Atatürk Sağ olsaydı ürriyette İğne ile Ku- yu Kazan muharriri, €No yapardı?» başlıklı fıkrasında, son günlerde, orta- ya çıkan her mühim hâdise kar şısında Atatürkü öne sürmenin bir nevi moda halini aldığına işaretle diyor ki Mühim bir hâdise ile karşılas tıkca Şu Buali öne sürmek adet hükmüne girdi: Atatürk sağ ol saydı bu vaziyet karşısında ne yapardı? Bunun cevabını uzun münakaşalar takib etmektedir. Atatürk İkinci Cihan Har ne girer miydi, girmez miydi? Demokrasi cereyanına hız verir mi idi, vermez mi idi? Yapına dili hoş görür mü idi, görmez mi idi? Bunların ve buna benzer su- allerin cevabları ne kadar mü- nakaşa edilse yeridir; fakat bir hâdise var ki onun hakkında merhumun vereceği kararı mü- nakaşa etmeğe imkân yoktur Atatürk sağ olsaydı, Ilâik cumhuriyetin Millet Meclisinde, Arabca ezan değil, Türkce mev- Iğd okumasını da - tabii. bul- mazdı. * Teşhis yerindedir atanda Yedekçi, vakti- le Atatürkün — Falih Rıfkı hakkında verdiği isabetli bir teşhisini bahis mevzau ede- rek şöyle yazıyor: Öyle hikâye ederler ki, bir Bün rahmetli Atatürkün sofra- sında kalemşör, lâkırdıyı Cemal Paşadan açmış da, aklına geldi- ği gibi merhumu çekiştirmeğe başlamış! O esnada, Atatürk müdahale demiş, bizden son bizim aleyhimizde Ta da nasıl bulunursun! İşte gün geldi çattı! Atatür- kün teşhisi aynen sabit oldu! O devirden sonra da, Allah ömür verirse kalemsor kimbilir bugünün tenkidini nasıl yapar? Amma diyeceksiniz ki, kalem gor bu işte yalnız mıdır? Hayır, milletin bugün söylediğini o ya- aın konuşacaktır Hep geç!... Arkadan!... * Yazık oldu bizlere Ç seturiyette — Doğan /gan Nadi, yazdığı bir fıkrasında, — bestekâr Adnan Saygunun «Yanus Emre Ora- foryo» sunun sırf notasizlık yü- zünden, Amerikada çalınamıya- cağını haber vererek şöyle di- yöor: Kıymetli bestekâr Adnan Say gun arkadaşımızın meşhur «Yu- nus Emre> oratoryosu var Onun notalarını, Filadelfiya ve Boston orkestralarının - talebi üzerine, Ankaradaki eski Ame- Fika sefiri altı yedi aydır ister dururmuş. Bu iki büyük Ame- rikan orkestrası, 'Türk bestekâ rının eserini çalacak. at ortada notalar yok. Çünkü bunların matbaada basıl Mabı için, 20 bin lira mı ne zımmmış. İşi Matbuat Müdürlü- ğü üzerine almış. Onun da para © yokmuş. Elbette olmaz. Yüz binlerce TAKViMDEN R YAPRAK Bere Mes'elesi (Baş tarafı 1 incide) #apka giymekle zihniyet değiştir- mek mümkün - olsaydı şimdi - hâtâ 'yirmi beş sene evvetinde otladığ:- Mmız ileri sürülemezdi. Bu nokta a- Çıkça gösteriyor ki, iki dötinin ku- yuya attığı taş, hakikatte bir kaç akıllının işine yarıyacak yolda kul- Tanılmak isteniliyor. — Mes'elenin dahili politikaya ai cihetini —şüb- heli bulduğumuz, — katiyetle emin olmadığmız için— bir tarafa bırak Sak bile, kanunun, sarahaten zikre- dilen husustaria alâkası — olmuyan bir mevzuda keyfemayeşa tefsirini kanunda — bulamadığımızı — açıkça söyliyebiliriz. Dünyanın her tara- fığda, horkes çeşit çeşit şapka gi- yer, Kimseyi şunu, bunu giydiğin- /den dolayı muahaze etmezler, Yak 'nıiz örf ve âdet, resmi kabule kas- kette, lalettâyin bir eğlence yerine 'de silindir şapka ile gitmeyi mâni- dir. Bazan örf ve âdetin kanundan daha küvvetli ” olduğunu, ve aha ağır bastığını bilmiyenimiz yoktur, Böyle olduğu halde, yine kalkar, müayyen Ve zaruri şartların icab ettirdiği muvakkat bir devre aid