Sahif 2 Akşam ARADA SIRADA zetemizdeki her tefrikanın üzerin- de her türlü hukukun mahfuz bulunduğuna dair bir ibare vardır. bundan mada, “imzalı ve imza- sız yazıların iktibas edilemiyeceği, hakkında da ara sıra ayrıca lar yazarız. Fakat, her şeye rağmen, iki seneden beri, Anadoluda, hattâ Atadolunun büyük - şehirlerinde çıkan rüfekamız, benim imzalı ya- yazılarımı, bu. husustaki müsaa- demi almadan , - hattâ, ekseriya, imzamı dahi tayyederek - sütun- larına bilâ bedel geçirmektedirler. Akşam üstü, yargun evime nerim, Çat kapı. bir komşu : — Kuzum efendim | Siz mu- Ne olur, sevabiniza harrirsiniz. edeceğim . Aramızda komşuluk hukuku var... yazarsınız, değil mi? — yaz... yaz... yazarım... vapura binerim, aklımda bin türlü şey, bir köşeye çekilirim. İsmen bile tanımadığım bir ah- bap" çürük dişlerini - göstere göstere sırtarak yanıma yaklaşır: — Allah ömür versin beyfen- dimiz.. AKŞAMda rusçadan ter- z bikâyeleri tatlı Maşallah ne de ceme eti tatlı okuyoruz.. güzel rusça biliyorsunuz! Elbette ticari lisanı da öyren- mişsinizdir... bendeniz rus lâstik- leri, muşanbaları, kasketleri alıp hazırladırm... Hukuku kadimemizi Yolda gidiyorum. — bonjur monşer! — bonjurl — yesi' basleri u..M,;/[ doğru yazan yok.. Fikkat ediyo- rum, maşallahınçar... Şey azizir bu işi, bep genüz kıvıramıyorum. Halbuki “Şevğilime modern görün- mek Hecburiyetindeyim. — Beee? — Eecesi böyle, monşer... Sen bem muharrirsin, hikâyeci ve ro- mancısın; hem de lâtin harflerini mükemmelen biliyorsun. Sevgilime mektubu sen yaz... Olur mu? — Ol.. ol.. olur... BH Ey muhterem vatandaşlar... Hepimizin birer mesleğimiz , birer geçim vasıtamız var. Malü- munuz ola ki, benim de geçim yasıtam yazımdır. bundan gayrı bir yerden bir para gelirim yok. isterseniz , aramızda komünis- ibara alarak şunu terceme) Anlaşamayorlar Seyrisefainle va - purcular arasındaki ihtilaf Seyrisefai pur idareleri arasındaki rekabet- ten bahsetmiştik. Vapurcular Sey- risefainle bir. itilâfname akti için iktisat vekâletine müracaat etmiş- lerdir. Bundan dört sene evel Seyri- fainle vapurcular arasında ihti- f çıkmış ve uzun müzakereler- 'name yapılmış, fakat ü üç ay tatbik edilebilmiştir. Buna sebep seyri- gefain idaresinin vapur kaldırdı; gün, vapurcuların da ayn hat üzerine vapur tahrik etme- sidir.. Vapurcular ayni günde vapur tahrik etmemek için bir itilâfna- me yapılmasını istiyorlar Şeker inhisarı ipka edilecek Dün Ankaradan gelen bir telgraf haberinde Petrel inhisar idaresinin dagvedileceğinden bahsolunıyordu. Habher göre sanayilı in Şeker inhi- sarının ipkası muhtemeldir. Çubuklu depoları Evkaf kendisine ait olmıyan bir arsayı satmış Çubuklu gaz depolarına bitişik olan arazi, mahlul zannile 1329 senesinde Evkaf tarafından Ema- aldığımıza şeki bimaye ( Hize-daminat istemektedir . *” Diğer taraftan Emanet, Evkaftan evelce verdiği paranın bügünkü tayice göre mukabilini istiyor. Fakat, Mahkeme nazarında altin ile evrakı nakdiyenin farkı yoktur, Evkaf Emanete evelce verilen 000 küsur altına mukabil ayni mikdarda evrakı nakdiye vermek istiyor. lik ilân edelim. ben, komşum bakkalın dükkânmdan - istidayı