Tarihten bir yaprak l Tufan ve Nuh'un ezü gemisi Yazan : CEMAL YENER Nuhun gemisi uzun yıllardan- beri birçok ilim adamlarını meş- gul etmektedir. Gerek Kur'an ve gerekse Tevrat'ta Tüfan'a ait ge- hiş ve esatiri bir malümat mev- Cut olduğu gibi vak'alar da bir- birine tamamen tevafük etmek - tedir. Yalnız şunu hatırdan çı- karmamalıdır ki, Tüfan'a dair Asya membalarında ufak bir ize bile rastlamak mümkün değildir. Şu halde Tüfan Mezopotamyada vukua gelmiştir. Bu hususta en esaslı malümata, Sümer ve Babil kitahelerinde tesadüf edilmekte- dir. Yahudiler, İkinci Babil bhüküm darı Nobokatnazar — zamanında Kudüs'ten sürülerek Babil'e ge- tirilmişler, burada seksen yıl kal mışlardır. Bu uzun bir devir es- nasında bazı Yahudi fikir adam- ları Sümer kitabelerini tetkik et- tikleri gibi yirmi bini geçen bu esir kütlesi Mezopotamya anane- lerini tamamen benimsemişlerdir. Pers hükümdarı Kros M. Ö, 539 da İkinci Babil hükümetini yıktığı zaman Yahudilerin mem İeketlerine dönmelerine izin ver- miş, onlar da fikren çok değiş- miş bir kavim olarak Kudüs'e mvdet etmişlerdir. Yahudiler, Babil esaretini Tev- rat'ta uzun uzadıya yazdıkları gi- bi Tüfan efsanesini de Tevrat'ın yaprakları arasına ilâve etmeği İhmal»etmemişlerdir. Din kitap - ları arasında en yeni olan Kurana Tüfan efsanesinin Tevrat'tan geç miş olması büyük bir ihtimal da- hilindedir. Sümer — kaynaklarında Tüfan menkibesinin kahramanı Kur'an ve Tevrat'ın Nuh'u olan Uta - Napiştim'dir. Bu kaynaklarda Tü fan şöyle anlatılmaktadır: «İlâhlar, büyük mâbud Enlil'in ltında yaptıkları bir top- lântıda günahkâr insanları mah - vetmeğe karar veriyorlar. Fakat Eridu sitesi tenrısı Eski insanları Bevdiği için Uta- Napiştim'in rü- yasına girerek ona yaklaşmakta olan felâketi haber veriyor. Bu felâketten kurtulmak için bir ge- Mi yaparak ailesini, akrabalarını, Gümencisini, her neviden hayat tohumlarını, ehli olan ve olmayan hayvanlardan birer çifti içine dol durup vukuata intizar etmesini tavsiye ediyor. Tevrat'ın yazdı- ğana göre de Tanrı bir gün Nu - Ka: «Bütün beşerin sonu geldi. Çünkü onların sebebile yeryüzü zorbalıkla doldu ve işte ben on- ları yeryüzü ile beraber yok e- deceğim. Kendine Gofer ağacın- dan bir gemi yap. Gemide oda- lar yapacaksın ve onu içinden, dı Bından ziftle ziftleyeceksin. Ge - Minin uzunluğu üçyüz arşın, ge- hişliği elli arşın ve yüksekiği o- tuz arşın olacaktır. Gemiye ışık hk yapacaksın, onu yukarı doğru bir arşına tamamlayacaksın. Alt İkinci, üçüncü katlı yapacaksın. Ben işte göklerin altında kenı sinde hayat nefesi olan bütün be geri yok etmek için yeryüzüne su lar tüfanı getiriyorum.> «Setahna aleyhim ebvabisse- ma-i bimâ-i münhemir ve feccer- palarz-ı uyuna fettakalma-i alâ emri kad kader>. Ayeti kerimesi mucibince Küfe gehri yerinde su çıkıp dünyayı i- hata, semadan alettevali yağmur ve tüfan nâzil olmakla yüksek dağlardan dahi kırk zirağ su yu- karı kalkarken (1) «tam o gün- de Nuh, Nuh'un oğulları Sâm, Ham, Yâfes, Nuh'un karısı ve oğullarının üç karısı kendilerile beraber gemiye girdiler> «2>. «Kullena ahmel fiha — minkülli zevcagn esneyn>. Ayetinde görüldüğü üzere her cins hayvan ve nebattan birer çift de gemiye alınmış bulunuyor- dü. » Yazan : Edgar Wallace senden bir gey İste- miyoruz ki> diye yalan attı. Zaten senin bize ne faydan do- kunabilir? Pekâlâ biliyoruz ki, Hallam... Moropulos hayretle: «Hallam da kim? Stilmanın süt kardeşi olsa gerek: — «Stilman!» 'Haa, bak ona şaşıracağı- ni biliyordum, senin için yeni bir av değil mi? — «Evet ,yeni bir av, Stil- man kimdir?> Yunanlı gayet gakin ve kendinden emin — bir farzda cevap verdi. «Stilman'ın kim olduğunu hiç bilmiyorum, kendisini görmedim bile, sadece Soyoka'nın çetesinde mühim bir adam olduğundan haberdarım. Hakiki isminin Stilman olmadı. ğanı da biliyorum, artık sualle- Tine de cevap vermek niyetinde değilim. Bikerson bu aç adamın ye- Meğini bitirene kadar esrar bah Bini açmamayı muvafık buldu. Fa kat ne yemekteki nefis şaraplar ne de yemekten sonraki kuv - vetli likörler adamı bir nebze olsun gevezeleştirmedi. Biker - #on onu oteline bıraktıktan son- Ta Ralfa gitti, kapıyı bizzat a Tüfanın nasıl başladığını biraz da Sümer kaynaklarından takip edelim: «Tan yeri ağarırken göklerin derinliklerinden kara bir. bulüt belirdi. Kasırga ilâhı Adad orta- lığı inletmeğe başladı. Mübudlar kahramanı Nabu ve ilâhlar baş- buğu Ülker dağlar atlayarak gi- diyorlardı. Cehennem ilâhı Ner - gal, serenleri söküp koparıyordu. Harp ilâhı İnurta, hücumu idare ediyordu. Bunlar, cehennem ze - banilerinin taşıdıkları meş'alele - rin (şimşeklerin) aydınlığı ile bü tün ülkeleri kuşatmışlardı. Kasır- ga mabudu Adad'ın gürültüsü göklere çıkıyor, parıldayan her geyi, korkunç bir zulmete bürü nüyordu. Artık kardeş — kardeşi görmüyor, göklerde bile birşey görünmüyordu. Tüfanm dehşetin den korkan Tanrılar kaçıyor, A- nu'nun göğüne çıkıyorlardı.> Şu satırlardan anlaşıldığına gö re tüfandan yalnız insanlar - de- ğil Tanrılar da korkmuşlardır.. Sular o kadar yükselmiştir ki, en yüksek dağların tepeleri bile görünmez olmuştur. Yeryüzünde tek bir canlı mahlük kalmamış- tır. Yalnız Nuh ve kendisile bir- likte bulunanlar — yaşıyorlardı. «Yüzelli gün sular yer üzerinde yükseldiler.» Halbuki, Sümer ki- tabelerinde, tüfanın altı gün altı gece devam ettiği ve boranın dinci gün durduğu yazılıdır. Tü- fanın sonunu yine Sümer kahra- manının ağzından dinleyeli, «Bu suretle başlayan tüfan altı gün altı gece devam etti. Yedin- ci gün bora dindi. Sular sükünet büldu. Korkunç rüzgâr kesildi Nihayet tüfan bitti. Sonra bak- tim. Sesler kesilmiş, bütün be şeriyet çamur haline — gelmişti.. Sular henüz geminin — çatısında bulunuyordu. — Pencereyi açtım. Güneş yüzüme çarptı. Yerime yı kıldım. Ağlıyordum. Gözyaşlarım yanaklarımdan akıyordu. Dünyaya, denizin ufuklarına baktım. Uzakta sular içinde bir Jadacık yüzüyordu. Gemi buraya (Nitsir) dağına doğru ilerliyor- du. Nihayet dağın tepesine otur- du.» Halbuki, Tevratta bu hâ- dise şöyle anlatılmaktadır: (Gemi yedinci ayda, ayın on dinci gününde Ararat dağları terine oturdu>. Merittevarih te «Hazreti Nuli sâkin olup altı ay rüyiâbda seyrini seyran ve yevmi âşüra'da Musulda Cebeli Cudide sular noksan bulmakla se fine karar etti ki...> denilmekte- dir. İslâm tarihinde de <Sefinci Nuh Ararat dağı üzerinde otur- du ki, ana Cudi dahi tesmiye o- lunmuştur.