YENİ SABAH Afrika ormanları içinde muhteşem bir aşk faclası Genç Fransız mühendisi onları beraber görünce, silâhını çevirerek bu aşka nihayet vermiş... c YAZAN: N -— | Esat Mahmut KARAKURT Afrikanın otomobilden sonra en lüks arabası bu gördüğünüzdür. . Bakan insan dediğimiz mah- lük bazan, 'nasıl hatır ve haya- le gelmeyecek felâketlerle kar Hlaşabiliyor: Şimdi, önümdeki şu masanın üzerine bir yangın harabesi gi- bi yığılıp kalan bu bedbaht Fran « Sız, bundan yirmi beş sene ev- * Çel, yeni evlendiği karısı ile bil- Mmem hangi bataklığın kurutul- masında çalışmak Üzere, 'a gelmiş!.. Hemen onu batak liğın bulunduğu yere sevketmiş ler. Burası, denizden ikiyüz ki- | lometre kadar içerde imiş. Genç karısı ile beraber oraya gitmiş. | Bir çadırda oturuyor ve batak lığın kurutulması işinde çalışı-| yormuş. Bu arada, civarda ya- şayan bir katolik zenci kabilesi nin genç şefi ile tanışmışlar, o- tuz yaşlarında uzun boylu, par lak gözlü, yağmurların suyu ile yıkanıp, güneşlerin ateşi ile ya narak, bambu ağaçlarının göv- deleri gibi bronzlaşmış ve çelik leşmiş erkek vücudü ile, Koku- nakoların dalları üzerindeki dişi Afrika papağanlarının bile göğ nünü çalan ormanların bu çelik vücutlu, abanoz renkli genç şe- fi, kısa bir zamanda Fransız ka dınını deli bir aşkla kendisine bağlamış!.. Fakat uzun sürme- miş, bu saadeti!. Ancak bir iki ay kadar devam edebilmiş. Yal nız vahşi Afrika ormanları ile, ormanların arasında dolaşan kuşların şahit olduğu bu muh- teşem aşka, yahut bu büyük günaha bir akşam, onları bir bambu ağacının arkasında yaka layan genç Fransız mühendisi nihayet vermiş!... Elindeki — si- lâhı ile her ikisini de vurarak öldürmüş, ve bir daha geri dön- memiş!... Mühendisi haklı gö- ren zenci katolik kabilesi, onu aralarına alıp kaçırmışlar — ve izini kaybhetmişler!.. Zavallı A- ukay, kaypunun müruru zaman haddini doldurmak için tam on sene Afrika ormanlarının ara- sında yabani bir ot gibi yalnız başına yaşamağa mecbur kal- dıktan, ve bir insan vücudünün tahammül — edemiyeceği büyük bir sefalet ve izdırap dolu ö-- mür sürdükten sonra, kanunun kendisini takip edemiyeceği bir tarihte Dakara avdet etmiş!.. Şimdi senenin bir iki ayında Dakara gelr, durmadan içer, ve bütün sene içeceğini de oradan tedarik edip bir çıkın halinde sırtına yükleyerek, ormandaki sazdan evinde kendisini - bekle- yen aziz dostları şempanzelerin Yanına avdet edermiş!... Şu kâinat dediğimiz köhne yuvarlak, ne akla iz'ana sığma an, ne düşünülmesine ihtimal »olmayan tüyler Ürpertici vak'a- lar, tehayyül edilemiyecek kor- kunç hâdiselerle dolu değil mi? Hayal bile bazan, hakikatlerin önünde, güneşle boy ölçüşmeğe kalkan talihsiz bir mum ışığı gibi, gülünç ve sefil bir hal alı- yor!... Şimdi anlıyorum, muhayyile: en geniş, romancılarımızın bile, niçin garptekiler kadar kuvvet- li eser vücude getirmedikleri- ni!... Okumak, düşünmek, ha - yal kurmak