eler ve üsünceler| an'atkârla okuyucu arasındaki uçurum Bugün san'atkârla okuyucu arasındaki uçurum kolaylıkla dolmayacak derinliktedir. Her halde bu uçurumu doldurmak , san'atkârın olduğu kadar, Türkün ruhi bünyesini aydın bir şuura kavuşturub ona dilini iade edecek olan idealist mütefekkirimizin işi olsa gerektir. Yüz yıllar boyunca gelişen Türk düşünce dünyasmın dağıl masile açılan tefekkür uçuru - Mu, 'piyasayı tıkayan ve maal- esef çoğunluğu teşkil eden ba zi 'sözde sanatkârlar yüzünden gün geçtikçe daha çok derinlö Şiyor. Okuyucunun bu gibi sa natkârlara şüphe ile baktığı mu hakkaktır. Gerçek sanatı tem- sil ettiklerini sanan bu kimsele xe gelince, onlar okuyucunun kendilerini anlamadığını, kur - mağa çabaladıkları âleme gir - mek istemediğini iddia ediyor - lar. soydan sanatkârla ünerleri zaten anar gi içinde yuvarlanan dilimizi ta mamile bozmaktan ibaret kal - miştir. ği şekilde veya da ha çok deyişde yakalıyabildik- lerini zarmeden bu kimselerin ortaya attığı eserler, -geniş bir okuyucu kitlesi bülmak endişe sile- sanati mahiyetinden sıyı- rıp bayağınm ve alelâdenin va- stası vapan Iâübali eserlerdir. Sanat dünyamızı tehdid e - den ve çığlıkları ile okuyucu - ntn dikkatini -muvakkat bir za man için olsun- üzerlerine çeke bilen bu sahte sanatkârların za rarı bizi korkutacak kadar bü yüktür. iZra onlar. münekkid - siz kalmış edebiyatımızda, — şu veya bu vasıtalarla bize kendile rini zorla kabul ettirerek okuyu cuyu bir emri vaki karşısında bulunduruyor ve onu çaresizliği icinde avlamak istiyorlar. Esefle söylemek lâzımdır ki bu sahte sanatkârlar emellerin de kısmen muvaffak olmuş ve Türk okuyucusunu ağlarına dü şürmüşlerdir. Bu sebebden do layı bugün, gerçek sanatkârla okuyucu arasında yıkıcı bir şüp he perdesi gerilmiş bulunuyor. Artık Yakub Kadri ve Halide Edib gibi romancilar dünün sa- nat galerisine asılmağa yüz tut müş iki tablodur. Şair Ahmed Muhib Dranas ve Cahid Sidkı Tarancı bile modası geçmiş şair ler saviliyölr: Filhakikâ okuyucuyü ketdiri den şünheye düşüren bu sanat kârlar haztiedemedikleri Bati- dan devşirilmiş bazı gülünç ye- ziliklerin peşinden koşuyor; şr marik bir görüşe ve topâl bir estetiğe yapışmakla seçkin bir Hüviyet kazandıklarını saniyör lar. Oküyucuyu, âdi mistifikas yonlarla dolu bir sahaya sürük: lediklerinin farkına vârafi lar. Onlar, artık edebiyat ( himizin -sönük de olsa- bize u- zattığı sadık hayaller ve düşün celer aynasına İâkayıd, asırlık Hayalımızı durgün bir avuç sü- da aksettirmeğe çalışiyorl: Bugün Türk oküyucusu, don | Müş bir hat alışkanlığı yü -| zünden değil, fakat hiç bir he- yecan Vâad etmiyen bu faydâ-| siZ Macera karşısında gururu | telendiği için öfkeye kapilmiş ve onlara oldüğü kadar bütün at değerlerine de küs aybımiz gerçekten tamir e dilemiyecek kadar büyüktür. Zi edebiyâtı, okuyucusu - nu kaybetmiğtir. Ve oküyucü, ehresini seyredecek bir ayrla dati mahrüm Kaldiği vehmile Kendi. v hden üzaklaşmıştir . Sithe yol aflatKârln bü- tün mehareti, kâtnat ile dil ata Hidü düygulü ve fi Bit tel üze gezinmesini bilmesidir