îıWıı BÜYÜK KORSANROMANI YAZAN : T URAN Fatma, iki kuvvetli adamın kollarında, çırpına çırpına hareme atılmıştı ialaaeme Kör Ali tahtırevanın BAD İN ) İçini gös terdi ve bir şey söylemedi: Ahmet — Öldü müP Yaralı mı yoksaP Nasıl, çok mu ağır yarası... O dakikada, Reise karşı besle - mekte olduğu derin sevginin - ve) son derece, küvvetli ” bağlantının sarsıldığını hissetti Şeyhlerin ve göhretli zenginlerle bir çok Paşaların ve ağaların ko- naklarında, hele Padişahların #a - raylarında böyle kadın ve şarap â- lemlerinin yapıldığını işitir ve on - lardan iğrenirdi. Kızgin kızgin emir verdi: — Yürüyün! Gemiye dönüyoruz. Böyle bir reisi, böyle bir halde gemiye sokmak bile onun aklınca| bir cinayetti. Lâkin kendisini zor- | ladı ve cinayet saydığı — hareketi yukarı kethüdam onların ruhi artanayı senmlşti. — Firaatı kaçırmak istemedi. Zaten Ebu Sa-| it de ona böyle söylemişti Kör Aliyenbakarak sordu — İsterseniz geriye Şeyhin meolisi ve konağı onun pek hoşuna gitmişti. Sızmamış olsay di kendiliğinden gelmek istemiyece| iine eminim, Lâkin Şeyh sizin me-| rak edeceğinini bildiği için gönder - di... O girada tabansız Ahmet kafile- Yi Rörmüş, koaş koşa — yanlarına) Telâşla sordu: — Ne oldu? Reis nerede? Kör Ali tahtırevanın içini gös - terdi ve bir şey söylemedi. Ahmet: gelmişti. — Öldü mü? Yaralı mı yoksa?, | , çok mu ağır yara Dedi, Çünkü arkadaşlarının asık yüzleri onda böyle bir şüphe uyan-) dırmıştı. Fakat haşır... Hiç bir şey yoktu. Memi Reis mesut — bir çocuk gibi, mışıl mışıl uyuyordu. Tabansız Ahmet yeniden Kör A- linin kolunu tuttu — Ne olmuş? Niçin uyandırmı- Kör Ali, besbelli bir tiksinme ile cevap verdi: | — Sızmışl. Kadın elinden şarap içmiş! Çok içmiş de sızmış! — Kim diyor? — Hali meydanda... İşte, Şeyhin kethüdası da söylüyor. Tabansıs Ahmedin görlerinde bir gimşek tutuştu. Yeniden tahtıreva- 'Dın perdelerini açtı. Reisin nefes - lerini yokladı. Sonra arkadaşlarına | dönerek çıkıştı — Siz de buna inandımın mı be; koca aptallar!.. Bizim reik bu ge -| ©e bir damla şarap — içmişse kendimi şu direklerin en yükseği- Bu işte bir Arap oyu- nu, bir kancıklk var... Şeyh Ebu Saidin konağının bu- lunduğu tarafa doğrü ağır bir kü- für savurdu. Memi Rotsi — üç ile, dizlerinden ve — omuzlarından tutarak gemiye alırken, Şeyhin he- men uazklaşan kothüdası di — Ulan Marsık... le, Memi Reise bir zarar dünyayı başına — yıkacağız onun. Hazır bulunsun! | Bu #ırada ilk sokağın ki iki parlak göz, orada gı zetlemiş, sonra a bağır- Efendine söy- olursa, enleri gö aybolmuştu. Kör Ali ile arkadaşları Taban - sız Ahmedin doğru söylediğine nanmışlardı. Gerçekten Reisin ağ. zi kokmuyordu. Hepsinin de demin ki kızgınlıkları geçmiş, Reislerine olan güvenleri ve sevgi'uri eski ha- lini bulmuştu. Şaeyh- Ebu 'Sait, Memi -Reise kı- zint vermemek ve önü — kolaylıki baştan savmak için uyku 1 kattırmış, ilâç tesirini göste. rinceye kadar oyalama'ç istemişti. Fakat Memi Reis acole etmişti Bunâ r: şevhin — adamlarile yaptığı savaş uzadığından ilâ hayet onu uyutmuştu. eyh Ebu Sait, bundan başka ,Onun intikam almasına imkân ver. memek için, ko ce soğutmanın çaresini düşünmüş kadın ve şarap masalını uydurmuş, Kör Ali ile arkadaşlarını aldatabil. mişti. Lâkin Tabansız Ahmet, hi- | leyi sezmiş, yoldaşlarına — hakikati açıklamıştı. Şeyh Ebu Suit, Memi Reisi ö dürtmek suretile bu işi kökünden| temizlemeyi de tasarlamamış - de -| Bildi. Fakat buna cesaze tedeme . | işti. Hasan Paşanın Cezairde bu lunmamasına rağmen, Memi Reit gibi