>. dediğine göre Nu- hun gemisinin Ağrı dağının üze rine" oturduğu tahakkuk ediyor. İhtimal ki, Sümer membalannda- ki Nitsir dağı da Ağrıdan başka birşey değildir. Tüfan menkibesi — zamanımız- dan aşağı yukarı yedi bin yıl ev vel geçmiştir. Nuh gemisini hari- ci tesirlere dayanan Gofer: ağa- çından yaptığı gibi içini ve dışı- nı kalın bir zift tabakasile de ört müştür. Bu gemi yedi bin sene - denberi Ağrı dağında buz ara- sında bulunmaktadır, daha doğ - rusu bulunduğu iddia olunmakta- dir. <A. Book of Discovery> adın- daki İngilizce bir eserde de Nuh- un gemisi Ağrı dağı üzerinde gös terilmiştir. Şimdi yüksekliği beş bin metreden fazla olan Ağrı da- ğina tırmanıp geminin enkazını bulmak kalıyor. Memleketimize gelmiş bulunan bir Amerikan hey eti yakında bu maksatla Ağrı da ğina — çıkacaktır. Hattâ pek yakında bir İngiliz ve bir Hollan- da heyetinin de geleceği söylen- mektedir. Eğer Nuh'un gemisi bu Tunabilirse tarihin — efsaneleşmiş ESRARENCİZ PATRBON —B3A— çan genç doktor, isteksizce: — Merhaba, reçete defterimi mi görmeye geldin? — Onu unut canım, seninle son bir defa görüşmeye geldim. Bundan sonra Allah kısmet e- derse (mesleki şekil müstesna) belki yüz sene bile görüşmeyiz. Ötekinin yüzünün büsbütün kı rıştığını görünce kahkahalarla güldü. Canım mesleki dedimse has- ta ve doktor vaziyetini kastet- tim.» «Yemek odasına girdikle- rinde> <Senden öğrenmek iste - diğim şey şu: «Tarnın eşyaları arasında beş katlı bir bavul yar mı? — Hayır. Ralf bunu o kadar kat'i söyledi ki, detektif şüphe - ye düştü. — Dinle beni doktor, dedi. Sen Tarnın arkadaşı olup onun la esrar kaçakçılığı yapmış ol - san bile senin aleyhine bir vazi- yet yok. Bir parçacık malümat- la bana yardım etsen ne olur? Malümatım olsa bile sana yardım etmem, peki bavula ne Oolmuş? — Hiç, gizli gözü varmış da, acaba dedim ihtiyar içinde bir #ey mi saklıyordu?. «Ralfın yü- BK YAREYURU IAM YK Sultanahmet camii belli baş- h âbidelerimizdendir. Bir de Sultanahmet çeşmesi — vardır.. Sultanahmet çeşmesi, Üçüncü Ahmet devrinde inşa edilen bi- naların ne derece süse ehemmi- yet verdiğini gösteren bir âbi- dedir. Sultanahmet çeşmesi- nin bulunduğu yerde Bizans zamanında Yeranyon çeşmesi bulunmakta idi. Üçüncü Ah- met, Sultanahmet — çeşmesini, mevcut çeşmelerin hepsinden güzel yapmak istediğinden Mmermerleri ve taşları Marma- DBT ERİDC OYGURD UPK DARMRD CÖYN YNK OXGNRDC YNMDKO DABMRD OYOY KDUNY OU ZONK 7 Kız kaçıranların âkibeti İki kardeş birer sene altışar aya mahküm oldu Bahıkesir (Hususi) — İvrindi ilçesi Patlak köyünden Ali kızı Akile Aslanbayı kaçırmaktan sa nık ve mevkuf Çanakkale, Yeni ce ilçesi Hamdi bey bucağı Ba- yatlar köyünden Hasan ve Meh- met Doğru kardeşlerin duruşma ları sona-ermiştir. Şehrimiz ağır ceza mahkeme- sinde cereyan eden yargılanma - ları sonunda iki kardeşin Akileyi müştereken kaçırdıkları anlaşıl- dığından Türk ceza — kanununun 430/1 ve 433 ncü maddeleri gere ğince birer sene altışar ay ağır hapislerine karar verilmiştir. Kırklareli hububat borsası açıldı Kırklareli (Hususi) — Kırkla- reli hububat borsası açılmıştır. Ortalama olarak buğday — 31.50, Kızılca 31.50 Mısır, 25.20 Çavdar 21.65, Ayçiçeği 44.25, Arpa 23.05, yulaf 18.40 kuruş üzerinden rayiç görmektedir olan bu tüfan menkıbesinin bir hakikat olduğu isbat edilmiş o- lacaktır. (1) Mer'ittevarih. (2) Tevrat, Çeviren : Semra Arslanlı zünü kaplıyan sevinç ifadesini görünce — Ne o, görüyorum pek tatlı hayalâta daldın! Ralf aklından bir milyon doları geçirerek gül- dü, <evet, pek tatlı. Hafiye gider gitmez Ralf Hal lam soluğu Herbert Mansıons' da aldı. Elsa odasında idi, ka- rısı gayet soğuk: — Doğrusu pek hoş bir arka- daş gecenin yarısını odasında radyo dinlemekle geçiriyor. Haydi hazır mısın, Tuper- vile gideceğiz. «— Bu herif hangi margta o- turuyor? Şunu iyi bilki - Ralf senin yüzünden iki danslı da- vet kaçırdım.» Sabrı tükenen Ralf: Haydi git de kızı geçir» de- di. Fakat Elsa biraz sonra ka- pida şahane bir esvapla arzı endam ederek Mrs. Hallamı o zahmetten kurtarmış oldu. Fa- kat kızcağız bir eğlenceye hele böyle süslü olarak gitmeyi hiç doğru bulmuyordu. Ralf yavaş- ge: Anlıyorum, Tarn'ı düşünü yorsun ama seni matem elbise- lerine garkedecek kadar yakın bir akraban değildi ki, -Hem DND ÖSRERCOKGANK XAO XAADC OKGD KUDK DNÇ YG G6 YENİ SABAH Geçmiş asırlarda Sultanah ra sahillerinden Çeşmenin inşasına 1141 hicri yılı ramazanında başlanmış ve © yıl bitirilmişti. Üzerindeki uzun kasideyi Seyid Vehbi yazmıştı. Yalnız inşa tarihi olan 1141 i ifade e- den: getirtmişti.. Aç besmeleyle iç suyu Han Ahmed'e eyle dua. Beytini bizzat Üçüncü Ah - med'in bulduğu rivayet edi Babıhumayun cihetinde hattı celi ile yazılı olan bu tarih Ü- çüncü “Ahmed'in el yazısile v İskenderunda yakalanan kaçak eşya İskenderun (Husüsi) lik klübü odacısının yatağının a) |tında 1775 çakmak taşı, bir ha |li de kaçak sigara kâğıdı ve ipek çorap yakalanmıştır. Geni | Suriye'ye sebze ve mıyva ihraç ediliyor İskenderun (Hususi) — Hatay bölgesinden Suriyeye bol tarda sebze ve meyva ihrac: devam etmektedir. Çorlunun umumi helâ der: Çorlu (Hususi) — Cumhuriyet meydanında bulunan ve etrafa fe | na kokular neşreden umumi helâ | nın gazetelerde yazılan - şikâyet üzerine kaldırılması kararlaştırıl miştır. Münasip bir mahalle kal- dırılan umumi helânın boş kalan arsasına benzin satış yerile, bü- fe ve otobüs bilet mahalli yapıl- mıştir. Çorlu elektrik santralı Çorlu. (Hu: Bir müddet evvel temeli atılan elektrik san-| tralı mukavele ahkâmına riayet | edilmediğinden, inşaatın yeniden yapılması için mütaahhidine pro- | testo çekilmiştir. İ biŞ yorgun görünüyorsun şekerim, Yoksa © domuz seni bugün çok u süzdü» Kız hayır mânasına başını salladı, bu sırada M Hallam dışarı çıkmıştı. kaçırı- hr fırsat olmadığından hemen sordu. «Elsacığım, acaba dayı- nn beş katlı bir bavulu olduğu- nu hatırlıyor musun ?: Kız hayretle gözlerini çatı: - Evet, bilmez miyim? Ba vulu beraberimde buraya getir- dim> Ralf'ın bir an kalbi du rur gibi oldu. «Bir kısım eşya larımı onun içinde getirdim. Ral- fin yine bir anda ümitleri ya düştü, teessürle: — Boştu değil mi? — Evet, boştu (biraz tered- dütten sonra) hiç olmazsa üst- teki katları boştu, alttan . iki taneyi kaldıramadımdı, fakat bugün gördüm ki, onlar bavu- lun yanlarına vida ile tutturul- muş, o zaman içinde bir şey ol- duğuna kanaat getirdim, çünkü bavul boşken bile çok ağırdı, niçin sordun? — Hususi bir sebebi yoktu. Yalnız bavulu dayında gördü - ğümde çok hoşuma gitmişti, o da bana vereceğini vaadetmiş ti. — Dayımın vaadini ben yeri- ne getireyim — şekerim, «sonra gülerek ilâve etti> ama sen de bana onun yerine kullanılacak bir bavul vermelisin. Ralf ne rede ise. yemekten vazgeçip ba- vulu evine taşıyacaktı, fakat sonra bu kadar hayişkâr dav - ranmanın tehlikeli olabileceğin- met camiinin içinde cemaat. , ltan Ahmel