İ 1 ı 1 & hi bi kt ru Kadın kadar bir erkeği yükselten veya mahveden bir kuvvet yoktur dünyadal!.. —Ü Amerikalılar, evlenecek genç kızlara, kocalarını ”- kendilerine ve yuvaya bağlayabilmek için, ne gekilde hareket etmeleri 1â- zım geleceği hakkındaki öğüt - lerine devam ediyorlar: «Erkekler, * mütemadiyen zevcelerinin kendini övmelerin- den katiyen hoşlanmazlar, İster ler ki, baş İkide birde güzel bir kadın ol- duğundan, sana vaktiyle birçok talipler çıktığından, ve bir çok müracaatlar karşısında kaldı - ğından dem vurarak, kocan Ü- zerinde kudretin ve güzelliğin hakkında bir tesir bırakacağını zannediyorsan, aldanıyorsun!.. Senin güzel bir kadın olduğunu, iyi bir ruh taşıdığını ve ona sa- dakatını kocan senden - değil, başkalarından ve kendi nefsin- den öğrenmelidir!... Hattâ de- Zil genç yaşında, ihtiyarladığın zaman bile, katiyen bunu yap- mıyacaksın!... Eski çapkınlar - la, tekaüde sevkedilmiş boğa güreşçileri gibi, mazideki kah- ramanlıklarını naklederek alâka celbetmiye çalışmaktansa, tabj atin değişmiyen hükümlerine bo yun eğip, ihtiyarlığı kabul et - Mmek, ve böyle görünmek daha güzeldir...! Henüz bir erkekle bir dam al- tında yaşamasını yeni öğrenmi- ye çalışan genç ve - tecrübesiz zevce, iyi bil ki, bir kadın bir er- kekle beraberken, erkeğin, kadı nın hâkimiyeti altına girmesi, kadını bedbaht eder. Tabiat di şiyi hâkim' olması için değil, hâkim olan bir erkeğin kanat- ları altında, büyük bir huzur ve sükün ile, rahat rahat yaşıya - bilmesi için halketmiştir. İşte bunun için, «Ev kadınındır!...> diye, kocanı bıktıracak bir Ü: tünlük dâvasını asla gütmeme- lisin!... En güzel, en doğru ha- reket, yuvada herkesin kendi işi ile meşgul olmasıdır!... Çocuklarının terbiyesinde, ko- canın fikirlerinden daima istifa de edeceksin!. Ancak, üzerinde münakaşa edilmez bir hakikat de vardır ki, onu da asla, dik - kat nazarlarından uzaklaştırma malısın! Çocukların terbiyesin- de ve yetişmelerinde en mühim rol, babanın, değil ananındır!... İste bu bakımdan, çocuklarının alacağı esas terbiyeden, kocan- dan daha çok mesuliyet kabul ettiğini düşünerek, ona göre ha- reketlerini tanzim etmelisin!. Haytta muvaffak olamıyan, kay bolan çocukların, en az yarı gü- nahları, anaları İle babalarının- dır!... Erkeklerin ufak tefek bazı a- lışkanlıkları vardır ki, — onlara tahammül etmemek, en büyük | aile hâdiselerinden daha çok yıp | ratıcı, bozucu tesirler yapabilir. Meselâ; kocan kravatının dalma | senin tarafından bağlanmasını | istiyorsa, her sabah bu işi seve Seve yapmaktan asla çekinme - melisin!... Kısa saçlı kadınlar- dan hoşlandığını söyliyen koca- nin karşısında, kendi zevkini dü şinerek, saçlarını kestirmemek te israr etmen, akıllı bir ev ka-| dınının yapacağı İş değildir. — | Buna benziyen daha birçok misaller zikretmek kabildir! — | Meselâ; bazı erkekler vardır ki, güzel