SA ht Merek'e bu işet Çe Nâzım Kemal müdahale etmek niyetinde olmadığımı söyledim Münih 1938 : — * Buğgün öğleden sonra baş sav ı Mercek, beni ziyarete geldi. O, benimle hususi bir surette gö- rüşmek istiyordu. Halbuki, bir kedi kadar mütecessis olan Ma- dam A, bizi pek yalnız bırak - mak niyetinde değildi. Etrafi - mızda bir hayli döndükten son- Ta nihayet odadan dışarıya çık- tı. Şimdi Merek, binbir dereden su getirerek, bana birçok defa- lar mühim bir sır tevdi clmsk Aarzusunda olduğunu anlatmağa çalışıyordu. Bu adamın da tıj ka Adolf gibi, kısa bıyıkları var Ona, tekrar tekrar bir mezar taşı kadar sessiz olacağım hak kında teminat verdim. Fakat Merek, bir türlü söze başlamı ğa cesaret edemiyor, kolalı kâsi içinde Korkusundan terli yordu. Nihayet baklayı ağzın - dan çıkarmağa karar verdi ve bana göyle dedi: — Bundan üç ay önce, Elisa- betheim doğum evinden bir şi- kâyet mektubu almıştım, ma- dam! bu mektupta, on İki ya - şında bir kız çocuğunun dünya- ya bir yavru getirdiğinden bahs ediliyordu. Güya küçük kız, ken disini muayene eden — doktora, Münih cellâdı Wağner tarafın: dan iğfal edildiğini itiraf etmiş. Bu, şüphe yok ki, saçma — bir iddiadır. Zaten adli tababet, 1ır za tasaddi vak'alarının yüzde doksanının uydurma olduğunu 'tesbit etmişti. Bununla beraber doktor, mes'ele üzerinde titiz davranıyor; mahkeme reisi ise, dâvaya bakmaktan kaçınıyor. Bana gelince, Nazi — partisine mensup bir adamın şerefini kur tarmak için derhal harekete geç mek mecburiyetinde kaldım. Po lis vasıfasile doktora, fikrinden vaz geçmediği takdirde işinden olacağını bildirdim. Fakat şim- di de Elisabetheim doğum evi- nin baş rahibesi, polis müdür - lüğüne şikâyet etmiş bulunu - yor.. Merek'e, bu küçük kızın kim olduğunu ve Wagner'in ona ne- #ede tesadüf ettiğini sordum.. O bana büyük bir telâşla cevap verdi — İğfal edilen küçük kız, biz- tat Wagner'in hizmetçisidir. — Peki bu vaziyet karşısın- da ne yapmamı istiyorsunuz? Merek;. bana bir idam mah - kümunun merhamet dilenen göz lerile bakarak inledi; — Wagner'le bu — mes'ele hakkında konuşmanız lâzım ma- dam! Vak'a, haddi zatında ga- yet basittir ve ben bu hususta' bir bile hazırladım: Eli « leni çıkarılıp on: Ti Vi 'on: ların yerine Nazili hasta bakı - çılar getirilecek; Inatçı doktor, Dachau'ya sürülecek ve küçük kız, yetim yurduna yatırılacak.. Merek'e, bu işe müdahale et- mek niyetinde olmadığımı söy ledim. Fakat 12 yaşındaki kü - gük bir kızı iğfal eden şişman Wagner'i hâtırlayarak gülmek- 'ten kendimi alamıyordum., San- Ki Wagner, cemiyetin yasak et- tiği aşağılık bir zevkin doğur - duğu ağır mes'uliyetten neye kurtulmalıydı? Baş savcı Merck'e, Wagner- le bu husustaki - konuşmamın, küçük kızın şikâyetinden daha aşağı olmayan müşkil bir du Yum yaratacağını anlatmak i: yordum. Fakat tam bu sırada Ma- fam A. odadan içeri girmişti, O, bitişik odadan bütün konuştuk- larımızı duyduğunu ve işi yolu- 'na koymağa hazır bulunduğunu bildirdi. Akşamın dokuzunda, doğruca, Madam Wagner'in evi- ::mıîg-dnş ımvı sonra Elisa - leim doğum evi, Gestapo ta- Tafından kapatilmıştı. Münih, 1938 yazı Hoffmann'ın iddiasına göre, «Himmler'in yegâne rakibi 0- lan> — Kaltenbruner, dün bana «Kara köşk» ü baştan aşağı gez dirdi. Burası, gotik mimari bi- çiminde inşa edilmiş odaları, ro coco uslübündeki salonlarile ger çekten mükemmel bir yerdi. İn- Banın bu ihtişam önünde gözl. Ti kamaşıyor. Halbuki, — Kaltenbruna bü- tün bu güzelliklere karşı kayıt Ha görünüyordu. Onun, sadece eşyanın maddi değerine takılan soğuk ve donuk gözleri beni kor kuttu. Kaltenbruner, bana mütema- diyen soruyordu: — Bu mobilyalar, kaça de- ğer dersiniz? Ya şu avizeler... Bu hususta hiç bir fikre sa- hip olmadığım için ona sert bir eda İle cevap veriyordum. Kaltenbruher, bana Viyana- l cellâd Globotsehnik'i de tak- dim etmeğe kalktı ve şöyle de- di: — Bu adam hoşunuza gide! ge, sizin dirayetinizden emin o- lacağım Madam. Zira, Globots - ehnik, Nazi partisi namına, bir çok kimseleri öldürmüş; Kaltenbrunerin bu sözleri