. Çarşıya - gittigini söylediler. kan başıma — vurmuştu. İhtiyaten bir defa babasının evine uğradım ». orada bulamayınca arlık, hizmetcinin — sözüne te mile — inanmıştu krar geldim, o gece mühim bir işim Olduğu için eve geç geleceğimi karım biliyordu; evin bağçesine saklanarak onları beklmeğe karar vermiştim. .. Tamam iki saat sonra Gtomobil ile karımın geldi (Mabadi. var) | ğana yaklaştı. Muharrin — Andre Lort söre: “kızcagız hâlâ iyileşememiş!,, manasına gelen bir nazarla baktı — Siz bu gece koridor kapısını açık brakın; yavruyu sıksık yok- layın! korkmasın! -diyerek genç kızdan uzaklaştı; Laşka hastalara gitti Bu sırada , bornynes ülmüştü; gözleri ışıldıyordu. yatağa Tımarhanede herkes uyuyor . Yalnız, küçük kilisenin mumları ışıldamakta! Genç kizin yattığı odanın tava: mında ölü gözü gibi bir yanıyor Saat on biri çaldı. Gündüzki sör, genç kızın yata- Genç kızın gözleri dehşetle açılmıştı: testek. yümüştu. — Hâlâ uyumadın mv kizim? — Hayır! Üyuyamıyorum! kor kuyorum! — Dua et! korkun geçer. Sör, genç kızın alnını öptü Ve kiliseye doğru uzaklaştı. Tam, ayak sesleri işitilmemiye başlamıştı ki, o ane kadar yata- ğında uyuyor gibi görünen Bora- yes, dirsekleri Özerinde doğruldu. Ve, ancak işitilir bir sesle — Pssst! Pssst! - diye seslendi. Komşu / odanın kapali kapısı ardından da bir : — Pssst ! Pssst 1 duyüldü. Sonra, birden genç kız, kapının ağır ağır açıldığını; hasıl olan aralıktan iki korkunç başın uzandığını gördü. Bu başlar, Bos- kotla kötürümün başlarıydı. Kö- törüm, iki büklüm olmuş ; cadı gibi görünüyordu Genç kiz, yatağında bağırmak istedi. Fakat, imkâm yok 1 Sesi , boğazına tıkandı. Üç kocakarı, genç kızın yata- ğımı çevirdi. Boskot : yor! -dedi - korkudan andil Bornyes:) — Evet! -cevabını verdi kızın gözleri çok parlak! Gözlerini söndürmeli! Gene Boskot: — İğne hani? -diye sordu Genç kız, son bir irade kuvve- tiyle gözlerini açtı; ve, mafşallrı tarafından bu şiş çarpık parmalkdlar tutulan koskocaman yüzüne Köti : — Karkma, kızım, korkmal -dedi- Seni tedavi edeceğiz! Ufak bir. ameliyat! " Gözlerinin pırıltısı oda arkadaşın olan bor yesi hastalandırıyormuş da... Bornyes: — Evetl - diye tasdik- etti. > bu kızın gözleri alev gibi yanıyor; ve bana rahat huzür onları söndürmeli. Genç kız, artık çığlıklar kapa- rıyor, yüzünü gözünü yorgan ah tında saklamak Fakat, boskot: — Anlaşılan davi olmaycak. Yakalayın şunal- ermiyorl emrini verdi. kilisede ibadetle meşgul bulunan sörler, duydukları müthiş çığlıklar üzerine, telâş içinde — koridor fırladılar. Vak'anın cereyan ettiği odaya girdikleri zaman, şu man- zara karşısında kaldılar: Genç kız, müthiş çığlıklar ko- pararak, ve kafasını düvardan duvara — vurarak / öteye beriye koşuyur — Çıkarılmış gözlerinden kan fışkırıyor. Bornyes, yatağına büzlülmüş — Ohi Artık gözleri pırılpırıl yanmıyacak! Gözleri söndül diye söyleniyordu. Müterelmli £ Va - Na î ç