bütün Ak nınmış bir Türk deniz bölgesinde ta- ahramanımın,Şoyh Ebu Saidin konağında ortadan kay veya oradan ölü olarak çık ması, başına en büyük felâketi ge - tirebilirdi. | Fatma, iki kuvvetli ndamın kol- larında, çırpına çırpına hareme x- tılmıştı. Döşemenin üstüne —yüzü koyun düştüğü saman her şeyin n Nu sanmış, büngür büngür ağla- | amğa başlamıştı. voldu tnineti onun sarsılan omuzları ni tutuyor, avutmağa çalışıyordu — Ağlama yavrum! Kendini ni- çin bu kadar üzüyorsun? Senin gi Pi güzel bir kıza koca mu bulun - 'mas? Baban elbet daha iyi düşü - nür. Rorsan denilen bu serserilere güvenilmez, Bugün, sevıyorum, di- ye alırdar, Yarın esir yaxarında sa tarlar, yahut bir paçuvra gibi ba- balarınan evlerine göniderirler. da dediğin geçici bir havestir. Çok göçmez unutursun... Fatma bu ihtiyar kadına büyük bir sevgi besliyordu. Annesi, o he- nüz sekiz on yaşında iken — ölmüş ve bu kadıncağızın elinde — büyü - müştü. O leri bu öksüz yavruyu havasız bı- rakılan bir kuş gibi Gidürürlerdi. Buna rağ — Çok geçmez, unutarsun! Kor san denilen bu serserilere güvenil- Demesine dayanamumıştı. masaydı şevhin doğruldu. henti: yasile kölüsünü ayırt etmesini bil- erkeklerin i. mandırlar, H le Memi Reis, dünyada eşi bulun- an bir & Tüm; ondan başka mem... O ölü; Anlıyor musün? F gireli beş altı sone fa bile sana herhangi bir beğendiğimi te bunu bekli ir. Onu seviyo - Bir de- yledim mi — Ben iş- Buldum ve 'ordum. her halde ona ka uşmalıyım, a: Şimdiye nasil bir anne gibi baktınsa, destek dunsa, arzularıma hüzmet se bundan sora da öyie — yap Bana yardım et!. Ben yapyalnızım şimdi... - Babama Ev- Soni beğendiğin ilk erkeğe rica ederim son gylarda r şeyler olmuş. şimdi öyle yapmıyor. atma, kollarını ihtiyar kadının boynuna dolamiş; onun — yüzünü, boynunu ve ellerini göz — yaşlarile arlatarak yalvarmakta devam edi - (Devamı var) Bir terfi İf tıpda ça- lışan adliye doktoru Kâmil Ünsa - liraya 1928 senesindenberi a: lan'ın maaşı 70 liradan 80 çıkarılmıştır. Yazan: JEROME ODLUM. <— Rikardoyu kız mı, yoksa Portekizliler mi öldürdü?> <— Hiçbiri öldürmedi, fakat kızın zekâsına bakın ki, yaptık- larını unutup, Rikardonun cina - yetinin esrarını çözmiye uğraştı düurdu. Nihayet katilin Kordel ol- duğu neticesine vardı, Meksika- h iskele amiri de bu kanaatte; di. Yüzbaşı Heg, artık bu hu- susta istediği gibi tahkikat yap- sın. Kordel şimdi burada pırlan: satın aldıktan sonra Hegle kozunu paylaşsın.> Profesör memnuniyetle ellerini Uğuşturdu: €— Aman Mister Stiyi her yden evvel Mister Kordel ile pazarlıkta uyuşalım, yoksa kıvama getirmeniz için size verdiğim paralar iflâhımı kesti.» Stiyl saatine baktı Nerede ise gelmeleri 14 - zam.> Selmeleri?» «— Kordel ile Heg, Taşın alım satımı bittikten sonra Heg onu hemen tevkif edecek. Ah! Çok üzülüyorum, acaba Betsi nerede kaldı?» — Doğrusu Ücretinizi alın e-i teriyle haketmişsiniz — Mister Stiyi, ama sorabilir miyim, kız- dan ilk önce ne şekilde şüphe etmiye başladınız?> Genç hafiye gözlerini kısıp bir. an düşündü. <— Durun bakayım, ne za - man şüphe ettim acaba?,.... Hah! Hatırladım. Puerto Raton- da, Ohera odamı araştırdı. Hal- buki, sizi aramak için orada ol- düğümü — bilen iki kişi — vardı. Kordel ile kız. Onun için vaziye- ti Oheraya birinden biri söyledi diye düşündüm. kız iske- le Amiri ile konuşmuş gibi - bir hal takındı, halbuki sonradan 1s- kele âmirinin sade Kordel ve O- hera ile görüşmüş olduğunu öğ- rendim. O adamcağız ikisine de benim tembih ettiğim yalanları tekrar etti. Halbuki kız o gece odama geldi ve bana iskele â- mirinin ağzını kullandı. Bunun Üzerine kızı Santa Katerinaya yolladım. Kordel onunla gitme- miş, böylece kızın, Ohera ile alâ- kası olduğunu tespit ettim.» Profesör şaşırdı: «— Peki ama nasıl olmuş da Mns ile Öateya, “benim Pusrta Sonra Sunan: SEMRA ARSLANLI Ratonu terkedip etmediğimi öğ- renmeden Oherayı tutmuşlar?