Sahife: 2 - BÜYÜK KORSANROMANI Gece yarısı geçmiş ve ay doğmuştu ortalık yarı yarıya gündüz gibiydi — Dos doğru gemiye gidini: -H— — Siki tutun! Bacaklarını sik?.. Atın yelesine yapış! Sakın — düş- me! Diyor; aynı zamanda her an ka- Pıp kucağına almak Üzere tetikte bulunuyordu. Kovalayanlarla aralarında an - cak beş yüz adım mesafe vardı. Memi Reis ve arkadaşları yo - lun dönemecini geçtikleri zaman Aarkadan gelen nal sesleri kesili- yor, fakat biraz sonra daha sert olarak yeniden duyuluyordu. Memi Reis ara sıra geriye bakı- yor, icabederse dönüp tek başına yalın kılıç onların ortasına atıl- mak için hazır bulunuyordu. Fakat Kör Ali ile Fatmanın asla durma- larını istemiyordu; Arkadaşına ve sevgilisine: — Dösdoğru gemiye gidiniz.. Sizin yapacağınız başka iş yoktur. Bana bakmayınız! Diyordu. Bu sözler gerek Kör Alinin ve gerek Fatmanin kalblerinde endi- ge yaratıyordu; lâkin başka türlü hareke'j de düşünmüyorlardı. Memi Reis koyalayanlarla ken- dileri arasındaki mesafenin hisse- dilir derecede azalmakta olduğunu seziyordu;. fakat son kararını vermekte acele etmiyordu. Bu sırada Tabansız Ahmet ar - Kadaşlariyle beraber kadirganın Büvertesinde merakla bekliyorlar- d. Küçük Hüseyin en uzun direğin tepesine çıkmış, Memi Reisle Kör Alinin gittikleri yolu gözetliyor - de. Gece yarısı geçmiş ve ay doğ - muştu. Ortalık yarı 'yarıya gün - düz gibiydi. Küçük tepeleri, funda- lıkları, tek tük ağaçları, en sonra Çok uzakta ve sisler içinde Elha - neş kalesini görebiliyordu. Fakat Memi Reis hâlâ dönmü - yordu. 'Tabansız Ahmet ara mıra dire- Bin tepesine doğru sesleniyordu: — Hüseyin! Gözünü aç... Ge- liyorlar mı? — Gelmiyorlar, ağgam! — Yoksa göremiyor musun u- lan? Etraf gündüzden farksız be! Artık sabırları tükeniyordu. Leventler hem yürekleri çarpa- rak ileriye bakıyorlar, hem de arı larında konuşuyorlardı — İki kişi ile böyle belâlı işe girilir mi hiç? — Hiç olmazsa yirmi otuz kişi gitmeliydi! 'Tabansız Ahmet söze karıştı: bir - Yazan: Maysie Greig <— Oh! tabii söylerim, inşaal- lah kabul olunursunuz, burası fe- 'na yer değildir, sade arada sıra. da anne Horton biraz kızar ba- fırır çağırır ama biz ehemmiyet vermeyiz. Ne ise ikinize de iyi ganslar dilerim.> Klayv ciddiyetle teşekkür etti; kiz: <— Madam azıcık ağır işitir ona göre konuşmanızı tavsiye e- derim.» Kalyv Şine ciddi ciddi: «— Size minnettarım> dedi. Loti kırıta kırtta — uzaklaştı, her halinden yakışıklı uşağın ev. 4 olduğuna üzüldüğü belliydi.» Klayvla Katlin bakıştılar, iki- Binin 'do gözlerinde <— Şimdi ne olacak?> suali o- kunuyordu. O sırada Loti, madamın onları beklediği haberiyle geri geldi. Girdikleri oda Klayvın hmcası Bir Rişarın kütüphanesiydi, ce - viz kaplama duvarlar, zarif bir gömine, maroken takımlar, muh- teğem kitap rafları odaya asil bir . Sizin yapacağınız Başka İş yoktür. bar — Ben de öyle söyledim ama, dinletemedim. Başka biri: — Rels bu sefer yanıldı... Dedi. Tabansız cevap verdi: — Bir bakıma Memi Reisin hak kı var. Hem yirmi otuz kişi gide- cek olduktan sonra niçin hepimız Bitmiyecektik.? Fakat işi gürültü- #üz bitirmek Jâzımdı. İki kişi na- ı olsa bir gizli yol, bir geçit bu- labilir; bir oyukta, bir kaya dibin- de gizlenebilir; yirmi otuz kişi bu- nu yapamaz. Reis her ihtimali dü- şünmüştür. Gebeş Mustafa tasdik eti — Doğru!.. Tabansızın - hakkı var... Bir delikanlı şöyle dedi: — İyi ama, kalenin dibine yal- nız İki kişi sokulurdu ve diğerleri | hiç olmazsa yarı yolda yahut biraz uzakta beklerlerdi. Şimdi yapyal- nızdırlar, yardım. icabederse kim- den istiyecekler?. 