kâfi değil! görmek genç | | a bir mühendis olarak Afrika-|şin, camiin önünde kan göğdeyi | ç— ——— ——— — rine baktılar. Bir kaç saniye sustular, Sonra, uzun boylusu acaip bir nazarla gözlerini ba- * na çevirerek, * Bir öğle Üzeri otelin lokanta-| — Hiç müslüman olmayan a- sında otururken, iki adam, tele 'dam, camie girer mi efendim de mandalla tutturulmuş çamaşır-|di; mübarek ramazan günü, AL lar gibi, entarilerinin eteklerini lahın evinde k. uçurarak, nefes nefese koşup geldiler. — Aman mösyö dediler yeti- — 97 — lâzım bu kepaze dünyayı!... — Burada bir. — hiristiyanın camie girmesi yasak mıdır? — Elbette yasaktır! — Demek gürültü bundan i- leri geliyor! Yâni, - Amerikalı cam.e girmek istediği için, kan göğdeyi götürecek öyle mi? — Tabii! Amerikalının inatçı bir adam olduğunu biliyorum. Bir çok ga zeteler ve mecmualar namına karısı ile beraber, Afrikada u- zun bir seyyahate çıkan bu çok recek. Hayretle kafamı kaldırarak, | karşımda soluyan adamların yü züne baktır — Hangi camlin önünde de- dim? — Büyük camüin! — Peki, niçin kan göğdeyi gö türüyor. Kavga mı var? — Hayır efendim ne müna- sebet!. Şu daima sizinle bera-- |nışmıştım. Bütün Dakarı o, ka- ber gezen arkadaşınız Amerika-'rısı ve ben beraber dolaştık. İ- h gazeteci yok mu? kisi de dehşetli dost insanlardı. A, . » Kendi kendime <«Eyvah dedim — Camie girmek isti; keçi gibi inatçıdır. Eğer girece — Camie mi girmek istiyor? | ğim diye tutturmuş ise camie — Evet! onu oradan çekip almak mes'- — İyi ya, pek Alâ girsin, ne|elo şimdi!..» olur! Zenciler önde ben arkada, ko- | Bu verdiğim cevap, beni al- şarak camiin bulunduğu bulva- mağa gelenleri derin bir hayre'rın üzerine giltk, te düşürdü. Birbirlerinin yüzle L Istanbul Belediyesi ilânları n L Ü el £e lt Belediye Temizlik İşleri teşkilâtı tarafından İstanbul şehri da- hilinde toplanacak muhammen 500 metre mikâbı çöpten paçavra, kemik ve mümasili kabili istifade maddelerin mütcahhit tarafından ihale tarihinden itibaren şubat 95L sonuna kadar ayıklanarak alın. ması İşi kapalı zarf usulü ile arttırmaya konulmştur, Tahmin bedeli günlüğü 45 liradan 1231,88 Jiradır. 16,425 lira ve ilk teminatı Şartnamesi İstanbul Divanyolunda Belediye merkez binasında- ki Zabıt ve Muamelât Müdürlüğünden alınacak veya görülecektir, Thale 6 Mart 950 pazartesi günü saat 15 te İstanbul Belediyesi Merkez binasında müteşekkli Dalmi Komisyonda yapılacaktır. İsteklilerin ilk teminat makbuz veya mektubunu havi olarak, hatırlayacakları kapalı zarflarını ihale günü saat 14e kadar Dal- ml Komisyona vermeleri lâzımdır, (1990) — Orta Okul Mezunu Gençler 10 ayda telsiz operatörtü yetiştirilir. BEYNELMİLEL TELSİZ KURSU Beşiktaş Yıldız « cad, 58/4 acele müracaat ediniz, Ücret ayda 25 liradır, [ Tekel Genel Müdür!lüğü ilânları Malzeme Alım Şubesinden Güvenme Thalenla Cinsi parası Tarihi — Günü — saati Arpa ve malt temizleme tesisatı 26.250 L, 24/2/950 Cuma 10.15 Mühtelif baklalı zincir 500 L, 24/2/950 Cuma 1) .4 Selefon açma şeridi 6.000 L. 24/2/950 Cuma 11 17/2/950 cuma günü pazarlığı yapılacağı ilân edilen yukarıda yazılı işler sis dolayısile tahaddüs eden mücbir sebeplerden ötürü 24/2/050 cuma günü hizalarında yazılı saatlere tAlik edilmiştir. Keyfiyet Jlân olunur, (2203) irin ne işi var!