BAYFA : 2 (UKTIBASLA SLAR | Faşizm'in mavi meleği Edda Ciano'nun Hd FABRİZİO'NUN ÇAPKINLIK- LARI Edda, kocası Galeazzo Ciano- dan bahsetmekten hoşlanmamak ta, onun sadece «komik>» bir a- dam olduğunu söylemekle ye- tinmektedir. Ciano gibi, müref- feh ve mesut bir hayat sürdük- ten sonra feci bir surette öldü- rülen bir kimse için, şüphe yok ki bu sıfat, basit ve hattâ lü- zumsuz bir kelimedir. Edda, kocasının ölümüne işa- ret ederken gu yolda sızlanıyor: —- Bu kara haber, bende bir yıldırım tesiri bırakmıştı. Bunun İa beraber Ciano'nun bu hazin âkibetini ben, çoktanberi bekli- yordum. Galeazzo Ciano'nun — Üç çocu- ğu, Fabrizio, Dindina ve Marzio, ötedenberi çok liyakatli Macar bir mürebbiyenin ihtimamına tev di edilmişti. Bugün Fabrizio ar- fık yirmisini doldurmuş - solgun yüzlü bir delikanlıdır. — Bütün İtalyan kızları, onun kibarlığıma ve güzelliğine hayrandırlar. Fab rizlo'nun zengin bir iç dünyasına | sahip olduğunu gösteren derli toplu bir konuşma tarzı vardır. Gazetecilik, bir çoklarının iddia ettiği gibi, ona asla cazip görün- memektedir. Zira Fabrizio, gaze- teciliğin eninde sonunda insanı politika Bahasına sürükliyeceğine, kânidir. O, daha çok denizciliğe heves etmekte fakat annesi Ed- da, onun bu mesleğe intisabını da istememektedir. 'Bununla beraber Fabrizio'nün Astikbali, İtalyan hükümeti ta- rafından teminat altına alınmış e mütareke zamanında Ciano- hhun gaspedilen malları tekrar a- Hlesine iade edilmiş bulunuyor. Bu sebepten dolayı, artık Edda, eskisi gibi eşya satmak için bit- pazarına gitmekten kurtulmuş- tur. * BUJİ - VÜJİ Fabrizio, babasının ve büyük babasının sözünü edenlerden âde- ta ürkmekte ve bu iki aziz ölü- 'nün hatırasını tazeliyenlerin ya- nında kendisini zaptedemiyerek mütemadiyen ağlamaktadır. Bu- munla beraber onun, tab'ını annc- Bi gibi, eğlenceye ve dansa kar- $ büyük bir iptilâsı vardır. Kap Ti ahalisi, ekseriyetle Edda ile oğlunu Buği - Vüji'yi oynarken seyretmek imkânını buluyorlar. Fabrizio, Fransızca ve Almanca- yı mükemmel bir surette konuş- maktadır. İngilizceye gelince o, bu lisanı, Amerikalı kızlarla kur yapabilecek kadar biliyor. Onun 'e Mussoliniye ne de Cianoya ben zemiyen kızkardeşi Dindina basit ve zavallı bir kızdır. Hâlen 10 ya şında olan küçük kardeşi Marzio ise, iri kara gözlerile Benito Mussoliniyi hatırlatan — mahçup bir çocuktur. * CİANO'NUN SON MEKTUBU Ciano'nun 12 ocak 1944 te “Veronadan yazdığı son mektubu- 'nu bizzat gözlerimle gördüm. Mektuptaki yazı, İtalyan edibi D'Annunzio'nun yazısına fazlasi- le benziyor. Kontes Karolina Ci- ano, oğlundan bahsederken heye- gana kapılıp bana şunları anlat- tit — Ciano, - çocukluğundanberi Okumayı çok severdi. O muhak- kak ki büyük bir avukat veya yi bir gazeteci olabilir, politi- kaya atılmıyabilirdi. Onu, siya- Bet dünyasına sürükliyen Musso- lininin kızı Edda olmuştur. O- nun, oğlum Ciano ile nasıl tanış- mağa muvaffak olduğunu pek gü zel hatırlıyorum. Kızım Maria, Edda'nın çok samimi bir dostuy du. Bir gün Maria, ağabeysile o- Peraya gitmiş ve orada Eddaya Tastlamışlardı, İşte Ciano ile Ed- hatıraları Çeviren: Nazım Kemal da arasındaki sıkı münasebet, bu tarihten itibaren — başlamış- tar. Oğlunu genç yaşta kaybeden Kontes Karolina Ciano'nun ıztı- rabı yanında Edda'nın üzüntüsü hiç te azımsanacak gibi - değil- dir. O, kocasının hatırasını ta- zelerken bakın ne diyor: — Bugün, aradan yıllar geç- Miş olmasına rağmen kocamı, içim burkularak — hatırlıyorum.. O, beni çok sever ve benden hiç bir sırrını saklamazdı. 