F IKTIBAS LAR | Amerikalılar yeni bir ay inşa ediyor Birleşik Amerika müdafaa Ba- kanı «Dünya etrafında bir peyk olarak dönecek» — muazzam bir Uçan makinenin İnşası ihtimali ve vasıtalarını aramak / üzere, teşebbüslerde bulunulmasını em- retmiştir. Yapılan tetkikler gim- diye kadar başarı ümitlerini art- tırmıştır. Daha gimdiden, hava tabakasından kurtularak boşluğa çıkan bir uçan makine yapılmış- tır. Müetehassislar 3 bin mil men- zilli tecrübe fişek uçağı yapıl masını istemiştir. Yakında — saat- te 10 bin mil süratli hava geml- Bi yapılabileceği şimdiden ümit edilmektedir. Meşhur Lockheed uçağının baş mühendisi, dünya etrafında dönecek yep yeni bir peykin, hiç kimsenin hatırına gel miyecek kadar yakın bir zaman- da yapılabileceğini — söylemiştir. Dünyamızın dışında ve hava ta- bakasının çok ötesinde bir ay gi- bi durmadan dönecek olan bu sun'i peyke <Orbiter> ismi — ve- rilmektedir. Yalnız böyle bir ge- yin inşası, Birleşik Amerika u- çakçılık mütehassısları arasında diğer hava gemileri gibi büyük bir sır olarak — saklanmaktadır. Yukarıda yazdığımız, saatte 10 bin millik bir sürate malik ola- cak hava gemisi dünya etrafın- da dönmek kudretine sahip ola- caktır. Fakat bu makine bir «peyk» sayılamıyacaktır. Çünkü böyle bir makinenin dalma «ya- kıt> inı tazelemek ihtiyacı var- dır. Halbuki (Ay) dünya etrafın da dönmek için hiç bir (yakıt) kullanmamaktadır. Esasen — bu uçağın dünya cazibesinden kur- tulması da güç olacaktır. An- çak saatte 25 bin mil sürate ma lik olacak bir mâkine dünyamızın çekmesinden — kurtulabilecektir. Bütün Amerika siyaset adamla rı ve mütehassısları gimdi gökte yepyeni bir ayın ne vakit buluna cağını merakla beklemektedirler. Çünkü bu, askerlik -bakımından ayrı bir ehemmiyeti haiz olacak tır. Bu ayda hiç bir adam bu- Tunmıyacaktır. Ve bunun İşleme- Bi için fazla (yakıt) a da ihtiyaç olmiyacaktır. Bu ay asıl hakiki aydan daha çok küçük, bize fazla yakın ve daha süratli olacaktır. Fakat o, anne dünyanın eteğine sım sıkı yapışacaktır. Amerikada herkes bu yeni ayı gökte mürikün oldu- Zu kadar erken bir zamanda gör mek istiyor. Fakat bu bir. para meselesidir. Bununla beraber böyle çılgınca bir başarının Ame- rikan hazinesinde bir çatlak hâ- l etmemesi için belki on sene isteyecektir. İ Böyle bir uçan makine hava- mızdan kurtulduktan- sonra, 0- 'nun dünya etrafında dönebilme- Bi için, saatte 18 bin millik bir sürat kâfidir. Bu sürat de uçakta birbirinden sonra patlayacak fi- gekler vasıtasile temin edilebile- cektir. Böylece 8 bin mil men- zilli tecrübe uçaklarından fay- dalanılabilecektir. " Amerika ordusunun Yeni Mek- sikada yaptığı tecrübelerde ilk hamlede saatte 5 bin millik bir sürat temin edildiği gibi 250 millik bir irtifaa da çıkılarak re- kor kırılmıştır. Gökte ikinci bir ay yerleştire- rek bunun dünyamızın etrafında ebediyyen dönmesini temin için tiç merhalede patla, fişekler tertip edilecektir. hamlede patlayan fişek bu yeni payk'e Baniyede 1650 metrelik bir sü- Tat verecektir ki bu dakikada 100, zaatte 6 bin kilometrelik bir sü- rat yapar. Bu suretle bu yeni Ay Hava tabakasının dışına çıka caktır. Fakat bu dakikada ha- reketi temin eden yakıt da bit- miş olacaktır. Burada patlaya- cak ikinci fişek (ay) 1 daha yük- geğe fırlatacak ve süratini de sa- niyede 4200 metreye yükseltecek tir. Bu ikinci hız da sona erdik- ften sonra üçüncü fişek patlayı cak ve bu patlama ile bu muaz- Zam makinenin sürati saniyede beş mile yükselecektir. İşte la- tenilen #ürat de bu olduğu için artık, bu çabukluğa erişmiş o- lan (ay) ımız dünyanın etrafın- da dönmeye başlıyacaktır. Bu boğluklar (dev) inin hare- ketini temin eden kısmı ağırlığı 110 bin kilo olacaktır. Birinci a- dımdaki patlayacak yakıt ağır- lığı 80 bin kilo, ikinci hamleye ayrılan yakıt ağırlığı 12 bin ki- Eğer bu ikinci ay dünyamı: dan 22,300 mil uzakta dönmeye başlarsa, arzın etrafındaki dev- rini tam 24 saatte bitirecek, bu suretle sanki gökte sabit bir nok- tada duruyormuş gibi görünecek tir. Çünkü dünyamız da devrini 24 saatte yapmaktadır. İkinci ay'ı dünya rafında döndürmek isteyenlerin