yazmama mukabil - beleşten harç düzeyim... Mukaveleyi tanzim et- meme karşılık bedava lastik, mu- tubu dudaklarını, “monşer, le beraber ben de öpeyim... Yoook, eyer Komünistlik memnusa, rica ederim benim de mülkiyeti şahsıyeme ria-| yet edilsin... Yazılarım anafora gitmesin! VVa - Na) laresile diğer va- | Un meselesine emanet te müda- hale etti İktisat müdürü Kemal ömer bey Ankaraya gitti Hariçten gelen unlardan bugday gibi resim etrafındaki Haber alınması münâkaşa devam ediyor aldığımıza göre seleye Şeh- remaneti de müdahale — etmeğe karar vermiştir Emanet hu hüsin mütar Hasınt İktisat vekâletine bildir- mek üzere İktsat müdürü Kemal Ümer beyi Ankaraya göndermiştir. Kemal Ümer bey — Ankarada Emaneti alükadar eden diger me- lelerli iktir. Feci bir yanlışlık Geceleyin pence- reden atlayan genç Kimi imiş? anğdtın — Kasel u Ç şehrinde Bir gece sabalıa karşı, şehrin tenha sokaklarından birinde, bir polis nöbette iken bir evin penceresin- den sokağa bir adamın atladığı, ve kaçdığını görür. Derhal takibe başlar, kaçan adama — durmasını yoksa aleş ededegini ihtar eder. Kaçan adam bu sözleri işidince durur, dakat silahını çıkararak ateş etme- ye başlar, poliste mukabele eder genç adam basıtlün, poliü kar- nete satılmıştı. h3 ” yetişenler, mecruhları hastahane- Halbuki s0 Ka arazinin, | ye nekletmişlerdir. ü & o anlaşılmıştır. | — Yapılan tahkikattan anlaşıldı. PS u vraftan silâh seslerini işiden ifına göre genç adam o gece Sevdiginin evinde iken, kadının kocası birden bire eve gelmiş, genç ancak pencereden atlayarak kaçabilmiştir. Meselenin fecaati 0 sırada orada - bülimazi” polisi gencin babası olmasındadır. Ka- Tanlıkta baba, oğul, birbirlerini tanıyamıyarak — mecrülüyetlerine sebep olmuşlardır. Felistinde Milâttan 1500 sene evel yapılmış bir abide bulundu Felistinde asarı antika arayan Amerikalılar gayet eski bir abide bulmuşlardır. Bü abide Mekal ilhama mensup insanların mabet- lerine ait bir levhadır. Bu levha Millattan 1500 sene evel vücuda getirilmiştir. Yani bu abidenin 3509 senelik bir tarihçesi vardır. Bu Levhada bir arslan ile bir köpeğin mücadelesi tasvir edilmiştir. 1 Kânunusani 1929 ———ÖİRMSi Z . - ŞşEmümm mMmaRERLERİ - Demir sanayii iki ecnebi grup tetkik yapıyor Memleketimizin ihtiyacı — karşısındı ni Anadenlerimi demire — olan hükümetimie n miktar ve derecesin tetkik etmektedir, Bu hususta bası graplar da hi kümete müracaatta bulunmuşlardır. Hükümetle tans eden ve tetki- katta bulunan şirketler Lüksenburg- İu Arbed şirketi ile «Paul Durand» Pransız grubudür. Pransıda intişar eden bazı iktisadi. gazeteler bu mesele etrafında - neşriyatta — bulu- narak hükümetimizin Arbed gru- bunu tercihi ettiğini yazmaktadırlar. İktisat Vekili Rahmi bey ba hususta kendisile görüşen - gazete- cilere şu izahatı vermi — Tetkikatta hükümetle bulunmak — üzre biri “Fransız diğeri Lüksenburglu iki - grup temasta ve demit muntkalarında tetki. katta — bulurmüşlardır . — Temas- nuda — kendilerine — noktai nazarımızi izah etlik, —her iki grup merkezlerile görüşmek ve cevap vermek üzere gittiler. Hükü- mete henüa kat'i bir cevap verme- diler. Binsenaleyh halen hiç bir grap tercih edilmemiş- ve kat'i bir karar verilmemiştir. “Dans öğrenem!,. [mııikiy: î;!