5 şubat 1943 te Dışişleri Bakanlığından çekilmeğe mecbur kaldığı zaman beni telefona çağırarak dert yan mıştı. Onun titrek ve ağlamaklı sesi hâlâ kulaklarımdadır. Beni- to Mussolini, kocam Ciano'nun sağlam bir karaktere sahip oldu- ğunu daima söylerdi. Babamı, Ciano'nun ölümüne sebep olmal Ja itham edenler, tarihi hakikati değiştirmekten zevk alan mace- Taperest kimselerdir. Size şu ka- darını söyliyeyim ki kocam, I- dam edildiği zaman, babam Mu: solini Almanların eline esir dü: müştü. Şüphe yok ki bu hakikı ti tarih, er geç meydana çıka- racaktır. İşte şamatacı politika dünya- sından kaçarak mütevazi bir ha- yata bağlanmayı gaye bilen ben Mussolininin kızı Edda, bu ümit- le müteselli oluyor ve çoculdarı- mın istikbalinden başka bir şey düşünmüyorum! — SON sebze yedirmiyor Hâl'de yaş sebze ve meyva fi- atlarında fakir halkı dahi mem- 'nun edici bir ucuzluk göze çarp- makta, buna rağmen meyva ve sebzeler, kabzımallar tarafından satılamadığı için denize dökül- mektedir. Dün Hâlde, toptan ispanak 3, pırasa 20, bakla 15, en iyi cins elma 50 kuruşa satılmıştır. Pe- tTakendeci esnaf, yâni manavlar, fazla kazanmak için az mal al- makta ve dükkânlarında 3 kuru- ga aldıkları ispanağı 25 kuruşa satmaktadırlar, Konservatuarda konser faalıyetleri Ders senesinin ve konserler mev, aiminin sona yaklaşması dolayısi.. le Konservatuarda canlı bir kon - »ser faaliyeti görülmektedir. Bu 1-. tibarla Koro ve Orkestra Muhid - din Sadak ve Cemal Reşid Rey ida Tresinde, ondan sonra Türk musi. Kisi son konseri ve bunlar arasın: da da Ferdi Ştratzerin tertiple . diği Üç, talebe konseri de verilecek tir, Bu talebe konserleri Şan, Ke- man, Pianonun ilk, orta ve yük - sek sınıflarından ayrılmış talebe - ler tarafından verilecektir, Diğer taraftan Türk mu€kisi nazariyatı 'nın tatbikat kısmına devamm etmek de olan elliye yakın talebeden mü Teksep bir grupa da Türk musiki # iera heyetinde san'atkâr Kemal Niyazi Seyhun ve Kemal Gürses uzun zamandanberi klâsik eserler Je halk türküleri üzerinde ekzer . Bizler yaptırmakda ve hazırlamak da olduklarından bu grup da yine bu ay çinde hazırladıkları konser programını icra edeceklerdir, Tale be konserleri parasız ve davetiye ile bu ay içinde Ve ayrıca ilân e- düecek tarihlerde verilecektir. Derinceye Amerikan yardım malzemesi geldi Amerikadan — getirdiği — askeri yardım malzemesini Derinceye bo| şaltan <Yozgat> şilebi mütcaki - ben Ilmanımıza gelecek ve bura -| dan muhtelif " Ucari eşya yükliye rek sefere çıkacadtır. Diğer — taraftan — <Kastamonu> gilebi de İskenderundan yükledi - Bi 4500 ton kromla Amerikaya ha Manavlar, halka ucuz | S ehir— HÂBERLERİ Mısır hey'eti Istanbulu geziyor K Heyet başkanı gazetemize intibalarını anlatıyor Beş gündenberi şehrimizde bu- lanan - Misir türistik kafilesinin | relsi eski Bağbakan Hüseyin Sır- | m paşa bir arkadaşımıza gunla- rı söylemiştir: 4 «— Bir Mısırlı olarak gunu söy liyeyim ki biz İstanbulun tarihi kıymetini ve güzelliklerini biliyorduk. Fakat şunu söyliye yim ki İstanbulun kısa zamanda bu kadar modernleştiğini bil- | miyordum. İstanbul artık tama-| men bir Avrupa şehri olmuş. Sü- leymaniyo hayatımda benim üze rimde en büyük tesiri yapan di nt âbidedir. Çamlıca çok güzel bir yer, hükümetinizin orada şim diye kadar neden bir otel yapma miş olduğunu anlıyamadım.» Diğer taraftan Mısır hava yol- ları başkanı Hasan Sadık paşa da şunları söylemişti: «— Devlet hava yollarile te- maslarda bulunup, Mısıra gelecek Türk seyyahlarına daha kolay vize verilmesini temin etmek ü- zereyim.» Amerikalı kadin gazeteci bugün Romaya gidiyor Meşhur Amerikalı kadın mu- harrir Miss Thompson Ankarada devlet adamları ve Ametikalılar ile görüştüğünü ve çok hâvadis topladığını söylemiş ve: «— Amerika size çok yardım ediyor ve bu yardımını devam et tirecektir.» demiştir. Miss Thompson bugün Roma- ya