7 Kânunusani 1929 Bir varmış, bir muş.. evel zaman içinde, | Anadolunun bir köy ünde | kimsesiz, fakir bir kel oğlu varmış. Hangi işe girdiyse, üç beş gün sonra: - Sen bir işe yaramı- yorsun! Diye kovarlarmış. Kel oglan bu vaziyet- ten, ve herkesten gördügü hakaretlerden usanarak, bir gün memlektini ter- kedip bir başka kasabaya gitmeğe karar vermiş. Akşam sular kararın- Ca, sopasını ve eski hır- kasını alarak yola revan olmuş; Az gitmiş, üz git- Mmiş. dere tepe düz gitmiş. j sabaha karşı bir kasabaya vasıl olmuş. - Kel oğlan, yol kenarın- da, bir büyük zengin evi- nin kapısı önünde dinle; niyordu, Evin kızı sabah- layın erkenden kalkarak, bahçedeki kuyudan su çek- meğe inmişti. Kız o gece rüyasında hırkalı bir adam görmüş, sabahlayın babasına rü- yasını anlatmış. Babası : — Kızım - demiş - eğer yok- | Millet mektepleri kıraat sütunu Türk masalları Kel oğlanın marifeti ret etmiş.. Yanına gele- vek : — Bu gece rüyama gi- ren senmi idin ? Demiş. Keloğlan zeki bir çocuk olduğundan, istifini boz- | miyarak : [ — Evet, beni tanrı gön- derdi.. seni alacağım | — | Cevabını vermi; Kız sevinçle babasına meseleyi anlatır, bir az sonra tanrı misafirini. içeriye alırlar. keloğlan bu suretle ka- sabanın en zengin bir adamına damat olur. ve sefaletten kurtulur Salamonun cevabı Küçük Salamon çok çalışkan bir talebedir. Ar- kadaşlarının - karşısında apışıp kaldıkları suallere daima o cevap verir. Geçenlerde - hayvanat dersinde, muallim gene sordu: - Balıklar neden ses çıkarmazlar? Gp cek e , Sen beğendin! Hoca merkep ile giderken, hayvan yere egilmiş, yol | üstündeki merkep | tezeklerini — koklı- yordu. Hoca yere inerek bunları yerden top- ladı ve yem torbası- nın içine doldurdu. Akşam, eşegin yem yimek zamanı gelin- ce boynına astı. Fakat hayvan, burnunu tezeklere değdirince — başını silkerek huysuzlan- dı.. hayvan boynun- dan torbayı çıkar- mağa alışıyordu. Hoca, merkebin bu — huysuzluğunu görünce eşegin ba- şına egildi: -A mübarek hay- van! Bana zulmün ne dir? Sen beğedin, ben doldurdum! Dedi... Kedi Mangal altında horuldaya horuldaya uyuyan kediyi gören çocuk annesine hay- kırdı: - Koş, anneciğim, kedi kavrulacak! Kap!an avı III Kadri bey ava meraklıdır amma, balık avma değil, kaplan avına! Kadri bey kaplandan korkmaz; bütün dünya kaplanları çünkü, Kadri bey, kaplan avının âlimidir! kaplanlar ise gayet cahil hayvan- cıklardır! Aklın ilim karşısında aczi derkâr bulunduğundan, cahil kaplanların da âlim Kadri beyden korkmaları taaçcübe deyer bir mesele değildir! ilhassa, halk mekteplerinin açıldığı bu günlerde ilim ile cehlin arasındaki münasebeti bu vesiley- le de kayt ettikten sonra, sadede gelelim;, hikâyemize daşlayabiliriz. Kaplan ovcısı kadri bey, hay- | vanatı. vahşiye avında derin ve esaslı deyişiklikler yapacak olan bir icatta bulunmuştu; fakat, son zamanlarda memleketimizde icat- lara karşı gazetecilerin gösterdik- leri — itimatsızlığı — nazarı — itibara alan Kadri bey icadını yar ve ağyardan uzak bir yerde Bingale ormanlarından birinde tecrübeye karar verdi; ve, günün birinde, sevgili karıcığıyla vedalaştıktan sonra, yanına aksaçlı uşağını aldı; uşağının sırtına kocaman bir aynalı dolap yükletti, Bingale ormanlarına doğru yola revan oldu. Az gi ler uz. gittler, Afgan iran düz gittiler; nihayet mahalli maksuda iriştiler. Kadri bey, gayet hafif bir mırıltıyla; arkasından, kan ter içinde yürüyüyen u: — Durl sırtındaki dolabı yere koy! - emrini verdi!. Âk