> «— Vallahi ben de onu çok düşündüm, netlcede şuna karar verdim. Ben Östeysi Puerto Ra- tonda Ayân beyân görmedim, belki Ohera orada Östeysin iami altında kaldı. Her ne hal ise O- hera, kızın Santa Katerinaya gittiği hafta ortalarda — yoktu, demek ki, gecenin karanlığında Bolivar otelinin önünden Pa - karda binen adam Ohera idi.» «— Yani Östeys bu işte pisipi- sine mi kurban gitti?> <— Pek pisipisine olduğunu tahmin etmiyorum, çünkü — kız onun kaldığı Palma oteline kay dolurken kendini Kler - Adams diye tanıtmış. Halbuki — Östeys onu yedi senedir tanırmış, haki- Kİ ismini biliyordu, buna rağ - men işin bit yeniğine vâkıf ol - duğu için kırın — sahtekârlığını hoş görmüş, belki başka dalave- releri de vardı ama ben bilmi - yorum.» Bu sınada bekleme odasının kapısı açıldı, ve içeri gece bek- çisi Harknes ile Heg girdi. Yüz- başı, gece bekçisi Harknese dıp HABERLERİ | Ekmekte yapılacak ucuzluk Belediye iİktisat müdürü bu maksatla dün akşam Ankaraya - gitti vrriliraan Yeni hükümetin ekmeği ucuz! mak için unlardan alınan muam vergisini kaldırmağa karar verdiği Yapılan hesaplara göre, lele vergisinin | dan sonra İstanbulda unun kilosu ucuzlayacaktır. gram olarak aati 6 kuruş 28 santim ki bu da halen lan ekmeğin ancak iki buçuk kuruş Jacaktır. Ucunluğun bir miktar dar ha fazlalaştırılması için fırıncılarla, rının tesbit edilmesi lüzumla görül. |hi tarafından — gehrimiz — belediye Ankaraya çağırmıştır. Ankarada ya İpulacak tetkikl menci ve fırıncıların kazançlarının mal bir hadde tutularak ekme - ikler neticesinde değir- cuzlatılamayacağı anlaşılacaktır. Emin Erer dün akşamki - trenle o Ihbar üzerine bir kadının cesedi mezardan çıkarılacak Küçlükpazarda oturan Arif adında a8 alâkalı makamlara bir ga rak bir müddet evvel öle Saidenin kalb sektesinden — öldüğü sanılarak defnedildiğini halbuki ka- tiğini, | kurban a eşhas bul | ramının bir kazaya ölümünde mes'ul duğunu iddin etmiştir. | | Bu iddianın tahkiki içini kadının | eeredinin çıkarılarak Tıbbi Adlide incelenmesine karar verilmiştir. el ASN İngiltere için ayrılan 8 milyon sterling tacirlere tevzi edildi Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı ta- | rafından, İngiltereden mal ithal et | mek istiyen İstanbul tacirlerine ve ahsis edilen 8 milyon ermiştir. rilmek üzere Sterlinin tevzii işi sona Muayyen pozisyonlar için — yapılan bu tahsisler ihtiva ettiği mallar ara ri, yaş deri, kuru di vesniti sun'i gübre, nakliye lüntiği, dikip makinesi, ye- kimyevi ve tıbbi ecza, dek aksam, röntgen filmi, kineler vardır. Diğer taraftan, müddet 30 tem- | muz akşamı doldüğü için, - birçok tüccar son günlerde parg tedariki| İiçin esham ve tahvilât satışına gi - rişmişlerdir. Bu suretle iki gün için de borsada dokuz milyon liraya ya- HLA a adüh İki çocuk feci bir şekilde öldü, dir çocuk da ağır surette varalandı Üsküdarda Gülbâli sokağında otu ran Novzat Gölpinar ile ayni yerde Voturan Mustafa Tokses - adlarında ki çocuk vatman Zekinin idaresin- | de Kısıklıya doğru giden 1 numa- |rali tramvaydan atladıkları sırada tera taraftan gelen 3589 plâkalı | zamyonun altına düşerek ağır su ette