ahkâmı, yirmi otuz sene sonra hom /e mafaiz tatbika yelteniriz. Niçin? Evet, giyenin başından jberesini almak, bu niçine cevab ver |mekten şübhesiz daha zor! Demek Mareşal Montgomory bu- Şöda bulunsa — Çbere) giyiyor diye Adamcağızı yakalayınca — karakola #nı götüreceğiz? Fransada koskoca bir (Bask) ha- Palisi yalnız bere Biyar. (Şasör Ai- ) alayının da serpuşu heredir tattâ bizde de topçu efradı. bere Biyer. Taassub'a mücadele edelim. Bere e değil.. liralık büdcenin bir parçacığını oratoryo tab'ına ayırıp da, sa> yın memurlarımızı, meselâ oto- mobillerinden edecek — değiliz ya Varsın o da Amerikada çalın- mayiversin! * sarayını Adliye kim ateşe vermişti? on Saatte Yelkovan, Fahri - Kurtuluşun bir Sunl takriri sayesinde — vaktile Adliyo Sarayının ateşe verilme- sine sebeb olan bir dosyanın ha- zin hikâyesine bugün ıttıla” kes betmiş 'bulunduğumuzu belirte- rek şöyle : Bu memlekette — komünizmin elebaşısı olarak tanınan bir zat ile yine bunun arkadaşlarına a- it adli dosyanın kaybolduğunu milletvekili Fahri Kurtuluşun - bir saal takririnden öğreniyo - ruz. y Alâkadar Bakanın bu — suali ne türlü cevablandıracağını ve işi nasıl açıklıyacağını henüz bilmiyoruz. Ancak bu kaybolma hâdisesini ihata eden diğer bir takım olaylar yar ki zihnimizde tedai yoluyla bazı şübheler ve istifhamlar uyandırmaktadır Bu dosya 927 yılında hükü- metce Meclisten istenmiş ve a- hnmış. Güya tetkik edilecek- miş. Yahut ki başka Komünist- Ter hakkında açılmış yeni bir dâvada bunun içindeki evrak ve vesikalardan istifade olunacak mış. O maksatla dosya İstanbul adliyesine gönderilmiş. Lâkin sonradan iade olunmayıp İstan bulda alıkonulmuş. Tam altı se- ne! Derken 933 yılının Aralık yında İstanbul adliye binası ya- nıyor. Dosya da beraber. İşte zihnimize birdenbire ta- kılan noktalar bilhassa bu son iki tanesidir. Böyle mühim bir dosyanım, işi bittikten sonra de edilmiyerek tam altı yıl konulması ve Adliy nasile beraber yanıp yok olm sı. Ve derhal, Adliye yangın bugüne kadar meçhul kalmış sebebini keşfeder gibi oluyoruz. Çünkü komünizmin yurdumuz da ciddi bir tehlike teşkil ede- cek kadar yaygın olduğuna i- nananlardanız. Bu da yalnız şim di değil, daha o tarihlerde baş göstermiş bir tehlikedir. Bu teh likeyi bizzat rahmetli Atatürk dahi- görmüş, işaret etmiş, bu- munla şiddetli surette mücadele etmek lüzumunu hattâ bir gece, Eskişehirden geçerken garı dol. duran resmi gayrı resmi şahsi- K d yetlere kat'i bir lisanla ihtar eylemişti. Anlaşılıyor ki Kızıl teşi tahmin edildiğinden de çok kuv 'vetli ve her tarafa dal budak salmış vaziyettedir. O kadar ki, kendi aleyhindeki bir dosya- yı Millet Meclisinden aldırtıyor, unutturuyor, hatırlanıp da geri isteneceğini sezdiği anda da o- mu çaldırdığı veya çaldıramadı- Bi için koskoca bir adliye binası nı ateşe veriyor. Aklımıza gelen bu ihtimalle- ri, komünist tehlikesine karşı | bir ikaz mahiyetinde vatandaş- lartmıza arzediyoruz. Tâ ki ha- kikati bilip ona göre davranı- lım! N.K. | Jak kendini kaybettiğini ba- ğırdığı zaman ben istiğrak çığ- lhkları koparıyordum. Fakat onun şerefine - olarak bütün bende toplanan salâhiye- ti ihlâl ediyordum. Mevcudiyetime — sokulan bu yabancının sayesinde bu salâhi yet yavaş yavaş göçüyordu. Kaçmama mâni olmak için göyle telkin ediyordum: — Gitsin! Hasım dişlerini gösteriyor: «Kalsın! O çok zaman genç kalacak ve sen artık genç ola- mazsın... O senin ihtiyar olma- na mâni oluyor. Seni sevdiği müddetce çökmiyeceksin. Onun Bücü ile kuvveti ile beslen, Kö- Peğinin, hizmet tuvalet ma Sanın yerine bir başkasını koya bilirsin... Fakat onun yerine bir diğerini ikame edemiyecek- sin... Ölsün! Fakat gitmesin. Onun ayrılması senin hezimetin, tâmir edilmez hezimetin olacak. Kalsın! Bana ölüme siper olu- yor! *Onun gençliğinden âba- Ha- yat içiyorum... Dalından d cek bir meyva kadar olgun vü- cudüme gıda veren kurtarıcı gençlik! <«Acemi ve toy ellerinde be- nim en muhteşem - ümidimi, son, en son ümidimi — tutuyor. Bu eller benim için mukaddes- tir.. <O benim, kaynağımdır; çi - teshir edici yalanım - «Kal! Kal! Seninle hayatım gidiyor... Püsküll bir köşeye çekiliyor ve kendime * EHİR HABERLERİ Kaçakçı sarraflar Altın ve döviz kaçıran b şebeke yakalandı İstanbulda sarraflardan müteşek- kil yeni bir altın vo döviz kaçakçı gebokesi yakı Emniyet k: çakçılık — bürosu me- urları, Berç Semizoğlu ve Mur: Arar adlarında iki sarrafın Suri yele basılmış Roşad altınlarından mamül mühtelif cins küpe, yüzük v.s. kaçak eşyayı alıp sattıklarını haber almış, gümrük muhafaza baş, müdürlüğü teşkilâtile teşriki met: ederek dün sarrafları suç üstü yı Yapılan aramadı Çeyrek altın, 8 yarım, bir kalamışt met altın ile küpo, 4 27000 Fransi tir. Tahkikatı d dir, Belediyeye yılda 1 mil- zandıracak proje vam — ölünmakt yon k Belediyeye, yılda bir milyon li ra gelir temin gayesile teklifte bu- hunan Taceddin Berkor, tekliğ no olduğunu 20 bin lira mukabilin- do açıklıyacağımı - bildirmiştir Romen Başkonsolosu Valiyi ziyaret etti Yeni Remen sabah vilâyeto gelerek vali ve be- Tediyo başkanı Dr. Lütfi Kırdar'ı makamında ziyaret etm Başkonso dün istanbul Valisinnin değişeceği asılsız İç İşleri Bakanlığı Emniyet Müs- teşarı Halük Nihad Pepei'nin Bur Sa valiliğine Bursa velisi — Haşim İşcanın İstanbul valiliğine, İstan bul valisi Lütfi Kırdar'ın da Em- iyet Müsteşarlığına tayin edilecex leri hakkında yayınlanan bir haber ilgililer tarafından yalanlanmıştır. Bize verilen malümata göre İ B müsteşarlığından üstündür ve müs tanbul valiliği İçişleri teşarlık makamı, büyük şehir vali lerinin yetişmesini - sağlamaktadır Yahudi muhacereti devam ediyor Filistine gitmek istiyen yahudi- lere pasaport verilmeğe başlarını: ve 25 kişilik ilk kafile dün akşı Timanımızdan hareket etmiştir. Diğer taraftan Ulaştırma Bakart- bün tarafından alınan Türk gemi 've motörlerinin yahudi muhacirle- Tini taşımalarını men eden — karar dün yürürlükten kaldırılmış ve ke fiyet İzmir ve İstanbul liman ba kanlığına bildirilmiştir. bere giyenler yakalanıyor Dün şapka kanununa — muhalif olarak başlarında püsküllü bero ol- duğu halde dolaştıkları görülen 15 Polis tarafından — yakalanarak savcılığa teslim edilmiştir. Savcılık bu şahıslar hakkında tah kikat yapmaktadır Haliçte bir çarpışma Dün gece Haliçte bir deniz Unkapanı köprüsü a köprünün altı & olmuş, geçmekte olan Pek yapuru ile Alem dar isimli bir motör çarpışmış, mü sademe neticesi motörün ön kısımı hasara uğramıştır AAAARARAAA AAA AAA AAA RARARARARERARARDARARRARARRAAAAR: ğ — Sıhhat Bahisleri 55- : Belki nezle de yakında tarihe karışacak U bil z alelâde) nezlo hakkında oldu'c- ça acı bir gaka mak âdet hükmüne girmiştir. Denilir