Sudan Fatihi *Gordon Paşa, Ban ellinci yıl dönümü münncebe, yle bir takım meratim yaptıklı Tından bahsediyordu. Bu Gordon 9A ne yaptı ? Bünü / izah etme- İ rica ediyorum. , Cevabımız General Gordün, 1885 Şihnin 26 von kânunü vükübulan bir. hâ- n tarihinde çok 'almıştir. Orgün ye Mehdinin riyaseti danlılar döşman kuvretlerinin ku- mandami olan General Gördon'ü öldürdüler ve kurretlerini imha İngiltereyi baştan Musir hükümetinin nüfuzunu zaafa Bunun üzerine İngilte- anhtelik ,, ten uzaklaşan bulduğum için öteden bi Nezibi,, yi de, Son çikan * Akşam şar itabı, yine bu samimiyetin bir| yan bir *gür saltanatı, nın pi darı Onları — yükselten, — herşeyden önce, berşeyden fazla — endelikleri. SAkşam şarkıları, ni dolunun yeşil yamaçlarında, mehtabin kollarında bayatı kava- zağmeleriyle anan. bir bir görültülerinden bezmiş ve açların sessiz kolle “tabiat, im, o güzel “tabiat, huna girmeğe and içmiş. ea l B — Şehrin uzağız artik © İğrenç kacağından “ Biryanda deniz,bir yanımız gölgeli dağler Kinesine uzandıktan sonra daniz *Gordon,, kimdir ? Gorden'ü Sudana gönderdi ve or ve İngiliz kuvvetlerini daki Mi geri çekmesini emrctti. Gordan 1884 de Sudana vardı. foği ifa edeceğiz ne önehdi. ile uğraşmağa, karar verdi ve imdad. kuvvetleri istedi. glarak Mehdiler (Hortum) v mubasara etmişler, İn- gili kuvyetleri Hortüma varma. dan evvel mehdiler şehri düşür. liz. kuvvetleri - Hortama yardıkları zaman Gordonün. kat- atledildiğini ve şehrim t zaman bu Bunun . neticesi olunduğunu görmüşlerdi. İngilizler Gordenu on dokurun- ddiyatçılığı içinde ya giyan bir veli, ırlar ve onu daima hür. etle anarlar. 1935 yalının yirmi altı son 'Hün günü Gordonün öldüğü güne füf ettiği için. bütün Tagilir makaleler yazdı İn bir hüre Görden hakkını ve bu yıldönümünü d Akşam Şarkıları samimi duygüulerin bir demetidir. irlerinde | itüğirin töpal Kitel antik, bir şalrin yaşadımı ve yar yaşattığı Âlem hep bu “sevgi, ler Te 'reergililerdir.” F Şair, b ülemde en ner hicran. Jarı da anmış, en koyu aşkları da yışı bile hi retle yad etmiştir. Şa masralar, ne kadar da he yecanlı bir ruhun kuvvetli ifade- leridir. Her Kalbi yakar geçer, n aet şey ondar | tahkim in bötün duygu- terennüm etmiş. — VK ilinci bölümünde, tam manazile bazan “lirik,, bazan *ro- allimin bu gü POLİSTE Sokakta bir ölüm daha... Dük A ŞIRE 'it bir öinü vakası oldu: Ürküdarda Büyük cami m ballesinde Topbanbliöğlü söküğü d 22 numaralı evde oti madenci B. İsmail Üsküdar çar- şısına inmiş, bir aralık üzerine fenalik gelerek olduğu yere nğılivermiştir. Yiadiseyi görenler Bay e: mailin vaziyetile alâkadar ol muşlar, onu hemen bir ceza haneye götürmek- istemişlerse de Bay İsmail bir türlü ken- dine gelememiş vefat etmiştir. Vakadan haberdar ol bita cesedi. muayene eltirmiş, ölümün şeklini tesbit ettikten soora Bay İsmailin cesedi ailesine teslim elmiştir. Otomobil çarptı Şofer Yorginin idaresindeki 2056 numaralı otomobil, dün Tarlabaşı