yaralanmışlardır. Nümune has tahanesine kaldırılan — çocuklardan Mustafa Tokses biraz gonra ölmüş- tür. Diğer taraftan Fatihte ağızlık kağında 5 numarada oturan Meh - medin 4 yaşlarındaki evlâtlıği Sai- me de evin bahçesindeki kuru ha - vüza düşerek yaralanmış ve kaldı rıldığı Cerrahpaşa — hastahanesi odada kalmasını emretti, — içeri girip profesörle tanışırken: Sizinle böyle iyi şartlar altında tanıştığımıza — memnun oldum Mister Adams> diye gü- lerek elini sıktı. Rahat bir kol- tuğa — yâyilirken: — «Doğrusunu isterseniz beyler, bu gün bura- ya her şeyden önce şu meşhur taşı görmiye geldim.» Dedi, <Bi- ze amma sıkıntılı günler geçirt- ti Bekleme odasının kapısı yine açıldı ve Kordel üniformalı şofö- rünün refakatinde odaya — girdi. Kordelin elinde siyah bir para torbası, göförünün de — belinde muazzam bir tabanca vardı. för efendisinin atkasından Stiy- lin odasına dalarken Harknes yolunu kesti «— Dur bakalım çerde sana ihtiyaç yok, ziZ.> Kordel soğuk bir edâ ile oda- ya girip torbayı masanın üÜstü- 'ne koydu, Adamsa dönerek: « —Bu polisler burada — sizin Kaçmamanız için mi, yokşa hi- Mâyeniz için mi bulunuyorlar?» diye sordu. Profesör hiddetle Şo- ahbap! İ- polis bi- cevap ver d <— Merak etmeyin Mister, ben artık sizin gibi fırsat düş- künlerinin ağına düşecek bir değilim. Bu polisler benim alnı Pâk bir adam olduğumu isbat - gin burada bulunuyorlar.a 'ev bu maksatla Ticaret Bakan: k T Bakan: | &in bir miktar daha ucuzlatılıp v- | ziraat ületleri ve ma| 00 | W Müallimler Bir. llğinin — teşebbtlsli ile 30 Haziran Cu ma günü Marmara | Lokalinde — Preni Sabahattin - Beyin yelatınin ikincl yılı dolayisile — bir ldi. Bü toplantıyı açan profesör Fndıkoğlu memleke- | timize parlâmantarizm — çığır Rıza, milliyetçiliği temli bir hale koyan Gökalp'ın ya: Pnında İçtimat gerçeği tanımak, leketin hakikf derilerini görmek yo- lunda büyük rehber Prens Sabahat tin Beyin ölümünün ikinel y layisiyle pedagojik fikirlerinden ve anma törenl yaj n a| öli. çan Ahmet hâtıralarından - bahsedileceğini vöy |ledi, Profesörlin Üç meşrütlyetçi —ara: da yaptığı bu mükayese tam ye rinde İdi. Hakikaten birinelsi mah: taç olduğumuz siyasi şekil için öm rü boyunca mülcadele etmiş, ikincisi tecanilesir. Osmanlı İmparatorluğun dan çıkarken bizi milli şuurla uyan dırmış, fakat her ikisi de garplı ve milliyetçi Türkiyenin bu günkü d dine, hakikt kali etmemişlerdi. Bundan dolayı üçün elisünü hastalığa teşhla koyan — ve bize kalkını Kİ bir mürşid 9 yolunü gösteren hakl. ak lâzim gö Toplantı Sağ: lık ve Sosyal Yardım. Bakanı pro: detör Nihat Reşat kabal buyürmuş. Tordi. Fakat âni bir — rahataızlıkları nn bü. toplantıda — bulunmalarına mâni olduğunu öğrendik. Ragıp Nürettin Ege başkanlık- etii, | İlk defa söz alarak Sabahattin — Be çojik fikirli başkanlığını sayın plantı; #in sösyolojik ve peda inden bahsettim, B Nezahat Nüreltin Ege samimi ve — heyecanlı bir. Wadeyle — mütefekkirin — içtimal | mesleğini anlattı. Hüseyin Siret ba: z hâtıralarını nakletti ve yakın dos tu Sabahattin Bey hakkında yazdığı iri okudu. Ahmet Bedevi — merlin Vimün siyasi hayatımı, hâtiralarını at raflı olarak anlattı. Son senelere ka der kendisine yazmış olduğu —mek. tuplardan bir kaçını, — memleketiml. zla İçtimat merelelerine — gösterdiği şiddetli ve devamlı alâkanın, derin görüşlülüğün büvük nümuneleri larak okudu. Doktor Tarık Tünay hukukt kanaatlerinde: bilhasan idari tevsli » meminiyet — fikrinden bahsetti. — Asistan Cahit — Tanyol ahlâki şahsiyeti hakkında