l ; SAVFA : £ Bir zamanlar aşık olduğu Kurt? un ölümüne kayıtsız kalmıştı «Hitler'in kalbi sebepsiz bir üzüntüyle burkuluyor, kendisi-) ne tuzak kuranların bulunduğu nu vehmediyordu. Kulağına bir takım fısıltılar geliyordu. Fa kat ortada hiç kimseyi göremi yordu. Acaba onun yolunu- gö-; zetleyenler, kuyusunu kazanlar Ti vardı? ü Ruh hekimlerinin «Paranoi adımı verdikleri ruhi bir hasta- hığın ârazını yukarıdaki bu sa- tırlardan daha açık va seçik bir, gurette teshit eden bir tasvire az rastlanır. Rausehning, Hif- lerfe dair yazdığı kitabınım baş- ka 'bir sahifesinde de şöyle ya- zıyordu: «Führer, hezeyan — anlarında kendisini Almanya'nın en bü- yük dâhisi, müstakbel insanlı - ğın biricik kurucusu olarak gö- Tüyordu. H nci Frederik'ten daha bi -| yük, Napolion'dan daha zeki, Cesar'dan daha ihatalı olduğu- nu haykırıyordu. 1936 te ise, Röhm vak'asın - dan sonra Hitler'i çok bitgin bir halde bulmuştum. O artık geceleyin uyuyamıyor, bir. haya Tet gibi şurada burada dolaşı - yordu. Gerçi uyku ilâcı saye- Sinde bazan 2 saat kadar uyu - duğu oluyordu. Fakat uyandığı zaman bir sinir buhranına tutu- larak uzun uzün ağlıyordu. O bir defasında saraydaki bütün ışıkları yaktırarak, etrafını, bü- jyük bir kalabalığın sarmaşinı istemiş; fakat bir saniye sonra, bu fikrinden vaz geçmişti.> Şüphe yok ki, bütün bu âra - zın Profesör Blener'in kitabın- da muayyen bir ismi vardı ve birçok kimseler bu neviden bâ- zi hastalıklar yüzünden müşa- hede altında — bulunuyorlardı. Halbuki, Hitler, dünya müvaze- nesini felce uğratan hareketle- re giriştiği halde, ona hiç kim- se ses çıkarmıyordu. Bumunla' beraber Wermacht'ın Genelkur- may Başkanı General Yodi, Nü- Temberg mahkemesinde Hitler'- den bahsederken şöyle diyecek- ti: «Hitler'le münakaşa etmek imkânsızdı. O, doğru veya yan- liş aklına her eseni yapardı.» Chamberlain, Hitler'in — bir «deli»; Hanısch, onun bir «a- mormal» hattâ Röhm bile bir «meczup> olduğunu ileriye sür - müşlerdi. Acaba aşağı yukarı herkesin emeczup> diye vasıf - landırdığı bu adamın, gençliğin de bir hastalık geçir - miş olması ilttimali yok muydu? Bu hususta yine Eva Braun'a müracaat etmek zorunda kala - çağız. 1946 bu kadın, Doktor Morell ile yaptığı bir konuşma- yı şöyle hikâye ediyordu: «Bir gün Doktor Morell'le Hit ler'in sıhhati hakkında dertleşi- yordum. O bana, Führer'e vak- tile zührevi bir hastalığa tutu- Jup tutulmadığım — sorduğunu, fakat bu suale hiç bir cevap a- lamadığını söylemişti. Bu vazi - yet, beni gerçekten azap için - e birakmıştır aĞ Mein Kampf'da birçok kimse- derin gözünden kaçtığını sandı - Zım bir bahis var. Burada Hit- ler, firengi hakkında uzun mü- talâalar serdettikten sonra, bu hastalığa yakalananların hâdım edilmeleri gerektiğini söylüyor- dü. ı..sâ.m müşterek derdi olan böyle bir hastalığa karşı gösterilen bu şiddetli aksülâmel herhalde tabif sayılamazdı. Bun dan başka Hitler, “yalnız firen- Biyi değil, fuhşu tulmanın hayati bir ehemmiyeti ımığnnn haykırıyordu. Bu za- di Hüsmen dün umum mük binasında Tekel fabrikaları işçi mümessillerini kabul etmiştir. vallının feryadı yok muydu? A- caba bütün Alman halkını bu Afetlere kargı seferber olmağa dâvet eden bu adam, neden Dok tor Morell'in sualine cevap ver mekten kâçınmıştı? wa Braun'un <hâtıralar» - da, yine bu hususta aydınlatıcı cümlelere rastlıyoruz. «Hitler, 17 yaşında iken in- tani bir hastalık geçirmişti. Bir gete, arkadaşlarından biri onu adamakıllı sarhoş etmişti. Hit- ler, sabahleyin uyandığı zaman kendisini, yağlı bir yatakta, çıp lak bir kadının yanında bulmuş 'tu. O bu tarihten itibaren tam 20 yıl zarfında ağzına bir dam- la alkol - koymayacaktı. — İşte Bitler sırf bu rejim sayesinde - dir ki, «hastalığından» tama - mile kurtulmuştu. Gerçi Eva, bu hastalığın ma- hiyetini gizliyor, fakat biraz i- lerde şunları ilâve ediyordu: «Bütün günümü kalbe ürkün - tü veren tıbbi kitaplar okumak la geçirdim. Şimdi Hitler'in