ki, soğuk alan hasta doktorlar tarafından tedavi e- dülince hâftalarca yatar, halbu-| (” Ki tabiat kendi seyrine - bıra- kılınca nezle 7 günde geçer. Mönlesef bu hemen hemen doğ- Tudur. Son günlere kadar dün- .yanın en müteammim hastalık- larından — biri olan ve her yıl beşeriyete milyonlarca iş saati kaybettiren nezleyi kesin ola- Yak toda n hemen hemen hiç bir şey yapılamamış ve tıb- biın eli kolu bağlı kalmıştır. Bu- munla beraber, son iki buçuk pi zarfında bu tıbbi mesele Bü- yük Britanyada, Salisbury'de- ki Harvard hastahanesinde en esaslı gekilde incelenmiştir. Henüz göz kamaştırıcı bir te- davi usulü bulunduğu ilân edil- memişse de, — Tıbbi Araştırma Konseyi ve Sıhhat Bakanlığı Hükümetin mânevi şahsiyetini tahkir Başbakana, Adalet Bakanına vo Maliyo Bakanma gönderdiği dilek- rle hükümetin manevi şahsiyeti ni tahkir etmekten sanık — Huli Üngör adında biri hakkında tal ta başlanmıştıı İstanbul savcılığına gelen lezke- çıkan hâdisede kendisini salâhi- siz görerek dosyayı dün Ankara ına göndermişlir. çocuk bakımevi reler üzerino ortay İstanbul savcıl savcılı E — bügün açılıyor Türkiyo Çocuk Esirgemo Kuru- mu İstanbul merkezi tarafından inşa ettirilen 100 yataklı ço- bugün aat 15 de caktır. yüpt cuk bi törenle açı Bakımevinin inşaalına Eyüplüler do yardım etmişler ve kuruma 120 bin Tira “teberrüdo bulunmuşlardır Stenografi Kursu Eminönü Halkevinden: #6 Stönografi kursunü İsteklilerin iki fotografla Ev zosuna bağ Vurmaalürı. Eczacılar odası kuruluyor Eezacılar Etıbba odasından larak bir Eczacılar Odası kui tektedirler. iste zacıların bu teşebbüsünü Sağ- lhık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tet kik ederek muvafık bulmuş, ayrıca bir kantın tasarısı hazırlamıştır. Cevdet Güven vekâlet enirine alındı Ankara: 11 (aa) — Ticaret Ba kanlığından bildirilmiştir: Dış ticaret dairesinde — ça! Cevdet Güven vekâülötçe görülen lüzum Üzerine Bakanlık — emrine alınmıştır. Anadolu ajansının notu: Yaptığımız tahkikata göre, bu memur hasta olduğu bahanesiyle daireye gelmemiş ve — İstanbul'a giderek Baxanlıkça tecviz edil » meyen bazı hareketlerde bulun - tafından müştereken ihdas cdi- lon bu özel savag ekipi hakiki terakkilerin yer aldığım açık- lamiş ve bu meyanda, gimdiye kadar gayet gübheli kalan bazı emli noktalar tebellür etmiş-, tir, Meselâ nezleye tutulmak me- Belesinin, şahst —mukavemete göre değişmekte olduğu tesbit edilmişti. keşif de şudur: Hasta, nezleye tutulduğunun furkına varmadan 24 saat evvel enfeksyon başlamıştır. Bu tec- rübeler — neticesinde, - sıhhati netmal gahısların nezle virüsü- ne tağıyıcılık yaptıkları da an- laşılmıştır. Soğuklama veya nezle virüsüü burun ifrazatında — yaşamakta dir. Bazı hallerde bu mikrobun Bize i olan Macar Elçisi Gulaşi Parise gıtti Bundan bir müddet önce hü- kümetimize iltica etmiş ola* Macaristanın Ankara Büyükel- çisi Dr. Georg Gulaşı dün bir İsviçre uçağı ile Parise hareket etmiş üzere Dr. Gulaşi, bir gece âni olarak hükümetimize iltica ederek, tayyare ile Anka- adan şehrimize gelmiş ve Em- iyet memurlarının muhafazası allında Parkotelde - istirahale çekilmişti. Hakkında birçok Tivayetler cıkarılmış olan Gulaşi'nin ye- niden Macaristana döneceği bi- le söylenmişti. Birçok memle- ketlerin kendisine vize verm diği de rivayetler arasında idi. Bütün bu riyayetler ve