heyecanlı bir hitabe. okudu, Eski, öğretmenlerden Tahsin Demlrayın! yardınlı ve Neza- hat Ege'nin himmeti ile Sabahattin Beyin «Türkiye kurtarılabi- lir?» adlı eseri bu günlerde bulunuyordu. nasıl harflerle neşredilmiş Kitap İlk defa törende - bulunanlar tarafından alındı. | ende ilk göze çarpan —nokta salonu dolduranların seksenden vir miye kadar birbirinden çok farklı nesillere mensup olmaları İdi. — Bi bir konser veya olmadı. fına göre bu kadar mühtelif nesli bir araya getiren âmil her halde çok küvvetli bi gey olacaktı: Zibniyot, zevk, hele son zamanlarda Türke Ünin çeşitleri bakımından — birbirin: den epeyce ayrılarr nesiller buradı büyük yol için aynı alâkayla toplanm ay göstericiyi nüyorlardı. Hatinlerden bu diği gibi ba veam altında sivasi e rüş farkları — gündelik — politikalar, | | karginliklar siliniyor; — menileketin Ven eşaslı merelerine keskin adesesi. | Üat çevirmiş oli bu zatin — İrşatları önünde, kendinde memleket alâku “1 olan herkes birleşmek İüzumunu | duyuyordu. | * Bu tören — delayiisle mütefekk İlerl sürdüğü ve men yanlış ünle kandi hücumlara başlıca İddinlarına temas etmek İs- tiyorüm: Sabahattin Beye göre Ah- in kis- kismen. de ağramış olan «— Mirablilis pırlantası nere- de?> Profesör elindeki tahta kutu- yu küçük bir anahtarla açıp ma Sanın Üstüne koydu. Stiyi he- men, kordelin taşı almasına mâ: nt oldu: <— Bir dakika Mister Kordel, taşı altı yüz bin dolara aldığınız takdirde, bana beş bin d misyon vereceğinizi tekrar edin bakayıms. Kordel aü <— Evet şartımız buydu.» Profesör atıldı: «— Siz aklınızı mı kaçırdınız efendiler, benim taşımın kıy ti tam bir milyon dolardır.» Stiyi elini kutudan çekti, oda da derin bir süküt hâsıl oldu, Kordel pırlantayı mahfazadan çıkararak pencerinin önüne git ti. Hepsi dikkat kesilmiş, beyaz ve mavi âkislerle yanan muaz- zam pırlantayı seyrediyorlardı. Profesör sükünetle pürosunu içi- yordu. Kordel bir taşa bir de rofesö. | re bakmaya başladı, — cebinden | kuyumcu adesesini çıkarıp gözü ne taktı, tayı uzun müddet tet kik etti, sonra adeseyi gözünden çıkarıp profesöre: «— Bunun için size bin dolar veririm» dedi! Profesörün iskelet yüzü şaş- kin bir hal aldı sonra: Stiyli &uk soğuk süz (Dovamı var) Sosyolog Göziyle Büyük bir yol göst Y Prof. Hilmi Ziya ÜLKEN dülhamldin keyfi muhitimizde b iki renksiyon doğmuştur. Bunlardan İdaresine karşı birine | benzemiyen birl umumi nazariyeler ve İndi ka- | nantler, Gteki İlmi tah m day ? kanunlara 'on İstibdadın bütün m yetinl bi yüklemek — İstiyen gahsa zihniyettir ki, kuvvetlerin filân gekli yerine falan şeklinin mü dafansını her derde devü — sanmıştı. Halbaki İçtimat hastalığımızın ilmi bir teşhisi yapılmadıkça ıslahat hak | kında ileri sürülecek bütün fikirler bu aldatıcı ve — tehlikeli — görüşleri goğaltacak, bunları takip eden siyar 0t rlcali ve pi hilanli tiler, en büyük bir sahip — bile olanlar, memleketin çökmesini hızlandırma: dan başka bir şey yapmış — olmiyı caklardır. (Türkiye Nasıl Kurtarıla: bilir — 1913 — İlk neşrl 1918). Yıldız takallâbüne karşı ikinci renk. olan eşahsl teşebblis ve «i | dari ademi merkeziyete içtimat tep | kilâtmızın. esasli tahliline, — husarl | ve un bayatımızı felce uğrata hastalığın teşhisine mütlak — anretie mühtaç olduğua mzu anlanız, neşrl. yatının etasını teerübi sosyoloji tah lillerine dayandırmaya çalışmışt «Bir cemiyetl ve onun umumi edebilmek çi © cemiyetin İçtima teşekkülü. nü tanımalı ve başka - teşekküllerle arı etmelidir. küvvetlerini İslâh aki farkları