19 Nisan 1948 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

19 Nisan 1948 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S Bozüyükte D. P. nin çalışmaları #Hazırlanan büyük bir demsil imkânlar bulu- nursa, diğer şehirlerde de oynanaca k Bözöyük: (Husuşi) —, İlçemiz D, P, teşlçilâtı,parkimizin diğer, il,.lla ge keşkilâtı gibi yura çapında kendi #ine milletçe,tevdi şedilen vazifeyi gundiye Aadar maddi, mahrumiyet ler Aaçinde,başararakı Demakrasi a danmada,kendisine ayıılan,yeri şeref Je almış, bulunmaktadır. Gençlik arasında kültürel tesanüi Si ŞporaMüzik» . kolları kurmak veçailgler arasında sosyal, tesanlidü e seyisleri jöğrelim. yurdu. köycü- Jeka kolları meydana getirmek - su retile,gerçekleştirmek gayesindeyiz, Bu, mukaddes gayemizin tahakku ku- için-ihtiyacımız olan — maddi menfaatı sağlamak gayesi ile Tem A kolumuzun hazırladığı, Temsilimi Kirilçemizde temsil ettikten sonra:İs tanbul-Şehir-Tiyatrosunda veya mü sait bir.yerde; Ankarada-Opera:bi nasında-veya başka müsalt bir yer deş-Eskişehir de Yeni, “Asri sinema darm>birinde diğer-büyük illerimiz den arzu edilen-yerde ayni progra g Anı tekrar-etmek İstiyoruz. Ayancıkta yapılan orman suüst Iskarta mal arasını kırmızı.marka ikinci mal kereste karıştırılmak suretile külliyetli miktarda Istanbula mal kaçırilmak istenmiş ve yapılan üzerine keresteler isçelede tutulmuştur. Ayancık: (Hususi) — Ayancık- ta Orman İşletmesi kereste fabri- kasında-fırınlı katın kerestelerin- den iskarta mal arasında — fazla miktarda kırmızı marka rikinci mal kereste karıştırılmak ,suretile tah ta anbarından vagonlara yüklene rek.gemiye yüklemek vetlstanbula sevk edilmek üzere tahmil tahliye iskelesine sevk edilmiş ve vaki ih bar üzerine iskelede yapılan kont rolda salılan keresteler sarı mar- ka askarta olduğu -halde kırmizi marka ikinci mal sevk edilmek is tendiği görülerek müdüriyete malü mat verilmiş ve zabit tanzim edile zeksişe vaziyet olunmuştur. Aİsşletme Müdürlüğünün yaptığı tahkikat neticesinde yalnız kayın tahta anbarı —memuru -Muzaffer Benderlinin suclu olduğu görüler işine son verilmek guretile mesele kapanmış addolunmaktadır. SUÇLU KİMDİR? Bu meselede «birinci derecede emniyeti Bui istimalden malı sevk seden kayın tahta ambarı jmemuru Muzaffer Benderli —suçlu olmakla beraber,bu işle,alâkalı hir gok kim | OANAAARAAAARAA AAIARARAARAAAARAARAR AAA ARARADA RARARARARAAAAADA —Dereden-Tepeden — Bksik olmasın. Bir baba dostum vardır. “Yaşı altmışa — samimiyet peyda ettiği-halde, kırkından faz- la göstermez. “Zorla değil ya. A- damda hiç gam kasavet denilen inda tek beyaz telida Kısa bir boy, tek tük sakallı tombul tombul yanak- dar, burun gölgesi biyik — kavigli başlıca eşkâlindendir. Bu ından yetiştiği halde bilâhare nişanlısının ihanetine uğ Jrayıp *kendini içkiye vermiş. Ko- muşması da bir alemdir. Mübarek öz MTürkçeye sanki boykot yapmış. Mesclâ: (İvedi) “ye (!) “hâlâ müs tacelder. *Der ya. “Maşa tilen tutsa nız dilini »yine döndüremezsiniz. Ne vakit kendisine görsem: Yahu ne zaman — evlenecek- sin? Bak faşın ilerledi. Hayat jher zaman “insana pembe — görünmez. Kendine münasip “bir- hatuncağız bulsana. “Derim. “O, yaş - meselesi mevzubahis olduğu için rengi uçca- rak: — Efenditiğim; fakirinizin va- ridatı malümu devletinizdir. Onun için evli bir hanım arıyorum. — Hoppala... Yani kocalı bir ha tuna mı kapılanmak istiyorsun? 