düşündükleri en mü- 'nasip mesafo budur. Eğer (peyk) dünyadan 3100 mil uzaklıkta dönerse, devrini 200 — dakikada; 470 mil uzakta bulunursa dön- mesini 100 dakikada bitirecektir. Buyeni dünya peykinin askeri hedefi gizli tutulmaktadır. — Bu- ina mukabil onun fen bakımından bir çok faydaları olacaktır. , Bir defa ikinci ay gözle görül- mese bile, dürbünler vasıtasile gemilerin hateketlerinde büyük istifadeler temin edecektir. İkinci ay üÜzerine konacak bir çok fennf Aletler gök yüzünün esasları hakkında bizi aydınlata- caktır. Bir taraftan güneşteki le kelerin esrarı iyice anlaşılacak, güneşten aldığımız ışığın hangi dalgalardan mürekkep olduğu en ince teferrüata kadar anlaşıla- caktır. Yine ikincl aydaki bir â- letle, boşlukta dolaşan parçalan- miş dünya kırıntılarının mahiyet leri de anlaşılacaktır. LKISA HABERLER —HH———HH * Beykozda oturan okuyucu- larımızdan Hüsamettin Sarımsa- ğin bildirdiğine göre, Beykoz, Sarıyer, Paşabahçe — ormanları- 'nin genç kestane ağaçları kesile- Tek Meyvahoşta satılmaktadır. İlgililerin tahkik ve dikkatine ko yarız. e Çocuk Esirgeme Kurumu İstanbul Merkezinden: Kurumu- muz Eyüp dispanserinde Mayıs 949 ayı zarfında 115 erkek ve 114 kadın ki cem'an 229 hasta muayene ve tedavi edilmiştir. * Orta okullarda yazılı eleme imtihanlarına dün sabahtan iti- baren başlanılmıştır. 4 Milli Eğitim Müdürü Mu- rat Uraz dün okulları dolaşarak imtihan dürumlarile meşgul ol- muştur. w Terkos borularında vukda gelen arızalar dolayısile, şehre Muntazaman su verilememekte- dir. Öğrendiğimize göre tâmirat bu hafta sonunda sona erecek ve gular normâl akabilecektir. vi Sirkeci ile Bakırköy , ara- HABERLERİ Vilâyet Av Komisyonu toplantısı Av hayvanı neslini korumak için tedbir Vilâyet av komlsyonu, y toplantısını dün Vali Muavini İhsan Ecemiş'in — başkanlığında yapmıştır. İstanbul Vilâyeti dahilinde ya pılan kara avının İnkişafını sağ- layıcı ve nesli tükenmek Üzere bulunan bazı av hayvanlarının çoğalmasını temin yolunda teâ- birler alınmasına matuf, bu top lantıda, keklik, çil, sülün ve k: raca gibi hayvanların bir yıl müddetle avlanmamasına ve a landıktan sonra da satılmama: sına karar verilmiştir. Bu arada tavşanın da ağustos 1 den itibaren avlanmasına; av hayvanları neslinin azalmasına sebebiyet verici av gekillerinin tatbik edilmemesi yolunda ted- birler alınmış, avcılığın teşviki ve bir kazanç vasıtası yapılma- ması temennisinde bulunulmuş- tur. Diğer taraftan, av hayvanları na zararlı olan kunduz, karga ve tilki gibi hayvanlarla da müca- dele olunması kararlaştırılmış- tır. Otomobil içindeki eşyadan alınacak ücret Denizyolları idaresi araba va- purlarile geçen otomobillerde bu- lunan eşyalardan ne miktar üc- ret alınacağını tesbit eden bir liste tanzim etmiştir. - Listeler araba vapuru iskelelerindeki gi ğe memurluklarına — gönderilmiş ve tatbikine başlanmıştır. Milli Piyango bugün çekiliyor Milli Piyangonun 7 Hazirau 949 çekilişi bugün saat 13.30 da Ankarada yapılacaktır. İkrami- ye kazanan numaralar Ankara le bu gece 23 te yayınla- . Bugün saat 13.30 dan sonra yurdümuzun hiçbir tara fında bu çekilişe ait bilet sat: şı yapılmıyacaktır. Muallimler Birliği Moda'da bir kamp açıyor Göztepe ve Fenerbahçede ka- palı ve çadırlı iki öğretmen kampı hazırlamış olan İstanbul !(nıâıııkr Birliği, Moda'da da bir çadırlı kamp vücuda getir- sında işleyen halk otobilslerinin yeni bir karar alınıncaya kadar Bakırköy Akliye hastahanesine uğramalarına yeniden müsaade edilmiştir. * Derince vapuru araba va- puru seferlerinde — kullanılacak- tır. 4 Denizyollarının Kadıköyle Köprü arasındaki dolmuş sefer- lerini menetmesi üzerine Danış- taya müraçaat eden motörcüler bu müracaatlarında hak kaza- namamışlardır. * Kary gilebi Fiume'de İngil tere için maden direği ve keres- te yüklemektedir. * Bir müddet evvel Galatada bir kâhvede hemşerisi Mehmedi tabanca ile vurup öldürmekten Banık ve mevkuf Rizeli Ahmet Suiçmet'in muhakemesine —dün 2 nci ağırcezada başlanmış ve duruşma şahitlerin dinlenmesi için başka güne kalmıştır. * Sehir Genel Meclisi, bugün saat 15 te toplanarak, haziran