14 Eylül 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

14 Eylül 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYFA : ? HAMDİ VAROĞLU Marifet ve İltifa asiret gazetesi sahibi merum Ali bey benim büyük moamdı doğru söylediği için dokuz köyden kovulanlar arasında adı en başta der çelirdi. Foleğin hayli sillesini yemiş, fakat Ti Iyi ezberlemiş, zaman zaman o teorübelerden —aldığı da — foleğl - kündeden - atmıştı. Ununu eleyip eleğini duvara astığı tarihlerde biz henüz çocuktuk. Bizl karşısına oturtur, saadetten ziyade felâketlorle, bâdireler, — sürgünler, mahrumiyotlerle dolu hayatının türlü sahnelerinden, kendisine has ka- denderlikle, moraklı fıkralar çıkartır, ağzının İçine baktırarak tatlı tatlı anlatırdı. Kırıntıları, çocukluğumdan kulağınıda kalan bu hâtıraları, sonradan, onun neşrettiği bir ima Bugünlerde zetecilik mosleğinin acı tarafları yine dillerde risalecikte. okudumdu. çti Tekrar, zevkle okudum. «Muharrl ntden yetişmiyor?> anketi münasobetile, Bu risale geçenlerde yine Bi dolaşmağa — başladı. Bu mevzu bizim meslek erbabından başka kimseyi alâkadar eder mi etmoz Mi bilmiyorum amma, Türk matbuatının çok oski emektarı olan Besi- retçi Ali beyin ağzından, bu ankete bir kaç satırla ben de İştirâk ede- Basiretçi Ali bey diyor kl: âBir gün matbaadar otururken, bo- linde kırmizi kuşak, arkasında kısa ceket olduğu —halde, — İçeriye bir Benç girdi. «Buyurunuz» dedim. «Galiba beni bilmediniz, kendi. kendimi takdim edeyim, ben, Bağdatta çıkan resmi Zevra gazetesinin muhar- riri Ahmet. Mithatım Çelyevm Sıhhiye Nezareti rolsi sünisi Atüfetil Ah- met Mithat efendi) hasbelicap istifa ettim. Kabul ederseniz - Basirete muharrirlik edeyim» dedi. <Vilâyetlerde çıkan resmi gazeteler içinde Zev- a gazetesi kadar serbest ve güzel makalelor yazan olmadığı gibi bazon Mithat imzasile yazılan bendi mahsuslar nazırı mokte olduğundan muharrirliğe maalmemnuniye — kabul bin kuruş maaş vererek isminizi deftera kay- ren Size şimdili dikkatimizt ederiz. colbeyle- Bugün- dettim, dodim.. Kendisi de muharrirliğe devam eyledi.» Bin kuruş, yâni bugünkü para ile, dört yüz elli lira kadar bir şey. Ahmet Mithat efendiyi Ahmet Mithat efenci yapan âmlller arasında Basiretçi Ali beyin İlk hamlı tâbidir. Je verdiği bin kuruş ta bulunsa gerek. Ma- 1 Yazan: Buber Neumanr Çeviren: Nazım Kemal BKO kıskançlık yuziintle; beni ustura ile hacamatladı Tefrika No: — 38 — — Buber Neumann, çabuk eşyanızı toplayın! Burma kampından, yalnız be nim için bir kamyon gönderil- mişti. Herkes beni tebrik ediyor şöyle diyordu /din! Artık kur- tuluyorsun! Zira tek kişilik se- yahatler, hep hayırlı bir şekil- Müslüman kızı boynuma sa - rılmış ağlıyordu: » — Serbest bırakılınca bizi u- mutma Gretuçka! Akşama doğru bütün arka- Gaşlara veda edip kamyona at ladım. Kafamı kurcalayan bir tek düşünce vardı: Tahtakuru suz ve bitsiz bir yatakta rahat uyumak. Bir hayli yol katettik- ten sonra nihayet Burma kam- pına ulaştık. Nöbetçiler, ite ka- ika beni içeriye tıktılar, Buraya ne maksatla getirildiğimi anla- mak için boşuna kafa patlatı- yordum. Vaziyetim hakkında, kendisinden malümat istediğim bir nöbetçi bana, homurdanı Tak ceyap veriyordu: — Seni ne yapacaklarını ben ne bileyim! Sabret, görürsün!.. Kadınların koğuşu, hınca hınç doluydu; Cinayetten suçlu mah kümlar, çoğunluğu teşkil edi- yordu. Torbamı yere koyup bir köşeye iliştim. Etrafımda, tanı- madığım bir çok çehreler vardı. Koğuşun orta yerinde bir soba gürül gürül yanıyordu. Bir ka- Gin, kuru tahtaların üzerine u- zanmış, bir şarkı — söylüyordu. Erkek mahkümlar, serbestçe, içeriye girip çıkıyorlardı. Koğuşun harareti, tahammül eğilemiyecek kadar yüksekti.. Bir çok kadınlar, çırıl çıplak so yunmuş, vücutlarındaki dövme Tesimleri ve yazıları birbirleri- ne göstererek şakalaşıyorlardı. Bunlardan birisinin, göğsünde Gişi bir güvercin resmi vardı.. Her iki kalçası üstünde ise, gö- Tüştüğü erkeklerin isimleri ya- zıliydı. Koğuşta, işik — namına birşey yoktu. Ben daha ilk ge- ceden itibaren buranın, yalnız geceleyin