müteveccihen şehrimizden ay Tılacaktır. Mr. Door'un dünkü tedkikleri Marshall yardım plânının Tür- kiye idarecisi Mr. Russel Dorr, dün Denizyolları Umum Müdür muavini Behçet Osman Ağaoğlu ile Haliç fabrikalarını, Sirkeci, Tophane rıhtımlarını, Halici ve Salı pazarını gezmişlerdir. Mr. Dorr, ayrıca Denizyolların da ilgililerden Denizyolları teşi lâtının umumi çalışma sistemi hakkında etraflı malümat almış- tır. Mr. Dorr, bu tetkikatını De- nizyolları idaresinin Marshall yardım plânından ne şekilde fay dalanabileceği hakkında bir bil gi edinmek gayesile yapmıştır. Dünya Muallimler Birliği kongresire dâvet edildik Bu sene temmuz sonunda İsviç rede toplanan Dünya Muallimler Birliğine dâvet tezkeresi İstan- bul Muallimler Birliğine gelmiy- tir. İdare heyeti, kongreye su- nulacak öğretim ve eğitim rapor larını hazırlamak ve mümessil- ilmesini konuşmak üze- irlik merkezinde mü- kurulecak Bir müddet evvel Ankaraya gi- den Tekel Genel Müdürü Yusuf Ziya Erzin şehrimize dönmüştür. Kendisile görüşen bir arkadaşı- mıza umum müdür seyahati hak kında şunları söylemiştir: — Ankaraya yaptığım mutad seyahattir. Evvelce bir tütün mü essesesi kurulması yolunda bir teşebbüste bulunulmuştu. Bu hu- sus etrafında Bakanlıkta temas- lar yaptım.» Gazetecilik Enstitüsü Teşkili İktısat Fakültesine dev redilen Gazetecilik Enstitüsü ko- aten | YENİ ÇAA on zamanlarda sik sik tekrarlanan - bir kelime var: — rasyonelleştirme. Büdcemizin açığı büyüdükçe, dev |let dairelerinde işler sürünceme- de kaldıkça, resmi fabrikalarımı |zın mamulâtı pahalıya mal olduk |ça, münakale işlerimiz aksadık- ça, Caha bu çeşit bin türlü bo- zuklük, eksiklik ve aykırılıkla karşılaştıkça, tenkid ve şiki avazelerinin peşi sıra, mes'ul mı kamlardan hep bu sözü duyar olduk, artık rasyonel kadrolarla 'e rasyonel üsüllerle - çalışmağa |başlanacağı vâdediliyor. Haki - |katte bu rasyonel sıfatı öyle si- hirli bir kelimedir ki, hangi ida- |re, mücssese veya faaliyetin başı na getirilse, işlerin artık tıkır tı- kır yoluhda gideceğini müjdeler. Fakat herkes, mücizevi bir kud- ret izafe ettiği bu kelimeyi ken- di idrâkine göre mânalandıı daha doğrusu hakikt —mânasını, kendi muhayyilesine göre değiş- tirir. Halbuki rasyonel sıfatı, sadece akla uygun, makul mâünasına ge- |lir. Rasyonel çalışma ise, bizim ev kadınlarının tertipli dedikleri çalışma tarzıdır. tipli ev kadını, parasını, emeğini ve zamanını iyi kullanır, işini as gari para ve emekle en kısa bir müddet içinde bitirmek ister. Fa- kat hiç de hasis ve tenbel değil- dir, bilâkis hamarattır. Rami, dün bir tehlike atlattı Dün Rami bir yangın tehlikesi atlatmıştır. Saat 11 sıralarında Ramide Re şadiye caddesinde 88 No. da Şeh suvar Sunar'ın iki katlı ahşap inde bir yangın çıkmıştır. Ci- fardaki evlerin ahşap olması ve ateşin kolayca sirayet etmek ih- timali bulunması dolayısile yan- gın, semtte büyük bir heyecan ve telâşa sebep olmuştur. Nihayet itfaiyenin müdahale- sile ve güçlükle bastırılmıştır. Yangının çamaşır yıkamak için yakılan ateşten çıktığı anlaşılmış tır. © Linyitten havagazı Avrupa iktısadi işbirliğine da hil 16 memleket temsilcilerinin hüzürunda 21 Mayısta Berlinin Anglo - Amerikan işgaf bölgesin de linyitten havagazı istihsali tecrübeleri yapılacaktır. Türkiye de dahil olduğu halde 16 mem- leket temsilcileri 20 Mayısa ka» dar Berline varmış olacaklardır. Türkiye adına, bu tecrübelere E.T.T, Genel Müdürü İ. Kemal Bayboranın başkanlığında ç ki- gşilik bir heyet 19 Mayısta uçakla Berline hareket edecektir. Heyet dönüşünde, tecrübeler hakkında Ticaret ve Bayındırlık Bakanlıklarına izahat verecek, bilâhare Türkiyedeki havagazı fabrikalarında, maden kömürü yerine linyit