nakşolunmuştur. Uzun kaside- de çok parlak parçalar vardır ve bir çok yerlerinde padişahın namlı veziri İbrahim Paşa da medhedilmektedir. Padişah da yaptırdığı binanın harikulâde- liğine kanidi. Onun içindir ki, t Vehbi: Gök kubbenin altında Var mı bu resme bir bina, Diyecek kadar ileri gitmişti. Üçüncü Ahmed, sâde bu çeşme ile kalmamış, — şehrin birçok yerlerinde — birbirinden güzel çeşmeler yaplırmıştı Çat FaS GD AM aN akkalede hayırsever bir yatandaş Çanakkale (Husui) — Çuanak kalenin tanınmış zenginlerinden Ahmet Akkoca, şehrimizde — ye- ni kurulmuş olan islâm ve tari- hi eserleri ko a cemiyetine 100 Hra teberruda bulunmuştu. Bu zat, daima — hayırseverlikle tanınmıştı.. Urfa Lisesi ilk mezunları Urfa (Hususi) — 1948 - 1949 rs yılı, lisemiz ilk mezunlarını vermiştir. Mezun olan öğrenci ler sekiz tanedir. Orla okul üçün Cü sınıf hazizan devresi mezun- ları ise on bir kişidir. Amasyaca bir ırz düşmanı Amasya (Hususi) — Paytor sürücülerinden Yusuf Yavşak i simli bir sabıkalı 11 yaşındaki bir çocuğu iğfal ederek Kara nir köyü civarındaki bir köprü altında şeni bir surette mzına te- cavüz etmiştir. Suçun faili der- hal yakalanarak adalete - teslim edilmiştir. Bir işçi ezilerek öldü Akyazı (Hususi) — Akyaziya üç kilometre mesafede bulunan Alağaç taş ocaklarından taş ç yuvarlan: çalışan karıldığı bir sırada büyük bir kaya, ocakta Mustafa isminde bir işçinin ez p olmuştur lerek ölümüne se —— ae den korkarak vazgeçti. Sade ka- pıdan çıkarlarken karısına du - yurmadan — Vidaları sökmeye kal Elsa içinde bir şeyler olabilece- ğini tahmin ediyorum ki, açmı mak daha hayırlıdır. Esrar mı demek istiyor- sun? - Evet Mrs, Hallam kapının eşiğinde dırmış bağırıyordu. «Kuzum git mekten vaz mı geçtiniz?> Oto- mobilde bile muttasıl homurda- nıyordu. Bu gecemiz mahvoldu demektir, şimdiden klorform al mak daha iy Halbuki, Mr. Tupervil küçük ziyafetinin son derece itinalı ol- ması için misafirler gelmeden yemek odasından salona, salon- dan yemek odasına koşmuş dur muş ve her şeyin tam olmasına bizzat nezaret etmişti. Nitekim tirendaz bir hizmet- çi kendilerine çeki düzen ver« meleri için hanımları evvelâ Tu pervil'in odasına aldı, Mrs. Hal- lam Ampir tarzında döşenmi bu şahane odayı görünce: «Vay canına, burada milyonluk eşya var» diye söylendi. Duvarlardaki pli pli kaplanmış ipek kumaşın çinsini tayin etmek için ell ken altın çerçeveli kalın bir res me gözü ilişti. Resmin azıcık al çakta oluşu nazarı dikkatini cel betmişti, nitekim bir parça yana kaydırınca * altından çelik - bir disk göründü. Bu acaba Tuper- vilin dalgınlıkla bahsettiğ mıydı? Birdenbire içinde uyu ka - XG0DE GG GUD G6N zMD can SK 6K Ce Kâğıthanede Sâdabad, Ali bey köyünde Hüsrevabâd, Sa- l pazarında Emn ÂAbad, Be- bekte Humayun âbad, Defter- dar'da Nişat Âbad, Çağalazâde ayı civarında Ferah Âbad kasirleri yapılıp buralarda çıl- gınça zevk ve safalar edilir - ken Üçüncü Ahmet, cami ve çeşme inşaatını da ihmal etmi- yor, bu suretle halk hizmeti de görüyordu. Yukarıda da kay- dettiğimiz gibi, Üçüncü Ah- met çeşmesi, o devirde yapılan kasirlerin ne eşsiz şeyler oldu- ğuna en canlı bir misâldir. YER GRDK Dü D ZMEC OYADE GGDE SAADC YADE GD YUD XUÇ ADK DİGERC YUD DG YO UNY LAY MN eX eee canDeR |Adapazarı Çark iesiresi Adapazam, (Hususi) — “Şeh: rimizin güzide mesire yeri olan Çark'ta-işleyen kayıklar istiab haddinden fazla yolcu almakta ve çok kere bu yüzden batmak tehlikesi geçirmektedir. — Kayık- ların bir kısmını kullananların henüz çocuk olması tehlikeyi art tırmaktadır. Nitekim bu sene faz olcu alan bir kaç kayık dev- rilmiş fakat içindekiler etraftan yetişenler tarafından kurtarılmış tır. Alâkalıların nazarı dikkatini elbederiz. Balıkesirde kız kaçırma vak'aları arttı Balıkesir. (Hususi) İlimiz sınırları içinde son zamanlarda kız kaçırma hâdiseleri artmıştır Zabıta raporlarında sık sık bu çe şit hâdiselere rastlanılmaktadır. |Bu suçlardan tutuklu ve mah- n olanlar şehrimiz cezaevi ye |künununun yarısını teşkil etmek tedir. Yirmi dört yıl içinde kampları ©- ulları ve fabrikalariyle bütün ha nde bir milli havacılığın temelini miş olan Türk Hava Kurumuna yardım için (BİTRE) günleri en uy un fırsattır. yan yılan uyandı, kelime neydi Peys evet Peys, aynadan Elsa ya bıktı, pelerinini ” çıkarmış dönmek üzere idi, hemen resmi düzelterek tuvalet masasına git- ti, yüzü kızarmış kalbi daha hız h atmaya başlamıştı. Peys! ke- lime buydu, kendini güç zapte- diyordu, ne yazıkki, — hizmetçi kapıda durmuş onları bekliyor- Kimbilir kasada ne kıymet- yler vardı! Neticede, he ne pahasına olursa olsun — bu sıkıntılı akşamın bir hatırası 0- larak kasadan bir şey götürmek azmile yemek salonuna indi. Hakikaten pek sıkıntılı — bir gece idi, çünkü Tupervil çok ne- şesiz, hep işten bahsediyor, El- Sa'nın da yapacak tek işi esne- melerini gizlemeye çalışmak o- luyordu. Tupervil, «Bugün pek tatsız bir gün geçirdim> dedi.. «Şu müşteriler bazen — insanın canını çıkarıyorlar. — Ben ise senin müşterileri- ni bu hususta nümune olabile- cek derecede kibar sanırdım. - Doğrusu kibardırlar, fa- kat demek istediğim müşteri cid den müstekrehmiş, Yemekten sonra briç oynadı- lar, Lu utanmadan dünyanın hi lesini yaptı. Oyun bitip te ha - 'nımlar pelerinlerini almaya çık- tıkları vakit, Tupervil Korkarım 'neşesizliğimle e sıkıntılı bir akşam ge- Ççirttim.> dedi. Ralf bir şeyler mırıldanarak — melânkolik tipli uşaktan Daltosunu almaya git- Ü. fArkası var) Yazan: Eski bir pehlivan ULLİKIRKPINAR GÜREŞLERİ 16 ,LEMMUZ 1948 5A Tefrika No. Hünkâra, Kırkpınar neticesini yaverlerinden biri getirmişti 4 nihayet lâkabının Ar- navutoğlu oluşu, Ali pehlivanın daha ziyade Rumeli tarafların- dan gelmiş olması ihtimalini son derece kuvvetlendirmektedir. Tekrar ediyorum, Arnavutoğ- lu belki bütün tahminlerim hi- lâfına hakikaten Kastamonulu- dur. Bu münakaşa neticesinde böyle bir hakikatin tezahür et- mesi de az bir kazanç mı olur? Bu bahsi burada keserek yi- ne Arnavutoğlu'nun bu meşhur Kırkpınar güreşlerinden sonra Saraya intisabından ve orada yaptığı huzur güreşlerinden bah sedelim. Abdülaziz her sene olduğu gi- bi Kırkpınar güreşlerinin neti- cesini büyük bir merak içinde bekliyordu. Başpehlivanı Kara- manda'ya karşı itimadı tam ol- makla beraber, kati — neticeyi yine merak ediyordu. Acaba bu sene Kırkpınar'a başka hangi pehlivanlar gelmişlerdi? Kara- manda kimlerle — tutuşmuştu?. landığı anlaşılmıştır. 'e bayilerinin şik. bayilerce gazetelerin pus tadan başkı dilerek daha evvel satışa arzcı mestrin sebep olduğu da bu v yanda tezahür etmiş Lulunmak yetleri bir vasıta ile cell -| -| l ğiz yoruldu. Arkasından da bu Arnavutoğlu kazaya getirip ken disini yendi. — Ârnavutoğlu evvelâ Arap oğlu ile tutuştu sultanım. Onu yendi. Ondan sonra Karaman - dayı da mağlüp etti. Bu sözler Sultan Azizi büsbü: tün hayrete düşürdü. Derhal Karamanda'yı çağırdı. Ona Ar- navütoğlu ile yaptığı güreşi sor- du. Karamanda başı öne eğik olarak güreşi anlattıktan sonra gözlerini göyle bitirdi: — Efendimiz, — Arnavutoğlu çevik ve hızlı bir adam.. — Fa- kat kulunuz onu her zaman ye- nerim. Kırkpınarda mağlüp ol- mamın sebebi - hasmımı küçük görmemdir.Bir kazaya uğradım ve yenik düştüm. Fakat elbette bunun acısını onda bırakm; cağım. Sultanımdan izin istiyo- rum. Müsaade edin gideyim. Şu Arnavutoğlunun peşini bırakma yayım ve bulduğum yerde on 'dan mağlübiyetimin acısını çıka Bunları 'ne kadar bir zaman b —yayım. Ancak O Silakanltanı, — ” çinde yenmişti? ; — Min yanında kalmağa, ona kul- Karamanda'nın başlıca raki- — Juk, kölelik etmeğe yüzüm olur. bi olan Arapoğlu bu senedegd — Abdülâziz bu ünlü pehlivanı: mış ve başa soyunmuş mu idi? —mın ne büyük bir tecasür içinde Karamanda ile bu Arapoğlu & — bulaıduğunu anlamıştır. Bu tek rasındaki güreş nasıl Cereyan — lifine gu cevabı verdi: etmişti? Karamanda saraya — bi müntesip olmanın / şerefini yi y Pa T aa Kai korumuş ve Arapoğlunu bu se- — ten'ge merak ettimm Onu u, ne de mağlüp edebilmiş mi idi? — Ve" Ce Tosrak eitim. Onu bura- Işte bütün bu sualler Abdül- — YA Eelirteyim. Ve aziz'i yakından alâkadar ediy B ve Kırkpınar güreşlerinin neti- - » Karamanda kendisine emindi celerini büyük bir sabırsızlık i- — Padişahın bu sözlerini bir Iütuf çinde bekliyordu. gibi karşıladı: Nihayet beklediği haberi aldı. — — Bu müjdenizle kulunuz ih- Hünkâra Kırkpınar güreşlerinin — Ya ettiniz efendimiz! diye mırıl: neticesini yâverlerinden biri ge- — dândı. Emrettiğiniz saatte güre- tirmişti:. e BO * Sultanım, bu sene Kara- — Abdülaziz bundan sonra he - manda kulunuz Kırkpınar birin- — Men yâverini çağırdı. Derhal Ar ŞTT Te Şermir aa daşin a) navutoğlunu bulup saraya getir- mesini emretti. Abdülaziz yerinden fırladı: T — Ne dediniz? Kazanamadı — -Huzurunda yapılacak bu gü- aai reşi çok merak ediyordu. Çünk'i e yetmiş okkadan daha hafif bir - j- — Pehlivanın arka arkaya Arapoğ — Demek şu Arapoğlu deni- :’u * K a Si len pehlivan nihayet muradına İlivan Tzti Si erdi. Her sene yenildiği Kara- — pelilYanı venebilmesine bir tür. mandayı bu sene yendi. P akıl öelaeiişi, — Karamanda kulunuzu A- — Arnavutoğlu Kırkpınarda üst rapoğlu yenmedi efendim. üste zamanın en meşhur iki baş TC RLN gel ça pehlivanını yendikten sonra he- — Yabancı bir pehlivan kulu- Men meşhur olmuştu. Sağdan İi yendil gfimli, soldan dâvetler başlamıştı. Bil- — İi veymişt hassa Kavala'da yapılacak bir — Arnavutoğlu Ali pehlivan düğüne kendisini israrla çağır- diyorlar, dılar. Burada başa büyük bir —- Amnavutoğlu Ali pehilvan — gö yemmustu ve Arapoğlu'nun Samadım, e ciye kadar biç — Hölhuld, YArnavutoğlu Selâni: gn b . Ze dönmek niyetinde idi. Ve or Dişi C Bir D ran grenar : ça aa K ödilün patlak olma: sına ci ğ) — Herhalde pek iri birşey ole istemiyalla, Kavalaya gitmek malı. Karamanda'yı yendiğine —— pakat bunun Üzerine ortaya göre Yüz ObUZ, YÜ kark Oakralk y a G dikodular çıktı: y e Arnavutoğlu Arapoğlunun Ka — Hayır efendimiz.. Çok u- — yala güreşlerine gideceğini öğ - fak bir pehlivan.. B Tenince oraya gitmekten vaz — Yüz okkalık birşey mi yok- — geçmiş. Arapoğlundan korku- sa? yormuş. Bir defa nasıl ise galip — Daha da ufak efendimiz.. gelmiş. Bir daha tutuşacak — Seksen okka da değil ya.. —lursa yenileceğini bildiği için Ka iş okkadan da az e- valaya gitmeden Selâniğe döne- cekmiş. Abdülaziz gözlerini fal taşı 8i — Bu dedikodular Arnavutoğlu- bi açt nun da kulağına gelince Kava- — Ne dedin, ne dedin? Yet- la'ya gitmeğe karar verdi. Bu miş okkadan da mı daha hafif suretle Kırkpınardaki galibiyeti dedin? nin tesadüfi bir galibiyet olma — Evet efendimiz! dığını isbat etmek istiyordu. — © mu Karamanda'yı yen- — Arapoğlu bundan pek mem- di? nun kalmıştı. Çünkü Arnavutoğ — Evet sultanım! Ju ile yaptığı güreş onu da tat- — Buna imkân yok! Nasil o- min etmemişti. Hem kendisi lur böyle birşey bir itibar kazanacaktı. Çünkü — Oldu işte sultanımız! Karamanda'yı yenmiş olan bir — Herhalde Karamanda ka- pehlivanı yenecekti. zaya gelmiş olmalı. Galiba eve — Bütün Deliorman beyleri bu velâ Karamandayı Arapoğlu i- güreşe ehemmiyet veriyorlardı., le tutuşturdunuz. Tabif adamca (Deyamı var) | Ha ç KSN z S SERARMLİAZ SA P.T.T. Gunel Müdürlü- Umumi bir içlimai ğünün bir ızahı dirüküriz Veni Sabah gazetesi Yazı İş- ea f.,_f,'“_m,h,:lğz,ğc_ Y | Kızıltoprak Hatboyu 28 numa- İstanbul | rada oturan Dr. Ali Rza - Oğul- b türk, bize gönderdiği bir me Gazetenizin 18/6/1949 tarihüi | sypta, adliye yangınları, Refah nüshasının 4 üncü sayfasında in- | yapuru, Sütlüce ve Çorum vapu- tişar eden Çanakkale - Biga pos- | y facialarını anlattıktan sonra, ta'seferleri hakkındaki yazı üze- | biş Çoklarımızın bünyelerini kap: rine bir müfettiş vasıtasiyle 9e- | yyan tekâsül, terahiy, tesey. reken soruşturma yaptırıldı. — | yüp ve ihmal hastalıklarından Bu tetkikat neticesine göre: — | kurtarılması lâzım geldidini, bu Postanın Çanakkaleden daima | yolda parti zihniyeti dışında ha- saat 1430 da hareket eylediği, | çeket edilerek bu gibi halleri gö- esasen posta otobüsü belediye | çülenlerin” — cezalandırılmalarını tarifesine de riayet mecburiye-| Tücmektedir. tinde olduğundan hareket saat-| “py A Riza mektubunda, hiç lerinin değiştirilmesine veya 90- | bi vatandaşı, tıklım tıklım do- ciktirilmesine belediyece de Mü-İ 4 tren, vapur ve her nevi naki saade edilmçediği, postanın Bida- | yasıtalarında seyahate mecbur ya saat 18 - 18,30 sıralarında u- | tutan bir sebebin mevcut olmadı- Taştığı, kış mevsiminde yolların | Şıyı yazmaktadır. karla kapanması veya lâstik pat- | “Dç aN Risa mektubunu şöyle laması ve motör arızası sedediy- | vetirmektedir. le diğer otobüslerde vukua gelen| "irarmlıklı sevgi Ve şefkat ve gecikmelerin bazan posta oto- | nciyleme kefalet andı içelim, büsünde de vaki olduğu, bir se-| “Oxsa bu yurtta ne hürriyet, ne 'ne zarfinda bu vostada beş gecik | Gemokrasi, ne de adalet tecelii me vuku bulup dördünüm müc-| <der, Her millet lâyık olduğu hü- bir sebeplerden ileri geldiği tes- | yümete erer.> bit edilerek müteahhidin mazur | —< ZXA , görüldüğü ve bir gecikme — için sözleşmesine göre 6 lira ceza a- etelörin nakli, mektuplar. gibi posta inhisarına tâbi olma- | »- dığından bu hale idarece mâni olunacak bir tedbir de alımama- maktadır Saygılarımla P.T.T. İşletme Genel Müdürü V. i | | |