bir sese sahip oldukla- rını zannederek, her sabah göz- lerini açar açmaz bir opera par çasıdır tutturur, başlarlar ba - Rırmağa!... Ne olur, sabrediver! Hiç hayatında, seni tatlı uykun dan uyandıran bir beygir kişne- mesi, yahut bir kilise kampana sı ile sinirlerinin bozulduğunu hissetmedin mi?.. Kocanın gazete okuma arzu- sunu, sigarasının küllerini halı- ların üzerine dökme âdetini, mut bağa girip tabağı çanağı kırarak | ille sana yardım etmek hevesini, | fazla içip sarhoş olarak, bir kol | ylup olmadığını tesbit edecektl! veren bayan, Hayatını bir erkeğin hayatı ile birleştirmiye karar küçlicük, genç, tecrübesi nikâhınızı kıyan rahibin: «İyi ve kötü günlerinizi beraber geçire- cek, iyi ve kötü günlerinizde, as- la birbirinizi terketmiyeceksi - niz:...> Diye söylediği sözü, ömrünün sonuna kadar bir Tanrı buyruğu gibi, aklından çıkarmamalısın!. İyi bil ki, kadın kadar bir er- keği yükselten veyahut mahvede bilen, başka bir mahlük yoktur dünyada!... Hele siyaset sahasında çalışan ve insan topluluklarını idare et- mek gibi insanların en güç bece İrebileceği işlerden biri ile haya- tını kazanmağa uğraşan devlet adamlarına, zevcelerinin yapaca | Bi fenalığı, hiç kimse yapamaz!, Tarih, orduların, ihtilâllerin bile yıkamadığı devlet adamla- rını, karılarının ve çocuklarının | erik ağaçlarının arasına giren | İfırtınalar gibi ne gekilde harap tuğun Üzerine sızma illetini, ya- hut papuçlarının muhakkak ken disi 'tarafından boyanılmasında | ayak direyerek, kapının önünü berbat etmesi âdetini, ikide bir- de başına kakıp menetmiye çalı gacağına, yaptıklarını düzeltmi- ye ve temizlemiye uğraşsan da- ha doğru bir hareket yapmış o-| lursun!... Kocanla alâkadar olman, ve kıskanman bahsinde İse, dalma hislerini ve sinirlerini - kontrol X, altinda tutabilmen, yuvanın sa- adetini ve düzenini koruma ba- Kamından çok mühimdi: Bir kadının fazla alâkasız bu- lundhası, veyahut çok kıskanma- | sı, ikisi de erkeği usandırır!... No çok kıskanacaksın, ne de çok alâkasığ görüneceksin! Bunun dozunu tâyin etmek, bilhassa se nla sekân! ve iyi bir ev kadını | UTO Dünyaca maruf ALMAN » R b ğ e) ğ & S YAZAN: Esat Mahmut Karakurt Mesut Amerlkan çifileri, Sanfranslskoda Balığa çıkarlarken... ve perişan bıraktıklarını, sayı- sız misallerle göstermektedir. Kocanın İsim ve gerefinden cemiyette nasıl, en az onun ka- dar istifade temin edip mesut oluyorsan, kocanın elem ve ıstı rabından da, o nisbette teesslir duyarak, bedbaht olman lâzım- dir Ne, erkeğin yükseldiği zaman, «Ne oldum!» diye şaşırıp şima- racaksın, ne de, aşağı doğru in- diği vakit, uazklaşmağa kalka- caksın!... Kocanın saadet ve 1s- fırabı, senin ıstırap ve saade- tin olmalıdır!...