'Senin galiba Ginayet ' salğınından - baberiti yok. — Xok efendiciğim, ağzınızdan “yel alsın. Yani konaklı hanımefen- Gi istiyorum. A paşam; Konaklı hanım da eni he yapsın? der gülüşü Epey zaman oldu. Birde baktım hazret soluk-soluğa geliyor. Kapı- y galdı daha ilk adımını atar at- ymaz: —Ah efendiciğim, bendeniz tu- tuldum. — Hayrola fare kapanına m? yoksa gehir jandarmasına mı? — Nükteyi-de pek seversiniz bey fendi. Anlıyacağınız bir hanıma ST Büyük bin,teaahür öÖnünde yaptıkları konuşmalarda C. Te hücum edildi. Partinin hşer 26 $i Bergama: (Hususi) — Demok: | rat Parti mensubları Ege gezisi | münâsebetile bugün de Bergama | ı ziyaret etmişlerdir, Öğleye ka- | dar bava yağmurlu olduğu- halde | halk sokaklara dolmuş ve İzmir- den geleçek misafirleri bekler başlamışlardır. Misafirle maya girerken halk & kışla ve yaşa varol seslerile k. Tanmığlardır. Mistfirleri getiren o | tomobil yekünü - 150 V| geçkindi. Bütün Bergama sokakları gtomo- | bil jile dolmuş, çaddelerden geçe- cek yer bulmak müşküleşmişti. Demokrat -Parti merkez bucağı nın önünde toplanmış ve ilk olarak söz-alan: Bergama avukatlarından Halük Ökeren misafirlere hoş gel diniz diyerek, gösterdikleri yakın- hıktan ve-Demokrasiye-karşı olan bağlılıklarından dolayı halka teşçk kür etmiştir. Hâlük Ökerenden son ra idare kurulundan Dr. Hüşamed din Petek alkışlar arasında balko- na gelmiş ve Mukaddes yurdu: da serbes olarak konuşmak söz, söy mali ihbar selerin ve bir ti nazarı dikkâti celp Bu şebekenin meydana gı lâzımdır. Sevk edilen bu mal, mübayaa © den “tüceat veya tüccarın Ayancık taki mümessili (komisyoncusu) kümdir,;bu:komisyoneynun Bür0 ve fabrika dahilinde ölgili bulunduğu' şahıslar kimlerdir, bu cihetlerin & ranması lâzımdır. Ambar memuru Muzaffer Menderli — bu işi yanlış Jıkla yapmadığına göre malı Ayan çıktan sevk eden ve İstanbulda te gellüm edecek olan ve daha - bir çok kimselerin bu işle ilgili bylun duğu meyandadır. Tahkikat şafhasının derinle: tirilmesi Suretile suç ortaklarının meydana çıkarılması 'Orman — U- mum Müdürlüğü ve dolayısile Ha zinenin menfaati iktizasındandır. Orman Umum — Müdürlüğünün bu iş üzerinde ehemmiyetle dura- yak bir müfettiş göndermesi tu buna mümasil daha bir. çok yol- suzlukları meydana çıkarabilir. teşkilâtın mevcudiye etmektedir. çıkarılma tutuldum. —REh hayırlısı olsun.;Bari etli yağlı mı? — Hay ağaınız dert görmesin. Otüzbeş yaşlarında, yenine »hoyuna -dalyan gibi bir kadın. *Kocası altı ayvevwel vefat etmis. Miras olarak daSargüzelde bir ev bırakmış. Bir dost wasıtasile tanıstık. Doğrusu biçilmiş kaftan. —Eh, sinşaallah nişana geliriz. — foook... Kerem huyrun efen diciğim. Nişandan evvel yapılacak iş var. Bugün »e günlerden? Salı. 'Hah perşembe (günü Sarıyerde bi- zim Cemal;beyin yalısında bir ak- #Şam yemeği tertip ettim. Nurettin ve Alâaddin beyefendilere de her mekadar zahmetse bir haber yolla- yaverin. Onlar da teşrif etsinler.. Müatakbel refika da gelecek, saz- h sözlü bir âlem yaparız. Asıl mü- im Ymesele bakalım hanımı beğe- necekmisiniz? “Ne yapayım efendi- giğim, kulunuzu hoş görünüz. Müs- takbel refika ile iftihar ediyorum. Muhakkak beklerim. Dedi ve git- ti. Gitti a: a — benim e icime bir kurt girdi, Hanım enine — boyuna imiş, bu ise kügücük birşey. Koca- m altasayievvel ölmüş. Ne hakikatli kadıncağızmış ki; hemen evlenmeye kalkmış. Sanra henüz hbir iki defa görmekle yabancı bir adamın eyi- ne gidilir mi?.. Ne ise hakalım 8o- 'nu ne olacak diyerek 'Nurettin ile Alâattine gittim. Meseleyi anlat- tun. Onlara da eğlence Tüzam, der- hal kabul ettiler. Hattâ zatında- “Alâattin ile böyle yerlere gitmek istemem. İki kadeh yuvarladımı, çılgına dönüyor. Herşeyi unutup onunla uğraşıyoruz. 'Ne yapalım. Asaf bey israr etti gönlü hosş ol- sun. Perşembe günü alışam allıda Ak sarayda birleşip gitmeğe — karar verdik. Demoktat Parîıiilün tertih ektiği Bergama gezisi karşılana R e Demokratların binlerce insan | H. P. ye ve iktidara şiddet andan ;daha sağlam - olduğu ndi Jemeğe malik ,olmamızdan dolayı unu ve niyetinin nu tuk söylemek değil halkın derdini dinleyib, dertlerini halka anlatmak Demokrat “Partinin bir parti olarak-gayesinin âktidarı çle almak olduğunu ve-bu gekilde mü cadele etmeyen- bir partinin- parti olamıyaçağını, -Demokrüât partinin Reisicumhura sığındığını söyliyen leri aldandıklarını, son zamanlar- da yapılan Rus propagandasında asla -kokmadiklarını — ve"Demok- rat Partinin bir kaç kişi tarafından yıkılaçak bir ahşap ev olmayın, bir bütün olduğunu ve kuvvetjni milletten aldığını milletten alınan kuvvetin asla mağlub olamıyaca- memnun olduği olduğunu, ğını söylemiştir, Bilhâhare. avu- kat Rauf Onursal söz almış; De » mokrasinin milli idareye sahib ol masını gerektirdiğini ve 'Demok- Tat “Partinin 25 sençlik kâbuştan milleti kurtarmış olduğunu, mille tin kusurlu ve kusursuz — olanları ıracak kabiliyette bulunduğunu, Demokrasinin memlekette kökleş- meşini çistemeyenlerin sandalyala- rını gaybetmek korkusunu taşıdık larjaı,<Halk Partisinin -Demokrat gelişmelerden korktuğunu, emeli- nin “Türk milletinin göğşüne otu- Tub-nefesini kesmekten ibaret ;bu- Junduğunu, Receb Peker ;kabinesi nin,millete kübuslu günler yaşattı ğanı, milleti ve — matbuatı Sustur- mak için;elinden gelen,her şeyi yap tığını, milletin C, H, P, sine karşı sevgisinin kalmadığını ve Hilmi U ran adını işiten her vatandaşın ve Demokratların “tüylerinin —diken diken olduğunu, Milleti sıkıntılı va ziyete sokanların bu gün kimisi- nin İsvigrede kimisinin de başka, yerlerde -bulunduğunu — belirtmiş- tir. Haydar Dündar - konuşmasında,, Demokrat Partide güvensizlik ve kargaşalık bulunduğunu iddia e- denlerin buraya gelib görmelerini, her nekadar CHLP. ile- Demokrat, Parti tüzüğündeki — bazı umdeler bir,birine uygun ve Demokrat Par ti tarafından ,bu umdelerin bazıla raalınmış ise de, C. H. P. min kendi tüzüğünde bulunan umdele ri bile benimsemediğini, köylünün mahrumiyet içinde olduğunu, jbu- gün harice j)buğday ihraç edilirken köylünün arpa ekmeğini bile bula- madığını, iktidarı elinde tutan C, H. P. nin bunları zerre kadar dü- şünmediğini söylemiştir. Oşman Kapanı ve diğer bazı ha tiblerde konusma yapmışlar ve jhin lerce halkın alkışlarile karşılaş-, mışlardır. Misafirler buradan Zey- tindağa müteveccihen tezahârat çinde ayrılmışlar ve bu wesile ile, Bergama hiç görmediği tarihi gün lerden birisini daha- yaşamıştır. Havza hal binası —— İnşaat yelince ;diğer , semtlerde sebze dükkânlarının salışlarına mani olunma: Jor Havza (Hususi) — Henüz bor çu ödenmemişsede - on: binlerce li: ra sarfile meydana getirilenhâl bi nasından dolayı, bütün balk - Bele giyeye mütoşekkirdir. Amma, ,hâl binasının var olması:demek, kaza- nın sair semtlerinde sebzeci;bulun durülmaması mı-demektir. (Bu gnla şılamamıştır Kazamızda bulunan se kiz »mahalleden- beş tanesi yakınlı gı titibarile yukarı çarşıya merbut olduğu halde, bu çarşıda -bulupan bir sebceciye dahi ticaret etmesi müsaade edilmemiş ve-dükkânı ka pattırılmıştır.“Bu beş mahalle , sa kinleri yarım kilo soğan almak 4- çin şehrin kıyısı demek olan hal bi nasına kadar gitmek - zaruretinde dirler, Yukarı çarşıda dükkânı ;ka. pattırılan zavallı, dört . aylık kira karşılığım veremiyecek kudrette ol gduğundan, hâl binasından dükkân kira;la; a İçin bugün, perişan gefil bir vaziyettedir Diğer taraftan hale taşınmağa mecbur ettikleri sebzecilerden, ; bu defa 948 yılı sonuna kadar glan 8 ağlık kira tutarlarını da memur ve, müstahdemlerinin, maaşlarını vere cekleri -bahanesile tahsil ,etmişler- gir, Sebzeci esnafının bir çoğ zançweya tiçaret vergisi gibi bir ta, lepanında mal ve.terazllerinin hac zAni. esefle ileri süşmektedirler, Yi ne şikâyeti ,mucip,bir mokta, daha varşa, şehirdeki bazı — bakkalların #ebze #atmalarına göz yumulmas gihetidir., Bütün sebgzeçller esnafı belediye den; halk ve,memleket menfaatjnin düşün'ülmesi bizlerin ezilmesi — mi giye #ormaktadır. Havzada Halkevi ve Gençlik kulübü me-halde Havza (Hususi) —Bir sene evyel genç ve müteşebbiş arkadaşların temsiiler vermek ve şahsen bağış Jardır bulunmak süretile, teminine muvatfak olduklları ayakkabı, don, Bgömlek, top vesaire, gibi spor leva' Zımatı yok olmuştur, Bu levazımati Ovanacak kimseleri, sahipsizleşti zecek şekilde Idare vaziyetinden 0- lanlar, Bu memlekete Jâzım, değil, Ehliyetji. müdebbir ve muhafaza- kâr arkadaşları iş. başına ,getirmek gerek, onbir ,çift ayakkabı, forma- lar, toplar ne olmuntur .Bu hal karşısında bir yenisini-al- mak 4çin tutarı olan meblâğı vere- | cek kadar zengin, bağışlıyacak. ka dar cömert olduğumuza hükmede- ceği geliyor insanın, Geçenlerde yağ maurlu *bir gündü. ayağında spar a yakkabısı solduğu halde -gezen , bir arkadaşa, teslim setmesini söyledi. ğim zaman, «kimi bulupta kime teslim edeceksin> dedi. (Gerçi haki kâtte böyledir. - Halkevinde iolşun, Halk Partisinde olsun, tabelâ ve bi nasından başka bir temsiliyet yak-. tur, B yaziyet karşısında — değil spor levazımanı, 8—10 tane kırık ha zaren sandalya İle, Hilmi *Uranın Havzayı ziyaretinden beri silinme- miş olan iki kojtuk, bir kanepe ve bir masanın yerinde olduklarına fENİ SABARH (| Edebi Bahis Ter | yuğrülm T ND € “ON günlerde bazı yez 9 lik,düşkünü sanat adam- larımız, - kullanmakta ol- dukları dili sadelik hevesile boz mayı bir marifet sayıyor; nesir de cümlenin hulandırmak düze- nini, Şiirde ölçüyü atmakla <- kiden ayrılabilecekleri böylece basit v& özlü solanı yakalıyabi- lecekleri vehmine düşüyorlar. Yaratıcı güçlerini kelimelerde tüketerek alelâdeliğin ötesinde, tesbih ve istiarelerden “başka birseyin mevcud olmadığına ina nıyorlar. Sanat ikarnavalında, ger güzeli ve doğruyu bir - günlük ömre - sahib şiir ve sanat endişe- gine bağlıyan - bu sanatkârlar, çilgin bir neş'eyle Agorayı €- lendirmeği-en büyük gaye bili- Cüce sanatlarının vücu- iği »karnaval adamını ateşe vererek ölmez eserlere susamış okuyucunun gözleri ö- nüne bir şehri âyin manzarası serdiklerini zannediyorlar. Halbuki böyle bayramlarda alacalı bulacalı, renk renk ku- masların gizlediği sefaletlerin hazin tarafını bütün belâgatile konuşur bulursunuz. Bir tek gü ne inhisar eden bu karnaval ak şamında, bakaysınız ki yine göz ler paslı, dudaklar kilitlidir. Ve okuyucu, kendisine terceme e- serlerden doyurucu bir pay çı- kanmak için ateşi gönmek | ne bilmiyen duygu ve düşünceler uğnunda, sanatkârı yolun kıv- ramında. terketmişti: YAgoraya sadece hoş görün- mek kaygusile içli dünyasını soysuz kelimelerin hayasızlığı- na-teslim eden-sanatkârın, san- #t karnavalında -geçirdiği tec- rübeden güdücü bir ders alma- ydığına “şahid solmak kadar ha- zin ne Vvardır! O, . böyle- ce di »mistifikasy rla — o- Kuvucunun — tecessüsünü - uyan- dırarak sürünün vicdanına s0- kulmayı, tasarlarken, kalabalı- Bın çekilip gittiği tozlu bir yol- ga yine görürsünüz ki, inziva- silc baş başa kalmıştır. Seyredilenle seyirciyi — birbi- xine kanıştınmağa imkân olma- oğına ve bu ikiliğin ayrı kal- ması ukadder bulunduğuna göre, sürüye katılmakla katıl- #mamak arasında sanatkârın le- hine kaydedilecek bir kazanc tasavvur edilebilir mj? Sanat eserini kapalı bir yerde göste- reçek yerde meydanlarda teşhir etmek için küfrün ağır bastığı #ilkredilsin.. kelimelerin zilletine baş vuyma- yı denemekte bilmem ki hbir Evlere şenlik Asa bey evleniyor Dâvet günü Aksarayda buluş * tuk. Aksaray neresi, Sariyer nere- si? Üstelik sıcak bir ağustos gü- nü. Vapura kadar tramvaya bin- seniz; herkes nefesini — birbirinin ağzından alıyor. Vapurlar ise Ana- dolu ve Rumeli ,iskelelerinin te- ker teker hatırını soruyor. Otobüs * lere e bir saat evvelden adaylık koymak Jâzmm. Hülâsa dolmuşta karar kıldık. Dolmuşlarda dalmaz oldular. Mübarek —tam ;sekiz kişi alıyor. Ne ise efendim Aksarayda dolduk "Taksimde Abosaldık. Yine gdolduk Sarıyerde boşaldık. Yalıya doğmu ilerlerken: — Hay' Allah razı oldun gu Msaf dan. Böyle sıcak bir günde et- raz deniz havası almayı masip et- ti. Diye içimden göyleniyordum. O sırada aklıma Alâattini ikaz et- mek geldi. — Bana bak, Dedim. Sululuk e- dersen Asafı, Hadiyanımın yamın- da küçük düşürmüş oluruz. Ona göre ayağını denk al, fazla kaçır- ç3öyle gey solunmu Alici- ğim? İlk defa tanıştığım inşanla- yın yanında gayet ciddi. durduğu- Zau bilirsin, —İkinci seferde de boruyu pat- latırsın. — Ha, ha, ha, gülüştük. Konugup gülüşürken yalıya gel- dik. Kapıyı çaldım. Biraz sanra merdivenlerden paldır küldür. bi- risi indi. “Asaf kapıyı açtı. Aman efendim çocuğun adeta etekleri S9 Ati Z. Çobanoğlu | uguyor. Üştüne bir İngiliz gümleği giymiş, sinek kaydı tras olmuş, tat h tebessümlerle: — Aman efendiciğim nc Buyursunlar. buyursunlar. Alâattin: — Hanmefendi de geldiler mü? Hemen dirseğimle vurdum. Şim di münasebetsizliğe bakın. Hâl ha- tır Bormadan hanımefendiyi soru- yor. Bereket Asaf anlamadı. — Bayır efendim, henüz buyur madılar . İçeriye girdik. Asaf “önümüze güştü, yalının mhtımına çıktık. De miz kenarında mükellef bir sofra, Soğuk mezeler konmuş, ağı her- halde sonradan gelecek. İçkiler buz daran iginde. Asaf: —— Denize yakın olalım diye ma- gayı balkonada kurmadım. Hep birden: — Pek güzel efendim. Yazan gerel. ”a hlı nasılsın bey? — Aman Ali beyfendi sorma- yan. Heyecandan çatlıyacağım..Ha- diyanıma beitleniz refakat etmek »istedim. Olmaz, henüz resmen ba lanmadık. Dedi. Kendi kendime; etraftan, görür- ler diye yol arkadaşlığını kabul et- miyor ama ziyafete gelince bağın bususiyeti resmiyetle —karmakarı- şık oluyor diyerek düşünürken ka- pi çalındı, Hadiyanım geldi. Filizi renkte, japone kollu bir en tari giymiş, kara kaşlı kara gözlü, ağzı burmu yeninde; boyalı saclı oldukça uzun bir hanım. Yürünken hafif kııtarak — tebesaüm ediyor Asafçığım bizi teker teker — tanış tarırken, hanım, Pransızca - birşey- ler mızıldanıyor. - İçimden, bu ha nni sonradan görme diye söylen- dim. Söylenecek Jâfın Türkgesi du- rurken Pransızcasını söylemekte ne mâna var? Ne ise efendim otur duk, “Asafta “Hadiyanımın yamına oturdu. Dereden tepeden konuşma- ya başladık. Asaf.bir içeri koşuyor bir yanımıza geliyor. Anlaşılan mi- safirleri tam afinasile ağırlamak istiyordu. Ortalığı alaca karanlık basımya başlayınca midelerde hareket bas- bakalım Asaf —aaan 4a fayda Mmevcud mudur. Sübhe yok.ki sanat adamının kuellandığı kelimeler, halkın ındırdığı «kelimelerden tama- ımile farklı değilse bile »hiç 1ol- mazsa daha yüklü- olanlarıdır. a Nâzım Kemelı Yazan: Zira 0, gok zaman duygu ve dü şüncelerin kaynastığı renkli: ve seckin kelimeleri kendisine va- sıt> kılmağı tercih eder. Onları, çesidli tefsirlere imkân veren bir terkib içinde eritir. Onlara hayal,ve hissin uğultusunu da- ha derine vardıran bir kuvvet eklemeği ,arzılar. Sanatkâr,alışkanlıklarla törpü lenmiş ,halkın diline yararlı ol- mayı, ,ona harikulâdeliğin " ha- vosından ürpertiler , getirmeği hedef tutar. O, kelimelerin (ör- gülerinde mânapın ar_ıkl.xr-mn-l sından daha çok onun tedailer- de genişlemesine, €hemmiyet verir. Ustata seçilmiş bazı ihe- | celerden bi bir âlemin yük- | seldiğini, kavranması güç - ka- | yanlık seylerin anlaşılır bir ha- okulduğunu görmek ister, Ve yine o bu maksadla dilin, ifadeyi derli toplu bir şekilde| sınırlayan açıklığını aşmağa, üstün bir realiteye ulaşmaya yeltenir. iği sanat karnava le karışık çığlıklarla sokağa di | şen sanatkâr ise - iyi veya kö- | tü -, artıkları mâşeri vicdanda | kük)salan -kaymetleri yıknıak ve fikir dünyasını yeni (b: kunmak -emelindedir. O, di ce we sanatın denemeleninden sızan gergeklerle - sırtını çevir miş tabiatin dağmık güzellikle- | rine-sekil vermek hususunda in sanlığın :zahmetle elde etti zaferlerin medametini yaşıyor. İlmin sebeb olduğu tehlikeli! bir faaliyetin yükü saltında e- zilmiş, <dünü bugüne uınşıımn* bağı koparmak ve mide zarure- | tinin meydana koyduğu t.ır.ıl bir sestetiğin yardımile «yeni» tesis etmeği dileyor. Düzenli Gianın yerine düzensizi.koymak çılgınlığına; kübizm surere!izm gibi orijinal bir ad takmağa bayılıyor. Düşünce ve duygu fukaralığına zenginlik; — hayal ve venk voksulluğuna; saflık ve basitlik diyor. | Edebiyat “vesanat — alanında | kelimelerin yüz yıllar - boyunca ' . Sofrada olmiyan yok. Allah eketini arttırsın Zekeriya sof- gibi. Kadehler döluyor boşalı- doluyor. Asaf boyuna ba- m edioyr. - Ben içmem tövbeliyim. ma (l Ama ğim yalnız bu jak- şamın şerefine. - “Akşamın şerefini — merefini bir tarafa bırak. 'Daha geçen, se- ne ameliyat masasının sakatçı dük kâmmna döndüğünü bilirsin . —- Öyleyse »bir bardak bira, Hatır sigin içiyoyum. «Asaf adam akıllı sanhoş <oldu. — —Hadiyanımın burnuna girmiş, ağzı da rakımın 'te sirile #felce yuğramış gibi. Hanımın da sondan saşağı “kalır yeri 'yok.. Yalnız o; mütemadiyen içtiği hal de dipdiri. Anlaşılan eski ayyaş - landan. O sırada sudan ay di mehtabı bütün döndü ve okumaya başladı. «DBönülmez akşamın ufkunda- yız, vakit çak geç Bu son fasıldır ey ömrüm, na- eçersen geç» Yuşa tepesinin arka- ğmağa başladı. Asaf örmez, başı ihüs - ahya' Kemalden Alaaddin de sırf bir beyit söyle- ek için Pikretten okumaya |baş- ladı. «Sarmıştı afakını bir dudü u- anınll Bir gulmeti beyza ki, peya| pey mütezait» ğazlar bir tarafta, gözler hir tarafta herkes — manalı manasız söyleniyor. Asaf, bindenbire yerin den fırlayarak, Ben denize giriyorum. Demez mi, Ben: — Hadi otur yerine denize girilmez. — Hayır efendim gireceğim. Anlaşılan çocuğun buharı gece yakti ba- anat Karnavalı Saygısızlıkla savaşmayı prensip'haline sokan, geleneğı asaletle ş Türkün; günlük yaşayış tarzımızdaki aksaklıklar: dan tefekkür-alanındaki Jâubaliliklere. kadar kendi varlığını bütün uygunsuzluklara karşı koyması, bugun her zamandan ha mukaddes bir vazife hâlini almıştır . kazandıkları : hayatiyeti, dan, onların, lügat kitabların uyuklayan statik ve bodur#mâ- nalarma “tutnnarak — iptidaiye basit olana *dönmekte daha ile ci'bir küt de s«etmiyenlerine yı mevcud olmasa gerektir, Bu sebebden dolayı liktla savascıyı prensip hâline sokan geleneği asaletle yoğrul- muş "Türkün; —günlük Yaşayı: tarzımızdaki aksaklıklardan te- fekkür alanındaki lât kadar kendi varlığını tehdid e- den bütün uygunsuzluk!: za kar gı koyması, buglün her #amar 'dan daha çok mukaddes bir Zife halini almıştır. Nazım K gal Belediyenin makbuz #stündeki ihnali Havza — (Husu: mizin taşarrufunda olan hama da müşteriler için matbu g; buzu kullanılmaktadır. Buz tünde yine matbu olarak 1 un ) Burüe yazılıdır. Ayrıca Jâstik damga ilk 35 rakkamı da,makbuz — iatünde mevcuttur. Hamama;giriş 35 kçu; tur. Tab'ından 10 kurüş — ola: düzenlenen makbuzlar.nedez $5 rus üzerinden satış ,görm Bu hal bazı h neş'et edi tedir. Ksa, ımatbu -olarak zılan «10> kuruş meden irtâlşedi! memiştir.? Ha li olarak.stti 2ann Yolaçan bu ve:bu:gibi vaziyet Belediyemizce angarya telâiciti memelidir... ——— JoeLamis, antrenmanlara baş badı e Nevyork: — 23-Hazirazda d: faa edecek olan Joe Louls da şampiyonluğu Ünvanı da Blooming Dale yakınlar çiftliğe -çektlerek başlamıştır, Rakibi Jersey Joe Walecrlda, New—Jerseyin Grenjock Pa:k kam pınma maça hazırlanmaktadır, 15 Mayıta ayni şehrin Pomtor. Lakes kampına nakledecek olan Louis y: Gımcılarile, eldiven giymeğa başı yacaktır, ÇAP) nüda antreme lara Yemen-kralı bir uçak satın ddi ak Sana: — Yemen İma:ı ah yanın satın aldığı Junker Sanaya dün gelmiştir, Şına- vurdu. “Ne yapalım . Üçeri gitti, beş dakil ma>e ile goldi. Ne>kendini de; attı. Hem yüzüyor, hem:d «Üsküdardan geçer en bir y Kâtip uykudan suyanmış m aldı di Türküsünü — söylüyor. sandallardaki balıkçılar, — Çabuk denizden çık. Diye —’nı—ııuyx başladı. Bu bağırışm: lar arasında evin bizmetkârı gelmiş - herhalde ayık ol beni buldu ki - : —'dki-bey geldi. Sizi gö: tiyor. Dedi. —-Bir-dakika geliyorum. De di Asafı denizden çıkazdık. Meğ, çocuğun pesine kel kafalı bir a balığı ,düsşmemiş- mi. Ne üse ç kurtardık. Asaf — giyinmeye - Ben.de kapıya.Beylerden bi dini tanıttı, — Biz ahlâk »sabıt: asındanız. — Pek güzel-ama; tayla alakamız yok. — Mizin yok ama, içerlleki ka danınvar.. O ikaflinsmeşhur tu. iri ke bizi gilardandır. Şimdiye kadar k: Sinin çanını yaktı. »Nihayet ypura da yakalamıya muvaffakolduk Müsaadenizle alıp götürelim Şimdi olanı gürdünüz mü A hoş ikafa ile |hâdiseyi anlar” azallah tinayet çıkar, (Memur lara &iz! bir dakika bekleyin d dim. *Asaf henüz'giyiniyordu. H diyanımı kapıya — çağırdım. Ka dın; memurları görür görmez nalıklar geçirdi.Kapının önünde d ran bir otomobile üçü birden diler ve -gittiler, Asafa da se luğu -geçtikten sonra hâdiseyi ar lattım. (Evvelâ parladı, sonra tıştı. &e O »gündenberi çonukcağız naklı hanım) (Ko lafmı unuttu. dina- mizmi-göz önünde bulundurma- hattâ 'e vararak tiksindiri- 'den fazla-birşey ifa- saplanmakt: berhalde -şerefli bir hîri et ır:' saygısız- iklere Bletliye |

Bu sayıdan diğer sayfalar: