4 Temmuz 1950 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

4 Temmuz 1950 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Asyada yaşayan kadınların iki Allahı vardır: Kocaları ve Tanrıları! -—-W- Bir kaç sınıfı istisna edecek olursanız Çinde hayat, Türkçe lügattaki <Sefalet» kelimesinin izah ettiği mefhum ne ise, işte tamamen odur!... Zaten değil yalnız Çinde, Japonyadan tutun tâ Arap memleketlerinin iç hu- dutlarına kadar bütün Asyada açlık ve sefalet, bizim ayakkabı giümeden sokağa çıkamıyacağı mız nisbette tabil bir vakıa, nor mal bir hâdise olarak kabul e- dilmiştir. Bir kere, halkın hemen hemen yüzde doksanı, ayakkabi nedir bilmez. Üç yüz milyon Çinlinin hiç şüphe etmeyiniz ki, 25 mil- yonu, henüz ayakkabının insan- İar tarafından niçin kullanıldı- ğının farkında değil!, - Hepsi yalın ayak dolaşıyor- lar, Yedikleri de Siyamlılar gi- bi, mısır çöpleri ile pirinç kabuk larının bir araya getirilip kay- natılmasından hâsıl olmuş bir nevi çorbadır!... Çinde en meşhur yemeğin İs- mine (Veyku) diyorlar. Bunu da yalnız zenginlerle, anaların- dan talihli olarak dünyaya gel- miş Çinliler yiyebilir: Bir plâv yapıyorlar. Üzerine kıyma ko- yuyorlar. Kıymanın üzerine de iki yumurta kırıp, bir avuç kır mızı biber döktükten sonra, ge- tirip önünüze bırakıyorlar Kürei arz üzerinde saadetin i yer, Çin- Değişmiyen bir - kıstas var, Orada bir insanın mesut o- lup olmadığını öğrenmek istiyor musunuz? Sorunuz: <Veyku yi- yebilir misin?» diye! Sualinize eğer müsbet bir ce- vap alırsanız, derhal muhatabı- nızla hayatın insanlara sağladı- ği zevkler ve nimetler hakkın- da münakaşaya girebilirsiniz! Çünkü mademki (Veyku) yiye- biliyor, o dünyanın en mesut in- sanıdır! " Orta halliler de dahil olmak üzere Çinde erkekler, umumiyet le siyah seten elbise, kadınlar da siyah seten pantalon giyiyor lar, Ön yaşına kadar çocukların çıplak dolaşması ise, âdettir!... Oturdukları yerlere ev de- mek, ve duvarların içinde geçen yaşayışa *hayat İsmini vermek, doğrusunu söylemek lâzım gelir se, çok cesurane bir ifade tarzı olur. Muayyen bir zengin taba- ka İle, memur sınıfının bir kıs- mını istisna edecek olursanız, Çinlilerin şehirlerde oturdukl: rı evler, bir Amerikalının köpe- ğini dahi sokmağa göğnünün ra zi olamıyacağı sefil bir kulube- den başka bir şey değildir. Tahtadan ve salaştan yapıl- mış, lâğımları kapısının önüne akan, en büyüğü üç odadan mü- rekkep ev denilen bu karanlık izbelerin her odasında, asgari Üç aile çocukları ile beraber ika met eder, Zannederim ki, tarih- ten evvelki insanlar dahi, bu za- limane ömre, bu hâyasızca yaşa yışa tahammül edememişlerdir. Düşüntünüz ki, o da bazen, ora- sı burası yırtık bir perde İle ay | rılan bu bir tek odanın İçine sı- ğınmış Üç allenin üçünün de ka- dınları, çocuklarının ve orada bulunanların gözleri önünde er- kekleri ile yatar kalkar, onların gözleri önünde çocuklarını do- Burur ve onların gözleri önünde, hayatlarının her türlü saadet | anları ile, ıstıraplı dakikalarını beraber yaşarlar!... Ağlıyanlar- la siz de ağlamıya, gülenlerle siz