| sempatik gazeteci ile otelde ta-| Yazan: Desmond Young <— Mareşal Rommel beni — çok sıkıntı. içinde bırakıyordu. O dai - ön safta bulunan askerlerle beraber ileri atılmak iştiyakında (- di. Adetâ o, ateş altında bulun - maktan zevk duyayor gibi görünü- yordu.> Fakat Normandiya istilâsı etnasında Rommel, Führerde - eski cemareti bulamadı. Bununla beraber |Mareşal, o vakit, diğer noktalarda |Hitler hakkındaki kanaatini, çok - tandır, düzeltmiş değiştirmişti. İKİNCİ KISIM Rommel : Mükemmel dövüşen hayvan! Okuyucularımıza — gimdiye kadar Rommelin Hitlere yaj teki rolünü; Hitler tarafından nı sıl öldürtüldüğünü ni katledecek adamla nasıl tanışti- dan suikası ileride kendisi. ğini; onun hayatım nasıl kurtardı- ğını; onun Hitler hakkındaki fikir- lerini, attık 'Tefrikalarımız bugünkü noktaya gw lince, herkes yeni, bütün bu sergü- zeştlerin kahramanı nasıl adamdır? Bualinin boyecanı hudütları — içine Birmiştir. Şimdi onlara bunu anlat makla başlayacağız. — Bu, şimdiki dünya gazeteciliğinin usulüdür. Bu suretle okuyucular, usanç getirme den bir heyecandan öbürüne naklı İdilir ve onlar bütün hakikati öğ renmekle beraber, tefrikadan u: mazlar. General kiyafetinde esrarengiz bir sihirbazl bir silsile halinde 1941 senesinin ilkbaharının — ilk günlerinde, İngiltere Akdeniz — ha- yat hattını çok tehlikeli bir yekilde tutmaya çalışırken, batı — çölünde her askerin dudaklarında tek bir i- İsim dolaşıyordu : Rommel! Rommel bir müddet, iki muharip tarafta da, çöl harbinde en çok mü nakaşa edilmiş bir adam olarak kal mıştı. O, bu popülerliği sayesinde, çölde Almanlar için bir ahlâki tesir yaratmıştı. Bu sebeple, orta doğu kuvvetleri başkun danı — General Anchinleck'in ordudaki kumandan- lara şu günlük emri çıkarması çok yerindo idi: |, , Dostumuz Rommelin askerle Timiz için bir nevi sihirbaz mev İkiine çıkması, hakiki bir teh- like teşkil eder. Bu askerler ondan pek çok bahsediyorlar. «O bir «insandan üstün» mah lük değildir. Eğer o böyle olsa bile askerlerimizin mumaileyhe |tabiat mevkiinde bir kudret ne- |zarile — bakması, hiçbir. vakit istenmez. | «Libyadan düşmandan bahse |dileceği zaman, Rommelin ismi zikredilmeksizin — <Almanlar» yahut «Mihver kuvvetleri» gibi tâbirler kullanmamız lâzımdır. Bu, psikolojik noktai nazardan çok yüksek ehemmiyeti — haiz eledir.» tanımıyordu! ND RARI E — 18 — Hitler gençliğine zi olduğu ve kumandan olarak se çilmesinin sebebi, kendisinin — nazi partisinin gözdesi bulunması idiki, yanlış olarak telkin olunuyordu. Hattâ kında hakiki bir şey söyliyemiy