saçlır dolabı. yere biraktı, Etrafına göz gözdirdi: burası, kor- kunç Bingale ormanlarından biri sinin ortasında açıimış bir düzlük- tu, her yerde yüksek, karanlık, heybetli elma, armut, portakal. kiraz, vişne agaçları; gül, şe fidanları, fesliyan ve ıfır sak- sıları” vardılli! Bu balta girmemiş korkunç Bin- gala ormanının muzlim de, rinden kurt kuzu, horoz, lan aslan ve kaplan homur- tuları geliyordu. Ak saçlı uşak, korkusundan titremeye başladı. Fakat, Kadri beye'bu heybetli ormana ve bu hayran böyürtü ve homurtulara aldırış bile etmiyordu. -, ahi do- dabın kapağını açmış, içine çan- tasından çıkardığı kuş başı kesil- bü rüya rahmani iseay | YETEİyordu | Salamon (ÜL Neyet ar z barelamir yelli nen çıkar.. şeytani - ise e Üi ğ D - Fıkırtısini İşitmi- ( ye L lan Hikmezt muallim: yormusun? — Kayna. | duyulmağa başladı. Kadri, ak h Kizı sormüs: - Siz söyleyiniz, Sala. | maya başladı ge aa ğ mon efendi! lil Baba! Eğer çıkarsa | PP Tımarhaneye! Fdit eyal dalna beni ona verirmisin ? Si ğ - Arabacı, tımarha- | girerek, kapağını kapadılar.. < Veririm y: 1 alamon şu cevabı ver- Kaplan sesleri, aynalı dolabı Veririm yavrum ! di: B neye kaça götürürsün? | , 527 pdosa tutulmuş. bir Ada Bu muhavere üzerine | di: - Orada kalacakmı- | vaporu gibi sarsmağa başlamıştı. kız su almağa inmiş, ka- | — Hoca efendil! sizin | sın? aN AĞ eç İA MN 5” pının önünde, rüyasında | başınız suyun — altında | - Kalacağım... pHAp GA Te - ayganr e af gördüğü hırkalı adamın | olduğu zaman lakirdi () | - (Kırbacı şaklata- | dşma bakyordı oturduğunu görünce, hay-| edebilir misiniz? rak) müşterim var! geçtil —— Tefrikanümerosu: 37 | Gündüzün” sıcak olmasına rağ- | tahmin etmekle beraber, onunla Haer L | men, gece hava soğumağa başla- | gizli görüştüğünü vahşilere —his. SAHTE PRENSES muştı. Bir taraftan kesilen parma. | settirmemek için etrafi tecessns Nakdli 1.P. Şinin acısı, diger taraftar çıplak İ etmeğe meebür olmuştu zeis olmuştu. Diger vahşiler paraya — Peki... vücütünü üşüten soğuklar - Cakın Cak bir rüzkâr gibi uçarcasına - kiymet vermiyorlar ve ellerine Vahşiler, güneşte kurutulmuş göl | maddi ve manevi ıztırabını tezyit | zıplayarak reisin bulundugu ma- geçen paraları oyuncak kabilinden | balıklarını ateşte pişirerek yemeğe | etmişti. halle geldi olarak, şuraya buraya atıyorlar, | Daşladılar. Cak çuval ” parçasina sarıldı ve | — Reis, Cakın kolundan tutarak: Reis, bilâhara bu paraları topla- yarak bir tarafa saklardı. Reis, Cakin zengin bir adam olduğunu — duyunca — yumuşamıştı. Üstünden çıkan elbise — kısmını kadınlara dağıtıyorlardı. Bu esnada kabile reisi, Cakın kulağına eğilerek dedi ki: — Bizim elimizden çabuk kur- “tülmak İster misin? Cak tereddültsi üphesiz.. (x — © halde biraz yanima gel.. cevap verdi 1 sonra benim Konuşalım! Reis uzaktan, Caka biraz balık verilmesini söyle Caka bir miktar kuzg — balık uzattılar. kazanın kenarından, eski val parçası sarkıyordu. Cak Şu müsade edern Dedi . Başkalarının mümansatına mey- dan vermeden, yerinden kalkıp Cakın yanma gelen reis, başını sallayarak, çul parçasını alabilece- Kini ima etti. kuramuş balığı yiyerek ve iztirapklarını teskine çalıştı. Vahşiler uyumuşlardı. Cak, reisin yakığı yere yakın kayanın - oyuğunda / yatıyordu. fa göz gerdirdi, hiç bir köşeden en ufak bir ses bile işidilmiyordu. Cak yavaşea kalkti ve yerde Sürüne İsürüne Teisin yatlığı yere yaklaştı. Reis uyumuyordu. — Uzaktan bir gölge görmüştü. yerinden