ınlaıı Zaro ağa böyle diyor Zaro ağa son günlerde Ameri- kadan garip maalda bir mektup almıştır. Bu mektupla beraber Mgiltere ve Amerikada tertip edilen Derbi koşularına ait pro- gram, dans havalarının notaları gönderilmiştir . Mektupta Zaro Ağanın bu havaları öğrendikten sonra Amerikaya —gelmesi rica ediliyor . Bu dans havaları koşu esnasında söylenilirmiş, Bu davet hakkında bir muhar- rimizle Zaro ağa arasında şöyle muhavere cereyan etmiştir: — Amerikaya gidecekmisin Za- ro ağa? Z Para olduktan sonra her yere gi.derim: Allah, millete zeval vermesin. O Fakat bu dandları öğrene bilecelk misin? : T Bunu öğrenemem ve git n di ee Ş 'Yorgun sinirler ve marazi aşklar üzerinde ruhi tetkikler Dr Fahreddin Kerim bey tara- fından neşredilen bu eserde sinir- kilerin nasıl yaşaması icap ettiğine dair bir. kışm mevcuttur. karile- rimize tavsiye ederiz. Yeni Sene / Bügece arkamızda 365 gün dek yil, tam yarım asırlık köhne bir devir — birakacağız . Arkamızda kalan, ve bir daha avdetine imkân olm: İların bizi rehaya, istiklâle, insan etmeye, söz sahibi kılmaya ulaştıran mücadele günlerini; vatan — topraklarından düşman pabuçlarını, vatan deniz- lerinden düşman gemilerini, gök yüzünden düşman tayarelerini ko- van zafer, kahraman! azım ve irade, sarsılmaz ve yikilmay kana- at ve imân senelerini çıkarırsak, elem, hüsran, cahalet, ve mihlâlden izmihlâle, bozgundan bozguna sürükleyecek olan kara, imânsız, kâfir bir taassup senele- rinden başka bir şey kalmaz. 1919 dan 1929a kadar, bu güne kadar, her yeni yıla, asırlardan beri yabancısı olduğumuz yeni bir şevk, yeni bir surur, yeni bir umid ile girdik. On seneden beri, her geçen sene bizi biraz daha hüsrandan kurtardı ve her giret sene gözlerimizin önüne yeni bir ofuk açtı. Ve işte 1929 bizim için ne kadar yeni ise, de yeni senenin / karşısına ©o kadar yeni çıkıyoruz. Ufukların derinliklerinden , yer yüzüne çıkmak için nöbet bekl 'yen seneler, geçtikten soı iri- birlerile buluşurlar , Türkü ve dan tanıyacaklardır. Türkiyeyi biri birlerine anlatacak olurlarsa, biribirlerinin Türkiyeden de geçtiklerine inanmıyacaklardır.. Çünki-Türkiye de sençlerle hera- ber yürüyecektir, her sene başka bir Türkiye - köşeslede gıyukla- mayan, çalışan, didişet, reha yolunda her hanği bir adımmz /atmaktan çekinmeyen, yilmayan Türkiye — bulacaklardır , ve Türkü ancak deyişmeyen kahra- manlığından , sarsılmayan azmın- 1929un rehakâr günlerini tiside hazırlanırken 2929 senesini tesit edecek Türkleri düşünüp, onlı gipte ediyorum. Onlar, gözlerir arkaya çevirdikleri zaman, bizim gibi gözlerini kapamiyacaklar. Onların arkasında bütün bir kah-' ramanlık, teceddüt, irfan, temede dün, kurtuluş asrı olacak olan arkalarında kalan senelere hiç şüp- « he yok ki abideler rekzedecekler. Ama bizim mükâfatımız yalnız bu kadarla kalmayacak... Bu gün biz 100 sene sonraki Türk gençliğine masıl gibte ediyorsak, yüz- sene sonraki nesil de bize gibte edecek. Çünki biz Gazinin asrında yaşa- » - dık, çünki biz Gazinin yüzünü — | gördük. Hiç şüphe yok