- BAYFA 1 4 6 KABUSLARI Z TSULTAN MAMEDINİ| ZZ AYHAN Ruh kemiren tereddüt dalgaları içinde boğuluyor gibiydiler Tefrika — Va esefa! — Bu sabah intişar eden va- Takamızda beyan edilen husu- #u izah edecek bendi getirmiş- tik, Efendi hazretleri Beykoza giderken size bir şey söyleme- diler mi? — Bir gey! — Yaa... Size versek neşre- demez ml idiniz? Kızarık gözlü sıska, bir daha ellerini uğuşturmuştu. Boynunu bükerek: «Kulunuz müsahhih- Mkten gayrı hususata müdaha- le edemmem.» diyo mırıldandı. Bir şey konuşmadan beş an sa- niye kadar karşı karşıya kaldı- lar, Yapılacak gey yoktu. Deli bakışlı göz bebeklerindeki cüret Vö ihtiras kaynağı bir unda sö- nüp körleşen mağrur — kösenin alnında iri ter damlaları bon - guklanıyordu. Sallana “kallana uzaklaştı, Köprüden kalkan vapuru ka- gırdığını anladığı İçin, Sirkecide Araba vapuru İskelesinden bir gifte sandala binerek ayrılmış- tı. Yalı taşlığına girdiği zaman, Üstadı âzüm Skalyerinin mer- diven başında kendisini bekledi ğini gördü. Umutsuz umutsuz bakıştılar. Muvaffakıyetsizliğin ağırlığını anlayıveren şeytan a- dam, çabuk çabuk sordu: — Ali efendiyi matbaada bu- Tamadınız mı? — Beykoza gitmiş?! — Simdi?! — Beyanname neşredilemiye- eek! —tla Kışla yatakhanelerine benzi- yen koca divanhaneden geçerek Nelli hanımın bulunduğu odaya girdiler. Mavi gökteki yıldızlar daha parlak, hışırdıyan çırpın- 'tılar ve kapkara deniz daha u- Bultulu Idi: Gece yarısı yaklaşı- yordu. Karşı yakada — kırmızı gevkleri denize vuran sıra sa- Taylarda tek tük ışık kaldığma dikkat ettiler; Kapı! Aşağıda yalı kapısının Ağır tokmağı vurulmuştu. Açık pencereden yarı sarkan €v Ba- hibi seslenince, Berasker İzzet paşa zade Süleyman beyin kısık gesi titredi: — Yabancı değil, biziz, — Süleyman bey? — Benim, ben. Açınız. —h Genç gairin vaktinden evvel gelmesinden kuşkulanıp güphe- ye düştüler. Titriyen kısık ge- Binde muvaffakiyetsizlik kırık- Jıkları çörekleniyordu. İkisi bir- den taşlığa koştular. Uyku sü- züğü gözlerini oğuşturarak ka- piyı aralıyan takmnyah AÜ, eeniyerek yol vermişti. Kuzgun cuktaki mavnacılara giden sa- yışın adamın halinde çekingen- lik, fersiz bakışlarında durgun luk alâmeti vardı. Kaşlarımı kaldırdı ve dudağını bükerek #Bulamadık herifleri!> dedi: Mavnacılardan ikisini de bu- damamıştı: <Kayıkhaneye bak- #aydınız.> dediler: — Ya kahvede, ya kayıkhane- do bulunurlar. — Yok, bir yerde yok! — Şimdi?! — Galataya, eğlentiye gitmiş olacaklar. Sabahleyin dönerler. Herifler, kumar da oynuyorlar- miş! Üsküdar iskelesinde bir yerde toplanırlar, oynarlarmış. Kumara gitmişlerse gece yarı- sından sonra mutlak dönecekle Tini, söyliyenler de oldu. Füturlu — füturlu — bakıştılar? Yazan: BEHÇET SAFA — Evet, Ali Şeref bey adın- dadır. — Onların arası daima iyi mi âdi? — Eh... Hemen hemen her zaman iyi idi, Amma arada bir de tabii geçinemezlerdi. — Galiba bu geçimsizliklere #ebep Ali Şeref beyin biraz kıs- kançlığıdır, değil mi? — Hayır efendim, öyle değil... Bebep en çok para sıkıntısı idi. — Anlaşıldı. Şimdi sana mü- him bir şey soracağım, Dikkat €t ve doğrusunu söyle; hem de aklını başına topla da öyle ce- vap ver. Bana cevap vermeden önce bir iyi düşün; yanlış bir nokta bulunmasın. — Her tarafım kulak kesildi. Ne emrediyorsunuz efendim ? — Pazartesi günü, yâni noter #Tahir Şinasi beyin katledildiği ggn, biliyorsun değil mi? Hanl alat-da bir noteri öldürdüler, lah, işte o gün birisi hanıme- fendini