Bütün dünva edebiyatı, ökuyu tuyu hayret ve heyecana düsü ren bu fevkalâde oyundan nasi bini almıştır. Sanatkâr, hâlkın kullarıdığı alelâde sözlerin delâ let ettiği mânaları zotlayârak her hangi bir vaka veyâ rüh ha letini titiz bir estetiğe daima ko nü yvapri a p et etmiştir | be yök Ki okuyucu, dilinin üstün imkânlarım sanatkârin Yaratıcı gücüne bağ B ta haklıdır .O ,sahib oldu elâstikiyetini, ses ve ynasmasından do- u, kendismderi baş atkârda ni sâ arat, r, vücudüntüü cileli likla türlü oyunla yan o sihirbazdan fark Bizdir. İşte Türk ze ihanet ede & kendi dilinin bu tecelli im « kânlarını bulâmadığı icindir. Ki! onu terketmiştir. Sanatkâra: Senin benden ne farkm var. Beni heyecema düşüren marifet lerine' şahiâ ölamiyorum. Sön, benim dilime yaratıcı büyüklü- Yazan: Nâzım Kemâl ğünü kazandırmaktan âcizsin * diyor. İtiraf etmek lâzımdır ki sas natkârm hünerini hiçe indiren, onu oküyucunun ifade cüceli de — birleştiren, alelâdeliklerin soysuz heyecanmı “vasikalı ya- rim» veya «pabuçlarıma teşek- kür etmeliyim» gibi tiksindirici sözlerin zilletine düşüren biraz da dilimizin son günlerdeki bu- lanık ve gaşkmm - halidir. Fakat her Halde gerçek sanatkârimn, böyle bir dil anarşisi karşısın- daki durumu, bir aşağılık düy- güsünda karar kilmak değil - dir. Halbuki sanat piyasasını ken disine esir etmeğe muvaffak o- lan sözde sanatkârın, dilimizin karışık manzarasına uygun bir anarşi içinde gar&betlerin avma çıktığını, nesirin ve nazmın ka- hblarını yıkmağa gayret ettiği- ni görüyoruz. O bu suretle, düz yoldan giderek temin edemedi Bi heyecanı, aşırı bir şekil hür- riyeti çıkmazında sağlıyabilece Şini zarmediyor. Burta kafşılık, rehbersiz kal dığı içim her türlü yerli sanat e serleri karşısında şüpheye dü - şen okuyucu, kendi düşünte ve duygusunu duyurmak kâygusu ile, terceme kitablardan şifa ve teselli umüyor. Pakat, o milli £ ğitim Bakanlığınm yayınladığı klâsik terceme eserler de bile a caip bir kelimeler — panayırının gerisinde münayı anlamazğa de Mağduriyelinden Belediye Reisi “Dün Yütsek Tahsih gören —1ki geriçdön aşafıdaki mektubu aldık: «Hak ve hakikâtin yılmaz müda filerinden olduğuna : inandığımız gâzetenizin 20. Si—2—948 — tarihli nüshalarında — Maraş belediye ba$ Kaflliğı hakkhdâ bir sıra yazı ya yınlandı Bü yâazida bit taraftan C H. P. mifti seçtmnleri hakkında ki mahüt sf yaseti ştddetle Hirpalanirken, diğet taraftan Mafraş belediye reisinin şe Hir Meclisinin itimadına mazhâr olamıyarak riyasetten düşmesi mes KÖY taktiğin bir - tezâhürü -olarak gösterilmektedir. Bu meseleyi — iki bakımdan ele alârak efkârı umumi yeyi biraz olsun aydınlatmak istiyo ruz. Fakat burada değerli gazeteniz den ibr istifthamımız vardır: Buda, Marâşın gerçek evlâtlarından — ol. maklığımız itabı memleketimiz na mamti olan söz hakkmmızın teslimi dir. Bit Kerte Hiç bir partiyebazlı ole midMndkfa böröber” sistemli tenki lerile - hakiki vazifesini — yapa halka hiİğmeti Şiaf edinen her sami röt gazeteden Devlet Gemistne doğ rü be yoru göstertnökten başka bir şeş lertemez. Bilhat&sa — muhalif ve azeteterden İistârlâ bek bi iİstoğin teceflisidir. Meseteyi birde Hedisenin gidişi bit ele âlirtak belediye retsi Jaki meskür yazının £ olmmadı IgİMIZ » netlcesini çıkarırız. doğrudan 4 İk haksızl: gadre uğramaş bir gösteriyor. «Relsin gadre (D» halikmdak 10 o ülen Halkıri (9)> — başkan ( tezahütatta- bülin ı ürerek 14bata ça o bu gün kendisi içt söyleğen halkyi, * dertletile dün dlay etmekten zevk alıyordu. Buradü yanlış ünan eld ina — belirtirken Tunduğu bir tiyasett gi Maraş Belediyesi ğil, daha çok sezmeğe savaş - mak zorunda kalmış; iğreti v& bir denemeyi aşmıyan cümle ya pıları yüzünden yarın tozlu kü | tüphane raflarında uyuklaması | Müukadder olan bu kitabları hü | ünle seyretmekten başka - bir şey yapmıyor. Okuvucuyu bu bedbin hale| sokan ve en değerii sanatkârı | bile lüzümsuz bir varlık merte | besine düşüren kimdir? Türk G)| kuyucusu ile sanatkâr arasında ki uçurumu açan kimdit? Ka« bahat: 'Türk edebiyat cümhüri | yetini teşkik eden bu iki varlık | lan hangisine aiddir? | Bu sorulara kesin bir cevab! vermek hayli güç olmakla be- rebar her halde kabahatin bü- | yüğünü okuyucuya değil, sanat kâra yüklemek lâzımdır. Zira orta yerde okuyucu ile sanat a rasındaki münasebeti sağlıyan hiç bir mutavassıt kuvvet yok tur. Tarihimizin oluşu, ruhümu | zan saflığını ve zindeliğini açık ça göstermektedir. Bütün hatâ; bu ruha kahp seçmekteki — isabetsizliğimizde, ve sanatkârlarımızın bir saşa- | ğilik duyğusu - ile kendilerini beğenmeyip başka milletlerin düşünce tarihlerinin son basa - mağına atlamak iştiyakında, un! lart taklid etmek kaygusunda dir. | Bügün Tütk okuyucusu, ken di sanat adammı yadırğıyor, ve ona hâklı olarak. bir yabancı | gözü ile bakıyor. Artık sanat - Kkârla okuyucu arasındaki —u- | çürüm kolaylıkla dolmıyacak de rinliktedir. Her halde bu uçu-! rümu doldurmak, sanatkârın ol duğu kadar Türkün ruhi bünye | siri aydm bir şuura kavuşturup ona dilini iade edecek olan ideâ list mütefekkirimizin işi olsa ge rektir. bahsedilen Eski itham ediliyo, küs neticesini ifşadan - ziyze (gadre tığratak (1)» maskesi “Atın da, sadece şahsi ve allevi olan bir Tüesele, memnleketşumul bir. dâva hâline sokülârak- hususi memfaat lerin temtnt gayesi gizlenmektedir. Biz başkanin - yetkisini makamı- Hti mevetdiyetini üygün — olarak kullânmadığı ve bu sebeple riyaset tteh Iskat edildiğini isbat ediyotuz! İşte şehir Meclist tarafından ha zirlanan ve relsi cevaba dâvet ederi ah takriri 1 — Rişaset makamının ihmalf yüzünden, iller bankasından Yyapı Tacak- 800.000 liralık istikraz yapıl mamıştır. İhmal vetekessül sebebi nin izahı , 2 — Maraş elektrik fabrikâsinyit düşük takatı sebibtile fazla abone kaydedilmemesi için hem belediye encümeninin ve hem de mühendis raporunun olmasına rağmen Bu ka rar ve raporu dinlemiyerek yeniden 30 abone kaydederek bu arada $ah sınıza alt — matbaaya elektrik te min ettiniz, sebebi. $ — Akrabanız Veysr Kadıofflur (6) beyfirlik elekttik vettinesi ka- rara alifimişken, bifahare (25) bey gire çıkarılmıştır izah. 4 — Encümen katarı ve mühen dis rapoylle, tatili faaliyet eden a bonelerin elektriklerinin — tasarruf. edilmesi icap ederken, akrabanız Veyzi K lu tatili faaliyet ettiği hülde kendi cer 3150 Jiraya zatn tassibinin izahı. anınt Paşaoflana, asını tarafimızdan 6 — Hâl yapılmak gayosile — bir hazineye, bir kısmı da akra ıza ait olan -- yukarıbedes € mence iİstimlâk karar yerildiği balde, —siz akrabalarınızı hüsüsundakf gayenizi - te ÇIn, belediye hukük müşavirli Tizdan İffan Duya ustaki dâvayı dürdür ek bu h elektriğini bir dizel alınması takviye r gaye temin edil. 9 YENİ SABAR Milletlerin lelimal ve iktısadi va- ziyetlerini ıslah eden rasyonalizas yon olduğu gibi bu vaziyetlere za- rar veren rasyonalizasyon da var- dir. Bunun iyi veya fenn — netice vermesi veyahud — rasyonaliasyo- nun iyiliklerini meşir ve tamim e- dip etmemek yollarını arayıp bulmak bizim elimizdedir. B mu- vaffakiyet ancak, rasyonalizasyo- nun menşe ve esasının ahlâk ve müneviyat olduğunu —hatırlamak ve bilmekle mümkündür.) Müös Hene için rasyönalizas- yön akli ve ruhf bir vaziyetin mu- hassalasıdır. Tefekkürden ve hâ- diseleri metedik bir şekilde tahlil ve tenkid his ve arzasundan do- ğar. Bu hüdiseler kendi menfaat- lerini temin ettikce ayni zamanda da cemiyete hizmet ettiğine vicda- nen kail olan her iş adamının baş: ladığı teşebbüsün hüstü muvaffa- iyetle neticelenmesini arzu etti hüdiselerden başka birşey - değil- dir. isviçre katoliklerinin ahiren neş rolunan içtimaf ve iktisadi prog- ramlarında rasyonalizasyon —hak- kındaki fikiyleri yukarıdaki tari- fin hemen hemlen aynidir. Rasyonalizasyon, bütün meslek daşların faaliyetlerile, iktısadi ha- yatta, metodik bir teşkilât, istih- salin muhtelif âmillerinden man- tıki surette âzami istifade, istihsa- din müdebbirane bir surette tesbit ve takriri, meslekdeki insanm hi- mayesi ve kiymetinin daha — âdil bir surette tenmihi esaslarımı ya- ratmalıdır. Rasyonalizasyonun bu tarifteki muhtelif şekilde, istihsali daha ziyade ahlâki bir vaziyete ir- câ, mesleklerdeki ihsan unsurun- da tesanüdü himaye, teşriki mesa- iyi teyid, mesleki kaymetlerin in- kişafını temin, haysiyet ve şahsi vakarlarınr takrir, spekülâsyonun gâyrimeşri gekillerinden — vikaye ve nihayet haklı ve âdil bir meslı ki nizam ve intizamı hükümran e- decektir. Hakikatte — rasyonalizasyon bir icad ve bir ibda' değildir. Belki birçok zamandanbeti mevcud bir iktısad prensipinin mevkii tati bika- vazolnmasıdır. Şimdiye ka- dar meveud olan prensip en az ve asgari bir masrafla mümkün ola: bilen'en iyi bir neticeyi istihsal et mekten ibaretti. Esasen teşebbüs- lerdeki muvaffakiyet sırrı da bu idi Ötedenberi, israf bertaraf edi- lerek, masrafı varidata tâbi — kıl- mak suretile iktısadi faaliyet ma- kül ve manlaki kanunlara inkıyad ettirmeğe çalışılmıştır. İşte bu ge- kildeki rasyonalizasyonun — evsafi yalnız şahsi olması idi, zira ancak şahst mülâhazalar neticesinde tat- bik mevküne' konulurdu. Rasyona- lizasyon ancak- muayyen hâdise- lerle mukayyed ve meşruttu. Ve ancak rasyonalizasyon bugün fen- mü taharrilerin müstenidiileyhi