ded 'dular hakkında ketümiyetini yavbafaza eden Gulaşi, son be- yanatında: <10 milyon köle» ve *Romanya> adlı iki eser ha- zırlamakta olduğumu açıklamış- tı. Gulaşi, eserlerini Pariste ta- mamlıyacaktır. Şehir Meclisi üyelerinden Vahdet Pekel vefat etti Şehir Genel Meclisi üyelerinden Vahdet Pekel, dün muztarip bu - Tunduğu hastalıktan — kurtulamı - yarak vefat etmiştir. Merhumun cenaze namazı bu - gün Üsküdar — Yeni Camiinde, kılındıktan sonra cenazesi Kara - ca Ahmeddel €bedi medfenine tevdi olunacak - tır. r aile Kabristanında muştur. Bakanlık bu memuru ve kâlet emrine almakla beraber ay a tahkikat açtır - rıca da ha mıştır. Yazan: | TREVOR WİLLİAMS | olağanüstü mukavim olduğu tcsbit edilmiştir. Bu mikrop en had soğuklarda yaşıyabilmekte- dir. Mikropla burun ifrazatı fırın altında bir. sühunette iki yıl müddetle muhafaza edilmiş ve mikropların hâlâ enfeksyon kudretlerini muhafaza ettikleri görülmüştür. Salisbury araştırma —merke- zinde çalışan uzmanlar, nezleye Gülr halk arasında dolaşan ri- vayetleri de tıbbi eserler dere- cesinde ihtimamla tetkik etı lerdir. Meselâ küçük bir cami da nezle salgınının, hariçten ta- ze mikroplar getirilmediği tak- d'rde, bir kaç hafta içinde ket- diliğinden ortadan kaybolduğa- na dikkat edilmiştir. Spitzbergen adası halkı şu yolda bir kayıâ| tulmuştur: Kışın â-| H F AA | KISA HABERLER | li vi *& Püm Atinadar 17 kişilik bir Yunan öpeset heyeti gelmiştir. —| * Sağlık ve Sosyal Yardım| Bakanı Kemali Boyazıd salı günü #ehrimize geleceklir, | 4 Vühyet, — keyizakamlıkla; göndertği bir tamimle, yere tükü renlerle mülcadele edilmesini zaj müeyyidelerin tatbikini —(. miştir. * Kandilli Kız Lisesi Okul A, e Birliği çayı bugün saat 15 den 19 a kadar Taksi mBelediye Gazi ce nosu salonlarında verilecektir. — | 4 Evvelki gün Londradan şeh-| n Hindistanın An| £ rimize gelmiş © kara Büyük ekçi Lali dün Ankaraya y İstanbul Sinemacıları Ceml. yeti, bir broşür ne bele- Meclisi üyelerine dertlerini bildirmişlerdir 4 Bir müddet evvel Edirneka- Pıda kocası Gafuru öldürmekten| sanık Mürürvet adındaki — kadı - nn durüşmasına dün 1 inci ağır| cezada devam edilmiş Necmettin adında bir çahit dinlendikten son Ta tâlik edilmiştir. 4 Tartışma gazetesinde reji - me aykırı propaganda — neşriyatı yapmaktan sanık gazetenin sahibi| Ziyanın duruşmasına 2 inci ağır| cezada başlanmıştır, a 5 ay kadar evvel Maslak yo lunda Maduhe adında bir kadına zorla tasallut etmekten — sanık| Necmeddin, Ahmet, — Mehmet ve Kemal'in duruşau darına 2 Bır cezada başlarm.etır. Divan Şaman Tek, diye nci a- Trabzon — Demokratlarının İnönüye çektikler! telgraf hikhı yazıyı neşretmekten — sanık Devir gazetesi * yazı işleri mü - dürü Sabit Yumer aleyhinde 8 in- ezadaki dâva dün be- e neticelenmiştir. * PDün 13.30 Kantarcılarda süratle gitmekte o lan Rüstemin idaresindeki çift at h a 30 yaşlarında S baş - saat sularında abriyi çiğ aZ | TT NK DA NL MAT L C | C DAG G A — neyerek yaralamıştır. Cadan ayrıldıktan — hemen He- men 15 gün sonra nezle salgım koybolmaktodır. Fakat buzlar çözülüp baharda ilk gemi ada- ya gelir gelmez salgın yeniden bepgöstermektedir. Diğer küçük ve hariç dünya le az teması olan bbr camla ©- lan Tristan de Cunha adasın- da-de ayni olaylar müşahede e- dilmiştir. Bununla beraber, ga- “yet uzun bir yolculuktan son- Tu adaya varan gemilerin nezle mikrobu — getirmediklerin> de âihkat edilmiştir. Anlaşılan n roplar bu uzun yolculuk sırasın- da devirlerini - ikmal etmekte ve - salgın kendiliğinden söa- mek'edir. Meselâ — Capetown- dan Tristan de Cunha adasına günde varan gemilerle nez- le salgını başlamakta. fakat P: namadi n hareketle Cape burmu nu dolaşmak azorunda — Sgüm gemiler nezle — görlirmemekte- dirler. Birç: k kimselerin soğuklama sebebler! hakkında kendilerine alâ rleşmiş kanaatleri mev- cuddur Bu konuda iki umumi faraziye vardır. Bunlardan bi rine göre, nezle, diğer hastala tarafından nakledilip aşılanmak tadır. #ŞaKlAr Tiyütülmesi randerde kalmak gibi yol açmaktadır. y merkezinde yapılan tet bi lere göre, muhtemel olarak rudur. He- iki faraziye de do n herke le mikroplar inmaktadır mevcud olup Soğuk almalar, sva cereyanında kalmak gibi meler — vücudun | z metini azaltmakta olup, | bu mikroplar canlanmaktadır. Nezleye tutulup aksırah, öksil- ren ve böylece etrafa mikrop baller, âni görünürde en tehlikeli kaynak- lardan biri alelâde mendildir. Tecrübeler neticesinde, dikkat- siz bir şekilde kullanılan men- gülin etrafa muazzam — sayıda mikröp saçtığı tesbit edilmiştir. Aynı zamanda nezle mikrobu, nun da paraşütçü gibi havada tutunma ve uçma kabiliyetinin korkunç olduğu — anlaşılmıştır. Bütün mendillerin, yıkandıktan sonra mikrop kırıcı bir mahlü- le batırılması neticesinde bu tehlikenin hemen hemen tama- mile yok edilebileceği neticesi- re varılmıştır. Soğuklamağa karşı tabii mu- kavemet şahsa göre çok deği- sik olup, hattâ ayni şahısta bile | bu mukavemet yıldan yıla de- ğişebilmektedir. Salisbury mer- kezindeki gönüllülere normal o- Jarak rastlıyabileceğimiz enfek- onlardan binlerce defa daha ğır mikrop dozları verilmiştir. Bununla beraber, — üzerlerinde tecrübe yapılan şahıslardan y | yısının mukavemet gösterdikle- | ri tesbit edilmiştir. İngilterede yapılan bu ihtimamlı tecrübeler neticesinde, — gelecekteki mü- cağele için gayet sağlam — bir temel kurulduğuna inanılmak- | Yazan ; CLAUDE CHAUVIERE Çektiğim azabı teselli etmek için ona yaşamayı öğretiyor- düm. Onu yuğuruyordum; gekillen- diriyordum; ona rehberlik edi- yordum. Bir kadının yaşının müsaade edemiyeceği bir çağda onun ya- Tadıcısı olmuştum. Bu manevi doğumdan tasvire sığmaz bir zevk ediniyordum. Muvaffakiyetimin — bulutları muhakememi - karaltıyordu. O- nun burada bulunması — benim hâlâ hoşa gittiğimi ispat e- diyordu. Benim yanımda —mes'ud ve bahtiyardı. Eğer mes'ud ise de- mek oluyor ki ben ona kâfi geliyorum. Eğer ben ona kâfi geliyorsam, o halde. Fakat ben varlığımdan eksil- diğim zaman, o da bunu düşüne bildiği zaman beni terkedecak... O zaman benim bu müstakbel inhitatımın şahidini hazfetmek istiyordum. Bu,”onun hatâsı idi. Ne için kendini zorla hayatıma yerle5- tirmişti? Ümidsiz, amansız, bitmiş ve solmuş bir halde buluşulan gü- neşli sabah! Gündüz sun'iliklerin asıldığı, takıldığı ağlar ve köstekler. Akşam, bir iç çekmenin, bir büsenin mükâfatını hissetle ka- zanabilmenin zaferi! Gece, kat'iyetlerin — bittiğini, ölüm endişesinin dolaştığını an latan sert bir nasihatçiye ben- çok şerhalıyor. Geceler! Başka larının hayatına son vermeği arzu ettüren mezlum geceler! Hafif, hafif nefes alarak el- leri bitişmiş bir halde kalbimin üzerinde uyuyan bu sevgili ço- mu artık düşünmemek için öldürmek İstiyordum. Gitti! Hayır! Hayır! Daha burada Ey benim bitmiyen ıztırabım ! Onun gençliğinin terennümünü dinliyerek sükin ol! Ona gıpta etme fakat o gençliği sömür! Jak uy r, benim için dün jya yoktan var edildi. Ah! O iri bulutsuz — gözler; Bu (lirizm) im benim kadar onu da hayrete düşürüyordu. Çok gördüm... Çok geyleri de hatırımda tuttuğum İçin anlat- mayı biliyordum, Ben anlatır. ken: Tefrika No. 16 eviren — Sahi mi? diyordu. — Evet. — Daha anlat! Üstüne istediğimi bükir kitab. Daima mediğim lelerimle, yazdığım benim şesime benzi- yyen edalar ile cevab veriyordu. Ona fikirler ve kanaatler hazır liyordum; ona hâkim oluyor -« dum! Eminim ki delâil yokluğun- da sözünü şöyle neticelendire- Mademki — Gabriel / sevili- yor... Bu vücudü 'ben idare ediyor- dum... Bu ruhu da ben idare ediyordum. Üzerine birbirinden farklı olan - karakterini teabit edecek damgamı vuruyordum. Bu suretle kendime biraz ebe diyet bahşetmiş oluyordum. Kollarımın arasında genç âşı Bımı bir kalkan gibi sıkıyordum. O benim gikârımdı. Sırtıma — yükleniyor — elimde Bürzümle — ilerliyorum... — Onu muhafaza edeceğim... Onu sak- lıyacağım.., Onu dünyasından ve kudretinden çalacağım Sonra onun bu derece şatafat REFP CEVAD ULUNAY l bu derece gözde, âdeta önün- de hayatın meçhul şekilleri açı- lan bir yelpaze gibi oluşundan dolayı ona içerliyordum. Hayat, benim geçmekliğim i- çin önümde yol veriyordu. Jak bana Boruyordu: — Ne düşünüyorsun? Aşkımın nasıl bir fırtına için de yuvarlanmakta olduğunu la bilmedi. Ben onu, bir erkeği kaybettik leri zaman. bilhassa onun temsil eylediği para miktarını düşüne her şeyden evvel menfaatle rini korumak için mücadele e- den, âzaları pörsümüş, köhne- mâşükaların zelil gayızları ile kendime bağlamıyordum. Bir ağız kokusu aldatmaz. Ü- midimin derecesini anlamak i- çin nefesimi avucuma hohlıya- rak kokluyordum. Dişlerim daha çene kemiğim- de sağlamdı; servetim - vardı; başkalarının bana itibar etmesi ne hiç ehemmiyet vermiyord'u ben her şeyi iktidarıma borclu idim, Onun yanımda — mevcudiyeti yarlığımı rayihalandırıyordu. Ve bence hakiki sevda olan cismani aşk ile takdis edilmiş tadıı Dündenberi kapalı kalmış ina- imin aksini iri gözbebekle- rinde buluyordum. Bana bir çi çeğin açılışı gibi kendini ver yordu. Kahkahası beni sıkıntılarım- dan çekip ahıyor ve onun neşe-, sine tebessüm ediyordüm. Jak benim gölgeme soküldu-| ğu beş sene zarfında bana hiya net etmedi; tembellikten mi? bağlılığından mı? Buna — müni olmak için de hiç bir gayret sarfetmedim... Bir başka kadı- nın arkasından koşmadı; onla- ra bakıyor ve madunluğu affet miyen mukayeseci bir göz dar- besi ile bana dokunuyordu... O- nun muhabbetinde yalnız ben muzaffer kalıyordum. Bana asla lan si düşüncelerini, ceblerini, sözleri- ni karıştırdım en ufak bir âdi- lik emaresine rast gelmedim. Bu sağlam dürüstlüğü sonuna kadar muhafaza etti. Yak'ın bana karşı gösterdiği sadakat — benim en — harikulâ- de kâtıramdır. Geceler, uzun gercler bu hâtıra ile doydum. Bu zafer hâlâ münzevi ve kö- ; türüm olan beni ayağa kaldırı- yor ve zafere doğru yürütüyor. Bastonumla yere vuruyorum ve haylarıyorum: Zafer! Za- ildim bileli kimsesiz ve fakir çocukların çektik Töri iztırab - hakkında sütun sütun yazılar yazılır; top lantılarda acı veya Üümid verici sözler söylenir; hükümet bir ta kım yarım yamalak — tedbirler alır, Bir aralık memleketin bu mühim derdi ile candan alâka- Tanmış görünürken uzun zaman yüz üstü bırakırız. İşte yine a) ni mesele Büyük müzakerelerinde bahis konusu oldu. Öğreniyoruz ki hazırlanaa tasarı komisyon komisyon dola» sıyor, fakat tam ve mükemmel geklini almak için henüz zama- na ihtiyaç vardır. 1914 yılında İttihad ve Terak K Fırkası Osmanlı imparator- luğunun İdaresini eline aldığı sırada kimsesiz ve fakir çocul- ların millete faydalı unsurlar olarak yetiştirilmesi için esas- h tedbirler almıştı. İstanbulda bir «Öksüz Yurdu» vardı amn yetersizdi. 1926 da At sulkasd dâvası dolayısile idama mahküm olan Şükrü bey e za- man Maarit hemet ler kurmuş; kimsesiz veya fa- kir oldukları anlaşılan binierle vatan çocuğunu bu Hiselere yer- leştirmişti. Çok geçmeden Birin ci Dünya Savaşı başladı. ye de bu savaşa katıldı. Son de- rece ağırlaşan şartlara rağınen kimsesiz ve fakir çocukların ye tiştirilmeleri ne devam edil- di. Bugün onların çoğu türlü iş ve meslek sahibi insanlar olnuş lardır ve 40 - 50 yaşları arasın dadırlar, Mütareke yıllarında çılmış olan ve masraflarının mü him kısmı teberrularla sağlanan «Darüleytam» ların da ayni dâ- vaya hizmetleri mühimdir. İtiraf etmelidir ki son on beş yirmi senedenberi kimsesiz ve fakir çocukların. himayesi işi çok gevşemiştir. İkinci Dünya Savaşı, bu savaş sırasında va daha sonra iş başına gelen hü- kümetlerin yanlış hareketleri, halkın geçim zorluğunu son de- rece arttırdı; bugünün çocukla- rından büyük kısmı cılız, kuvvet , hastalıklara karşı mukave- metsizdir; pek çok aile çocukla» rını lüzumu kadar iyi besleyip giydirmekten, terbiye ve tah: ettirmekten âcizdirler. Hüküme 'tin büdeesi, on binlerce olan bu yavraları kışlaya benziyen bi« malara doldurup yetiştirecek kudrette değildir; zaten mes'ele nin halli için tutulacak tek yo- dun bu olmadığına şübhe yok- tur. Kimsesiz çocuklar için böy« le bir tedbir alınsa bile fakir a- ilelerin çocuklarını ihmal ede- meyiz. Bu, «Kimsesiz çocuklar düva- sı» değil, memleket düvasıdır. Milletin hayat seviyesini yükselt menin, iş ve kazanç — sahasını genişletmenin çaresini — bulma- dıkça bütün tedbirler yarım kalmağa mahkümdur. Kadircan KAPLI Dr. Celâl Muhtar'ın Teberruundan doğan dâva Müteveffa doktor Celâl Muli- tar, ölmeden evvel zati ser- vetinin yarısını Darüsşafaka'ya vakfettiğine dair noter huzu runda tanzim edilen vasiyetna« me dolayısile merhumun — kızı Kmine Adviye tarafından vasi- yetnamenin hükümsüzlüğü id- Üasile açılan dâva son safhaya gelmiştir. Dâva ve iddia müstenidatını Prof. Dr. Mazhar Osman Uz- man, Dr. Nazım Şakır. Dr. -Ah- met Şükrü Emet tarafından ve- tilmiş olan bir rapor teşkil et« mektedir. Bu raporda merhumun o Si- ralarda tamuşşuur bulunmadığı tebarüz ettirilmektedir. Asliye Hukuk mahkemesinin önümüzdeki oturumda üç ma- ruf doktor tarafından verilmiş bu rapor hakkında ehlivukuf karaati okunacaktır. Ahmet adında birisi gün Yeni postahaneden evvelki namına, gelen 850 HHvayı alıp dışarı çıkara ken parasını çarptırmıştır. Yan « Yesici aranmaktadır, UBAT 1949 — Tnumi | | Eca K.sâni R. Ahir| 1364 ı%e martesi © Gün: 48 Kaderi tehdid ediyorum: feri (Devamı var) Kasım: 9” Güneş A n l4 Öğle 12 28 6 50 İkindi 15 20 9 41 Akşam iT 40 12 Yatsı 19 12" 1 32 İmsak 5 22 11 42 ———