YEN Hesse bana Acaba Hitler, bu cümlenin altını, beni hâtırlayarak mı çiz- mişti? Yine acaba onun Leni ile cinsi bir münasebeti mi ol- mamıştı? Bunu, hiç mi öğrene- miyeceğim? Herhalde — Hitler, ; ne Leni gibi hudutsuz bir iktidara kavuşturmak, ne de ar tistik maharetlere hayran kal- mak niyetindedir. Şu muhakkak ki, ben, Führer'in nazarında sâ- dece uysal bir metresim... Ağustos 1939: Eğer Hess bana karşı bu ka- dar nazik davranmasaydı, onu, muhakkak ki, kıskanırdım; zi - Ta o, bizi ziyarete geldiği her defasında Adolf adetâ bayram yapıyor. Sonra her ikisi kolko- İa girip odada bir aşağı bir yu- karı dolaşıyorlar. Öyle zannedi jyorum ki, Hitler, ondan hiç bir Şeyini gizlemiyor. Bir fırsatını bulup Hess'e, Avusturya'yı Re- ich'e nasıl ilhak etmeğe mu- yaffak olduğunu sordum. O ba- na gülümseyerek cevap verdi: — Ben kuvvetli bir sezgiye sahip olan bir adamım. İlk ön - ce Führer'i ana vatanına ka- vuşturmak suretile, onu, mem- nun etmeği düşünüyordum. Son ra tabiatüstü bir İlham saye - sinde, bu ilhak meselesinin lü- zumuna, önceden, kani bulunu- yorum. Yalnız ben, harekâtın 1937 eylül veya kasımda yapıl- masına - taraftardım. Halbuki, bu mevzuda ilâhların söyledik - lerini iyi kavramış - olmadığım için yanılmıştım. Bittabi Füh- rer'in hakkı vardı. Zira hücuma €n müsait an, Mart ayıydı. Yaz — 1939 Bügün Hitler, benimle terzi - iye kadar geldi. Elbise ve model- Jere büyük tecessüsle bakıyor, fakat hiç ağzını - açmıyordu.. Zaten onun dışarda konuşma - Mak âdetiydi. Yalnız eve dönün ce, çoğu zaman, seçtiğim mo- dellere itiraz ettiği olurdu. Akşam üzeri, buradan kalkıp, Nymphenburg gölü kenarında verileri bir eğlenceye gittik.-Su perisi rolüne çıkmış, bir çok genç kızlar, alev alev yanan meş'ale- lerin ışığı altında sahilde yarı Çıplak dansediyorlardı. Dansöz- lerden biri Hitler'in hoşuna git- miş olacak ki, onu yanıma ça- ğırttı. Üstünde yalnız ince bir tül bulunan genç kız, hiç sıkıl - madan, bütün kalabalığı yara - rak gelip Hitler'in önünde diki- liverdi. Fakat genç kizm bu a- gırı serbestliği, onu, adetâ ra-, hatsız etmişti. Ben Führer'in 'e kadar çekingen bir adam ol- duğunu pek iyi bilirim. O, bel- ki her fırsatta çapkınlık yap mak isterdi; fakat sıkılganlığı 've beceriksizliği buna manidi. Hitler'in ifrat derecedeki sı- kılganlığı, belki de bazı acı tec- Tübelerin eseriydi. Onu idare et mek gerçekten müşküldü. Ben onun fiziki garabetlerini çok yakından — tamır, ne istediğini pek iyi bilirdim. Hitler, daima Ayni şeyi, daima ayni sevişme tarzını ister ve arardı. Halbu ki, diğer birçok kadınlar, bu hususları" kavrayamadıkları i- çin, onu, asla tatmin edemez- lerdi.. İ -«. Şu muhakkak çekingenliği normal birşey de - Bildi. Meselâ o bir mecliste bu- Junduğu sırada sıkışsa - helâya gitmeğe utanırdı. Böyle anlar- da Onun, kendisini zaptetme- ğe çalıştığına çok defa şahit ol- dum. Şuma eminim ki, Führer, bir kadın olsaydı, hicabından ye[r_li_ı'ıl dibine geçerdi. Halbuki, ikimiz başbaşa kal- dığımız zaman o ne ateşli, ne atılgan bir adamdı! 15 Ağustos 1939: Dün Hess bana Schuschning hakkında şunları söyledi: / — Sehuschning bir devlet re- isinden ziyade bir memurdur, Çeviren: Nâzım Kemal ranmasaydı... karşı nazik Bu adamın hakkından gelmek bir mes'ele değildir. Zira onun ne kendi memleketinde, ne ha- riçte hiç bir dostu yok.. Üstelik, ateşe başla emrini vermemekle do büyük bir - kabahat işledi. Sehuschning, şiddet isteyen iş- ler hususunda çok yumuşak, çok hafif, çok Ürkek... Zaten Mmünevverlerin hepisi, kan dök - mek Jâzımgeldiği zaman müâriz bir hassasiyete — kapılıyorlar. Sehuschning, teslim olmakla v: tanına ihanet etti. Bununla be raber onu serbest bıraktılar. Zi- ra Hitler, yalnız kendisine iha- *t edenleri cezalandırıyor. Di- lerine gelince onlara, siyasi mülâhazalar dolayısile, dokun - mamayı tercih ediyor.. Salı, Ağustos 1939: Achen gölü kenarında, Hitler le geçirdiğimiz saatler ne gü - zeldi! Koruların vahşi kokusu, mavi göl, bizi koynunda salla- yan rüzgâr, bütün bunlar ne eşsiz şeylerdi! Valizime yerleştirdiğim mayo mu çıkarmağa üşendiğim — için, Hitler, her iki yol üzerindeki seyrüseferin durmasını emretti ve ben suya çırıl çıplak girdim. Fülhrer, asla yıkanmazdı, ve ben onun, bir defacık olsun, yüzdü- ğünü hâtırlamıyorum. — Yalnız yıkandığım müddetçe beni sa - hilden seyretmekle iktifa etti. Sonra birlikte gidip çimenlerin üstünde oturduk ve o benim vü- cudumu büyük bir haz içinde kuruladı. Hitler, her zaman olduğu gi- bi, gençliğime ait bazı açık hâ- tıralar anlatmamı — istiyordu. Halbuki, benim bu neviden hâ- tıralarım yoktu. Bununla bera- ber ona, 14 yaşımda iken göğ- şümü Rita'nın göğsile mukaye- se etmekten hoşlandığımı anlat- tım. Bugün, vaktile yaptığım çocuklukları ” hâtırladıkça hâlâ gülerim. Düşünün ki, biz o za - manlar, küçük süt - kâselerile göğüslerimizi - ölçmeğe kalkar - dık. Birçok kız arkadaşlarımın göğüsleri benimkinden daha taş kındı. Bunun için Rita beni bu hususta “teselli eder ve ilerde daha cazibeli olacağımı söyler - di, Fakat bizim bu tarihte, bir | kadın cazibesi hakkında ne fik- Timiz olabilirdi? (Ârkası var) Amerikanın Sofya Sefiri şehrimizde “Dün sabüh gelirimize gelen Semp- lon ekspresiyle Amerikanın — Sofya elçisi Mr, Heath İstanbula gelmiş-- tir. Büyük elçi şehrimizde 3 - 4 gün kaldıktan sonra vazifesine avdet ede- cektir. Ç ——î | KISA HABERLERJ ge G * Dün Yeşilköye inen hususi bir Amerikan uçağı ile Amerikan yardı- mının Atina heyetinden Mr. Berry şehrimize gelmiştir. * Bir müddet evvel şehrimizden ayrılmış olan Sokoni Vakuum'un Tür kiye müdürü Mr. Arnold dün Atina- dan dönmüştür. *& Hukuk fakültesile Yüksek Deniz Ticaret Okulu talebelerinin askerlik kampları dün açılmıştır. * Milli Eğitim Müdürlüğünde de 65 yaşını doldurmuş memurların tes bitine başlanmıştır. Bunların 9 ki- #i oldukları anlaşılmaktadır. * Hukuk Fakültesinden bu yıl ancak 17 talebe mezun olabilmiştir. Bu nisbetin geçen yıllara — nazaran çok düşük olduğu söylenmekte; ta lebeler dekanın lâkaydisinden şikü- yet etmektedirler. * Dün Yeşilköye inen İngiliz uça- Ki ile Ağustosta yapılacak enternas- yonal tenis birinciliklerine iştirak edecek 2 İngiliz tenisçi şehrimize gel »|bul etmiştir. e Yüksek Ticarette değişiklik Gelir vergisi için muha- sebe ve maliye ensi ihdas e e| tüsü kinci dünya harbinin başlı dığı (1989) eylül birindenbe- İ ri dünyanın durumu ne ka- dar değişti? Ne hayâller, rengürenk balonlar gibi söndü, porsudu. Nazi Almanya'sı ve — onun gefi — Hitler, Fransa'yı bir iki hafta içinde eze- rek harp dişi yapınca, küdretine © kadar mağrür olmuş idi ki, (Wer- macht) 1 Avrupa'nın bin — senelik talihini tayin ettiğihi sanmıştı. Al Yüksek Ekonomi ve Ticaret Oku- |man diktatörünün kafasında Avrupa Ha tedrie alleminde ve teşkilâtnde | hâkimiyeti sağlandıktan sonra mra bazı değişiklikler yapılacağı hakkın- | Afrika'ya gelecekti ve Afrika bâkir da basında çıkan haborler Üzerine | 46 gönsuz nimot ve iptidai madde- SaRİlm l narllanear GA ĞALLLE okül (erile,Almanyer döln vuklame Yakı müdürü Nihad Sayar, biso — gunları (cek bir istismar kaynağı olacaktı. söylemiştir. Bu vehm ve hayâller El-alâmoyn vo <— Okulumuzun İktisat Fakülte- |Stalingrad'da gömüldü. Avrupa hâ- sine veya Teknik Üniversiteye bağ-| kimiyeti Hitlere de, selefleri Napol Tanacağırla dair, bazı gazetelerde Çı- İyon ve Ondördüncü Lui gibi nasip kan haberlerin hakikatle asla ilgisi |olmadı. Bu gayeyo tamamilo yak- yoktur. Esasen beş yıl önce, okul | laşmış gibi göründüğü zamanlar u- profesörlerince hazırlanarak Bakan- | çuruma yuvarlanmanın da başlangı- hığa gönderilmiş olan raporda da be- | cı teşkil eti lirtildiği gibi okulumuz — Bakanlığa | Afrika, bir çok âmillerin tesirile, bağlı kalacak ve kondi çerçevesi için- | şimdiye kadar - Avrupalıların esaslı do inkişaf edecektir. Buna göre ted-| bir istismarına mârüz kalmamıştır.. ris kadrosu, genişletilerek, hocalara | Dünya kıt'aları henüz — me terfih imkânları verilecek — yekilde | eereecece e Mvı(v;ı.ıırn olunacaktır. a İki Hardeş kavgayı elir vergisinin tatbiki münasebe-i K e tile, mühasebe uzmanları yetiştiril- ayıranı öldürdü ân okula bağlı bir muhasebe ve maliyo enstitüsü ihdası düşünül- mektedir. Enstitünün bu ders yıl da faaliyo geçeceğini ümid ediyorum. Yüksek Ekonomi ve Ticaret okulu imtihan usullerinde de şimdilik her hangi bir değişiklik bahis konusu değildir.» Belediyede tekaüt olan memurlar ekli kanunu gereğince be- memur emekliye ayrıl- mıştır. 65 yaşını dolduran bu memur- lar arasında veteriner müdürü Esad Evsan, Mezbaha müdür. muavii Emrullah ve murakip Nail bulun- maktadrır. lekliyo ayrılanlara ikramiyoleri de verilmiştir. Boş kalan yerlere ta- aaruf maksadile yeniden memur alın mayacaktır. Kastamonu. vapuru kurbanlarının ailesine ikramiye verilecek Öğrendiğimize göre Niküragua hü. İkümeti Kastamonu şilebimizin müret tebatından bazılarının maruz kaldık ları hâdise üzerine ehemmiyetle dur- maktadır. İşin adliyeye intikal et- tiğini bildiren Nikarağun — hğkümeti 20 bin dplar tazıninat vermeyi »ka- Şehit olan 3 tayfa ile yarah bir kamarotü memleketimize getirmekte 'olan —yeni motörlü gemilerimizden «Trabzon> balen Akdenizdedir. Go- mi yakında imanımıza — gelecektir. Denizyolları idaresi şehitler simle defnedecek ve bünla rine yardımda bulunacaktır. P.T.T. nin yeni posta vagonları " idaresi âmme hizmetle rini süratle ve en modern vasıta larla yapmak için her gün yeni | teknik imkânlar aramakta ve ev- velden görülen ihtiyaçlar da za- manında karşılanmağa - çalışıl- maktadır. Bir müddet evvel Çe- koslovakyadan sipariş edilen se- kiz adet posta vagonu memleke- timize gelmiş ve 15 Temmuz 919 tarihinden itibaren de halk hir- metlerine açılmak üzere Devlet Demiryolları işletmesine teslim edilmiştir. Seyyar P.T.T. merke- zi vazifesini-görecek şekilde ot- ganize edilmiş olan bu vagonlar- da daimi surette iki memur bu- lunacak ve katarın uğradığı her istasyonda (açık muhabere) mek tup alıp verme işini yapmak su- retiyle mektupların en kısa bır zamanda sahiplerine teslim edil- mesini temin edecektir. Haydar- paşa garından hareket edecek 0- lan her katara bu posta vagon- larından birisi bağlanacaktır. - BÜYÜK AŞK ROMANI Yazan: SERVER BEDİ — Onun da çaresini düşün - dün mü? — Evet, — Nedir — Yarın, hepisini yarın an- latacağım. Artık hayatımda kurduğum bütün hülyaları ya - gşamak istiyorum. Benim ha - yat değil, rüya arkadaşım ola- Cak misın? — Hazırım. — Ne güzel keman çalıyor - sun. Yarın kemanı da gölüre- lim beraber. Bugün nasıl unuttuk? Söyle yecektim, aklımdan çıktı. — Seni düşündüğüm zaman daha iyi çalıyorum. — Sahi mi? onun için mi se- nin çalışını kendi içime çok yakın buluyorum? — Herhalde, — Vildan yumdu ve açtı: — Ah, yarın, yarın akşam, yyalıda, yalıda! Hem ne yapa - Tız, biliyor musun? Yemeği de orada yeriz. İçeriz de biraz. Ve hülyalar kurarız, hülyalar. — Ne kadar gairsin, Vildan! gözlerini tekrar O kadar şairsin ki, kelimeleri değil, hayatı şiir hâline koy- mak istiyorsun. Vildan birdenbire sıçradı ve kollarını Nejad'ın boynuna do- ladı: — Aman, ne kadar güzel, ne kadar doğru söyledin, dedi, be- ni ne iyi anlıyorsun. Aradığım fevkalâdelik, hayatın — güridir.. Evet, ne kadar doğru, he .w ben.., hâyatı bugüne ka- dar prose halinde... nasıl derler Türkçe? — Nesir, — Nesir halinde, hem de ka- ba ve dümdüz bir kitabın nesri şadım — hayatı. Onu rl stiyorum. Yazmak değil, yaşamak, Şiiri yaşamak istiyorum. — Yaşayacı — Değil mi? ını Nejad'ın ya- nağına . Biran, dalgın, durdu. Sonra yine derin — bir nefes alarak: a PYi gidelim artık, de- li Döndüle Yolda Zâfir'i ve No. 41 Selmin'i hâtırlamadıkları tesi günü düşünüyor, şakalar yapıyor ve şarkılar söylüyor - du. Yine otomobil şehire girmeden ecidiye köyünde, Vildan ertesi gün ayni saatte onu evinden alacak- evvel, M dan ayrıldı. Kadın tı. e içinde gelen Nejad, ertesi günün ha; jakşam yemeği ve hiç bir şey hiç bir şey düşün- medi Ertesi gün Vildan geldi, fa- kat oturmadı. Dosdoğru İstin- yeye gittiler. Kadın ona yalıyı gezdirdi. Deniz üstünde büyük bir salon ve onun içinden geçi- len iki küçük oda vardı. Pence- reler hemen hemen yerle bir hi- zada idi. Bunun önünde boydan boya uzanan, açık mavi döşen- miş yer sedirleri, irili ufaklı bir sürü yastık, alçak masalar hep yeni İdi ve henüz yaşamağa baş için neş'eli idiler. Nejad da hep er- yalile keyifli bir emek için soka- Za çıktı. Bütün gece Vildandan rrada bir solgun hayalile ken dini hatırlatan Selminden başka Evvelki akşam Rami bucağına bağlı Küçük Haraççı köyü sa- kinlerinden Arif E:kol ile Si man Karaduman ve kardeşi Ö- mer Karaduman bir arazi mese- lesinden kavga etmişlerdir. Kav- ganın sille tokat devam ettiğini gören ayni köyden Şaban oğlu Ali Aykol araya girip kavgayı | yatıştırmak, kavgacıları arala | mak istemiştir. Alinin müdahalesine kızan Süi- leyman ve Ömer Karaduman kar deşler Arifi bırakıp Alinin üze- rine çullanmışlar, onu dövdük- ve sırtından ağır surette ya"a mışlardır. Ali bi-az sonra ölmüz- tür. Savcı — yardımcılarından 5 man Yürük ile adalet do Kâmil Ünsalan dün sabah se mahalline gitmiş, ceret m ayene edilerek cömülmesine izia verilmiş, savcı tahkikata cl koya 'ak soruşturmalara başlamıştır. Saniklar yakalanmıştır. Anadoluyu; fikryen ikal. kındırma hey'eti Soğanlı köyünde Bugün saat 11 de İstanbul Üniver- sitesi Talebe Birliği Anadoluyu Kal- kındırma Komitesi ile Soğanlık. kö- yünü kalkındırma cemiyeti Soğanlı köyünde bir toplaptı yapacaklardır. Bu arada köy çarşısına len Ata- türkün büstünün ve köy sağlık oda- sının açılış törenleri de yapılacaktır. |Remile dayanan duruşma Sümerbank İstanbul şubesinde 1000 er liralık müteaddit mak- buzlarda tahrifat yolsuzluğun - dan sanık memu:lardan — Sabite | Şen ilez Seza'nın duruşmalarına dün afır cezada devam edil, tir. Dünkü celsede sanıklar ve ve- killeri avukat Vecdi müdafaain- rını yapmışlardı dilerinin böyle bir şey yapı dıklarını, asıl yapanları ko: umak için ortaya sürüldüklerini ve biv falcmın remiline dayanılarak sa- nık olarak mahkemeye sevkedil- diklerini söylemişlerdir. Duruşma karar için başka bır. güne talmıştır. 1000 kişilik ziyafet 30 temmuzdan evv ye başkanı Dr. Lütfi Kırdar, şehri- mize ve şehrimizden de başka yor- lere tâyin edilen idare adamları ve kaymakamlara Taksim Belediye Ga- zinosunda bir veda ziyafeti verecek- tir. Bu ziyafetin 1000 kişilik olacağı” İsöylenmektedir. lamamış eşyanın ümitlerle dolu tazeliği içinde gülümsüyordu. Vildan elinin kayıtsızlık ifade eden gevgek bir hareketile bun- ları göstererek dedi ki: — Buralarını rastgele döşet- tim. Boş kalmasın diye, Kalaba hk çağıracak değilim bu yalı- yya, Benden başka kimse uğra- miyor buraya. / Selmin bir iki defa geldi. Bazen Mustafayı yol larım. Emniyetli bir adam bu- lur, temizletir. Bugün de geldi, bize akşam için yiyecek içecek getirdi. Fakat yalının en oriji- nal tarafını gimdi - şimdi göre- ceksin. Loş bir koridordan geçtile Karanlık iki basamak indiler. Vildan önden yürüdü, bir kapı açtı. Boş bir sahanlıktan yürü- düler. Karşılarına bir kapı da- ha geldi. Açıp girdiler. Burası, pencereleri tavana yakın, geniş ce bir oda idi, Bir tarafta büyük bir sedir, üzerinde iri ve şişkin yastıklar vardı. Karşı tarafta bir tuvalet masası ve yanında büyük bir dolap. Nejad bu oda- nın rutubetli havasında yanık kokusuna benzer bir koku duy- dü, Tuvalet masasının sol tara- fında tek kanatlı bir kapt var- dı. Vildan açtı. Nejad, üç basa- makla inilen, oldukça — büyük bir alaturka hamam gördü. Sağ da ve onun karşısında birer kurna, ortada kenarı yeşil bir çini ile çerçevelenmiş, mozaik- lerle süslü bir havuz vardı. Fa- n ten sonra da bıçakla göğsünden | Sanıklar müdafaalarında ken- | SABARH isadi AARAAAARAAAARAAAAA SADA V Ikt Amerika - İngiltere iktisadi birliği YARAAARAAAAARARA DA Bahisl YAĞAM — y 3 |Ord. Prof. Şükrü BABAN| hul alanları ve köşeleri mebzul lan bir, toprak parçasıdır. Sahille girinti ve çıkıntıdan, körfes ve li- manlardan mahrumdur. Binaenaleyh uzun asırlar boyunca, küçük yelkon- li ve kayıklar, büyük ve hiddetli Ok- 4 bu kit'a çev- tır.. “Akdenis'de Cebelüttarık ö yanuslarla- çoevrilı resini dolaşamam medeniyet göolişirk tesine çıkmağa ce Bu sahillerde rahatça dolaşına ancak son yüzyılda kabil olabilmiştir. Ba ilk zorluk ül de eklenmiştir ki, bunun da tesiri Afrika dış nüfuzlara açılma: ni geciktirmiştir. Afrika'da Avrupa' da olduğu gibi, sık ve çok mehir yok- tur, olanların da yatakları arızasız ve düz değildir. Su yollarından A rika'ya nüfaz kabil sık. nehirler olması her türlü soyrü keli kılmıştır. odi âmiline ikinci — bir amamıştır. 8 uçurumlar fori tehl gelâlelor, | Bu iki sebep bu kit'anın iktisad| | sine gecikmesini ( AL- fanliyetine girm zaha kâfi iken, rika'nın geniş çöl sahr Avrupa'nın . buralara yakla; mamasındı bir âmil olmuştur. Çünkü bilindiği gibi çöl engeli mede ali niyetlerin birbirlerile en kudretli seddir. nâkil bu derece tekâinül et Afrika çölle-| a nüfuz edilemiyor. Esa- n ilk medeni: Bugün bile, miş olmasına rağmen, rine raha ten Misiromedeniye | İlacatıa çölilo. ve simali ile cenubu | Valim denizle Çevrilmiz olmasının kül-| İt tesiri olmuş idi. Afrika (1950) yılma oldukça bükir Binaena- bir halde intikal etmiştir. leyh yeni gelişme. kaynakları, ikti adi menfaatler arayanların, güzle- İçini bu dünya parçasına çevirmeleri- İni tabii görmek Jâzımdır. Hitler zarlarını oraya diktiği gibi, Musso- lini de, hattâ ondan evvelki İtalya hükümetleri do hep Afrikaya nazar- Jar atmışlardı. — Habeşistan, Garp |'Trabtusu, Eritre, sebepsiz yere İtalya |baskı ve hücumuna uğramış değildi. | Sömürgecilik sofrasına geç kalan Av İrupa'lılar son teselliyi ancak Af İka'da buluyorlardı. Çünkü Asya'da ;..,. itinali parça: vo lokmalar İ ve Fransız'lar. tarafından - paylaşıl mıştı. Bu iki büyük devlet Afrika'-| nn en mütena parçalarına da yerl İnziltere, altın memleketi l6 pamuk yürda Mi- | Fazç Cezair, | mişlerdi. Cenubi Afrika sar'a ilişmişti. Frat Tunut gibi geniş ve yekparobir sa- halda at oydatıyordu. Almanya .- ve Halya'ya, oralarda bile; antak kırın- Ptilar kahıyordu. Nazizm Faşizm'in — yıkılışı çelik |mihverin Afrika ideallerini yerlere serdi. Ama muzaffer devletlerin du- mlarında da değişiklikler oldu. Bü- ü Hindistan ve Mısır Bibi iki büyük pırlantı ğu kadar emniyetle elinde tut- | mamağa rası oldu ve İsrail devle tinin Orta-doğuda d! k uzaklaştı. Şu halde, ları telâfi edecek Hem bu saha y i bazı old kurulmasile veti azı yeni bir &; ihtiyaç vardı. aZ Adliyede tekaütlük İstanbul adliyesinden asliye on hukuk yargıcı Celâl Ars- u ile İstanbul birinci noter den Eşref Akıncı, — halen 6ö şlarını doldurmuş bulunduk'ta- | İrından emekliye ayrılmışlardı:. Keyfiyet kendilerine tebliğ edil- | |miştir. Yaş meselesinden bu yıl | İiçinde Istanbul adliyesinden e - |mekliye ayrılacak başka yargıç | yoktur. Araba vapuru seferi İstanbul şehir hatları işletmesi gö- rülen küzum üzerine Üsküdar ile Ka- |bataş arasındaki araba vapuru. se- ferlerini arttırmıştır. Seferler ihti - İyaca uygun saatlere alınmıştır. | | —e kat bütün bunları görmek. için kuvvetli bir göz ve ısrarlı bir dikkat lâzımdı. Kubbenin kü- çük pencerelerine koyu kırmızı camlar geçirilmiş olduğu için hamam karanlıktı. Nejad sordu: — Burada ışık az değil — Gir içeriye ve biraz bek- le! Nejad girdi Biraz sonra hamamın köşele- rinden mavi ışıklar sızmıya baş lamıştı. Kurnaların arkasından da kırmızı işıklar yayılıyordu. Ampuller o kadar iyi gizlenmiş- ti ki yakından bile görmek müm kün değildi. Hamama giren Vil dan, havuzun bir kenarındaki mekanizmaya dokundu ve orta- dan fiskiyelerden — yeşil, sarı, kırmızı sular fışkırmıya başladı. Manzara feerikti. Küçük bir tâdilâtla ve ışık tertibatile, es- ki bir yapının alaturka hamamı nı bu kadar güzelleştirebilmek için, daima hayal âleminde ya- şıyan Vildanın muhayyilesi lâ- zimdi. Nejad Vildana baktı. Onu bu dekorun içinde çırılçıplak tasav- vur etti. Şu kurnanın yanında sabunlanışını, şu havuza girişi- ni, fıskiyelerden inen sıcak su- ların