caddesinden geçmek- te iken, Tarla başında tuğlacı sokağında 18 numarada otura: En büyük kaza merkezlerimizden Zile 15 yaşlarında - Marika ism nde Samsun - Sivas demiryoluna lamıştır birkaç kilometrelik bir şose / Marika- tedavi altına alınmış | ile bağlı” bulunan — bir — ka göförerde tutulmuştur. Mörketi' van " Ki Difük, Di yaralardı — | kudutları geniş. Genel- görü: Çengelköyde Kireç sokağın. | nüşü hiçte yahana atılacak da oturam Bay Teofilos, — dün | takımdan değil. - Büyük - bir Dolmabahçede Gazhane yoku- | kale, bir tepenin etrafını aa şundan çıkmakta iken üzerine birdenbire fenalık gelmiş ve bir taşlığa düşerek yaralan- mıştır. Polis, Teofilosu tedavi Yalnı Anadoluda seyahat notları ranbüyük büyük evler, hayli ka- alık bir şehirde bulunuldu. Zuna İhtar etmeğe memur gibi. daha hudütüarı içine etmek üzere Beyoğlu h: girilir girilmez insamı karşıla- 'nesine kaldırmıştır. yan “ucuzluk,, hele yabancılar Bir çocuk arkadaşını | özerinde peh haklı “hayret,ler doğurtuyor. yaraladı Son günlerde çocuklar ara- sındaki vakalarda arttı. Dün yine bu kabilden bir vaka oldu ve bir çocuk di; bir çocuğu yaralar Tarlabaşında otura Burası merkezi ir diği mal Ertuğ- değerli — bir ticaret imiş. Harice gönder- gök imiş. Hiçte fakir telâkki edilemezmiş. - Zengin- leri sayısızmı, En büyük hayreti veren şey. Kan eit de zaten bu kadar zengin bir val İrminde, Bir çecuk Obu | merlzde hayatın biç Tirta baraber Tudullar a e | Ha mükayese kabul edemiye- Tara vem Malap | b lr FO aa GA diye kavgaya tutuş | — Kahvelerde çay, kahve alt- bir aralık Ertuğrul elin: | Tış para. Lokantalarda en pa- de bulunan çakıyı Öhanesin | halı yemk altı kuruş. Sebzevat, karnına saplayıvermiştir, Oha- | bir kuruş veya elli para hesa- nes, bağırmış çağırmış, gelen polis memuru kendisini tedavi ldirmiş, yaralıyan Er- tuğrulu da yakalayıb karakola götürmüştür. Polis, vak'a hakkında tahkikat yapmaktadır. A gey. 'da belki “tabint, © bu kadar olabilmesinde ve © aşkı tatmak yolunu; bulabilmesinde * Akşam çarkıları,, a ben bu. çök yakın bul Samimiyetilsevenler gençmu. demetini okumalı. belki Sos, uyanmış yet ettiği Vedad Ürfi bile satılıyor. Hülâsa hangi göreyim deseniz ucuzluğun bir rekoru kaşısındasınız. Servete rağmmcn ucuzlük. Ne Demek “Zile, halkı çılğınca serpmek için “Zile, nin en büyük kusuru yal hayatın henüz bu- günkü şekle uyacak derecede olmaması. Bugünkü meslin ber şeyden fazla şikâ- ide şüpbesiz bu 17.000 kişinin bulunduğu bir memle- kette sosyal bir yaşayışın nok- Zilede Bir gün Altmış paraya kahve, beş kruşa yemek veri- len bu kaza 17000 nüfuslu bir şehirdir in bir manzarası Sanlığı elbette göze çarpıyor Güzel idare — prensiplerimizin verdiği ışıklarla "Zile, ninde yakın — bir. zamanda / içtim: Snürme (terakki) lere kavuşa- sağından şüphe edilemez. Ka- 'zanın değerli kaymakamı Bay Mustafanın bu bususta dökti irlü takdir rerek “Zile, ni her sahada iler- lemesi için çalışıyor. Yakında