'Tabansız Ahmet onü susturdu: — Şimdi boş lâflara lüzum yok. Reis bunları düşünmüştür. O ko lay kolay kapana kısılmaz, pusu- ya düşmez; tongaya basmaz. Uzaktan bir atın nal sealeri du- yuldu. Küçük Hüseyin hemen verdi: — Bir süvari geliyor. 'Tabansız Ahmet Merakla irkil- dit — Bir süvari! haber . Ne demek bu? ıma bakmayınız. Yaya gittiler, yaya- geleceklerdi! Şimdi herkes bir ihtimalden bah sediyordu: — Belki yolda bir at bulmuşlar- dir. — Acaba gelen hangisi? — Yoksa yakaladılar mı? — Öldürülmüş olmasınlar! Bel ki de bu süvari, kara haberi ver- miye gelen bir yabancıdır. — Ağzını hayıra aç! Tabansız Ahmet son derece #l- nirliydi;. konuşanlara çıkıştı — Susun! Zaten canım sıkıli - iyor... Yangına körükle gitme - yin! Tabansız Ahmet gözlerinin bü- tün küvvetiyle ileriye baktı; dik- katle dinledi: nal sesleri bir yük- seliyor, bir. alçalıyordu. Leventler arasında kımıldanma- ar, fısıltılar devam ediyordu. Ta- bansız Ahmet onlara bir defa da- ha ihtar zorunda kaldı. — Susun, kımıldanmayın! Din- liyelim! Sonra yukarıya bağırdı: — Hüseyin! — Buyur ağam! —. Gelen kim? Görebiliyor mu- sun? — Atın Üstünde Insan yok ga- llba.. . Boş bir at... Rastgele ko- şuyor..., Durüp dürüp yine ko- şuyor! Tabansız Ahmet söylendi: (Devamı var) Tapu ve Kadastro Genel Müdürl 1 — 5602 sayılı kanun gereğin Arari Kadastrosu Teknisyen Yardım çılan kursa müsabaka ile 25 adedi olmak üzere 50 adet öğrenci alınaca 2 — Müsbaka da Teknik Okulda senedi alınacaktır. 3 — Kurt müddeti bir Jarak üçer Tira — gündelik tacek yer temini kendilerine navı 25 Temm at 15 te yapılı yıldır. bir şey verilm ... .. üğün den ce Arazi Kadastrosu Teknisyeni rilmek üzere İstanbulda n lise ve 25 adedi orta okul ktır. z 950 bulda Yıldız- cak ve muvaffak olanlardan taahhüt Kurs müdavimlerine bura ücreti ©- ektir. Yiyecek, giyecek —masralı ve olacak ve burs - ücretinden manda 4 — Tedi sonunda yapıla cak imtibanda —muvaffak — olanların Ankara il ve ilçeleri köylerinde ve sırasile diğer iller ve ilçeler köyle- i rılmak üzere Teknisyen veya Yardımcıla: rına tayinleri era kılınacaktır. De vamlı olarak köylerde çalıştırılâcak. larından öğrencilerin erkek — olmala rı ve askerliklerini yapmış bulunmu Jarı şarttır. 5 — İsteklilerin kimlik cüzdanı, hat raporu, askerlik terhis — belges toğrafla birlikte imtihan gününden (9729) —'İş n Büzellik vermişti. Oraya girer girmez ikisi de kendilerini çok perişan hissettiler. Katlinin ince kumaştan ucuz mantosu, sanki daha İncelmiş, ayakları da yağ - murdan daha çok islanmış gibi di. Misis Horton sade sağır de - Bil, ayni zamanda yürüyemi; cek kadar gişman ve tıknefes bir kadındı. Oturduğu koltuk - onun ikalıbini almıştı. Katlin onun di- Ber koltuklara sığabileceğini pek tahmin etmiyordu. Yuvalarında fıldır fildir dönen küçük gri göz- leri vardı. Misis Horton onlara oturma - larını emretmedi, sade saplı göz- Tüğünü tutarak ikisini yukardan aşağı süzdü <— Demek Misis Vaymenin telgrafla tavsiyede — bulunduğu bayan ve bay Cons sizlersiniz!> Onlardan - cevap beklemeden konuşmasına devam etti <— Evet ama ben aadece tel- grat tavsiyesiyle yanıma hizmet kâr alamam, elinizde bonservisle- okul diplom: ve 4 X 6 eb'adında dört ade evvel Beşiktaş Kadastro Müdürlü XENİ 5S HABERTLERİ Şehirde Sarhoşlarla Mücadele Savaş şiddetlendirilerek bu işe kamyonların — | tahsisi kararlaştı rin bazı semtlerinde sarhoş lar, gene vatandaşları rahataız et meğe başlarnışlardır. Evvelki gün maraz! — sarhoşlük gösleren iki vaka, kanuni yollar dan Akıl Hastanesine sevkedilmiş. tir. Sarhoşlar — hakkında — evveloe tatbik edilmiş olan <Belden su al.| ma> usülünün tekrar tatbikine ka- T verilmiştir. Ayrıca bu akşam.| dân itibaren seşyar zabita ekiple-| ri şehrin muhtelif yerlerini taraya- rak sarkıntılık - eden — sarhoşları kamyonlarla Belediye “Hekimliğine sevkedecekleri “ Bulgar ve Rumen konso- losları da memleketlerine | gidiyorlar Bulgar ve Rumeh — Kangolosları sabah Ankaradan — şehrimize Kendilerinin kısa - bir| memleketlerine gide- nmektedir. Tıp Fakültesi dü gelmişlenldir. müddet için cekleri söyl 1930 mezunları İstanbul Tıp Fakültesinin 1930 senesi mezunları yirminci hekim- lik yılını kutlamak Üzere 22 Tem muz cumartesi günü saat yirmi- de Bomonti bahçesinde- toplana- rak talebelik ve meslek hâtırala- rını tazeliy&ceklerdir. Bütün aınıf arkadaşlarının hu topluluğa katılmalarını rica tde- rim. Türk Sosyoloji Cemiyetinin 1 inci yıllık kongres Türk Sosyoloji " Cemiyeti Bi kanlığından: Türk Sosyoloji Ce- miyeti, 21 Temmuz 1950 cuma gü nü saat 16 dan 26 Temmuz 1950 çarşamba günü akşamına kadar Cağaloğlu Etibba Odasında 1 ci yıllık kongresini aktedecektir. Yıl lik çalışma raporu okunduktan ve yeni idare heyeti seçildikten sonra ilmi ve münakaşalı tebliğ- lere geçilecektir. Gerek cemiyet Azasının gerekse sosyoloji ile ilgi- N bütün zevatın teşrifleri rica o- lunur. Şehit gemicilerin ler'ne yardım Nigerinda öldürülen gemicilerimi: zin katillerinin cezalandırıldıklarinı bir tik, Dış işleri hükümet nezdinde teşebbüse geçerek - şehit gemicilerin ailelerine tazminat rilmesiyi istemiştir. ve-i C. H. P. seçim hazırğına başladı Muhtar ve ihtiyar heyetleri seçi leri için C. H. P. çevrelerinde ha zırlıklar — başlamıştır. C, H. P. ilçe ve bucak başkanları pazartesi gü C. H. P. il merkezinde — fevkalâde bir toplantıya çağırılmıştır. — Diğer taraftan yeniden rey hücreleri yapıl makta ve kütüklerin tanzimine vam olunmaktadır, Seçim küfükleri- ne bu defa 18, 19, 20, 21 kaydedilecektir. vatandaşlar (K JABERLER * D. P. Kadirga — semt ocağı idare kurulundan : Ocağımızın se | nei devriyesi ıhünasebetile 22/7/950| tarihinde #aat 20 den sabaha ka. dar Taksim Kristal — gazinosundı cazlı, sazlı bir eğlence tertip edil | miş olduğundan demokrat arkadaş larla sayın Milletvekillerinin teşrif | leri rica olunur, ABAH Sizlere Sabahad din Beyin haya- tını ve târihi zavi yeden faaliyet - lerini kısaca an- latmağa çalışaca Bim. Sabahaddin Bey 1879 senesinde İstanbulda doğdu. Babası Sultan Abdülmecit ricalinden damat Halil Paşanın oğlu damat Mahmuüt Ce- lâleddin Paşadır. Annesi — Sultan Abdülhamidin — hemgşiresi " Seniha Sultandır. Sabahaddin Bey, gençliğinde mu hitinin en Üstün ilim adamların - dan hüsüst dersler aldı. — Hoca Hayri Efendi, İsmall Safa Bey |Mösyö Hege ve Mösyö — Şarliye kendisine öğretmenlik etmişler - dir. Sultan Abdülhamit Mithat Pa - gayı nefyedip istibdat icrasına ko- yulunca Sabahaddin Beyin babası damat Mahmud Celâleddin Paşa memleketin günden güne kötüle- şen durumunu düzeltmek emeliyle kayın biraderine ıslahat lâyihaları sunmuştu. Fakat - bunların hiç kale lınmadığını görerek müteessir ol- muş ve mücadele lüzumunu his- settiği için de oğulları sabahaddin ve Lütfullah Beylerle 1899 senesi birincikânununda memleketi terk ve Parise gitmiştir. 