ol- Mmuştür, Bur itibarla bazı muhitler- de bu ibdam bugünün bir din, ve mezhebi olarak- telâkki edilmesi hakikati tahrif etmekten — başka birşey değildir. € — Hetkes kolayca anlıyabilir ki rasyonalizasyon sadece iktısa- di bir mesele gibi telâkki edilemez. Rasyonalizasyon iktısadi olmak- tan ziyade belki ietimai ve ahlâki bir meselesdir. İster sınai veya ti- cari faaliyet ister müşterek ha Z Dü ee eee masr lcap ederken, zamanınızda (3 Ura alınmıştır. Sebebinin izahı 8 — Mâili inhidam olması seb bile yıktımlan - değirmen sahiple n belediye aleyhine k Tar ardır. Değirmenlerin rabalarınıza ait olan hesabile n danıştay nezdinde icap ettiği şeki de belediye haklarını takip etme niz, bu sebeple belediyeyi 2000 Jiralık zarara soktunuz. sebebi izah. Bu-takrire dikkât edilirse — ba kanlık selâhiyetini iyiye Kullanı! madığa, hattâ tarafgirane mevzubahistir!. Rets gerşekten iyi niyetin hâmi olsaydı Meclisin bu takririne zam: istima nında cevap verir ve «çünkü. su: lere> veyeceği ik gibi ceyabı (!) 1 ayni gazete de yayınlardı. Mi kül ve etraflı düşünüldi de bu, hem âmmenin şüphesini ç mek ve hemdekendini kurtarma töhmett bakımından elze la hem €. H. P. nin oyuna hazırladı ve hem de halkım gerçek | dileğinin - tecellisini biraz daha ça buklaştırmış oldu.. 26/2/948 Yazanlar : Mustafa Kuşçuoğlu Mehmed Taşkesep İd_arî Bahisler e—llare de— Rasyonalizasyon —if — res bey, bunu Şapmamak Yazan: İdareci atın tertib ve nizamı mevzuu ba- his olsun. Bütün iktısadi hayatin siklet merkezi insandır, Ve maddi rvet değildir. Bu bir prensip bü- tün diğerlerinin fevkindedir ve di- gerlerine mürcecahtır. İstihsal hiçbir vakit imkân ve, kabil olacak mikdarda eşyanın de- lice bir surette teraküm ettirilme- si demek değildir. Belki insanın. maddi ve fikttibtiyaclarının tat- min edilmesi demektir. Şu halde- rasyonalizasyonun, meş'um neticelerddir endişesiz bir, diktatör gibi, Mmetodlarının - sıkı, merhametsiz, ve haşin bir şekil ve surette tatbikini icbar edeceği ka- bül edilemez. Yine kabul edilemez ki ratyona- lizasyon, ietimaiyat ve iktisadiya- tım rabıta ve in&leamlarına göste- rilmesi lâzım gelen ihtiyatkâr ha- reketleri ve yine tabii kanunlara istinad eden ahlâkiyat — icablarını ihmal etsin, İşte bunlardân dolayı rasyona-| lifasyon evvelâ — iktısadi, ictimal| ve mânevi netiteleri nazarı dikku- te almak Mecbüriyetindedir. Zira| Bü neticeler, mevzuü — bahis olan hizmet ve teşebbütle meşgul olan memurların heyeti umumiyesite| şahsan tesiri olduğu gibi muhitine ve hattâ onun sâyile geçinen aile- sine bir kelime ' ile bütün cemiyete tesiri vardır. Bu insani olan nok- tdi nazarlar, velev- rasyonalizds-) yeridan beklenilen maddi muhas- senatın bir kısmımı giderse ve ik tısadi neticeler üzerinde gâyri mü said tesirler bile yapmış olsa yine pek mühimdir. Zira netice itibari- le ifisan, eşyatın esiri değildir. Belki eşya üzerine tahakküm ede| cek ve kendi iltiyaclarını onunla tatmin edecek insandır. Yalnız bir zamandanberi bu ha- kikatir unutulduğuna- şahid- olum-, maktadır. İşte bugünkü kriz de bundan tevellüd etmiştir. Esasen bugünkü kriz iktısadi olmaktan zi yade ictimat bir Krizdir. Medeniye ti bir krizidir. Zira, insan yalnız! açlığın acısım duymuyor değil ay-. ni zamanda dâ ruhundaki ihtilâl feveranlarımın dalgalarından bizar| olmaktadir. Bihaenaleyh bugünkü — şuursuz istihsal sistemi, eşyadan — büyük stoklar töşkili, hiçbir ihtiyaca te- kabül etmiyen insafsızca yapılan avcılık vahim ve tehlikeli netice- let tevlid etmesi muhtemel bir su- iüstimal değil midir?.. Henüz istihsali ihtiyadla takyid ve tahdid etmek sisteminin tatbi- ki zamanı gelmedi mi?.. - Ruhsuz ve cansıb olan eşyadan evvel hil- katin müntehayı meratibi olan İn- sanin nazarı dikkate alınması za« manit geltedi mi?.. Servet yığınları yaratmaktan siyade insanların mevcud — olabil- meleri için lâzım gelen şartları yaratmaldır. İşte ancak Bü şart» lar ietimas, fikri sahada insanlara hakiki saadet ve sulhu temin öde- biliyor. İşte bunun içindir ki iyi anlaşıl- miş rasyonalizasyon istihsali ko- laylaştırmak fazlalaştırmak- tan ibaret değildir. Bölki ayni za- manda da bü istihsali ihtiyaca gö re tanzim etmektir. Rasyonâlizas- yonun gayesi idarede Ve — iktisadi istihsilde süyin — mânevi” kiymet ve küdretitit jlâ etmektir. Binaen- dleyh T yon — içtimal ktısadi telâkkisine, ve insan sâyis rasında rabıtâlar temin eden bir| tısadi faaliyet teşkilâtına rücuu shil etmelidir. İnsanın yalnız istihsal ve istih- k için yaratılmadığı esasına is- onaliz: ihad eden bir hayat felsefesine 'e bir ietimaf nizama müncer öl- ün, Bü ins yegâne — veyahut n estisli gayesi lüzumlu ve lüzunt- servet idhar etmek ve toplamak değildir. Bilâkis insan TiS ve mantikla muttasıf medeni- itabi bir mahlüktür. Bü itibarla ây, onun için hem bir vazife ve hem de bir şereftir, Mesleki faas iyeti kendi mevcudiyetini —i ame tmek için bir vasıta değil, ayni amanda da mâneviyat ve ahlâkı- 1 İnkişaf ve tokömmül ettirici bir organdır. Bunun — için — rasyonalozasyon, almız maddi ihtiyde “moselesini hal ve fasletmez. Belki en mühim n çetin meselelerden birini hal n r bir vasıtadır. Asr- mızin en ziyade jhtiyacı old _ı..' mühim mesele: Hayatin — yüksek| ve iyi yapıcı iman ve kanaatlerine rücu etmesindedir. Bu suretle Aml ak âmme sulhu ve inatmıi haki: Kİ saadeti ftemin edilmiş ol | Bu büyük ve yüksek — gayelere erişmek İcin rasyomalizasyon ken. dini ttüb eden mlihim vazife- Devamı 6 ncıda, atı Birl ve Kültürel bir Ortadoğu ve Avrupanın Gü- ney memleketlerini: dolaştık - dan sonra yurduma dönmüş bulunuyorum. Daha önce tes - bü ettiğim seyahat proğramı- na göre bu memleketlerin ile- ri gelen hükümet adamlarile ve halkın çeşidli tabakasına mehsüb kadın ve erkeklerle konuştüm. Bu zavallılarm hep gini, günden güne kötü ve va- him bir mahiyet kazanan dün ya dürümü karşısında derin bir ümidsizliğe düşmüş gör - düm. Büunlardan bazıları ba « mna şunları soruyorlardı: — Acaba menfaat ihtilâfla m, sön aylarda halkın korktu« ğü kadar gerçekten hâd bir şe kil almış mıdır? Devletler ara sındaki karşılıklı husumetle - rin silâhli bir çatışmaya mün - cer olması tehlikesi var mıdır? Doğrusu ben, bane, sual so- Tan kimseleri teselli etmeği bir vazife bilmiştim. Fakat iti - raf etmeliyim ki dış işlerine bağlı kaldığım uzun meslek İhayatımda) hâdiselerin kaza- macağı şekli daha önceden tahmin etmek hususunda - bu kadar müşkülâta uğramamış - tim . Bana öyle geliyor ki 1948 yılış dünya manzarasının ta- ayyün edeceği bir yıl olacak- tır. Ve milletler. arası müna- sebetler, sorı derece fenalaş - makta devam ettiği takdirde Bir felâketle (İkarşılaşmamız mukadderdir. Soğuk harb ,süü ratle kızışmakta ve muazzam bir musibet yolumuzu bekle - mektedir. Geçen aralık ayında, Dış - işleri Bakanları Könferansı a kamete uğradığı zaman, hüt memleketlerin hariciye vekil- leri, «Edmund Bürke» nin şu sözlerini her halde hatırlamış «Bügün Hayalimiz gücünü kaybetmiş, aklımız — yörgum düşmüştür. Tecrübe, son hük- münü vermiştir. amma lüzüm: suz inad henüz mağlüb edi- miş değildir. : Umumiyetleğ — Birleşmiş Milletler arasındaki konfe - Yanslar, — ruznameye alınmış gütdelik bazı görüş farkları Hüzünden âkamete uğramak- tadır. Fakat son konferans hiç de bu sebebden dolayı bir çıkmaza girmemiştir. O, haki- katte zaten asla başlamış sa yılmazdı. Zira ortada hiç bir itimad havası, hiç bir anlaş - ma imkânı meveud değildi. Muhtelif memleketlerin Dış işleri Bakanları konferansdan ayrılır ayrılmaz Sovyet hükü- meti ve onun doğu Avrupada- Ki peykleri; kominform saye - sinde ve elde bulundurdukları bütün vasıtalarla, gayretleri - ni şiddetlendirmeğe başladı - lar; batı demokrasilerine ve onların her türlü hayat şeki lerine, bütün kıymet hüküm - lerine saldırdılar. Çok müm - kündür ki -benim şahsi gö: güm de budur- bu propagan - danın failleri, kendi propagan dalarının açık husumetlere se- beb olmasını istemesinler. Fa- kat derin bir sefalet ve boğu cu bir istikbal endişesi içinde yuvarlanan bugünün Avrupa - gında, her türlü barış ümidini tehlike ve düşünmeden böy- le — bir. dil — kullanmağa Kkalkmak için gerçekten — es- siz bir nikbinliğe sahib olmak Tâzımdir. Şu var ki komünizm, boş lâ kırdılarla vaktıni kaybetmiş de ğildir. Ve komünist faali - Hiyeti Avrupanın geniş bir mün takasında, ihtilâlci bir safha ya geçmiş bulunmaktadır. İtal ya ve Fransaya karşı savru- İan tehdid; Yunanistanda ge- neral Markosun siyaset sahne- sinde götünmesi ve Ruhr hav zast iğin ileri süvülen *M plâ - ni» bunu, açıkça göstermekte dir. Ve bütün bu hâdiselör, Sovyetlerin *dünyada mevcüd bütün- ittihadı kırmak» hust- sundaki çok kesin arzularının en yeni belirtileri sayılmalı - dir. iyaset Alanındaki Anlâşmaz- ğın Düğüm Nokfası Yımanistan Şurasi mMuhakkak - ki hür dünyaya meydan okuyan Ko- münizm Yunanistanda en mü « “BizDemokrat Milletler şunu iyice bilelimki bugün İYunanistan, Komünizmi hür memleketlerin kar: aa diken anlaşmazlığın düğümenoktâsını: teşkil letmektedir. Sür'atle yapılması: gereken şey, bir| ğinin teşekkülüdür. Du soydan bi alnız siyasi değil fakat aymı zamanda iktisadil mahiyet İngilterenin eski dışb. FK Batı Birliğini Teşekkülü birliki arxedecektir, tecaviz ve en tehdid editi bir gelktil atmıştır. Meşhar Marko- sun- «Yeni bir hül kur- mak istediğini gördük. Onun Tamey komsşularmın fillt yar dirama güvenmeksizin bu Bu- Antktöty EDEN yetle hareket edebileceğini Hiç kümse bir ân bile olsun farze- demez. Şüphe yok ki bu te Büs; Yuğe Arnavud, gar ve Propagandacilar — tarafındân hararetle karşılanmıştır. İşte bu suretledir ki Matkos sözde $ruiyetini dün a kâbul ettirmeğe cesaret edebilmiş ve hareket üsleri va zifesini görebilecek bir kaç Kü Bul- -bilhassa Moskovali- gük Yanan şehrini efe geçir - Tek- için askı bir taarruza girişmişti. Hie kimse bu hâdiselerin; Yupanistanm iktisadi ve Thilif heyatmdaki ehemmiyetini im - kâr edemez. Bu fakir fakat kahraman memleket, b yüz- den hölâ bazı acı mahrami : - yetlere- katlanmak — zomnüda dmaştır. Birkaç hafta önce Yununistan- bulunduğum bir sırada: Korit- zadaki Yunan ordusumun kahra- manca müdafaası hakkında heye anlı hikâyeler dinlemiştim. Pa kat muhakkak olan şu ki bu çete Bavakı, insanca zayiat — bakımın lanı değilse bile halkın çektiği 1wz- Hrab bakımından Yunanistan | fin çok bahalıya mal olmuştur. Bu çete savaşında Yunan köy: üleri ev ve barklarını terketme Mecbur kalmişlardır. Ve bu: ol ai â günlük cle zanrtraktan &c ukan ordüsu Be yaza kadür, her türlü tecavüze karşı koyabi. bir. dürüma cektii t Yununistanın şimal hudu erçekti Rapammadhâğı — tak. rde bu tehdid mütemadiyen ta- ecektir. Eğer Rusya, O.NU, 2 tavsiyelerinin — tahakkukuna stiâk etseydi, bo çoktan yapıl- Tış olacaktı. Biz demokrat millet Şunu iyice bilelim ki - bugtin ucnistan, kemünizmi hür mem leketlerin k Ba diken anliş n düğür tmektedir, Bi asımı- teşki zat Yunanlıkır vi Bu husustaki endişelerini gize lemiyorlar HÜR MİLLETLERİN — BİRİCİK VAZIPESİ Böyle bir vaziyet — karşısındaş Avrupanın hür milletlerinin v yeter derecede açıktır stle yapılması « e-siki bir ba külüdür. Bu Yalnız siyasi d anda iktis: biyet arzede Bundan 20 yıl; nce, 1930 d birliğt fikrini bu devirde bu etmiş idi: yai-şiddetle des leyim. «Brland ü total hadının teşaks t Bir ittihad, gi fakat ayni za- i ve kültürel bir mar reken şe yakm bi z Briand upa ya atmıştı. Bön kri nasık mük bugün de onu teklemek azmin- n teklifi, ileriy gören dühiyane bir görüştü. Bu- Bün ise, o, kacmılmaz bir zarı ret halini almştır. Biz demokratlar, bizimle işkd yapmak — istiyen milletlerle Pa ittihadımı — gerçekleştir ek İçin acele etmeliyiz; Bunda, Sovyet Rusy Bir nökta yoktur, Bü teşol idece demol uygun h tarzimizı meakafaza: ötmekliBimi. ze yardım eden yegâr atüdir Kaldı ki, milletlerarası tisaret ve her soydan düşünce ve gayretil rin kaynaşmasını — sağlıyan he mdlaşma, hayırlı bi istil tılan yeni bir adımdır. RUS HÜKÜÜET ADAMLARI REALİST KİMSELERDİ Bügün Ru idari herşeyden önce realist kit dir. Orlara müsesir — olmanım Ve bizimle işbirliği pmalarımı te min etme iyi çaresi; m ud bir batı Avrupa bloku vücudü getirerek ya hak kazanmak tır. Atlantiğin her iki tarafini düşen batınm ve toprakları - üs. tünde- foyi T anlaşma yarata: bilmeğe muktedir olduğuntuzu- i; Devamı © inotde)