de gülmeğe mahkümsunuz!.. Elhasıl hayat ve aile denilen şey Çinde, bir nevi öyle garip bir anonim şirkettir ki, bütün hesa batı meydanda, her türlü ef'al ve harekâtı göz önünde cereyan eder!... İşte galiba bu her şeyin göz önlünde cereyan etmesi âdet ve alışkanlığı neticesl olacaktır ki, hâyâ ve ayıp denilen şeyin mâÂnası kalmıyor!... Çocuğunu gatan baba ile, sevdiği kadını kiraya veren erkeğe hâlâ Asyı da İnsan nazarile bakılabili- yorl..e * Yaponya, Çin, Siyam ve ada- larla, Hindistanın bir kısmı da- hll olmak Üzere bütün Uzak, 'Yakın ve Orta Asyada yaşıyan kadınlardan hemen yüzde dok- san beşinin iki Allahı vardır: Bu Allahlardan biri, kendilerini yaratan bizim anladığımız mâna daki hakikf Tanrı, öbürü de ko- calarıdır!... Asyada kadın ola- rak dünyaya gelmiş dişilerin erkekleri, kayıtsız şartsız, tapı- lan bir Tanrıdan farksızdır. Ko canın emir ve arzusu, Allahın emir ve arzusudur. Kocaya hür met etmek, onu hoşnut eylemek, bir nevi ibadet etmek demektir. YAZAN: Esat Mahmut Karakurt Esat M miş Âsil tabakası, bugün dahi günde üç defa Tanrının, üç de- fa da kocasının önünde secdeye gelerek, şükran ve minnetlerini arzeylemeleri, dini bir ibadet, milli bir gelenek halinde devam ediyor hâlâ! Asyada isterse yirmi tane to- runu olsun, tek bir kadına in sar eden erkeği bulmak, Amı kada on dört yaşında yüzünü Mahmut Karakurt Çinde bir pazar boyamamış bir kızı bulmaktan daha güçtür! Asya erkekleri; o - küçücük boylarına, o çelimsiz vücutları- na, sıska, renksiz, mânasız görü nüşlerine rağmen evlerinde, otu rulacak sandalyeden daha çok kadın bulunduruyorlar!... Sabahtan akşama kadar çar- şıda ,tarlada, dükkânda, yahut yerinde... sokakta çalışıp kazandıklarını er keklerine getiren bu kadınlar, gece basıp da, kamış bir odanın farelerle taksim edilmiş karan lık tahtaları üzerine yırtık bir halı parçası gibi gerildikleri za- man, kendilerini dünyânın en mesut, en talihli insanı olarak kabul ettiklerinde zerre kadar şüphe etmemeniz lâzımdır!. (Devamı var) — M« Kocacığım. Bayram için kumaş almaktan vazgeç tim. Çünkü EKSPRES'E te- mizlettiğim elbisem yepyenl olmuz Uşak Asliye Hukuk Yargıçlığı Uşakta kâin Şayak Fabrikası Türk Anonim Şirketine izafetle i- dare meclisi reisi Basri Zihni oğlu avukat Adnan Çalıkoğlunun mez - kür fabrika hissedarlarından Huri- ser Aral, Seraser Akgören, Mazhar Altındağ, Ziya Altındağ, — Macide Aral, Fadime Aral, Hasibo Hamza- oğlu, Meliha Zorlu, Şerafettin A - ral, Mümtaz Aral, Ziya Aral, Ma- cit Aral ve Macide Hamzaoğlu a- leyhlerine vârisleri " Hacı Hüseyin oğlu Ömerden intikal eden fabrika- daki yüzde on beş hisselerini fabri- ka Türk Anonim Şirketi hükmi şah siyeti adına tapuya tescili hakkın- da Uşak Asliye Hukuk Mahket sine açtığı tescil davasında davalı- lardan Fadime Aral ile Macide A-| ralın adreslerinde bulunmadıkların- | 'dan bahisle davetiyenin iade edil - mesi üzerine Yeni Sabah gazetesi- nin 23 Mayıs 960 gün ve 6736 sa - yanı ile yapılan ilânen davete de icabet etmediklerinden dolayı hak- larında gıyap kararı / verilmiş v. duruşma-18/7/950 Salı