'Türkler bu firar hâdisesini çok iyı karşılamışlar ve bu kiymetli şah- aiyetleri kendi aralarında görmek- ten sevinç duymuşlardı. Fakat hanedana müntesip zeva- tın böyle jön, Türk âlemine katıl- ması Yıldız sarayını telâşa düşür- müş ve Sultan Abdülhamid, eniş- tesiyle yeğenlerinin geri dönmele- başvurmuştur. Ezcümle Paris se- firi Münir, Petersburg sefiri Tur- han ve Brüksel sefiri Kara 'Todo- ri paşalarla bilhassa İstanbuldan Avrupaya gönderilen 'yâverandan Ferik Ahmet Celâleddin Paşa bu hususta vazifelendirilmişlerdir. /Ama Yıldız sarayı nâmına ya- pılan geri dönme tekliflerini bu idenlistler katiyen reddetmiş Ce - nevre ve Londrayı ziyaretten son- ra Kahireye gitmişlerdir. İşte bahaddin Beyin mücadeleye fiilen atılması bu tarihlerde başlar. Yaptığı son seyahatler, ökudu- gu eserler, bâhusus vukuf peyda ettiği siyans sosyal nazariyeleri esasen iyi yetişmiş bulunan Saba- haddin Beyi bir kat daha olgunlaş- tırmış, ilmi seciyesini bir kat di ha yükseltmişti. Artık Osmanir câmlasının kurtuluş çarelerini pra- tik üsüllerle vatandaşlarına tel - kin-edecek bir seviyeye — ulaşmış demekti. İşte bu gelişmenin verdiği em- niyetle 1901 de görüşlerini açık- Jamak için Mısırda (umum Osman h vatandaşlarıma) adlı iki beyan- name neşretti. Bu beyannamelerde tün Osmanlıların birleşmesini tav- siye ve bir kongre akdini teklif e- diyordu. Bu beyannamelerin neşrinden az bir müddet sonrg Parise dönen Sabahaddin Bey, kongre akdi im- kânlarını da bulmuş ve murahha: ların bütün masraflarını - kendi karşılıyarak Jön Türkleri Pa davet etmiştir 1902 senesi şubatında akdedilen kongre beklenen neticeyi verme- miş ve bazı dar düşünce ve kısa Börüşlü zevatın ortaya attıkları yersiz düşüncelerle delegeler ara- sında ikjlik hasıl olmuş ve top lantı müşterek bir karara vara - madan dağılmıştır. Bunun Üzerine yalnız nazariyat- la memleketi selâmete eriştirme- nin mümkün olamıyacağını tak- dir eden Sabahaddin Bey, istibda- di yıkmak için başka çareler ara- mış, Trablus garp vali ve kuman- D. P. Kadirga — semt Sunan: Halide KARAMÜRSEL riniz var mı?>, Klayv hürmetle eğilerek Iç ce- binden bir mektup çıkarıp uzat- tı: <— Var efendim buyurun.» Kadın dikkatle Siz İngiliz değilsiniz? . » <— Evet efendim, ben müstem lekeliyim, fakat uzun genelerdir bu memlekette çalışıyorum.» Misis Horton dudaklarını kia- tı, bir. müstemlekeli!... Halbuki onun bildiğine göre uşak denilen gey, dalma su katılmamış İngiliz olurdu. Buna rağmen adam çok yakışıklı ve eli yüzü düzgündü, kıza göz attı o da haddinden faz Ja güzel ve tirendâzdı. «— Evlenmeden önce neredey- diniz?> <— Avustralyada efendim, ka- rım da Fransadaydı. Size telgrafı Bgünderen Misis Vaymenin mal - yetinde çalışırken evlendik.> <— Yaa., Demek Avustralyalı sınız? ..x Acaba oğlu Ralf bu işe ne di- yecekti, sir Rişarın - kardeşinin ocağı idare heyeti okğlu da Avustralyadaydı, ama ta bil bu adamın sir Rişarın yeğe- niyle hiç bir alâkası olamazdı. Katline döndü: — Biz Fransada ne yazife ile bulunuyordunuz ?>, «— Fam dö şambr olarak ma dam.> «— Kimin yanında çalıştığını zı sorabilir miyim?> Katlin düşünmeden cevabı ye- tiptirdi <— Misis Mentonun yanında etendim: Sonra annesinin ismini verdi- ginden korkarak hemen ilâve et u <— Misls Menton Iki senedir A merikada bulunuyorlar. Kendi- lerini tamamen kaybettim,» Eh! Buna memnun oldum, fam dö şambrın elinden azıcık di kiş de gelir, ben böyle eli işe yat kın hizmetkâçlardan — hoşlanı - Tım.> Klayv merakla sordu: «— Acaba kabul edildik mi e- fendim ?> — Vallâhi daha pek bir. gey diyemiyeceğim.