lardı. olan Das Reichte Rommel hakkında bir ya Ççıktı. Bu yazıda <Rommelin birinci dünya harbinden rakarak, Tubingen tahsil ettiği Almanlar bile onun hak Göbbels'in gazetesi sonra orduyu fırtina kit'aları> nin ilk liderlerinden biri bulun: Hitlerin en yakın dostların hâline geldiğir a. Rommel, Göbbelsin yazısına çok kıziyor! anlatılıyo 'den parçası kesilerek, Rommele gön derildiği zaman o, buna karşı şid- detli bir aksülamel — göstermi Bunlar hep uydurma idi. Kendisi nin naszilikle alâkası yoktu. Hitle - rin çok yakın bir dostu da değildi! Rommel, Alman propaganda Ba kanlığına gönderdiği bir mektupta, «bu uydurma masallarla ne istedik lerini> sordu. Ro Yalnız herhangi bir di. O her şeşdi Fakat o, hiç bir insana da ben Kendi ker gibi d di zemiyordu. dar askerlik olursa olsun, Rommel, askerlerin insanlıktan uzaklaşmala rı lözmgeldiği fikrindeydi. On: re bir insanın askerlik için ye rileceği yaş muayyen olmalı — idi. Kendisine askerlik öğretilen bir in san da, bu hususiyetini yalnız harp zamanında kullanmalı idi. Diğer xa manlarda onun fikrine, yalmız (si- vil hayat) hâkim olmalı id Bu esrarengiz mahlük kimdi? O, 1891 * İngiliz casus teşkilâtı Rommeli | ©O vakitlerde, bizim entelijans ser visimiz Rommel hakkında pek az şey biliyordu. Onun keskin bir na- nesi kasım ayının 15 inci pazar günü, Vürttemburgda Heidenheimde doğmuştu. — Babası bir mektep müdürüydü. Rommelin Bu gazetenin kendisinden bahse- | Erwin Johannes Eugen Rommel, | O Çeviren: Kâzım Sevinç Altınçağ (Afrikanın Esrarlı çöllerinde dolaşan, tek isim: Rommeldi Şim A mensup kıtalardan. . dörk kardeği vardı. Sert tabiatli> sıfatı onun — İçin çok kullamlmıştır. Fakat küçücük bir çocuk iken o, bunun tamamile aksi bir — tabiatteydi, — kızkardeşi Rommel hakkında göyle söyler O, çok nazik ve tuslu bir çocuk tu. İyi mizaçlı olmakla — beraber, Rommel, ön yaşından sonra, an- aan uyandı, tabinti değişti. Ailesi arasında hiç bir asker bulunmadığı halde, orduya katifmaya karar ver Rommel ve Montgomery'nin gençlikleri! Rommel evleniyor! içinde Dant- zigde çavuş rütbesine yükselmiş ve Rommel bir sene orada hayatının ilk ve son kadını- na rastlamıştır. Bu kadın sonradan karısı olan, Lucia Marin Mollindir. Bu iki eşin evlilik hayatları Rom- melin katline kadar mesut ve hâdi. sesiz geçmiştir. Rommel askerlerle çok iyi geçin- miş, genç Montgomery'nin yaptığı gibi kıt'ada askerliğin bütün tefer- rüntına riayet etmiştir. | Yalnız Montgömery'nin —aksine, konuşmadan ziyade düşünmeyi ter- cih etmiş ve bütün hayatınca hiç | Römmel hiç sigara içmemi; lanmamıştır. Bundan başka, ev li olduğu için, küçük bir garnizon ehrinin gece eğlencelerine de ilti- iat etmemiştir. Rommel ateş hattında! 