istimali için lâzım gelen tadilât yapılacaktır. Vakıflar teşkilâtı ıslah olunacak Vakıflar Genel Müdürlüğü teş- kilâtının modern esaslara göre ıslahi için Vakıflar Teşkilât ka- nununun değiştirilmesine karar verilmiştir. Ankarada toplanan salâhiyetli bir komisyon yeni bir kanun ta- sarısı hazırlamakla meşgüldür. Vakıflara ait ziraf işletmelerin teknik esaslara göre yeniden 18- lahı ile, Vakıf paralar idaresinin, Vakıflar Bankası namı altında misyonu dün komisyon reisi Ord. Prof. Şükrü Baban'ın riyasetin- de toplanmıştır. Alınan kararlar rTeket etmiştir. yakında Senatoya bildirilecektir. Yazan: Esat Mahmut KARAKURT * Nihayet anlıyor ki,, — vicdanı- nn tazyiki altında en güzel bir kadın karşısında dahi, âciz bir ihtiyar gibi hissiz kalmasını bilen demir karakter- li bu adamı, aşkla teshir etmek imkânı mevcut değildir!... Bıar kıp kaçacak muhakkak kendisi- ni!... Karanlık bir gecenin esra Tını dağıtan bu siyah, erkek göz lerin; birdenbire — sâkinleşen, durgun bakışları, bu heyecansız konuşma, bu daima mantıka, ah lâka istinad eden temkinli ağır Bözler, ancak bunu izah ediyor!.. Ruhu, büyük bir aşkla yansa, harap olsa bile bu adam, fazilet diye tutturduğu bir gayenin pe- #inden sürüklenip gidecek, ve kendisini deli gibi seven bir ka- dını ztırapları ile baş başa bi- rakacaktır muhakkak!... Gülseren, yalnız bu düşünce- nin acısile dahi, vücudünün yan dığını, kalbinin ezildiğini hisse- diyor. Hayır, ne olursa olsun, buna meydan vermiyecektir! Onun gitmesine, onun kendisini terketmesine müsaade etmiye - cek asla!... Sevdiği'adam yanın- da olmadıktan sonra, dünyada her geyin eskisi gibi var olmak ta devam etmesinden ona ne! Bu uğurda, bir kadının, bir er- keğe yapabileceği en büyük fe- en hudutsuz cömertli Bi, hattâ en iğrenç zilleti dahi kabul etmeğe hazırdı Tefrika No. 7. 5 Şimşek sür'atile beynini istilâ eden bir düşünüşün, birdenbire tesiri altında kalıyor. Mine renkli mavi gözlerinin, pırıl piril yanmağa başladığını görüyoruz şimdi! Göğsünün hareketi sıklaşıyor. Gittikçe büyüyen bir ateş, ya- naklarını kızartıyor. Dudakları, akşam güneşinin altında kalmiş bir nehir gibi, koyu yakut bir renge bürünerek, daha çok ka- lınlaşıyor. Ve elmacık kemikle- Trinin Üzerinde, açık bir penbe- nin bütün güzelliği, yanmağa başlıyor!... Kararını vermiştir. Gülseren artık: Madem ki, sevdiği adamı aşkla teshir etmek imkânı yok, bir müessese olarak faaliyetine devam etmesi tasarı yapılırken göz önünde tutulan meselelerden- dir. © halde vücudü İle onu fethetme ğe çalışacak!... Menfaat temini maksadile, arzu duymaksızın kendilerini satan betbaht kadın- lar gibi, bir dişinin bir erkeği iradesiz bırakabilmesi için, ne yapmak Jâzım geliyorsa hepsi- ni, hiç bir heyecan hissi duyma dan aynen yapacak, ve bu suret le sevdiği adamı, manevi bir taz yik altında tutup, ömrünün de- Vamı müddetince hayatını, onun hayatı ile birleştirecektir!... İş- te şimdi, bütün azmile buna ka rar vermiş bulunuyor. Gülse- ren!... Gayesinin yerine getirilmesi için, zemin ve zaman da müsait zaten!... Tabiat, bu teşebbüsün- de, tam bir cömertlikle ona yar dım edecek, mehtap işte, göğün bütün yıldızları, sisleri, ve çiçek kokuları tağıyan rüzgârları ile, bir ışık yağmuru halinde Üzer- lerine iniyor... Kuşların sesleri, dizlerinin altında, ipek bir ya- tak gibi uzanan yumuşak ve u- zun otların, iç gıcıklayıcı Ürper SABAH Psıkolog Göziyyl;e Yaz 7 'alnız israftan, tertipsiz iş gör mekten ve boğguna yorulmaktan kaçınır. Gayesi, az masrafla, en kısa yoldan en iyi neticeye var- maktır. Böyleleri, başkalarının bir sürü masrafla, kıyasiya emek vererek ekseriya pek geç vardık ları neticeyi, tertipli iş görmeleri sayesinde hem ucuza ve en az eme ğe malederler, hem de ekseriya ö- tekilerden daha temiz iş görürler. Tertipli bir ev kadını, bu gayeyi gerçekleştirmek için, yapacağı iş leri önceden tasarlar, ucuza teda rik ettiği malzemeyi daima vak- tinde el altında bulundurur, Alet- lerini işe başlamadan evvel ha- zırlar ve bir kere çalışmağa ko- yuldu mu, önceden çizdiği plân dairesinde, lüzumsuz hareketleri ve mânasız fasılaları hazfederek önüne çıkan mânileri zekâsile at- layarak, o günkü işini bitirmeğe gayret eder. Tertipli bir ev kadınının çalış- ma tarzını cemiyet çapında büyül tün ve içtimaf hayatın iktisat, i- dare, terbiye ilh. gibi faaliyet sa- halarına tatbik edin, işte o zaman «rationalisation» un nimetlerin- den istifade etmiş olursunuz. Amerikalı mühendis Taylor'a gelinceye kadar, çalışma hayatı- nı tertipli usullerle düzenlemeğe teşebbüs edenler zuhur etmemiş değildir, fakat bu sahada en sağ lam adımları atan ve bilhassa sa nayide maliyeti düşürüp verimi yükseltmek ve ayni zamanda be- cerikli işçilerin ücretini arttır - mak gibi ilk bakışta insana pa- radoksal görünen neticeler elde etmeğe muvaffak olan en esas- h hareket, onun sayesinde vuku bulmuştur. İş hayatına çıraklık- la atılarak, sırf gayretli çalışma ları sayesinde 28 yaşında Midvale fabrikalarının baş mühendisli; ne yükselen Taylor, 1893 de 37 yaşında iken, muhtelif endüstri sahalarında kendi çalışma usulle rini tatbik etmek üzere, fabrika mühendisliğinden ayrıldı. 1915 de ölünce de, talebesi onun fikirle- rini daha da mükemmel bir hale getirip bütün cihana yaymağa çalıştılar. Taylorun maksadı, sanayi mü- esseseleyinde, işçilerin — çalışma tarzlarını — tertiplemek — suretile verimi yükseltmekti. Kendisi, en rasyonel çalışma usulünün bizzat işçi tarafından bulunup tatbik e- dilebileceğini zannetmiyor ve a- melenin işine, çalışırken yaptığı hareketlere ve kullandığı âletle- re dair her hususun metodik bir tahlile tâbi tutulmasını istiyordu. Bunun için de, yapılan işin her merhalesi, her safhası gözden ge çirilmeli tahlil edilmeli ve tecrü- beye vurulmalı' ve nihayet nor- mal şekline sokulmalıydı. Taylor şu prensiplere dayanı- yordu: 1 — İşçinin her çalışma unsu- ru üzerinde, eski göreneğin yeri ne geçecek bir teknik kurmak. 2 — Kendi kendine - rastgele bir iş seçmek ve elinden geldiği kadar işine uymak yerine, amele yi seçmekte, yetiştirmekte ve ge- liştirmekte ilmi esaslara göre ha reket etmek, 3 — İşin ilmi prensiplere göre yapılmasını temin maksadile iş- çiyi daimi bir kontrol altında bu lundurmak. 4 — Mes'uliyet ve gayretin işçi ile idare arasında hakça pay laşılmasını sağlamak, Bu prensiplerin gerçekleşmesi, muayyen bir işin yapılması için zaruri olan alât, edevat ve mal- Zemeyi, işçinin çalışma — tarzını tişleri, ay ziyaları ile aydınlatı! mış, Üzeri gümüş benekli sarı yaprakların suları Üzerinde tit- Teyişi, insanı her türlü düşünce- den uzaklaştıracak, muhayyile- yi altüst edecek bir güzellik vü cude getiriyor... Birdenbire kız, otların üzerin- de bükülmüş duran bacaklarını, dizlerinin altına alıp, vücudünü doğrultuyor. Çiçek ve yaprak kırıntıları ilo esen rüzgârın, şa- kaklarında uçurduğu saçlarını, arkaya alabilmek maksadile çıp- lak kollarını, kollarının altında keşif ve nemli gölgeler bıraka- rak, kaldırıyor. Avuçlarının — — yumuşakları ile, saçlarını düzeltiyor. Güneşle esmerletilmiş kumral yüzüne, derin bir arzu ile mest olmuş gi- gi bir mânâ vererek, muhteşem başını, mehtabın içinde havaya doğru kaldırırken, omuzlarını bilhassa geri alarak, ipek bulü- zünün geffaf kumaşı altında, sarımtrak bir sls tabakasınına bü Tünmüş penbe güller gibi, ren: Rasyonel çalışma dâvası an: N Prot. Sabri Esat Siyavuşgil | Mmükemmelleştirmek, herkesin va zifesini tâyin etmek her işin lü- zumsuz hareketlerden ve zararlı molalardan kurtularak asgari ic-| ra müddetini hesaplamak ve ça- lışma zamanını bu müddetlerin yekünu olarak tesbit etmek, fab- Tikanın bütün müteferrik çalış - maları arasında tam bir bağlılık ve âhenk yaratmağa bağlı idi. Âlet, makine ve malzemenin da- ha mükemmel bir hale getirilme- sİ mes'elesini bir tarafa bıraka- cak olursak, Taylorisme'de esas, en becerikli işçilerin örnek olarak alınıp kronometre ile tesbit edi len çalışma hareketlerine göre gin asgari müddetini hesaplamak ve her ameleden bu rekor müd- deti aşmamasını istemekten İba- retti. Bu sayede, evvelce kalaba- lık bir işçi kitlesinin, gelişi güzel, muayyen bir zamanda verdiği netice, ya müddet ayni kalmak gartile daha az sayıda amele tara fından sağlanıyor, yahut işçi mik tarı değişmemek şartile, zaman- dan hayli tasarruf ediliyordu Böylece müessesenin masrafı aza lıyor ve kârı da artmış oluyordu. Mesainin tertipli bir şekle sokul- Ması neticesinde, daha az sayıda unsurla, daha ucuza yüksek ve- rim elde edilebilmesi imkânları, tabiatile yalnız sanayi sahasına münhasır kalamazdı. Asrımızda her gün bir parça daha ritmi hızlanan hayatın her faaliyet sahasında işleri sürünce mede bırakan, verimi düşüren ve terakki hamlelerine çelme ta- kan bütün köhne göreneklerin, küflenmiş çalışma usullerinin ye rine iyi, bol ve çabuk verim sağ- layan tertipli çalışma tarzının kaim olması icabediyordu. İnsan gücü, kendi yaratmış olduğu ma, kinenin sür'atile yarışa çıkmak mecburiyetinde idi. Bu baş dön- dürücü yarışta en ufak bir du- raklama, caiz değildi. Bütün be- şeri faaliyetlerin makine sür'ati ne ayak uydurması lâzım geliyor du. Âvâreliğe, sırt üstü yatmağı mücizeler beklemeğe, her - türl ârızayı tevekkül ile kabul etmeğe imkân kalmamıştı. Duran, teker leniyordu. İşte hayatın bu icapları yüzün- den her cemiyet, en hurda işleri- 'ne varıncaya kadar, bütün mesa- isini düzenlemeğe başladı. Hesa- ba ve ölçüye dayanan tertipli bir çalışma, vakit ve enerji kaybet- tiren el yordamlarına tercih e- dildi. Ezbere, fakat ilk bakışta; dâhiyâne gibi gelen buluşlardan, rade, tecrübenin öğrettiklerine, müsbet bilgilerin verdiği neticele re dayanıldı. Hareket noktası ile varış noktası arasındaki mesafe dikkatle ölçüldü ve gayeye en kestirmeden giden yol takip edildi. Zaman, emek ve paradan tasarruf, hep göz önünde tutul- du. İşte ancak bu sayede, faali- yetler — rasyonelleştirilmiş oldu. Gaye, tertipli iş görme sayesin- de tasarruf edilen zaman, emek ve parayı yine cemiyetin hayrına harcamak olduğundan, neticede bu işten yine insanlık kârlı çık- tı. Yalnız başlangıçta belki biraz sert davranmak icabediyordu. Her çarkına türlü safranın ası- lıp mekanizmayı yavaşlattığı, sü- ratini kestiği faaliyet makinesini parazitlerden temizlemek, kolay iş değildi. Fabrikada, bankada, her hangi bir işletmede veya dev let dairesinde, sanki sırf yapılma- sı icabeden işleri yerinde saydır mak için toplanmış, biraz doku- nulunca şikâyete başlayan veya, dikenlerini çıkaran bir sürü lü- gi ve benekleri dahi sarahatle görünen göğsünü, daha çok te- barüz ettiriyor ve sonra birdenbi re vücudunuEkreme doğru uzatıp onu ellerinden tutuyor ve bütün kuvvetile sıkıyor adamın derisi sert parmaklarını, avuçlarının yumuşakları içinde!... — Ekrem bey diyor; şu anda hissettiğim şeyleri, hiç bir za- man hissetmedim. Bu duygum- da o kadar temiz, o kadar sami miyim ki, bunları şimdi size iti- raf ederken, gözlerinizin önünde küçülebileceğimi dahi düşünmü- yorum, Çünkü artık tamamile anladım ki, ben size, ne unutul masına, ve ne de bundan sonra gerl dönülmesine imkân olma- yan, büyük bir aşkla bağlı bu- İunuyorum, Şu anda hiç bir e- meli, hiç bir gayeyi nazara al- maksızın çırpınarak, istediğim )F ettikleri emektarlarına (!) 1ş- Zumsuz insanı, çivilendikleri san dalyelerden koparıp atmak, mes'- ele idi. Fakat bu cüretkâr hamle-) yi bagaran cemiyetler, elde ettik leri yüksek verimden, kapı dışa- zlik yevmiyesi bile vermek im- 'nını buldular. Esasen — mühtelif. — faaliyet sahaları parazitlerinden kurtulup rasyonel metodlarla işlemeğe baş layınca, yeni memur veya İşçi namzetleri de ona göre seçilip a- lindı. — Kabiliyetlerine uygun ol- mayan faaliyet sahalarına ayak basmak istiyenler, verimli olabi- lecekleri istikametlere yöneltildi. Adamına göre iş ve işine göre a- dam prensipi, terakkiye ve refa- ha erişmek isteyen cemiyetlerin Parolası oldu. Bunun haricinde ne merhamet, ne iltimas, ne de Politika oyunu rol oynadı | Memleketimizde anca! manlarda ortaya atılan ve sık tekrarlanan bu ra çalışma dâvası, muhakkak şiddet e hissedilen retin ifadesidir. Geçen uzun yıl- lar esnasında da ayni ihtiyaç ve zarureti duymamış değildik. F kat bu duygunun bir fikir ve ni- hayet bir prensip ve hareket ha- line gelmesini, yurdumuzda başla yan demokratik kalkınmanın en İç açıcı, en ümit verici bir tecel- lisi sayarsak, hiç de yanılmış ol- mayız. S KISA HABERLER | ö İ 4 Avcılar ve Atıcılar Cemiye - tinden: Cemiyetimizin mutat 'umu) mi hey'et toplantısı 7,5,949 tarihi 'ne rastlayan cumartesi günü saat 14.30 da Şehzadebaşında — Letafet) apartımanında yapılacaktır. Ka - yıtlı Üyelerin hazır bulunmaları rica olunur. * Üniversite Türk Müsikisi ko| rosü elli kişilik bir adro ile iki konser vermek üzere akşam Ankaraya hareket etmştir, * Amerikadan gelecek olan ye- ni yolcu — gemilerinin — çalışmaya, başladıktan — sonra - tertiplenecek sefer programları — Üzerinde ça - lışmak için Ankaraya çağrılan de) niz hatları yollama şefi B, Adnan dün-avdet eimiştir. * Türk Belediyecilik — Derneği tarafından İngiliz mahalli idarele ri üzerinde incelemelerde bulun - mak Üzere Belediyecilerimiz. — için tertiblenen geziye çıkacak — heyet| dün sabah şehrimize gelmiştir. He| yet bugün uçakla Londrayâ hare - ket edecek ve orada 36 gün «ala-, caktır, Heyete Ankara — Belediye Meclisi ikinci başkanı Fuat Börek, çı başkanlık etmektedir. * ETT. İdaresinin 21 den son-. raki otobüs seferini —tatil etmesi, halk tarafından hayretle karşılan mıştır. İdarenin, Belediye — Daimi! Encümenine müracaat etmeden bu kararı vermesi Belediye çevrele - rinde de hayreti mucip olmuştur, * Dün mezbahada 4600 baş «a- saplık hayvan kesilmiştir, Bunun 400 Ü Ticaret Ofisi tarafından pi- yasaya sürülmüştür. Dün — Dağlıç ve Kıvırcık eti 420 kuruştan satıl mıştir, * Vakıflar İstanbul Baş Müdür lüğüne bağlı olarak müracaat - ve) şikâyet büroları kurulmasına ka- rar verilmiştir. Her iki büro da birkaç güne ka, dar faaliyete geçecektir. * Eyüpte Dügmeciler mahalle - si Tekse sokağında 18 No, da otu ran bir ailenin kızı Fethiye Akça| mangal yakarken sarası — tutmuş ve mangala — kapaklanarak yan - mıştır, Fethiye ağır bir halde Haj seki hastahanesine kaldırılmıştır. * Beyoğlunda Tarlabaşında A- taman sokağındaki bir. apartıman, da rendevucülük yapıldığı — tesbit edilmiş tahkikata başlanmıştır. * Beyoğlunda oturan Nebahat) adında evli bir kadın zinadan 3 ay, hapise mahküm olmuş ve tevki e dilerek ceza evine gönderilmiştir. * Beşiktaşta oturan 60 yaşla - rında Fatma adında bir kadın, Çi- rağan caddesinden geçerken 3757) No, lu kamyonun çarpmasile ağır surette yaralanmıştır. * Sabıkalı yaneceslcilerden — 14 yaşında Nuri ile Ahmet ve Vefik suçüstü yakalanmışlardır. * Sehrimizde Özel Okul öğret. menleri 8 mayıs 949 pazar günü saat 16 da Parkotel salonlarında bir aile toplantısı yapacaklardır. Si l ea Ziya Gökalp hakkında konferans İstanbul Muallimler Birliği Tek| nik Üniversite Talebe Birliği ile iş| beraberliği ederek (Birlik) azasın dan Cavit Orhan tarafından (Zi - ya Gökalp) hakkında bir konfe - rana veeilmesini temin eylemiştir. Konferans bugün saat 17.30 da| tek şey, henüz bir erkeğin arzu larına mevzu olmamış bükir vü endümü size hasretmek MDevamı var). Teknik Üniversite konferans salo, nunda verilecektir, Bu — konferansi sonunda (Ziya Gökalp) den seçme 1949 Harp ve Barış £ Edebiyatı... Bll!lı!zıı 2830 sene - önce Asur hükümdarı - olan Nasarbal'ın ağzından bir galr gunları yazmıştı: «Mabudum olan Asur'un yardımı ile bu gehre hü- cum ettim, Iİki gün kadar doğu tarafından kuşattım. Oklar ma- bud Raman'ın yağdırdığı dolular gibi şiddetle düşüyordu. Nihayet askerlerim akbabalar gibi şehrin üzerine atıldılar, orayı zabdetti- ler. Sekiz yüz kişiyi öldürttüm, başlarını kestirdim; cesetlerin « den bir ehram yaptım. Yedi yü- zünü çarmıha gerdirdim; şehri yağma ve harap ettim.» Filistinde Maab hükümdarı Meşa'nın 2800 sene evvel yazdır- dığı ve 1869 da keşfedilerek Pa- riste Luvr müzesine götürülen bir kitabede gu satırlar vardır: «Geceleyin yola çıktım, sabahtan öğleye kadar harb ettim; çoluk, çocuk, kadın, esir, yedi bin kişl öldürdüm; çünkü unları Mabud Tarihin devamınca n hu men her millet edebiyatında har bi teşvik hattâ takdis eden yazı- lara pek çok tesadüf edilir. Eğer milletler birbirlerine karşı düş- manca hislerle yetiştirilmeseydi ler ve birbirlerinin haklarına hürmet etseydiler dünya - belki Cennet olurda. Yazık ki harb e- debiyatı, hele istilâcı ve müteca viz milletlerde hâlâ rağbette: Buna karşılık barışı ve lnınulık sevgisini haykıran düşma kadar azdır! Genç şair Avni Dökmeci son yedi yılda yazdığı şiirleri «Barışa Dair Destan» adı altında yı ladı. Eylül 1942 tarihli - şiiril harbin yarattığı sefaleti baş sa- tırla ne yalın anlatıyor: <Arpayı tavuklara ve alhra Biz insanlara ne kalacak? Kemikleri kedilere ve köpekle. re atarsak Ya insanlar ne yapacak? Barış nerdesin?» Beşinci savaş yılında barış has reti devam ediyor; sefalet ve ız- tırabı daha şiddetle hisseden in: sanların tek tesellisi güneşti «Ekmek yok ki alabilsin Olsa da parası yok.' Üşümemek için Konyağı nerede bulabilsin? Amma yine rahatt Güneşi içiyordu, güneşi içiyor du, Ya güneş de olmasa ne yapa- cak?» Genç şair kitabının son sayfa- sına şunları yazmış: «Sevincine tabiati ve eşyayı da katan o in- san oğlu ne yazık ki hâlâ, aradan dört koca sene geçmesine rağ -« men, gerçek barışı beklemekte- dir. Daha ne kadar bekleyecek? Heyhat: Sonra okuyucularından e diyor: «Bütün insanların huzura kavuştuğu gün, tamamlanama- yan bu destanı, boş kalan bu say fanın ortasına bir «OH!» koya- rak ve taril de atarak siz ta- mamlayın, hepinizi sevdiğim car nım insanlar.» Kadircan KAFLI SEV AY A, * Üsküdar - Kadıköy tramvay- ların da vatmanlık eden Ömer U- dürlü dün abah y abak ça Bağlarbaş Deposna geliği öia da birdenbire Tenalaşın . ynüş biraz sonra da ölmüştür, Ömerin #ap gelcinden SMNEü Aklaşımış. v Kasım 179 - Ay 5 - Gün 125 Vasati — Ezani Güneş 4 58 9 04 Öğle 211 gee İkindi 186 646 — 8 45 Akşam 19 10 12 00 Yatsı 20 55 1 46 İmsük 2 58 T 60 etçi eczaneler 5 5-5- 949 Cerrahpuşa Sirkeci Merkez| Hilâl Ec, &. Recep Yeni Lâleli Cemal Atasoy Aksaray Alemdar Bakırköy Beşiktaş Beyastt Beyoğlu Eminönü —: Eminönü BEyüp 1 Arif Beşer Fatih — : Gündoğdu : Kemal Rifat - AĞ Ziya Boyar Kadıköy — * Hulüsi Osman Küçükpazar * “Yemiş ec- ğ 5 Şişli Asım « Va Nişantağı Taksim Cihaugir şiirler okunacağı haber alınmış » tar, * Ömer Konan Üsküdar “ / i