kurulacağından şüp he edilmeyen “Halkevi, hususta en büyük yacağı da pek tahi. Vilâyet merkezlerimizden bir çoğundan daha zenğin ve daha kalaba fak olan bir şehirde henüz “Hal- ken tesis edilememiş ol ması çok büyük bir noksan, Şimdilik “Muallimler bir Memlekette edebi. ve cereyanları canlandırmağa ça- dişan. biricik kurum. Her- ve sile ile köylüyü nurlandırmak, okuma zevkini çoğaltmak için linden — geleni esirgemiyor. konferanslar, musahabeler bu emekleri çok / muvaffakiyetli neticelere ulaştırıyor. — “Mual- fimler birligi, de olmasa kah- velerden başkka toplanacak bir yer bile yok. 'Muallim Birliği, memleket- 'te “okuma zevki, ni daha faz- Ja yaymak için bir. çok yeni tedbirler düşünüyor. " Zile,, nin buna mühtaç olduğunu itiraf etmek Tâzım. Bir gazete bayü bile yök. Eski bir muallim olan ve bir müddettenberi — mes- lek hayatından çekilen Bay Ah- med namındaki zat şehirde bir kütüphane kurmamış olsa, yeni neşriyatı takib etmek firsatı bile bulunamıyacak . Nitekim çok kısa bir zaman evveline kadar halk, gazete bile oku- Güzel bir hamiy- yet nümunesi Erzincânlı yavrular, Mar- mara felâketze- delerine yardım ediyolar Erzincan 26 (Hususi) — Ere zincanda. her işde” büyük bir mevcudiyet gösteren ve insana büyük ümidler veren bir zâmi Te varsa oda maarif ordusu. dur. Hem bilgi, hem intizam ye hemde milliyet ve vatan duye güsile — yetişmekte “e'ın — bu yavrucuklar © bu | yehirde haklarında büyük ümüdler bes. lenecek olan ayrı bir sınıftır. Gençlik Tayılk olduğu decer den, sönmüş olduğundan memlekette Maarif ordusu - teşkil etmektedir. Bu defada vatandar bir kö. genin, yer saraımtilarındanı mahf bu elim vazi ve harap . olmakta daşlarımızında, yettan fevkali mekte oldul metli amirler B. Bedrinin : hitabesinden an. layan yavruşaklar, ceblerinden çıkardıkları paraları “Marma- Ta,, zelzelesi felâketzedelerine gömderilmek üzere mektepleri Baş muallimlerine vermeğe baş Bu süretlede bu gibi felâket günlerinde tolgrafhanelere ko- Şarak akrabalarının sıhhai dan haberdar olmak istiyen büyüklere, / valın, evlâtlarının epsinin aynı âileden olduğunu ve hepsini aramak hepsinin imdadına koşmak lâzım gele- ceğini anlattılar. Büyükler kü- gükleri insa) stiyen- “Müsllümler - Birliği, larında ancak bu zevki tatmin edebiliyorlarm'ş. Bu itibarla şehirde “Edebi kurum, ların çoğalması en bü- yük birdilek, bunlar hem sos: yal bir hayat uyandırırlar, hem edebi ceryanlar kurarlar. Şehir içinde dört ilkmekteb var. İki sendir birde ortamek- teb kurulmuş, umüm talebe addedi bin den fazla, yorulmak nedir bilmez çok değerli bir genç olan B. Necati gibi bir maarif memurunun ve çalışkan arkadaşlarının ihtimamları, mem- lekette “Örnek bir maarif ha- yatı, canlandırmış bulunuyor. Bu emekleri herkes hakiki bir olan “Zile, nim sosyal biran evvel kavuşmasını gönül büyük bir samimiyetle diliyor. Vedad Ürfi “eğer hakikaten kacası ise » çifliğin Dar bayvanlarını gizlice yakaladı ipbe