BAYFA e ğ e Hitler, kimsenin Leni'yi çekiş- tarmeine müsaade etmiyordu ÇIKIN KİSMİN HÜLASASI Hitlerin hususl hayatına dalr şimdiye kadar bir çok - kitaplar yazılmıştır. Bu arada — Hitlerin Kadınlarla —olan — münasebetin- den do bahsedilmektedir. Eakat bunların bir rivayet ve dediko- u mahiyetinden ileri bir. kiy- metleri yoktur. Bazı rivayetlere Böre Hitler, her IKi Ginse karşı da düşkündür. Fakat — bunların tamamen aksino olarak / Hüti rin erkeklik kudretinden tama - men mahrüm olduğunu / yazan -. lar da vardır. Gençliğinde çok sıkılgan dan Hitlerin, kadın — maceraları olmamıştır. Fakat o, kendisini | © zamanlar bile bir çapkıri ola- rak göstermekten zevk — alır Çünkü kendisini hiç bir zaman bu şeklidoki sahte tavır ve bu- dalaca gururlardan — kurtarama- mıştır. Hattâ bu yüzden kendi- sine uzaktan bir çok kadınla şik olmüş ve - hattâ / uğurunda İntihar edenler bile - olmuştur. Fakat Hitler, sadece genç — kız- darın — yanaklarını — okşamaktan zevk alırdı. Onun n iki metrosi olduğuna —dair rivayet — efsa- medir... — Hitlerin, kadın müna- sebetlerinde vefasız ve kaba ol duğu, bugün, ele geçen vesika- Jardan tamamen — anlaşılmıştır. Yine bu vesikalara göre Hitle - Tin sadece dört metresi olmuş- tur. İlk metresi olan Leni Ri- efenstah, 1045 do Saturday FEvening Post gazetesinde şunla vi söylemektedir : * «Hitler bana saygı gösterir ve 'benim sadece san'atıma ilgi gös- terirdi. Onunla başbaşa geçirdi-. #imiz saatlerde biricik mevzuu- Muz, edebiyat ve san'attı.» Le- ni Riefenstahl'ın bu iddiasının ne dereceye kadar doğru oldu- ğunu bilmiyorum. Fakat Nazi partisinin sabık basın umum mü- dürü Ernest Hansftaengel bir gün bana şunları anlatmıştı: «Bir akşam Hitlerle beraber bir fincan kahve içmek üzere| Leni'nin — oturduğu apartımana| gitmiş ve burada sabaha kadar kalmıştık. Leni, Hitlerle bitişik odaya geçmeden önce, karşımız. da saatlerce çırıl çıplak dans et- Mmişti.» Bu hâdise 1933 yılında vuku bulmlllhı. Fakat bu tarihten ön ce, Leni, Münih'e gidip Hitleri ziyaret'edecek ve onunla bir o- dada saatlerce beraber kalacak- tir Leni Riefeüstahl'in birçok falar Hitlerin önünde çırıl çip-| çevireceği - filmleri lak dansettiğini bilenin Eva & Braun 1939 da, hâtıra defterine şunları yazmıştı: <Rakibemin artık Hitlerin gözünden düştü- tüğünü zannediyorum. Zira es- kiden o, Leni'den bahsetmene çok kızardı. Şimdi onun mahrem tarafları hakkında bana malü- mat vermekten bile çekinmiyor. Geçenlerde Hitler Leni'nin cudu güzel miydi? diye sormuş tum. Bana şöyle dedi: <Evet 0- nun çok güzel bir vucudu vaz. Fakat onda incelik ve zarafetten eser yok.. Hislerinden çok in- siyaklarının esiri bir kadın..> Halbuki bu tarihte Hitler, hiç kimsenin Leni'yi, nerede olursa olsun, çekiştirmesine asla mü ade etmiyordu. Hattâ o bir de- fasında, bu yüzden Goering'i bi- le hatırı sayılır bazı diplomat- ların önünde azarlamıştı. Acaba Eva Brauu, Hitlerin artık Le- Diyi #evmediŞın. idâfa ederken hükümlerinde yanılmıyor. muy- du? MUHTEŞEM BİR KABUL RESMİ 1938 de Müssolininin Münihi zi yareti gerefine, «Kara köşkte> Tuhteşem bir kabul resmi yap: mıştı. Âlimler, sanatkârlar, şâ- Çeviren: Nâzım Kemal | piades: irler, doktorlar, dansözler hülâ- sa IHi üncü Reich'in emrinde va zife gören birçok kimseler me- rasime İştirük etmişlerdi. Bir| Evvelki gün, Bostancıda bir kaç aralık muazzam salonu — doldü- | kişinin — yaralanmasile — neticelenen | k ran kalabalık ansızın susuvere | bir kamyon kazası olmuştur Mmiş ve Hitler, Mussolininin re-| -Amaç Türk Anonim Şirketine ait fakatinde içeriye girmişti. Şimdi | lap İstanbulda çahştığı halde An her İ Gklatir, yay gaa gea ç y a nresindeki. kamyon askerlerin önünden geçiyorlar- ı Hitler, salonun ortasına gelin ce birdenbire durmuş ve Musso- lininin kalağına eğilip birşeyler | "" Bağşka bir gün <Kâra köşkte» yine bir ziyafet vardı. Sahne