devresi çalışmalarına devam e- decektir. * Bazı yazlık bahçeli sine- maların gece 24 ten sonra da film göstermeğe devam ettikle- ri hattâ 2 den evvel tatil edeme dikleri yolunda Belediyeye gikâ- yetler yapılmıştır. Tallmatname ye göre yazlık sinemaların en geç 24 te tatil etmeleri lâzun gelmektedir. Mısır maliye müsteşarı Mısır Maliye Müsteşarı Abbas Paşa dün Ankaraya gitmiştir. P. T. T. Mütehassısı P.T.T. idaresinin Amerikadan getirdiği posta mütehassısı Har lo, son merhaledeki ise 1200 ki- lo olacaktır. ris dün Denizyolları idaresinde tetkiklerde bulunmuştur. meğe karar vermiştir. Bu kamp için elli çadır temin edilmiş bu- dunmaktadır. Bazı' müracaatlar, 1 Temmuz 1949 dan evvel kam pın açılmasını icabettirmekte ise de bu hususta yarın toplanacak idare heyetinin karar - vermesi lâzım gelmektedir. Profesör Diez imtihan yapamıyor Üniversite senatosunun Edebi yat Fakültesi profesörlerinden Diez'in mukavelesinin yenileme- mekte ısrar ettiğini evvelce yaz- mıştık. Senatonun kararı henüz Edebiyat Fakültesi Dekanlığını bildirilmemiştir. Edebiyat Fakültesinden salâ- hiyetli bir zat bu hususta şöyle demektedir: «Senatonun profesör aleyhiv- deki kararına boyun eğmeğe mec buruz. Kanünen ikinci bir defa veto hakkını kullanamayız. Duy duğuma göre profesör memleke- tine avdet edecekmiş. Senato ka- rarından sonra - talebelerini de imtihan edemez. Ancak mimâri şubesinde hoca olduğu için iİm- tihanlarda mümeyyiz olarak bu- lunabilir. Açığa çıkarılacak altmış dört mektupçu Büyük Millet Meclisinde ikin- ci müzakeresine başlanan yeni İler Kanunu gereğince 64 mek- tupçu açığa çıkarılacaktır. Mek- tupçuların işleri Vali muavinle- rine verilecektir. « Öğrendiğimize göre, yaşı ve tahsilleri müsait olan mektüp- çular, kaymakamlıklara tâyin o- lunacaklar, bu şartları haiz bu- lunmıyanlar ise açığa çıkarıla- 1 M i9yatürle karıştırmadan pe- inture denilen — resaamlığın bizdeki 114 yıllık hayatında 1906 İdan 1945 tarihine kadar 39 yıl İmütemadi çalışmış, nihayet —bir İkış gecesi gözlerini kapayarak İaramızdan sessizce, hem de pek İsessizce ayrılmış bir — san'at- kârımız, vardı. Soyadı kanun- laşmadan evvel bu artisti hiti> asker Sami, berriyeli Sa- mi, Binbaşı Sami, hatitâ bıyıklı Sami gibi isimlerle anardı. Çün- kü ayni yılların ikinci bir ressam Samisi daha vardı ki onun da ay ni muhit, bahriyeli Sami, köse mi, lâkaplarile anardı. Bu ikin el Sami sağlığına dua etmekte olduğum aziz dostum Sami Bo- yardır. Soyadı — kanunlaşınca — biyikli Sami, Sami Yetik oldu, bu gu- retle şahsiyetleri anmaktaki zor lük da ortadan kalkmış - oldu. İşte gimdi bu rahmetli Sami Ye- tiğin eserlerinden mürekkep son sergisini, muhterem eşi, Tak- simde Fransız konsoloshanesi salonlarında bizlere sunmuş bu- lunuyorlar. Ben bu sergide yıl- larca yadellerde ıztırap çeken bir gurbetzedenin sıla rüyasını gör- müş gibi oldum, o heyecanı - ya- şadım. Fakat sergi kapandık- tan sonra ne olacak!? Rüyadan uyanış, gurbete ve ıztıraba — dö- nüş değil mi? Heyhat. x Sami Yetik evvelâ — mütefek- kir ve mütekâmli, ahlâk ve se- ciyesi çok yüksek, ve olgun bir insandı, bundan sonra da, büyük ressam, eşsiz bir — san'atkârdı. Meşrutiyet — devrinde Osmanlı ressamlar cemiyetini — kuranlar- dan (1) kuvvetli bir cemiyetçi olan merhumun, — «Osmanlı res- samlar cemiyeti mecmuası» n- daki değerli yazılarile, fırçasını utandırmıyacak kudret gösteren kalemi ile bu memleketin . resim ve san'at hayatına mühim hiz- metler etmiş bir muharrir, ve «ressamlarımız> adlı - kiymetli eserin de müellifi idi Ağır, temkinli, — kendini — sık- madan rahat konuşur, — sözleri, riyaya, şaklabanlık ve fanteziye Bir Büyü mü- | SABAR San , Ğ Yüksek Miıııfxr kaçınadan realitenin ta kendisi, yaya görüş ve duyuşunun samimi ifadesi olurdu ki işte bu hal, o- İnun san'attaki gahsiyetinin — de bir tarifi demektir. Sami Yetik peysajda kuvvetli olduğu kadar figürde ve natur- Mortta da büyük bir san'atkârdı, fakat en karakteristik — tarafla- rından birisi, Paristekl Acadi- mle Julien'in samimi müdavimi ve ressam Jean Paul Laurens'in liyakatli talebesi olan merhumun