> İşte Amerikalıların evlene - cek genç ve tecrübesiz kızlara verdikleri öğütlerin bir kısmı, bu hulâsa ettiğim hususlardan |ibarettir, Şüphe yok ki, yapmak, tenkit |etmekten ve söylemekten daya çok zor bir iştir. Fakat evvelki gün de tebarüz ettirdiğim gibi, her zor olan şey de, muhakkak |yapılamaz demek değildir. Yapmak, bir işe başlamaktı: menşeli Birinci partisi emrinize âmadedir. 4 şişe benzin ile 250 km. sarfiyatlı açık ve ka- , palı kamyonet ve kaptıkaçtılarile, küçük W 4 şehirler arası servisleri için 10 kişilik ı teçhizatlı " otobüsler | ARZEDİLMİŞTİR. mükemmel OA TÜRKİYE UMUMİ VEKİLİ : MECDETTİN ŞERBETÇİi TEŞHİR YERİ: | Beyoğlu, İstiklâl Caddesi No. 46/2 Telefon: 42990 YENİ Başlamak da dâvanın halletmektir!... Ben, evlenecek kızlarımıza, kuvvetle tavsiye ederim. Ameri- kalılar çok doğru düşünüyor - lar bu işde. Ama düşündükleri- ni istedikleri gibi tatbik edebi- liyorlar mı? Onu bilmiyorum. Ancak, biz onların bu söyledikle rini kendi evlilik hayatımızda nazara alacak olursak öyle tah min ediyorum ki, cemiyetimiz için büyük faydalar sağlayabili- riz Hele bir kere bir başlayın siz, sonrasını düşünmeyin!. Bırakın davanın geri kalan - kısmını, yarısını mukadder ne ise, vine o hallet - sin! (Devamı var) SABAR L LA el Bayan Mükerrem Yücel Okuyucularımızın dikkatine DU No. 76 Bayan Melâhat Erdemin Fotojenik güzel kadın müsabakasına resim gönderme müddeti bitmiş tir. Şimdiye kadar gelmiş olan resimlerin neyrini Ağustos ortasına kadar tamamlıyacağımızı Ümit ediyoruz. Müteakiben — büyük Jüri toplanarak neşredilen resimleri tetkik edecek ve neticeyi ilân ede- | cektir. Gazetemize gelen resimlerden bir kısmı, llk tetkiki yapmış | birinci Jüri hayeti tarafından müsabaka harici edilmiştir. Bazı ba- yan okuyucularımız bizden resimlerinin iadesini istemektedir. Bü-| Yük Jüri toplanıp kararını ilân ettikten sonra, arzu eden okuyucu- | larımız resimlerini geri alabilirler, N Z D A BÜYÜK KORSAN LA Yazan: Eski bir pehlivan Tefrika No. 200 Mollaoğlu, hasmının üstüne bütün ağırlığile abanmıştı Hünkâr da sevincinden âdeta yerinde duramıyordu, İşte bur- nu kaf dağında olan ve bin bir itina ve emekle seçip yetiştir - diği pehlivanları bir, bir yere seren İkizler köylü yere düş - müş bulunuyordu. Şu Topuz Mustafa hakikaten yaman bir adamdı vesselâm! Nasıl da bulmuştu bu. zehir gibi pehlivanları? Şimdi İkiz- ler köylü, vakti varsa ayıkla- sın dursun bakalım pirincin taşlarını! Softaoğlu da arkadaşının bu açık gözlülüğünü takdir etmiş- ti. Topuz Mustafaya dönerek heyecanla — Nasıl, Mollanın tekten ka pışını beğendin mi? Diye sor- duü, Kim beğenmezdi ki, bu oyu- nu? Hünkâr baş pehlivanı — Çok güzel kaptı doğrusu! diye cevap verdi. Bu senin ar- laş sahiden büyük pehlivan Memi Reîs, son bir kaç günlük Hasan Paşa fena halde kızmıştıt — Yacal... Şeyh Ebu Sait bu —8 — Hasan Paşa karşısındaki yaman adamın yüzüne dikkatle bakıyor; her an hayreti artıyordu:. — Nerede dedin? Mora'da mı? — Evet — Sebep? Cezayirin nesini be- #enmiyorsun? Memi