ediyor. Hattâ/ şimdi. göre yine Baçlık bir yerde turak kurmakla “mmeşgul olduğundan emlnim. — Kim, senin bekçin mi ? Şadan güldü : — Alay n ediyorsan, Saffet Selâmi bir olduğu çeketini aldı, görünüyor! da hiş hoşlanmadığı lüm. Vekit hayli gecikti. İste köşke beraber avdet edelim. ne kızlarınaz — Allabamarladık küçükler.. Yarın buluşuruz. döstane bir işaret yaptılar. Bu e- yi birakıb yaklaş ki Gağim baber vereyim. neler gelecej kiz kenditine erdiler. Elleriylefde değil mi, arabanın yanındaki pencere- Saffot kerek güldi ın Şadaza dedi kir — Beyfendi, bu akşam da gel senin falına bakayım. Sol elini bütün istikbalini, neler ola- ledin. (Şadan) kadının bu İsu- | talii ne ise davrına ve bitabına / kızdı, Önde Diye sor İlisi de dan âyimetle muamele | eder- Bir mürette 'dedi, Z Senin falına/ İhtiyacım yok, ben öyl geyler İbtiyar kadın yı dereki galiba - korkuyoran genin gibi. değil, ben önün fahına baktım ve başına bep söyledim: dınların gö dan ibaret. — Evet Sonr MDikkat et, başına dedim, değil mi ? — Evet, e memi, ayağımı denk Fakat ge yapalım, insanın gamzn ne gelecek: — Şadan, otomobil gidiyor muyur ? Se ket ettikten — Dediğin doğru Şadan, bu kı 'ona dikkat etmesini, ihtiyatlı olmasını söyledim. Öyle gözel / delil Selâmi” omuzlarımı si ı söye andan kürtulamaz. Ba- gelir. 'sonra Şadana dönerek hazır ni ordu. otomobile bindiler. Şı doğ- iyledikleri hep saçma. ama, sen galiba fahna baktırıb bu saçmaları dinler — Dinledim ama tabil bu şe) * gil. Bizim eski faler kadınlı tünce fala baktırmak âdettir. ten kizle Yiyara da yüz vermek yardı. O, büyük anne de olduğu — Büyük anne mi? Kimin bü- yük annesi? — Her üçünün de- büyük aa- neleri imiş. Erkek, iki kızkardeşin amca oğulları imiş ve büyük ke sın da koci ehemmiyet verdiğim için de- g5- — Sen demek oturub. onların bu alle hikâyelerini dinledin, öyle mi? Doğrusu olur şey değilsin, Saffet. Kim hoşuna giderse veya kim seni alâkadar ederse - onlarla çabuk ahbab olursun ve onlara da sevdirmegi bilirsin. Sa akavemet edemiyor... Otomobil bir köşeden dönmek idi, Şadan yolu dikkat et- imek mecbüriyetile — biraz sustu, — Eret, kimse mükaramet e- krcale “olenm derbet senin eririm Yakışıklısın, çok zarif giyi yorsun, sesin de halâvetli ve mü- tesir, Âşk meselelerinde de büyük tecrübelerin var, Sonra çokta şöhe Tet aabibisin, İşte bu / meziyetler çe vanıflar sayesinde ber iste kadım bilâistina elde ediyorsun. Saffet Selâmi Şadanın bu söze lerinden biraz hayrette kaldı. Şaz dan biçbir vakit kendisine kadın: Tardan bahsetmezdi. Bilhasıa şime di bu sörleri söylerken halinde bir. Taanidarlık da vardı, dedi, kir — Yok canim, muübalağa edi yörsün. — Hiç te mübalağa etmiyorum. Bunu sende pek alâ biliyorann. Simdiye kadar sana bişbir. kadın « mükaremet edememiştir. Seninle buluşmadan evrel de bunu iştim. Zaten daha mektebti de senin namıl zendost oldur. Bunu bilirdim, fakat doğrusu bu Gerecesini tahayyül edemiyordum. vamı var