katiyyen züppeleşmeden, değene- re olmadan, bütün duygularında olduğu gibi mesleğinde de koyı milliyetçi kalmış olması — idi. Mensup olduğu milletinin elem ve ıztıraplarını, kahramanlıkla« Fını, Balkan harbi, birinel cihan harbi, vo kurtuluş — savaşı gibi milit badirelerde, hakikatin en yakın ve samimi bir ifadesi, can- dan terennümll olan kompozis- yenlarile, esasen büyük ressam- lar yetiştirmiş olan — zamanının san'atkârları arasında, mümtaz evsafa malik bir san'atkârımızdı. Ressamlarımız adlı eserinin birinci cildinin (2) ilk cümlesin- de dediği gibi: «ruhunda sönmez ateşini taşımakta olduğu» — mes- leğinde daima uyanık ve müte- cessis ve daima muhakemeli bu kunan rahmetli, birinci cihan har binin dünya san'at Aleminde yı rattığı tesirleri tetkik için - kince defa Parise gitmişti, eğer sağ kalsaydı bu seyahati, mut- laka ikinci cihan harbinden son ra da tekrarlıyacak, — bilhassa döküntüleri bizlere kadar gelen modernistlerin çeşitli komiklikle- rinden en doğru haberleri getir- miş olacaktı. Cemiyetin san'at zevkini — ça- murlarda sürütmek, bedil terbi- yesini ibtizale ve dumura uğrat- mak için, san'atta ve san'at aile- mizde hiç bir yeri bulunmıyan bazı Şşahsiyetsiz otorite! lerin, Akademiye bağlı bir kundak gibi sokmuş — oldukları modern Camialtı montaj atelyesi işçilerinin isteği Atom gazetesi sahibinin duruşması Denizyolları fabrika ve Ha- vuzlarda çalışan işçilere kıdem zammı verdiği halde her nasılsa unutulan Camialtı montaj atel- yesi işçileri atelye müdürlüğüne Müracaat ederek zam talebinde bulunmuşlardır. Atelye müdürlü ü işçileri Haklı bülmüg ve ken- dilerine ilgililer nezdinde teşeb- büste bulunulacağını bildirmiş. tir. İkisi de ayni çukura düştü 6AT4 plâka numaralı bir kam yonet dün gece yarısı Kadıköyde Çarşı durağında bir inşaat civa- rındaki açık çukura düşmüş ve Dursun adında bir işçiye çarpa” rak bacağının kırılmasına sebep olmuştur. Bu kazadan biraz son ra yine aynı yerde ikinci bir ka- za daha olmuş, 4423 plâka sayı: h taksi de aynı çukura düşmüş: tür. Z İstatis! ensti İktisat Fakültesine bağlı ola- rak açılacak olan İstatistik Ens titüsünün talimatnamesi bu haf ta içinde senatoda müzakere edi- lecektir. Tise nn tür ei I Kısa Ankara Haberleri ı * Zirai Donatım — Kurumu, evvelce idhali, Birleşmiş Millet- ler “teşkilâtı tarafından takyit- lere tâbi tutulan kimyevi gübre istihsalinin artması dolayısile bu takyitlerin kaldırılmasını göz önünde tutarak külliyetli mik- tarda kimyevi gübre iühal et mek için faaliyete geçmiştir. 4 Busın ve Yayın Genel Mü- dürü Şükrü Esmer İstanbul rad yosunun muvakkat kabulü içi'ı teknisyenlerle birlikte yarın İs- tanbula hareket edecektir. * Sofya Elçimiz Şefkati 1s- tinyeli birkaç gün kalmak üzere gehrimize gelmiştir. * Devlet Bakanı Nurullah Esat Siimer bugünkü ekspresl> caklardır. Yazan: Esat Mabmut KARAKURT Kız heyecanla bağırarak soru yor o zaman: Ne demek istiyorsun ağa- bey; açıkça söyle!... — Yalnız cismiyle değil, her geysiyle beraber ölüp toprağa karışan talihsiz bir kardeş için, hayatını mahvetme demek is- ytiyorum!... Vakit kaybetmeden ihemen fırla, atıl, koş, seni isti- jyene adamı bul. İnsanlar seviş *tikleri müddetce, birbirlerinden ayrı yaşamamalıdırlar, Amiyane dir ama, hakikattir bu söz Gül- Beren! Gözden ırak olan gönül- den de arak olur sonra!., Ye- tiş arkasından sevdiğin ada- min Kız bir anda elektrikleşmiş, büyülenmiş gibi, bütün vücudile olduğu yerde bir saniye giddetle sarsılıp kalıyor. Müthiş bir ate- #in damarlarını dolaştığını hisse diyor. Her kelimesi bir. çekiç darbesi — halinde, «küt — küt!» beyninin üstüne inen kardeşinin sözleri, onu tarif edilemiyecek esrarengiz bir kuvetin, görülmi- yen mechul bir tesirin kolları a- Tasında tutup, birden bire nef Bini, ancak mucize kelimesi ile ifade olunabilir bir süratle, bü- tün o eşki duygularından, nef- ret hislerinden uzaklağlırıyor, * Tefrika No. 107 sıyırıyor, serbest - birakıyor!.. O vakit kız, giddetle kendini geriye alıp, vücudunu kardeşinin kollarından kurtarıyor. — — Hakkın var ağabey diya ba ğıriyor!., Dünya bu kadar azab çekmeğe değmi Şimdi, deli gibi kapıya doğru koşuyor. Ağabe, yecan içinde bağırıy dan! , — Nereye gidiyorsun Gülse- vdiğim adama yetişme- gidiyorum ağabey!.. Atıma atlayacak, çılgın bir rüzgâr- gi- bi dağlardan, tepelerden aşarak gehrimize dönmüştür. yolunu kesmeğe çalışacağım o; «C.H.P. nin oyunları ve D.P.> adlı bir brogürle, Atom gazete- sinin muhtelif nüshalarında çı- kan dört yazıda C.H.P. nin mi- nevi gahsiyetini tahkir ve tez yiften sanık Atom gazetesi sa- hibi Talât Sümer ile bu gazete muharrirlerinden İhsan Yurdoğ lu aleyhlerine açılmış olan dü- yaya dün asliye 3 üneti cezada devam edilmiştir. . Dünkü duruşmada sanıklar ve kili avukat Burhan Apaydın ya- zılı müdafaanamesini — okumuz- tur. Oldukça uzun olan bu mü- gafaanamede seçim arifelerinde her memlekette partiler arasın” da pek çetin münakaşalar oldu- ğu ileri sürülmekte bilhassa A- merikada Cumhurbaşkanı Tru> man ile bir gazeteci arasında cereyan eden münakaşada sarfo- Tunan sözler, ağır bir hitap kac- şısında kalan Trumanın muha> fabına edişi köpeğin oğlu» de- mek suretile mukabele ettiği fa kat her ikisinin birbirinden as- la dâvacı olmadıkları — belirtil- mokte idi. Duruşma karar için başka bir güne talik edilmişti Üsküdarda yangın Dün sabah Üsküdar semti bü yük bir yangın tehlikesi ge Miş, 1 evle & dükkân tamamen yanmıştır. Yangın, sabaha karçı saat 4 e doğru Hayrettin mahal lesi Toptaşı caddesinde 135 nu- maralı tek katlı bir berber dük- kânından çıkmış, kısa zamanda etrafı sarmış ve Yahyanın ber- ber dükkânile bir kahvehane, Ve Cemilin oturduğu ev tama- men ve üç katlı Kireççi hanı da kısmen yandıktan sonra söndü- rülebilmiştir. “Bakır, geliyor 1 Haziranda Türkiyeye müte- veccihen Amerikadan — hareket eden «Bakır» gemisinde, 12 yol cu İle İskenderun için 1928 ton, Derince için 3076 ton yardım malzemesi ve İskenderun — için 785 ton, İstanbul için 492 ton 4 ticaret eşyası bulunmaktadır. tının karnına yerleştiriyor. Hay nun!.. Ya beraber — dönecej van büyük bir gazapla ayakları- yyahut hiç dönmiyeceğim ağa- — nın 'altından bir kürek çamur beyl.. fırlatarak, İleri doğru atılıyoı — Aman Gülseren dikkat et — Biz onu ancak, kayboldu bir kaza olmasın!. noktaya kadar takibedebiliyo- Kız, ne bir tek söz söylü; ruz. Bundan — sonrası — ta- ne de cevap veriyor. Kendini mamilo meçhul bizim için!.. Çün merdivenlerden aşağı atıyor. kü, gözümüzü açıp baktığımız Koşuyor. — Müthiş bir hızla Zaman, bağıra bağıra süğütle- evin kapısından çıkıp, avlu- — rin bulunduğu köşeden geri dö- 'yu geçiyor. Arkasına düşen kö- —nen çoban köpeklerinden başka peklerle beraber, çamur dolu top rak yoldan, atın bağlı olduğu a- ğacın önüne geliyor. Ve gelmesi nı çözüp, Üze- İle beraber hayv rine atlaması bir oluyor, bir şey göremiyoruz. Bir nal se- «i bile İşitilmiyor uzaklarda!., * Bir saat sonra.. Güneşlo ve kuşlarla beraber, l amaamamamamemanıa ae aa nn ae ana nn Gülseren, şimdi bir gey dügü- — biz de yola çıktık gimdi.. Tepe- necek, bir geye karar verecek va leri hâİâ hafif bir gia tabakası ziyatte değildir. Bir uçuruma — İle örtülü, iki sıra altın yaldızlı yuvarlanmak, bir hendeğin i- çınarların gölge yaptığı, bozuk çine saplanarak kalmak korku- — bir gosenin Üzerinde ilerliyoruz. Su göyle dursun, dünya bir uçu — — Her taraf, kuş ve böcek sesle Yum, bir hendek olup, ayakları- — ri ile dolu. nın altında yuvarlansa dahi, yi- — Yağmurların ıslattığı toprak- ne aldırış etmiyecek, gidecektir. tan, semaya doğru bir bahar Bütün kuvvetile topuklarını a kokusu fışkırıyor t Bahisleri S >dat Çe tintaş| resim tedrisatından bahsedildiği vakit, umum! ahvali gibi san'at ta da çok mütevazi görünen rah metli Ustadın çehresinde acı bir te besslim belirir, bu İşin sevk ve idaresine memur kahramanlarda, inkilâpcılık başarılarına!! Ma- şaallah çektirmek gayretile söy- lenenleri işiteçek , kulak, işittik- lerini anlayacak Aayık kafa na- mevcut olduğunu söylerdi, — fa- kat bu karışıklığın muvakka tol duğunu, bir gün asil Türk guu- runun ayaklanarak avdet edece- ğini de ilâve ederdi. Bu büyük resdam Akademiye €n az uğrayan, yani kendi feyiz ocağından tedirgin edilmiş ,ora- ya küstürülmüş bir san'atkürdı. Bu memleketin havasına, rengine ve ışığına küfreden, kızlarının ve Insanlarının anatomik yapılarını tezyif eden Leapold Levy mek- tebini görmekten Üzülen ve Türk gençliğinin idlâlinden çok ıztırap duyan Sami Yetik, bu ıztırabni, — kendisini atelyesine kapayarak dindirmeğe uğraşır, orada çalışır çalışır, ve mütema- diyen çalışır, velüd fırçası, ya- ratıcı ruhu ile milli galeriye cev- herler sıralardı. 15/1/945 tarihinde aramızdan kaybettiğimiz ve — refikasının e- linde kalabilmiş eserlerinin karşı sında, bugün ruh kudretine hür- met, san'at heyecanına — minnet duyduğumuz büyük san'atkâr Sami Yetik işte bu ölmez san' atkârdır. Yüksek san'atkârların gıpta e dilecek en kuvvetli tarafı gu- dur: Fanf hayatı söner ,kemik- leri çürür fakat kendisi eserlerile Ahmed k San'atkârın Sergisinde Yazan: yaşar. Hem de insanların en te- miz yeri, kalbinin sevgi ve hay- ranlık köğesinde... İşte büyük resaam Sami Yetik te bu bahti- yarlardan birisidir Eserlerinin bir kaç parçadan mürekkep bir topluluğu da olsa u sergide, canlı ve çalak - bir| hayatın, yüksek, olgun ve fazi- etkâr bir ruhun ölmezliğini, sen fonik bir konser gibi hayat nağ- melerini, hayatiyetin ilâhi ifade sini dinliyor mânalarını da şaş- madan, gaşırmadan emliyoruz. Bu sergide altında ezldiğim tek endişem: Satılmakta olan bu eserle ancı ellere geçmeden memlekette kalabilmesi — keyfi- yetidir. Kültür ve san'at ailemiz | 'den temennilerime gelince o da:| gu modern san'at hastalığından sıyrılarak realiteye bağlanmak- tır. Artık isyan ediyorum. san'-| at ailemizde Leopold — Levy'nin değil, Saml Yetik ve benzerleri- | nin evlâtlarını görmek - istiyo! Bana öyle geliyor ki büyük san' atkârın millete etmiş olduğu a- sil hizmetlerin sonuncusu da — ö- lümünden Sonra muhterer eşi- nin açtığı bu sergi üzerine Tür- kün asil san'at zevki ile istihza- ya kalkışanlara yükselen bu is- yanımız olacaktır, rahiset - olsun canına. (1) Sonradan Türk — Ressamlar Cemiyeti olmuş daha sonra da Gü- zel San'atlar Birliği namını almış- tır. (2) İşittiğime göre bu — değerli eserin ikinci cildini bastırmak Üzere © vakitler Elhamra sinomasıni işlet- mekte olan Halil Kâmil isminde bir doöstü almış — fakat — bastıramamış metni de meydanda yokmuş, acaba Güzel San'atlar Birliği — menupları uyuyorlar mı? / Soruyor. — Tavzihini bekliyoruz. Hâşim 1885-1933.VLA Yaz 1897 ders yılında Galatasaray li- Besino, <zayıf vücudlu, büyük başlı, yüzünde bir yara izi> - bulunan, yani «güzel olmuyan> bir çocuk gel di. «Sonraları zaman> ona <ham yer lerini olgunlaştırarak ilk zamanlar- da noksan kalmış bir münâ ve let> vermişse de bu çocuk, taşıdığı kanaattan asla kurtulamadı ve en olgun devirlerinde bile: <Dün gece gü suratımın hali uykumu- kaçırdı: Onu şöyle bir: hayalimde tashih e- deyim; dedim. Meselâ alnımı lepis-i ka saçlarla örttüm. Yanağımdaki Halep çıbanını hazfettim. — Ağıımı ufalttım; gene de bir şeye — benze- medi. Anladım ki, bu kafayı kökün- den söküp —atmaktan başka çare yokl> dedi, «Kadınlar benim ne- remi beğenecek?> dedi, durdu. Zaman ona, araplığını silâh olarak kullananlarla istihsa edecek kuvve- € vermiş, şürini çocukluk batıra-i larının inkisarından kurtulmuş; fa- kat Bağdatlı Alüsi sade — Ahmod Haşim'e çirkinliğini unutturamamış . Her yeni hareket inkâr gürültü- süyle başlıyor; fakat şahsiyetler be- lirince, bi bir az daha açık olarak anlıyoruz ki, Türk şüri üç üstada istinat ettikçe bir şeyler ifade ede- bilecektir. Bunlardan biri saf gürin tâcidarı Yahya Komal, ikincisi mahküm bay raktar Nâzim Hikmet, üçüncüsü de çirkinliğin şairi Ahmet — Haşim'dir. Biz buna cakşam şairi> de diyebilir dik; fakat bu, neticelerden — birini sebebe tercih etmek olurdu. Hâşim'in hurçınlık ve geçimsizliği | iş kadar şairliği de çirkinliğinin neti-| dir: Onun — ferdiyetçiliği, benciliği, kadın anlâyışı, her geyi izahını — bunda üto- her bu- | pisi şeyi lur, Hüşim hoca bir korkaktı. Çirkinli- &i ve bozuk şivesiyle, topluluk için- de kendisini zayıf hissediyor, mağlu- biyetten kurtulmayı tek — kalmakta arıyordu. Bu bir aldanış — değil zire Hüşim, vuzuhtan, — gerçekten, aşktan kaçıyor ve bu kaçış ona ferlerin en - dokunulmazını, — san'atı kazandırıyordu Vaz geçmek, inkâr otmek, değiş- tirmek, küçümsemek ve fethedemo- diklerinin yerine indi kıymetler koy- mak, bu zaferini sağlayan silâhları idi... Ve o bu silâhları mükemmel kullanabiliyordu. Ve o, ayni hületi, Bilik Güneş, gümüşten bir taç hi çların Üzerindedir. nümüzde küçük bir jip otomol li gidiyor. Kendi madeni gürültüsile, kuş ların ve yaprakların iniltisini bir birine karıştırıp, mütevekkil bir gönül gibi, iki tarafına yalpa vu- rarak, ağır ağır yoluna devam eden bir otomobil!.. Bu, bir. a- rabadan daha ziyade, fırtınaya tutulmuş bir yelkenliye benze- yen orası burası delik, boyasız İhtiyar otomobil, işte tam, ıır- ganlarla katır tırnaklarının top- Tu bulunduğu bir köşeyi döner- ken, içindekilerin hatırından da- hi geçmiyen, beklenilmiyeh - bir hâdise ile kargılaşıyor!.. Yolun andaki küçük toprak setin üstünden, sanki dağdan kopup yuvarlanmış bir kı Gül Serenin atı ile ba müthiş bir gürültü içinde yolun Üzerine atladığını görüyoruz. an : TARIK BUĞRA daygusünu itiraf — edemeden, hattâ farkına varmadan taşıyan bu zaferini alkışlatıyordu. O, bu dünyayı kendisinde bulun- mayan silâhların çarpıştığı bu harp meydanını inkâra kalkışmış ve ken- disi için bir dünya kurmak istemiş- değiştirerek, Tuhu izsiyakları, yani insanı değiştirerek yeni bir dünya kurmak — istemişti. Orada gşk başka, ağaçlar ve çiçek- ler başka olacak ve orada ehi — mâ- betleri, ümit mâbetleri, hülya —mi betleri ve altımküleler> bulunacak- t bizlere, Hüşim'in trajedisi bu inkâr, — ve kendi dünyasını kurabilmek uğrunda ki bu çabalayışındadır. Bütün gürleri toplasa küçücük, bir kitap tutar.. Ve bu küçücük ki- tap, ba müthiş mücadelenin, bazan kudurtan, bazan harap eden ©o bü- yük trajedisinin panaromasıdır ki, doğuşuna, — söylediğimiz gibi, — Hü- Him'in çirkinliği sebep olmuştur. Orada, annesi müstesna, bir tek kadın bulamazsınız. Aşk namına ise, hakkı ödenmemiş vuslatların ruhu büsbütün boşaltan, hayatı mânasız- laştıran ıztırabına ait foryatlar var- dır. Hâşim kendisini aşka, hele — bir güzelin aşkına aslâ lâyık görmüyor, aşktan ve güzelden kaçıyordu. İki anlıyı sudan sebeplerle bi- güzel niş rakmıştı. Uzaklan uzağa — Ürkek âşık olduğu kız, her — bakımdan ruh, giyim kuşam, edâ — ve miza ellik dahil, her bakımdan şeydi. Beraber — yaşadığı meşhur- san Hâşim, elbette aşkı teb- aşk için misra mazdı. Kadını kadın olarak yül görmek için, onu, gerçek aşkın ber- zak ışıklı beldesine, <bu belder yo bağlayabilecek kudreti yoktu. — Bu »yüzden de <O belde> yi kurmaya ça- hışıyor ve; aşkın — ağaçların — çi- çekli devrolerinin hâtırası olan mey- yeler gibi — hayata bağışladığı neş'- © ve nikbinlikten uzak kalıyordu. Onun melâle meyli, melânkolik e- dası, ölüm özleyişleri - <Pafmüs> ü çöle sürükleyen Tuh haletini andı- rır. - Hüşim, garip bir şansla ve daima tenkide değil taarruza uğradı. — Ö- lüm yıldönümü münasebetile yazılan bu satırlar, onun müdafaası için de ğildir. Bu işi iyi bir münekkit veya edebiyat tarihçisi yapsın. Bu şerefi ve değeri azımsanmıyacak, bir — şay olur. Biz sadeco ve son söz olarak Hüşimin şüri — hakkında bir kaç Hâşim şahsiyeti iki — istikamette arıyordu. Bunlardan birincisi <Me- Jâb> di. Melâl, Hüşim için hasaasi- yetin kaybolmadığı bir ölüm halini ifade eder: Cemiyetten ve onun, bü: rap veren külfetle- yük ruhlara 15 rinden sıyrılabilmek ve yeni bir his dünyası kurabilmek... Bu, ferdiyet çiliğin Ümitsin mücadelesidir.. — Ve hiç doğilse Hâşim için güririn esam- dır, Hüşim, güri bir de, bir ruh hale- '(Devamı var) suudur, tini, bir zaman — çerçevesi — içinde dondurabilmekte arar aman akmaktadır. Biz — cüceler buna hayat diyor ve bundan hoşla- aıyoruz. Bizim için <hâl> — yoktur. Yalnıs başlangıç vardır. Bu ise, id- rük edemiyeceğimin kadar kısa, yü- kalayamıyacağımız kadar — kaçıcıdır Şair için, bunun — vehim — olmaktan çıkması, yeniden inşası bahis mev- | HAZİRAN 1940 İstiklal Savaşı ve İstanbul Mathaacıları iç bir millet bir kaç kişi tarafından kurta- rılamaz; onlar sadeco geniş ölçüde- voya bir Kİ milli harekoti temsil eden kimso- derdir. Türk — İstiklâl savaşında yodiden yetmişo kadar bütün hakiki Türkler vazife almış, — fodakârlık etmiş, pok çoğu bu uğurda canlarını vermişler dir. Mechul — kahramanlar, — malüm kahramanlardan daha fazladır ve bir bakıma onların — feragatleri — saye- sindo yaşıyoruz. Matbaa Teknisyan derinin meslekl moomuası — olan «İş- to Babılil» nin son sayısında kah« raman bir küfeci çocuktan hahsedil- mektedir : Mustafa Komal paşanın İdare ot- tIğİ Türk mülli hareketinin — deva- minca İstanbul mütteliklerin — işga- W altında bulunuyordu; fakat — bu güzel şehirdekl gizli bir — teşekkül Anadoluya silâh ve malzeme — kaçır- makla uğraşırken broşürler, — kitap- dar, resimler bastırarak — propagan- dayı da ihmal etmiyordu. — Mütt fiklerin ve — İstanbul — hükümetinin emrindeki — bir çok hafiyeler bunlar Fın nerede başıldığını anlamağa Çar fişıyorlar ; muvaffak olamıyorlardı. Bir gün İstanbulda bazı yaban Wo tarafsız devletlerin elçilerile ve diğer İlgililere — gönderilmek — üzere hazırlanan yüzlerce broşür, bunları türen — küteci İnegöl- birlikte, Gatatada Kürek- ında düşman polisleri ta- rafından tutulmüş; — küfeciyi — Kot lamağa memür olan Müştak ve Der- viş efendiler polislerin — gafletlerin den faydalanarak kurtulmuşlardı. Küçük küfecl Aliyi milliyetçilerin zindanı olan Kroker hanına — götür- düler; kitapları nereden ve — kim- den aldığını — sordülar; fakat — All hep sustu. Onu dövdüler, aç — ve susuz biraktılar, Ölümle tehdit et- tiler; türlü Işkenceler yaptılar; tamı dört buçuk ay zindanda yatırdılar ; yine ağzından tek söz almağa mu- vaffak olamadılar. İstanbulun — ha- miyetil ve cesur — matbaacıları —a korkulu günlerde bile — Anadoludaki askorl hareketlere dair — haberleri, Mustafa Kemal paşanın resimlerini basıp gizli gizli neşrediyorlar; hat- tâ Anadolunun her tarafına gönde- riyorlardı. Çiftçi kütüphanesi — sa- hibi Akif de bunlardan biri Idi; bir Bün kütüphane basılıp arandı; pa- ketler halinde Mustafa Kemal pa- şanın binlerce resmi - bulundu; Akİf tutulup hapso atı Matbaacıların ve basın teknisyan- lerinin bir mülleti medeniyet — yo- dunda İlerletmek işinde mühim — ro- deri vardır; bizim beş asır evvel Avrupalılardan İleri olduğumuz - hal- d bugün geri kalışımızın — başlıca sebeplerinden biri matbaacılığa —on- lardan Üç asır sonra başlamış — ol mamızdir. Amerikada gündelik ga- zete basım miktarı eli — milyondur g üç Amerikalıya bir gazete düşüyor. bizde bu miktar yarım mllyondan fazla değildir ve IkI yüz kişiye. bir gazete İsabet ediyor; Hldlstanda da böyledir ve dünyada en gerl kalan lardanız. Kadircan KAFLI Izmirli Türkçü Necip Bey Dil Akademisine âza seçildi Atikalipaşa medresesindeki ye ni Muallimler Birliği — idare heyeti odasına geçen seneki dil kongresinde haklarında saygı iz har edilen meşhur Türkçü ve Türkçeci İzmirli Necip Bey ile Ziya Gökalp'ın fotoğrafları asıl- mıştır. Bunlardan İzmirli Necip Beyin yeni teşkil edilen Dil A- kademisi âzalığına seçildiği ha> ber alınmıştır. Traktör tevzii Marşal yardım plânı gereğin” ce memleketimize verilen traktör lerden ilk partisinin tevziinde esas olarak, isteklilerin toprak vaziyetile, ziraf kredileri nazarı itibara alınmıştır. İngiliz bale heyeti şehrimizde Bir müddettenberi Ankarada bulunan İngiliz bale heyeti, düa uçakla gehrimize gelmiştir. Bala heyeti, burada da temsiller ver- dikten gonra memleketine dönee cektir. Gazetecilik enstitüsü İktısat Fakültesi - profesörlex rinden müteşekkil heyet Gazete- cilik Enstitüsünün talimatnama sini ikmal etmek Üzeredir. Alâ- kalıların - söylediklerine göre; Enstitüye bilâ istiena her fakül tenin talebeleri devam edebileceği Bgibi, lise mezunları İle iki sene gazetecilik yapmış - kimseler da gevam edebileceklerdir. Enstitü- hün öğretim müddeti iki sene o Jacaktır. Mezun, olanlara yalnız bir belge verilecektir. (TAKVİM RUMİ |Haziran 19419 Hicrt 1865 T7 1508 MAYIS Şaban 25 SALI 10 (| Hazırı 33 - Ay: 8 - Gün: 158 Vasati — Ezanl Güneş n —-. Öğle 2ı» «& 4 18 46 Akşam x8 >2 Yatsı NK imsâk 8 Ğ v