vâ- Zu Sepp Allgeler beraber bir ma saya oturmuş, bira — içiyorduk. Karşımızdaki masada Hitler ve Goebbels, başbaşa vermiş konu- şuyorlardı. Leni ise, salonun ni hayetindeki masada, yarı dekol- 'te birkaç kadınla beraberdi. kıp onun yanına gittik. Leni'ye, yaz tâtilini masıl geçirmeği dü- şündüğünü soracaktık. Bir müd det sonra kadınların - heyecana kapıldıklarını. gördüm. Hitler, masamıza gelmişti. Ben tam bu sırada Dolomites — kubbelerine tırmanmak tasavvurunda bulu- | © nan Leni'ye, bu gezintinin ha- yatına mal olabileceğini anlatı- yordum. Herhalde Hitler, sözle- Timi duymuş olacak ki Leni'ye dönüp gşöyle dedi: «Kendinizi böyle — tehlikelere atmanızı istemem Madam Rei- Bostancı tren geçmek isterken Bustos de 35 vergi alınması yolunda — bir, karar vermiş, İçişleri Bakanlığının bir emrile bu yersiz karar iptal e. dilmişti, HABERLERİ Feci bir kaza Bir kamyon Bostancı köprüsünden uçtu, iki kişi ağır yaralandı köprüsünden şoförün dire yanındaki boşluk - tazla, mırildandıktan sonra yanına Le- M Kanyan 8 motre — yükseklikten ni Riefenstahl'i çağırmıştı. Le-| güşerek parçalanmış, bu esnada — İ- ni, heyecandan gaşkın bir hal- | Gzd, bulumanlardan şoför Bayramın deydi. Yalnız gözleri pırıl pırıl | ,, cakları kesilmiş, Bostancı — Polis yanıyordu. O, bu dâvetin, ken- 'karakoluna mensup — Kemal adın dist için, ne büyük bir şeref ol- | bir p memuru ağır sürette ü | duğunun farkındaydı. Hitler, sa- İinşaat ustası da hafif olarak yara londa hazır bulunan bütün âlim | lanmışlardır. İve sanatkârları ihmal ederek sa-| — Yaralılar. hastahaneye — kaldırıl - dece Leni'yi Müssoliniye takdim | mış, tahkikata başlanmıştır. YA “İstanbul,, — gitti Istanbul> vapuru dün saat 16 da yeni Güney Doğu Akdeniz hat-| tındaki JEc seferine çıkmıştır. 34 yolcu Yolcular arasında Kıbrıs Kon - losumuz Fuat Bayrammoğlu — da vardır. Şehir Meclisi spor müsabakalarından da vergi alacak Şehir elit 1 temmuz tarikin. de yürürlüğe girecek bir. kararla, spor müsabakalarından yüzde vergi almağa karar vermiştir. Ku lübler, bu vergiyi vermedikleri taic 15 irde, cezalı olarak almacaktır. Hatırlarda olduğu üzere, 948 a. ayında Şehir Meclisi yüz Fransız kadın romancı fenstahl! Zira ben size mühün| dün bir konuşma yaptı bir takım vazifeler vermeği ta-| Bir müddettenberi — şehrimizde sarlıyorum. «Nasyonal - Sos: bulunan tanınmış Fransiz — kadın list adlı filmden sonra <«Alman | romancısı ve — gazetecisi Roubi ya> filmini de siz çevireceksi- | Jansicy, dün saat 12 de Park Otel| ö de, <Uçakla Paris üzerinde bir do- aşma> mevzulu nuşma yap Leni Reifenstahi, suf Hitle- | ö Mevaula - bir konuşma yap rin teveccühü sayesinde, sanpt alanında yüksek bir mevkie eri- şecekti. Bir hamlede Reich, İnns bruck kumpanyasının küçük ve mütevazi dansözünü, Almanya- min sayılı yıldızlarından biri ya- pivermişti. Şimdi o, Hitlerden bahsedildiği her — vak'asından iyor ve yakında düşünerek zleri sevinçten ışıl ışıl yan- 'du. Leni, <İmanın zaferi» ve Tradenin Üstünlüğü> filmlerin- den sonra «S.A. nin hücumu» ve «Polonya seferi» - filmlerini de çevirecekti. Propaganda Ne- zaretindeki memurların hepsi, ondan hem korkuyor, hem de nefret ediyordu. Fakat bizzat Gocbbels, Leni'ye aşırı bir saygı gösteriyordu. Zira onun, Führe- rin mutlak itimadını - kazanmiş olduğunu biliyordu. Hitler ona, filmlerini çevirmesi için bir si- nema atelyesile güzel bir villa inşa etmişti. Artık Leni, her sa- bah, umumi karargâha giderek velinimetini, <Heil Hitler!.» ni- dasile selâmlamağı ihmal etmi- yor' akşam üzeri de aynı duayı tekrarliyordu. O, Führerin muzafferane a- yak bastığı memleketlere, Var- #ovaya, Krakovi'ye serbestçe gi dip geliyordu. Bir aralık, «Olim- filmi için Holivuda bile uzanmak imkânını bulacaktı. Fa kat kolaylıkla elde edilmiş mu- waffakiyetlerin şımarttığı - Leni, Amerikalılar tarafından iyi kar