ziyarete geldi ve ona pa- fa verdi. Söyle bakayım, kimdi bu adam? KEden o. 49 Mavna işinden de eli boş çıka- cağa benziyorlardı. Kuzguncuk 'tan yalıya kadar yaya gelen Sü deyman bey, konsol - önündeki boş sandalye Üzerine çöküve mişti. Muhacir sarıklı, al kuşak h Kleanti Skalyeri, pencere per yazına yaslanarak gözlerini çıp lak döşeme tahtalarına diken All Suavi efendiye dönüp Bor- du: — Ne düşünüyorsun ? — Elbet dönecekler, Bir defa öteki arkadaşlar dahi gelsinler. (Gözlerini açtı) herifler mav- nalarını da sırtlayıp götürmedi ler ya! — Şans yürümeyeceğe benzi- yor efendi. Bu işi tehir edelim diyorduk. (Mırıldandı) bir veya iki gün için... Iztırabı ruh kemiren tered- düt dalgaları içinde boğuluyor gibi İdiler, Nelli hanım, altın sarısı gözlerini büyülterek veri- lecek kararı bekliyen sabırsız bir durum almıştı. Ali Suavi birden çıkık alınlı başını kaldı- rarak kaşlarını çattı: — Hamiyyetli fedakâr arka- daşlar gün doğarken karşı y kada, Mecidiye camli şerifl önü- ne toplanacaklar! — Çamlıca ve Beylerbeyinde m«uhacirin kardeşlerimiz yatak ve yorgan denkleri içinde silâh- larını getirecekler. Kendilerine: #Bu hayırlı maslahatı tehir ey- dedik!» diyebiliriz ve başka bir zaman İçin baştan Bavabiliriz? Sustu; Üstadı üzümın vere- ceği cevabı bekledi. Boş bir ace le yüzünden bunca emeğin gü- me gitmesinden korkan öteki, gersemlemiş, her zamanki basi- retli soğukkanlılığını ve — çelik gibi bükülmez iradesini kaybet- maiçe benziyordu. «Süleyman pa gayı kaybettik ve Taşkışla hesa bi pamuk İpliğine bağlı kaldı!> dedi — Beyannameyi — neşretmek tzere Basiret gazetesi sahibi Ali efendiyi de bulamadınız. — İşte yiğit arkadaşları kar- Hıya geçirecek olan İki mavna- €i da ortada yok! — Tn — Kargıda, Mecidiye eamiin- de toplanacak olanlar kendi başlarına harekete geçebilirler mi Ve böyle bir şeye cesaret ede- cek olurlarsa yol üstüne düşen keklikler gibi birer birer avlan mazlar mı (İki adım ilerledi) ya, siz Boğazı yüzerek mi geçe- ceksiniz? Endişeli endişeli — bakıştılar. Biri: Delice diye düşündüğü cü retli hareketin varabileceği kor kunç âkıbeti düşünüyordu. Öte- ki: Sonu ne olursa olsun bir de- fa karar verip başladığı işi ya- rıda bırakmamak azminde idi. Dalgınlıktan yalı kapısının ça- hındığını farkedememişlerdi. Nel M banımla Süleyman bey: «Ka- pi!> diyerek başlarını kaldırdı- lar: Üskügdarlı Kız Nuri bey gel- müşti, Hasköy muhacirlerinden Hacı Mehmetle beraberdiler. Çamlıcada Sami paşa köşkünde barınan ve Beylerbeğinde kah- ve köşelerinde sürünen muhacir lerden haber — getiriyorlardı, «Hepsinin de hazır olduklarını ve sabah namazı vakti Kuzgun cuk kıyılarına ineceklerini> söy lediler, (Devamı var) Tefrika No. 39 cevap veremiyeceğim — Nedenmiş? — Pazartesi günü ile salı gü nü, ben Göztepede değildim., İ- zinli idim. — Nerde idin, o günler? — İstanbula inmiştim. Dişçi- ye gidecektim. Dişimi çektir « dim, — Akşam üstü Göztepeye dönmedin mi? — Hayır efendim, çok kan geldi. Uzun zaman — durmadı, Dişçi bana uzaklara gitmeyip gece de beklememi söyledi. Ça- Tesiz dönemedim. Ertesi gün ak tama kadar bekledim. Onun İ- gin hanımefendiyi tâ ertesi ak- Şam, yüni salı akşamı geç vakit bulabildim. Yâni, o zaman eve dönebildim, demek istedim, — Peki.,, Söyle bakayım. Bu Bevim denilen kadının Ali Şeref ten başka Aşıkı, aşna fişnası var mıdır? — Allah bilir, doğrusu ben bilmiyorum. — Pekali Ğ 'Hâkim Sevimin hizmetçisine izce bir Türk Mimari