> Katlinle Klayv kederli kederli bakıştılar, merdivenlerde bir 18- lik ve ayak gesi duyuldu, ax son ra kapı aralandı, içeri genç bir adam girdi: «— Anneciğim merhaba!..x <— Gel Ralt, bak bunlar bay ve bayan Cons, bize orta hizmet çisi ve uşak olarak girmek iti- yorlar, Sabahleyin gelen telgrafı danı Recep Paşanın delâletiyle İs- tanbul civarında askert bir kıyam hatırladın mi Evet evet, hatırladım'> Bu genç ve cılız. bir adamdı. Kara gözlerinde dalma karşısın- daki insanın zayıf tarafını bulup ondan istifade etmek isteyen bir mânâ vardı. Ağzı hafif çarpıktı bu hal kendisine müstehzi bir 1- fade veriyordu. Üzerindeki elbi se en iyi kumaştan ve özenilerek diktirilmişti, fakat nedensa iğre t gibi duruyordu. Bu genç, hottonun, mahiyeti oldukça şüpheli bir yarış sendika 81 ile alâkası Vardı. olmuştu, söylentilere göre Atla- yın isimlerini renklerini değiştire | rek halkı aldatıyorlar ve hileli yollardan para — kazanıyorlardı. Bu ve bunun gibi bir kaç hikâye daha, merhum sir Rişarın kula- ğına gitmiş ve Ralf Hortondan nefret etmişti. <— Ehi Niçin tutmuyorus an- ne?x <— Bilmem ki oğlum, acaba mdreslerini alsam da sonra cevap versem olmaz mı?a <— Neden?> <— Yooo... Belli başlı bir gey değil, sadece bu genç adam A- vustralyalı imiş.> Ralft Horton topuklarının Üze- rinde döndü: <— 00000... Şiimdi anlıyorum (bıyık altından gülerek Klayvın yüzüne dikkatli dikkatli - baktı) Bir. Avustralyalı b (Dovamı var) O vakitler Pariste bulunan *on | rini temin için her türlü çareye | din ve ırk farkı gözetmeksizin Dü- | HattA bir za | 5 manlar aleyhinde dedikodular da | < İkinci Meşrutiye YAZAN: Ahmet Bedevi KURAN ha tir. rlamak teşebbüsüne girişiniş- smanlı İmparatorluğunu koru- mak ve vatandaşların - selâmetini temin etmek arzusundan bir neb- İze fariğ olmıyan Sabahaddin Bey |bu yoldaki düşüncelerini daha ka- vi bir. surette gerçekleştirmex maksadiyle ikincl bir. kongrenin toplanmasına lüzum görmüş ve bu sırada mefküre arkadaşları doktor hat Reşat ve Fazlı Beylerle ziyet) cemiyetini kurmuştur. Bu cemiyetin — görüşlerini v açıklamak için de (terakki) gazetesini neşre başlamıştır. Fakat bu verimli fa- aliyetler Ahmet Rıza Beyin temsli ettiği (Terakki ve İttihat) grupun- da kıskançlık uyandırmış ve Sa- bahaddin Bey aleyhine — iftiralar savrulmasına yol açmıştır. Tarihte ihtiras saikasile başka- Harının felâketine ve memleketinin çökmesine sebep olmuş Insanlar az değildir. (Terakkt ve İttihat) elemanlarının kendi şahsiyetlerini korumak için rakip addettikleri Sabaheddin bey aleyhine yaptıkları iftiralarda bu kabildendi. Akıl ve mantık kargısında ayakta dura - |mıyacak kadar cılızdı. Bu iftiraların ne kadar Amiya- ne olduğunu bir iki mişalle sizle- re anlatmak İsterim. (TERAKKİ VE İTTİHAT) CILAR Sabahaddin Bey, imparatorlu - ğun parçalanmasını ve — garkta müstakil bir Ermenistan — kurul Masını istiyor diye propaganda yapıyorlardı. Hattâ doktor. Ba- İnattin — Şakir Bey — o tarih İlerde İstanbüla yazdığı gizli bir mektupta <Bunlar hazinel beytül- İmalı soymak, memleketi ecnebi - İlere satmak için harice çıkmış - lardır.>. diyordu. Bir Insan veya bir. parti şahsi menfaat için ancak bu derece kü- çülebilir ve söylediği mantıksız söz lerle ancak bu derece komik va- ziyete dizebilirdi. Çünkü Saba - haddiz Beyin gerek yazıları, ge - rek siyast faaliyetleri kendisinin Osmanlı imparatorluğunu parça - lamak değil bilâkis kaynaştırmak |İve perçinleştirmek olduğunu apa- İsikâr bir şekilde gösteriyordu. Bu yoldaki isnatlariyle - (Terakki ittihat) cılar Sabahaddin Beyi va- tan haini olarak vasıflandırmı lardı. Fakat tarihi hâdiseler gös - termiştir ki, Sabahaddin Bey (Te- rakki ve ittihat) cilardan daha derin