DÜNYADA OLUP BİTENLER Fransa Sonradan çıkan koku Bundan iki hafta kadar önce, Fransa- da, inanılması güç birşey oldu. Fe- deral Almanyadaki amerikan üslerinin birinden kalkan bir tepkili amerikan keşif uçağı, Fransanın Pierrelatte a- tom tesisleri üzerinde uçtu ve bu te- sislerin fotoğraflarını çekti. Eğer bu işi yapan bir sovyet uçağı olsaydı, bunu olağan karşılamak gerekirdi ama, bir amerikan uçağının, Birleşik Amerika- ya kollektif savunma bağlarıyla bağlı biç ülkenin atom tesisleri üzerinde ca- susluk yapmaya kalkışması, gerçekten hayret vericiydi. Tabii, amerikan uça- gı radar perdesi üzerinde görünüp fransız avcı uçakları da havalanınca, pilot selâmeti bir an önce oradan u- zaklaşıp üssüne dönmekte buldu. Fe- deral Almanyadaki amerikan yetkili- ler, sonradan yaptıkları açıklamalar- da, keşif uçağının yolunu şaşırıp Fran- sız atom tesisleri üzerinde yanlışlıkla uçtuğunu ileri sürdüler ama, buna, başta General De Gaulle olmak üzere, kimse inanmadı. General De Gaulle bu olayı bir po- lemik konusu yapılmayacak kadar ö- nemli bulmuştur. Bilindiği gibi, işbaşına geldiği gün- den buyana General De Gaulle'ün a- macı Fransayı Batı içinde Birleşik A- merika ve İngiltere ile eşit duruma yükseltebilmektir. Avrupa içinde ise, Fransadan üstün bir kuvvet kabul et- memektedir. ' Bundan bir süre önce Washington ve Londradan NATO için- de Birleşik Amerika, İngiltere ve Fran- sanın katılacağı bir üçlü karar ve yö- netim mekanizması kurulmasını iste- miş, fakat hu teklifi, NATOnun üye- lerden birinin veya birkaçının üstün- lüğü üzerine değil, bütün üyelerin e- şitliği üzerine kurulduğu gerekçesiyle, hemen geri çevrilmiştir. Aslında, elin- deki kuvvetin Birleşik Amerikaya, bir ölçüye kadar da İngiltereye NATO içinde üstün durum sağladığına şüphe yoktur. Başka bir deyişle, andlaşma- daki eşitlik ilkesi, o uygulamada, de- vamlı olarak kuvvetlinin çıkarma işle- mektedir. Bunu pek iyi anlayan De Gaulle de, üçlü yönetim teklifinin red- dedildiği günden başlayarak, Fransa- yı bir atom kuvveti yapmak, böylece Washington'un çok gördüğü eşitliği kendi bileğinin hakkıyla almak yolu- nu seçmiştir. Birleşik Amerikanın oönceki hafta fransız atom tesisleri üzerinde uçur- 31 Temmuz 1965 duğu uçak, şimdi, Fransız Devlet Baş- kanına NATO konusunda söyledikleri- ni doğrulamak (bakımından kuvvetli bir koz vermiştir. General De Gaulle, üçlü yönetim teklifinin geri çevrilme- sinden sonra avrupalı ortaklarına NATO'nun amerikan çıkarlarını koru- mak ve Washington tarafından yöne- tilmek için kurulmuş bir savunma dü- zeni olduğunu söylemektedir. Şimdi bu söylediklerini doğrulamak için, Pi- errelatte olayını göstererek, "İşte bu düzen çerçevesinde kullanılan bir u- çak Fransa üzerinde casusluk bile yap- makta, üye devletlerin egemenlik: hak- larım çiğnemektedir" diyecektir. Mısır Nasır ve dertleri Mısır ile Suriye parçalanmasından arasındaki birliğin sonra tek par- Nâsır