de- diği gibi, bu hastalığın tedavi eşilebileceğini pek iyi — anlıyo - Tüm.» Eva ve Hitler'in aşkı 'Şimdi artık Eva Braun'la Hit ler arasında mevcut olan hissi münasebete gelmiş — bulunuyo - Tuz. Acaba onlar, birbirlerini Beverler miydi? Bu suale cevap vermek gerçekten — müşküldür. Gerçi Eva, «hâtıralar» ında Führer'e karşı kayıtsız kalma - dığını ileriye sürüyordu. Fakat bu iddianın daha çok itibari bir mânası vardı ve hiç bir esasa dayanmıyordu. Hakiki bir İspar talı gibi yaşayan Führer'e ge- lince, o, Eva'ya aşkını itiraf e- derken, bir kadının esas güzel- liğini teşkil eden- şeylerin - gö- ğüs ve kalçalar olduğunu söy - Tüyordu. İşte okadar... Eva Braun'un okul arkadaş- larından biri, bir Amerikalı ga- zeteciye, Hitler'in gözdesinin, çocukluğunda, çok sıkılgan, vah $İ ve zevke düşkün olduğunu açıklamıştı. Zaten Eva'yı, yaz- dığı «hâtıralar> ında da gayet soğuk ve kalbsiz buluyoruz. O, 1943 ten itibaren endişeli - gö- Tünüyorsa, bu sâdece o tarihte Almanya'da vukua gelen hâdi- selere sinirlendiği içindi. Önün- de tahşid kamplarından bahse- dildiği zaman ise, adetâ sevini yordu. Harp koptuğu sırada ilk defa korkmuş, fakat âonradan buna alışmıştı. Eline kazara ge- gen binlerce katliâme dair ra- Porlar, onu meraka düşürüyor- du. O, bir zaman âşık olduğu Kurt'un ölümüne bile kayıtsız kalmıştı. «Hâtıralar» ada on- 'dan bahsederken göyle yazıyor- u: «Kurt'un ölümünün beni cid- den sarstığını doğrusu iddia e- demem. Zira bu hâdise karşı- sında hiç bir üzüntü duyma dim.> biraltız Eva, Hitler'e esrarlı ir şekilde bağlı bulunduğuna kanidi. Kurt ile kısa süren mt Cerasından sonra, onu, hiç erkekle aldatmamıştı. Hitler'e sanki ney kendisine, <ölüm, bizi ayırıncı '“> ibaresi kazıl yüzük hediye etmemiş miydi? fArkası var) Tekel genel müdürü ve İşçi mümessilleri Yeni Tekel umum müdürü Ha- dük İşçi mümessileri yeni umum müdüre hoş geldiniz. demişler| dert ve ihtiyaçlarını anlatmışlar dır. Genel müdür ihtiyaçları ile ihanet edecekti? O, | bir | ŞEHİR HABERLERİ İstanbul'da mahrukat satışları Şehrin muhtelif sem- tinde on iki bayi bulunacak Kömür Tevzi Müessesesi Mü dürlüğü İstanbulda yakacak ih- | tiyacını tamamen karşılayama - dığından Orman Genel Müdür - lüğü odun ve mangal kömürü mevaridatını artırmak şimdiden önümüzdeki — kış için tedbir alma yolunu tutmuşfu: Şimdiye kadar İstanbulda 290 bin kental odun stoku yapılmış tır ki bü miktar istihlâkin üçte birini karşılayacaktır. Geçen seneki vaziyet göz önün de bulundurularak bu kış ti zim satışı Yyapacak bayilerin sayısı 12 ye çıkarılmış ve bu bayilerin dükkânlarında — yalnız fanzim satışına ait —mahrukat bulundurmaları şart koşulmu tur. Yeni sene satışlarında odu - nun çekisi 15 lira olarak ve kö mürün kilosu geçen #çnekinden daha ucuza satılacaktır. Yakında satışlarar başlanaca - ından hazırlıklar ilerlemekte - 'tür. Tanzim satışları bu sene da- ha sıkı bir şekilde kontrol edi- lerek fırsatçıların kürli satışla- Tına mâni olunacaktır. Genç kadını öldüren kaatilin duruşması Bir müddet evvel Fındıklıda Esma Emadağ adında genç bir kadını dokuz yerinden bıçaklı - yarak ölümüne sebep olmaktan sanık Osman Kösebağ'ın duruş- masına dün Birinci Ağırcezada da başlanmıştır. Sanık sorgusunda, Esmayı hi diseden altı ay evvel tanıdığını bir müddet beraber yaşadıkları- m, o gün Esmaya: en işe gitme, eve dön.. Dediği zaman onun hakaret eder bir tavırla kendisini tah - Tik ettiğini, bu vaziyet karşısın da ne yaptığını bilmediğini söy lemiştir. Duruşma başka güne kalm:ş tır. Bulgarların duruşması Bir Bugar uçağile Türkiyeye iltica ederken uçakta Bulgar Hava Yolları Umum Müdürü Bo ris Ganef ile telsizci Nedelkoyu tabanca ile öldürmek ve diğer bir Bulgarı yaralamaktan sanık albay Mihalokef ile yedi arkada şınm bu suçlardan dolayı Tür- kiyede muhakeme edilemiyecek- lerine dair İkinci Ağırceza mah kemesince verilen kararın Yargı tayca bozulduğunu bildirmiştik. Sanıkların yeniden duruşma - larına bugün İkinci Ağırcezada başlanacaktır. Yahudi muhacereti Sarıçam motörü dün 195 mu- sevi yolcu ile Hayfaya hareket etmiştir. Hayfa seferinden dönmekte o- lan <Konya> gemisi de 15 tem- muzda Hayfaya tekrar bir sefer yapacaktır. v ” | KISA HABERLER | ha a€ * Evvelki gece Rami semti- ni telâşa düşüren bir yangın 9l- muştur. Mahmudiye caddesinde 3 numarada Zülüle ait büyük bir hububat deposu tamamen yanmıştır. * Beşiktaşta Dikilitaşta E- mirhan caddesinde 297 numara- h evde oturan Murat karısı Ha tice Atılmaz ile aynı evde otu ran Melâhat, kömür — yüzünden kavga etmişler Melâhat eline ge yakından alâkalanacağını söyle- miştir. çirdiği bir bıçakla Haticeyi ya Talamıştır. BUYÜK AŞK ROMANI Yazan : SERVER BEDİ Vildan on dakikadan fazia gecikmemişti. İçeriye çok cid - di girdi. Nejada elini uzatır - ken, onunla gözgöze gelmekten kaçındığı hissediliyordu. Mantosunu çıkarıp ta suloan Birdiği zaman, daha oturma - adan, gözlerinde ağır bakış- larla: — Size dargınım.. dedi. Nejat, anlamamazlıktan gel- girkin bulduğu için aç:k olmayı tercih etti ve karşılıklı oturdukları zaman: — Hakkınız var! dedi. Bu dürüst cevap Vildan'a ev- velâ hayret, sonra da, Nejad'a karşı birdenbire artan bir em - niyet hissi ve memnuniyet ver- Mişti. — Sizden bu kadar açık bir çevap beklemiyordum, de - di — Çünkü lüzumundan fazla #üphe etmişsiniz benden. — Hakkım yok mu, Nejad bey? Hakkım olduğunu gimdi #iz söylediniz. — Hakkınız var, fakat — bir Boktaya kadar, Vildan durdu, başını geriye doğru çekerek, en ciddi ânında güzelliği başka türlü artan bü- yümüş gözlerini Nejad'a dikti ve sordu: — Hangi nokta? Zaten her gey bir nokta, Bir noktadan i- baret. Siz kızımla bir otomobil gezintisi yaptığınızı da, onun bu Taya geldiğini de benden gizle- diniz. — İşte... Bu sitemde hakkı - nız var, — Daha ne olacak? Başka bi bir .. Başka nokta var mı — Var tabii, — Nedir 0? — Sizin buna verdiğiniz mâ - na, Vildan yine durdu ve bütün dikkatile Nejad'ın yüzüne bak- mağa devam ederek, kendi ken- disine sorar gibi hayret içinde: — Gizlenmiş birşeyin iyi bir mânası olabilir mi? ded. — Şüphe mi var? Benim Sel- minle ne konuştuğumu biliyor musunuz? Nejad'ın bunu soran sesinde No. 32 hafif bir korku vardı. - Vildan ayağa kalkacakmış gibi doğru- larak, Hepsini biliyorum! Dedi ve yanakları kızardı. Nejad da hafifce kızardı ve önüne baktı. — Fakat... dedi, benim —ona karşı son hislerimi biliyor mu- sunuz? Vildan sesiniyükselterek: — Falcı mıyım ben, Nejad bey? dedi.. Sonra kendini toplayarak, da- ha sâkin bir sesle devam etti — Siz benden habersiz ona kur yaptınız. Yâni... Bana bir ana olmak hakkını bile çok gör dünüz. Y iyi ... temiz bir maksatla harcket etmiş olsay- dınız, benden bunu saklamazdı- nız, değil mi? Nejad da bir an sesini yük - gelterek - Değil! dedi. Adetâ bağırmıştı. Ne söyle- suretile | | YENİ ŞARARAAAAKARAAAARAARARIRARARAARARARRARAR A ARAARARAAAAAA © nsanların canlı — cansız öteki arlıklarla münasebetleri, kâ- inatta işgal ottikleri yor, ma- hiyet ve dağerleri hakkındaki maatlori, & ka- Nn zaman ve yer yer k değişiklikler — göstermiştir u hususta tam bir gö- rüş birliğine varıldiğı — söylenemez. Püzılarına göre insan varlıkların en mü yaratılmış şeylerin on gereflisi, <eşrefi mahlükat> dır; ya- ratılanlar arasında onunla mukayo .0 edilebilecek, ölçülebilecek bir baş- kası yoktür; bu âlömdö herşey vü gayedir; dünya onun otur hayvanlar ve nebatlar onun besler. mehi için meydana gelmişlerdir. Başkaları i e bir. görüşün tamamile kuljektif olduğunu, insa nın kendi kendine lüzumundan fa: İn bir değer vermesinden ileri g etrafımıza tarafsık bir. göz akınca, insan denen varlığın âlemde <devlet içinde ayrı bir dov- let> gibi değil, öteki varlıklar a: tında ve yanında, onlar gibi, ken dine mahsus üstünlükleri ve eksik- leri bulünan bir. varlık - olduğu: Birer derece terfi eden İlkokul öğretmenleri İstanbul ilkokul — öğretmenle- rinden aşağıda adları yazılı bu- lunanlar birer derece terfi ettiril mişlerdir. Bu öğretmenler 1 tem- muzdan itibaren aylıklarını yeni dereceleri üzerinden — alacaklar- dir: Muzaffer Ongan Eminönü Mi- marsinan 1. ok. öğ., Saliha Ak- sur Kasımpaşa Cezayirli Gazi Kızıltoprak Ok. Öğ., Kadir Gül Silivri B. Çavuşlu köy Ok. Öğ. Suat Demirci Eyüp Cebeci köy Ok. Başöğ., Sabahat Onat Kar- al Muhsine Zeynep Pans. Ok. Feriha Akdoğan Fatih Kâ lebi 1 Ok. Öğ., Bedia Güçli Kartal Kurtdoğmuş köy Ok. Ö, Jale Gürcan Eminönü Vezneciler Ok. Öğ. Ulaştırma Bakani Ankaraya döndü Birkaç gündür şehrimizde bu- lünan Ulaştırma Bakanı Kemal Satır dün akşamki trenle Anka- raya hareket etmiştir. Anterikada kajan tay- talar çoğalıyor Armerikadan alınan yeni posta ge- milerinin mürettobatını götüren <Ba, kır$ gilöbinde, harcırah ve »yevmiye- lerin tediyesindeki usulsüzlük ve ka file başkanının fena muamelesi yü- zünden mürettebattan, bazılarının A- merikada kaçtıklarını dün yazmıştık. Tayfaların ge de — çalışmak istemiyerek' Amerikada kalmalarının başlıca sebeplerden biri de, kendile- rino tatmin edici bir ücret verilme- mesidir. Bu taşfalara ayda 70 lira gibi cüz'i bir ücret — verilmektedir. Ayrıca sefer halinde iken bir m ikramiye verilmekte iso de bu para- nin ancak yarısı ellerine kte- dir. Halbuki Türk taşlalarına yaban ı memleketlerde bir rağbet vardır ve yüksek ücretlerle iş teklifi vüki olmaktadır. Evvelki gün limanımıza gelen <Bu kır> gemi: söylediklerin; üden tayfa ve zabitanın yabancı memle ketlere giden gemilerimizden şimdi- e kadar bir çok tayfalar kaçmışlar- 'e yurda dönmemişlerdir. Ve düha bir çoklarının da bu şekilde kaçacak larını sözlerine ilâvo etmişlerdir. Bil hassa yeni alınan gemiler için giden tayfalardan bir çoklarımım Amerika- da kaçacakları unlaşılmaktadır Devlet Denizyolları idaresi bu gi- Bi hareketleri önlemek için tedbirler almağa baş * Kasımpaşada Cami arka sında da bir kavga olmuş Ya- kup Sarıoğlu ile Ahmet adında göre yeceğini bilmiyordu. Sesini âyar İayarak tekrarladı : Değil, Ben... Şöyle diyecekti «Ben #izi an- birisi döğüşmüş, Ahmet Yakubu bıçakla yaralamıştır . lamak için Selmine yaklaştım.» Fakat bu yalanı çirkin bul - duğu için durakladı. Hakikati söylemekten de çekiniyordu.. Dilinin ucuna göyle bir izah gel- di: Ben Selminde sizi gibi oldum. Vildan merhametsiz bir lüşle: — Oh, ne âlâ! dedi, bende de Selmini bulur gibi oluyorsu- nuz, değil mi? Yalan söylemek istemediği halde şaşıran ve kızaran Nejad yarı itiraf etti: — «Doğrusu, ikinizde de beni çeken şey, bana «bir» gibi gö - Tünüyor. Vildan tekrar yerin bulur Bgü- n kalk - mak ister gibi doğrularak sor- du: - Hâlâ mı? İkimiz birden mi?. Nejad bütün samimiyetile ce- P verdi: — Hayır Vildan, İşte haklı oln rada bitiyor. Hayır. Şekle bakıp hüküm vermeyiniz. minle ve sizinle buluşmalarımın ruhi safhalarını bilmiyorsunuz. Bilmedikçe hakkımda son — bir hüküm vermeniz doğru olmaz, değil mi? Bakınız, beni Selmine çeken hep sizdiniz. Sizden ona geçmiş bir cazibe vardı. Son- ra, sizi sizden anlamak imkân- sızdı ilk zamanlar... Benden ka- çıyor ve saklanıyordunuz. — Hayır! Baloda istediğiniz Tandevuyu size verdim, Selmin- Hasanpaşa Ok. Öğ., Melâhat Or- | Yanrılaştırılmasıdır. — Fakat insanla | can Şile Domalı köy Ok. Öğ.,| hayr mdaki bağ büsbütün kopl İNüzhet Parlaksüngü — Kadiköy | muş değildir; Tanrılar insan şeklin; SABAN ( H. insan, xaif vücudü, keskin düygü - organları, eksik vı sis içgüdüleriyle, birçok hayvanlar- dan aşağı ve geri Bayılmak icabeder. * Ki yarlık- canlı olan, Bağlangıçta hele kenı harı lardan, imi gi eden ve üreyen hay- ayırmadığı ah - yanlardan kendini pek kabi lerde insanla van arasında yakın bir akrabalık bulunduğu kanaati vardır ve ilk din| killerinden biri olan — Totemcilik, | insanla hayvan arasındaki bu' ak zabalık, bu menşe birliği inancına dayanmaktadır. Medeni itaların henüz ilk larını atmaya başladığı ba devirde yanilmayan ve kolay hareketlerile, dülerişle, hayvanın — in-| sanda korku ve sevgi ile karışık bir; üstünlük duygusu yaratımş olduğ lebilir. Faka bil - tecrübesi, düşüni i hükimiyeti arttıkça, ( da bu üstünlük duygusunun yavaş aybolması tabif idi. Nitekim zamanla hayvan şeklindeki Tanrila-' rının yerini insana benzer Tanrıla -| tın aldığı görülüyor. Yunan ve Re- ma dinlerinde hayvan - Tanrıları insan - Tanrılara bu geçiş, tamami- | bitmiş Bir şeydir, Hegel'- i gibi, Yunan dini insanın le ol in dedi | girebildikleri gi hayvan - şekline de girebiliyorlar; Pythagoras ve on dan sonra Eflâtun, insan rullurımı hayvan bedenlerine girebileceğini ka- | bul ediyor. Yazan: Vehbi Eralp | |eserinde İnsanın Değeri edilen ayrılığı kandino göre temellon dirmiş oluyor. Fakat medden sonra kene göstermekte — gecikmiyor; Önyedinci asır Descartes #piritua - ismini Onsekizinci asrın — matorya - lürmi takip ediyor. Herşeyin — aslını maddede gören Materyalism — insanla öteki hayvanlar — aranında, olsa olsa, bir derece darkı — vardır, insan biraz daha karışık ve tekâ- mül etmiş bir hayvandan başka bir yey değildir. Bu vezir hareketi, 19 ncu ojisinde ve Darwin en yüksek noktasına varıyor. teorisinde Dar- maymundan gel -| medir, tekâmül etmiş bir maymun- dur, Bu fikrin insanlara tiksinti ver- zaymunu” gülüng bir hayvan, bir insan karikatürü saymı dır. İntanın gül ağacından — yahut aralandan geldiği söylenseydi, bu his duyulmayacaktı, Nitekim insanın top dan — yaratıldığını — söyleyen mu- kaddes kitapların sözü — karşımında, insanlar hiç bir reaksiyon gösterme mişlerdir. Darwin burada insanı top- | raktan yaratırken, Tanrının bu ça- mur yığınma bir ruh üflediğinin de ilâve edildiğini her nedense besaba katmnıyor... Halbu ki, bir gül ağacı yahut bir arslan, hele bir çamur knı, zasyon bakımından, bir maymundan nekadar geridir! bundan evvel U- org Bütün bunları, nesco'nun müdürü tanmmış biyolo - fi âlimi ve mütefekkir <Julian Hux- ley'in> <issan, bu biricik varlık> ad- h kitabım okürken bâtırladım. — Bu Husley, son zamanlarda Darwin'in bu fikrine karşı bir re- iyon başladığım haber modern biyalojinin, —büyük dimlerin ve #piritunlist felsefenin insan bak- | İslâmlık, Hıristiyanlık gibi büyük |üinler, bir taraftan Tanrı ile âlemi birbirinden tamamile aşırdıkları gi- İbi, bir taraftan da insanla öteki var- | lıklar ve ona en yakın olan hayvan- lar arasına aşılmaz bir uçurum ko-| yaşor; artık insan kâinatın merke- zi ve gayesi <eşrefi mahlükat> dı Bpi tualist denilen Telsefeler, —bü -| insan hakkındaki — bu| Körüşünü, geniş bir ölçüde muhafa- ta ediyor ve devam - ettiriyorlar, Yalnız bu görüşü, akli ye ilmi delil- do desteklemeşe Çalışıyorlar. Mo - dern #piritualismi kuran Descartes, | bir taraftan bütün canlıları ve bu 'arada hayyanları birer. — makineye benzeterek canlı ile cansız arasında- Ki farkı ortadan — kaldırmak, ins ve fiziyolojik fonk le bir. makine ol- duğunü göstermek isterken, bir ta - raftan da insanın bedeni yanında bir ruhu - bulunda maddenin asla düşür Tek, lıklar arasında ötedenberi insanla diğer kabul Bır yangın Kızıltoprak Bağdat caddesinde | 65 numarada İbrahime ait bak-| kal dükkânında bir yangın çık- mış dükkân ile içindeki mallar | yandıktan sonra söndürülmüş- tür. Yangıtın çirak Tominin dük- kânın arka tarafındaki ardiyesin | de gazocağı ile yağ eritirken et-| İraftaki talaşların tutuşmasından | çıktığı anlaşılmıştır. | B. B. C. muhabiri Evvelki gün İzmirden şehrimi ze dönen B.B.C. nin muhabiri Mr. Douglas Geoffroy Bridson — dün | öğleden sonra İstanbul Gazete-| ciler Cemiyetine gelerek Türk ga zetecileri ile tanışmış ve Türki- yede yapmış olduğu tetkiklerden çok memnun kaldığını İngiltereye döndükten sonra B.B.C. radyo- | sundaki programlarda memleke- | timizi İngiliz halkına tamtacağı- | ni söylemiştir. | den de o akşam randevu aldınız. — Evet, fakat siz buluşsak bile kendinizi benden — gizleye- cektiniz, — Gizledim mi? — Ben o gece öyle sandım. — © halde, benimle bir buluştuktan sonra, bir daha Sel mini görmemeniz lâzımdı. — Birdenbire — kesemezdin Nihayet... Bir genç kız kalbi Sonra, bana bütün saffetile a- çılan bir genç kız kalbi... Nejad'ın sesinde titreyen sa - mimiyet Vildan'a tesir etti Bir kaşını kaldırarak önüne bakan kadın; — Burada da belki sizin hak- kınız var! 'dedi. Sonra birdenbire canlandı: Fakat çok, çok mütee ür oldum, dedi, burada, masanın üstünde eldiveni gördüğüm za- man beynimden vurulmuşa dön- aldım, bakıyordum, siz içeriden geliyordunuz, eldi- veni gayri ihtiyari çantama sok tum, biraz sonra sizin bunun farkında olacağınızı düşünüyor dum, giderken yolda çok fena idim, emin değildim henüz, fa- kat başka ne olabilir diyordum, Taksim meydanında, — büyük Jâmbanın altında eldiveni çan - tamdan çıkarıp baktım. Selmi - nindi. Kokladım hattâ.. Onu: du. Şüphe ediyordum zaten Ne- jad... Nejad bey, güphe ediyor- dum. Selminin bâzı hallerinden, Kaçmıyordu gözümden büzı hal leri... Sabâha kadar, dün gece, sabaha kadar uyuyamadım, Kaç düm. Elim, ——— ua — ——— kındaki görüşünü destekleyecek ne-, ticelere vördiğini söşlüyor. — Hux- ley'e göre bütün — biyolojik hususi- yetlerile, beynile durması ve n ile, in - san, bütün hayvanlar içinde ebiricik ve eçsiz> bir varlıktır. İnsanda - »gö- rülen bu üstün biyolojik yapının en | mühim neticesi, düşünceye, mefhum. | larla düşünmeye imkün yermesidir. «Birçok- hayvanlar; diyor — Huxley, acıktıklarını ifade edebilirler, fakat insandan başka hiçbiri, yunurta y but bir muz isteyemez.» Mefhumla- ra sahip olmamın mühim meticelerin- den biri de, gittikçe senginleşen bir geleneği mümkün kılmasıdır. Kük tür ve medeniyet bu sayede doğu - şor. İnsandan haşka — hayvanlarda her mesil, kendinden — önceki meslin fam bir tekrarı gibidir; insanda ise her nesil, kendinden önce gelenlerin bulduklarına yenilerini katıyor — ve bunları / gelecek nesillere miras ola- rak bırakıyor. İnsan uzviyetini öte- ki bayvanlarınkilerle mukayese © - derken, zeküsının yarattığı âlet ve| makinelerin, vâsıtaların buna ilâ-| Fuhuşla mücadele — | Fuhşun önlenmesi ve genel- evlerin kapatılması için ne gibi tedbirler alınması lâzım geldiği hakkında İçişleri Bakanlığı vi î yetlerin mütalealarını sormuştur. | İstanbul vilâyeti, —Bakanlığın sualine cevaplarını hazırlamağa başlamıştır. Ayrıca vili genel-| evlerin ve buralarda çalışan ka- dınların sayısını da tesbit ede- cektir. Suriye yataklı vagonlar müdürü şehrimizde Suriye yataklı vagonlar mü- dürü M. Jean Bendaly dün sabah çehrimize gelmiştir. | Cezalandırılan esnaf Dün şehrin muhtelif semtlerin- | de 104 esnaf kontrol edilmiş, hır] tatlıcı mahkemeye verilmiş, 18 esnaf hakkında da ceza zaptı tan | zim olunmuştur. heyecan birden, kaç heyecan! Milhat'ın ölümü, o mektup, bu eldiven!.. Sabahleyin ona tele- fon edeceğinizi biliyordum. Ben daha evvel davranmak için uyu- madım, Selmini çağırdım. Gel - di. Ona eldiveni gösterdim, sor- dum: - Bunu Nejad beyin evinde mi düşürdün? — Galiba, dedi, <— Ondan evvel nerede bu - luştunuz? - Benden hiç birşey saklamayacaksın, Selmin, de- dim. | Ağladı. Zaten ne kadar ha-| rap Olmuştu yavrucak. — Ağladı| ve anlattı hepisini, Hırpalama - | dim onu, Saçlarını okşadım, ok- dim. — Yavrum, dedim, beğeni - yor musun Nejad beyi? dedi. diye sordum. Cevâp vermedi. Belliydi. Ben sizin bir kadın üstündeki tesi- rinizi anlamıyan bir kadın de- ilim. Niçin saf ve tecrübe bir kalble oynamak istediniz — Oynamak değil, — Fakat siz bu kalbe ne ka- dar girdiğinizi — bilmiyorsunuz Orada kalmak istiyor musu- nu: Nejad bu suale çabuk cevap vermek lüzım geldiğini bildiği için, tereddüd etmeden: — Hayır! de — İşte, evvelâ sizinle bunu konuşmak istiyorum, Serbest- siniz şüphesiz, KDovamı var) AAAARARAARRARARAARARAAARANARARARRRARRANAN: Felsefe Bahisleri : | otetcilik Ü Rlse ye öttiklerini unutmamak lazımdır ; bu sayede bugün meselâ, insan gö- zü, teleskop ve mikı yıldır- lara kadar uzayan bir genişlik — ye) mikroplara kadar inen bir keskinlik kazanmış bulunuyor. Bunun yeryüründe insanın önce tam mânasile hükim bir tip bulunmadığı halde, insan biricik hâkim tip olmak imkânım elde etmişti Biyolojinin vardığı son neticcler, ylece, insanı öteki — hayvanlardan ayıran şeyin düşünce olduğunu söy - leyen Descartes'in ebütün şerefimiz' düşünmekten ibarettir> diyen ” Pas - cal'ın sözlerini kuvvetlendirecek ma- İnsanları idaro edenlerin, hiyet tedir. bulundurmamaları dır. medeniyet, | İlim, san'at, * üstünlüğünü ve — de moydana getiren h de bulur. düşüne Medeniyetin gidi- şine ayak uydarmak için, sadece bu- Tunanları almak yetmez, — düşünceyi de öğrenmek icabeder. Bu sayede - dir ki, medeniyetin bir mirasyedisi, an kurtularak bir işçisi ol - mak şerefi kazanilmış olur. Hava Kurumunun tertiplediği hava mitinği Hava Kurumu pazar günü sa- at ondan itibaren Yeşilköy ve EFlorya sahaları üzerinde bir ha- va mitingi tertibetmişdir. Bu mi- tinge kurumun kendi fabrikala- rında imâl ettiği dokuz uçak ve bir plânörden mürekkep filosu iş tirak edecektir. Bu mitingde Hava Kurumu u- çakları bir çok hava gösterileri, akrobasi hareketleri ve paraşüt- lerle atlamalar yapacaklardır. Bu mitinge İstanbul halkı yer- den katılmak üzere pazar günü kurum tarafından Yeşilköy ve Floryaya davet edilmiştir. Uçak pilotlarının üçü de bayan dır. silköy mitingine — benziyen gösteriler 12 - 13 temuz günle- rind€ de şehrin bütün kazaları üzerinde de tekrarlanarak halka güsterilecek ve ayni zamanda ku Tumun gayelerini belirten beyan nameler atacaklardır. Mültecilere kolaylık Milli Eğitim Bakanlığı vilâye- te gönderdiği bir tamimle, mülte cilere kolaylık gösterilmesini bil dirmiştir. Tamimde, geldikleri memleketlerde tahsil gördükleri- ni iddia edenlerin evrak ve dilek- çelerinin Bakanlığa gönderilme- si n tılmasına Ticaret Bakanlığınca müsaade edilmiştir. Yakında faaliyete geçilecek- tir. Valiyi ziyaret Şehrimizde bulunan Amerikan. şirketi müdürü Mr. Whittaker ve muavini Mr. Moo- re, yeni tekel genel müdürü Ha- di Hüsman, dün vilâyette vali ve belediye başkanı Dr. Lütfi Kır- darı ziyaret etmişlerdir. Otomobil yarışları Geçen pazar Veliefendi çayı- ında yapılması kararlaşan mo- tosiklet ve otomobil yarışlarının halkın sahaya hücum edişi yi zünden başarılamadığını yazmış- tık. Tertip komitesi toplantısını müteakip verdiği kararda yarış- ların at yarışlarını müteakip y ne Veliefendi sahasında yapılm: sına karar vermiştir. O zamana kadar hazızlıklar daha etraflı şe kilde ikmal edilecek ve sıkı in: bati tedbirlere baş vurulacaktır. Halkın otomobil ve motosik- let yarışlarına bu kadar rağbet edeceğini kimse tahmin etmemek te idi. İstanbul otamobil sahiple- ri cemiyeti ve turing otomobil kulübü bundan sonraki çalışma- larında bu rağbeti daima göz münde bulunduracaklardır. İsviçreli mütehassıslar Bir aydanberi memleketimizde tetkikler yapan İsviçreli nebat ko leksiyonörleri Dr. Arthur Huber, M. Henry Reese ve karısı Mme. Jean Recse dün, Anadoludan şeh rimize dönmüşlerdir. — İsviçreli nebatçılar dün kendileri ile konu şan bir arkadaşımıza Anadoluyu mebat bakımından çok zengin bul duklarını ve toplamış oldukları nebatatı İsviçreye götürüp orada Üzerinde tetkiklerde bulunaca larını söylemişlerdir. İ İsviçreliler cuma günü meml: ketlerine müteveccihan şehrimi: den ayrılacaklardır Kası Nikaraguada bulunan «Kasta- || moni> gazetesinin tahmil işi sona rmiş ve gemi buradan hareket «Kastamoni> - gemisi Panamanın Kolon limanında ce- nazeleri yurda getirecek olan Trabzon» gemisine aktarma ya- pacaktır. Adana geliyor Amerikadan satın alınan yeni | yolcu gemilerinden ikincisi olan çAdana» gemisi bugün saat 11 de limanımıza gelecektir norn vapuru <Adana> gemisi «İstanbul> ge- | misi ile birlikte güney doğu Ak- Fin bün 6 TEMMUZ 1919 Türkiye ve İsrail rali devletinin — Diş İşleri Şezkamıdı her ay Türkçe Bir haberler bülteni yayınlıyor ; memleketimize gönderiyor. Bu bük tenin yirmi altıncı. sayısında — Ha arotz gazetesinden — iktibas edilmiş bir makale var; başlığı şudur: «Lo- zan 1823 - Lozan 1640 Makalede vaktile Türk dstiklâlini tasdik eden andlaşmanın hazırlandı: Gi 1079 Lozan konteransı ile İsrall ve Arap birliği devletleri arasında: ki anlaşmazlığa son vermeğe çalışan Birleşmiş. Mifletler Heyeti'nin Lo- zan'daki toplântıları mukayeso edi- tiyor. İddia olunduğuna Böre — «Lozan gehrinin Ortaşark — tarihinde büyük bir Önemi vardır. 1923 1o Lozan'dar foplanan sufh konleransı Ortaşark'e baştanbaşa değiştirmiş- ti. Türkiye, Atatürk'ün rehberiiğile milletlerarası Şerefini yenilemiş, Bar U devletlerini kendisile müzakereye girişmek zorunda bırakmıştır. Tür'e kiye Cumhuriyeti bugün Ortaşarkta barış Ve dostluk unsuru olarak ta - Minmiş bir devlettir. 1980 yılında da Benç Ve müzafler bir. mület, hürri- yet hakkını istemiştir. vo bu İstek Lozanda inceliyor <Türk o zaman Yunanistandaki Türklerie Türkiyede Ki Rumları mübadele — etmişlerdi şimdi de Yahudiler eski yurtlarına dönüp yerleşiyorlar; Filistin Arap- darı vaktile geldikieri yerlere gönde- Tülmiş bulunuyorlar!» <1923 te İngiltere, Türk'lerin üze- rine Yunan'lları saldırtmıştı;. 1988 de ayni İngittere Arap devletlerinin İsrall devtetine karşı harbetmelerir sağlamıştır; Türkiye'nin © zamanki düşmanı bugün onun en iyi mütte- fikidir; ayni devlet şimdi İsrail dev- letini de tanımış bulunuyor. — 1023 te Lozanda dâvacı mevkiinde olan Türkiye bugün ayni şehirde hakem Tolünü yapıyor.» Atatürk'ün ilk müttefiki Sovyet Rusya idi; Rus parasile Amerika « dan silâh alınıştı. Üsrail için şu fark var: Amerika dolar veriyor ve rall bu dolarlarla Şark bölzosinden Silâh satın alıyor.» Bu mukayese birçok noktatardan hakikate uygun değildir: — Türkiye 1923 te Lozan'a fam ve mükemmot bir zafer kazanmış olarak gitti. Bir hakem heyeti huzurunda değildi; o devrin en büyük devletlerile ve on- ların müttefiklerile müsavi şaftları baizdi; hattâ onlardan üstün bir du- rumda — bulunuyordu. — Türkiye'den Yunanistan'a giden Rumlar oradan ana vatana gelen Türkler'in evle - Fine ve topraklarına sahip otuyortar- dı; Filistinden sürüten Araplar gibi aç Çıplak ve açıkta kalmamıştardı. Türkler başka memleketlerden Ana- doluya gelerek savaşa baştamış de- Billerdi. zaten orada bulunuyortar- dr've oranın sahibiyüiler. Yalnız Üne Bilizler değii, Framsızlar ve İtalyan- dar da Türkişe'yi İstifâ için hare- kete geçmiylerdi. Türkiye'nin o zar manki düşmantarı arasındaki ihtiras yarışı ile Arap birliğini teşkil eden devletlerin amtaşm.ztıkları birbirine benzer. Sovyet Rusya, Türkiye'yi, sevdiği için deği, Batı devletlerile kendisi arasında dwvar vazifesi görsün diya desteklediz. yoksa dalma düşmandı, nitekim bunu İik fırsatta açığa vur- muştur. Türkiye Cumhuriyeti daha © zamari kendi topraktarında komü - 'nizm'in yerleşmemesi için herşeyi yas piyordu;. fakat — İsrafl devleti K münist partisini tanıyor. Türkiye' « de hiç bir zaman tedhiş komitetor! resmen tanmmadı, İsrali'de bu çeşit teşekküllerin yaşamasına müsaade e- diliyor. Sovyet — Rusya'nın vaktile Türkiye'ye verdiği para devede ku - dak kabitindendir; silâh ve mühim: matı Amerika'dan almamış; İşgal ale Undaki depolardan türlü vâsıtatarta in Ortaşark'ta bir barıp Yakat ynsuru olduğu muhakkaktır. İsrall'in aşırı istilâ emelle Bine dair haberler gelmektedir; böy- bir zihniyet, 13 17 20 44 22 45 s 18 5 18 19 « 34 8 85 12 00 2 01 84. Ramazanı Şerif: 9 Yaz (İleri alafranga) Saatile Evkat 3,18 5, 338 13,19 İkindi Akşam Yatsı 17.19 :20.44) İmsak . Doğu Öğle ( Nöbetçi eczaneler & 6 -7- 949 Aksaray — : Yenikapı Sarım Beyasıt —3 Bumkapi Beyoğlu — : Güneş Ec. Eminönü —: Beşir Kemal Fatih : İsmail Hakkı Kudıköy —: Yeni Moda Kasımpaşa : — Merkez Samatya — * Sünbüli Topkapı —: — Nüzhet Onat Üsküdar —1 İttihad deniz hattı seferlerini yapacak- p.