günü sast 9 za bırakılmış olduğundan beş gün içinde bu karara itiraz edilmediği 've müameleye devam için bir gün in ve hasma tebliğ ettirilmedi- &i takdirde bir daha — mahkemeye kabul olunmayacaklarına dair giyap kararı tebliğ kâğıdı mahke - me divanhanesine yapıştırılmak eu retile tebliğ olunduğu tebliğ maka olan Zatan Çin ve Japon kadınlarının hentia an'anelerini değiştirma - Taksim Elmadağ No. 6 Tel: 83130 K Milli Eğitim Basımevi SES Ti İ Di BĞ Müdürlüğünden MODERN . ANTIGONE e NH boya satın alınacaktır. - Satın a cok boyanın bir kilosunun mubanı- men bedeli 240 kuruş, 9o 7.5 müva kkat pey akçesi 135 liradır. Açık eksiltme 19/7/1950 Çarşam ba günü saat 15 de Basımevimizin Ayesofyadaki Merkez binasında lera edilecektir. İsteklilerin belirtilen gün ve #a otte Basımevimize müracaatları. Şartname bedelsiz olarak Müdür lükten İstenilir. (8791) MÜŞTERİLERİMİZE HER AY BİNLERCE LİRA İKRAMİYE DAĞITIYORUZ. mina kaim olmak üzere ilân olu - Bur, (8891) T Fotojenik güzel kadın. dermekte Fotojenik Kadıüüsabakası T Bayan Leman Talay No. 42 müsabakamız devam ediyor. Bayanlar re- #imlerin! 15 Temmuza kadar gönderebilirler. Resimlerinizi gön- acele ediniz. lll g»* | — Yaşa Mustafa pehlivan! | — —Haydl yetiştir çengeli! | — Vur sirtini yere - İkizler köylünün! İkizler köylü çaprazdan kur- tulamıyacağını anlayınca he - men dönüp kendini yüzü ko- yün yere attı. | Bu suretle güreş başladıktan tam iki saat sonra Topuz Mus tafa pehlivan ilk defa olarak hasmını bastırmağa muvaffak olmuştu. Topuz Mustafa hasmının tÜs- tüne büyük bir ihtiyatla ka - panmıştı. Sarma vurmamıştı. Kılçığa filân da gelmemek için üzerine yan vaziyette kapan - mıştı. Sağ eliyle belinden kav- ramış, sol dirseğini de hasmı - nin ensesine dayamış — öylece duruyordu. Bu vaziyette bir | müddet durduktan sonra has- | mını öne doğru yaymak İçin | zorlamağa başladı. Fakat İkiz- | ler köylü de bu sırada tek pa- çayı kapmağa muvaffak oldu. Ve bacağını çeker çekmez kendi ayağını içten sokup To- puz Mustafanın bacağını içten köstekledi. İki pehlivanın da vaziyeti yavaş yavaş nazikleşiyordu. Tabif halkın heyecanı da o nis- bette artıyordu. Yazan: İRA STANLEY Bu yarım saat içinde, odada 0-| lan biten geylerden kimse haber- dar olmaz. Fakat yarım saat ge- çince sihirbaz dışarı çıkar. Artık odada bir ölüden başka kimse kalmamıştır. Ve hasta sihirbazın tam tâyin ettiği dakikada ölmüş- tür. Bu suretle kehanet dalma doğru çıkmış ve herkes sihirbazın sözlerine dalma inanmayı âdet e- dinmiştir. Ölü odasındaki korkunç hâdise 'Yalnız bu ölü odasından sık sık korkunç çığlıklar ve boğuk sesler Işitildiği de olur. Bunu - sihirbaz doktor, gayet basit bir — gekilde izah eder Hastanın ruhiyle şeytanlar ara- | #sında çarpışmalar olmuş ve sihir- | bazın inayetiyle hasta, geytanları | ve habis ruhları yenmiştir. — İşte | bu çığlıklar şeytanların çıkardık- ları mağlübiyet sesleridir. Halbu- Ki esasında mesele korkunç ve o kadar da basittir: Hasta çok defa sihirbazın (son at) olarak gösterdiği zaman için de ölmez. Yahutta, bu ölüm da- kikaları yaklaştığı