ki 180 — sene sonraki Türk gençligi, yeni senelerini tesit ederken: " Benil rehaya Gazi kavuşturdu, onun yüzünü görüp elini sıkmış olanlara he mutlu , deyecek ve bize gible edeceklerdir. Selâmi *Hzet T Mubarrir Klsopatra uğruna intahar kalkan âşımların garip macaracı ilk önce susup herkesin dedi- ğini dinliyordu. Fakat, sonradan git gide o da fikrini söylemeye başladı. Hattâ Roma civarında esirlerin kaldırdıkları bir isyanı bastırmak için en akla yakın tedbiri onun söylediği meşburdur! Yavaş yavaş Sezar ve arkadaş- ları gördüler ki bu - şakaklarına kadar uzun sürmeli, bu çıplak ve dik memeli, bu penbe topuklu çe (Vâ-Nü) etmekte biri birlerile yarışa tarihten, ilmi cevden, riyaziyattar; W şülrden , ve musikiden de anlıyor. Artık git gide onun tesirinde kalıyorlardı. O ne dese, Romada © oluyordu ... işte, meşbur Antuan, Kleopat- rayı, böyle bir devirde, ilk defa W olarak gördü. Serdarın akrabasından olan bu zat, son zamanda İspanyada bu- lunnıyordu. Orada kumandandı bir muvaffakiyetle idare etmiş; şimdi, muzaffer ve zengin olarak Payıtahta dönmüştü. Antoan, Kleopatrayı daha ilk görüşte, ruhunun bir çıkmaza daldığını anladı. Fakat, genç ka- dının kendisine uzattığı rayihadar zarif ve ince parmakları öpmek- ten gayri ileri gitmedi. Esasen gidemezdi de Dayısı olan Se- zara karşı beslediği hürmet, bu- 'na manidi ! Kleopatra da, ilk görüşte, genç, kahraman, pür sıhhat, şen gencin, natuk, zarif bir delikanlı olan Antuanı pek sevdi. Fakat, o da ileri gidemedil Bu esnada, Roma, dedi kodu içinde çalkanıyordı başında, kocaları tarafından boşar mak tehlikesine maruz kalan ka- — O gelelidenberi Romanın iyüklerin büsbütün baştan çiktıl- diyorlardı Ne kadar muhafazakâr varsa, bepsi, kâmilen Kleopatranın aley- hindeydi: Romadaki bütün dedi koduların mihverini Kleopatra teşkileediyordu. Her yerde , amma her yerde onun bahsi geçiyordu Sezardan sonra, Romada en ziyade zengin olan bir senetör, Mendes vardı ki, bu adam, yalnız servetiyle değil, aynı zamanda gençliği, güzelliği ve zekâsıyla da dillere destandı . Kleopatranın, gün geçtikçe, saçları derecesinde — çogalmağa başlayan âşıkları arasına bu Men- des de mevcultu. Romalı kadınlar, şaşıyorl: © ane kadar içlerinde hiç birine dınlar vardı. Bunlar, Kleopatrayı, ahlâksızlığın timsali suretinde gi | Gençliğine rağmen, orduyu büyük teriyorlar: |zerrece yüz vermemiş bulunan | Zengin, yakışıklı ve bilhassa müte- kebbir olan bu asil senatör, bir Mısirlı kadına kerdini kaptırmış?. —— — Hattâ, gezip dolaştığı, « onu sevdigini ıâykmiı'ıg" Evet, Mendes gezip ği yerde, bütün kibar meclislerinde: “Bütün Romahı kadınlar bir yere gelseler, Kleopatranın tırna- ğt olamazlar!,, diyordu. Delikanlının yüzü gün gçtikçe sararıyor; hali, gün geçtikçe ber batlaşıyordu. -d Aşkını Kleopatraya ilân etmişti. Fakat, vaktiyle vücudugu zenci ae kürkçilere peşkeş çekzogğu kadin, her nedense, gariş Sif , at ile, * (zahir, topunun birdeif meftun. oldukları bu erkeği reddederek bütün Romalı kadınları çileden çıkarmak için) Mendesi büyük bir nezaketle atlatmıştı. * VB iki kelime ( Vâ- Nü) Bun ber ginci sahifemizdeki hikâyesine aittir | — &