Kepçeli lider çalı kalan Birleşik Arap Cumhuriye- tinde, geçen hafta, Kral Farukun Mı- sırdan kovulmasının onüçüncü yıldö- nümü kutlandı. Bu vesileyle Kahirede düzenlenen geçit resminde, Başkan Nasır, göklerde dolaşan bir tepkili u- çağa bakarak, etrafındakilere (o büyük iftihar duyduğunu tekrarlayıp durdu. Geçit resmini radyodan anlatan spi- kerin söylediğine bakılırsa bu, Mısırda yapılmış, yerli malı bir tepkili uçaktı ve gerekirse, ses ohızının iki katıyla uçabilirdi. Fakat aksiliğe bakın ki, Mı- sırdaki Batı Almanyalı uzmanlar ta- rafından Oo hazırlanan bu yerli malı tepkili uçak şimdiye kadar ses duva- rını bile aşmış değildi. Çünkü Mısırda yapılan motor bütün deneme uçuş- larında, inatla bozulup duruyordu. Bunun üzerine Batı Almanyalı uz- manlar İngiltereden bir jet motörü getirtmişler ve deneme uçuşlarını o» nunla yapmışlardı. Hattâ, söylentiler» bakılırsa, geçit «esinine katıldığı sıra- da da aynı motörü taşıyordu. Aslında, yapanlar Almanyadan, mo- törü İngiltereden getirilmiş de olsa, bu uçak, geride bıraktığımız haftalar içinde Nasırın memnunluk duyabile- ceği ender şeylerden biriydi. Gerçek- ten, son günlerdeki bütün gelişmeler, Mısır Devlet Başkanının bundan daha birkaç yıl öncesine kadar çok parlak olan yıldızının yavaş yavaş sönmeye başladığını göstermektedir. Yemenda giriştiği macera hem Mısır askerinin, hem de Mısır parasının kaybına yol açmaktan öteye gidebilmiş değildir. Nasırın Mısır ihtilâlinin onüçüncü yıl- dönümünde yaptığı konuşma, Yemen buhranının çözülmüş olmaktan uzak bulunduğunu açıkça ortaya koymuş- tur. Güvendiği dalar Yemen içinde kralcılarla bile başe- demeyen Nasırın, savaşı Suudi A- rabistan topraklarına götürmek konu. sunda söylediği sözleri ciddiye almağa imkân yoktur. Zaten bunu kendisi de biliyor olmalı ki, işi Riyad üzerine ya- pılacak dış baskılarla kurtarmak ça- basındadır. Geçen hafta yaptığı ko- nuşmada Birleşik Amerikaya çatma- sı da, bu yönde yorumlanabilir. Ger- çekten, şu sırada Kral Faysal üzeri- ne en etkili olabilecek üçüncü bir dev. let, Birleşik Amerikadır. Fakat Baş- kan Johnson, Nâsır Mısırına fazla yakınlaşmak niyetinde ogörünmemek- tedir. Tam tersine, sanki Orta Doğu ülkelerine sosyalizmden başka kalkın- ma yollan da olduğunu göstermek is- tercesine, Ürdün ve Suudi Arabistan» özel bir önem vermektedir. Bu ba- kımdan, Kahirede geçen hafta büyük bir gürültüyle açıklanan casusluk o- layının bile Washington üzerinde bü- yük bir etki yapması da beklenmeme- lidir. Başkan' Nasıra son haftalar içinde inen ikinci büyük darbe, Cezayir ihti- lâlidir. Ben Bellanın işbaşından uzak- laştırılması, Nasırı en kuvvetli destek- lerin birinden yoksun bırakmıştır. He- le bundan üç hafta kadar önce Bağ- datta yapılan hükümet (değişikliği. Kahirenin en yakın dostu bilinen Ma- reşal Arifin de başkasının dümen su- yundan gidecek bir kimse olmadığını gösterince, Nasırın rahatı iyice kaç- mış olmalıdır. 2/