Rels son birkag macerasını kısaca anlattı. günlük SATILIK KÖŞK Bakırköy İncirli asfaltında 3 katlı 14 oda büyük bahçeli yarısı kâgir yarısmı ahşap 20 Nolu köşk ve 2 arsa satılık- tır. İçindeki sahiplerine mü- racat edilmesi. satışa GBSD |papuçlar vardı; belinde bir sallanıyordu; kırmızı ve geniş ku- | Hasan Paşa fena halde kızmış- | — Yaasa!.. Şeyh Ebu Sald bu haltı yedi ha?... Alacağı olsun herifin.. , Bense ona çok güven - miştim! — Paşam, sakın kızma ve on! ilişme! Çünkü şimdi biricik kızı- nın ayrılığiyle yaslıdır. Hem de artık benim kaynatamdır. Hasan Paşanın hiddeti yatıştı — Doğru... Öyle ya, senin ak- raban bizim de akrabamız de - mektir. Dersini aldı ya, yeter Hoş tutarız. Bizim gelin demek ki, şimdi senin gemide bu- lunuyor? — Evet... — BSanırım ki, henüz nikâh kıy- dırmak için vakit bulamadın? — Evet, paşam! — O halde hemen şimdi bir le- vent düğünü yapalım. Öyle bir dü- ğün ki, eşini dünya görmemiştir ve görmiyecektir. Sahiden o zamana kadar böyle deniz Üstünde evlenip güvey gir- miş olanı hiç hatırlamıyorlardı. Hasan Paşa uzunca boylu, tik- naz, kına renginde sakallı, kırk yaşlarında bir adamdı; — başında büyük bir sarık, sırtında yeşil çu- hadan bir kaftan, ayaklarında sarı şağının arasında mücevherle işlen- miş altın saplı bir hançer, iki bü-| yük piştov görünüyordu. Memi Relsin omuzuna elini koy- du, Ki — Haydi, gelini getir de hemen nikâhınızı kıyalım! Sonra etrafında ayakta duran - laradn birine bağırdı: — Hey, Hamza... Ne duruyor- sun, çabuk hocayı çağır... Nere- de o molla? Birisi cevap verdi: — Deniz tutmuştur.. « Hasan Paşa güldü — Deniz mi tutmuş? Bu hava- da Insanı deniz tutar mı yahu?, hanım | kılıç | bir ağabey gibi sevgi ile dedi | macerasını kısaca anlattı haltı yedi haP... Hamza hemen kıç anbara inen merdivene koşmuş, gözden kaybol- ; muştu. Memi Rels de gelini almağa git- mişti. DPGÜ! Biraz sonra hocayı getirdiler. | Elli yaşlarında gişman bir adam- di; başına ince beyaz bir. sarık sarmıştı; biyıklarını ve — sakalını kırktırmıştı;. sırtında siyah — sof İbir cübbe vardı. Zavallının benzi atmış, gözleri | |sökmüştü. Zaten altı ay evvel Ce- İzayirin Becaye kadılığına fermanı | İçıktığı halde denizden ve korsan- İlardan korktuğu için gitmemişti En sonra Hasan Paşanın İstanbu- İia geltp dönmesini fırsat — bilmiş, onun gemisine binmişti. | Adamcağız birçok defalar ha- İfie namazı kıldığı halde, bu ol - dukça güzel havada bile içi dışina çıkmış, başını minderden kaldıra- mamıştı. 'Yarım saatten beri iki gemi bi- ribirine yanaşık ve hareketsiz dur- | dukları için biraz kendisini topar- layabilmiş, yukarı çıkmıştı. Hasan Paşayı hürmetle selâm- ladı; paşa ona aynı gekilde karşı- hk verdi ve hatırını sordu: — Nasılsın, hocam! Seni iyi gö- rüyorum! — Çok gükür... 1 — Türk donanmasının gedik Hi Erbaş Orta Okulu) ve (Deniz Gd. mına 1 Haziran 1950 gününe kadar 2 — Birinci sınıfa ba yıl llk darda ikinci sınıfa geçenler, üçüncü geçmiş bulananlar ve gedikli erliğe alanlar kabal edilirler. 3 — Birinci sınıfa 18—16, Ikla | 1s—18 yaşları içinde olanları kabul 4 — Gedikli er olacakların 16 C) Bir seneyi geçmemiş D) Ailasinin ve kendisinin iyi kâğıdı E) Okul tasdiknamesi veş F) 12 adet vesikalık fotoğrat. $ — İsteklilerin İstanbulda balu nanlar lüğüne, başka yerlerde besi Başkanlığıı A) Dilekçe, Hasan Paşa önu elinden tuttu: — Haydi kiç kasaraya çıkalı orada rahat rahat oturacak yer bulursun! Diyerek yürüdü. Biraz sonra kocaman bir çadır geklindeki kırmızı tente karşılıklı sedirlerde oturdular. O sırada Memi Rels göründü; yanında, kenarları sırma işlemeli beyaz bir feraceye bürünmüş olan Fatma vardı. Genç kızın başı ör- İtülüydü, yalnız yüzü açıktı. Hasan Paşa onu ayağa kalkı rak karşıladı. Kendi yerini verdi ve oturmasını rica etti. Sonra dikkatle tepeden tırnağa İkadar süzdt: — Hoş geldin, kızım! Tevekke- Mi Memi Relsi gösterrek devam et- tir — Böyle bir yiğit senin uğruna ölümlere atılmış! Ben doğrusu bu işde bir bilmece seziyorum! Son sözü söylerken Memi Relse bakmıştı. Memi Rels sordu: — Ne gibi, paşam? ? — Bu Ahu mu seni avladı yoksa sen mi onut.. — İkisi de bir noktaya çıkar, paşam! — Orası öyle... Orası öyle.. . Lâkin ben çok güzeller gördüm (Devamı var) Deniz Gedikli Erbaş Orta Okulu| Komutanlığından : H erbap kaynağı olan (Deniz Gedik: Erbap sınıf okuluna) öğrenci yazı devam edecektir. okulu bitirenler KL. sınıfa Orta oku: sınıfa da orta okulda (Tİ cü sımıla de orta okulu bitirerek — diploma «i sınıfa edilirler. yaşından küçük olmamaları, şarttır. Kasımpaşadaki — Okul — Md —IT ve Üçüneü — snıfa balananla rın balundakları yerin Askerlik Şa: gağıdaki yazılı ve slkalarla müracaatları, B) Nüfus cüzdanı —fotoğrafı— b gıdı ahlâk sahibi olduğuna dalr İyi bu dip loma altında | mış! İkizler köylünün nasıl bir belâ olduğunu bilmesem onu bu kadar takdir etmezdim tik bir pehlivanmış döğru: Bakalım şimdi ne yapacak Öte yanda Rumelili pehlivan lar güreşi bitmiş addedi dı, Bunlardan bir baş p göyle diyordu — Molla oğlunun maşallatı yüz otuz okkalık bir — ağırl: var. Şimdiden bütün ağırlığın hasmına taşıtıyor. İkizler kö: lü bu yüke ne kadar tahammi hliva: edebilir? Etse etse on beş, ni- hayet yirmi dakika... Ondan sonra altta nefesi tükenerek e zilecek. Mallaoğlu da Fahatça kendisini yenecek! Bu sırada güreş başlayalı bir buçuk saati çoktan bulmuştu. Saatlerine bakanlar, zamanın bu kadar çabuk geçtiğine hay- ret etmişler, buna inanmak is- Mollaoğlu yapacağını pek iyi biliyordu. Bu cıva gibi hasmı- nı hemen künde ile yenemiye - ceği meydanda idi. Onun İçin Kendini künde almağa teşvik edenlerin bu tavsiyelerine kati- yen kulak asmıyarak her şey - den evvel hasmını yormak ve bitap düşürmek için bütün a- gırlığı ile üstüne