görüşlü ve daha sammit bir vatanperverdir. Zira -(Terakki ve ittihat) 'çılar Osmanlı İmparator- luğunda -sadece meşrütizetin ilâ- İniyle her şeyin düzeleceğine ve yalnız buna erişmekle mem'ekctin İsalâh bulacağına kanaat getirmiş- İlerdi. Halbuki Sabahaddin Bey ril &er tedbirlerle takviye edilmeksi- zin mücerret meşrutiyetin impa - ratorluğa pek faydası dokunaca- gını ummuüyordu. — Meşrütiyetle beraber içtimal ve iktısadi bünye- de yenilikler yapılmasını — zarurl bulurdu. Dahil idarede tevsii me- zuniyete doğru gidilmesini, şahst teşebbüse ehemmiyet - verilmesini ve bunu temin için de Anglo - Sakson terbiye usüllerinin mek - teplerimizde tatbikini ileri sürü- yordu. 45-50 sene evvel Sabahaddin Beyin gaye edindiği bu prensiple- rin ne kadar isabetli olduğunu vâ- kıalar bugün isbat etmiştir. 1908 tarihinde ikinci meşrutiyet ilân edilince Sabahaddin Be, |senelik vatan hasretinden sonra |memlekette müsait bir muhit bi İlacağım ümit ederek pederinin ni İsiyle beraber İstanbula dönmüş - |tür. Vatandaşlarının kadirşinas - İlğına iman eden Sabahaddin Bey İstanbula gelişinde hakikaten fev- İkalâde bir surette - karşılanmıştı. |Fevkalâde tâbiri o günkü durum a Janlatmak için çok - kifayetsizdir. Damat Mahmut Paşanın cenazesı- ni ve Sabahaddin Beyi karşılamak için bütün İstanbul halkı sabahın ilk saatlerinde yollara dökülmüş, İstanbul limanı kâmilen kayık ve motörlerle dolmuştu. Halk, huşu içinde hakikt kurtarıcısına kavuş- tuğuna İnaniyor. ve türlü — türlü tezahürat yapıyordu. Bu muazzam ve debdebeli kar- şılamadan Ürken ve hükümeti linde tutan (İttihat ve Terakkı) Verkânı, Pariste olduğu gibi, yine £ ihtiraslarının zebunu olaral abahaddin Bey aleyhine İstanbu- lu Ruslara verecekmiş gibi bir ta- kım saçma dedikodular yaratmış ve inhisarları altında bulunan ga- zetelerle halkı dalalete sövkeyle- miştir. Halbuki! 31 mart vakasında fe: dakâr ve hamiyetli geçinen bu İt tihat ve Terakki ricali hayat kor- kusiyle İstanbulu terkeder veya gizlenirken aleyhinde türlü türlü iftiralar — yaptıkları Sabahaddin deli 19503 lira 54 kuruş olup geçici Thalcı e ile işin sonuna kadar işbirli; 1 Tâzımdır. Şartnameler tatillı V alınabilir. (8855) (teşebbüsü şahsi ve ademi merke- | Kartal Doğan sokağında yapıla cak Tretaaı ? A on beş gün müddetle açık eksiltmeye çıkarılmıştır. Keşif be 24/1/950 Pazartesi günü icca edilecektir. İhaleye gireceklerin belgesi ibraz ederek ihaledeo Sabahaddin Bey Bey nefsini teh- likeye atmaktan gekinmemiş, Üle- ma ve Asi asker- lere hitaben be- yannameler neşri 'ne cesaret göstermiştir. Fakat isyan harekâtı bastırıl - dıktan sonra garezkâr muarızları kendisini tevkif ettirmek küçük - lüğüne bile düşmüşler, bir iki gda sonra serbest bırakmışla? ve irti- kâp ettikleri bu hatayı resmi bir |tarziye ile ödemişlerdir. Su kadar var ki, bu tecavüzkâr hareketten fevkalâde — müteessır Bey — yeniden | İçlan. Sabahaddin memleketi terkle Parise gitmiştir. | Zira İttihat ve Terakki hüküme- tinin takip ettiği siyasetin impa ratorluğun parçalanmasına sebep olacağını anlamış ve buna mâni olmak imkânlarını yaratmak 1a- temiştir. Nitekim Trablusgarp — felâketi, Balkan Harbi bu korkunun ne xa- dar muhik olduğunu isbat etmiştir. Bu büyük ve vatanperver Türk evlâdının hayatına bir göz atar - sak her dakikasını ve bütün ben - Hgini memleket meselelerine has- | retmiş olduğunu görürüz. | Birinci Dünya Harbinin Osman- h İmparatorluğuna getireceği fe- Jâketleri önceden sezmiş ve Sul- tan Reşat Efendiye ve Talât Pa-| şaya Paristen