gılanmamıştı. Memlekete; ümit- siz bir halde döndü. (Arkası var) Öğretmen okullarının 101 ö Çapa Eğitim Enstitüsünde bir Törene, kız ve erkek talebe lanmış, bundan sonra milli oyun üle| YENİ SABAH | e. a S TRİ İ a an fizerinde hürlüğünü ndığı gibi, de sile sayesinde bu hürlüğünü devam etti- reoek şartları hazırlar. Bedeni voya ruhu — tiprakla ilişiği ilmiş ü kay - ettiği gibi, aile bağları içinde işemiyenler de hürlükten —m Bedenin ve ruhun kör kuv - vete götürür. Ailesizlikse, içimizde ki kör kuvvetleri — irade ve şuurla dizgine vurma imkânından bizi mah iği bisi kozmopolitliğe, rüm eder (1). hürlüğü Yatanda kazan - dığını ge söylemiştim. Ailede geliştirdiğini ve koruduğunu da bu yazımda anlatmaya çal İnsanın n yazımda iam. Bu bahse — girmeden ,vatamın yalnız millotte değil, her cemiyot- hürlüğün temel şarla — olduğunu İlk bakışta göçebelik, bize kayit- derden kurtulüş gibi gelir. Bunun içindir. ki, çoğu kere, — gobanların hayatına hasret çekenler olur. — Va- kat insan hürlüğünü ancak bilgi ve değerlerdeki üstünlüğü ile gösterir. Hakiki hürlük arzuların kölesi onların üstünde yüksel- ah tlarla mümkündür. M mya, Anadolu Yunan, Hind ve Çin eski gamanlardan beri insanın kökleşmek, derinleşmek su- retile hürlük kazandığı vatanlardır. kendilerine daha elveriş- Ki bir, vatan aramaya kalktıkları za- ol- mak değil, mektir. Bu ise ilimler, dinler, Jlük. ve, san Mezopot! Göçebeler, man, bu bürlüğe susamış — insanlar olurlar. Opları ezeli — göçebelerden ayırmalıdır; Amerikaya göçen İngi- Macaristan için tahsis edilen döviz Tiürel ö0 Ekcebm Taakanlığı ia TTREELEEEZ Ca sama ? yayılkaak Hat is bir milyon dolarlık döviz tahsis edil Bundan önce de Macaristandan ithalât için 200 bin dolar telısis e i. Halbuki Macarlar bizden irlik mal İbizim de Macaristandan daha İbin dolarlık mal ithal etmemiz lüzım İzelmektedir. Verilen malümata göre |hakanlık bu miktarı da tahsis ede- cektir. n ci yıldönümü münasebetile, dün t ören yapılmıştır. ! erin jimnastik hareketlerile baş- n lar oynanmıştır. Mütekaiben hep birlikte an'anevi pilâv yenmiştir. Yemekten sonra okul müdü törene son verilmiştir. ü rü, güzel bir konuşma — yaparak Yukarıdaki resimlerde topla ntıya iştirâk edenlerden iki gru- pu görüyorsunuz. o (Foto: Burhan — Yeni Sabah) İyasakları son derecede kuvvetlidir. ST syolog' Gözile İ L E Anadoluya göçen Türkler böy |hit ledir: * Ailenin bürlüğü — devam ettirdiği Yazan: | Prof: Hilmi Ziya ÜLKEN bağları kesildikçe, « Kat tabiat şartlarının kadar toprağa mıhlandıkça da ezi- Topr olmasile #nümkündür. olacak fikri, bazılarına garip görünebilir. B Şizka aa vemiyet içinde cemiyet, İf bir kuvvet haline gelir. — Ferdin Te aa elği bir iasibat ? | Bürlükünü geliştirmek töyle dursun, G D ll e onu cendere içine koyar, Ailenin za- tar. Dürkheim'e göre aile yasakları ç aa anilerile ferdi on yakından ka- | Man zaman değişmiş olan muhtelif şalaii cemiyettir. Frend'e gö — ajle,| killerini gösden geçirerdir, kakikt iç güdülerin, ferdi hayatın dizgine temilasini "MW aa : GUKArABLİİLIN, ” gizülmemdir di bükün eli koeci SA GÜF alle, WENÜÜN AUA pleksler onun — etrafında — kurulur. krudan doğruya içtimaf şiddet Üylöyse bu yapalları"kıran, Te dij v baskıdan başka bir göy. Geğill. ginlerden - kurtula aa yür,| İptidai klan'lar insanın hareketleri: nlerden kürtülnn naan, Y Larlarız İi her tarafından kuşatan, Hen al- en cessur değil midir? — Bekârların g çeerur değil midirt Dekirlann (dırmayacak hale getiren dini yasak Tei  ğ lar sistemi ile, bir büyük nile teş - rin aileye bağlı olanlardan daha ce- ) Z LA v z kil ederler. Orada, herkes aynı kan sur olduğuna dair verilen misallerle bu fikri sağlamaya Çalışanlar vardır. Fakat bu iddim yersizdir. Bekârların evlilere nazaran daha çok haşatlarına kıydıkları görülü - yor. Fazla olarak Bekârların — mü- him bir kısmı yeni bir aile kurma cesaretini gösterememiş ve ceki aile nin alışkanlıkları — içinde * otomatik dan gelmektedir. halde yaşar. rihin bazı çağlarında sile fertle baba ve çocukları birleştiren, hayata hazırlayan Bıkı bir dinf bas - nin altında kımıldayamıyacak bir Böyle bir ailede — fert ürlüğünü geliştiremez. Fakat — ta- ol arasında bağlayıcı şekil Onların en mükemmel ferdi modern ailedir. hayatlarına devam etmiş kimseler -| ptidailerde aile, yahut toprağa e- dir. Büyük insanlara gelince: — ü-| gir, yahüt toprakla ilgisiz. olduğu mumi kanaatin aksine olarak — İhalde, tabintla savaşta — ilerledikçe cür'et ve yaradıcılığın bu — istimaf| toprağa hürriyetle bağlı, yaratıcı misallerini bekârlardan ziyade ev-İ çe müstahsil olan vatanın ailesi ba- liler arasında aramalıdır. Bnl olti Mile, hürlüğün değil iç güdülerin | hx vüvler — şüphesiz — topraki ve arzuların insibat altına &lınma -| , Tik Sileler — vüpLesiz — toprak- sadır. İç güdülere körü körüne bağelyani yemişleri toplamak, denis veya lanmaksa bizim biyolojik ve Tuhi kuvretlerin kölesi olmamızdan — baş-) ka bir şey değildir. Fakat cemiyet| —kendi başına — hürlüğümüze en- gel olan bu kuyvvetler fazla baskıya koyar. miz ve rulumuzla karşıya koysaydık, cemiyet belki de bedenimizi tahrip edecek derecede ileri gidebilirdi. - İptidailerin —dini di Merasimleri âdeta vücuda ( aa dir. İnsani vaz ideale, fedakür- lığa hazırlı ç güdülere, nan gözile bakar. Nitekim — iç güdüler de her fırsatta, hileyle, ka- çamakla, hastalıkla cemiyeti aşma- ya, kırmaya çalışırlar. Muhtelif çağ- larda kilise, tarikat, ordu, fikir ce- reyanları fertle cemiyetin karşı kar cemiyetin ferdi mutlak kara avı gibi.. radesiz v nıştır. raktan kopmuştur. dalizmde aile ve nisbetsizdir. sına, ber ikisinin de bir cebir ter ne sebep olmuştur. Fakat bu henüz i- kendiliğinden bir bağla- Göçebe aşiretlerde aile top- Çobanlık —onu ülk sahibi olmaktan, hürlüğün en übim şartı olan devam etme en- işesinden uzaklaştırmıştır. — Feo - toprağa tekrar — bağ- Fakat bu bağlanış cebri İnsanların — mülkü lanlar ve olmayanlar diye ayrılma- nmıştır. rlüğünü kaybetmesi Milletto ise aile bürriyetle — çevrilmiştir: Köylünün mülkü vardır ve olabilir. Aile, çenber di ferdi teşebbüslerinden alık , Onu teşebbüse, te sevkeden muhittir. Bununla beraber tarifimizi k olarak bütün milletlere ve yeni yerler — olmuştur. Ailede ise içgüdülerin mutlak — kon- | ilelere yayamayız. Kona; trolü Yerine, gartlı bir bürlük saha- | İanmasından bir takım kü, ı vücüda gelmiştir. İnsan orada ta- İler çıkabilir. Bunlar yıkılan kona - bil kuvvetlerle içtimai idealin, sev- | Bin'cakazı —üzerinde iğreti” olarak &i ile vazifenin, hotkâmlıkla feraga- | barınlirlar. Mülkleri, bütçeleri, — ta- 'tin birbirile Kaynaştığını, birbiribi | sarrufları, “geleceğe —ait »projeleri tadil ettiği, ipsanın kendini meyda- | yoktur. Devam endişesinden mah - 'na getiren bülün kuvvetlerden fay-| yamdurlar. Hür ve müteşebbis in dalanarak, indo hürlüğünü gelişti sanı geliştirecek vasıfları kaza receği muhiti bulur. dıkları gibi, konakla bağları kesil - Cemiyet toprağa bağlandıkça in-İmiş ve eski ailenin meziyetlerini de san hürlüğünü kazandığı gibi, fert-| kaybetmişlerdir. Kendilerine —© ler ailo vasıtasile cemiyeti teşkil et- İdern aile> diyen bu - tipten, bakiki tikçe, muhiti hâtıralarını bu hürlüğü devam ettirecek yaratırlar. Dedelerin büyük lakleden ailedir. Vata - lar illi ailenin doğması — imkânsızdır. Köksüz ve istikbalsiz olan bu parça- nmış aile, cemiyet için ü ni bir toprak parçası olmaktan çı-İmilinden başka bir şey kararak, bütün manevi — değerlerin| — Hakiki milli aile, konağın yerini taşıyıcısı kılan — ailedir. - Cemiyetin | ocağın almasile, toprağa ve işe hi- bize ilk mürebbiliğini yapan, gele-İkim, müteşebbis insan tipinin — ce nekleri hürlüğümüzün bekçisi haline maat- içinde eriyen insan yerine ge Ketiren, niledir. Bazı insanlara kar- İmesile — meydana çıkar, Bu aileyi Ş1 mesul ve mükellef - olduğumuzu | bazı milletler beşeri ve tabii en el bize öğreten, fedakârlığın ve yardı- | verişli şartlar içinde, asırlardan be. n ilk tecrübelerini bizo :ı[m'ın'ıı hazırlamışlardır: Hollandı İn- aniledir. Hotkâmlığımızla ilk müca -| giltere, Şimali Amerika, ilâh Bgi- deleyo bizi alıştıran ailedir, Cemiye | bi. Bazı milletler de insan iradesi tin uzaktan başin ve sert görünen |ve kuvvetinden faydalanıftık sure - yüzünü yakından ana -baba. sevgisi | tile yeni aileyi yaratmaya çalışmak şekline bürüyerek munis ve yüreği- | tadırlar: Almanya, Fr a, Porte mizo işleyecek hale — #okan, ailedir. | kiz, Cenubi Amerika milletleri ves Cemiyete karşı hiç bir gizli tarafı - | gibi. Biz, bu ikinci“ milletler ara - miz olmadan açık alınla - yaşamaya | sındayız. Osmanlı İmparetorluğunun Hlişlıran, “omun ” terbiyleilii ikılişine — müvasi olarak Ailenin bu büyük hizmetleri — gö-| parçolanması, büyük şehirlerde ba rebilmesi için —vatanla — birleşmesi, İzan köksüz, devamsız küğük ailele şması Jâzımdır. Başka — tabir. İrin doğmasına sebep olmuştur. Bu vatan birliğine götüren ilkİailo tipini milli. saymaya, ona da - a BUYÜK AŞK ROMANI Yazan 'Ne dersiniz, beyefendi, il- lâki Selmin mi? Nejad tekrar ayağa kalktı ve salonun ortasına doğru — yürü- yerek: — Acaba Vildan hanım nasil oldu? Bir kere sordursak mı? dedi. Nazire bağını ona doğru çevi- rerek: — Siz bana cevap veriniz, de- di, Vildan iyileşince gelir bura- ya. Teklifimi nasıl — buluyorsu- Duz? — Hiç bunu düşünmedim. — Peki... öyleyse burada ne arıyorsunuz? Demek... maksa- dınız gönül eğlendirmek. Nejad cevap vermedi. Nazire onu en zayıf yerinden yakalamak için dedi ki — Siz bana isterseniz kızınız, dedi, ben size doğruyu — söyli- yeceğim: Ana kız arasında fe- 'na bir oyun oyunuyorsunuz. de- dikodusu daha gimdiden çıktı. Sizi hem Selminle, hem de V: Ganla görmüşler. Ayrı ayrı... Nejad kadına doğru yürüdü 'e saklamağa çalıştığı bir heye- SERVER BEDİ canla sordu: — Nerede görmüşler? — Siyah bir otomobilde, Vil. danın arabası olacak. Nejad gevşek bir sesle miril- dandı — Yanlış! — Ben de evvelâ inanmadım. Fakat israr ettiler. Sizi burada Börünce ben de inandım. — Kim görmüş? Vildanı nıyanlar beni tanımazlar ki Nazire sun'i bir kahkaha attı: ta- — 000!.. dedi, burası İstan- bul ayol!.. sizin gibi güzel ve «distingu6> bir adamı kim ta- nımaz? O gece baloda kadın- ların Gözü sizin üstünüzde idi. Nejad isteksiz bir gülüşle: — Teşekkür ederim, iltifat ediyorsunuz, dedi. Nazire bir elini ona doğru u- zattı. — Haydi, gelin de bu mesele- yi ciddi konuşalım. Geliniz, o- turunuz karşıma. Nejad kadının karşısına gel- di, fakat oturmadı: — Hemen gideceğim, dedi, No. 23 biliyor musunuz ki ben daha ye mek yemedim? — Yalan! Kaçıyorsunuz ben- den. Fakat neleri öğrenmekten mahrum - kaldığınızı bir. bilse- niz... — Yalan değil, Ciddi söylü- yorum ki yemek yemedim. Ben Bizi yakında ararım, telefonla, — Arar mısınız? Ne zaman? Bir kaç gün içinde. Vildan hanıma da söyleyiniz. Ben ya- rın gelip kendisini görürüm. O0! Maaşallah!... Vilda- na gelince, yarın. Bana gelince, bir kaç gün sonra. — Vildanın bir felâket içinde olduğunu unutuyorsunuz. - Peki... Şaka söyledim. lefonunuzu beklerim. Nejad kadının elini öperken onun gözlerindeki şeytanca pa- rıltıyı yakından gördü. Ağır a- ğır yürüdü, salondan ve apart- mandan çıktı. Beyoğlunda yemek yedi ve hemen apartmanına döndü. Bi- rinci katta oturuyordu. Merdive nin birinci basamağında biraz durdu. Yukarıdan, pardesüsü- Te nün yakası kalkık, esmer, uzun :a boylu, gözleri garip bir dik- katle parlıyan genç —otuzla kırk arasında— bir adam, yan bakışlarını ona saplıyarak indi. Nejad arkasını dönerek ona baktı. Adam da durmuş, arka- sını dönerek ona bakmıştı. Nejad kendi dairesinin kapı- sına gelince, anahtarı - cebinde ararken, kanadın üzerine pünez le iliştiri bir zarf gördü. Gayrihtiyari etrafına ve yere baktı. Radyotörün yanı başın- da, yerde siyah bir kadın eld veninin teki vardı. Nejad eğilip onu ve kapının üstündeki zarfı aldı. İçeri girdi, kapıyı kapadı ve ışığı yaktı. Zarfın üzerine kurşun kalemle, acele kendi a- dı yazılmıştı. Büyük bir hayre- te düştü. Bu yazı, Tokatlıyanda aldığı zarfın üstündeki yazının tıpkısıydı. Yâni... İki saat ev- vel ölen Mithat Acarın yazısı! Zarfı acele yırttı ve içindeki kâğıt ta şu satırları okudu: «Son ihtar: «Anasını da, kızını da birak, yatın tehlikededir.» ejad eldivene de baktı. Bu, Selminin olacaktı. Kızın 1 saat evvel onunla kapının önünde ko nuşurken elinde bir çift siyah eldiven tuttuğunu gimdi hatır- lamıştı. Bir tekini düşürmüş 0- lacaktı. Fakat mektup? Nejad eldiveni holdeki ye- mek masasının üstüne bıraka- rak bir sandalyeye oturdu ve mektuba tekrar baktı. Yazı ay- ni idi, Mithatın yazısı! Fakat mai adım, vatanda gerçekleşo - | yanmaya, onu idealleştirmeyo imkân cek insani bürlüğün ilk terbiyo ©- İyoktur. Hukuk bakımıtdan modern cağıdır. Şu halde, —ailenin hakiki|aileyi ana - baba ve çocuklardan mü- vazifesin ge, mu rekkep aile diye tarif ettiğimiz — i- —— mrmmmamema aa aa nasıl olur? İki saat kadar tekim Nejat da ona bakmıştı. evvel ölen bu adam, bu sa- Nihayet, bu eldiven Seliminin tırları ne zaman yazmıştı? Ne- jadın burada oturduğunu — ve kızıyla da konuştuğunu nere- den biliyordu? Hem de krizl içinde, ecel teri döken ve Vil- danı görmekten başka birşey istemiyen adam böyle bir teh- dit mektubu yazmak ister miy di? Hayır! Olamaz. Öyleyse bu yazı onun değil. Nejad yatak odasına koştu, öteki caketinin cebinde birinci mektubu aradı, buldu, ikisini masanın lstünde yan yana koy du ve iyice baktı. Zerre kadar şüphe,yok ki, bu iki yazı da ay- nı elden çıkmıştı. O halde? O halde bu yazı Mithatin değildi. Nejat İstinyedeki yalıda, Vil danın bir şüphe krizi geçirdik- ten sopra bu mektubu * ayaklı lâmbanın ışığı altında dikkat- le nasıl gözden geçirdiğini ve «Evet, Mithatin yazisıs dedi- ğini hatırladı. Kadın aldandı mi yoksa Nejadı aldattı mı? O halde Vildanın peşini bıral. yan başka bir adam m> var? Demin — Nejadın rastladığı kimdi? nın üstüne o mu Bu adamın acaip merdivende Zarfı kapı- iliştirmi; bir dikkati vardı. Arkasına da baktı. Fa- kat baz. ce vakti bir apaz- tımanın merdiveninde kargıla- şan yabancılar arasında böyle #üpheli bakışmalar olabilir. Ni değilse, zarfı kapıya bir kadın da iliştirmiş olabilirdi. Bir ka- dın! Belki Vildanın vehimlerile eğlenen Muzip bir arkadaşı! Belki Nazire.. Nejad eldivene dikkatle baktı. Hayır, Nazire- nin tombul eli buna sığmazdı. Hem de, evet, onun elind&' bir az evvel kahve rengi bir eldi- ven vârdı. Çıkarırken gözüne çarpmıştı. Nejad gülümsed diği bu garip macera, başlar- gıcında olduğu gibi, yine bir po lis romanı çeşnisi alıyordu. Bu eldiven, evet, bu eldiven Se- liminin değilse ve kapıya zarfı asan birine aitse bu kadın kim olabilir? jad bütün bunları düşün- menin bir sürü — ihtimallerden başka hiçbir yola çıkmıyacağı- ni anlayınca, mektupları cebi- ne koyarak yatak odasına gitti, soyundu, yattı, eline bir kitap aldı, fakat okuduğu satırları an lamadı. Dahâ doğrusu okumu- yor, hep Vildanı çeviren mu- ammaları düşünüyordu. —Onu İçine gir- tanıyan, evinin kapısına kadar peşini bırakmıyan kimdi? O pardesüsünün yakasını kaldır- mış, parlak siyah gözlü adam kimdi? (Devamı var) her nerede küçülmüş bir tipine rastlı derhal dera ve milli adını vermek doğru değildir. Bilâkis hürlüğümürü temin , bizl müteşebbis ve faal kılacak, kikf milli aileyi hazırlamak — için imgelen gartları düşünmelidir 1 — Eski aileyi yıkacak — yerdi yenisini onun tekâmülünden çıkaı alı, yeni mileyi köksüz bırakmama- lıdır. 2 — Faal ve müteşebbis yeni aile- eği insan ve muhit ni tedkik etmeli, yüni memleketin her tarafında derin — iç- sile ede- münaseber dayanarak artı timaf monografiler yapm 8 — Bu memleketin her tarafında hazırlıklara üretici bir iş sahibi ve muhit aklı kılacak şahat t yesi vermelidir. 4 — Bu teşebbüs, aile tipini hür- lüğün ilk şartı olan vatan ve kül ür birliği İdenline göre hazırlama- hdır. büs * Bu suretle içtimai karakter birli- Kinde, örE ve âdet birliğinde, — ideal kıymetler birliğinde gelişen müte - şebbis aile veya ocak, in: ullük, —mükelleflik küdretlerini v ve — yaratıcılık hakiki hürriye - tin beşiği, milli hayatın temeli olur. Hilmi Ziya ÜLKEN (1) İptidailerde ailenin bulunma- dığı fikri, etnologların delillerile tekzip edildiği gibi; cemiyetin aile- yi lüzumsuz bırakacağı iddinam —da sosyolojik gerçeğe ve felsefi tahlile aykırı ve yanlıştır. Dünkü boğucu sıcaklar Sıcaktan bayılanlar oldu Dün İstanbulda hava çok sıcak geçmiştir. Günün sıcaklığı göl- gede 33, güneşte 45 dereceye ka- dar yükselmiştir. Sıcağın tesirile D.P. İl idare kurulu başkamı Abdurrahmar Münip Berkanın cenaze törenine katılan kadın ve erkeklerden ba- yılanlar olmuştur. Dünkü bunaltıcı sıcaktan kur- tulmak ve serinlemek içinplâjlara kır gazinolarına akın edenlerin ardı arası kesilmiyen bir kafile teşkil ettiği görülüyordu. Bilhassa dışarıda içilecek su bulunmaması, suların suçularda kapalı şişe halinde satılması, ka- palı şişe ile gu içmeye muktedir Olamıyan fakir halkın bunaltısı- ni artırıyordu. Ahmet KaFanin cenazesi bugün kaldırıliyor « İstanbul Ticaret ve Sanayi Oda- Meclis reisi ve Şark deri Tür anonim şirketi meclisi idare reisi Ahmet Kara evvelki gün vefat et miştir, Cenazesi Siraservilerdeki e- alınarak Teşvikiye camünde 1 müteakip cen: kılındıktan sonra Asri me bığa defne İlkokullarda diploma tevzii Dün d ) kadar ilk ikulunda diploma tevzü töreni yapıl mıştır. Anadolu Hisarı — Pansiyonlu ilkokulundal 1 olmuş ur. Okul müdürü İsmail Hakkı Hü konuşmadan tören çok gü gü yaptığı ku onra, mini mini yavrulara başarı - r diliyerek diplomalarını vermiş - tir.Bundan sonra küçük — mezunlar temsil vermişler ve ritmik bareket- ler yapmışlardır Bugün de Fatili, Sarıyer ve Be giktaş ilçeleri dahilindeki okullarda diploma tevzü yapılacaktır. Kurşun çalarken yakalandı Toğlanede - Kılınçali “ hamamında ütp balkm anla vadkam İndlanda “Zeybap Bultak camil'nebi İideş Kağpaa” SLANDCİĞ vöşümlak ya kalasiişlek Sahte paso kullanan birisi yakalandı Yonikapıda Küçük Tünga eeei Sede ü7 ee ollren Tasai Hk ka Karal tzamvayda'anhte çesg'fihi İyaal li yakalacılr. ye BK İnön takibata başlanımıştır. Araya giren bir arabacı vurularak öldürüldü 'elki akşam Balatta bir cinayet işlenmiş, ihtiyar bir arabacı bir ka- va kurşunile vurularak ölmüştür. Hüdise şöyle cereyan etmiştir Bir müddettenberi kavgalı — ve mahkemeli bulunan Balatta — Fener caddesinde numarada — oturan Kadri Ülkaz ile aynı caddede 16 aumarada oturan — kahveci Zeynel Bop, sant 20 ye doğru kavga — et- mişler, bir ara ikisi de tabancaları- m çekerek birbirlerine ateş etmeğe yaşlamışla Bu esnada evinden çıkan Kadri - nin babası arabacı - Mehmet, a: girip işe müdahalo — etmek isi bir kurşunla vurulmuştur. Yaralı Mehmet, derhal hastahane yolda ölmüş- rken ye kaldırılmış ise de tür. Mahmudun, Zeynelin attığı — kur- şunla yaralandığı anlaşılmıştır. Kad ri ve Zeynel yakalanmış, Zeynel de yaralı olduğundan hastahaneye ya tırılmıştır. Tahkikata nöbetçi savcı # el koymuştur. 21 HAZİRAN 1949 Şehir Meclisini sinemacılar mı seçti?! Osmanlı idaresinin bir çok kusur dar. işlediğini kabul ediyoruz; hâdi- selerin seyri ve — vesikalar, Inkârz imkân vermemektedir; fakat gu da muhakkaktır. ki, hele yükseliş dev- rinde, padişahlar ve vezirler, halkın arzu ve temayüllerini yoklarlar; ha reket tarzlarını ona göre ayarlama- yi İhmal etmezlerdi. Mülletin — hali ni ve ihtiyaçlarını anfamak — için bi Sit bir yeniçeri meferi kılığına giree Yek, Çarşılarda, pazarlarda dolaşan, kimselerle dertleşen padi * şahlar. unutulmamıştır. Bir. Millet. Meclisinden ve Meclislerinden, hattâ Belediyelerden mahrum — olan ” Osmanlı İmpara - torluğu — devrinde — hükümet, — hal- kin et, ekmek, odun, kömür — gibi zarurl ihtiyaçlarını — ucuzlatmak için Hazineden para bile verirdi; şiddet N tedbirlerle hayatı mümkün oldu. Bu kadar ucuzlatmaya çalışırdı. Şimdi, devlet şeklimiz. Cumhurl - yettir; bir. ÇMillet Meclisimiz), Şe- hir Meclislerimiz ve Belediyelerimiz vardır; memleketi halkın - arzusuna, ihtiyacına ve temayüllerine göre I- dareye çalışıyoruz. İstanbul — Şehir Meclisinin bütün Türkiyede, örnek bir hüviyet Sahibi olması beklenir - ken, ne yazık ki, bazen aksine şahit oluyoruz; son defa sinema Ücrotle- rine zam yapılması da bu çeşit yan lış vo halk aleyhtarı bir hareketti İstanbulun asıl para — kazandıran Şehir düke sinemaları, bir kaç kişinin e- dindedir; milyonlar elde eden ve zenginleştikçe hırsları artan o — bir kaç sermayedar, şimdi anlaşılıyor. kl bazı kimseleri de avuçlarının içine almışlardır. ve kukla gibi oynatmak tadırlar. Fransa gibi bazı Batı memleket- derinde zengin ve entrikacı iş adam darının Mitlet — Meclisine tile tesir ederek hükümeti kukla gibi oynat - tıklarına, halkı soyduklarına, hattâ dolandırdıklarına dalr eserler oku < dük. Hele Fransanın - başına 1640 lâketinin bu yüzden çöktüğü, bü - tün memleketin işgal altına girdiği, işgal edilmeyen kısmın da sömürül- düğü acı bir hakikattir. istanbul Şehir Mectisi, halkın a. zu ve temayüllerinden, zaruri — ihe tiyaçlarından habersiz bir. teşekkül haline — gelmiştir; Böyle — olmasaydı yüz binlerle İstanbullunun cebinde- Kf Beş on kuruşları, hiç bir halı sebep olmaksızın, üç beş / sinemacı- nin şişkin kasasına —aktaracak bir karar vermezdi. Bugün sinemanın zaruri bir. ihli- yaç olmadığını iddia etmor, gülünç olur. Zira sinema, bilhassa fakir ve orta halli / hurddaşlarımızın tek eğ- dence we KÖNL T vasıtasıdır. İztera- bini orada avutur, orada; bir Şeyler öğrenir, orada dünya hâdiselerinden haberdar olur. Hiç bir zâaman gidip görmesine —imkân — olmayan uzak memleketleri orada tanır. İnsan kus ru ekmekle de yaşayabilir; fakat et, sebze ve meyve gibi şeyler olmazsa aZ zamtnda fizik tereddiye uğran Vücudun tereddisi — ruhun, zekânın duygunun da tereddisine yol açar... Sinema ihtiyacı kuru ekmek yanın: daki et, sebze ve yemiş İhtiyacı ka- dar mühimdir. Böyle iken İstanbul Şehir Meclisinin halkın aleyhine o- darak bir kaç sinemacıyı himaye et- mesi, halktan no kadar uzak ve ay- ri kaldığına delildir. İstanbul Şehir Meclisi halkın —ite tiyacını ve temayüllerini düçünmü - 'yor da bir kaç sinemacının aşırı man faat ihtiraslarına âlet oluyor. — Bu sayın zatları, İstanbul halkı mı seç miştir, yoksa sinemacılar mı? Hükümetin, meseleyi ehammiyet- le tedkik ederek kararı Iptal etme- sini, demokrasiye aykırı olan bu türlü hareketleri önlemesini bekli « yoruz. Kadircan KAFLI İstanbul Defterdarlığına kim tâyın edilecei? Şehrimiz Defterdarı — Gıyaseddin kdenizin Maliye Bakanlığı Müstı şarlığına tâyin edildiğini yazmıştık. Giyaseddin Akdeniz Ankaraya git « Müştir. İstanbul — Defterdarlığına kimin tüyin edileceği henüz katiyetle belli değilse de Bakanlık başmüfettişle - rinden Emin Kalafatın be vazile- ye tâyini mühtemel görülmektedir. ÇKL f—! '[“Al(VİM)—î RUMİ |Haziran 1919/ Hicrt 1865 27 1368 Haziran Şaban 14 |PAZARTESİ| 30 Huzu : 6 - Gün 178 Vasati — Ezanl Güneş 12 54 Öğle 2 17 İkindi 16 18 (C Nöbetçi eczaneler S 27 -6-949 Aksaray —: Ethem Pertev Beyaıt — : Gedikpaşa Beyoğlu — 34 Cemal Atasoy Eminönü —: Mehmet Kâzım Fatih : Üniversite Kasımpaşa : Yeni Turan Kadıköy —: Kadıköy EBe. Samatya Teofilis — Bo, Tapkapı 'Nüzhet Onat Üsküdar Selimiye — —Ö — ———