YURTTA OLUP BİTENLER, ma bu hadisenin ban kimseler için bir ders ve ibret yerine geçmesinin faydası büyük olacaktır. Eğer o kur- -unlar hedefine isabet etseydi, tek bir kul şüphe etmemelidir, elin sahibi gi- bi o eli maddeten veya manen gay- ret göstererek, bir belirli havayı mem- leketin her yerine yayarak bu ortamı hazırlayanlar günahlarını en ağır şe- kilde ödeyeceklerdi ve buna mani ol- maya kimsenin gücü yetmeyecekti İsmet Paşaya geçmiş olsun. Ama İs- met Paşayla birlikte hepimize, Türki- yeye geçmiş olsun ve Ta nrıbu gibi ha- diseleri bir daha bizlere göstermesin. Suikast Ecel gelmeyince... piarihilerde. Başkentin -hatta, Tür- kiyenirı- en şaşkın insanı Meclis Başkanı Fuat Sirmendir. Sirmen, bu oyuna nasıl geldiğini bir türlü anla- yamamaktadır. Cuma günü, saat 10'da, Fuat Sir- menin Başbakan İnönüyle randevu- su vardı, İnönü Sirmene, o gün gelip kendisini göreceğini söylemişti. Son- ra Başbakanlıktan telefon edildi ve randevunun İl'den sonraya alınması rica edildi. İnönü sabahleyin saat 10'da Köşke çıkacak, Cumhurbaşkanı Gürse li görecekti. Daha sonra, biraz daha işi vardı. eo Onları tamamladıktan sonra Sirmeni görecekti. Meclis Başkanı mu- tabakatını bildirdi. Cuma günü saat ll oldu, Başba- kan görünmedi. Saatin akrepleriyle yelkovanları birbirini kovaladı, fakat İsmet İnönü gene gelmedi. Fuat Sir- men fazla bir meraka kapılmadı. Zi- ra ilk randevunun saati değiştirildi- ğinde. Başbakanın tam ll'de geleceği söylenmemiş, "Il'den sonra olur mu?" diye sorulmuştu. Saatin öğle vaktini biraz geçtiği sı- rada Başbakan İnönü, Meclis Başka- sının odasına girdi. Sirmen kendisini saygıyla karşıladı, oiki adam günün meselelerini konuşmaya başladılar. İ- ki konu önemliydi. Sovyetlerin Parla- mento heyeti De ye zi- yareti geri bırakmıştı. Bizim bir Par- lamento Heyetimiz. rusların devamlı ve şiddetli ısrarları oüzerine Rusyayı ziyaret etmişti. Şimdi sıra, bunun la- desindeydi. Sovyetler bunu bir defa. Kıbrıs Olaylarında takındıkları tavır dolayısıyla tehir etmişlerdi. Şimdi, i- kinci defa bir tehir talebi ileri sür- müşlerdi. Tabii bunun sebebi, Maka- riostan yana vaziyet almalarından baş- ka şey değildi. Bir de, milletvekillerinin maaşına yapılan 100 liralık zam hikâyesi var- AKİS/6 Kaatil Mesut Suna EL, kimin eli? dı. Meclis Başkanı bunu usullere uy- gun bulmuyordu ve tasdik etmemiş- ti. Tabii bu, istisnasız butun millet- vekilleri arasında derin bir infial ya- ratmıştı. — Partileri ne olursa olsun, sa yın milletvekillerimiz cüzdanlarını il- gilendiren konularda (o şayanı hayret bir tesanüt ruhu göstermektedirler-. Başbakan Meclis Başkanına, nasıl uy- gun görüyorsa o şekilde hareket ser- bestisi verdi. İşte bu sıradadır ki. Devlet Bakanı İbrahim Saffet Omay son derece he- yecanlı bir tavırla ve haber dahi ver- meksizin, kapıyı ep içeri daldı. Soğukkanlı şçeri daldı, zi İbrahim Saffet O- mayın girişine "dalmak"tan başka bir kelime (o bulmak kaabil değildir. Formalist Fuat Sirmenin kaşları ça- tıldı. Bu da ne oluyordu? İbrahim Saffet Omay Devlet Bakanıydı ama. Devlet Bakanlarının Meclis Başkan- larının odasına dalmaları yolunda yeni bir âdet rol çıkmıştı ki? Omay, Fuat Sirmenin çatık kaşla- rna hiç aldırmadı. İnönünün ellerine yapıştı ve "Nasılsınız, Paşam? Ne ol- du? Aşağıda bütün Meclis heyecan i»> çinde,." dedi. Bu sırada, daha başka bazı kimseler de, Fuat, Sirmenin bed- bahilığını arttıracak bir fütursuzluk- la odaya daldılar. İnönü gayet sakin: '— Bir adam, üzerime üç el ateş etti!" dedi Kaşları çatılmış Fuat Sirmen ku- laklarına inanamadı: —Ne, ne, ne Paşam?" diye sordu İnönü, kısaca: — Bir şeyim yok.. Hem, sizin he- yecanınız ,neden canım? Adam bana ateş etti.." dedi. Sirmen tamamile şaşırmıştı. Üze- rine üç el ateş edilen bir Başbakan Odasına gelmişti ve aşağı yukarı ya- rım saattir konuşuyorlardı. Başbakan, ateş hadisesinden bir tek kelimeyle dahi bahsetmemişti ve halinde böyle bir şeye maruz kalmış insan edasının zerresi yoktu Bilakis gayet serinkan- lıydı ve zihninin başka, daha önemli konularla meşgul bulunduğu anlaşılı- yordu. Fuat Sirmenin çatık kaştan bir anda gevşedi. O kadar ki, eğer o sırada bir gazeteci orada olsaydı da aşkandan gazetecilere arada Mecli kürsüsünden konuşma hakkının veril- mesini isteseydi . Sirmen şaşkınlıktan ona bile mutlaka "Peki" derdi. Müte- madiyen gülümsüyor, -bu, Sirmenin hayatında pek nadir bir hadisedir . "Paşam, deminden beri nasıl olur da bana söylemezsiniz?" diyor. Asabının gerginliğini belli etmemeye çalışıyor- du. Nitekim biraz sonra İnönüyle bir-