telgraflar çekerek bitaraflığın sağlanmasını istemiç- tir. Çok müşfik ve faziletkâr olan Sabahaddin Bey, vataninı sevdigi kadar Insanlığı ve insanları da se- yerdi. Bunun içindir ki, hayatı bozun- €a sulh ve selâmet için şalışm:5 ve harblere mâni olmağa uğ 'aş - mıştır. Bununla beraber siç imlilo- | tin selâmeti ve istiklâli ger kti diği zaman çarpışmak zavire:l de İnanırdı. Nitekim millt nittesd: le sırasında Müstafa Kema: Pa- şaya işgal altında bulunan İs an- buldan şu tarzda bir telgraf çek- mişti. <Taarruza uğrayan her mil- let müdafaai nefse mecburdur. Kü tahyanın ziyat ümidinizi kırmasın. | Mücadelenizde muvaffak olacaği- | nızdan eminim.> Sabahaddin Beyin gu birkaç cümle içinde sıkışmış hayatı ve faaliyetleri kendisinin ne — kadas dürendiş olduğunu ve vatanını ne kadar sevdiğini anlatmağa kâfidir, zannederim. Tarihin ne garip tecellisidir ki, yalnız memleketi için yaşıyan 'bu büyük insan hemen hemen dalmu memleketinin haricinde yaşamıa - ga mahküm olmuştur. Önce ba-- basiyle beraber sonra da İttihat | ve Terakkinin tazyiki altında ana yatandan ayrılmış va nihayet 1924 senesinde saltanatın ilgasiyle Va- tanından tekrar ve bu sefer ebe- diyen uzaklaşmak zorunda kal - mıştır. Fakat bu uzaklaşışlar kal- bi insanlık hissi ve Türklük ate- İsiyle dölu olan Sabahaddin Beyi Mmemleketi düşünmesine ve — yise Çandan sevmesine mâni olamazdı. Nitekim dostlarına ve bu meyanda bana yazdığı mektup'ard- memle- | ket dertlerine dalma temas etmiş ve politika sahasındaki ileri görüş İleriyle vatanına yararlı olmaza İçalışmıştır. 1946 senesinde bana yazdığı bir mektupta göyle “vordu:. eİkinci Cihân Harbi dünyayı gasbetmek istiyen Hitlerin hezimetiyle niha- yet buldu... Fakat şimdi onun| yerini Stalin alıyor. Şeraiti hâzıra İdahilinde hakikt sulhün kurulabi- leceğine inanmıyorum. Üçüncü bir Dünya Harbinin kopması mukad- derdir. Türkiye Kremlinin malur) siyasetinden kurtulmak için biran | evvel Amerika ve İngiltere ile an- daşmalı bahusus Türkiyeyi hiç ta nimiyan ve Rusların hakikt zihal yetini bilmiyen Ame — lıları bi noktadan ikaz etmek yerinde bu hareket olur.> Görülüyor ki, Sabahaddin memleketten ebediyen tardedilme- sine rağmen yine biz yurttaşlar nan istikbalini düşünmekten geri kalmamış ve gürbet illerinde iz. leri selâmete kavuşturacak yol- Jarı araştırmış durmüştür. Başka bir mektubunda da şöy bir cümle vardı: | <Ben artık sizin — vatandaşınız değilim.. Değilim ama benim doğ duğum yer ve memleketim orası dır. Onu düşünmeden ve sevmeden nasıl yaşıyabilirim.> Bu vatan sevgisi ölüm döşeğin: İde yatarken bile kalbinden çıkma miş ve sön nefeslerinde - yanında İbulunan bir dostumuza şu sözleri İsöylemiştir: <Artık memlekete dö- | İnelim. Ben bıktım buralardan.> Bu çok mânidar — kelimelerden sonra o küçük ve mecalsiz elleriy- | le yanındaki gece dolabından çekip | çıkardığı Türk bayrağını - evveld gözlerine sürmüş, sonra dudakıa- rına yapıştırarak hıçkırıklarla ağ- İlar ve kalbi yurt hasretiyle sızlar- ken 30 haziran 1948 günü gözlerini hayata ebediyen kapamıştır. Bu aziz ve büyük Türkü ne ka- dar ansak azdır. Kartal Belediyesinden kanalizasyon ve kap İ teminatı 2925 liradır. sant 15 de Kartal Belediyesinde fen adamı olması veya ” böyle bir yapması ve 1950 yılına ait Ticaret evyel Belediyeden ehliyet belgesi dışında Belediye Fen bürosundap gi ler 21 TEMMUZ 1950 RULÜR Mukaddime ve ÖNnsöz... 1906 senesinde Süleyman Sır- rı imzasiyle bir mektep kita- bi yazıldı ki, İsmi <Teshilülebcetü ssarf fi usulll mükâlemetül ara- biye» dir. Bu kitabın, o zamanki tâbirle, mukaddemesi şöyle baş- lart <Mileli muhtelife ve akvam ve kaballi mütenevvlanın noktai vâhidede cem'li telifile dalrel it- tihad ve ittifâka celb ve idhali- ne rabıtal yegâne olan emri tev- hid ki, bilâmum — gerayil salife- nin nihayeti aksası ve hususile şerlati mutahharat islâmiyenin gayeti kusvası olup zevabiti as- liyesi bulunan edille ve usuli ise lisanı fasihülbeyanı arabi Üzere bulunduğundan bilümum ehli 18- lâmın hasbeddiyane lisanı celili mezküru bilmesi emri lâzım ol- duğu gibi, firakı muhtelifel 1s- lâmiyenin yekdiğerile irtibat ve itilâflarını teshil ve teyid ederek Alemi islâmiyetin mihveri inti- zamı ve dairel diyanetin merke- zi kıvamı bulunan liYayi necat iltivayı hilâfeti kübranın zalili sandet delili himayet ve siyane- tine iltica ve iltihakiyle anasırı islâmiyeyi teşyid ve tahkim ve şeniri diniyeyi temin ve takvim le Avrupanın bugünkü balsi te- rakkiyat ve kemalât ve medarı mübahatı olup meşhud olan ası rı hayret efzasile ebnayi zama- nın gözleri kamaşarak mağrur ve mübahi bulundukları....> Muharrir daha pek çok uzayan bu acayip sözlerle, arapça öğren- menin ve yabancı dil bilmenin lü- zumunu anlatmak İstiyor. Bizde 1945 senesinde basılan ve Tıp Fakültesinde okunan sistema- tik Anatoml kitabının önsözünü o- kuyalım: «Böyle bir anatomi kitabının, bugün elimizde mevcut kitapla- ra ilâveten hazırlanıp neşredil- mesini Üç bakımdan lüzumlu gördük: 1 — Bu eser sistematik anato- mi derslerini takip-eden talebe- ye kâfi olabilecek bir ders ki- tabıdır. Burada insan — vücudü sistemlere ayrılarak ve her al: teme ait organlar da bir arada olarak yazılmıştır. 2 — 1895 de Bazel'de toplanan internasyonal anatomi kongre - sinde kabul edilen lâtince ana- tomi — terminolojisinin — hemen dörtte biri 1935 de Yena'da top- lanan ikinci bir kongre ile de- Biştirilmiştir. Bu kongrenin yes nileştirdiği terimlerin çoğu bu kitapta kullanılmıştır. 3 — Anatominin Türk terminö- lojisi İle okutulması ve lâtince terminolojinin yardımcı — olarak kullanılması gayemizdir.» Dil meselesi durup durup kurca- lanıyor. «Süleyman Sırri> nin di- line dönmek istiyenler — bile var. Uydurma kellme Istemiyoruz, fa« kat halka doğru atılmış olan tek adımın gerl çekilmesi Osmanlılığın hortlamasıdır. Şimdi biz «Osman- h> değilir, türküz —. Kadircan KAFLI Bornova — Rifat Meral: Maksat <Voroşilof> isminin kal dırılmasıdır. <i4 mi caddesix denilmesi de muvafıktır. — K. K. | İ Vakit — Vasati Ezani W İmsâk 8,37 701 Güneş 5,4 9,07 | özle 13,20 444 17,18 8,41 20,88 ——— 12,00 W 22.30 1,54 Ressamların 500 ncü yıldönümüne hazırlığı İstanbulun 500 Üncü ve mütea- kip Fetih Yıllarını Kutlama Der- neği Güzel Sanatlar Komitesinin resim kolu dün İstanbul Arkeolo- Y1 müzelerinde toplanarak kol baş kanlığına Elif Naci, ikinci başkan lığa Halil Dikmen ve raportörlü- ğe de Âlt Karsan seçilmiştir. Kıy metli ressamlardan — müteşekkil olan heyet Fetih hâdisesini ve Fa tihin hayat ve eserlerini tebarüz ettirecek mevzular Üzerinde faali- yet göstererek müstakbel bir <Fa tih Resim Müzesi> talimatnamesi hazırlamak Üzere Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü Zeki Faik İ- zer, Resim ve Heykel Müzesi Mü- dürü Halil Dikmen ve Türk İslâm Eserleri Müzesi Müdürü, Elif Na cl'den mürekkep bir talimatnâme komisyonu seçerek faaliyete geç miş bulunmaktadır. Bu talimatna me hazırlandıktan sonra bütün res samlar umumt heyet halinde 8 A- gustos pergembe günü saat 14 de tekrar toplanacaklardı: 0,07 lik Avrupanın en iyi TRAŞ BIÇAĞI