1914 deki birinci dünya harbinde, bu genç subay bir sahra topçu kıt asına memur edilmiştir. İşte Rommel ateş altına girdiği bu dakikadan İtibaren, soğuk, hile- kâr, insafsız, seri kârarlı, e Yazan Eski bir pehlivan 18 SUBAT DEVLERİN , Yetrika No, 91 Elense ve ftırpandan hasımların ense ve bacak — Aferin Ahmet pehlivan! Yaşa Bursalı! pehlivan dediğin böyle olur. — Haydi İkizler köylü! Ruz çuklu Bekir pehlivana güzel bir ders ver bakalım! Tüccar bir kaç mâkul — sö: söyliyerek İkizler köylüyü ân olarak vermiş olduğu karar dan döndürmek istedi. Faka ne mümkün? Genç Bursalı Olmaz, güreşeceğim! di yordu. Bana, erkeksen ortay çık! dedi. Ona erkek olup olmadığım göstereceğim! yenerse yensin İşin sonunda ölüm yok y Sür'atle soyundu. Kısbetini | ayağına geçirerek kazan dibi ne yürüdü. Halk pek memnur kaldığından, onu — soyunmu: kazan dibine gider görünce y niden heyecanla alkışlamağı koyuldu. Ahmet sür'atle yağlanmış ve kendiliğinden Rusçuklu Be | kirin yanına giderek durmuş | tu. Cazgir düasın; çabucak yap tı ve Serezli çingenelerin bü. yük bir hevesle vurmağa baş. ladıkları pehlivan havasile bir likte pehlivanlar da peşrev yar mağa koyuldu. Deliormanlı pehlivanlar çok güzel peşrev yapıyorlardı. İkizler köylü Ah Mmet, bunların yanında çok ace mi görünüyordu. Rusçuklu Bekir, güreşe çok azimli ve o nisbette de sert girdi. Tıpkı bir gün evvel yap tığı gibi hasma çok sıkı ve sert elenseler ve tırpanlar vurma: Za başladı. Bu vaziyet karşısında İki: ler köylü Ahmet de ayni şe- e sert ve haşin güreşmeğe ladı. İki pehlivan sanki gü reşmiyorlar, cenk ediyorlardı. Mücadele son derece acı bir şe- kil almıştı. Rusçuklu Bekir hasmını ko- layca sindireceğini zanneder ken, bu hesabının hiç te doğ- ru çıkmadığını görüyordu. İş- te onbeş dakika hasmını iste- diği gibi döğdüğü halde onda hiç bir yılgınlık görülmü- yordu. Aksine İkizler köylü- nün sert elense ve tırpanları kendisini sarsar gibi olmuştu. İki pehlivanın enseleri ve bal- dırları gimdiden mosmor ke silmiş bulunuyordu. Bu suret- le Rusçuklu Bekir bu şekilde | bir netice elde edemiyeceğini anladı. Ve ister istemez güreş usulünü değiştirmek zorunda kaldı. Bu suretle elenseyi, bir yana bıraktı ve ilk olarak hasmına sıkı bir çapraz girdi. İkizler köylü çapraza muvaf fakiyı ları mosmordu mesine meydan vermedi. O da ütün kuvvetile dayandı Şimdi iki büyük kuvvet bir- birlerini pişıp dür ri ,vıuvrırkuıııwvıl. Derken birdenbire Rusçuklu fakat bir tür dim bil ge Bekirin çaprazda iken hasmını kaz kanadına aldığı görüldü. Bunu cidden ustaca yapmış bu lunuyordu. Ne k bir tehlikeye dü: den Ahmet - pehli kaz kanadından âni yüzükuyun yere attı. Rus uklu da derhal üzerine varıp ikizler köylüyü ilk defa olarak astırmağa muvaffak oldu. Meydan alkıştan inliyordu Deliormanlılar rahat bir nefes lmışlardı. İşte pehlivanları ni hayet üstünlüğünü göstermiş ve bu Anadolulu pehlivanı gü- zel bir oyunla altına almıştı.. İkizler köylü yine talihli sayıl- mak icabediyordu. Çünkü kaz kanadında iken pek âlâ bir çen gel yiyebilir ve sırtüstü gider- di. Halk hâli lamakla meşguldü: — Yaşa Rusçuklu! — Aferin Bekir pehlivan! — Yaşa koca arslan! uklu Bekir, İkizler köy- lü Ahmet pehlivanı bastırmış olduğu vaziyette sağa sola dö- nerek kendisini alkışlayan ar- yip duru- Şu anda devrin tanın- imış bir baş pehlivanını ayni şekilde bastırmış olsa idi mu - hakkak ki, daha ziyade mem- nun olacak değildi. Rusçuklu Bekir, hasmını bu şekilde bastırdıktan sonra bir müddet ne yapacağını düşün- dü. Vakıa halk durmadan ba- Zıriyor: — Al kündeyi Bekir pehli - van — Künde ile yen Bursalı- yı! — Saydır Bursalıya yıldız- ları, Rusçuklu! Diye kendisine akıl öğreti - yordu ama, Rusçuklu Bekir ündeyi doldurmak hususunda hiç te acele etmiyordu. İkizler köylü Ahmet pehlivana karşı öyle bir hiddet hissediyordu ki, onu hemen yenecek olursa, kat'iyen kendisinden hırşını a- lamayacak olacağı da meydâh a idi. Halbuk nni yakmalı, k manın pehlivanların ne larını göstermeli idi. ve tırpan esnasında gö olduğu mukavemetin de ceza- sını görmeli idi. (Devamı Var) dar büyük tüğünü hisi an hemen rılıp kendi Rusçukluyu alkış y —— — ——— — — | Kadıköy Vakıflar Müdürlüğü ilânları Müdüriyetimiz çevresinde İmam ve Hatipliklerile Müezzin ve maz derecede cesur mükemmel bir Kayyumlukları açık camiler için 6/3/950 pazartesi günü saat 10 da döğüşçü hayvan olmuştur. | (Devamı Var) Burası muazzam bir kütüphane idi. Tavanın üç muhtelif yerinden üç şahane billür âvize sarkıyor, on- ların aydınlığı yetmiyormuş — gibi büyük gümüş şamdanlarda da mum lar yanıyordu. Masaların ve gömi- nenin üzerinde duran antika vazo. |lardaki kırmızı güller ve avizeler. 'den sarkan portakal çiçekleriyle gü İmüş çanlar, odayı tam bir izdivaç İmerasimine yakışacak şekilde sü lüyordu. Odanın nihayetinde duran İpalmiye saksısı ile olduğundan da- İha güzel görünüyordu. Barbara nefesi kesilereki «— Aman ne güzel> diye fımlda- d «Barbara benim öz kızım tta ondan başka kim- sem olmadığı için ona babalık et- mek vazifesi tabiatiyle bana düşer Şimdi artık büsnüniyetime inm M mi?> | Bil suali rek: «— Çok güzel döşemişsiniz, fakat ne olursa olsun nikâh bu gece kı- İyılmalıdır» dedi duymamazlıktan gele- Odanın içinde rüzgürın pervasız 'ca esişi bizi iliklerimize kadar don duruyordu., Öndeki terasa açılan İcamlı kapılardan birinin camının |karılı » olduğunu gördük. Marlin aya doğru yürürken «An, laşılan bu rüzgürin marifeti> diye söyleniyordu. O anda hepimiz yer- deki mavi halının üzerinde kan lekelerini gördük. İzler, büyük büyük org bile yanında duran yeşil| Korkunç Bir Düğün — ÇEVİREN: —— SEMRA tRN'IA.VL!İ du. Koltuğun arkasında iki bük- lüm olmuş bir ceset yatmaktay - dı. O kadar kuvvetli bir el tarafın tan boğulmuştu. ki, başının gövde sinden aşrılmasına ramâk kalmış- tı. Yüzü tanınmıyacak derecede par Jçalanmış olan bu cesedin kulağının İyanına dönmüş kırmızı papiyon kra atdan zavallı Piyt olduğunu anla- dik, Amcn <Aman Allahım> dedi, <Brütüs kaçmış!» Hepimiz korkuyla haşkırdık «— Brütüs de kimP> En tehlikeli ayım, min size bahsetmiştim.> Bil korkung — manzaraya bir an İbaktı vo derhal Barbarayı geri ti. Amca: <Anlaşılan bir bi mında Piyt, Brütüs'ün kafesini aç tı> diye devam etti. <Ayı da onu dışarıda öldürüp sonra buraya sü- rüklemiş.» Böyle söşliyerek kırık cat pıyı iyice kapadı ve önüne koca bir divan dayadı. O muazzam divam öyle kolaylıkla kapıya getirdi k adamın küvveti karşımnda üçümü- zün de nutku tutuldu. Ben: €No diye kapıyı kapıyorau. nuz> diye bağırdım. <Belki de ayın evin içindedir.> Marlin am işaret yaptı: a başiyle menfi bir — Hayır, hayvan cesedi buraya taşıdıktan sonra dışarı çıkmış, bak kırmızı İsanıza ayak izleri tekrar dışarı gi sevgili oğlum, İdiyor. Piyt'in bu kadar kaçık oldu — Gecesi rakir mişdim? Her Barbarayı görünce evvel babasının ölümüne gitti ve aklı, senelerce bir buhran geçirdi :> Bil'in kucağında sessiz sessiz gö: yaşı döke Barbaranın arkasını ge nip eliyle sıvazlarken «— Vahi yavrum vah!> diyordu. «Üzülme bu gün senin için göz yaşı dökecek gün değildir. Gelin hayvan İbir faciaya daha sebebiyet verme- |den gidip bu Bizi aşağı holde başka bir odaya götürdü. Duvarlarda hep müuş hayvan kafaları amılıydı, orta- daki oymalı ceviz masanın üzerinde nâdide ve çok çeşitli bir silâh ko- leksiyonu varı İçinden sekiz tano silâh çekerek «— Bunları doldurun> diye em- retti, «Evdo uşakları saymadan da İvetlilerle beraber sekin erkeğiz. Bil İsen gidip misafirleri vaziyetten ha- berdar et. Ted, sen de mutbağa git ve bütün hizmetçilerin salonda top İlanmalarını sağla. Barbara da bu- jrada kalsın ve silâhları doldurur- ken bana yardım etsin.> Bil yangı- na körükle gid «— Hayır Barbara benimle gele- cektir.» diye diretti. Marlin amca- nın hiddetle kırışan yüzünü görün o ilâve etti. «Silâh kullanmaya ve İdoldurmaya alışık olmadığı için yan lışlıkla patlatır falan da bir kazaya ebebiyet verir nemize Jâzım.> Marlin amca öfkeden yemyeşil ke sildi, fakat Bil'in konuşma tarsın- da hiç münakaşaya yanaşmıyacağı görülüyordu, hiddetini mümkün ol Tabii tabi da beraber duğu kadar yenerek nişanlını İgötür> diye gülümsedi. Bu tebes- roken bir koltuğa doğru gidiyor ğunu bilseydim biç onu yanlız bı sümden ziyade bir sırtlanın di g- müsabaka imtihanı yapılacaktır, İsteklilerin dilekçe ve lüzuml: rında Vakıflar Müdürlüğüne müraca: rdatmasına benziy Bil Barbarayı kı koridı de tarife göre mutbağı buldum. an çekere Ben da yol almaya başladı kin elimde tü birini öldürecek en bir — hizmetçi kadar bağırarak, gibi girdiğimi gi kız çıktığı elindeki tepsiyi yere li ahçı da beni öyle görür görmez der İhal ekmek bıçağına saldırdı. | «Durun!.. Dikkat! bağır İdım, «bir ayı zincirinden boşana - rak Piyt'i öldürmüş, mister Mar- . Filip » diye yor.> Bütün hizmetçiler korkudan bağırışa çağırışa salona doğru koş- maya başladılar. Filipinlinin yanına yaklaşarak yavaşça sordum. <Ku- zum bu ölen Piyt azıcık kaçık mıy diP> Adam kafasını kaşıdı: <Vallahi pek Idi ama kaçık da sa- yılmazdı.