— 39 — Hiç unutmam sıcak bir yaz günü yanyana Bettina Bettina ile işlerimin çnk aksi gittiği bir zamanda — tanışmış - tım, Bu harikulâde güzel kız, o tarihte pansiyon kaldığım evin #alonüna bir nisan akşamı, an - sızın girivermişti. Bön, salonda yanan biricik lâmbanın altında oturmuş kitap okuyordum. Şu muhakkak ki, Bettini keskin bir nevi gehvet KRokusu 'arak İnsanın — teneffüsünü güçleştiren dilberlerden biriydi. Ben umumiyetle. kitap oküdu- ğum zaman salondan içeri girip gçıkanların farkına — varmazken, bu sefer, gayri ihtiyari başımı kaldırmış ve dünyanın en cana yakın bir kızile gözgöze gelmiş- tim. Bettina'nın küçük bir göğ- sü, yuvarlak ve taşkın kalçaları vardı, Onun fazla çocuk doğur- mağa müsait bir bünyeye sahip olduğu duruşundan belliydi. He nüz 19 yaşındaydı. Yüzü, bir ilâhenin yüzü kadar saf ve te- mizdi. İnsan, onun elâ gözleri- ne dalınca, Hans Sachs'ın bah- settiği ekilisede bir Meryem na, pençerede sevimli bir mâbı de ve yatakta bir şeytan oli sını bilen» kadınlardan birinin huzurunda bulunduğuna derhal inanırdı, Bettina, hayatımın istikame- tini değiştirebilecek tipte bir kız olduğu için onunla derhal tanış mak istedim. Salondan içeriye girdiğini görünce, lâübali bir ta- vır takınarak ayağa — kalktım. Bettina'yı baştan aşağı süzerek ftok bir sesle sordum: — Burada ne arıyorsunuz? Sesimdeki ciddiyet onu kor- kutmuştu. Etrafına ürkek ür- kek bakındıktan sonra bana dö- ni — Bir kadımı beklemek üze- re buraya geldim dedi. Bettina'nın altın sesinde, kal- bi burkan bir titreyiş vardı. Bek lediği kadın gelince, kendisinden randevu almağa muvaffak ol - dum. , burjuva bir mahallede oturuyordu. Babası, — yuvarlak çehreli, mânasız; fakat çok İd- dialı bir tacirdi. Halbu ki, an - nesi, yaşına rağmen hâlâ gü- zelliğini muhafaza eden eski bir artistti. Daha ilk nazarda, Bet- tina'ya gönül verdiğimi anladı. Bim için onu elde etmeğe ka- Tar verdim. Bettina'nın anne ve babası, kızlarile gezmeme mü- #nade ediyorlardı. Öyle sanıyo - vum ki, onlar; benim ne ciddi bir talip, ne de tehlikeli bir ho- varda olmadığımı düşünerek bu rıza gösteriyorlardı. Halbu yanılıyorlardı, İnad, zekâ ve i arzunun her mes'eleyi Halledebileceğinin farkında de- Billerdi, Az zamanda Bettina'da, her- keşe nasip olmayan edebi bir istidat bulunduğunu keşfettim 've içli şiirler okumak suretile onun kalbini çeleceğime kana- at getirdim. Hiç unutmam, sıcak bir yaz günüydü. Birlikte, yanyana bir Sıraya oturmuştuk. Ona Petrar- güs'den dokumaklı giirler oku - yordüm. Yüzüne dikkatl6 'bakın Ca, Sessiz sessiz ağladığını gör- düm. Dudaklarımız kendilikle - rinden birleşmişlerdi. Kollarım- da sıktığım bu taze genç kız vü- cudunun derimi yaktığın his- zediyordum. Bettina'nın öpücü - ğü, atılgan, sıcak ve şehvetliydi. Fakat benimki kadar ihtirasla yoğurulu değildi. Benden önce hayatına hiç bir erkek girmiş olmadığı için dudakları, vücudu- u sarsan behimi arzulara - bir set çekemiyorlardı. Ben bu güzel endamlı kızı se viyor, onunla evlenmek istiyor- dum. O yanımda oldı müd - detçe, bütün ga gerçek- leıüme:im a“ıvıyı yeni bir. kanidim. Bir ııııııı dayanamayıp onu belin - Gün, uracak giydi Kulüfnz ura ulağına DaEA ne kadar güzel kızsın Gülümseyerek cevap verdi: Çeviren: Nâzım Kemal — Bilmem ki, bu iltifatınızda #amimt misiniz? Ona, aşkımı itiraf ettikten son ra: — Betti baban beni ekmeğini kazanmak tan üciz bir zavallı adam Bsanı- yor, Oular, südece perişan kı- Yafetime bakıyor, kafamda kay naşan bir takım projeleri göre- miyorlar. Halbu ki, ben, on yıl içinde Avrupanın en mühim damı olacağıma ve yirmi yıl z fında da bütün dünyaya hük medeceğime kani bulunuyorum.. Bettina, bütün bu sözlerimi, böbürlenen bir adamın saçmala- rı farzederek gülüyordu. — Pa- kat o kadar dostça, o kadar ca-| na yalın ve sevimli bir tarzda gülüyordu Ki, alevlenen öfkem derhal sönüvermişti. Bununla beraber saf aşkımı isbat et maksadile onu odama Tahminimin hilâfına olarak dü- veti kabul etti. Kendimi büyük bir saadete erişmiş sanıyor; fa- kat ona dokunup dokunmamak hususunda tereddüt içinde kr ranıyordum. O herhalde, odama gelmeğe razı olmanın ne ifade ettiğini biliyordu. Ancak ben o- nu çıldırasıya