tayin Bunu yapmadan ıslahat programları çizmeye kalkmak dümensiz bir ge- mi ile seyahate - çıkmaktan — başka bir şeye benzemez, Maatteerslif ulya. M ricalimizin ve fırkalarımızın ha | reketleri tar nen böyle bir hali an: diriyors «Bir cemiyetten diğer bir cemiyet gekline geçmek mümkünmüdür? Ve nasıl. geçilel r? Bu hstihalenin ol duğunu gösteren 'bir çok deler yapılmıştır. Fakat dar bü yalnız kar imdiye ka- | imlerin takip et | tiği yolların ve tabil şartların tesiri altında oluyordu. Fakat bu gün ilmi araştırma, beşeri ve tabii — gartlara müdahale sayesinde içt ler yapılabiliyor. Bu zamana n İeadesi Üinnda meydema” ge | len içtimai bir — istihaleyi, bundan sonra İnsan iradesiyle vücude getir mek mümkün olduğunu şörüyoruz.» dan anlaşılıyor. Ki içtimat e tihalenin Fakat ne Sabahattin Beyin bayatı, | ne onu takip edenlerin iradesi böy: le bir içtimai tetkiki ve bundan çı kan sistemli bir tatbika kâfi gelmedi. Bu doğra sözler yalnız bir aldı, Bu gün de hâlâ onlar henüz tat bikine bir terbiyeyi porgram» halinde şilmemiş girişilmemiş program |içtimat reformlarımızı onlara da; | monografi erici için 37 seneye, mem: leket hesabına kay dedilen 37 46 nelik fıranta rağmen, yine de bu ilmi tetkiklere girişmek ve — bütün dırmak sorundayız. bapındanberi — teerlil sösyoloji araştırmaları çok İlerledi. Le Play'nın teertibi metodu ax çok idillerle genişletildi. İstatlstik ve ülleri arasında birbiri- tamamlıyan / elhetler ” bulundu. Bu çalışmalar bilhasın - Franın di yında büyük alâka gördü: İngilte- rede «Le Play Honse> adı verilen bir enstitl. kurulda. -Amerika Üni- verelteleri tecribi tetkiklere büytük yer verdiler. Devlet bu araştırmalar Ti elçtimal tetkik büroların İle ku mdirdi. Brezliyada, — İspanyada, Belçikada, İtalyada, bilhasıa 10 e ne öncesine kadar Dr. Güsti'nin kurduğu büyük enstiti ile Roman. yada teerüibi — sosyoloji kendi memleketlerini Asrımızın çalışmaları tanımak, İç Umaf reformlar ve plânlaştırmalar için temel olacak ilmi bilgiyi hazır Tamak yolunda büyük teşebbürlere giriştiler. Bu günkü halde yeryl. ründe teerlibi sosyoloji araştırmala: rının darumu Sabahattin Beyin 40 » 45 yıl önce Terakkf gazetesinde tav iye ve telkine başladığı Soclale» cereyanından İlk bızını al miş olmakla beraber, ondan olduk. ga İleride bulunmaktadır. Bu - bal yalnız sosyuloji çalışmalarına değil bütün İlimlere şâmil — olduğu için, Sabahattin Boş şimdi memleketimiz. de neşriyutına gevam etmiş olsaydı mutlaka ba #anilikleri takip edecok ve onlardan faydalanmak İstiyecek. u. «Selence Bu büyük yol yösterlel için anma törenleri yanarken ona bir devrin siyaretine karışmış ve - hakkındaki Mülsbet ve menft kanaatler - yüzün: den mveyyen bir slyast kalıba so- kulmuş olan bir siyasi bir wlahatçı olarak değil; kırk yıllık ihmallerin- den silkinerek yeniden yola çıkmağa karar vermiş bir soxyoloğlar ve terbi yecller netlinin mübeşiri gibi gör mel'yiz. Onun ruhunu şâdetmek ve memleketi hayırlı bir tetkik yolana ak vatanın her tara- bi >çalışan araştırıcı Tarla doldurmalı. — Ünlversitelerimiz ve yüksek mekteplerimizde her gey- den Önce birer Içtimat tetkik bilro. açmalıyız. Bütün bu mak için de demokrasinir Sapar. hüküm sürmeye başladığı bu devirde bu ge nİş araştırma İşinde devletin yardı. minı İstemeliyiz. Anadolu - köyleri ni Morrison ve Stirling gibi Bo büyük İş ferdi çalı Am> |muamele yapılan memleket rikan, İngiliz gençleri tetkik ediyor. | merikadıı Veresiye Feriköyden Mehmet Sezener ve Vahdettin İzmirli benden «Veresi: |ye> nin tarihini soruyorlar. Veresiyo muamele, bir İnsanın, bedelini ileride vermek üzere mal Jalması demektir; buna Iktisat |mind kredi diyorlar. Paranın Icadından evvelki za - manlarda kredi hemen hemen yok , |Eibiydi; meselâ birisi bir hayvan verir, diğerinden buğday - alırdı. Buğdayı ileride almak Üzere hay- vanı şimdiden — verirse, veresiye Müamele yapılmış olurda. Fakat böyle hallere pek nadir tesadüf o- lunurdu. Veresiyeyi iktisatçılar türlü tür lü tarif etmişlerdir. M. Block şöyle diyort «$imdi başlayan fakat — ileride bitecek olan bir muamele, zaman farkı İle ayrilmış bir alış veriş.» En güzel tarif Tucker'indir: «Para, mal veya hizmet — gibi iymeti olan bir şeyin, ileride kar lığının ödeneceği Ümidile başka bir şahsa devredilmesi.» Veresiyenin tam mânasile baş- |laması, paranın Icadından sonra dır. Eski Romada, Yunanistanda, Mısırda, Fenikede ve bütün diğer Mmemleketlerde veresiye muamele yapılmıştır. Fakat geniş - ölçüde değildi. Romada borçlanun vücu - du, alacaklıya merhün — sayılırdı Borçlu, borcunu ödeyemezse aln- caklı onu hapsettirir, döğer, hat- tA parça parça kesebilirdi. Müslü- manlıktan evvel Arabistanda bor cunu ödemeyenleri alacaklı pazar» da satabilirdi. Borçlarını ödeme- |yenlerin köle olmaları usulü, bir çok memleketlerde vardı. — Hattaâ bazı yerlerde yakın zamanlara ka dar devam etmiştir. Romada borçlular zaman zanaz. ihtilâfler çıkarmışlar, hüleümetler, borçlar hakkında af ilân etmek zorunda kalmışlardır. Gariptir ki |Roma kanunlarına göre, alacaklı borçlunun malını sattıramaz, eş- yasını haczedemez, yalnız hapis, ik ve işkence yapmak sureti- le vücudu Üzerinde hâkim olurdu. Veresiyenin gelişmesi, on Üçün Cü asırda poliçe ve Bononun İca- âile olmuştur. Polige $a böğölarin cira edilmesi deafü &8 bi beşinci asırda görülmüştür. Veresiye, ticaretin en Tehlikeli seklidir. Fakat faydası da çok bü- Yüktür. Ahlâkı yüksek milletler- de Iyi neticeler verir, iktisat ter- biyesi zayıf milletler veresiye yü zünden batabilirler. Buzün memleketimizin — Ucat muamelesinin en az yüzde altmışi veresiye yapılır. Her — alışverişin peşin olması istenirse, tedavüülde- ki para yetmez, sermaye kâfi gel mer, tlcaret ve iletisat felce uz- rar. Asrımızda en çok — veresiye â- fakat orada alacaklı - alarla hal- |nin hakkını son derece - koruyan ledilemez. Garp memleketlerinin bir |kanunlar vardır. Büyük küdretini çoğunda olduğu gibi birde de dev- |de bu ticaret sistemine ve yüksek Jet yardımı ve himayesi «memleketi | ticaret ahlâkına borçludur. diye: tanımar düvasını halledecektir. Ramazanda bir hayal REFİ' CEVAD ULUNAY Yazan: İftariye nasıl ramazan sofrası- nın en lüzumlu bir çerez çeşidi ise eskilerin zıl-li-hayâl dedikleri Ka- azanı lezzet- gösterisidir. ragöz oyunu da Ran lendiren - bir sanat Dedelerimiz her geyde tasavvuf ile Edebiyatta, sanatta hattâ eğlencede dahi hik- aramışlar. Karagöz de böyle- yh Küşteri akıl ile Nefs-i- Haciy- meşgül - olmuşlardır met nücadelesini muhaveresiyle r faslın nihayetin- | vatla de: «Yıktın perdeyi eyledin v ran.., Varayım sahibine haber | vereyim> cümlesi İle yine der- gâh-i-ilâhiye iltica eylediğini söy- letmiştir. Karagöz hakkında çok — geyler yazılmıştır. Bu iftar sofrasının o adar mufassal yemeğe tahammü- lü yoktur. Biz yalmız Karagöze ait bâzı menkıbeler naklede Bir Ramazan Üsküdar hapisa- nesinde mahkümlar, hapisane mü- dürüne müracaat ederek içlerinde pek güzel Karagöz oynatan biri olduğunu ve bir gece mükemmel bir hayal faslı yapmağı düşün - düklerini, buna da — müdüriyetin müsaade buyurmasını rica etmiş- ler. Müdür, bir mahzur görmemiş. Hattâ temsil gecesi, muavin, baş gardiyan, Jandarma kumandanı bütün gardiyanlar ve jandarma - larla kendisi de faslı seyretmek Mahkümlar yatak çar- mükemmel bir. perde yapmışlar, sahneyi gösteren nok- taya da beyaz bir patiska germiş- ler.. Zincirli yayvan bir. bakır kap içinde eritilmiş mum mütead- dit fitillerle uyandırılmış. Perde- deki göstermelik şem'anın lerzan ve isli ziyası ile titrek bir halde | 'esslim etmiş... Bütün bu ha- zırlıklar esnasında Karagözcünün üstünde tepineceği etiz sandığının Bürültüsü eksik olmamış. Nihayet bulunmuş. şafları ile vakit gelmiş, çifte tefin devamlı dümtekleri ile kamış na'reke'nin hırıltısı arasında göstermelik per- lede dolaşa dolaşa kalkmış.. Ve semaiye girilmiş: Ey benim âfet-ı-cihânım Yolunâ fedâ bu cânım Yüzü dost (aman) kalbi düşmünım fedâ bu cânım am bu sırada içeriden bir ses bağırmış arıdan yardıma bir adam gelsin!» hemen mahküm - lardan bir kaçı arkadaşlarına yar- İdım için perdenin arkasına koş - muşlar... Haciyvat Çelebi gel - miş perde gazelini okumuş: Nakş--sun'un remzeder hüsnünde rü'yet perdesi Hâce-i-hükm-ü-ezeldendir. hakikat perdesi Siyreti süretde mümkündür temâ- ga eylemek || Nice kâre gözleri mahvetdi süre perdesi Bundan sonra <Hay hak!» giri- #i İle tekerlemesini yapmış... Yi- ne bu sırada içeriden ses akset - miş: <Yardıma adam - gelsin!» Mahkümlardan birkaçı daha pe arkasına girmişler... Karagözle Haciyvat arasında kavga, di başlamış. Fakat bu münazaa 0 kadar gürültülü devamlı ve bil- hassa alaylı olmuş ki, bütün din- liyenler kahkahadan kırılmışlar. Kavga esnasında mütemâdiyen yor ve seyirci mahkümlar yardı- ma koşmakta istical ediyorlar - mış.. , Nihayet kavga bitmiş, Ha- ciyvat kaçmış.. Karagöz de W Yaz Çileri alatranga) saatile | evkat üzere oyun verilen koğuşat hazır | <Yardıma adam!> feryadı aksedi- | biliriz. Kadircan KAFLI Galatasaraylılar Cemiyeti fevkalade kongresi Galatasaraylılar cemiyetinin feys kalâde kongresi 8 Temmuzda cemi- yet lokalinde toplanacaktır. Kon- grede mühim bazı meseleler konuşu lacak, bu arada yeni İdare heyeti seçimi de yapılacaktır. Sendikaların toplantıları İstanbulda mevcut mensucat İş çileri sendikaları birleşerek, bütün mensucat İşçilerini - toplayacak bir tirmek için dün Karagümrükte Ayau sineması da bir toplantı yapmışlar vasiyeti müzakere etmişlerdir. Tekel işçileri #sendikası da yine birleşmek maksadiyle dün saat 15 ıvh Bomonti fabrikasında toplanmış aadır. saeran a ananan nn ae ae | 1369 | 1950 | 1300 Hicri | yemmuaz | Rumi || z 3 S | | iz | razartesi | 20 | Vakit — Vasati Ezan | | tmsak 815 6 sı || | cüne — 5 8a Öğle 18 19 4 88 İkindi 17 19 8 84 2045 — 1200 | İstanbula göre Imsakiye || — 1868 - 1960 senesi Ramazanı | gerifine mahana 8. D.|| Asri ev | İkindi — 1719 Akşam — 20.445|| İşasi. ev Yatsı Alev bakmışlar ki, kimse yok.. Ü- İalev yanan şem'in ziyasiyle perde zun bir <Ah!> dan sonra sırtüstü |de sırtüstü yatan Karagözle du - uzanmış, 'devamlı gürültünün ye- rine derin bir süküt kalm olmuş. Ne tef sesi ne bir şey! Ön sırada bulunan bütün hapis- hane erkânı bundan bir gey an- lamamışlar. Bir 1şüddet beklemiş- ler.., Ses sada çıkmayınca ne 0- luyor gibilerden perdenin arkasına varda açılmış bir delik müstehzi bir nazar gibi onlara bakıyor! Mahkümlar tarafından tertip e- dilen bu hayal oyununun duvarı delip kaçmak için muhafızlarına karşı oymanmış mükemmel bir yün olduğunu ilâveye lüzüm var mat,