değil, gündüzün de Bevişmeğe müsait bir yer oldu- Bunu öğrendim. Cinayetten suçlu kadınların ekserisi, işe gitmiyorlardı. Her- halde onlar, nöbetçilerle unlaş- mış olacaklardı. Halbuki siyasi mahkümlar, nâzik bir durumda bulunuyorlardı. Gerçekten has- ta olanlar bile, zorla işe gön - deriliyordu. Bir akşam, yatmadan önce, mahküm bir kadının göğsünde birçok bıçak izleri gördüm. O - na, merakla sordum: — Göğsündeki — bu izler de ne! yoksa hastalandın mı? O, Mmağrur bir eda ile bana cevap verdi; — Hayır, Kolia kıskançlık yü zünden benk bir usturayla ha- camatladı. Bana çıldırasıya â- şık.. Yine bir gün, bodrumdan pa- 'tates çıkarmağa —memur edil - miş olan bir. gurupla beraber çalışıyordum, yamı başımda, ci- nayetten suçlu bir kadın vardı. O bir aralık durup dürürken a- yağıma bastı. Bunun bir kaza tseri olduğunu düşünerek — ses çıkarmadım. Fakat aradan çok geçmeden şiddetli bir tekme ye- yince bağırdım! — Deli misin? Önüne baksa- ya! Bunun üzerine kadın, yüzü - me şiddetli bir tokat yapıştırdı. Ben de mukabele edince, birbi- rimize girdik. Şimdi —saçsaça başbaşa döğüşüyorduk. Arka - daşlar, etrafımızı sarmış, bizi ayırmağa çalışıyorlardı. Siyasi mahkümlardan biri kulağıma e- ğilmiş mırıldanıyordu: Sen şaşırdın mı — Greta! Hiç cani bir kadınla kavga ex lşr_ mi? Kabahatin bende olma- dığının farkına varan nöbetçi, bu azgın kadını yakalayıp hir- palamağa başladı. Kadın, ye- Te uzanmış tepinerek ağlıyor, bir sinir buhranına tutulmuş gi bi keskin çığlıklar koparıyor - du. Nihayet nöbetçi, onu sürük leye sürükleye bodrumdan dı- garıya çıkardı. Ben şaşkın bir halde, birinci lı_nLı giden karanlık koridorun bir köşesine büzülmüş düşünü - yordum. Birdenbire — mahküm kadınlardan biri, koşa koşa ya- nıma geldi ve burnumun Üstü- 'ne sert bir yumruk indirdi, Ben de hiddete kapılarak daha sert bir yumrukla karşı - koydum. Sinemacılar memnun değillermiş! Yeni ücret tarifesini belediye adilâne yapmamış! İstanbul sinema, filmciler cemiyetinin senelik kongresi dün #a at 10.80 da İpek sinemasında yapıl Kongro başkanlık divânı seçimin- İden sonra idare heyetinin bir sene- lik faaliyot ve hesap raporları oku. 'narak kabul edilmiştir. Bundan #on a dil Dilek Tef bahsinde bir çok delegeler söz a- larak, alınan beledi rüsumünun bususunda belediyo meclisinin adilâne kilde karar almadığını ve dolayısile bu salâhiyotin bolediyo meclisinden alınması bususunda B. M. Meclisi- eat edilmesini istemişlerdir. kler bahsine geçilmiştir sinemacılardan ye miktarı Delegelerden bamları da sinomacılar rın aleyhinde daimi neşriyat yap- makta olan matbuata kar ni ve Ücretle yazarlı hinde yamlan yazılara cevaplar veril mesini teklif otmişlerdir. Di o şu tekliflerde bulun- Cemiyetin bütün Türkis iyet halino geti- çin de üç kişilik dir. Diğer ba- m delegeler muşlardır. Şeyo şümil bir con bi beyet marifetile:yeni' bir nisam- ETlRdönd n Kolicak a DÜ kongrade kabul edil- mesi, aidatların bundan sonra B lardan değil firmalardan Netivede bütün yapılan bu tekliffler ekseriyetle kabul edilmiştir. Müteakıben idare heyetine, Cemal Pekin, Cemil tpekçi, Kâzım Yurda- kul, Cevat Boyer, Anastas Anas, Franko, Murat Köseoğlu seçilmiş ve toplantıya son verilmişti Vakıflar idaresi yağ satışı yapacak Vakıflar umum müdürlüğü bu se- ne 600 bin lira sarfı ile yurdun muh telif — bölgelerindeki yirm tâmir ettirecek ve Fa- tih camü restore edilecektir. Vakıf- Ğ Slüinl Bikamünü'an. kar ver mek ve iç piyasalarda sürümü temin le İstanbul, Ankara ve KM 5' re 17,BİdüE le nekeler içerisinde piyasaya zeytinya G çıkaracaktır. Vakıflar idaresi İs- Bdit allğtdile Yü Apürüle Tetcük-. tir, Vakıflar idüresi — memurların mesken ihtiyacı da halledilecektir. İlkokulların kadrosu Milli Eğitim Müdürlüğü 949 - 950 ders yılı kadrolarını - hazırlamakla meşguldür. Verilen- malümata göre kadrolar“rasyonel çstşlara. dayana- cak, G öğretmeni 300 fnlebesi huhu- 'Han ilkokullarda baş öğretmenler ay ni samanda sınıf bocalığı da yapa- caklardır. Bu suretle açıkta kalacak öğret- menler Bakanlık emrinde kalacaklar alınması. camilerden ve başka yerlere tâyin —edilecekler- dir. Sağlık Müdürü Şileden döndü Sağlık Müdürü Dr. Faik Yar- gıcı, Şileden dönmüştür. Dr, Fa: ik Yargıcı gunları söylemiştir: «— Yağmurlar Şile ve Ağva bölgesinde büyük zarar yapmış- tır. Şile dispanreri sular altında kalmış, ilâç ve eşya hayırsız ha le gelmiştir. Dispanserdeki za- rar 1000 lira kadardır. Şile böl- gesinde zarar yarım milyon lira yı bulmuştur. Bu mıntakada sı- İar 4 metre kadar yükselmiş, su- lar çekildikten sonra 1 metre tifanda çamur kalmıştır. Istanbul vapuru dün geldi İstanbul gemisi dün saat 10'da 53 yolcu ve 11 ton yükle Doğu- güney Akdeniz hattı seferinden dönmüştür. Yolcular arasında Mısırın Irak elçisi Muhammed Yassin, İtalyan Kralının — akrabalarından — Mi dam Yolande, Mısır nafia mü- dürü Muhammed Sabri 8 kişilik bir Yunan operet trupu, 3 kişi- lik Ürdün yüzücü ekipi bulun- (Devamı Var) YENİ n Me G EL) Hi atallah bey; kendisini de inkilâbın belli başlı — şah yetlerinden biri sanmak haysiyetile ginkılâb> » göyle tarif veya tavmih eyliy İnkılâp; efendi değiştirmek, değiştirmek, kıyafet değiştirmek mâ- nasına geldiği zaman ortada doği - Bon şen birşey yoktur.> buyuruyor. derimki; bunun şöyle bi dakılâp; efen doğrudur. memek, ismi değiştirmemek, kı ti değiştirmemek — münasına — geldiği vakık ortada doğişen birşoş. yokt Bir kaziyyenin ki, mevzuu; i müsbet ister menfi mahmul ile le iyye; füsittir. Ona muş; hut safsata da di ki, inkılâbın mabi; t en, mıdların içtimar biçiminde açık bir tenakuza düşülmüştür. Bu: na mukabil, Hamdullah bey çöyle dese İdi anlardım «İnkılâp; efendi değiştirmek do - iradesine boyun mak ve © durüm: bul- Bil, elendiyi millet eğecek duruma B da kali ının müeyyidelerini Kiyafet değiştirmekten vel, 'kafanın içine ilmin ve hakikatin İsim değiştir - Tni sokmaktır. mekle kal semmasının târifine sadık nayarak değişen ismin mü- kalmak Amerikalı hava generalı Ankaradan geldi Amerikan yardımı hava grupu başkanlığına tayin olunan Tuğ- general Robert F. Tate dün u- çakla Ankaradan şehrimize dön- müştür. Belediyenin Yalovaya yardımı Son şiddetli yağmurlar dolayı- sile Yalovada büyük bir köprü hasara uğramış Ve bazı yollar bozulmuştur. Bunların tâmiri i: çin Belediye Yalova Belediy emrine 25 bin liralık — tahsi; vermiştir. Istanbul sergisi Londrada açılan resim ve eliş- leri sergisinde teşhir edilmiş bu- lunan san'at enstitülerimizin e- serleri aynen İstanbul sergisin- de de teşhir edilecektir. Milli Eğitim Bakanlığı devlet kitapları mütedavil sermaye mü- dürlüğü de, bugüne kadar neşre- dilmiş bulunan bütün” neşriyat için sergide bir pavyon kiralamış bulunmaktadır. Sabahaddin Aliye neşren hakaret dâvası Bulgaristana kaçırılırken öldürül. düğü iddiasile halen Kırklareli uğır ceza mahkemesinde katli dâvası gö- rülmekto olan solcu muharrir Saba- hattin Aliye, «Serden Geçti> mocmu asında çıkan, «Moskof emirberi Mar ko. Paşacı Sabahattin Ali> başlıklı müteaddit yazılarla neşren hakaret- ten sanık, bu mecmuanın sahibi vo yozı işleri müdürü Osman Yükselin duraşmusına 8 inci asliye cozada de- vam edilmiştir. Saycılıkça, Sabahattin Alinin ya- yın yolile tahkir edilmiş olduğu id- din ediliyor, sanığın matbunt kanu- nunun maddei mahsusası delâletile Türk ceza kanununun 4: inci mad 'miyordu. denine göre tecziyesi iı BSanık müdafaasında <— Türk — vatandaşlığını sınırında kanlı bir gömlek gibi çıka mp atan bir adamın düvası bakaret görmüş bir vatandaş gibi müdafaa Bulgar ediliyor ve tecziyo edilmemiz isteni- yor. Halbuki yazılanlar ve isnatlarımız tahakkuk etmiş bu itibarla düva he yeti umumiyesi itibarile sukut etmiş haldedir boraetime karar verilmesi ni isterim.> demiştir. Duruşma ka- rar için başka bir güne bırakılmı lr, * Vilâyet idare heyeti dün mu- makta idi. tad haftalık toplantısını yapvuştır. SABAN u nu U — Hamdullah Beyin mukaleleri münasebetile — c Yazan: BrşYAYYR| |M. Raif OGAN | tetabuk eyleinönin teminatını vazey. |lemektir.> Hamdüllah beyin sözleri; sağa da sola da ne kadar çekilip uzatılsa bu mânâlar çıkarılamaz ! Takılâp; içtimaf bir kütlenin to - ceddütü, değişikliği yürekten iste - mesi ve gerçekten ona — bağlanm demektir. Dün böyle, bugün şöyle İdiyenlerin, mayist gibi her bulundu- Ku kabın şeklini alabilen mahlukla- F ellerinde ve dillerindeki inkıli: Çocuk oyuncağından farkı yok- ur, İnkılâp; her şeyden önce mü - nüfıklıktan nofsini — uzaklaştırarak riyasız, menfaatsis, — bağlanmaktır. Tarihteki inkılâplar arasında böyle leri hangileridir, oralarını — aramak bana düşmez. Kendisi diplomat ve profesör olmak itibarile siyasi —ta - rihte yetkili sayılır, kondisi misallo- rini bulup verebilir. Muhterom hatib ginkılâpçı korkar ve korkutur.> di- lo olduğu kadar olma- İnkılâpçıların kork- uğundan evvel dik - ka mühim bir nokta dığı da vâkidir. tuğu ve korkut kati çokici ba vardır. kit vo sinmiş kalan tufeyliler — gün geçtikçe meydanı doldururlar, işte korkanı korkutan, — korkutamı kor - kutmağa teşvik “eden, kapı önünde toplanarak sadakat izharı — suretile nimet ve monfaate — konmak yen bu — yüzsüzlerdir. İnkılâpçılar, gökten indirilmez. İçinde yaşadıkla- 'i halkın arasından yetişir ve çıkar- Her değişmede ilk anda sâ- iste- lar. Kusursuz insan, ihtiraslarına — hiç olmazsa bazan mağlüp olmayacak a- 'dam; Peygamberler hariç olmak ü: re, şimdiye kadar mevcut olmamış - dordır. İş; etrafındakilerin <Evet e- fendimizl> diyecekleri yerde dhayır Tefendim> diyebilmek medeni cesare- tini gösterip gösterememelerindedir. Hepsi bundan ibarettir ve Hamdul- leh beyin «inkılâpçı korkar ve kor- kutur.> gözlerini bu yolda tashih lâ zundır. Bu hakikati Atatürk <Hakikati konuşmaktan — korkma- yınız.> vecizesile we güzel açıklat mış idi, Hamdullah bey ; <kadın erkek mu- allimlerden bir kongre topladığı sıra da icap- larının devam eşlemekta — bulünma- /sından ötürü teşebbüsünün fona kar- şılandı Ayni makür lo içinde, Vehhabiliğin müessisi Ab- dülvehhabin- kıyamıni ve tâlimatını bir kurtuluş ve inkılâp #apır ve onu müceddik tanır iken bir Kaç satır e- yağıda kapanmatdan yiküygi eylemesi hem tenakuz hem samimiyetsinliktir. Kaldıki bu işte dahi zâtlayına teveo- cüh eden bir öğünme vesilesinin bu- Tünabileceğini ummuyorum. Tesettü. rün varlığında veya yokluğunda ne reşlerinin, ne filllerinin-leğiri olma dığı ve olamayacağı Herkesço bilinen bir keyfiyetti, leri atıyor. Hamdullah bey, Türk milliyetçili- &i hususundaki hizmet ve himmetle- rini de sırahyor. Türk milliyetçili - ini o zamanlar pek geniş ikleri doğrudur, da tatbiki iltizam e Kısmi seçimler 16 Ekimde yapılacak Kur'a- suretiyle seçilen seçim kurulları seçim defterlerini tet- kike başlamışlardır. 16 Ekimie yapılacak olan kısmi seçime C. H. P. namzedini 25 Eylül pazar günü seçecektir. Atıf Ödü | genel sekreterlikçe İstanbuldarı namzet gösterildiği haberini C. H. P. il başkanı Esut Durusoy yalanlamıştır. C. H. P. genel Merkezi adayı 3 Ekimde — seçe- cektir. i Sebze fiatı 'Yağmurlar münasebetiyle bi. miktar yükselen sebze fiatlarınıı birkaç gün içinde tekrar düş si beklenmektedir. Belediye p halılık ve yeni ucuzluk etrafında bir tedbir almış değildir. Fiat- lar, düşerse kendiliğinden düş- ve biliyoruz. —Fakat — büyle olduğu- Hu ne derece biliyomak o geniş ide- al müdafiinin bugün idealindon pek fedakârlıkta bulunduğunu da gö- rüyoruz. O zamanki Hamdullah bey ve Türkocağı; <Ey yeni Türan, sevgili ül! le sana yol neredeP> hasretile, Al- Türanın hayali uğraşıyordu. bu yayınlara Enver P $4 merhum, şehadetinden birçok yıl taylara ve büyük bağlamağa ederdiki, Kim tahmi nanan ve gönül bağlayan İgoçtikten propa- İganda edenlerin — sözlerine inanmış Valmasından dolayı orilardan biri ta- Bugünkü — Hamdullah bey Millet> mefhumunu; &aynı devleto tübi fertlere> teşmil yolunu tutuyor! Zamanların değişmesile hükümlerde dahi değişiklik olması icabeylediğini bilirdik, ama bu usuli fıkıh kaidesi- 'ne muhterem hatibin iktizasında ba, vuracağını bilmiyorduk ! Birbirinin aksi, iki gayenin aynı hedefe müteveccih — olduğunu inan - dırmağa ne Hamdallah beyin câzip uslübu, ne de sürükleyici — hitabeti kâfi gelebilir Hamdullah bey Türk — inkılâbım hissei şayialı bir mal sanmış olmalı ki, bundan daima kendine pay mağa uğraşıyor. Halbuki, Türk in- kılâbi hissei şayinh değildir ve bun- dan Hamdullah beye isabot edecek pay; ancak kavli mücerredleridir. Müruf hatib ilâhiyat — fakültesine de atlıyor. Zemin ve zamanı müsa it bulunca - ki, bu da diplomatlık- tır - hitabet kürsüsüne çıktığı ma- lümdur. Ancak; bu karar zaten hü - kümetçe tasmim olunmuş — bulunu- yordu. Hamdullah beyden beklenen, malümu ilâm değil, asıl fakültenin programları, tedrisatı, ve — bilbassa alınacak talebenin — ihzarı ve oraya gireceklere bir istikbal hazırlanmak suretile rağbet ve teşvik çareleri bu- «de Manrif Vekâle (den — arkadaşlarını Yoksa, Hamdall: lunması üzeri deki tecrübeler faydalandırmaktı. bey konuşsa da konuşmasa da ilâ - hiyat fakültesini hükümetin kuraca- i biliniyordu. Ve eğer iktidar pa tasi bunu lüzümlü bulmamış olsaydı, Hamdullah b vin havaya gideceği de belli idi. Hamdullah bey, hırıstiyan âlemin- ân gerefine lâyık ruhanfler- den bahseyliyor! Hemen- şöyliyeyim, İslâmda, ruhani ve rulani sınıf r'an olamaz. Yalmız üle- mâ ve fukaha vardır. Kisveleri de, in iltizamkâr sözleri- kiğvei ruhaniye değil, ananevt kisvei iyedir. rağ- men yetgice eksikliklerinden şikâyet edecek duruma da geçmedik. Hıris- tiyan ruhanilerin kommünizme karşı no yaptıklarını okuyoruz ve biliyo- ruz. Bize gelince: İslâm şeriati, u- salü imani ve n talimatı ba- kımından kommünizmi katiyyen red eder. Geçmiş asırlarda olduğu gibi zumanımızda — dahi — âlimlerimizin, fikahlerimizin (ama bizdekilerin, ha- riçte kalan hâli ve şanı meçhulümüz Sayıca eksilmelerine Denizyolları için gelen Amerikalı mütehassıs Denizyolları idaresinin getii tiği Amerikalı mütehassıs Mr. Black dün denizyollarında ilgil'- lerle görüşerek akşam Ankaraya hareket etmiştir. Mr. Black, Ankaradaki temas- larını bitirdikten sonra tekrar hrimize gelerek denizyollarıa. devam — ede- daki tetkiklerine ceki Mr. Black burada Denizyolla rının ihtiyaçlarını tesbit ederek Amerikada bunların, Marshall yardım plânı gereğince teminine çalışacaktır.. Mirgün D. P. Balosu Mirgün D. P. balosu, önümüz- deki cumartesi günü akşamı Bal- talimanındaki gazinoda yapıla: müş olacaktır. caktır. BUYUK AŞK ROMANI Yazan: SERVER BEDI O gece de iyi uyuyamadı. Rü- 'yasında Selmini de, Vildanı da Bgördü. Fdııl]((ıt ne şekilde olduğu 'nu uyandıktan sonra hiç hatır- lamıyordu. İçinde fena " hisler VI_NL Başında ve vücudunda büyük bir yorgunluk hissedi- yordu. Ertesi gece erken yattı. Ne k_ınar uyuduğunu bilmiyor, Bır. zil sesiyle uyandı, Galiba kapı çı_lxşıyordu. Baate baktı. On ikiyi geçiyor. Gece yarısında, Sonra gelen kim olabilirdi? Vil. dan veya Zafir.. Ne var, ü'. çm? Zafirin acele cevap alma- Ba ihtiyacı varsa, daha erken gelebilirdi. Vildanın onu bu sa- atle araması için hiç bir sebep yoktu. Kapı ısrarla çalınıyordu. Nejat koştu. — Holün ışığını yaktı ve kapıyı açınca şaşırdı. Bedriye hanım, her zamanki a- ğırlığını unutturan bir telâçla içeri girdi ve etrafına bakarak — Selmin burada mı? diye sordu. Nejat şaşkın bir haldı — Hayır! dedi. — Size hiç uğramadı mı? — Hayır! — Çok şey, çıldıracağım! Bedriye hanım en yakındaki sandalyaya kendini attı ve de- rin bir nefes aldıktan sonra: — Bu akşam eve gelmedi. On buçuğa kadar bekledim, gelme- di.. Biraz evvel köşeden tele- fon ettim hâlâ yok. — Annesine gitmiş olmasız? — Hayır, ona üç defa tele- fon ettim. Şaşırdı Vildan da, Bir tek ümidim burada idi, Ne- reye gider? Deli olacağım, Nejat büsbütün — şaşırmıştı. Fakat Bedriye hanımı teskin etmek için kendini toplıyarak: — Morak etmeyiniz, dedi, ço- cuk değil. Her halde bir yerde bir işi çıkmıştır. — Hiç bir işi çıkmaz. Bilmez miyim? Ne kadar merak edece- Bimi bilir. Her halde telefon e- derdi, Mutlaka basına bir şey geldi. No. 100 — Durunuz, — şimdi telâş etmeyiniz. şağtdriye hanım ağlamak üzere di Nejat, o saatte ne yapabile- ceğini bilmediği halde tekrar- ladı — Şimdi anlarız. Ne zaman çıktı evden? — Bu sabah. Annesi çağır. mıştı. Taksime, apartmana gel- di. Öğle yemeğini orada yemiş, t dörde doğru beraber çık- mışlar, — Vildanla mı? — Evet, Vildan onu arabasi- le kadıköy iskelesine bırakmış. Bedriye hanım kol saatine ba karal — Saat gimdi on ikiyi yir- mi geçiyor. Ortalarda yok. Ne oldu bu kıza? Bir kazaya mı uğradı? Nejat bir intihar ihtimalın. den de şüphelendiği için «Anne- siyle ne konuşmuşlar?» diya soracaktı. Fekat Selminin lasını büsbütüa telâslandırmı anlarız, mak için sormadı. Bedriye hanım ayağa kalktı: — Vildan da deli gibi oldu, dedi, biraz evvel onunla tele- fonda bir daha konuştum. Şinı- di beni bekliyor. O da polise te- lefon edecekti. İsterseniz bera- ber gidelim. — Hay hay.. Ben sizi fazih bekletmem. Leş dakika müsaa- de.. Nejat yatak odasına koşta ve süratle giyinmeğe başladı. Üç ihtimal görüyordu: Ya Sel- min bir kazaya uğramıştır; ya intihar etmiştir, yahut Vilda- nın bir oyununa kurbandır. Ka- zayı polisten anlamak zor de- ğildi. İntihar birkaç gün gizli kalabilirdi. Vildanın oyununa gelince.. Onun yalıdaki son na li bu şüpheyi kuvvetlendiriyor- du. Fakat <Deli gibi olmuş». Rol mü? Bu kadının hiç bir ge- yine inanılmaz. Bedriye hanımla sokağa çık- tıkları zaman Nejat sordu: — Bugün Vildanın Selmini öğle yemeğine niçin çağırdığını biliyor musunuz? — Sebebi yok. Göreceği gel- miş. Evvelâ bana telefon etti. Selmin de istedi. Keşki gönder- meseydim.. Çok tereddüt ct- tim, İçime doğmuş. — Yemekte ne konuştular acaba? — Şimdi öğreniri . Vildan- dan mi şüphe ediyorsunuz? A« man Allahım!.. - Bayılacağıra gimdi. Zihnim karma - karışık. Hiç bir şey düşünemiyorum. Öldürdü mü kızı? Bu kadın bu kadar canavar mı? Olamaz! — Hayır, öldürmez bir yere hapseder. — Niçin, bilmem. Düşünü- lürse sebebi bulunur, Nereye. . Meselâ.. İstinyedeki yalıya.. — Olamaz. Deli gibi — oldu Vildan. . — İnandınız demek! — Ne diyeyim? Aklım dur- du.. Kisa mesafe için bile, köşe- den bir taksiye atladılar. Kapıyı onlara Vildan aç'ı. Hakikaten bir deliden farkı yok tu. Saçları kabarmış, gözleri dı- şarı uğramıştı. - Bağırıyordu: — Her tarafa telefon ettim. Bir kaza falan yok. Çıldıraca- ğum, Demin bayıldım. Mustafa Aayılttı Kori lorun başında duran aş- çı gözleriyle tasdik ediyordu. Eğer Vildan yine rol yapıyor sa, Zafirin yerden göke kadar hakkı vardı Salona girdiler. Vildan yerin- de duramıyor, bir elinin tersi« ni avucuna vurarak bağırıyor- dü: — Ne oldu bu kıza, ne oldu? Kadıköy iskelesine kendim gö: türdüm onu? Sonra Nejada sordu: — Size hiç uğramadı mıt — Hayır. Bedriye hanım da Vildana sordi — Yemekte nasildı? Yorul- Mmuş, hastalanmış, bir yerde kal miş olmasın? Vildan yine bağırdı: — Hayır hayır! Çok iyi idi, çok neşeliydi. rkasında, duran aşçıya sor- du: — Değil mi Mustafa? — Evet, Sustular. Vildan bir koltuğa çöktü, başını arkaya salıverdi: — Aman Yarabbi!,. dedi ha tırıma ne fena şeyler geliyor! Nejat vo Bedriye hanım, a- yakta, katılaşmış bir halde, ona dikkatle bakıyorlardı. Selminin halası, eve bir kere daha telefon etmek için salon dan çıktı. Tam o anda Vildan, göz ucu ile Nejada baktı. «Sen görür- sün!» der gibi, içi tehdit — v: istihza dolu bir bakışı — vardı. Yahut Nejada öyle geldi. Vildan doğrulmuş, bütün dik- katiyle kapıya bakıyordu. Bedriye hanım içeri girdi: — Yok, dedi, gelmemiş Nejat gözlerini Vildandan a- yırmıyordu, Kadın yine kendi- ni koltuğa ve başını arkaya sa- hverdi, İniltili sesler — çıkarı- yordu. , Bedriye hanım, Nejada döne- rek: (Osvanu var) PR SA ; zuları Tarihe uymıyan iddialar olunların değil) kommünismi tel'in ettikleri ve onunla mücadeleyi yer'i vazifelerinin en mühimmi saydıkla- rı meydandadır. Böyle olunca, kom münizmle İslâm geriati görüşile mü- dele için ilâhiyat faktiltesinden ye- tiçecekleri beklemi yök - ur. Mücadele, ve irşad; mazide olduğu gibi hâlen mev Cut ve istikbalen mevcut olacaktır. Hiristiyan rubanilerine gıpta eyle- meğe mahal yok! Hamdullah beyin; doğru —olmak heysiyetile en güzel sözü; <Türk bal kında mevcut olan rüşdün irtica toh likesini ihtimal hâlinden müdafas tahzir dahi uzak- laştırdığır keyfiye Bu; bir intakı Hak'dır ve gerçek olanı da budur. Üst tarafı Ulus'un yazılarına kar- s. müdi Hak müdafa- aye müdabale etmemek - gerektiğin - den bana söz düşmez. Yalnın sözü- el gürasını a- latmağı da Tüzumlu bulmı dir. Hamdullah bey müta di üzere gü- zel konuşmuş, aralarında irtibat bu- lunmayan bâdiscleri ve bir — sıraya sokulmaması icabeden — şahsiyetleri birbirine karıştırarak ve kavuştura- rak çok şeyler söylemiştir. Şevahidi tarihtir, tarihe uymaz. Düvalar bit olamamıştır, gaye malüm olmaz, Hülâsası; yaz hitabet ve tatlı sohbettir. Ne yazıkki, balona benzer, hacmi büyüktür ama, içi koftur. Bir kadına otomobil çarptı, öldürdü Şotör idaresindeki 6796 Ş nit n ü şa - Hasköy yolunda sür'atle gider- ken bir kaldırımdan diğerine geç- mek istiyen Kasımpaşada Bayram öed ekak 18 Hümetdii çe L Dkler udinün TKkinA gö B Kir surette yaralanmasına sebep ol Ka kadın et Oklak ( Kadrkasy Ha Si EREE yarçl Ş buninik 'e Bd lra Slkane izaz Di n laer torgusunu müteakip tevkif edilmiş- Ahmedin Pirinç ihracı Bu seneki pirinç durumu İyi- dir, Hakiki istihsal belli olduk tan sonra —ihtiyaçtan fazlası — ihraç edilecektir. Ticaret ve Eko- nomi Bakanlığı henüz ihraç ka- rarını vermemişse de ileride mah sul durumu belli olduktan sonra ihraç edilecek malların listesine pirinç de ithal edilmiştir. c <ab | KISA HABERLER | B3 * Genç mötörü İle dün akşam 170 yahudi Hayfaya bareket etmiştir. * Vilâyet Şikâyet Bürosuna ku - ruluşundan düne kadar 302 şikâyet vaki olmuş, bunlardan 297 si netice lendirilmiştir. Şikâyetlerin yüzde 75 i belediyedendir. » Demokrat Parti Çeşmemeydanı Semtocağı başkanlığında Ocağımızın senelik kongresi 14 ey- lül 1949 çarşamba günü saat 20 de hane Refik Saydam caddesi Millet garinosunda yapılacaktır. * Vilâyet hâkem heyeti, dün oto tek- büs ve havagazı işçilerinin zan lifini incolemiştir. Heyet, yüzde 30 nisbetinde zammı etmiştir. * Vilâyet disiplin kurulu, lüyetle toplanmış, cozalı durumunü incele Kızılay derneği Kadıköy şu- htap gecesi önünmüzde- d besinin ki Cumartesi günü akşamı Suadi plâj gazinosunda yapılacaktır, kAkbIyIk D. P. ocağı İdare kuru- dundan: Ocağımızın senelik kongresi 24.9. 949 cumartesi günü — saat 20.30 da Akbıyık ocağı lokalinde yapılacağını vo sayın üyelerimizin teşriflerini ri- ca ederiz. * İleri Türk musikisi konservatu- varınm 16 Eylül cuma saat 18 de Beşiktaş Halk Partisi binasında, Ye- gâh faslı, Gerdaniye köçekçeler, tan bur solosu, kadın ve erkek soloları gibi zengin proğramlı konseri var- dır. * Silivrikapı Çelik Spor kulübün- den: 11.9,949 pazar günü sur haricin- deki Tokalimizde aktedilecek kongremiz ekseriyet gelmedii 18.9.949 pazar günü saat 10 da ay> 'ni yerde mezkür kongre aktedilecek- tir. * Türkiye Sanat Mektepleri me- zunları cemiyetinin neşir organı o- milerin Sesi> dergisinin münderecatla lan <Teknisiy 5 inci sayısı, sengin çıkmıştır. Fiatı 40 kuruştur. * Belediyo müfettişleri - tarafın- 'dan dün de bütün bölgelerde sıkı teftişler yapılmış 197 fırın kontrol rek 9 u cezaya çarptırılmış, ün, 2 ekmek ve 1 hamur ni almarak tahlile gönderilmiş 2 mek müsadere olunmuştur. Kamyon ve 1 — Akyazı Bolediyesine günü olan 8/9/949 günü talip ması 19 Eylül 949 pazartesi 10 gün uzatılmıştır. aittir, GEREEEEEEEMEM İsaaaaanaaAAAARARARRRAARARAAA ıfa anAANLAMAANAMAARAAAARARARR Akyazı Belediye Başkanlığından : otobüs ile bir kamyon açık arttırmaya 2 — Her türlü ilân, tellâl, pul ve 3 — Komisyon ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir, Bize büyük sanayi ve büyük ziraat lâzımdır İkinoi dünya — savaşından sonra harbe giren ve girmeyen, tahrip e- dilen ve edilmeyen memleketlerin he- mon hopsinde — zarurl İhtiyaç mad- delerinin fiatleri halkın gatın alma kabiliyetine göre Indiği halde bizde durmadan yükseliyor. İşbağına ge - den kabinelerin hiç biri bu yolda ba- şarı kazanmamış, hattâ yanlış tede birler. yüzünden menfi neticeler ab dik; Son defa Ticaret Odasının ya- yınladığı — İstatistikler bunu açıkla - maktadır. Önümüzdeki kış mevsiminde — ge- Çim zorluğunun artacağına şüphesiz nazarlle bakılıyor; parti münakaşa - darı, karşılıklı tahditler