halde, hasta artık iyiliğe yüz tutmuştur. Fakat sihirbaz onun öleceğine hükmet - tiği için, hastanın tâyin edilen sa- atten fazla yaşaması doğru değil- dir. Bu hem sihirbaz - doktorun şöhretini yıkabilir. Hem de ilâhla- rı kızdirabilir. Bunun için tesbit edilen zaman yaklaşınca, sihirbaz hastanın ü- zerine hücum eder. Eğer kuvveti yeterse onu parmaklariyle boğa - rak öldürür. Fakat hastanın güç- ü küvvetli bir vahşi olması takdi- rinde, sihirbaz doktor, beraberinde | getirdiği zehirli maddeyi ona içir- | meye çalışır. Lâkin hastanın ilâ- cı içmiyeceği tutarsa, sihirbazın elbisesinin altında gizlediği ağır madeni aopasına müracaat etme- &İ icabeder. Bu suretle öldürülen adam ar - tık, ailenin malıdır. Yamyam al- lesi, bundan sonra onun kokmat na müsaade etmeden kızartılma- sına itina eder. Ortada nadir tesadüf — edilen bir şölen işi bulunduğu için, kim- se hastanın hakikatte ne şekilde öldüğünü tahkik etmek lüzumunu | duymaz, | Bâzı tarihçilere göre yamyamlar | Yunanistanın meşhur tarih ve coğrafyacısı Herodotus'a göre İs- sodones kabilelerinde yamyamlık almış yürümüş bulunuyordu. Bu süretle Milâttan birkaç bin sene önce, Asyanın birçok yerlerinde yamyamlık âdet hükmünde — idi. | Bir gün adalar da dahil olduğu hal de, Asyanın hiçbir yerinde yam - yamlık kalmamıştır. Tarihçi Stra- lo'ya göre ise, Vaktiyle İrlândada merasimle yamyamlık — yapılıyor- muş. Bu merasim, şimdiki — vahşi kabilelerin törenlerinden farklı ol- makla beraber, tâbir caizse bir Avrupal gşekil takip edermiş. St. Jerome'ye göre ise İskoçya or- manlarından vaktiyle yamyamlık | itiyat halinde imiş. Bu suretle Av- | rupanın çeşitli mıntakalarında, ta- rihin ilk devrelerirde yamyamlığın |bulunduğuna inanmak Jâzımdır. Bu süretle İnsan yeme - Adeti, eski tarihlerde Avrupadan yavaş yavaş Asyayı geçmiş; orada kıy met ve ehemmiyetini kaybettikten —n- Insan etine alışan yamyamlara bütün diğer etler tatsız ve yavan gelir sonra, Avustralyada devam et - miştir. Hâlen Avustralya adala - riyle, Afrikanın insan girmez, kuytu ormanlarında bu yamyam- lığın bakayası kalmıştır. Şimdi cenup Amerikada Ama - Sunan: KAZIM SEVİNÇ ALTI Miam-Miam kabilesi halkının çok tanıdığı ve hatırını saydığı kim- gelerdi. Karşımızdaki yamyamla- rın komik vaziyetlerinden, bun! rın midelerinde büyük bir iştiha uyandırdığını, fakat bu iştihanın, | Yazan Eski bir pehlivan İbir suretle hakikt insan eti yiyen- |lık gördüm. Ağaç dallariyle günı kılavuzların manzarası kargısında birdenbire kaybolduğu anlaşılı - zon nehri bölgesindeki kesif or - manlarda yarıyamların bulunduk- ları tahmin edilmekte ve bu hu-| yordu. susta birçok bikâyeler isitilmekte- | .Bunlar -. etrafımızda — olduğu | AAA DÜ İK HEGDİK anfe İnalaa köye öoltcü yürüRüRNEnE | dilmemiş birçok yerler vardır. — İladık. Kılavuzlarım. onlarla anla-| madığım bir dilde konuşuyorlardı. | Cümlelerin kullanılma şekillerin - den, delillerimin yamyamlar üze-| İrinde tam bir nüfuza malik oldu- | tine alışanları artık başka hiçbir| , Bünunla beraber içtmi / korku| İ|kaplamıştı. Acaba beni de pişir - et tatmin etmezmiş. Adeta aroin | AM yok müydü? Bu K G S Ka |d iştihalarının emrine itaat eder- Bu mesole Üzerinde, doktorla- | bir açıklığa vardık. Burasının pa- rın yaptıkları araştırmalar tabla- | Tar yeri olduğu anlaşılıyordu. tiyle nazart kalmıştır. Çünkü hiç| — Azıcık ileride garip bir kalaba- İnsan etine alışanları başka hiç bir et tatmin etmez Batı Hint adaları seyahatimde bâzı yamyamlarla görüştüm. Bun ler Üzerinde ameli bir tecrübe yap-|ten tamamiyle mahfuz bırakıl -| mak mümkün olamamıştır. |mış bir kulübenin önünde yaşlıca | n |adam bir takım kızarmış etler sa- Hlam-Mlam'lar arasında bir. (, L L Kılavuzlarım beni oraya O İdoğru götürdü. İçlerinden biri ba- Arkadaşlarımdan biri Afrikada, (na dönerek: Miam-Miam'lar arasında yaptığı bir seyahati gu suretle anlatıyor: Eski ağaçlarla baştan başa kap- lanmış sık bir orman boşluğun - daki köye yaklaştığım zaman, ba- — Bunlar insan etleridir! | Dedi. Birdenbire tüylerim ür - perdi. Midemde bir bulantı hisset- İtim. Miam-Miam'lı rehber anlat Wmnyn devam etti: Tetrika No. 227 Topuz Mustafa kösteklenen bacağını kurtarmak için geril- di, Tedricen kuvvetini artıra artıra dayanmağa başladı. Fa- kat İkizler köylünün bacağı 'hakikaten bir demir mengene - den farksızdı. Bacağını bir türlü kurtaramıyordu. Saray baş pehlivanı artık kendi derdine düşmüş bulunu- yordu. Üstte bulunduğu halde müşkül bir duruma girmişti. Fakat birçok kimseler - bunun farkında bulunmuyorlar ve To- puz Mustafa pehlivanı: * — Haydi Mustafa pehlivan doldur kündeyi! — Yen Bursalıyı artık Topüz pehlivan! — Haydi göster kendini ars- lan! Diye alkışlıyorlardı. Halbuki Topuz Mustafa peh: livan üÜstte olduğu halde terli- yordu. Şimdi Kara Mahmut a- ğanın sarmadan niçin kurtula- madığını pekâlâ anlıyordu. Bu Anadolulu pehlivanın bacakla- rında hakikaten harikulâde bir kuvvet vardı. Topuz Mustafa Pehlivan da Anadolulu pehlivanların ba - caklarının son derece kuvvetli olduğunu biliyordu. Hayatır. ğ yaptığı sayısız güreşte, karşı- laştığı her Anadolulu pehli- vanda az çok bunu ' sezmiş ve anlamıştı. Fakat bu deyece uvvetli bacağa hiç tesadüf et | memişti. İkizler köylü gimdi vaziyete hâkim olmuştu. Altta olduğu halde hasmına sarmayı vurmuş bulunuyordu. Bacağını istedi- Bi gibi zaptettikten sonra bir- den alttan dönüp Topuz Mus- tafa pehlivanı rahatça altına alıverdi. Güreşin inceliklerine vakıf olmayanlar, İkizler köylünün altta ve müşkül bir vaziyette olduğu halde Topuz Mustafayı bu gekilde kolayca altına ala- bilmesini tarif edilmez bir şaş- kınlıkla karşıladılar. Ve sonra müthiş bir alkış yükseldir — Yaşa Bursalı! — Yaşa Ahmet pehlivan! — Aferin İkizler köylü! Herkes yerinden - fırlamıştı. Gözler büyümlüş, ağızlar kuru muştu. Heyecan son raddesini hulmuştu. Topuz Mustafa vaziyetinin hiç de parlak olmadığını hi dince müthiş bir kuvvet sarfe- derek sarmayı fl b du. Ve fırlayıp ayağa kalktı. Dönerek hasmının ensesine tek rar yapıştı, İkizler köylünün altından kalkmak, saray baş pehlivanı için çok basit ve kolay bir İş addedildiğinden onun bu hare- keti