omuzlarında kıvılcımlana- rak, göğsünde ateş taneleri gi- bi sıçrıyarak kalçalarını ve ba- caklarını yalayıp yere doğru süzülüşünü gözünün önüne ge- tirdiz İki kayıpları da karşdayabilmeli idi. İş-| te Afrika geniş bu a görebilirdi. — A pok güzel İngiliz'lerin dir. asen dayanak Cenupta ve gimalde. Bunların nde Kenya, sahnsı hom istihsal bakımından tükenmez imkânlar arz ediyor, hom de aakeri bazırlık ve üs yazifesini görecek kudrette bulunu yor. Fakat bir noktayı hiç bir za man hâtırdan çıkarmamalıdır. ki, i- kinci dünya harbinin en büyük mu- zaffori Birleşik Amerikadır. Ancak n sayesindedir. ki, Demokrasiler kadar tam ve şümullü bir gale-| beye ulaşmışlar ve merkezi devlet- leri Almanya'sile, İtalya ve Japon- yasile, toptan ve kayıtmı, — gartsız teslim olmağa zorlamışlardır. Hem askeri zaferi kazanmakla iş bitme - miş, iktisadi galebeyi de sağlamak zarüreti hâsl olmuştur. Bu ikinci galebo birinciden daha zor görünü - yor. Bu ikinci sahada da Afrika ay- nen ve ile, birinci sahadaki | kadar kudretlidir. Şu halde dünya- nın hiç bir noktasında yeni bir lişme ve yeni bir hareket Amerika- dan habersiz, hattâ onun yardımı ol- maksızın yapılamaz. Avrupa ayakta durabilmek ve kalkınmak için Mars- | hall plânına muhtaç olduğuna göre İngiltere bütün alanlarda, Birleşik devletlerin muavenetine güvenmek - tedir. Amerika'nın dış iktisadi işlerini ida ye memur — müsteşarlarından (Thorp) İsviçre gazetelerinin nakil ve rivayet ettiklerinç göre herhangi bir Amerika üniversitesinde bir Jiği vakıt demi yapılan üm sırasında nutuk söyle- «Harbi takip eden ve iktisadi mü- teşkil eden devrede bir nada bir bal milletler birbirile içten gelen orzu ile işbirliği yapıyorlardı. di bu fasılanın sona ermek üzere olduğu tahmin olunabilir. Ticari ib- tilâf ve rekabetler tekrar had - bir » girmek üzeredir. Binaena - i gelişme ve iktisadi kal- birliği hususundaki- iyi niyetler çe- Bu afhi leyh amanında " milletlerarası neşriyatla yaklaştırlınca ve 'hele fi liyata intibak ettirilince yeniden bız- h ve ateşli rekabet devriniaaçil - mak üzere olduğuna bükmedilebilir.. Böyle hirsli ve hey&öanlı. ” zamanlar Amerika - İngiliz ekonomik, işbirli ğinin en zaruti olduğu devirler &: yılsa sezadır. Amdrika İhgiltere gö- rüşmeleri İngilie lirasinın idilik inde bir 'değişiklik ilma- masihâ müncer oldu, Neyyork'un 'bir Çak 'sânayi mahfilleri Amerika * hü- kümetini bu politikayı takibe sevke- diyorlardı. Bunlürım — düşüncelerine göre, yeni dünya piyasalarında İş - sizliğin çoğalmağa- başladığı -bugün nin değeri düşürülecek ©- acak İngiliz — emtaası, yeni dünyada tatsız bir rakip Tolünü Bu hâl geçici bir tesviye şekli te-| lâkki olunabilir. Diğer, haftalık bir si Amerika ile İngi tere'nin daimi bir iktisadi birlik kur- malarına taraftardır. bu mec- Tikokul sergi Barbaros İlkokulundaki resim ve Berginin açılmasını müteakip va- li ve belediye ba; menlere | Yıldız. köşkünde bir ziyafet verecek- izci kampı İzmirde 42 li karlA aa a KNN cp Ka aa izcisinin iştirakile iştirak eden izciler, dün İzmir va- puru ile şehrimize gelmişlerdir. İz- cilor, buradan mensup oldukları illere gideceklerdir. — Enfes! Dedi ve ilâve etti: — Şüir! Sonfa dahg alçak sesle: — Hele senin burada yıkan- dığını tasavyür ettiğim zaman! Vildan kurnaların muslukla- rını açıp kapıyaral — Daha burada hiç yıkanma- dım, dedi, yalının bu şekli alma- Bı bütün kış sürdü. Bu hamamı işçilerden ve benden sonra ilk defa sen görüyorsun. Selmin bile görmedi daha. Bir kaç ek- siği var, onlar da tamamlansın, daha fazla beğeneceksin, Bura- sının bir sürprizi daha var. Dur biraz. Vildan çıktı. Şimdi gizli bir oparlörden hafif ve tatlı bir mu zik geliyordu. Bir piyano ve ke man, Tosellinin seranadı. Nejad gözlerini yumdu. Fiskiyenin şı- rıltılarile bu muziğin âhengi de nefis bir şeydi, Yanına gelen Vildan sordu: — Burasının açılış töreninde hazır bulunmak ister misin? —| Nejad güldü: | — Böyle şey sorulur mu? Senden, benden başka kimse| bulunmıyacaksa, elbette! | — Tabit başkası bulunmuya- | cak, Valiyi ve gazetecileri de çağıracak değilim ya! — Öyle ise hemen şimdi kor- delâyı keselim, — Bugün olmaz. Eksikler ta- | Yirmi dakil r ; ; muanın düşünüşüne göre İngili buh- rünt henüz başlamıştır. Ve ârıti veya geçici değildir. Bir Anglo-nmerikan iktisadi birliği Afrika'yı istismar İ çin geniş ve yeni ufuklar açabilir.. Hattâ İngilizler bu iktisadi. birlik ayesinde Amerika'ya muhaceret ve yerleşmek imkânlarını bulurlar. Böyle aşırı ve ihtiraslı düşüncele- rin kıymeti ne olursa olsun şimdi - dor teressüm etmeğe başla- yan hakikat gu oluyor ki, Afrika geleceğin en ziyade çalışılacak alanı- dır. Esasen Amerika sermayesi şim- diden bazı kilil mevziler eldo et - miştir, Eskidenberi Büyük Britanya- da bir hayâl gibi okşanan Kahire ile Cenubi Afrika'nın Kap şehrini — gü- mendüferle bağlamak, yâni Afrikayı şimalden cenuba ağla — perçinlemek şimdi Amerika sermayesinin de di iğü bir — keyfiyet — olmuşt Fransız Afrika'sının bazi faaliyetle rine de Amerika sermayesi iştirâk başlamıştır. Tunus'ta a hakkı iki Amerikan — petrol şirketine verilmiştir, Siyah Afrika". 'nın iğletilmesi önümüzdeki yarı rın gündemine girmişa benziyor. Amerikalı Radyo tefsircisi gitti Bir haftadanberi şehrimizde bu lunan Amerikanın meşhur radyo tef- #ircisi ve muharrirlerinden Mr. Tay- lor dün uçakla Romaya gitmiştir. Mr, Taylor menleketimizde yaptı Ki tetkiklerden edindiği intibaları İs- tanbül radyo evinde yaptığı 15 daki kalık bir konuşmada anlatmıştır. Bu konuşma plâğa alınmış ve Pan A- merikan uçağı ile Amerikaya yollan mıştır. Plâk gelecek hafta Amerika- da 285 muhtelif radyo istasyonunda yayınlanacak ve 10 milyon Amerikalı tarafından dinlenecektir. Mr. Taylor bu konuşmada Türki- yeye yapılan askeri yardımın arttırlı ması icap ettiğini, çünkü Türklerin bir harb vukuunda Bolşeviklere kar- 41 Amerikalılarla beraber cepho ala- cağını ve bunu yapmak için de a söylemiştir. 'aylor'un konuşması Türkçe- ye tercüme edilip Ankara radyosun da yayınlanacaktır. Talebe Birliğinin italya sayahati Türkiye Milli Taleba Federasyonu Başkanlığından : İtalya seyahati yapacak olan ka le 5 ağustos cuma günü Ankara va- purutile Napoliye hareket edecekt Seyahato iştirak edecek olan arka- daşların en geç 18 tememus pazar: tesi akşamma kddar nüfas' öüzdanı, altı fotoğraf ve 400 lira ile İstanbul hÜhiversitesi ve İstanbul Teknik Ü- Talebe Birliklerine müra- olunur. ŞEHİRDEN NOTLAR: Tramvaylar saatla değil cereyanla . a işlermiş ! Bir arkadaşımız anlatıyor: «l14 Temmuz Perşembe günü saat 17,80 da Şişli tramvay du- rağına geldim. Şişli - Beyazıt tramvayını beklemeğe başladım. geçti. Görünürler- de tramvay yok. Biraz daha bek- liyeyim dedim. Bu arada bir çok lediye otobüsleri gelip geçiyor du, Saat 18'e gelmişti. Yâni taım yarım saat olmuştu. Tramvay yine yok.. Buna bir mâna vere- Medim, Tramvay bozulmuş olsu depo çok yakında olduğu için ye- rine bir tramvay getirilebilir. Acaba bu hat, ziyan ettiği Tenen Belediye otobüslerine mec- buri yolcu temin etsin diye kal- dırılmış olmasın diye düşündüm, Bu hususu 14 numaralı yin Şişli plântonuna sordum: — Affedersiniz, Şişli - Beya- zt tramvayları işlemiyor mu? — İşliyor. — Kaç dakikada bir.. — On iki ilâ yirmi dakikada . — Fakat ben yarım saat bel ledim. Sayın plânton Iâübali bir ta- vırla alay eder gibi: — Biraz daha bekle.. — Meselâ ne kadar? — Belli olmaz! On, yirmi. . — Demek tramvaylar saatle işlemez. : Sayın plânton cehaletimi yü- züme vurdu: — Hayır, cereyanla işlerler.. Yapacak bir şey yoktu. Teşek- kür ettim. Haşmetli sayın plân- ton beyin buzurundan ayrıldım. 15 dakika daha bekledim. Yine tramvay gelmedi. Mecburen oto- büse bindim. . İdare her halde bu hattaki so- ferleri otobüslere yolcu . temini için azaltmış olacaktı. Eğer böy- le olmasaydı, sayın 14 numaralı plânton bu kadar cesur ve lâl- bali konuşamazdı. Nitekim ida- renin tedbirine boyun eğmek mec buriyeinde kaldım. Ben de bir otobüse istemiyerek bindim. Bu şekilde hareket edilirse o- tobüslerin ziyanı belki önlenir, amma, bu bir nevi mecburiyettir. Yolculara böyle mecburiyet yük- liyerek idare sayın memurlarına yolculara kargı da biraz da say- gıya mecbur edemez mi? Herhal- de bunda ziyan hanesine kayde- dilecek bir şey yoktur. Sayın Şe- hir Meclisinden de bir. kalemde pasoları kaldırıp, sinemalara zam yapmasına muktedir. olduğuna göre; bu intizamsızlıkları, lâüba- mamlansın, ondan sonra, ADevamı var), ilikleri önlemesini istamak hak- kımız değil midir?» Hazreti Nuh ve oğlu Kenan Mi bektiyordu. Hayvan- tardan başka bir rivayoto göre kentik 41 ve hareminden başka üç oğlunu ve Üç gelinini beraberine —almıştı; diğer rivayetlere- bakılırsa on erkak on kadın veya kirk erkek kirk kadın idiler. Nuh Poygambore insanların ikinci babası denildiğine göre birinci rivayet daha doğrü sayılmak lâzim- uh Poygamber bütün hazıre gelir. Hazreti — Nuhün — Kenan — adında dördüncü bir oğlu — vardı Ki imana gölmemişti. Nuh Paygamber allesi halkını alıp gemiye girinco Kenan ve karısı Valle ondan ayrıldılar. Wi oğlun — Gemiyo gel, kâfirlerle kalma! Dedi. Kenan güldü, diğerleri de Bülüştüler ve alay ettiler. Kenan de- di kiz — Yüksek dağa çıkarım, beni su- dan korür! Bu sırada şiddetli 'yağmurlar yağ- mağa, yerden sular kaynamaka baş dadı; vadiler hep doldu ve dağların yamaçlarına doğru” köpüklü dalga- lar yükseldi. Nuh Poygamber dördüncü” oğlunu kandırmak için çok — çalıştış. fakaf dinletemedi. Onun: — Yüksek dağa çıkarımı Sözüne karşı şu cevabı verdi: Ulu — Tanrinın buyruğundan kimse kurtulamaz. Yalnız o kimse- der kurtulur ki Allah onlara rahme- tinl bağışlar! Fakat Kenan gelmemekte ısrar &- diyordu. Hazreti Nuh Allaha yalk- vardı: — Ey Ulu Tanrı, sen onun katbine iman ver; bu oğlum da gemiye gir- sint Cevap gelmedi ve bir dalga Kena- ni babasının önünden alıp götürdü. Nuh Peygamberin — babalık — şefkati coştu ve dua etti: — Ey Allahım, izin ver de onu ge- miye alayım! — İmana gelip gelmemek elinde- dir Şimana gelmemiştir. — Fakat sen bütün allem halkını kurtarmayı vit buyurmuştun! Oğe düm da allemdendir. — Kâfirin müminle — münasabeti yoktur; © senin ahlinden değildir. Nuh Peygamber utandı ve pişman lık duydu. Kenan da diğer kötirlerle beraber sularda boğuldu. Nuh tufanının beş bin sene evvel olduğunu tahmin ederler. Bu mühim tarihi hâdiseyi bir çokları uydurma sanırlar; uydurma bir haberin dün- ya ölçüsünde bu derece şöhret kazan masına ve yüz milyonlarca insanı i- nandırması mümkün müdür? Kaldı Ki müsbet ilimlerle izahını yapanlar da var. Ararat dağında Nuhun — gemisini aramağa gidecek heyet Hükümetter müsaade bekliyor;. Kur'ânı Kerime Böre gemi Ararat dağının tepesine değil Cizrenin doğusunda, 2089 mot- re yüksekliğindeki Cüdi dağına in- miştir. Bu Itibarla da Amerikalı ho- yetin Ararat dağında Nuhun gemisi- ni bulamıyacağına muhakkak naza- rile bakabiliriz; bırakalım da hakl- kat bir defa daha meydana çıksın! Kadircan KAFLI Cezaevlerinde kurs göreceklere imtihan Ceza evlerinde vazife görecc”i memur ve müdürleri yetiştirme kursuna girecek olanların imli- hanları bugün İstanbul adliye- sinde yapılacaktır. İmtihanlar öğleden evvel ve öğleden sonra olmak üzere iki devre devam edecektir. İmtihan soruları bakanlıktan kapalı zarf- larla gelmiştir. Bugünkü imtihana girmek üze re 15 kişi kayıtlı bulunmakta- dir. Tütün bakımevi Tekel İdaresinin İnegölde yaptı- racağı yaprak ve tütün bakimevinim temel atma-meraşimi dün yapılmış- tır. Bunun devamı olan tütün depo- su, memür ve işçi lojmanlarının ihai leşi de yakında yapılacaktır. A TAKVİM )— CUMA 18 Hiziri Ti - Ayı 7 - Günz 196 Vasati — Ezani Ramazanı Şerif : 18 Yaz (İleri alatranga) Saatile Evkat Akşam Yatsı İmsak 3 20,40) oe G. Doğu: — 0,89| Öğle — 3: 18,20) İkindi —: 17119 (” Nöbetçi eczaneler & 15 -7- 949 Aksaray —: Ziya Nuri Beyazıt : Beyazıt Ec. Beyoğlu — 3 Cemal Atasoy Eminönü —: Eminönü Ec. Fatih 3: İbrahim Halil Kadıköy 'Yeni Moda Kasımpaşa : Yeni Turan Samatya Samatya Ec. Topkapı Nüzhet Onât Üsküdar — : Selimiyo —