> akılhı deği u belgelerle Kadıköy iskelesi civa. layrı. (2031) <— Peki burada kalırız ama Ted gelsinler. Barbara le Barbara da benimle Mâlikânenizi bildiği için bize rehberlik eder.> | Arkadaşım bu gece hiç bir suret le nişanlısından ayrılacağa benze- miyordu. İri kıyım amca genç kı za da bir cep feni ti ve Bile: «— Pek âlü istediğini yap, fa- kat bence gece yarıları ayı aramak ç bir kımı dışarı Çıkarmak tehlikelidir.> Hepimiz gideceğimiz istikameti halde bu gece Jin Tompson hepinizi salona çağırı- (tayin ettik, amca yanlız başına ayı İkafeslerinin bulunduğu tarafa gide İçekti, biz üçümüz mâlikânenin arka İcihetinde, davetlilerden iki kişi ön |tarafında araştırma yapacaktı bir İkişiyi de hanımları muhafazaya ter ikederek yola revân olduk. | Bahçeye çıktığımda çılgın gibi e- sen rüzgâr nz daha nefesimi kı Bu havada ayı veya katil a- cekti. Salona girdiğimde her kes ber- İvına çıkmak avcı olmıyan işsanlar bat bir halde idi. Kadının biri orta|için haddinden fazla nâhoş bir hâ- da bulduğu her içkiyi bir dikişte yu 'diseydi. varlıyor, arslan terbiyecisi diye ta| Bil ansızın btılan bir zat o pencereden ötekine | <— Barbara bir zamanlar bu mü- koşuyor gözlerini kısarak mümkün |likâne babanınınış değil mi?> diye olduğu kadar dışarısını görmeye ça |sordu lışıyordu. Diğerleri de korku ve si| — Genç kız sinirlendi nir bozukluğundan berbat vaziyet-| <— Kuzum Bil bu akşam sana no telerdi. Marlin amca odaya girdi, erkek lere tüfek ve cep fenerlerini tevzü ederken: «Dikkat edin bayvan 480 kilo ağırlığındadır, eğer iyi nişan alınmazsa beş altı kurşu ona gül dikeni gibi gelir.> | Acaba ayı hakikaten zincirinden boşanmış mıydı? Eğer cinayeti işli Marlin amca ise ayıyı kalkan olarak kullanmak için serbest bırak ması gayet m idi, Bil'in aklı fikri Barbarayı şato- dan kaçırmaktı onun için <— Biz üçümüz şehire gidip, po İlisi vaziyetten haberdar edelim» de di 4 Marlin amcn <— Olmaz> diye reddetti. Ayıyı bulana kadar biribirimizi terketme hele sen Bil n, Bar bara ve diğer hanınilar evde kalsın lar tahtı emniyette olurlar.> VDi kabul etti: Juyor? Evvelâ amcama hakaret et ara beni bu kahrolası ayıyı tal cibe çıkardın, şimdi de eski def terleri yokluyorsun. Sana bin defa İdedim, babam burayı 1929 daki İkrizde elden çıkarmak mecburiye- İtinde kaldı.> | e— Nereden biliyorsun?> «— Babam öldükten sonra — bir gün Marlin amca; mşti. Si di do niçin sorduğunu sen izâh e- der misin?> | <— Tabii yavracağum — mesele çok basit, baban şatoyu elden ç karmadı, ancak amcan yeddi emin tayin edildi. Eğer sen evlenme ölürsen mülk doğrudan doğ İna kalacak. Bak Piyt'in hakt mış sen hakikaten tehlikedesin.> <— Bil, sen çıldırmışsın!> bana döndü «Ne olursun Ted beni e götür, Bil aklını kaçırdı.> Geri dönmeye yeltenisken Bil - a yakaladı, ben ağrını tikadım, ar kadaşımı (Devamı Var) ndisine Delicr