seviyordum. Bu yüzden onun bekâretine saygı Böstermeğe karar verdim. Bettina her türlü fedakârlığa hazır bir haldeydi, küçük, ka- ranlık odamda, onu, dudakla - Tımdan kan gelinceye kadar öp- tüm. Aramızdaki bütün hissi ma bir sırada ilk verdiğim kararı hâtırladım. Yine eski sözlerimi tekrarlıyarak ona: — Bettina, dedim, annen ve baban, benim bir kadını geçii diremiyecek kadar fakir bir san' atkâr olduğumu zannediyorlar. Bu yüzden, seni istemeğe kalkar sam, budalalık etmiş - olurum. Onların vereceği . menfi cevap, benim haysiyetimi zedeleyip 3- ramızdaki münasebeti bozabilir. Daha evvelce de söylemiştim: Seni bütün kadınların en güz. li buluyor, seninle evlenmek is- tiyorum. Fakat kafamda tasar- ladığım projeler — gerçekleştik - ten; hayatı bir hesap cetveli den ibaret gören baban ve in- sanlarm kıymetini, sahip olduk ları ropların adedine göre-ölçen annen “bana İnandıktan sonra. Anlıyor musun? © âna kadar ihtiraslı dakika- lar geçireceğini uman Bettina, uğradığı: hayâl — kırıklığını ört bas etmek endişesile, dudaklı rıni acı bir İstihza ile bükerek homurdandı: — Bütün bu sözlerle neyi an- latmak istiyorsunuz, faziletli a- dam? Bettina'nın altın gözlerinde, kine benzeyen bir alev yanıyor- du. Acaba o, kendisinden hoş- lanmadığım zehabına mı kapil - mıştı? Bunun Üüzerine derhal söze a- tıldım: — Rica ederim Bettina, de - dim. Bana yalnız iki yıl müsaa- de et. Bu müddet zarfında ken- dime öyle bir istikbal yapaca - ğım ki, ne annen ne de baban benden artık utanmayacaklar... İşte biz, o zaman evleniriz... Bettina'nın yüzünde, anlaşıl- maz bir ifade belirmişti. Yıllardan sonra bugün, onun aklından nelerin geçmiş oldu - ğunu, hâlâ kendi kendime soru- yorum. Bettinanın her zaman pek canlı ve müteharrik duran yüzüne, dürüst ve kayıtsız - bir mâünâ sinmişti. Fakat söylediği sözler düşüncelerime o kadar te vafuk ediyordu - ki, çehresinin muamma dolu müstehzi hatları- Di unutmuştum. Bir aralık Bet- tina bana doğru dönüp sâkin bir eda ile; — Seni çok iyi anlıyorum, de- di. Seninle mutabıkım. | | a, dedim, annen ve| - İlerine göre tâdil edi Muamele vergisinden ümit yok Defterdarlıktaki komisyonda sanayici bulunmadığından müsbet bir netice almacağı | zan edilmiyor | | Bir müddottenberi İstanbul Dof | | terdarının başkanlığı altanda mun- - İmelo wergisini tâdil etmek üzere ya pilan toplantılar çıkmaza - girmiştir. | |Kom yonda, ekseriyeti maliyecilerde bulundurmak üzere garip bir seçim apılmış Ve muamelo vergisi mevsuu sanayicilerir olduğu ve şikâyetler onlar tarafından yapıldığı halde ma- «ef komisyona hiğ sanayici alın- İremıne. -Bu iubarla katilayonun mosaisinden müsbet bir netice alına- miyacağı anlaşılmıştir. .Evvelco ver- Kinin tâdili için müracantta bulunan | vergi şekli kendi. istok sanayiciler, irse hem varida- | fan artacağını ve hem de — bugünkü | haksızlıkların ” önleneceğini İleri sür | müşlerdi. Komiayonda, bu talebi ile- fi süren sanayicilerden kimse bulun madığından alınacak kararların sa- naşicileri memnun bırakmıyacağı ta- | bildir. Her ne kadar — toplanılar, bir ay daha uzayacakaa da ümitli bir sonuç alınamıyacaktır. İşçileri yaralayan Tanaş, hüküm giydi Bir müddet evvel Dolmabahçeden geçerken idare ettiği — otomobil ile iki işçiyo çarparak ağır surette ya- | ralanmalarına ve bunlardan birisinin ölümüne sebap olmaktan sanık şoför | Tanaş, 1 inci ğar cezada dün spna eren muhakemesi sonunda 2 yıl ağır | hapso ve 200 lira para cezasına n küm edilmiştir. Fahrettin Kerim'in Avrupa seyahati Ordinaryüs profesör Pathrettin Ko- | rim Gökay bugün, bir buçuk ây ka- dar sürecek 'olan bir Avrı tine çıkacaktır. Muhtelif e | ki toplantılara iştirâk olan | Fahrettin Kerim Gökay seyahati et Tafında bir müharririmize şu iza t vermiştir lerde arın Avrupa seyahatine çıkı- İyorum. Evvelâ Cenevreyo ak, geçen seno üza seçilmiy oldu- ğüm <Dünyd Akıl sağlığı federas 'nu ve asanble> içtimaında bulunaca- im.'Ba ayın 18 inde yapılacak ola bu. içtimadan #onra Fransaya geçe- | 'cek ve Parise uğrıyacağım. Pariste eylülün birinde. <Milletlerarası sinir bastalıkları kongresi> yapılacağın - dan bu toplantıya katılaçağım. Ey- lülün 12 sinde,yine, Parizte yapılacak #İçki düşmanları konseyi> nde bulun İduktan sonra yurda döneceğim.> Ağaçtan düştü, öldü Yeniköyde Köybaşı caddesi 147 nu maralı yalıda bahçıvan Carullah Ö- demiş bahçedeki uğaçları budarken düşmüş ve ağış yaralanmıştır. Kaza n hastahasine kaldı- sirfaz sonra orada ölmüş | | Diğer taraftan Feriköyde Bulanık- dere sokağında 18 mumarada oturan Balih kızı 8 yaşında Gülper bahçede- ki kuyuya düşmüş boğulmak — üzere iken kurtarılmıştır. Karazede Şi pocuk hastahanesine yatırılmıştır. Kıbrıslı öğretmenlere çay verildi Şehrimizde misafir bulunan Kıb- rıslı Türk öğretmenler, dün Arkoo- doji, Hitit, Topkapı müzesini gez- mişlerdir. Öğretmenlere üğleden “sonra 'Tak- sim Belediyo gazinosunda Muallim- ler Birliği tarafından bir çı tip edilmiştir. Çayda konservatuvar sanatkârlarından Akile Artun bir kon ser. vermiştir. Vetalılar yemeğ Vefa Lisesinden Yetişenler Cemi- yetinin tertip ettiği <yemekli ve danslı mehtap gecesir 13 ağustos cuma günü saat 19 dan 1 e kadar (Devamı Var) Florya plüj gazinosunda yapılacak- tır. BUYUR AŞK ROMANI Yazan : SERVER BEDI — Kâfi değil, Vildan hanım, Vildan hanım, ah, bilemezsiniz, ne kadar korkunçtur 0. — Korkunç? — Kelime azdır bile, Tanımı- yorsunuz onu. — Tanıtınız bana, — Hayır. Müâzur görünüz.. Ben size yalnız Selmin'in çok fena bir halde olduğunu tek - rar hâtırlatmak ihtiyacını duyu yorum. Bu yaz onu halası yanı- Da alacak ve Adaya götürecek. Ne faydası var? Selmin ağır a- ğır intihar ediyor. Buna başka 'ne isim verilebilir? Yemiyor, iç- iyor, tedavi edilmek istemi - yor, konuşmuyor. Nejad ayağa kalktı. Ellerini cebine koydu. Bir iki adım yürü dü, durdu, başını önüne eğerek düşündü. Selmini kurtarmağa karar vermesi veya Nerimam >müphem vüitlerle savması lâ- zumdı. ır, kurtaracaktı. Kıza doğru yürüdü ve önün- de durdu: — Dinleyiniz! dedi, bu mese- leyi beraber halledeceğiz. Bana yardım edeceksiniz, Büyük bir ümitle gözleri par- liyan Neriman sıçrıyarak doğ- ruldu: — Hanırım! dedi. — Pek güzel, Eminim. Şimdi, eve gidip Selmini görünce, ona, benim kendisi hakkında pek çok geyler sorduğumu söyliyecek: niz. Sıhhatine ve saadetine karşı eksiniz. Beni nu düşündüğümi niz. Onu sık sık göremediğim 1- çin üzüldüğümü söyliyeceksiniz, Neriman yine sıçradı ve ne- geli bir sesle bağırdı: — Ah, ne güzel, ne güzel! Ne kadar sevinecek bilseniz... Ne kadar sevinecek!... Birden- bire hali de — İşt A bize bu lâzım, İçine dü ümitsizlikten o- nu kurtarmalıyız. Neriman iki elini birden uzat- tız — Ah, ah, dedi, size çok te- gekkür ederim, Selmini düşün. No. 60 dükçe, bilseniz ne kadar sevini- yorum, Gözlerim yaşarıyor. Ne kadar alicenapsınız! — Selmine karşı bu kadar Ba- mimi dostluk ve bağlılık hisleri ne sahip olduğunuz için asıl si- zin vefakârlığınıza ben hayra - nım, — Bu pek tabil bir şey. O be- nim arkadaşım, Fakat siz... — Emin olunuz ki ben de sa- mimiyim, Selmine karşı lâkayt değilim asla, Onu yaşatmak ve bahtiyar etmek için her şeyi yapmağa hazırım. İçimden böy- le geliyor. Lâyıktır o, Nejad biraz durduktan sonra devam eti — Şimdi, bakınız, bunları 0- na söyledikten sonra, diyeceksi- niz ki, ben onun kendi sıhhati- ni ihmal etmesinden çok müte- essirim. Kendisine bakması lâ- zımdır. Ve eğer bakarsa, kısa bir zamanda düzelecek ve eski haline gelecektir. Onun bu yaz, halasile birlikte, Büyükadada oturması çok münasip olur, O zaman ben de kendisini orada |tar. Öğrendiğimi |hükümete müra İrolü oynayan bir YENİ G erek Kur'an teroümesi hakkında, gerek ondan evvel «Yeni Sabah» da çıkan ya- ilarım münasebetile okuyucula- ımdan çok kere mektuplar. ge- lir. Bunlardan bir kısmı; tevec- cühlerini açıklamaktadır, bir kıs- mı da bazı sualler sormaktadır. Birincilere iltifatlı lere müteakip yazılarımda ta- mamlayıcı mevzuları bana h Vazifemi burada ye- Bir takımı ise, tiriyorum. atıma karşı türlü itirazlar- da bulunanlardır ki, - fikirleri: uygun düşmese bile — şazılarımı dikkatle takip etmeleri, mukabil nançlarıı k irmeleri bakımından, A imza koymamaları zahm lerini kar miyorum. nezaketle bi mektupları a rağmen, İkün ci Bll Bunlardan adini, açık- lamayan bir sayın zat, Kur'an İtercümesi — bahsinde sözü geçen | yedi askı - Muallakatı Sebi'» 1 İCevdet Paşa gibi benim de Ekmek 600 grama çıkarılacak Fırıncıların isteği üzerine belediye ekmekleri 600 grama çıkarmayı ve yan: fırancala şeklinde pişirtmeyi düşün. mektedir. Bu Tükdirde ekmek fistarı 25 ka-| ruşa yükssltilecektir. “Belediye, ek- | meklerin bonuk çıkmasındaa kendisi | ai mesül tutmamaktadır. — Bensen Ticaret Bakanlığının tesbit ettiği | undan, bundan daha iyi ekmek çık masına imkân olmadığı anlaşılmış- o göre, belediye Ka- nada buğdaylarının gelmesi üzerin n Melelminle ekmeğin. sizab m. masdi ikinci bir sebep olarak da İstanbula cenup buğdayımın gönde rilmesi th b ıdan ekmeğin daba beyaz çıka- | ae samlmekledir. Buğday işinde mutavassıt mı var? Tür. ilmektedir. Pola Kanadadan buğday ithalinde kiyo ile Kanuda arasında mutavassıt bir milyon lira komisyon ücreti veril- di söylenmektadir. doğrudan doğ örile balletmeyip iş görmesi ha A “israrla Hükümetin, rüya ticaret at do bir mütavassi retle karşılanmıştır. Yeni Vahler hareket ediyorlar Malatya Caliliğine töyün edilen çe ki belediye reis myavinlerinden Bait Kiçük pazartosj günti , yeni vakilpei başına hareket edecektir. Said Koçal in yerine tâyiğ olunan Nocati Çiller, (© dün sabahtan itibaren vazifesine baş | lamıştır. Gaziantep vekil valiliğine t dilen İhsan Ecemiş de dün şehrimiz- den ayrılmıştır. Antalya valisi İşmail Hakkı Bay- | kal izo salı günü Antalyaya harekot edecektir. Muhtar Acar 10 ağustos- | ta Tarı vapuru ile Sinoba gidecek- | tir. Belediye reis muavini Muhtar Acar'dan reis muavinliğ dar muavinlerinden Su belediyeye gelerek arkadaşlarile bir müddet görüşmüş- tür. Suat Kutat, vazifesine başlıyacaktır. Darüşşatakalıların eğlencesi Yeti bu işi ediyo defier dün açılan / Bo dil Kutat efi ve mosai he tayin pazartesi günü yeni Darüşsafakadan İyetinin tertip ettiği eğlence geco- | Si yarın akşam saat 20 den sabaha | kadur Büyükada Yürükali plâj gı nosunda yapılacaktır. Edebıyat Fakültesi öğrencilerinin seyahati ı Fakültesi 'den 25 kişilik bir grup L vo dolaylarına bir gezi tertip | etmiştir. Bir hafta İzmirde kalacak olan grup, Efes, Bergama ve Agara harabelerile İsmir fuarımı gezecek- t İreylediği mecmuadır. Şark kültü- İismile 10924 te Mısır'da bastırdı SABARN ’Muqllakqiı Sebı M. Raif I v lış anlamış bulunduğumu, bunla- rın Kâbeye asılmış gürler dima- yıp sadeco kadınların boyunları - na taktıkları eşlir gerdanlıkları» ndan ibaret olduğunu iddia eyli- yor! Cevdet Paşa; Son asırın bü- yük bir allamesidir. «Yanlışlık» da olaa onunla mutabık kalmak; elbette geref vericidir ama, sayın okuyucum yanılıyor. Türkçe ve Arapça ana mehazlar; bizi teyit eylemektedir. Bunlardan — biri meşhür hoca Hayret efendi met- İhumun «Sükı z l di B di di kkaz»> ismile neş-| b ründeki kifayeti söz götüreme - yecek olan rahmetli üstad; <Mu- İallakatı Sebi'» n Kübeye asılmı yedi kaside olduğunu beyan ve'galine istinat eyleyen benim tah- izah eylemektedir. Bir - diğeri; İkikatımda tashihimi — icabettirir dâbiyetli ülimlerden Mehmed | bir cihet kalmamış oluyor demek- Fehmi'nin Darülfünün fakültesinde verdiği Arap edebi- yatı tarihi derslerinin cahiliye devrini ele alan kitabıdır. 1917 e basılmıştır. Bu eserin 658 ve müteakip sahifeleri (Ebu Zey Mu- hammed) in «Cemhereti larab> adındaki büyük edebiyat arihinden caklen — şunları kay deylemektedir: «Muallakatı Sebi' sek tabakasındandır. Bunlar lirik, Iyrige, hem epik, epi dir. Bir kaside; umumun - takdir ve tasvibini kazandıktan. - sonra altın suyu ile yahut sırına ile | ekli kumaş Üzerine — yazılarak Kâbenin dwarlarına asılır ve bu g yi Jati he bi y ni d t ederek ekmek |süretle neşrolunurdu. Munilaka a tı Sebi', de işte bu suretle K beye asılmıştı |da dalferidde Mes'udi ile İbni lâ Haldün ve İbni Raşik de böyle olduğunu tekrar etmektedirler.. Çok noktalarda olduğu gibi|hi bu meyzuda dahi hatâya düş daha doğrusu dayandığı Türkçı n, kaynaklar; kendisini yanılmağa |le sevkeden muarızıma; bir me'haz|t daha göstereyim: Medeniyeti lâmiye tarihi müellifi Corci Ze dan; islâm tarih ve edebiyatı Söyle dursun, cevap vermek kül- bahsında en ifimat -olunur cihet- | fetini yüklenmesi dahi - islânı- lugatalarabiye» |Jik görüşile zul, insanlık bakımın- tir. Onun <Adabi 1 ği 676 sahifelik kitabının — (95) ve” (96) ancı sahifclerinde, bazı müsteşrikler tarafından mualla- katın Kâbeye asılmamış — bulun- dukları hakkındaki rivayetlerini «zaif> bulduktan sonra yukarıda z verilen izahatı tekrarlamakta, İmrülkays, Nâbiğa, Züheş tere, Tarafe, Alkame ve A'şâ'nın kasideleri Kâbeye asılmış bulun- duğunu tekit - eylemektedir. E- ğani, Mucemalüdebâ, Alşiir val arâ,.... “vestir. mühim .c: di | Muallakat şerhletinde ve adı ge-|reketlerini tayin suretinde bildir. a Kur' .ımkcrim'ın nüzulile bu yüksek giir âbideterinin sönüklü- g ilâ jl k sö- |t mahküm kaldığına, ondak Bi uslüp ile hiç bir mahif zünün ölçülemiyeceğine yakin hâ-| il sıl olduğuna şu kısa fıkra ile bir| |. kere daha işaret eylemek iste- le rim: Lebid bin Rebia, islüma d: hil olduktan sonra ikinci halife raanına yetişebilmiş büyük rdir. Hazreti Ömer; Küfe vülisi |münzel ve siyre vasıtasile «Lebids den (dir. İki kabın (yüni, mushafın) | bir inşad etmesini istiyor, |içinde mektuptur. Bir «Kül> dür.| airliğine yetişilmez ir di Tek kelimen k harfi bile de — «Bakare süresi nâzil olduk-İğiştirilemez. Tefrik ve — intihap tan sonra, ondaki edebi ve mâ-'suretile yeni bir tercüme Kur'an- nevi erişilmezlik karşısında — bi-|da yapılamaz. Kul'un hâlik ke- zim söyleyecek gürimiz kalmadı!'» |yamında tasarruf, ve tâdile hakkı Cevabını veriyor. (Bak: Elga- yoktur. Dünyada böyle bir şeri- ni - cild 14, sahife, 97). Bu ka-|at dahi mevcut değildir. Olanca dar izahatı kâfi, buluyor, gaze - tahrifatma rağmen, İsevi ve Mu- sütunlarını dah fazla — harcamak — istemiyorum. |h Şimdi, sayın muarızımı ve isti -| f nat eylediği zâtı (?) yanlışlığa |1: sevkeden noktayı da arzedeyim: |f Muallakatı Sebi'e başka isi ler de verilmiştir. Bilindiği üzere Arapça; lügatları, tâbirleri, mü- teradifleri çok zengin bir dildir. |h tenin hesaplı tir. bazı bazı görebilirim. — Ah, ne iyi olur! — Evet, fakat bir doktora git mesi şarttır. Ben şimdi tanıdı- ğım dahiliyecilerden birine bir kart yazacağım. Ona gidecek ve kendisini gösterecek. Onun söy lediklerini harfi harfine yapa- cak, İâçlarını alacak, İyi ye- mek yemeğe çalışacak. » Siz isterseniz bunları yapar, — Tamam, Şimdi mühim bir nokta daha. Annesinden hasta- lığını gizlemiyecek, Hattâ be- nim hatırım için hastalığını e- na çok mübalâgalı anlatacak, Yâni ona biraz rol yapıp daha fazla hasta görünmeğe çalışa- cak, Bunu bu akşamdan iti n yapması lâzım, Neriman düşündü: — Bilmem ki, dedi, yapar mı? Yaparsa şayet, annesinin Üze- rinde ne tesiri olur, onu da bil- mem, — Biz lâtfen beni dinleyiniz. Selminin bütün bu söyledikleri- mi yapması lâzımdır. — Tabii, vildan hanıma siz- den hiç bahsetmiyecek değil mi? — Hayır, Zaten, bilirsiniz ki, bahsetmez o. Biz Doğru, Hiç, Fakat.. onu görmek istemez misiniz? Buraya birkere uğrasa olmaz mı? — Hayır Neriman hanım, Be- ni görünce çok heyecanlanıyor. Bir mefhumun türlü isimlerle ad- intihap ——— ——— ——— Şimdi onun ruhu gizli bir gale- yan halinde. Süküna muhtaç. Kendine biraz baksın, ondan son ra görüşeceğiz tabii. Ben de çok istiyorum bunu. Emin olunuz ki ona karşı bu alâkam bir merha- metten ibaret değildir . Nejad biraz düşündü ve dedi ki: — Zennederim ki çok sever. — Aman, ne kendi mi söyledi? Bayılır güle. — Öyle tahmin ettim, Şimdi sizinle çıkarız. Ben ona bir kaç gül yollarım. Lütfen siz göt Türsünüz. Tabil, annesi bu çekleri benim gönderdiğimi bil- m e sizin hediyeniz ol- duğunu zannetsin. Aman ne güzel! Çıldıra - cak sevincinden Selmin. Neriman ayağa kalkıyordu. Nejad mâni oldu Oturunuz, dedi, daha bit- Ona bütün bunları söyl- bazı şüpheler tereddütler geçirebilir. İşte aman siz, bütün kuvvetimle nim samimi olduğumu kendi- ©- gülleci biliyorsunuz, medi, yeceğiniz zaman, sine temin ve telkin edeceksl- niz. üphesiz, güphesiz... F: ejad bey, siz ona en bü- ümidi veriyorsunuz. Günün birinde Nejad onun sözlünü kesti: — Hayır, dedi, size şerefimle temin ederim ki, bütün bu söz ri ben onu avutmak için söyle- medim, En büyük neticeyi ka- Yazan: dığı da vardır. Muallakata; maadı dir, sıldığını İstidlâl eylemiştir. Hal- |f, Hi |mes' yok idi. Şu halde onlara ve em- edebiyat İtir. fendimize ve neseplerine ve Pey- mürgid değilim, rin en yük- (kükümleri anlatmağa İtapta İtalyan bir müsteşrik boz- | masının islâmusül, :Marı çoktan verilmiş, ilmi görü! dan tenezzüldür. isli enmemele , An- z Dü ie z hakkında hayatmda hürmet “ve memiatırıda dün “ve |mun tatbiki içindir. Bu -sebeple, inkârlarım ikrar eyliyenlerin; ge- erlejride kalah islâmlar'için hattı ha- bir|tirmiş bulunacakları da dikkate lük eden tarafları terkolunma geri Kalan tulmasına ise, gitme a- İmaklen asla cevaz yoktur. Kur'ar ikmal eylemiştir. bi duğundan dolayı kitabi keriminde hiç bir tebeddül, tağyir, nakil ve yapılamayacağına inan- islâm Kıılturu OGAN andırıldığı çoktur. Yahut çeşitli fasıflara göre ayrı isimler takıl- Bundan ötürü, mücemherat, — mü- ehhebat, meşubat,... vesair isim ler dahi verilmiş idi. Bunlardan Muallakata — Eisummut lenilirdi. Suramut; sınıt'ın ceml- simt ise <gerdanlık> müna- unadır. İşte; K. H. yi yanlışlığa ügüren bu nokta olmuş ve ger- | lanlık mefhumundan boyuna a-| buki, hiç de öyle değildir. Yok-| , ne Cevdet Paşa, ne Hoca tin bu kadar basit bir lede yanılmalarına ihtimal Muarızımın; Resül Ekrem e- mberliklerine itirazlarile Vahy i-inkârlarına gelince: Lâfların- | a ne akıllı bir kaymet, ne de ta- | ihi bir delâlet vardır. Sadece in- dardır. Ben; her ferdi hak dine üvet vazifesini yüklenmiş — bir tarihi ve şer'i iğraşan deri hak Arlarından ir muharririm. Fik oluna sokmak ve in aydırmak bana düşmı Böyle olmakla beraber igurası- 1 işaret eylemek dahi lüzumlü-. lur: “Onun bağlamıp — kandıkları dece müfteriyat ve yalanlardır. | Hüseyin Cahit Yalçın tarafın- an dilimize çevrilmiş olan «l: m taribi> adlı gayri islâmi ki- din ve tari ine karşı tahrifat ve tarizattan barettir. Dini bakımdan tevap e de hiç bir değer taşımayan if- iralardır: İslâm adı taşıyan hiç ir ferdin bu misullü kür eviyata inanmak zden olmayan- elbette bize rahmet okuya: değillerdir. Öyleler; elbette mı beğenmez, ama onların be- den Ve söylenmeler İen imanimiza ve iz'anımıza da zarar gelemez. — Bilindiği üzere dman> kalbin tasdikinden iba - ikrar 'eden üsütü İslâs kâfi en şairlere ait matbu divanlar- bir faideyi önceden tahakkuk et- da ayni tafsilâtı bulmak ve çok Müsteşriklerin kitaplarından lal dahi böyle olduğunu anlgınak ka- |( lınmağa gereklidir. Muarızımın; dil Türkçe, din Türkçedir. Kur'- ın rivayetlere, kıssalara taal- r tercüme olunup on- kılınmalı ve öylece | elâvet edilmeli) sözlerine karsı| tiza eden cevaplar, ilmi me'haz lara istinaden verilmiştir. Ayet- erin bir «asri seçim> e tâbi tu- , hoşlarına gitse de yine ilmen aklen ve arla namaz mütevatir nazan ilâhi evilerin ahdi atik ve cedit nus - alarında bile bu şekilde bir re- 'ormculuk (!) yapılmış değildir. | slâm dini; bütün dinlerde — re- 'orm yapmış ve dini itmam ve Allahü Taalâ, yuruyor'l1' ve öyle buyur yle bü bul ederek, bekliyerek, İstiye- rek söyledim. Yâni onunla haya tımı birleştirmek emelindeyim. Bu kararım kat'idir. Yalnız ona | benim tarafımdan rica ediniz: Biraz sabretsin. Kendine iyi bak sın ve sabretsin. Ben, mümkün olduğu kadar çabuk, Vildan me selesini halledeceğim. Neriman içini çekti: — Ah, dedi, bütün mesele o- rada;— Ben Vildan hanımdan çok korkarım, Nejad bey. Affı dersiniz. Aramızda kalsın. Ba- na öyle geliyor ki, pençesine dü 'n bir erkeği kolay kolay bı- rakmaz ©. Nejad önüne bakarak mıril- dandı: İşte burada, öteki erkeklerle benim farkım anlaşılacak. Her- kes bir olmaz değil mi? Şüphesiz. Benim size çok itimadım var, Enerjik ve ken- dine hâkim bir insansınız. Fa- kat o kadından çok korkuyo- rum. Nejad bu noktada samimi ol- saydı ayni şeyi söyliyecekti. Fa- kat dedi ki — Korkmayınız. Lâzım göldi- ği kadar cesaret ve meharetle hareket edeceğim. Selmin «ere- git> tir, Annesinin emrinde de- ğildir artık. — Fakat o isterse her fena- lğı yapar, Nejad hiç bir şey düşünme- mak ve bağlanmak — islâm usülü imanına intibak edenlerce zarur! ve mechurl oluyor. Böyle oluşu; sidece 4 mezhebin değil, onlar & gında kalan İslâmların sülik ol - dukları mezhepler ve menhecler- ce de ittifak ile kabul olunmuş ve pek dikkatle de uyulmakta bulunmuştur. — Muarızımı haklı bulduğum bir tek nokta var: Bu; «mantıkımın kuvvetli, fakat ham lo yapmak kudretimin mefkud olduğu ve karşılıklı didişmelerde efendi kişiler gibi münakaşa dilmesinin — öğrenilemediği» Birincisini kabul ederim, ikincis- İan müsebbibi ben değilim. Man- tıkımın kuvvetli olup olmadığının farkına — varamamışımdır, ama hamle etmek hâtırımdan bile geç- memiştir. Her akıllarına eseni din ve geriat mevzuunda tatbiki is- teyenlerin hamle ve savletlerine müdafaa vardır, hepsi bundan ibarettir. (4) Maide süresi: Beşincl âyet. Mal beyannameleri memurlara dağıtıldı 5440 say devlet memurlarıı yannâmesi dağıtılmıştır. li kanun gereğince, dün a mâl be- Beyanname ler 15 gün içinde doldurularak alâ- kalı maka verilecektir. Verilen malümata göre beyannameler vilüyet bat kurulunca tetkik olunacak- tır, Vilâyet inzibat karulu, valinin başkanlığında, vali muavinleri, sav- cı, defterdar ve daire müdürlerin- den teşekkül etmektedir. 5 yılda bir yenilenecek beyanname- lerde kaşdedilmemiş menkül veya gaşri menkul, memurlar hakkın: tahkikat yapılmasını icap ettirecek- bey yıl içinde, tir. Eğer memur, b mal mülk sahi inzibat ktir. kuruluna - malümat Altı üniversiteli genç Diyarıbakıra gidiyor Üniversito Talebe Birliği idare hei şeti üzaları dun yaptıkları bir top- lantıda halen Diyarıbakır köylerinde' Anadoluyu fikren kalkındırma faali- de bulunan arkadaşlarına ilti- hak etmeğe karar vermişlerdir. Tünre heyetinden iteli gevç bu maksatla bu sabah kalkacak Diyaribakır postasile hareket' edecek lerdir. Kuyudan 'çıkarılan keçi Üsküdarda Paşalimanında «Susuz bağr denilep mahalde açık bulunan bir bostan kuyusuna bir insan düç- tüğü yolunda zabıtaya bir ihbar vü- ki olmuş,, hâdise mahallipe gelen bir 'e müfreşesi , tarafından kuyu, 'aun sayu boşaltıldızı saman diri hal de bir maltız - keçisi ” bulunmuştur. Keçinin civar sâkinlerinden İsmaile nit olduğu anlaşılmış kendirine tes- lim olunmuştur. Üç mahkümiyet Ayşe adında 15 yaşında küçük bir kazcağızın zorla irzına — geçmekten sanık Yahya Öztürk, Tevfik Gür ve Yasuf Karadenizin 1 inci ağır ceza ndeki duruşmaları karara' izlanmıştır. Sanıkların wuçları kabit görülerek inün de üçer yıl ağır hapisle tec- ciyelerine karar verilmiştir. Dün kararın tefhiminden — sonra alomtndan çıkarken sanık oldun, rok münakaşa ve kav er güçlükle ayrılarak cçaa gönderilmişlerdir. Trabzonda patlayan paket İstanbuldün 24 temmuz tarihinde kalkan <Aksu> vapuru ile Trabzona kiden posta paketlerinden bir tanesi Trabson postahanesinde infilâk et - miştir. Hâdise, Trabzoa adliyeşi ta- rafından tahkik edilmektedir. Netico henüz öğrenilmemiştir. Millet Partısi Kâğıthane ocdgı Mület Partisi Küğıthane ocağınını açılış töreni pazar günü saat 16 da Kâğıthane köyünde yapılacaktır. ( | KISA HABERLER ü J * Vakıflar idaresinin Küçükçek- mece «Fakir çocuklar> kampı dün açılmıştır. Eğitim ve sağlık müdürs, lükleri tarafından idare edilecek o- dan kampta 50 çocuk barındırılmak- dır, * Harp sonrası Alman gençliği hakkında tetkiklerde bulunmak üze- p olan Hukuk Fakültesi profesörlerinden Hirsh dün Pragdan şehrimize dönmüştür. Profe kendisi hakkında B. M. M. de söylenilen sözlerden dolayı seyaha- re Almanyaya gi tinden bahsetmekte * Hava yollarına git n görüşmek üzere yabancı uçak firmaları yarın sabah saat 10,30 da Yeşilköş' antı yapılacaktır. de bir te * Süvari okulunun 1949 mo zunlarının diploma tevzi merasi- mi bugün saat 16 da Ayazağa Si vari Okulunda yapılacaktı ** Denizyollarının <Ankara» vapuru bugün Akdeniz hattı seferine çıkacak- tır. a «Buntaş> gemisi dün ak- şara 240 Yahudi yolcusiyle lima- nımızdan Hayfaya — hareket et- miştir. * İleri Türk Musikisi Konser- vatuarı'nın vapurla konserli meh tap gezintisi 13 tos 1949 cumartesi saat 20,30 da Güalata yeni rıhtım iskelesinden k den. içinden gelen bir inanışla: (Devamı Var) caktır. Vapurda muhtelif konser ler vecilecektir. S AĞUSTOS 1919 an iştiraki ile | saat 12 de Baü|| Bir tıp hârikası ve biz... Yurdumuzda yayınlanan ilmi moo- İmudların en iyi, en güzet, en faydalı ve mükemmellerinden biri olan <İs- tarbul Künik dersleri» min yeni çı - kan temmuz 1880 sayısında modern tibbin musise denllecek bir. başarı- Mi okudum. <Life İntermatlonat> In Bgeçön ayki nushasından — naktediler 'bu yazı şudüri «Vaşington'da seki bir garajda oy- marken birdendire bir benzin tekno. Sinin patlaması Üzerine alevler İçin- de kalan Mike İsminde üç yaşında bir çocuk hastahaneye getirlidiği za- man döktorlar ancak birkaç saatlik ömrü kaldığını, zira vücudün dörtte irinin tamamile yanmış bulunduğu- NU söylemişlerdi. Fakat başta ana- S ve babası olduğu haide cerrahlar, hastabakıcı arontlar ve bizzat kendisi, Kızılhaç'ın maddi yardımı- ni sağladıktan Sonra tedaviye giriy- mişlerdir. Allesinden ve gönüllüler. den alınan derllerle yapılan transp- dantasyon ile bilyonlarca Ünite po - nisilin, 12 pint kuru ylfizma, 27 pint fiziyolojik sorum, 32 pint — protcin hidrolisat, 24 pint kan, 70 pini li - Kid plâzma, 70 şişe serum — glikoz, aral protoin, vitaminler, serum al « bumin, folik asit, tiyamin klorld, ka- raciğer hülüsaları İle kilomotrelorce gazlı bez, sargı, plastor ve kompres, pamuk v. 8. kullanarak otuzdan faz- la insanın çalışması hârikayı yarat- mış ve Mike Rector sekiz aylık to- daviden sonra tehlikeyi atlatmış! Modern tib bal malzeme ve esaslı organizasyonlara doğru Egldiyor.» Askerlikle hekimlik, — öğretmenlik ve hâkimlik arasında büyük benzer. lik göze çarpar; birincisi hürriyet ve İstiklli — düşmanlarına, — ikincisi hastalıktara ve sağlığı tehdit edon felâketlere, Üçüncüsü cehalete, dör- düncüsü de haksızlığa karşı savaşır. llk Üçünün muvaffakiyotinde mal - zemenin birinci derecede rolü vardır. Kabul etmelidir. ki, bunlardan — he- kimlik hepisinden mühimdir ; çünkü kaybedilen hürriyet ve istiklâli tek- 'var almak, cehaleti daha az malzeme İle yenmek, haksızlığı tamir etmek mümkündür ; dâkin Ölmüş bir insa- ni diriltmek imkânsızdır. Balkan harbinde, Birinci dünya sa- vaşında, İstiklâl Mücadolesi sırasın. da ilâçsizlik ve denni imkânsızlık « dar sebebile ne çok askerlerimiz ya- radan veya hastalıktan hayatlarını kaybettiler. Ötedenberi hastahancle. Yimizde malzeme noksanlığı ve ya - taksızlık yüzünden tedavi edileme- yen hastalara tesadüf ederiz; Dugün de ayni sikıntiyi çektiğimize şüphe yoktur. -Bu vaziyet karşısında has - tahanelerde heklmlik, vicdan rahat. Hiğı kazandıran bir. meslek — olmak. 'tan ziyade izdirap yaratan bir iş o düyor. Her sahada malzeme — ihtiyacın . sağlamak büyük Sanayi — karmakii; hâlkım hayat söviyesini yükseltmera 1e mümkündür. Amorika Ikinol dün- ya savaşını nastl bol malzeme saye- sinde kazandı. ise, tıb yolunda, a bu gibi hârikaları o sayede yarat: biliyor; böyle hayretverici başarıla- rım ancak Amerika gibi sanayi, l « caret ve milli servet bakımından en Fi memleketlerde — sağlanabilmu: bunun içindir. Bizde muhakkak Ki, haş gin daha çok sebapler vardı azı müstesna olmak Üzere evlerimiz sıhhi değildir; bir kısım gençlerimiz Bıdasızlıktan verem oluyorlar; yiye- geklerin saf ve temiz olması sağlana- miyorç sokaklarımız plstir ve bu pls dlk memleketimizin — güzel havasını da kirletiyor. Hele evvelkl yıl çok yanlış bir. kararla — buğdaylarımızı satmak yüzünden bugün yemek 20- runda kaldığımız yüksok rütubetli, kepekli ve hamur ekmekler, hazım cihazlarımızı tahrip — ediyor. Siyasl partiler İso İskemle kavgasına tu - tuşmuşlar ve halkın işlerini adetâ u- nutmuşlardır. Halbuki, tıb hârik «Bir Türk dünyaya bedeldiri» denilen memlekete yakışırdı! Kadircan KAFLI L Erenköyde bir ev yandi Dün akşam üzeri Erenköyde 'Du- nusla sokağında 19 numarada bol memurlarından Ziya ve Ahmet ile aftan Hasan adında bir şahsın kiracı olarak otgrmakta bulundukla- m 8 katlı ahşap ev çıkan bir yan gn neticesi tamamen yanmıştır. Erin sahibi Hatice adında bir kas dındır. Hatice başka bir evde otur maktadır, Evin sigortalı olup olma- dığı ve yangının nasil çıktığı henüs anlaşilamamıştır. —KT — RUMİ |Ağı- >5194. | Hicrt 1868 1368 Tenli| y sieserm 23 | CUMA| 10 Hızır: 92 - Ay: 8 - Gün: 217 Ezani Güneş 5 58 © 35 Öğle 13 20 & ©7 Tkindi M M 8 5i Akşam 20 21 12 00 Yatsı 22 08 1 67 İmsak T ( Nöbetçi eczaneler ı -8 - 949 Aksaray —: Cerrahpaşa Beyazıt — ; Bumkapı Beyoğlu Güneş Ec. Beşir Kemal İsmail Hakkı Kadıköy Hulüsi Osman Kasımpaşa ; — Merken Samatya — ; Sünbüsl Topkapı Nüzhet Onat Üsküdar — ; İttihad —————M——M—M—— —