ve Ithamlar hastalığın İlâcı değildir. Çöyrek asır emak verdiğimiz, par- dak vaadiorle güya — teklimüi ettir « meğo çalıştığımız. yerli sanayi, ihti yaçlarımızı karşılamaktar çok uzak: ftır. Kullandığımız aşyanın hangisl baksak yüzde doksanı ecnebi. dam- N taşıyor. Ziraat memleketi ol- dUĞğUMUZU adetâ İftiharla haykırıı ken ekmeğimizi bile Kanadadan, A- merikadan, Irak'tan veya salr mem- deketlerden temin zorunda — kalıyo - ruz. Bu hâle son vermek imkânsız mi dir? Hükümet gerçekten anlayışlı bilgili, uzağı gören, mutahassıs kim- selerden ibaret olursa elbet müm - kündür. Dikkat edersek — her di sında kabineye dahil olanların, şö) le böyle 70 - 80 kişinin arasından seçildiğini görürüz; işbaşına gelen ler aşağı yukarı hep ayni şahıslar - dır. Meclisin dışındaki nioe ilim ve fen adamlarımızdan, nice mutahassız larımızdan istifadeye — kanunlarımız imkân vermiyor; zira Bakan olmak için Milletvekili olmak lâzımdır. İş- derin iyi gitmemesinin sebeplerinden biri budur Diğer tedbirlerin — başı boydaki sanayi ve ziraati himaye mekle beraber büyük ölçüde sanayi /© ziraati daha çok desteklemek ge- lliyor. Küçük sanayi ve ziraat mah- sullerinde maliyet fiatleri yüksektir ; muayyen dereceden aşağı — indirmek İmkânı yoktur. Büyük makine kuvveti daha ta- sarrufla çalışır; zira küçük bir ma- kineden on Mmisll hazla çalışan bir. makinenin kıymeti ön kat fazla madığı gibi on misli kömüre veya sa ir yakıt maddesine — ihtiyaç ar: mez. Bir buhar beygiri ortalama atte meselâ 150 - 200 kuruş değe- rinde kömür yaktığı halde bu istih- lâkin büyük sanaylde 40 - 50, bazan 10 - 15 kuruşa indiği hesap edilmiş- tir. On küçük müossesenin yaptığı işi yapan fabrikada on muhasibe, on kasadara, on müdüre Ihtiyaç — yok - tur. Keza bu fabrika on misli yer IsBal etmediği gibi binanın inşası da on misline mal olmaz. Aydınlatma, istlma, temizlik, reklam vesair mas- rafların da her letihsal parçası üze. rine daha az Tsabet ettiği görütmüş- tür. Sanayi için böyle olduğu Bgibi zira- at için de böyledir. Artık ziraat de bir nevi büyük sanayi hâline gelmiş- tir; ucuz giyinmek, ucuz yemek, u- Cuz ve rahat yaşamak, yabancılara muhtaç olmamak, yurdumuzü. tehli- kelerden korumak büyük sanayi ve büyük ziraatle mümkündür. — Hal . bukİ, bizde tatbik edilmekte — olan muamele vergisi büyük sanayi ku - rulmasına engeldir; birçok müteşeb- bisler bu vergi yüzünden ve küçük atolyolere rekabet edamadiklerinden müesseselerini parçalamakta; — mall- yet fiatleri yükselmektedir. Kadircan KAFLI Fasulye satışları Yunanistandan İzmir piyasası- na verilen bir haberde Yunanlı- ların 1949 mahsulü fasulyadan Eylül içinde teslim 1000 ton s4- tın alacakları bildirilmektedir. Yunanlıların 1949 mahsulünden almağı kararlaştırdıkları 1000 ton fasulyenin satış fiatı 164 - 169 dolar arasındadır. Bir Tiva» yete göre de bu miktar İstanbul tacirleri tarafından kapatılmış- tır. Halbuki tacirlerin evveice sattıkları mallardan dolayı Yu- nanlılardan çok miktarda alacak- ları vardır. Piyasa para darlığı içinde kıvranmaktadır. Alacaklı tacirlerin bugüzlerde Ticaret ve Ekonomi Bakanlığına müraca- atları beklenmektedir. Diğer ta« raftan Fransaya da fasulye sa- tılbilecek vaziyet elde edilmiş- tir. Dünkü yangınlar Bant 10.30 » doğru Kadıköş Müs bürdar caddesi Güneşli buhçe soka- gada Letter adında birisinin ç Katlı evinin ikinci kat kiracısı Ef- timya kendi katında mumla kitap ararken dolaptaki kitapların tutuş- masından yangın çıkmış kitaplar ve evin bir kısım eşyası yandıktan son a itfaiyenin müdahalosile söndürül müştür. Dün akşam saat 18.30 a doğru Boyoğlunda Tepebaşı geçidinde Kla» ya'nın sahip olduğu 6 katlı hanın zemin katında çanta boya ve tümir atölyesinde sigara yakıldıktan sonra atılan kibritle bir yangın çıkmış bir kısım saat ve naylon çantalar yan- dıktan sonra söndürülmüştür. otobüs satışı sanaa # K esasnananan ait evvelce evsafı hün edilen bir çıkarılmış ise de ihale zuhur etmediğinden ikinci arttır- Bgünü saat 15 de yapılmak üÜzere salr masraflar alıcı 8/9/949

Bu sayıdan diğer sayfalar: