e YENİ SABAH Y | AKINDOĞUDA: I Halepten - Şam'a e A Yakm Doğuya seyahate çıkan arkadaşımız M. Ruit Ogan yazıyor (Halep) ten Şam'a geçeceğim, |r çıkar. Arasıra muhafaza te fakat gitmeden önce buranın bâz kilâtlarile müsademoler olur, bazan lerinden de bahseylemek is-|can ve mal da feda ederler, ama hususiye tişorum. Hususiyet denilince, oku - yucularn hâtırlarına yalmız bakla - va ve tatlıların çeşitleri, fazla —ba- bazlı Şark yemekleri, Arabesk raks- lar ve yaleller gelmesin. Vakıa, bütün bunlar; başka Arap gehirlerinde olduğu gibi burada da- hi vardır. Ancak, Haleb'in hususi- yetlerinden sayılabilecek bir mühim yaziyet daha vardır ki, Türkiye'yi de alükalandırmaktadır. Burası bir kaçakçı şebekesinin ka- rargâkıdir, Kaçakçılığın ve kaçak - çıların varlığem iki devlet de bilir ler, ne yazık ki, iş üzerinde yaka lanmalarına imkân yok gibidir. Bi- hinir, tanılır fakat #uçüstünde bas- tırılmaları hem geç, hem güç olur. Çünkü: Hudut geniş ve uzundur. Tabil ârıza yoktur. — Mesafe kısa- dir, Çok yerlerde şimendifer hattı mın bir tarafı Türkiye, öteki tarafı Suriyedir. Böyle bir hududun varlı- ma karşı Türkiye'nin kaçakçılığa| tamamen müni olabilmesi için — bir ordu seferber etmesi icabeder. Ayni sebepten ötürü, Suriye dahi ne de- rete iyi niyet gösterirse göstersin bu işi önliyemez. İki — memleketin Gümrük ve ticaret mevzuatında pek büriz ayrılıklar devam ettikçe, — ve arada derin ve realist bir görüşle ihtiyaçları — karşılayabilecek- ticaret anlaşmaları — yapılmadıkça, gümrük mubafaza teşkilâtile kaçakçılığın ön- lenebileceğini ummak, sadece hayale kapılmak ve kendi kendini aldatmak olur. Türkiye'de Jüks eşya — sayılarak yüksek fiatlerle satılan, yahut mü> masilleri dahilde imâl olunmaktan dolaşı tahdidata tâbi tutulan — bir takım levazım ve havayicin Süriye- de pek ucuza serbestçe satılmakta olduğu gözönüne getirilirse, kaçak - çılığın temin edeceği büyük kürlar karşısında birtakım maceraprestlerin her türlü tehlikeyi göze aldırmala- mndan hayrete düşmemek iktiza e- der. Fazla olarak Halepte (ve di- ier Suriye ve Lübnan şehirlerinde) her çeşitten dövizi serbestçe teda - sik kabildir. Amerikan doları — ve hattâ altın başta olmak üzere he- pisi de İstanbul'un resmi borss dan değil, karaborsasından bile u- cuzdur. Bana bir altın — kaçakçımı gösterdiler. Cenap vilâyetlerimizden birinin halkından. Kıyafet “bakımın- dan yerli deveciye, şekil ve surat itibarile pek basit bir adama ben- siyordu. İşi altın kaçakçılığı — imiş ve bundan haftada en az bin ma- deni Yira kazanırmış. Evinde çoluk Yocuğu ile rahatça otoramaz, altın- darımı bahçesinde gizli bir tarafa Kömdükten sonra tekrar kazanç yo- hanu tatarmış! Bir başkasını da kahvede gösterdiler. Bunun kıyafe- ti düzgünce idi, fakat mütemadi - ygen bizleri göz hapsine almıştı. Her- halde kuşkulanmış clacak ki, dura- madı, savuştu. Çoklarının ceplerin- 'de hem Türkiye nüfus cüzdanı, hem Suriye tabüyet vesikası, hem — de Lübnan pasaportu bulunduğunu ve ihtiyaca göre bunlardan birini kul- landıklarını temin ettiler! Bunların burâdan oraya, ve oradan buraya gizli nakliyatları altın ve dövizden, eşyadan ibaret değildir. Kokain, E- Yoin nev'inden uyuşturucu madde -| ler de bu gayri meşrü ticaret liste-| sinde dahildir. “Hududun genişliği, gayri tabi - huşu, gizli yolların yakınlığı ve çok- hığu kaçakçıların pek işine yara - maktadır. Gümrük memurlarının mü tad şimendifer yolcularını bir hayli rahetsız etmeleri boşuna zahmet, ve yolcular için basit ve değersiz kü- Çük bediyelerin bile götürülüp ge- tirilmesinde çıkarılan müşkülât, had- dizatında — zevahiri — kurtarmaktan başka birşey değildir. Kaçakçı; şi. mendifere binmez, şoseyi takip et mez; torbalarını yüklenir veya ka - tırlarına yükletir umulmadık yollar- kârın birs ve cazibesi işlerine — de vamda yine onlara Vaktile Türkiye'den kaçan Rumlar ve Ermenilerden çoğu da sarraflık- cesaret/ verir. sün senelar geçmesine ra, a Arapça'yı doğru dürüst konuş Mmasını öğrenememişdirler, buna mu| kabil mütareke devrinin Havyar ha- nındaki borsacılık dalaveralarını ve muhtelif paraları indirme ve çıkar- ma açıkgözlülüğünü — mükemmelen yürütme becerikliliğini göstermekte devamdan aslâ geri — kalmamışlar dır. Kaçakçıların para değiştirmele- rine, mal bulmalarına, gizli malla- Tımı satmalarına tavassut eden bun- lardır. Bu vüsıtalığı o kadar usta - hıkla başarırlar ki, no mala el sü- rTer, ne de müşterisine teslim edı sadece veren ile alanı birbirine yak- laştırarak tehlikeyi — göze almadan havadan para vururlar. Hakiki ve emin bir hava oyunu, ki, bütün mu- hataralar oynayanlara aittir ve oy- natanın hissesine düşen yalnız ken- dine pay çıkarmaktır!. Bu işlerden dolayı no mulafaza teşkilâtımızı ihmal ile suçlandırmak 'ne de Suriyo makamlarına kayıtsız- hk isnad eylemek asla doğra — ol- maz. El ile tutalamayan, gözle gö- rülemeyen cürümleri tesbit ve irti- kâp edenleri itham etmek nasıl mümkün ahi dir! Suriye'de üer türlü döviz serbest oldukça, resmi borsa bulunmadıkça ve iki memleketin ithalât rejimleri arasındaki ayrılık ve aykırılık de- am eyledikçe, her iki — tarafın da birbirlerinden tedarik — zarüretinde., oldukları levazim, eşy hayvanat vesaire üzerinde ihtiyaçları karşı yıcı bir ticaret anlaşması yapılma dıkça Türkiye'den Suriye'ye koyun ürüleri de, başka şeyler de elbette geçecek, oradan — buraya da altın, döviz ve ithal malları muhakkak recektir. Bundan hazine zarar gi recek, Türk parasının pek sebepsiz olarak kaymeti düşecek ve düşürü - lecektir. Daha ötesini — araştırmak bana düşmez. Alâkah — makamların nazariyecilikten — vazgeçerek, tatbi- kat taraflarını inceleyerek işin olur sihetlerini bulmaları, zecri tedbirler- lo değil şiktisadi tedbirlere başvar- maları günün zarüretlerindendir. Memleketin idare ve inzibat duru- muna gelince; Şimdiki Cumhurbaş - kanı Mareşal Hüsnü Zaim idareyi eline almadan buralarda — hükümet otoriteki diye birşey yokmuş, — yüni hükümet; Zümrüdü Anka kuşu gil ismen var, cismen yokmuş, yahut deve kuşuna benzermiş de uç deni- lince deveyim der rahatma bakar, koş denilince ise kuşum diyerek tü- nermiş! Her gece sokaklarda hiçten- sebep- lerle birkaç kişi bıçaklamır, kaba - dayıların kuşaklarında kama, arka zeplerinde tabança bulunurmuş! İşte; gücü gücüne yetene sürüp Bitmekte olan bu zorbalık devri; Hüsnü Zaim'in idareyi eline alma- sile sona ermiştir. imdi memlekette emniyet ve bu- zür büküm sürmektedir. Kamasına güvenen bıçkınların; çakı — taşımak için bile cesaretleri kalmamıştır. Cumhurreisliği için halkın reyi 'Ona severek ve isteyerek verme- indeki sebebi bunda aramak yan- lış olmaz. Zaim'in üsayiş ve emni- yeti takdir ederek hükümet nüfuzu- 'nu tesis etmesinden memnun kalan ine seçildiği gün den itibaren üç gece şenlik yaptı - lar, her tarafı donattılar, fener ve meş'alelerle şehri dolaştılar. Fişenk- ler, toplar, şarkılar, mavallar; he - pisi tamamdı. Burada «keşşaf> adı İverilen izciler muntazam kafileler - le, davül ve trampetlerle şehrin so- kaklarını şenlendirdiler. Neş'e tufa- m gece yarısından sonralara kadar dan umulmadık zamanlarda yürür ve beklenmedik sapa yerlerden Yazan : Edgar Wallace Bu sırada içeri titreye titreye yürüyen bitkin Tupervil girdi. Ameri: «Size şimdi en iyi ge- lecek şey bir kadeh konyaktır.» Ufak bir kadeh doldurup yara- lıya verdi. “Konyak mı? evet, teşekkür ederim, ifademde unutulmuş bir nokta kaldı ki, onu da ilâve et- meyi faydalı buluyorum. Patak- ladıkları adamı size tarif etme- yi unuttum. — Hani yüzünü görmedinizdi, sarılıydı? — Yüzünü görmedim, fakat kısaca boylu, pantalonu da sa - rımtarak bir renkte idi, isterse- niz yemin edebilirim. — Ben Mr. Tupervili evine ka- dar götüreyim, size artık bu ge- ce ihtiyacım yok, geldiğiniz i. de ayrıca teşekkür ederim. Elsa'nın dilinin ucuna söyle - “yecek o kadar çok şey geldi ki, dudaklarını kısarak susmayı ter- cih etti. Jessie Dame'i mümkün olduğu kadar çabuk atlatarak ©tele dönüp Ralfa telefon etti ve olanı biteni anlattı — Demek daha yatmadın ha! Elsa, yani demek istiyo - Yum ki, şimdi gelirsem seni gö rebilirmiyim 7 devam etti. Bunlar hepisi bilinen ve görülen tezahürattır. Ancak, Eski İstanbulun — hususiyet- lerini muhafaza edebilen yer- lerden biri Beyaziğ meydanı- dıir. Asırlık çınarları ve asır- lardır ayni ahenkle daldan da- la konan, meydanlara — dolan güvercinlerin akışları " devam edip gidiyor. Eski İstanbul, yeşilliklerle bezenmişti. Her e- vin bir bahçesi vardı ve şehir civarı ise bambaşka bir âlem- di. Tacizade Cafer Çelebi <H vesname> sinde yeşil İstanbu- ye çıkarılmıştır. munda yapılacaktır, misyon Dşkanlığına vereneleri Şartname ve: bilir, * ra — Kıbris — yolu ile Berut'a sayın halka ilân olunur, lara gelmeden görülmesi mümkün ol mayan bir gösteri de vardı ki, ga - rip olduğu kadar da eğlenceli — ve pek hoş idi. Birkaç satırla onu an - latmazsam cünbüşün zevki anlaşıl - maz. Deve oyunu. Birkaç deve bir katar hâline sokulmuş, her biri ha- hlar, ipekli örtülerle örtülmüştü. Ön de kefyeli, agilli deveciler, elle - rinde darbukalar defler bunları gez —25— — Tabii sabah gel: mı? — Hayır, hayır, seni bu gete görmem lâzım, beni aşağıda hol de bekler misin? Kız kolunda - ki saate baktı onbir buçuktu. — Peki ne derlerse desinler, bekliyeceğim gel Genç doktor, — çabuk geldi. Vakayı yeni baştan dinledi, bit- tiği vakit kızı tuhaf tuhaf süzü- yordu: — Çok konuşuyormuş — ha demek iblisler bu sabah bana söylediklerini duydular! Evve - lâ Tarn, sonra para, şimdi de Tupervil, şu SOYOKA durmu - yor dinlenmiyor vesselâm. — SOYOKA mı? Şu esrar kaçakçısı mı? Oh Ralf iki çete biri SOYOKA öbürü de TARN mı? Delikanlı başını salladı. — Ergeç bunu — duyacaktın yayrucuğum. Kiz: «Sende mi?> diye fı- sıldıyabildi, zira çoktan sesi kı- sılmıştı. Genç adam ciddiyetle: Bence, böyle heyecanlan- mana lüzum yok, Elsa, bu tica ri bir mesele idi. Bir imbiğe, veya bir bira fabrikasına bazı görebilirsin. Fakat n daha iyi olmaz diriyordu. En önünde de kocaman bir davul. Develerin üzerinde kadın kayafetine girmiş, yüzlerini peçe i- le örtmüş, bedevi kıyafetinde er - Çeviren : Semra Arslanlı kimseler sarhoş oluyorlar diye kızamazsın ya, imbiğin veya fab rikanın ne kabahati var? — Öyle ise Soyoka Majör A- meri mi? — Ya Soyoka sağ elidir. — Peki, Mr. Tupervil? — ©, hiç birşey değil, sadece benim bankerim. Ayni zaman - da Ameri'nin de bankeri. Bu sabah bana — Ameri'nin büyük mikyasta para yatırdığını söy- lemişti. Ettiği gevezelik işte bu. Ameri de igitmiş. Çetesi bu ge- ce Tupervil'e ders vermeye gel- miş, sana ispat ederim, çünkü; yarın Ameri Stebig Bankasın- dan hesabını çekip hisse senet lerini falan hep alacaktır, Hey! Allahım daha evvel bilseydim ne olurdu?.. Çok Korkunç Kısım : 28 Elsa, nefret ettiği işine git - mek için ayakkabılarını giyiyor ken kararını verdi; Ameri'ler- le alâkasını tamamen kesecek - yahut onun ti. Bu âdi adamın genaatini her tarafa ilân edemediği için ken- di kendini hem tayip ediyor; hem de kendinden korkuyordu. Ahlâk telâkkisi bü kadar gev- Thaleye iştirâk edeceklerin ticaret odası vesikasile bir gün evvel tatil günleri hariç ll cakları yelerlik belgesini ve teminatlarım muhtevi kapah zarfla- Tını ihale günü saat 14 de kadar makbuz mukabilinde daimi ko- iân olunur. evrak dalmi komisyonda her zaman görüle 7/temmuz/1949 Perşembe bul — Ankara — Kıbris — Berit hattı işletmeye açılacaktır. 2 — Uçaklar perşembe günleri İstanbul'dan kalkarak Ankı YENİ SABAH Beyazat camii avlusunun Tu anlatırken şöyle der: Geniş gölgeler yapan a lar o kadar sık ki dallar bir- birine girmiş. Serv ile şimşad elele vermiş, Tüzgâr — onların üstünden koşa koşa geçip gi- diyor. Aradaki taze — yeşillik- leri yaprak sanma, onlar birer dildir ki bu yere felâket gel- mesin diye Allaha yalvarıyor- lar.» Güvercinlere kudsiyet izafe başkanlığından Ayaş ilçesi Karacaören su işi kapalı zarf üsülüyle eksiltme- Muhammen bedeli (17235) lira olup geçici teminatı $67.5 dur, Thale 21/7/949 perşembe günü saat 15 te l Daimi komisyo. ihaleden makamına müracaatla ala- — 97712 — Devlet Hava Yolları Genel Müdürlüğünden gününden itibaren İstan - Bgidecek ve cuma günleri ayni yolu takibederek Istanbul'a dönecektir, 3 — Fazla bilgi için Bilet Satış Bürolarına — başvurulması — 9716 — kekler. Davul ve dünbeleklerin â- benklerine - ki, bu âbengin kulak- ta pek tatlı akisler yaptığım da söyleyebilirim - uyarak karılıp dökü- lüyor ve bir Şark dansının bütün hareketlerini canlandırıyorlardı Medeniyetin baş alâmeti bol elek- kları altındaki bu çöl ve sah- resmigeçitine, Bedavet ile ülence ve meserret saha- li deniyetin sında elcle verişi de denilte y olmu da ve Lübnan'daki intibala - vamt da bundan sonra yazacağım. ekmiydi ki, ispat edebileceği bir cinayeti bile bile saklıyor - du. Acaba şimdi adam gözü - ne nasıl gözükecekti? Artık o- nu olduğu gibi tamyordu. Bu şeni mahlük — insanlığa zalim, kaba darbeler indiriyor ve ban- kanın ufacık bir sırrını açığa vurdu diye âciz bir adamı az daha öldürüyordu. Tuhafına giden nokta şu ol- Kendisini çağıran zile ce- ap vermek için gittiği vakit patronunu katiyen değişik - bir insan, bir cani olarak görmedi. «Herhalde» diyordu: Yüzünde- ki bu taş gibi hissiz ifade içi - nin kötülüğünü belli etmemek içindir. Bu sabah — Adam'daki yegâne değişiklik, mutadı hilâ- fına gayet kibar oluşu idi. — Size dün akşam geldiği - du nizden dolayı çok müteşekki - rim Mis Elsa. Tupervil'in de ge ceyi rahat geçirdiğini söylesem herhalde memnun - olursunuz., Doktor bir iki gün sonra işine devam edebilir, diyor. Sonra a- laylı sesile devam etti; Baka - hm sevgili doktorunuz sizi ne gekilde teselli etti? — Görüyorum, beni pek — ya- kından takip ediyorsunuz — Ma- jor Ameri, fakat ben doktoru beni teselli etsin diye çağırma- dim, - Teselli için olmasa — bile gağırdınız ya, ben de zaten öy- le olacağını tahmin — etmiştim, Tupervil'in acıklı bahtı onu mü- teessir etti mi Mis Marlov? Af Zedersiniz — görüyorum ki, bu YURDUM p do a eski asırlarda görünüşü Beyazid meydanı edildiği içindir ki Beyazid gü- vercinleri, asırlar boyunca bah tiyarlık içinde yüzmektedirler. Onların aç kalmaları, — susüz kalmaları imkânsızdır. Her za- man tahsisatları vardır. ve kubbeleri tatlhı sesleriyle inle- terek yaşarlar, Devrin ulemasını - topliyan tami ve kütüphane meydanı, bügün yine kitap ve nargile âhı ha- ilerinin ziyaret; lindedir. Yalnız bu güzel Be- yazid meydanı resmini koyar- ken işaret etmek isteriz ki ye- ni plânda Sahaflara verilecek veçhe, bugünkü dekoru da tamamile tarihe mal edecek- tir. NOT: 6 larda Beykoz Sultanahmet — camli tur. Bu tertip hatasından do- layı özür dileriz. üeeeersreAKAA LA LAAR AA AR AAA LA LA ve ce c 5 Ankara ili daimi komisyonu İstanbul Jandarma Satınalma Komisyon Başkanlığından Miktarı Kilo Cinsi 20000 — Domates 44000 — Taze Fasulya 20000 — Patlıcan 4000 — Yeşil Biber 4000 — Taze Bamye Beher Kilosun'un İlk en bedeli Teminatı Kuruş — Santim Lira — Kurüş 20 00 300 00 30 600 890 90 30 00 450 00 20 00 60 v0 35 00 105 v0 Yukarıda cins ve mikdarı, ilk teminatlariyse muhammen be- delleri yazılı 5 15, de hepsi bir istekliye kalem sebze 25/temmuz/$49 pazartesi günü saat ihale olunmak şartiyle kapah zarf usu. Kü ile ihalesi yapılacaktır, İstekllerin belli gün ve saatten bir sa- at evveline kadar ilk teminat makbuzu veya Banka mektubu ve diğer vesaiki mühtevi kapalı zarflarını komisyona vermeleri, — 9109 — Van Bayındırlık Müdürlüğünden Yapı İşleri Hânı 1 — Bvvelce gazetelerle ilân edilerek ihale günü olan 24,6.940 tarihinde istekli zuhur etmeyen Özalp ilçesinde yaptırılacak sağ Dk binası yapımı işi yeniden eksiltmeye çmarılmıştır. 2 — Keşif tutarı (320234) lira (36) kuruştur, 3 — Eksiltme 14/temmuz/1949 perşembe Bünü — saat 10.30 da Van Bayındırlık Müdürlüğünde teşekkül edecek eksiltme ko. misyonunda kapalı zarf usulile yapılacaktır. 4 — Eksiltme şartnamesi ve buna bağlı kâğıtlar - hergün mesal saatleri içinde Bayındırlık Müdürlüğünde görülebilir, 5 — Eksiltmeye girebilmek için isteklllerin usülüne göre (16550) lira (37) kuruşluk geçici teminat vermeleri lüzımndır, 6 — İsteklilerin tatil evveline kadar Bayındırlık belgelerini ibraz etmeleri me günü Bünleri hariç ihale Müdürlüğünden şartur. 7 — İsteklilerin hazırlayacakları olan 14/7/949 perşembe günü saat ona kadar &gününden üç gün alacakları — yeterlik kapalı zarflarını eksilt- alındı mukabilinde exsiltme komisyonuna vermeleri lâzımdır, Pöstada olacak gecikmeler kabul edilmez konuşmaya ta- Peki mektup mevzu üzerinde aftar değilsiniz. rımıza avdet edelim. at mesele bir türlü aklından çık- ayordu, nitekim yarım saatlik bir çalışmadan sonra yine sor- du > — Dün akşamki vak'ada dok tora söylemediğiniz bir şey kal di mı? Kız cevabı şimşek gibi yetiş- — Evet, kâş iğüm kanlı bahsetmedim. dolabında gör- Jambok'tan hiç Söyler söylemez pişman ol- du, hay aksi şeytan hay! keş- ke dilini ısırsaydı da bu sübut - suz lâfı ağzından kaçırmasay - dı. Adam'ın yüzünde en ufak bir hareket — görülmedi, derin gri gözleri kırpılmadı bile. Ben de zaten kâğıdı nere- de buldunuz diye merak etmiş tim, Masanın üstünde var zan- nediyordum, halbu ki, *yokmuş Beni herhalde çetin biz insan olarak telâkki ediyorsunuz de - ğil mi? Sizi çok kor rum, müsaadenizle gi yim? - Demek beni korkunç luyorsunuz. öyle Başkaları da öyle buluyorlar ve bulacak- lar. Tupervil'e gelince o biraz daha ketum davranmalıydı. — Oh! demek itiraf ediyor - sunuz?. Başını salladı: — Bu, ona iyi bir ders oldu. Elsa daktilosunun başına dön ç bulüyo- ebilir mi- 301) nnni nnn ae aa aa düğü vakit şaşkınlıktan serse- me dönmüştü, makinesinin itti- ratsız nağmeleri onu yavaş ya- vaş kendine getiriyordu ki, i- kinci bir zil sesi kendisini yine gaddar patronunun karşısına çı kardı, Size demin şu — mektubu yazdırmayı unuttum, başlayın | Tütfen. tebing Bankası Direktörlü- ğüne: Sir, Bugünden — itibaren Stebing Bankasile alâkamı kesiyorum.. Hesabımı lütfen (Nortmern anı Midland) bankasına geçirmenizi rica ederim, Bana ait olan çe- kutuyu da bu Mr. lik hamili olan teslim edebili: mektubun Feng-Ho'ya Saygılarımla, Makinesine döndü ve Ralf'ın dün gece ne derece doğruyu söylediğine hayret etmekten kendini alamadı. Ameri Steb- bing Bankası ile alâkasını ke siyordu, bu pek tabii bir hâdise idi, çünkü Tupervil ondan hak h olarak güphe ediyor, öteki de ondan haksız olarak nefret edi- yordu: Mr. Tüpervil muazzam yata- ğının ortasında yatıyor ve başı dehşetli ağrıdığı için elinde sı- kı sıkı altın bir lokman ruhu gişesi tutuyordu. İlkönce Ralf Hallam'ı kabul etmek isteme - di, fakat Ralf teklifsizce yatak odasına girmiş sevimli hali tav rile Bankeri isticvaba başlamış- | ti bile, (Arkası var) İLELİKIRKPINAR GÜREŞLERİ Yazan: Eski bir pehlivan Yine bu tanımadığım pehliva- na kargşı çıkmam hemen büyük bir alâka uyandırdı. Halk me- rakla güreşi beklemeğe başladı. Bu pehlivana yan yan bakı- yordum. Bu kadar güzel bir vücudu olduğu halde tanınmış pehlivanlar arasına katılamama sının sebebini bir türlü anlıya - mıyordum. Herhalde kof olma- l diye düşünüyordum. Ne ise, uzatmayalım, davul zurnalar arasında peşreve baş - ladık. Sonra da tutuştuk. Ben daha ilk elde hayatım - da bu kadar kuvvetli ve çetin bir pehlivanla karşılaşmamış ol duğumu anladım. Bana bir sağ dan elense vurdu; kendimi sol tarafta dizüstü buldum. Bir sol elense çekti; bu sefer sağa doğ ru uçtum. Bir çapraz — girdi. Bundan nasıl kurtulabildiğime hâlâ şaşarım. Adamda aklın, hayâlin — almadığı bir kuvvet vardı. Tam mânasile belâmı bul muştum. Güreşi kazanmayı filân bir yana birakmıştım. Bütün dik - katimle yenilmemeğe bakıyor « dum. Bir iki oyun da ben ya- payım dedim. Daldım. İki pa - çasını birden ele geçirdim. Hiç oralı olmadı. Bir budama ile ça tır çatır pençelerimi söktü. Ne diyeyim, son derece — kuvvetli bir adamdı. Kendi kendime kuvvetini - ve güreş derecesini bilmediğim bir adama karşı çıktığım için söğüp sayıyordum. Bu çingeneye nilmek, o zamana kadar kazan- mış olduğum bütün itibarı kö- künden yok edecekti. — Elhasıl son derece müşkül bir vaziyete düşmüş bulunuyordum. Ben adım adım geriledikçe çingene de adım adım cür'etini arttırıyordu. Benden zerre ka- dar perva etmiyordu. Benimle adetâ kedinin bir fare ile oy - naması gibi oynuyordu. Fena halde bunalmıştım. Gö- züme de yağ kaçmıştı. Bu fır - sattan istifade ederek biraz ne- feslenmek için güreşi durdur - dum. Mendil istedim. Arkadaş lardan biri getirdi. Gözümü si- lerken göyle konuştuk: — Nasılsın? — Berbat! Yahu ne söyle- mezsiniz? bu adam beni yiyı cek! — Onunla ciddi mi güreşi - yorsun? — Elbette! Şaka edecek de- ğiliz a! — Delisin sen? Hiç onunla ciddi güreş tutulur mu? — Baş pehlivan olsan bile seni yener.. Başta Kara Murat olduğu hal- de hiç bir pehlivan onunla gü- Teş tutamaz. — Bepisini yendi mi bu çin- gene? — Yok canım.. Hepisine ye- nildi. Fakat eğer ciddi güreş tutsalardı, hepisini yenerdi. Büsbütün sersemlemiştim Nasıl oluyor bu iş? diye sordum, — Herifi görmüyor musun? Dev gibi birşey.. İsterse en ta- nınmış iki başpehlivanı iki kol- tuğunun altına ahp Edirneye kadar götürür. Hiç yenilir mi böyle adam? — Peki o halde nasıl yendi- ler kendisini? — Korkutarak.. Tehditle.. İstanbul Liseler Alım Satım | Gazetemizin — (Okuyucu diyor ki) sütununda çıkan üç mektuoa Belediye Neşriyat Müdürlüğü kanalile gönderilen cevaplar aşa ğıdadır: Fen İşleri Müdürlüğünden: Yeni Sabah gazetesinin 201 5/949 tarihli nüshasında <Me: | diyeköyünün lâğım ve kanali- | zasyon ihtiyacı» başlığile çıkan yazı incelenmiştir. Gazetede bahsedilen lâğım in- gası esasen bu seneki program- da mevcu tolduğundan keşif et rakı hazırlanarak eksiltmeye Ç | karılmıştır. İhalesi — yapıldıktan | şasına başlanacaktır, * ve Sosyal Yardım Mü | dürlüğünden | Yeni Sabah gazetesinin — 16, 6/949 tarihli nüshasında «Sa, hk Müdürlüğü ve Sula nin dikkat n başlığı il: çıkan yazı incelenmiştir, Üsküdar Kazan Küplüce ma bo- hallesinde 10 gün cevel su rularının patlaması üzerine ma- halle muhtarı keyfiyetlen Sulur 3 temimuz tarihli Yeni Sabah Gazetesinde yayınlana: yağ, Beyaz peynir, Kaşar peyniri ve odun ahnacağı hakkındaki ilânımızda kaşar peynirinin tahmin fiatı ilmiştir. 420 kuruş olarak tashih ve tavzih olunur İldavesini habersur euvceği yerde Tefrika No. 43 - Yavaş tut! Yoksa karnına bıçağı yersin, dedim — Anlamadım. — Canım güreşirken durma « dan küfür edeceksin. Beni ye- nersen göyle yaparım, böyle ya- parım, seni bıçaklatırım. falâ diyeceksin! Kalıbına — bakma! Çok korkaktır. Ne de olsa çinge ne olduğunu biliyor. O zaman senden çekinir. İstediğin — gibi güreşirsin. Pes et dediğin za - man da pes eder, Vaziyeti anlamıştım. Başka çare de yoktu. Mendili bırak - tım ve güreşe devam etmek Ü- zere yeniden omuz omuza gel- dik, Kaşlarımı çattım. Gözlerinin ti içine bakarak yavaş bir ses- le ağır bir küfür savurdum — Yavaş tut! yoksa karış - mam! Karnına bıçağı — yersin! dedim. Ayni zamanda bu sözlerimin ne tesir yapacağını merakla bekliyordum. Bu ağır küfürü - mün ve tehdidimin hemen tesik rini gördüm. Çingene durakla- diz — Canım ben sana ne yapı- yorum. Neden beni bıçaklaya - caksın? diye cevap verdi. Ben tehdidimin bu mükem - mel tesirini görür görmez daha fazla tereddüt eder mi idim? Hemen daha ağır bir küfür savurdum — Eğer beni yenmeğe kak karsan kemiklerini kırarım. An ladın mı? diye homurdandım. Adetâ vurulmuştu. Eski kuv vet ve hareketi felce uğramış- tı. Korkuile bana bakıyordu: — Peki ne yapayım? diye mı rıldandı. Cevap verdim — Hiç! Güreşe devam ede - ceğiz. Halk birşey anlamamalı. Yalnız yavaş tutacaksın. Ben Bırası gelince sana pes et dive- ceğim. Sen de pes edecek: . Anladın mı? — Anladım beyim! Ne İster« sen öyle yapacağım. Rahat bir nefes aldım. Ayni zamanda şevkle güreşiyordum. Zavallı çingene o kadar kork- muş idi ki, vücuduma dokun - maktan bile çekiniyordu. — Bir müddet daha güreştikten son - Ta: — Şimdi çapraza gireceği Hemen dönüp kendini yere a- tacaksın! emrini verdim. — Başüistüne! dedi, Ve na çaprazı açtı. Hemen çaprazı topladım. Bir kaç adım sürdüm. Dönüp ken- disini yüzükoyun yere attı. Şimdi bu tuhaf güreşin son kısmına gelmiştik. Onu bastırın ça sert sert söylendim: — Ulan ne toparlanıyorsun öyle yerde.. Künde alacağım, görmüyor musun? Biraz gev- şek ol. Aşırırken de pes et! — Peki, peki! kızm; Kızmak mı? Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Fakat belli etmeğe gelmezdi. Bu sı- rada rahat rahat kündeyi dol- durdum. Aşırmak için zorlama ğa başlarken hemen elile kispe- time vurarak pes etti. Ben hayatımda çok güreştim. Çok pehlivan gördüm. Fakat bu Edirneli Sülo gibisine hiç bir yerde rastlamadım. Meğer za« vallıyı hep bu şekilde korkuta- Tak yenerlermiş.» (Devamn var) ba- Tashih Komisyonu Başkanlığından Sade. yanlışlıkla 450 kuruş Ökuyucu mektuplarına cevaplar gazeteye bildirmiş ve b yüzdn bu semt drızanın geç haber — u- Tınması yüzünden kısa bir mi2- det susuz kalmıştır. Sular İdaresi vaziyetten ha*er dar edilince derhal boruyu te - mir ettirmiş ve — mahalle hulta eskisi gibi sudan istifadeye daş lamıştır. Halen sokadın su dü- rumu normaldir * Sular İdaresi Müdürlüğündent Yeni Salah gazetesinin — 161 6/949 tarihli nüshasında «Sağ hk Müdürlüğü ve Sular İderesi- nin dikkat nazarına> başlıı ile çıkan yazı incelenmiştir: Beylerbeyi Küplüce m sinde halkın su alamad 949 tarihinde İdaremize de dirilmiş ve derhal durum t edilerek bu mahallenin Ş bey d 0 ma, 1 göl ştür, Arızeh boru derhal tamir edilmiş va sokak 15/6/949 tarihinden itiba- ren munlazaman su almağa buş ları ylece gazetede çıkan ya: ıt arize günü yazıldığı anlaşıl maştır.