Hırlaya- Tak, kendisine doğru — yörüyen kazşıladı. bi Burada - serbestee diriz. Dedi. Mağara gipi içi oyulmuş büyük | bir kayanım içine girdiler. | Burası ufak farksızdı. bir köy odasından pek iptidat kırık dökük ve - çanaktan dan vücude getirilmiş şekilde bit bir ta başka bir şey yoktu. Köşede yalnız reise mahsus bir kandi! yanıyorda. Reis yatağını gösterersk — Şurada otür bakalım! TMâbadı var) yatakla tabak Ak saçbi: apak Gbriyoc Kadll bey, sabırsızlanıyordu!. Nihayet ... siyah çizgili kırmızı postu ipekli bir kumaş gibi pu SYA İkocaman” bir Kağladı V ranlık bir kiraz ağacının dalları arasından sıyrılarak, dolabın dar- luğu meydana doğru ilerlemeye başladı — Yaklapyacdı. - yaklağı yordu, yaklaştı; tam aynalı dolar bın önünde durdu. Aynaya bak- tr; yeri gökü inlete dehşetli bir nara attı.. Sonra gözlerini açtı kapadı; gene açtı, gene kapadı.. Tuhaf şey! Kaplana bir şeyler oluyordu.. Kuyruğunu bacaklarının arasına soktu. ayakları üzerine oturdu ve dolabin aynasına baka baka önayaklarını yalamağa baş- ladı... Ve... bir kedi ladıl. Kadri bey, dolabın kapağını açtı. dışarı çıktı. Dolabın açık ka- pi sından içirideki kuş başı kesil- miş ciyer parçaları gören kaplan, derhal dolabın içine atıldı. Kad- ri bey, bir yandan ciyerleri yiyen kaplancığın başını Okşayor; bir yandan de korkusundan bembe- yaz saçları simsiyah olan (1) baygın uşağını ayıltmaya - çalışı- yordu. Siyah saçlı uşak ayılı ve dolabın içinde kendi yanında ciyerleri yiyen kaplamı görür gör- mez tekrar bayılmağa niyet etti. Fakat, Kadri bey kurnaz bir sesli — Korkmal - dedi,- artık bu kaplandan kimseye fenalık gelmez! . dolabın “yemekle Kadri bey ve uşa; kapağını içerde ciyer meşgül olan kalanın pattılar; ve - dolabi tekrar istanbula doğru yola çıktılar. Kadir bey, tambula — dönmüş — bulu iyordu. koltuğuna oturmuş; karısıyla ko nuşuyordu kaplanı yatak gdamı- za korsun. biçareyi öldürüp -pos- tunu yüzmege kal'iyen — lüzum yoktur. biz onu canlı canlı kulla- abiliriz! yalnız tozunu almak için pencereden silkerken sokağa düş- mesin sonra başı yarılır.. Hem... Birden yatak odasından gelen acı bir feryat, siyah saçlı yuşağın feryadı, Kadri beyin sözünü kesti. Hamm, telâşla yerinden fırladı; ve içeri koştu: — Eyvahi eyvah - diye haykı- rıyordu. Kadri bey de meseleyi ” merak etti; yatak odasına girdi; birde ne görsün? Siyab saçlı uşagın başı umuz- larından kupmaş; kan revan içinde yatıyor. Pencerenin camı karılmış: ve kaplan sokağa atlamış! Kadri bey, anladı; ve şu süretle — Effendim! ben nice zaman- yeni bir usülle kaplan avlamak istiyordum, düşündüm, taşındım; nihayet bir çare buldum: ha dev aynaları vardı her şeyi ür; eğer bu aynaların tersine üce aynaları yapılırsa, bunlar da her şeyi küçültecekler. Işte Bin- gale — ormanlarına — götürdüğüm dolabın aynası böyle bir. cuce aynasıydı. Kaplan bu aynada kendisini okadar küçük gördü Kedi olduğuna telkin binefsihi ile kani oldu. Böylelikle onun vahşetini izale ettim. Lâkin, ken- dini kedi sanmağa başlayan kap- lan, bizim yatak odasında duran endam aynasında kendini gö- rünce — bileyi anlamış ; hakiki kaplan olduğunu - farketmiş ; kendisini yatağınızın önüne post geklinde - Sermek istiyen uşağın kafasını kopararak — pencere: Beyoğlu istiklâl caddesine İsabık ismi caddei kebir) atlamıştır . Mesele bundan ibaret olmağla telâşa lüzum yoktur! Nakili: (Vâ-Nü ) Ür iler Sefer, Korku siyah saçları beyazlalmağa.. — Bazan da - beyazları siyallatır ! Kc d S B aa FU