Ta- rihi en-titüst lâzımdır Ötedenberi üzerinde durduğ muz, konuştuğumuz ve yazdığı- mız bu konunun mucip sebepleri arasından yalnız bir tekinin üze- rinde durmak maksadı. aydın- latmağa yeter: Öğrenmek ve öğ retmek içi ceğiz; zira, zaman zaman san'at ve tarih aşkile aralarında dolaş- tığımız, resimlerini ve fotoğraf- larını aldığımız mimari — eserle- rimiz gerektiği gibi tetkik edi- lerek ilmin metodlarına bağlan Mamış mimari usullerine göre rö löveleri yapılmamıştır; sayıları, çeşitleri ve kıymet hükümleri 13 fızda kalmıştır. Mimarimizin ne- reden başladığını, nelerden mü- tecssir olduğunu ve hangi mima- rilere tesir ettiğini, kısaca değe- rini ve sanattaki yerini pek iyi bilmiyoruz. Birçok sayfaları meç hulümüz, birçok eserleri de kay bolmuş ve olmakta bulunan mi- mari tarihimizin sanat verimle- ri kendisini öğrenmek istiyene ler için açık bir kitap gibi Öy- lece durmaktadır. Bu kitabı 0 kumak, öğrenmek sonra da mat bu hale getirmek lâzım. Bunun için de tam ilmi ve mimart bir mesal gerekmektedir. Bir defa bu yapıldıkta öğretme sırası ken diliğinden yer almaktadır; hal- ka, talebeye ve bütün dünyaya Türk sanatının amıtlarını gerek pöpüler, gerek teknik - şekilde öğretmek ve göstermek ancak o zaman tam mânasına - erişecek- tir; o zaman İslâm sanatı diye Hiristiyan kafasının isimlendir- diği aslında sakat bir telâkkinin hükmü altında ezilmekte olan Türk sanatının müstakil bir var lık olduğu anlaşılacak, yabancı- ların yanlış görüş ve gösterisle- rinden sanatımız kurtulacak, bu Banatın Aşıkları mevkiinde mü- tehassıslarımız yer alacak, bir gahsın fâni ve kısa ömrünün yet mediği ve ölümünden sonra ta- zelenecek ve unutulacak menisl yerine ilmin ölmezlik mesaisile sanatımız daima aydın - büluna- caktır. İşte bu tam bir enstitü- lük İştir. Bu aydınlık, günü- müzün dâvası olan milli m'mari- mizin güneşini de parlatacaktır. Türk mimarisi de mazisi ve ha- lile memleketimizde ve dünyada bilgiye ve saygıya kavuşacak; bu da Türklüğün başka bir mu- zafferiyeti, sanat zaferi olacak- tır. * Bilgisizlik ve bundan ötürü de saygısızlık, eski mimari eserle- rimizin zamanla hayatını yok etmekte böylece de kültürümüze yazık olmaktadır: — İstanbulda Köprülü medresesini ortadan bi- çen ve kubbesinin kesitini fasat yapan gülünç zihniyet Çemberli- taş hamamının da kubbesini kar puz kabuğu çıkarır gibi kesip atmıştır; vaktile tramvay rayı döşemek için açılan yol güzergâ- hi Atikalipaşa camiinin harimi- ne de girdikten sonra (cami kar gısındaki bugün amtları koruma derneği lokali yapılmış olan) ay- ni isimli medresede çok komik bir durum yaratmıştır; göyle ki medresenin avlu parçasından bir kısmını yol alınca kesilen bu par evvelâ biz. öğrene- çayı tarihe saygı hissile (!) kalan kısmının üstüne ilâve' et- mişlerdir ve bunu yapanlar mi- çisinin ismini ve adresini sorma ' yı da ihmal etmedi. Yalnız kalınca hâkim bir kes re sağa sola telefon etmeye de üşenmedi. Aldığı cevaplar hiz- metçi kadının yalan söylemedi- ğini ortaya çıkarmıştı. Bu eksikler tahkikatı olduğu yere mihliyor, bir adım ilerlet- Mmiyordu, Öyle ya. Eğer hizmet- çi kadın pazartesi günü evde yok idiyse Ali Şerefin iddiasını tekzib edecek, onun — pazartesi günü köşke gitmediği iddiasını Yalanlıyacak bir gahit eksik o- lacaktı. Sonra paranın kimin tarafından getirilmiş olduğu da apaçık tetkik edilemiyor, iddia yalnız Sevimin iddiası — olarak kalıyordu. Evvelce de işaret et- tiğimiz gibi sorgu hakimi kılı kırk — yaran — takımındandı. Elinde kuvvetli - deliller - bu- dunmadıkça bir adama — cü- Tüm — yükletmekten — çekinirdi. İki dostu, yâni Sevim ile Aşıkı- ni kargılaştırmadan bunlara a- it etraflı malümat, delil ve ga- hit toplamak İstiyordu. Bir ta- TÜRK MiMARiSi YENI BSABAR VE ESKi ESERLERİ Sinan günü ve Teknik Unvı'- versitedeki sergi dolayısile Yazan: N ehçet Ünsal aa d Yüksek Mimar yazlığ plânini, Pranmatasin e - kardığı L'arta Turc'de düzelt- mek zorunu bile yenememlştir, Burada kitap yazanlar kabahat- N olmasa gerek; zira, yegâne menba olarak elde bulunan ya- bancı eserler, merak - salkasile 've dar bir zaman içinde yapıl- mış basit tetkiklerin mahsulll- dür. Nitekim Gabrlel'in hatala- rın! Çetintaş yazdı, — Wilde'nin hatalarını da Gabrlel yazdı; bu hat kitaplara çok h- tiyat ve dikkatli ol- mak gerekmektedir. İşte bunlarla bir iş yapmanın imkânsızlığı meydandadır. Öğre necek elemanın yetismesi de İm. kânsızdır; nitekim Üniversitele. Timizde Türk anıtları ve Türk mimarf tarihi kürsüleri boştur; yahut da felsefe hocalarına, ya. bancı sanat tarihellerinin eline terkedilmiştir. Bunlar da Türk anıtlarını gösterecek Malzemeye Malik olamadıklarından - İslâm sanatı diye bir garip ders meya- nına Türk sanatını da arıştır- Maktadırlar. İmdi, Türk mimarf tarihini aydınlatmak, tetkikli ve dökü- mante hale getirmek, yanlış bil gili veya bilgisiz kimselere ve dünyaya öğretmek ve göstermek hattâ sadece mimar ve mühen- dislerimize Türk mimarisini öğ- retebilmek için nasıl bir enstitü kurumunun çalışmalarına muh- taç bulunduğumuz daha iyi an- lîlsılmakmdır, Başta da söyledi- ğimiz gibi Türk anıtlarını öğ- renmek ve öğretmekle vazifeli- yiz, bize bir Türk mimarf tarihi enstitlisü Tâzımdır. e Yazımı br teklifle bitireceğim: Evvelâ bu enstitü nerede kurul- malı? Tabift Teknik Üniversite- de, bu gibi enstitüler Avrupada da, Amerikada da Üniversitelere bağlıdır. Kuruluş şekli emsalle- Ti gibi olacaktır. Bizde de bugün- den bir çekirdek mevcuttur bile, bununla Rölöve bürosunu kaste- diyorum. Bir enstitünün vazife- Bi herşeyden evvel tesbit etmek ve doküman toplamaksa bu İşe | y rölöve ile koyulmak lâzımdır. Çetintaşın bu rölöveleri ve bu yoldaki ihtisas ve tecrübesi - Al- | pi lah ona uzun ömür versin - ha- yatının sona erdiği gün sönüp gitmek tehlikesindedir. Bu me- Bainin muhassalası olup mima- ri tarihlerimizin en karakteris- tik şaheserlerini ihtiva etmekte tabını yazdığı içine konulan re- simlerin bir çoklarının — yanlı mehazlardan — alınıgın- muharrir bu kita- yabanı dan bellidi ba koyduğ Binanın şaheseri Bdi rne Selimiye camil mariyi de, eseri de büsbütün öl- ; ahşap olduğundan, kıymetsiz sa- dürmüşlerdir; bundan 40 gene | mılarak asfalt yolun genişleti!- evvel Konyada Alâaddin tepesin- | mesi için belediye mühendisinin deki sarayın kalıntıları el'an | maillinhidam rapörile ortadan durmakta imiş ve orası bir Türk | kaldırılmış bulunmaktadır. Akropolüne benziyormuş, zamı Azıl yıkılması gereken ise, bu nın valisi tepeyi yeşil saha yap- | yandalizm hareketleridir. Fakat maya kalkışmış ve anıtları da|bunu hükümetten beklemekten yıkmaya koyulmuş, ikaz edildi- | giyade cemiyetin aydın olmasın- ği zaman kendisi daha yenisini | ga aramalıyız, bu bir ilim, san- ve iyisini yapacağını göylerken |at ve ihtisas probtemi ve çalış- mimari tarihimizde en büyük suç | masi olmalıdır, yoksa Türk anıt lardan birini işliyordu; bu sara- |larına olan sevgimiz romantik yın konsollu bir köşkü nasılsa | bir aşk gibi kalmağa mahküm- kurtulmuşsa da bu da bakımsız- | dur, Fakat bizde cemiyetin ay- lıktan sonradan yıkılmış bulun- | dınlatılması bir tarafa, Türk maktadır; (İşte bu da bizim 0- | sanatında meslek adamlarının narma işimizdeki metodsuz ça- | yetiştirilmesi işi dahi noksan lışmalarımızdandır: - Bir saray| bulunmaktadır; öğretim işinde parçasının göçüp gitmesine se- | kitapsızlık ve elemansızlık — sı- yirel kalırken beride Okçu Mu- | kıntısındayız. Türk sanatına dalr sa camilni yanlış bir gekilde ih- | kitaplarımızın adedi hicap veri- yaya çalışıyor. Şep Safa Hatun | eldir: Lisanımızda ikisi sicil, bi- camiinin taşlarını — değiştiriyor 4 album, ikisi tercüme, biri de ve temizliyoruz; bir diğer bilgi- | umumt olmak üzere Türk mima- sizlik örneği de sapasağlam eser | risine dair altı kitap vardır. lerin zamanla kararan taşlarını | Bunlardan şalr Sal Mustafa Çe- onarma diye kazıyarak parlat- | lebinin Tezkeretülbeyan'ı sadece malarıdır, bu İşe eski (eseri | yalan yanlış Sinanın eserlerini kurtaracak yerde ölüme sevket- | saymaktadır; Ayvansaraylı Ha- mektir.) İstanbulda bogş yer yok | fız Hüseyin Efendinin Hadika- muş gibi Adliye sarayı yapmak | tülcevami'i ise İstanbuldaki ca- bahanesile İbrahimpaşa Barayı- | mileri zikretmektedir. (Biri üç nı da bu kere yıkacaklardı, bİ- | buçuk, diğeri bir asırlık bu iki lim hayatımızın garip bir tecel- | kitabın mimari ve teknik kıyme- lisine bakmnız ki bu binayı Çe- | ti bulunmamaktadır.) Ethem pa- tintaşın tarihf bir saray oldu- | ganın, İtalyan mimarı Montani- gunu reklamasına mukabil yı- | ye hazırlatmış olduğu, Mimarli kıcılar grupu da ahırdır diye | Osmani eseri camilerimizden bir kargı koyuyorlardı; Lüleburgaz | kısmının çok hatalı çizilmiş bir da 1935 yılında — Cumhuriyet | albümü gibidir; Amerikan ko- meydanı açmak için Sokullu Ker |leji — muallimlerinden birisinin Bi beraber bilhassa ecnebi kulur ki örümceklenecektir. İş te bu'rölöve bürosunun şimdiye kadar olan ve bundan sonraki mesaisile Türk Mimari Tarihi Enstitüsünün temel taşı atıla- bilir ve bu mesai de şahsi ol sahsın hayatına bağ- | bi maktan ve $ h kalmaktan kurtularak — ilmin | sı kındaki resmi ve tariht tamimle- | rine rağmen, ilim ve sanat guu- 'dan dilimize ilen, İtalyan ru uyanık hale getirilmediği 1- | arkeoloji enstitüsü tarafından çin Üsküdar iskelesmdeki İma- | hazırlattırılmış, Rodosta — Türk ret yine de yıkılmaktan kurtu-| Mimari Eserleri nam kitaplar- lamamıştır. Teknik Üniversite- | dan maada Celâl Esadın eski sindeki sergide yıktırılan Sinan | harflerle basılmış Türk Sanatı eserlerinden bir kara liste köşe- | kitabı mimarimize dair yegâ bi T ——— n aA AAA lay ve sair hayır lan mikdarlarından ve: tikal vergisi alınmıyacaktır. olan ve bütün meslektaşlarımla |ra limanında grev yapan eden ekonomik, siy ması sayesinde bunların arasın- da kalmış sırlar varsa onları da itirafa mecbur edeceğine, böyle ce cinayetin esrarını da ortaya çıkaracağına İman ediyordu. Sorugu hâkimi için kala ka- la bir de famail Hakkının sor> gusu kalmıştı. * Hâkimle, İsmall Hakkı arâ- sındaki görüşme, vazifesi İcabı 'ne yapıp yaparak hakikatı orta ya çıkarmak istiyen birisi ile fa- yeti, mesleği, karanlık teşeb büsleri icabı hakikati ne yapıp yaparak örtmeü istiyen bir baş- kası arasındaki görüşme idi. Bütün gayretlerine, hilelerine kaçamaklı cevaplarına rağmen İsmall Hakkı eroin kaçakçılığı yaptığını - gizli l ve böyle- ce ilk adımda suçlu mevkine düştü. Galatadaki barda yanında bu lunan genç kız hakkındaki ni- yetleri sorulduğu zaman müp- hem bazı izahlar yapabildi. Bu- nunla beraber niyeti ne olsun bunları tatbik edemediği için aleyhine bir ithama mevzuu olamazdı. Fakat sorgu hâkimini asıl meşgul eden bunlar değildi. O- nun asıl istediği İsmail Hakkı- lup olmadığı idi, Sorgunün başlangıcında hâki min uydurma tecavüz hâdisesinden bahsetmesine kar- gılık İsmail Hakkı parlak bir hayret ve masum bir eda gös- terdi. Böyle bir hâdiseden onun ne haberi olabilirdi? Zavallıcık böyle geylere ömründe karışma mıiştı. Fakat Ali Şerefin ifadesi ve kat'i deliller önünde — önce süküt etti, süküt ikrardan ge- lir! derler. — Ondan sonra Ali Şeref a- leyhine ağzına ge göyledi. Onun ne ahmaklığı, ne alçaklı- ği kaldı. Arkasından itiraf baş ladı, İsmail Hakkı bilindiği gibi © tecavüz hâdisesine amma sadece Ali Şe ki tanıdığına bir ni f adında- bir yardım yapabilmek için karış- mıs! Hepsi o kadar Fakat eğer muvaffak olsaydı beş yüz lire alacaktı. Yâni bal gibi bir şantaj muameles'ne gir mişti. Deliller ve iddialar Önün de bunu da itiraf ederken İsma- l Hakkı mazeretini de buldu, O gün on parası yokmuş, açmış... Başkasına fenalık edecek yerde bu zengin adamın kendi rızasile beş yüz lirasını alacakmış. Am- ma o da olmam $. Hulâsa bü- tün o küfürler, başka sonunda- İsmail bütün çıp- izler eninde Hakkının mahiyeti: . 12 NİSAN 1949 — RAMAZAN Yazan: Eski bir pehlivan Tefrika No. 49 © |Muhacir Pelivan ustaca hareketle Çakırın elensesini boşa çıkardı Bi en ne yaptığımı biliyo - rüm. — Demek ille güreşeceksin ? — Evet — Pekalâ... Öyle ise sen bilir sin, Günah benden gitti... istersen yap! Yabancı pehlivan kazanın dibi ne giderek hemen yağlanmıya başladı. Seyireiler başa bir Ü- çüncü peylivanın daha çıktığı- Ne 'nı görünce kimdir diye soruştur Tya başladılar. Fakat kendisi- ni hiç kimse tanımıyordu. Her halde uzak bir yerden gelmiş o- lacaktı fakat... Yoksa hiç Çakır miye çalışır mı İdi? Nihayet kulaktan kulağa mu hacir olduğu ve Dalyan Kadri ile birlikte ayni yelkenli ile İs- tanbuldan geldiği söylendi. Or- ta pehlivanmış. Geç kaldıkları için küçük ortaya yetişememiş, Parası yokmuş. Parsadan üç beş kuruş toplıy: rası temin etmek için başa so- yunmuş. Fakat ortaya bir dördün. pehlivan - çıkmadığı için acaba cazgır no yapacaktı? İlk elde Dalyanla Çakırı tutuşturursa bunlar belki de birbirlerini ye- nemiyecekler, berabere kalacak- lar ve bu küçük orta pehlivanı da hiç yorulmadan ve katiyen hakkı olmadığı halde baş ödülü alacaktı. Belki bu muhacir de bunu düşünerek ortaya çıkmış olabilirdi. Fakat cazgır bu oyna düşme di. -Güreş meydanalrının tam mânasile kurdu olan cazgır he- men onu elinden tutarak Çakı- rın yanına getirdi. Dalyan Kad- riye de: — Hele sen bir kaç dakika o- yalan! dedi. Bu suretle Çakırın bu zavallı pehlivanı bir kaç dakika içinde yenerek ortadan çıkaracağına emin bulunduğunu belli etti. Ça kır da en ufak bir itirazda bu- lunmayı aklından geçirmiyerek bu teklifi kabul etti. Cazgır duasına — başlam: evvel yabancıya sordu: — Adın ne senin? — Bekir! Ve hemen duasını okudu. Ça kır pehlivanı uzun boylu meth-ü sena etti. Muhacir için de: — Buna da Bekir pehlivan Veraset ve intikal vergisinde tadilât Ankara: 11 (Hususi) — Meclise elen kanım tasarısına göre Kızı- Mmüesseselerine yapılan bağışlarla felâketzedelere ve sair muhtaçlara yapılan yardım lar ve Bankalar tarafından çı*kue!ıW iyangolardan bin liraya kadar o- et ve in- Londra limanında grev | yapam amele Londra: 11 (a.a.) afp> Lond tahmil müte- |ve tahliye amelesinin sayısı 12.000 van sarayının caninâ kıyılmıştır, | garbi Anadoludaki mimarf eser- | hassıslarını da hayran bırakan | © Yarmıştır. | ©o zamanki Başvekil İnönünün | lere dair yazdığı, Maarif Vekil- | sayısı yüze varmış bu akademik | -Bu sabah 36 gemide iş dürmüş eski eserlerin korunması hak- İ liğinin dilimize çevirdiği, kitap | rölöve levhaları bu gidişle kor- | © Grev harekeli ge yaramaz diye ile Türk Tarih Kurumu tarafın- yolsun (edilen 8$ amaele . “ yüzünden u sabah çıkmıştır. Altın fiyatları Altın fiatları yekdi; rini takip si, mali ge- eplerden dolayı bugün de yük- elmekte devam etmiştir. &İ meydana gelmiş, görürseniz | eserlerdir. Ve Celâl Esat Türk | ebedi hayatına kavuşarak yaşar. | ' Reşat: 42; Cumhuriyet 40; içiniz sızlıyacaktır. Mimari e- | sanatından umumi bir görüşle | Enstitü tam ilmi çehresini alın- | Gulden 37,80; İngiliz 53; Külçe: serlerin kıymeti sanki tağ olu- | bahsetmekte, kendi tâbirile âde- | ayadek bu ilk çalışma zincirle- | 6 liradan muamele görmüştür. A şunda imiş gibi (?7!) Boğazın | ta bir program çizmektedir. Ne | me devam eder. Hattâ Türk Mi-| lâkadarlara göre takas üzerine son yalısı da, Köçeoğlu yalısı İ kadar dokümansızlık içinde ki- (Devamı Sa, 6 8 de) İ doların 430, sterlinin 185- ku- uşa yükselmesi karşısında fi- atların biraz daha ileri gideceği merkezindedir. Krefonsiyer tahviller laklığile ortaya çıkardı. Fakat| — ( ,O d, sorgu hâkimi onu bu meseleler | ( e y ae D fon. Ypla” gağıxmdın ” HŞTi A siyer tahvilleri fiatları da yük- renmek istediği şey, © gelmiştir. Bilindiği gibl bu ke- işlendiği gün öğleden sonra İs- mall Hakkının ne yaptığı, zama | | nini nasıl ve ne işlerle geçirdi- ği idi, Bu hususta da Fikri bey ken- disini tatmin edecek bir şey renemedi. Çünkü cinayet işle- | nirken İsmail Hakkı bir takım | 1903 - 21600, Ku şidede 1921 tarihli tahvillere elli bin, 1903 tarihli tahvillere 100 bin altın frank isabet edecektir. Fiatlar şöyledir: 1911 - 1650, n Amorti - 10266, 230. Mavaacılar da Belediye 'ak dönüş pa- derlermiş! deyip kesti. Bu suretle onu pehlivan bile saymadığını ifade etmiş oluyor- dü, Davul zurnalar isteksiz istek- siz çalmıya başlarken iki pehli- van pegreve başladılar. O za « man seyirciler bu yabancı peh- livanın çok âhenkli ve güzel peş rev yaptığını ve çırpındığını gör düler. E, ne de olsa ayağır kısbet olduğuna göre bir parça Pehlivan olmak lâzımdı. Her pehlivan gibi peşrev yapmasını bilmesi de tabif idi. Peşrevden sonra pehlivanlar hemen kapıştılar, Çakır her ne- dense bu fukara muhacir pch- Hvanı bir elde yenmek İstemi- yor, beş on dakika oyalamıya karar vermiş bulunuyordu. Hiç olmazsa bu fırsattan istifade e- derek vücudü biraz ısınır, bu fu kara da beş on para parsadan toplıyabilirdi. Onun için müdafaada kalıyor, hücumun karşısındakinden gel- mesini bekliyordu. Adını bile yeni duğu Bekir pehlivana gelince, © da hücumu kendisinden bekli- yor olmalı idi ki çekingen duru yordu. Bu suretle iki pehlivan €ense bağlamış oldukları h ileri geri gidip geliyorlardı. Çakır bunu rakibinin kendi- sinden korkmasına hamletti ve Yavaş se — Çekinme! Güreşe gir! £ ni hemen yenecek değilim! de- di. Muhacir pehlivan bu 5 'ne cevap versin: — Beni hemen minsen, ne duruyorsun? Yense- ne! Bu kadarı da fazla idi. Şaşkın muhacir teşekkür edecek yerde bir de üstelik kafa tutuyer ve meydan okuyordu. Öyle mi? Çakır: — A öyle ise! Diyerek sıkı bir el ense vur- du. O, karşısındakinin bu el en- seyi yer yemez yuvarlanıp gide ceğine emin bulunuyordu, Fa- kat böyle olmadı. Muhacir peh- Mvan ustaca bir hareketle bu el €nseyi boşa çıkarmış ve hemen hücuma geçerek çaprazı topla- mış, kendisini sürmiye başla « mışti. — Devamı var — yİrlanda Dışişleri Bakanı î Vaşingtonda | Vashington: 11 (aa.) — Uni « ted Press> İrlanda dişişleri baka ga Dean Mac Bride dün gece bura ya gelmiştir. Bu ziyaretin maksa « ©, dişişleri bakanı Dean Acheson, Marshali plânı idarecisi Hoffman ve diğer bazı Amerikan şahsiyet- lerile görüşmektir. Esnaf dernekleri tasarısı Meclisde Ankara: 11 (Hususi) — Geçen lerde Çalışma Komlsyonuna hayale edilen esnaf dernekleri dalr tasarı komisyonca ve gündemine alınmıştır. teşkiline Meclis Yeniköyle istinye arasındaki otobüs duraği bakkında Yeniköyde oturan bir. okuyu bise tugr iyor ki Bundan bir müddet evvel umumun arzusu üzerine E. T. T. idaresi Yeniköyle İstinş rasında bir otobüs durağı ihdas etti, Fakat nedense sonradan bu durak, yeri değiştirilerek Tepe« üstüne, « nakledildi Şimdi bundan bütün Yeniköy düler şikâyetçidir. -Durağın es- ki yere nakli istenmektedir. Bu şikdyetimizi E. T. T. ida« resinin dikkat nazarına koyma ica ederim.> * Içişleri Bakanlığının cun ta 2 yıldır cevap isimler sayarak gününü kız t HLA l | nden şikâyetçi ni SA ŞESEL D ZOR KAT vermediği dilekçe Kai D gaa n paşka bir| neğinin yıllık Kongresi dün saat| Halim Karaman adında bir ö yamdan yakayı sıyırıyordu! — |14 de Dernek merkezinde yapılmış | yuyucumucdan aldığımız mektu- mail Hakkının mahiyeti or-| ©. L vün se | De aynen neşrediyoruz taya çıkmıştı: O'her apağılık 1- | - Barkanlığa Cemal Akyür'üz. a Zonun Alranii Üğülie- çilmesini müteakip okunan — idare 4, GAT GEĞN ge giriyor, eroin alıp satıyor; x. Veti faaliyet raporu kabul edil - gae kerabal M ıhtımda vapurdan çıkan yaban DG7 mahağliya Bakanlığına — vilâye F ç miş, söz alan delegeler leni ZARSalAME. GANER cı tayfalara, işçilere genç kızlar| reşipinden şikâyetle şunları Böyle-| kanalile 9/7/9)8 tarihinde 68 bulup kiralıyordu. Ömrü bu ka-| mişlerdir ve 426 sayılı dilekçemle müra« ranlık işler - peşinde, — rıhtımla Esasen mavnalar inhisar al| caat ettim. Dilekçeme aradan ( Galata meyhane ve umumhane-|tıncadır. İdare Kurulu fanliyete Ee| Ki yıZ gii uzun bir saman geç leri arasında geçiyordu, Bunla- İçerek belcöiye resminin indirilme -| mesine rağmen bir cevap veril l 3/949 - tarihinde yı İsmail Hakkının kendi itiraf- | sini temin etmelidir va Baş| "ediğinden 13/3/949 tarihinde larından anlamak kablldi. Fa-| , Çemiyet başkanı, bu husuna Bötlde İstanbul - vilâyeti kanı l t DAĞ Bakonlığa, İçişleri, Bakanlığına ve| de lira vermit olduğum dile kat sorgu hâkimi gu noktaya d /yrGise müracaat edildiğini bildir| EVREE A enigen emniyet getirdi: Noter Ti e. azı ile müracaat ettim. Noter Tahir Şinasi beyin kat- | " yapılan idare heyeti seçiminde, | yazı ile müracati CL a linde bu herifin parmağı Yok-İ Mehmet Kahramanoğlu, — Mehmet| | Güzcteniz YER Li A tür Tek, “Mackt Çetinkaya — Mehmet| lardan soruyorum; BİT valendir Gürtoy, Ramiz Göksu, Mehmet To| gn ilgili bir daireye verdiği dü (Nevamı vari val kazanmışlardır. senede cevap gelir? lekçeye kaç