nünde, donakalmıştım. — Halbu ki o, bu adam hakkında yine i- zahat vermekten geri kalmadı: — Viyanada, müsavatsızlığın hüküm sürdüğü bir zamanda Globotsehnik, bir Yahudi - ku - yumcuyu öldürdü. O bu cinaye- ti, partiye para tedarik etmek maksadile işlemişti.. Cuma, 1938 yazı: Bu yaz, hayatımın en güzel yazık ki, artık herşey alt Üst oldu! Hitler'le, Tegern gölü ke- narında geçirdiğim günler, ne mes'ud günlerdi! Yemyeşil ot - lar üzerinde uzanarak gözleri - mi gökyüzüne dikiyor, onun tat h vaadlerle dolu âşikane sözle- rini dinliyordum. Halbuki, şimdi Hitler'le olan Münasebetlerim adetâ korkunç bir safhaya girdi. O beni, bir dakika olsun rahat bırakmıyor icadettiği bir takım kıskançlık sahnelerile mütemadiyen takip ediyor. Bununla beraber Hit - ler'in beni aslâ terkedemeyece- ini biliyerum. O dün bana için de <ölüm, bizi ayırıncaya ka - dar..> ibaresi kazılı bir plâtin Yyüzük hediye etti. Sonra kula- #ıma eğilip alçak bir sesle-mi: rıldandı: (Arkası var) Tekel Bakanı İzmite gitti Gümrük ve Tekel Bakanı Dr. F. Şerafettin Bürge dün akşam- ki ekspresle İzmite hareket et- miştir. Bakan İzmitte tetkiklerde bulunduktan sonra Karadeniz mıntakasında bir tetkik seyaha- tine çıkacaktır. Evinde ölü bulunan kadın Şehremininde Uzun Yusuf ma- hallesinde Hacı Yusuf sokağında 14 numaralı evde oturan İhsan Boz'un karısı Arzu Boz evinde ölü bulunmuştur. Cesedi muayene eden adalet doktoru Kâmil Ünsalan ölümü güpheli görerek morga - kaldırt- mıştır. Arzu'nun akrabaları, karı ko- canın ötedenberi geçimsiz olduk: larını, sık sık kavga ettiklerini, evvelki akşam da dövüştüklerini söylemişler, genç kadının kocası İhsan tarafından döğüle döğüle | öldürüldüğünü iddia etmişlerdir. | Hâdisenin tahkikatına başlan- mıştır. Haziranda 4474 köpek yok edildi Haziran ayı içinde, şehrimizde 4474 serseri köpek yakalanarak Hayvanları Himaye Cemiyetine teslim edilmiştir. Ayrıca 159 kö- pek tüfekle öldürülmüş, 360 ku- duz köpek de itlâf olunmuştur. bir mevsimi sayılabilirdi. Ama /| | HABERLERİ | |(Türk Talebe 'federasyonu kongresi Dünya Gençlik Birl iltihaka karar verildi ne Türkiyo Milli Talebe Federas- yonunun ilk kongresi dün sabah aaat 11 de Marmara İokalinde toplanmış, kongre 17 ye kadar devam etmiştir. Kongre, Talha Ermiğ tarafın- dan açılmış, başkanlığa Müker- em Taşçıoğlu seçildikten sonra gündeme geçilmiştir. Gündemin ilk maddesini teşkil eden — An- kara Yüksek Tahsil Talebe Bir- liğinin federasyona iştirâki ka- bul edilmiş ve üç aylık faaliyet raporunun müzakeresine . geçil- miştir. Rapor üzerinde söz alan tal beler, Teknik Üniversitenin fe darasyona giriş parasını hâlâ vermediğinden, bunun ise mali durumu bozuk Fedarasyonun va- ziyetini sarstığından şikâyet et- mişler, otobüslerde tenzilâtlı ta- rifenin ipkası için Fedarasyonun pasif kaldığını ileri sürmüşler, bu meselenin böyle davranmakla Şehir Meclisfmin Ekim ayındı, dahi halledilebileceğine inanma- dıklarını söylemişlerdir. Tenkitlere Orhan Fersoy tara- fındafi cevap verilmiş ve rapor kabul edilmiştir . Federasyonun umumi menfaa- ta hâdim cemiyetler meyanında sayılması için yapılan teklifin ,reddinden sonra, Dünya Gençlik Birliğine iltihak meselesi, üye: lerce tasvip ve kabul - olunmuş- tur. ? Bundan sonra seçim yapılmış, tır. Gizli oyla' yapılan seçim ne- ticesinde başkanlığa Talha Er- miş, idare heyetine de Semahat Ergin, Fikret Buran, Rahmi Ö- aşkın, Erdoğan Koçak, İsmail Hakkı Birler, Dursun Pulun, Kad ri Örencik, Oğuz Altın seçilmiş- lerdi: Fedarasyon, dün akşam neşret tiği bir beyanname ile gayelerini, dışarıda ve içeride gençliği dev- letin değil, fedarasyonun temsil edebileceğini ilân eylemiştir. Bir otobüs dün bir adamı öldürdü Dün.sabah Veznecilerde ölüm- le.neticelenen feci bir otomobi! kazası olmuştur: Saat 9'a doğru şoför Turgudun 3022 No: lü White ofobüsü, Edirnekabıdan / Beyazı- da doğru gelirken , Veznecilerde Önüne çıkan ve yanyana gitmek- 'te olan Rizeli Mustafa Kurd ile Ali Kulaksız adlarında iki kişi- ye çarpmıştır. Sadmede yere dü- şen Ali Kulaksız, başının tram. vay Sayına çaez.vısından — ağır surette yaralanmıştır. Kazazedo derhal hastahaneye kaldırılmış- sa da aldığı yaranın tesirile yol- da ölmüştür. Diğer kazazede Mus tafanın yarası hafiftir. Hâdise tahkik edilmektedir. Evlenmeler artıyor Evlenmeler, memnuniyet veri- ci bir gekilde artmaktadır. İstan- buldaki artış nisbeti yüzde otuz kadardır. 1948 senesinde Beşik- taş kazası dahilinde 698 kişi ev- lenmiş, 1949 senesinin ilk altı yında ise 380 xişinin evlendiği görülmüştür. Bir ilgili, evlenmelerdeki art:- $ı, harb tehlikesinin ortadan kalkmış olmasına atfetmektedir. Yapılan bir hetaba göre Yahu- diler, evlendikten sonra Filistine gitinektedir. Beyoğlunda 1948 senesinde & bin kişi evlenaoştir. 1949 yılı il 6 ayında Beyoğlnda 1600 evlen- me kaydedilmiştir. Sıra ile Eminönü, Fatih ve di- ğer kazalarda da evlenenlerin YENİ S n A üstakbel Adliye Sarayı, Bul- M tanalımet'teki — tarihf İbra- him Paşa — sarayına taslit odenle rin maksatlarını 26 Mart 1949 tari: hinde bu sütunlardaki birinci açı Mmektubumda” izaha uğraşmışt Birinci proje müsabakasında, | tanbul adliyosinin normal — ihtiyacı uğrunda tertiplenmiş bir — kadroya Bgöre istenilen adliye sarayı, müsa - baka neticesinde İbrahim Paşa sa- Tayı yanına sığmayınta, bunu bu - Faya mutlâka sığdırabilmek için İb rahim Paşa & tan. dairesini de yıkmak gerektiği, iüri beyeti tarafından İpomıştı. cami lütfen kabul ederek tarih kı rümu başkanı sıfatile teşe ükme Bunun üzerine tahriri büso geç tiniz ve sarayın bu k » küre tardı. idini; Bunun üzerine adliye sarayını dev- let arşivinin bulunduğu yere Yep- mağa- teşebb Bu sefer de haddizatında adliyo n üy- gunsuz olan bu yerde, bir de devlet arşivinin 1m n tehlikeye girmiş oluşu, gürültüyü, mucip ol - du, hattâ bu gürültü Büyük Millet Mecdlisi akisler tı. Bu ise İbrahim Paşa sarayı nlarının tasavvurlarına uygun ekmeklerine tereyağı oldu, çün- onlar;. (Bakınız efendim buraya bırakmıyorlar; adliye — sarayını nereye — yapacağız, işte şu Sultan Ahmetten uygun bir yer yoktur) de- mek için böyle sakat bir yer intihap , bu gürültüyü bekliyor - adderatıı kürsüsüne — kadar dardı. Nitekim bunu da dediler. Hal- bu ki, adliyo sarayına en uygun yer olan, — müstakbel — İstanbul'un merkez bhattı ve bel kemiği olan A B Baraa HER B ari Ka lüği yaklaklldır <ASba -izğire bi Dü rarefliöadüayor Köçitür ö ları-mı ya lardır ? Herşeye rağmen — mütlüka tarihi sarayın icabına bakmak için, en son İdâbir olkakiyöylek Bi Velkacalı DÖF | Tanl AERaRA GUN ol kadrosunu küçültürüz, sı sabuna Mahrukat fiatı Hafta içinde şehrimize 11839 çeki odun 619 ton mangal kömü- Tü gelmiş, 6,000 çeki odun sto- ku yapılmıştır. Bu miktarın 35 bin çekiye iblâğına çalışılmakta- dir, Ögrendiğimize göre bu yıl bir 12-14 liraya, mangal kilosu da 16-18 ku. Tuşa -satılabilecektir. Emekliye ayrılacak olan “öğretmenler Emekli kanununa — uyularak Milli Eğitim teşkilâtı arasında da tasfiye yapılacaktır. 65 yaşı- 'nı doldurmuş öğretmenler doğru dan doğruya emekliye ayrılacak- lar, 30 yılını doldurmuş, — fakat yaşı 65 den aşağı olanlardan is- tifade cihetine gidilecektir. Bakanlıktan emir gelir gelmez tasfiyeye başlanacaktır. Sağlik Bakanı Bir müddettenberi şehrimizde bulunan Sağlık ve Sosyal Ya:- dım Bakanı Dr. Kemâli Beyazıd, dün Sağlık Müdürlüğüne gelerek Dr. Faik Yargıcı il€ görüşmüş- tür. Bu arada Bakan, kendisiyle konuşan gazetecilere, hafta s0- nuna kadar burada kalacağını, cuma veya cumartesi günü - bi basın toplantısı yapacağını si lemiştir. Kuyuya düşen kiz Kasımpaşada Bedreddin — ma- hallesi Harunusta sokak 19 sa- yılı evde oturan bir ailenin 23 yaşlarındaki kızı Matunga evin arka tarafındaki kuyuya düşmüş boğulmak üzere iken — kurtarıl- mıştır. Kızın akli müvazenesinin - bo- artmakta olduğu görülmektedir. BUYÜK AŞK ROMANI Yazan: SERVER BEDİ Koy o çocuk - oyuncağını ce- bine, ayıptır... Senin gibi iyi yetişmiş bir adam sevgilisile böyle konuşmaz. «Birdenbire silâhı odanın or- tasına fırlatıp attı ve ayağa kalktı. Gitti, oturdu — koltuğa, Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Bir Bey söyleyecekti. Söyliyemiyor- öri, —böyle, ümitsizce gırdım, belli etmedim. Sonra bir denbire kalktı, yatağın ayak u- cunda diz çöktü, yorganı kaldı- Yıp ve ayaklarımı öpmeğe baş- ladı. Heyecandan buz kesilen ayaklarımın Üstüne sıcak göz - yaşlarının kaynar su damlaları Bibi indiğini hissediyordum. Hıç kırarak ağlıyordu. Ayaklarımı yavaşça çektim. O da başını gekti, dizleri üstünde sürüne sü- Tüne dizlerimin hizasına kadar geldi. Bir elimi tuttu: <— Affet, beni, dedi, affet.. Betk kendimde değilim. Ben sen siZ yaşayamıyacağım. Seni de bensiz yaşatmam, Vildan, Elim de değil, sArtık ne yapacağımı biraz daha iyi düşünebiliyordum : «— Peki, dedim, kalk, otur oraya, konuşalım. «Kalktı, oturdu yine o koltu- ğa, Gözlerini dikti bana. Bekledi. «Dedim ki: <— Senin bu aşkına benim hürmetim var. Senin daha faz- la üzülmeni de iştemem, Fakat seni İlk tanıdığım gibi görmeli- yim. Centilmen Zâfir'i görmeli - 'yim. Sen kendini ve beni öldür- Meği düşüneceğin yerde, şu, şu çirkin, şu âdi, şu haydat Zâfir'i öldür. O mösyö, o efendi, o «Comme il faut» Zâfir'i yaşat.. Belki ben o zaman sana ben es- kisi gibi bağlanırım. Ama bana isbat et, bana göster ki, bu Bangster ölmüştür. «Birdenbire başı hayretle yu- karıya kalktı, sonra öne düş- tü. «— Ne kadar da güzel söylü- yorsun, dedi, tevekkeli mi ben Beni bu kadar sevmem. Herşey, vardır sende: Güzellik ve zekâ, No. 38 hergey. <«Ayağa kalktı, yine oturdı «— Ben hep o rabıtalı a mım, dedi, biraz evvel gördü - ğün ben, eli tabançalı serseri ben değilim, onu sen yarattın! Senin için böyle oldum ben! Mit hat ta benim gibi olmadı mı?. «Tatlılıkla cevap verdim: «— Yanılıyorsun Zâfir, de - dim, unutuyorsun: Mithat be- nim yüzümden değil, senin yü- zünden bana tabança çekti, O- na o mektupları gönderen sen değil misin? Onu azdıran, ku - durtan sen değil misin? «Birdenbire omuzları düştü.. Cevap bulamadı. Yine ağlaya - cakmış gibi sordu: «— Peki Vildan, ben niçin böyleyim? Ben efendi evlâdıyım Vildan, biliyorsun, benim sülâ- lem var, soysuz değilim ben, se- ni tanıdıktan, seni sevdikten sonra böyle oldum, —mayamda benim külhanbeylik yok. Niçin böyle oldum ? «— Niçin mi? Çünkü içiyor » Bun sen, Fazla hassas bir audam- zuk olduğu anlaşılmıştır. Bın, İçki seni böyle yapıyor. <— Ben seni sevmeden ev- vel de bu kadar içmezdim. «— İşte... iyi ya... dedim. — Anlamadım, dedi. — Yani, dedim, hem sevgi, aşk, hem de içki sana fazla ge- liyor. «Ayağa kalktı: «— Galiba doğru bu, dedi. «— Anladın gimdi, değil mi? ya içki, ya Vildan! «Parladı ve bağırdı: «— Kahrolsun içki! «— Bağırmı «Dedim ve kapıya baktım. «Zâfir de kapıya baktı «— Korkma! dedi, biliyorum, evde kimse yok. Ahçı Galataya gitmiş. Anjeli de ben yolladım. «— Nereye? - Git, bir saatten evvel dönme, dedim. «Ben hayret içinde: «— Anjel senin sözünü na- sil dinledi? diye sordum, «Gülerek: «— Yüz kâğıt! dedi. Para bu. «Biraz daha doğruldum: — Peki, dedim, şimdi sen gideteksin. Bir hafta sonra ba- 'na telefonla haber verdikten sonra geleceksin buraya. Fakat haydut gibi değil. Bana isbat edeceksin ki artık bu haydut ölmüştür. «Ben böyle deyince ne dese beğenirsin? Önce şöyle bir dur du, gözleri donuklaştı. -Yüzü bulandı adeta... Kaşlarını çattı, Şeîî;"cgf SABAH lik Sayın Başbakanımıza ikinci aç Yazanı —< c Bahis | Yüksek Mimar Sedat Çetintaş üeğmeden bu daracık yöre oturtü - rus, İbrahim Paşa sarayını da res türe ederek yeni saraya ilüve ede- ceğiz derin, o vakit kimsenin birşey demeğe hakkı kalmas, hele böyle - likle buraya bir yerleşelim, ötesi ko- daylı.. İşte sayın Başbakanım, birinci mektubumda bu size arzet- mek istemiştim. Tarihi sarayın rer- türasyonu mes'elesine gelince: Bu- 'aun da zevahiri kurtarmak için ca- İna kıyıcı bir ta'viz olduğunu, Türk Vtarihine büyük hizmetler etmiş olan | bu mimari şaheseri sarayın, — tarihi ve mimari şahsiyetine hürmetsizlik olduğunu — kaydederek onun . başlı başına müstakil bir halde, restüre edilerek fonksiyonlaştırılması gerek- tiğini ilâve etmişti. Fakat bu mektubu: bir tesif — yapamadı, anlar da istedikleri sabakayı açtılar!.. Birinci müsaba- ikada olduğu gibi şimdi do müsaba- 'kaya giren meslektaşlarım, teker teker ve grup grup, bana müracaat ederek gerek tarihi saray ve gerek- 46 civarındaki Binbirdirek — vesaire- nin durumları ve hususiyetleri hak- kında malümat istiyorlar, maalesef hiç sustunuz, bi ikinci mü- Ellerinde — müsabakayı açan ma - kam tarafından — verilmiş ve güya | benim 1938 yılında yapmış olduğum ve o vakit Zeynöp Hanım konağında imtibanlarınızla — meşgul jken göstermiş olduğum — Rölöve'lerden fikir alarak, fakat hakikatte tarihi sarayın — bünyesi ve — hususiyetleri hakkında yanlış esaslara istinad e- derek hazırlanmış krokilerden, mü- sabıklürın da bu hususlarda sorduk- darı süallerden anlıyorum ki: Müsa- |bakayı açanların da, müsabakaya gi- renlerin do İbrahim Paşa sarayı hak- kındaki bilgileri eksik, yanlış — ve sakattır. Binaenaleyh bu son müsa- bakada da bu saray giyan olacak ve bu restürasyon işi bir facin olacak- tır. Yino bu müs: rdan öğrendiği- | me, göre 1989 senesinde yıktırılmış olan hapishane binalarından birisi nin altından çıkmış olan Sont Efem- ya mozolesinden bakiye kalınış dı- yârlar aynen mubafaza edilecekmiş, fâkat yıktırdık dedikleri sarayın ha-, rem. dairesinin * altında, bugün, top - raklar, ve, moloşlara gömülü yatan, hem de sıyaları: ve beyaz badanala- rile olduğu gibi mevcut bulunan İb- rahim -Paşa şarayının elt kat divaz- larını gok- farşederek üzerindeki zü-, biri düzlük, boş arsa gibi-yeni bina- .ya saha gösterilmiştir. Putperestliğe — karşı — Hıristiyan- hğın: propagandasını yapmış bir zın bâtirasını yaşatmak için ikin defa yapılmış olan bu bina bir ba- rabe bakiyesi ve resimleri bozuk ve Pok iptidai şeylör ölsa da onun ta- rihi hüviyetine hürmet gerektiğinin idraki, şükrana lâyıktır. Fakat — şu ot bu İbrahim Paşa yını Testüre mek gayretini ileri #ürenlerin sarayın son katını da feda edişle - rini ve cedadımızın 480 yıllık şerefli' tarihini bağrına yazmış olan — oşsiz bir Türk — sarayının son katim da kör kazmaya havalo edişlerini, mu- gayeso edince, bu Türk eseri düş- manlığını hangi tarihi, milli ve kül - türel mühakememizle tefsir edebi - leceğimizi siz, ülim, milliyetçi, — ve tarihçi Başbakan'ımıza soruyorum Fatzedelim ki, bu dairenin — üst | katlarını 1939 da yıktırırken bura - sının bir tarihi saray olduğu hak - kındaki iddinma inanmadılar. — Fa -| kat' bugün bu hakikate inanmadik | kimide kalmadığı bu yılımızda, bu rayın alt katını da yıkmakta hâlâ israr ediyorlar, buna ne münü vere- cekiz? Faraı mahal bu 5: pın topraklarını boşaltıp da yeni mayı Üzerine oturtacaklarsa, 'nun neresi restürasyon 1 Sayın* Başbakan'ım, şimdi de ta- bu - ——————— —— — ——— ——— sonra etrafına öfke ile bakmağa başladı. Ne oldu birdenbire? Hissediyordum ki saçma bir şey söyliyecek. Zaten, Nazire çok i- yi bilir, bunun soyunda bir de- ğil, bir kaç deli vardır. Fakat gitmez doktora. Gitse de ne fayda? Bazen çok akıllı konu- gur. İlk tanıdığım zaman böyle değildi. Sonra beni sevmesi, iç- ki filân, çok bozuldu. Neyse, bak ne dedi, yüzüme şöyle bak- b «— Ben haydut değilim, de- di, ben... «Dedi ve üstüme doğru yü- rüdü, dimdik durdu: Ben cehtilmen falan da değilim, ben. Ve şöyle göğsünü de şişire rek, bir elinin parmaklarını aç tı, avucunu göğsünün üstüne koydu: «— Ben... Kralım! dedi. «Gülmedim. İnanmış gibi yü- züne baktım. Gözlerinde yine o fena parıltı vardı. Hatırına ge- tirmiyeyim diye, yerde duran rövelvere — de — bakamıyordum Korkmağa başladım. Krizi tu- tarsa her gey yapabilirdi. Ko- nuşarak onu oyalamak lâzım- Ç <— Biliyorum, dedim, zaten bunun için sana yakıştıramıyo- Tum deminki halini... «Bunu söylediğime iyi etme- dim. Hemen deminki halini ha- tırladı, silâhi aklına geldi. Onu odanın ortasına doğru fırlatıp attığını udutmuş mu idi, nedir, İzin korktuğunuz cinayet işlenmiştir. ik me TTTT A leri M ktup hak olarak istiyorum, bu dâyanın savcılığını da o sarayın büviyetini ilk defa Keşfetmiş bütün husu- siyetlerile Rölövelerini yaparak sizi de b hazineden ilk defa haberdar ; etmiş ve tarihi vesikalarını da — bir mamile ilmi ve kültürel bir düva -) 90fter dolusu toplamış olan — ben lan bu iki sarayın mücadele tari -| Küzmetkârınız yapacağım, ölümüme hinde, 0n Üç yıl evvele gideceğim : | y irmotkürimz yapı D arrar n 13 Ağustos 1988 tarihinde İstanbul belediye salonunda, — Muhiddin Ü tündağ'ın toplamış — olduğu mâhud komisyondayız. Bu — komisyondaki münakaşalarımız — esnasında sahno- nin şu parçasını Üstadımıza hâtırlı tayım: Bu sarayın yıktırılmasında birinci derecede âmil — olmuş bulu - nan o vakitki İstanbul savcısı Hik- met Onat göyle bir kahramanlık! yaptı idi, ve dedi ki — Ben eski eserlere hürmetkâ - kadar buna yemin etmiş, milletime ahdetmişimdir. Hülâsa : Büyük üstadım, İstanbul'- 'an her tarafı ve b varı bombop ve yetim bir diyar gi- bi yatarken, yine bir toplantımızda Profesör A, Gabriel'in ve Şair Yah- ya Kemal Beyatlı'nın - Bayındırlık Bakanı Cevdet Kerim — İncedayı'ya kalabalık bir heyet huzurunda 4Ö lemiş oldukları gibi, yeni binalara mesar olan buraya bir adliye sara- yerleştirmek için sarfedi- böyle olmasa idi gimdi — sizin y gayretler, no bir adliye sarayı dediğiniz binayı ben çoktan| yuhabbeti, no de bir imârcılık ve yıktırınıştın, o vakit münakaşa ede- İmürk İstanbul'a hürmetkârlık gay cek birşey de kalnınzdı. Bu cür'etkâ- retidir. — Yıktırılarak — kaburgaları rane söze Profesör Şemseddin Gün- altay gürler gibi şu cevabı vermiş- Ü. — Adliye bü cinayeti yapamazdı. Sön şahsen yapmış olsaydın. mah- kümları tıktığın o hapishaneyo ka - nun seni sokardı. Bu sözleri erteki günkü Cumhu - riyet gazetesi şu şekilde yumuşata- rak yazmıştı Hikmet Onat: — Ben eski eser- lere hürmetkâr bir adam olmasay- dim bu binayı kimseye haber ver- meden tamir bahanesile — yıktırabi - Tirdim, Şemseddin Günaltay: — Adliye bu cinayeti yapamaz. Siz şahsen bı nu yaptığınız takdirde bir cürüm iş- lemiş olurdunuz. Şimdi bu sözlerin o vakit vioda - nıma, hafızama hâkedilmiş şoklin - den vaz geçerek, Cumburiyet ga- zetesinin nakil ve noşretmiş olduğu lde kabul etmiş olsam da no o- lursa olsun şu hakikatler çırıl çıp - lak ortadadır: meydanda bırakılmış olan bir tari- hi Türk sarayının bu elim manza - rasını — maskelemek, sizin tâbiriniz veçhile bu «cinayeti> ört bas etmek gayretinden başka birşey değildir.. İstirhamlarımı şunlarla hülâsa edi- yorum: Mücrimleri cezasız — bırı Mayınız, yeni adliye sarayının ye- gâne uygun yeri Atatürk Buh dır, tarihi İbrahim Paşa sarayını da, şu elim tasalluttan kurtararak onu kendi hüviyeti ve kendi şahsiyeti ile mütenasip bir şekilde restüre etti - rerek devlet arşivi yaptırınız. — Dov- lot arşivi şimdiki rastgele binalara sığamıyor, gözlerimizin önündeki bu arşivin sıkışık vağiyeti fecidir, ba - kımsız İbrahim Paşa sarayının Sul- tan dairesindeki maliye evrakı, bu arşive çürümüş külçeler halinde gel- miştir. Elyövm İbr: Paşa sara- yadın selâmlik — dairesine hapsodil- miş duran, Milli Müdafaa evrakı d: ayni âkibettedir. Bu tarihi sarayı restüre ve tamir ettirerek muhte - şem ve müstakil bir devlet arşivi 1 — Tarihi vo mimari kıymeti o- | hâline koyarsamız Türk — milleti ve lan eski eseri yıktırmak, kanunları- | Türk tarihi sizi ayrıca tebcil ede - mızın sarih hükümlerince cezayi mu-| cektir. Sonsuz hürmetlerimle elleri- cip bir suçtur. nizi öperim. 3 Burak KY ni dük l — —— — da yantırlmış İstanbul sarayı, | Maarif Şürası meydanı sarayı, İbrahim Paşa sara-, adlarile Osmanlı tarihini doldu - ran bir saray, kapunun tarif ettiği bir eski eserdir, 8 — Yıktırılmış çlan, yerler — ise, İkinci Beyazıd'ın yaptırmış -olduğu rayın arkadaki harem dairesinin tten iki katı ile, XVI nci asırda inân'ın, şimal cephesine ilâte tre boyundaki ilâve ve bu ilğvede üşt kattaki 33,00 metre boyunda yekpare tunüslu el- çiler salonu ile alçtaki diğer salon- lardır. İşte bu tarili? sarâyın 'bu kısim- harı 1938 yılında irşad ve ihtarımza ve berşeye rağmen yiktirilmiş ve Bi Ve bu cinâyette de bir numaralı suç lu olan Savcı Hikmet Onat ise, tec- ziye şöyle dursün, mebus yapılarak taltif bile edilmiştir. Şimdi ise hafızamdaki şekli ile de- ğil de Cumhuriyet gazetesinin — yu- uşatarak nakil ve neşretmiş oldu- Zu mürşidane ihtarınızı ele alarak : (Adliyo bu cinayeti — yapamaz, si şahsen bunu yaptığımz takdirde bir cürüm işlemiş olurdunuz) sözünüzü aynen naklederek bu — suçlulardan, bu mücrimlerden tarih mil- a, milli vicdan letimin öcünü almı huzurunda sizden ist O vakit siz Bu ihtarı yaparken sü- dece bir Sivas Milletvekili veya Türk Tarih Kuruma delegesi idiniz. di iso devletimizin baş idarecisi, kı nunun, adaletin — bizzat tatbike ültürümüzün koruyucusu mev- desiniz. Bir Türk oğlu sıfatile sedadımın medeniyet şabeserine kör kazma çalanların tecziyesini, bunun de adalet mekanizmasının tah- rikini sizden, medeniyet eserlerimizi koruyan kanunumuzun ve © mede -) iyet eserlerinin sahibi olan ulu mil min huzurunda, en mukaddes bir de arka ceplerini aradı, etrafına ba kındı. Öfke ile bağırdı: &<— Nerede? Nerede? «— Ne arıyorsun? dedim. «— Demin elimde bir şey var. dı, nerede? Onlar mi aldılar? «— Onlar kim? «Acı acı güldü «— Bilmiyorsun, değil mi? «— Vallahi bilmiyorum. On- lar almadı, ben aldım, — sakla- dim, «Bir elini bana doğru uzattı: — Ver onu bana, dedi. — Vereceğim, dedim, gele- cek sefer gelişinde veririm. «— Hayır, dedi, — vermezsin. Onlar aldılar. «— Onlar kim Zâfir? «Cevap vermedi, gitti, koltu- ğa oturup, başını önüne sarkıt- tı. Ben onun bu halini hiç gör- memiştim. Fakat Mithatın bir kuzeni vardı. Zavallı, tıpkı böy- le idi. Kaç defa girip çıktı. İs- viçreye yolladılar, fayda etme- Sonra kendini öldürdü. O da böyle takip edildiğini, öldürüle- ceğini zannederdi. Kendisine fe nalık yapıldığını söylerdi. Güya bazı insanlar varmış, ona tuzak kurarlarmış: Ne diyorlar bu has talığa? Paranoya galiba... De- ğil mi? Nejad tasdik etti: — Evet, Vildan başını sallıyarak de- vam ettiz (Devamı var) Maarif Şürasının ağustos ayı içinde toplanacağı kat'ileşmiştir. Dün Milli Eğitim Müdürlüğüne Bakanlıktan gelen bir yazıda, Şüra için bir ilk öğretim müfet- tişi ile bir ilk okul öğretmeninin tesbiti bildirilmektedir. Istanbulun 500 üncü- fetih yılına armağan Arikara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi, Coğ- rafya bölümünden Doç. Danyal Bediz'in başkanlığı altında 30 |kişilik bir öğrenci kafilesi dün hususi bir vagonla şehrimize gel- mişti Gezinin gayesi İstanbulun bir şehir coğrafyasını ve Türk deniz ciliğinin coğrafi esaslarını tesi ederek bir eser meydana getir- mek. Bu eser hazırlandıktan sonra İstanbulun 500 üncü fetih yılına armağan edilecektir. Piyangodan kazananlar 7 Temuz çekilişinde İstanbul'da satılan ve 100.000 liralık büyük ikramiyeyi kazanan 204143 nu- maralı yarım biletin sahibi Nuh- Ocalan bugün Milli Piyango İda- resinden ikramiyesini almıştır. Kendisi Ali Raif ve Şeriki tü- tün deposunda işçidir. Evli ve iki çocuk babasıdır. iden rahatsız olan Nuh. k işinin hastalığımı te- davi ettirmek olacağını ve artık çok yorulduğu işçiliği bırakaca- ğını söylemektedir. Hlkokullar sergisi Barbaros ilk okulunda açılma- sı kararlaştırılan İstanbul ilk o- kulları resim ve el işleri sergisi hazırlıklarına devam olunmakta- dır. Serginin bu hafta sonunda açılması muhtemeldir, ( ) | KISA HABERLER (a İzmir Fuarının açık bulun. duğu günlere tesadüf eden 612 eylü! 1949 günleri Mült serbest gü reş takımı Fuar müsabakaları ve 20-25 eylül 1649 günleri Fuar ku pası tenis müsabakaları tertip e- dilmesinin programa alınmış — bu. Yınduğu Beden / Terbiyesi — Genel Müdürlüğünden İzmir Belediye baş kanlığına bildirilmiştir. & İstanbul Türk Hava Kuru - mu şubesinden aldığımız bir mek. tupta Türk Hava Kurumu fabrika sına turizm uçaklarından satın al- mak müracaat eden ecnebi firmalarına red cevabı. verildiğine dair Vatan ve Son Posta güzetel rinde çıkan haber yalanlanmakta, İmüracaatta bulunan firmalarla te İmasların devam ettiği açıklanmak- tadır, Uçak / fabrikasının 1949 yılı fanliyeti yüzde elli sekiz uçak — i- mali, yüzde 28 uçak tamiri, yüzde 14 çeşitli işlerden ibazettir. 4 Bir müddetten beri şehrimiz de bulunan Amerikanın Atine kon, solosu dün vazifesine dönmek Üze) re Atinaya hareket etmiştir. İstanbul Üniversitesi rektö. rü Örd. Prof. Ömer Celâl Sarç, her ayın ilk çarşamba günü basın toplantım yapmağa karar vermi; tir, ITİZAR Muharririnin hastalığı dolayısile «Dün ve Bugün> fıkrasını - bugün 12 TEMMUZ 3019 ——— Görülmemiş bir garabet ! İki Belediye Başkanlı olan bir ilçe Kadirii Belediye Başkanı ile Meclis ara- sındaki ihtilâf yüzünden kimin meşru belediye başkamı olduğu bir türlü bilinemior... Adana (Hususi) — Seyhanın Kadirli ilçesinde şimdiye kadar misline az rastlanan bir beledi- ye idaresi hüküm sürmektedir. Belediyenin başkanlık iddia eden İki başkanı ayrı ayrı odalarda va zife görmektedir. Hâdiseyi etraf lıca tetkik için Kadirli ilçesine gittim. Salâhiyetli şahıslardan edindiğim malümatı aynen bildi riyorum: 946 seçiminde belediye — reisi olan zat bir kaç ay önce ayrıl- miş ve yerine C. H. P. den Emin Özdemir seçilmiş ve memuriyeti il makamınca da tasdik edilmiş- ti. Yeni başkan belediye üyeleri- nin işine gelmemiş olacak ki mec lis hakkında ademi kifaye kara- rı verilmişse de bu kararı vilâyet makamı tasvip etmemiştir. Özdemir iki ay önce mülkiye âmirile aralarındaki bir ihtilâf dolayısiyle işten el çektirilmiş- tir. Bu arada Özdemir evvelâ kaymakamlığa bilâhare belediye meclisine müracaat etmiş, bele- diye mecilisi nihayet bu müraca atı kabule yanaşmıştır. İkinci içtimada mesele görüşülürken başkan vekili Süleyman Sayman vazifesinden çekilmiştir. Beledi- ye meclisinde particilikden ziya- de şahsi nüfuz hüküm sürmekte dir. Bu esnada C. H. P. nin ekse riyetine rağmen Ahmet Savrun başkanlığa getirilmiştir. Bir ta- raftan belediye reisi Ahmet Sav runun mazbatası vilâyete gönde rilirken diğer taraftan da beledi kapısını kilitleyip anahtar- cebine koyup gitmiştir. Kaza kaymakamı kapanan belediye o- dasını açtırmak istemişse de fa- kat riyaset odasında Ahmet Sovrunu, kalem odasında da Sü leyman Saymanı vazife başında görmüştür. Ahmet Savrun seçi- min tasdikini, Süleyman Sayman ile kaymakamlıkta münhal olmu yan bir yere seçim yapılamıyaca ğını İddia etmektedirler. Bu ana kadar görülmemiş olan acaip hâ dise karşısmda meseleyi tahkik için buraya “mülkiye mürettişi Zelmiştir. Çıkan rivayetlere bakı lırsa il makamının işten el çek- tirdiği belediye relsi haklöndaki tahkikati müsbet netice venme- diğinden başkanın tekrar vazife ye iade edileceği ileri sürülmek- tedir. Bu rivayet doğru çıkarsa- C. H. P. li Emin Özdemir yerine oturacaktır. a'E (Giresun - Keşap otobüsünden zorla kaçırılan öğretmen a— Yolcu'arın müdahalesine rağ- men suçlular cebir kullanarak emellerine muvaffak oldular Giresun (Hususi) — Keşaptan Giresuna gelmekte olan Fındık i- simli otobüs, içinde ilkokul öğ- retmenlerinden Hamiyet Eskioğ- lu bulunduğu halde hareket et- miştir. Taflan köprüsüne yakın bir mahalde üç yolcu almak üze- Te duran otobüste garip bir hâdi se olmuş Tarık adlı bir şahıs i- nip şoför mahallinin kapısını aç- mış öğretmen Hamiyetin kolunu tutarak otobüsten çıkarmak iste miştir. Kızın yalvarmalarına ve şoförün müdahâlesine Tağmen mütecaviz, kızı aşağıya alarak kaçırmağa muvaffak - olmuştur. Etraftan yetişen yol ameleleri - nin müdahalelerini de birer el a- teş etmek suretile önlemiştir. Ka za jandarması suçluyu ve arka- daşlarını yakalıyarak — savcılığa teslim etmiştir. Savcılık suçu a- ğır görerek suçluları tevkif et- miş ve evrakı Giresun ağır ceza- sına göndermiştir. rm—ml TAKVİM ) Temmuz 1849| — Hicet - Hızır: 68 - Ay: 7 - Gün 183 Vasati 5 37 13 19 19 Ezani 8 55 4 8 12 Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İmsâk 40 Ramazanı Şerif : 15 Yaz (İleri alafranga) Saatile Evkat İkindi Akşam Yatsı 3,25) 5,87| : 15,19) İmsak (” Nöbetçi eczaneler & Kkoyamadık. Okuyucularımızdan Ö- zür dileriz. 12 -7- 949 Aksaray —: 8. Gürgen Ec. Beyamt — 3 Çarşıkapı Beyoğlu — : Güneş Ec. Eminönü Mehmet Kâzım Fatih 3 M Taner Kadıköy —: Kadıköy Ec, Kasımpaşa ; — Merkez Bamatya Teofilis Topkapı —: Nüzhet Onat Üsküdar —a İttihad