abanmıştı. İ- kizler köylü de hasmının mak sadını anlamamış değildi. Vazi- yeti hiç de parlak değildi. Mol- İaoğlunun ağır vücudü bir çeki taşı gibi sırtında idi, İlk önce Mollaoğlunun künde tecrübe- lerine - başlamasını - beklemi fakat onun oralı olmadığını gö Tünce, niyetini hemen kavra - mışti. O zaman bütün kuvvetini top hyarak yerden kalkmak için zorlamağa başladı. Eğer he nüz yorulmadan, kuvveti kesil meden ayağa kalkamıyacak o - lursa, on on beş dakika sonra büsbütün kesilecek ve Mollaoğ- lunun ağır vücudü altında pes- til gibi yayılıp kalacaktı. İkizler köylü kalkmak İçin zorlamağa başlar başlamaz, Mollaoğlu da hemen hasmını yerden kaldırmamak için bile- bütün abanmağa başladı. Şimdi yerde müthiş bir mü- cadele başlamış bulunuyordu. Ve iki devin bu korkunç müca- delesi hemen hemen on dakika sürdü. Nihayet İkizler köyjü- nün ayağı Üzerinde doğrulma ğa ve bu yüz otuz okkalık a- Zırlığı k. muvaffak oldu. Sonra kendine has oyu- niyle birdenbire hâlâ' sarmada bulunan ayağı üzerinde döne rek Mollaoğlunu altına alma- Ra muvaffak oldu. Vaziyet bir anda değişmiş, İ- kizler köylü Mollaoğlunu altı- na alarak meşhur sarmasını vurmuştu. İkizler köylüden ümitlerini kesmek Üzere bulunan taraf tarları nihayet rahat bir nefes alabildiler. Meydan bu seferi — Yaşa İkizler köylü! — Yaşa Ahmet pehlivan! Sesleri ve alkışlarla çınladı. İkizler köylünün bu hariku - lâde kalkışı ve sarmadaki a yağı Üzerinde dönerek hasmını Altına alması hünkârı Adeta şa şırtmıştı, Şimdi İkizler köylü - 'nün nasıl bir kuvvete malik ol- duğunu daha iyi takdir ediyor ve buna hayret ediyordu. (Devamı var) Sadi Tek Jübilesi Açık Hava Tiyatrosunda 12 Ağustos — Cumartesi saat gü den sabaha kadar Numaralı yerler her gün saat 18 den 19 a kadar Dram Tiyatrosunda satılmaktadır. Kadıköy İlçesi Seçim Kurulu Raşkanlığından 8670 ve 5671 sayılı kanunlara gö- re 3 Eylül 950 günü yapılacak U genel meclisi - seçimlerinde — vazife alacak İlçe seçim kurulu teşekkülü için 5545 sayıhı milletvekilleri seçi- ml kanununun 68 inci maddesine gö- re 10 Ağustos 950 günü asat 10 da Kadıköy ilçe seçim kuralu salonun- da aleni kur'a çekileceği ilân olur İstanbul $ üncü İcra Memurlu- gundan: 950/3634 Bir borçtan dolayı Nişantaşı Tep vikiye Kalıpçı caddesi 168 No. da haczedilen Norga marka- İrij k arttırma suretiyle yakarıda rilen mahlade — satışına — ki verilmiştir. Birinci arttırması 17/8 950 Perşembe günü sast 11 den 12 ye kadar yapılacaktır, derin Sürülen pey mahammen kıymetinin — 96 75 gini balmassa birakılacağı İkincl / açık arttırması 12/8/950 Salı günü aymı at ve aymı mahalde yapılacağır dan almak İstiyenlerin orada buluı cak memara müracaatları ilân olu nur, ZAYİ Edirne Nüfur Memurluğundan a dığım ve içinde askeri duramunu ya- mlı olan nüfus büviyet cüzdenima kaybettim. Yenisini ımdan €4 kisinin bükmü yoktur. Mehmet Mandacı