alkışlanmadı. Halbuki bel- ki de güreş başladiğından be- ri bu hareket Topuz Mustafa pehlivanın en mühim, en bü- yük muvaffakıyeti İdi. - Onu yalnız İkizler köylü takdir etti. Ve ilk defa olarak bu saray pehlivanını yenemiyece- Bini anladı. Topuz Mustafa peh livan, o zamana kadar güreşti- ği — pehlivanlardan hiçbirine benzemiyordu. (Da imı Var) Eyüp Sulh Hukük — Yargıçlığın - danı 050/120 Davacı Şadiye tarafından Hacer ve Abdullatif aleyhine açılan İnale- Yi şüyu davasının fora kılınan yar na doğru acayip ve korku veren haykırışmalarla bir takım yam -| — Püram insan eti pazarıdır. yamların - koştuklarını - gördüm. | Kâsap insan ölüleri bulmakta bü- | Bunlar mk ağaçlar Arasiında gâh YÜK Mmaharet sahibidir. - Bunları | görülüyor; gâh kayboluyordu. Biz | İMSan kızartması satın alacak ka-| dar paralı olan zenginlerine satar. Üç kişi olduğumuz halde, onların | bizl orman içinde, keşfettiklerine hayret ettim. Yamyamlar yanımıza yaklaştı- gı zâman, birdenbire dura kaldı- lar, Çünkü yanımdaki iki kılavuz | Kasap, eline geçen para ve) diğer kıymetli mübadele vasıtala- Fının mühim bir kısmını şefe (ver- Bi) olarak verir. uzaktan nasıl (Devamı var) Donanma Komutanlığından Donanma gemllerinin su Üstü top atışlarının 20 Temmuz — 950 ile 950 ile 22/8/950 tarihleri arasında gündüzleri 08.30 ile 17.50 geceleri 28 20 ile 29 00 Tul dalreleri arasında kalan sahada yapılacağı e . d | Deniz Basımevi Müdürlüğünden | memurluğunda yapılmaktadır. İstek lilerin buna göre müracaatları | Makinist Aranıyor Polatlı Top Okulu için yol ve meydan inşaatında kulla-| nılan silindire bir makinist alınacaktır. 788 sayılı kanuna gö- re belgeleri sınava sevki okulda yapılacaktır. En geç 10 Tem gününe kadar İsteklilerin Polatlı Topçu Okulu Sa. Al. muz 95 Komisyonuna müracaatları, Aylık Ücret mıktarı ehliyetine gö- re 230 — 285 liradır. Sınav için yapılacak masraflar İstek- (2778 — 8559) llye aittir. gılamasında: Davalılardan ” Şükrü z Hacer Galata eski Rıhtim cad desi Selânik Bankası ardiyesinde işçi Muntafa nezdinde kıs kardeşi bulunduğundan bu adrese gönderi- len davetiyenin bilâ tebliğ gölmesi Üzerine davalı Hacer mahkemeye 31/7/950 günü saat 11 de gelmedi- Gi ve bir vekil de göndermediği tak dirde duruşmanın gıyabında cere - yyan edeceğine dair dava arsuhali mabamına kaim olmak Ürere ilân olunur. Hukuk 050/15 İstanbul Asliye © unocu Yargıçlığındanı tarafından Aziz K Sürüri mal Kasımpaşa Mevlevib Zehra Koo e Deval dilekçesi davetiye ve kararı ilbı diği halde gelme diğinilen gıyabında yapılan yargıla mada: 519 liralık olanlarının aynen ve ların bedelen davalı Zehra Ko alınarak Aziz Koça Yargıtay yolu açık olmak üzere 6| 6/950 tarihinde gılaması sonunda ya dava ' tebliğ ed min bir nüshasının divanhaneye beş gün — zarfında hükmün tâlikine ve işbu ilâmı te den itibaren on itiraz edilmediği takdı kesinleşeceği na kaim olmak ü Ne—iyatı fitsn İdare eden REŞAT FEYZİ YÜZÜNCÜ Dizildiği ver: Yeni Sabah Mürettiphanesl Banldaı veri Tan Matbaası p S | Birden dönüp Topuz Mustafayi / rahatça altına alıverdi

Bu sayıdan diğer sayfalar: