ANLATAN : Y Banra amcam bana döndü. Be- Pmi ürküten gayet vahim bir İyüzle: — Sonra da. dedi Sen beni İdinlersen, hemen gidip yat!. | İtiraz etmek istedim: | — Fakat niçin? Benim yapa- cak vazifelerim ... | EKatt bir hareketle Bözümü kesen amcam gayet sert bir ta- varla: | — Sama git birar uya diyo- İram! dedi. Bunu yahıız amcan lalarak değil, bir doktor olarak söylüyorum! Haydil! Ben öteki Tişleri ballederim!.. | Doğrusu ürkmüştüm. | Etrafıma, zavalh Nadire ha- nıma, betbaht Bahtasora Bon bir nazar attıktan sonra, ayakta &on derece &mirane bir vaziyet-| le durup gitmediğimi anlamak istiyen amcamın sanki iradesin- deki şiddetle ipnotize olmuşum Eibi oradan sallana saltana çe kıp doğru eve gittim ve yatağa düştüm, Uyuyorum mu, bayaldım ru, bilmiyorum. Fakat uyandığım zaman za- vallı Nadire hanımam, sön me- rasimi yapıldığım ve Bebek sırtlarındaki mezarlığa, betbaht kızının yanına gömülmüş oldu- ğunu öğrendim: 'Yani bir gün sonsa, tam 17 Baat Uuyuduktan sonra uyan - miştum. y Ww&mh Beri kara haberler | n,ı;zıaııuı_ ladire hnmuuomllıgı— rip evlâthğı Halileden ise hiç bir iz bulunamamıştı. Onun için polis merkezine uğrayıp - kızın, aranmasını rica ettim. Ayrıca, gazeteleri merak ve dikkatle takip eden okuyucula- rin pek güzel hatırlayacakları gibi, gazetelere de rica ederek (Gaip bir kız çocuğu arandığı na dair) sarih eşkâl ile hiç bir netice çıkmayan bir Hân ver- dim. Geç vakit eve döndüğüm xa- Taan, gayet kederli, huzursuz ve gânirli bir balde idim. Gene — kitaplarınım — âlemine dalmış olan amcamım — yanına çıktım ve kendisine Bahtasor bakkında Dang hastalığından şüphe edildiği haberini verdim. Argcam gözlüklerini gözlerin- SENELİK 6 AYLIK 3 AYLIK 1 AYLIK Öğle 5.87 12.16 Yetsı İkindi 9.16 Ezani 15.55 Vasati İmsak 1.34 9.10 Ezani 20.13 — 3.50 Vesati DİKKAT veni Bebahr a gönderilen yazılar WE avrak neşredilsin edilmesin indı olunmaz ve bunların kaybolma: 'dan dolayı hiç Bir mesuliyet kabel Jeditmez. ge Şüvcmme ——— ”i den alnına kaldırarak yüzüme gayet müstehzi bir gülüşle bak- tı ve Badece: — Dang hastalığı mı? Zannet- mem! dedi. — Vallahi bilmem, öyle söy- lüyorlar! Hayatı için bir tehli- ke olmasın dal, — Bilinmesi, — Peki, kuzum bacı bay! Bu gocuğun hastalığını mademki bi- Tiyosun? Benden niçin gizliyor- mm? Bunu anlamıyorum!. Amcam bana pek bayret ve- ren garip bir bakışla yanyan yü- züme baktıktan sonra, âdeta tehlikeli bir gülüşle gülümsedi: — Bunu öğrenip me yapacak- mn? Dedi. VB — Hiç! bilmek, emin olmak için! Merak ediyorum!. Amcamın bana ilk defa şüp- heli gözlerle baktığını ben ©o anda gördüm. Bir müddet yüzüme öylece baktıktan sonra: — Her gey öğrenilmez! dedi, Bunu öğrenmek bilhassa senin, için caiz değili — Caiz değil? Amıma yaptın. ha, Hacı bey amca! O-da neden?' Amcam, birdenbire kaşlarmı çatıp başımı tehditli bir sallayış- a Ballıyarak: — Neden mi? dedi. Bunu bil- men senin için tehlikelidir de no- dan! S Hüyle Üa Heetaik eei la geçmez! 'Amıı'ıııı kat'i bir tavırla Böyledikten sonra — gözlüğünü sihirbaz, yahut bir (Faust) gibi görünmek istiyerek, sırf bir lâ- tife yapmış olmak istiyordu. Belki de, beni heyecana düşür- memek için böyle mfiphem hare- ket etmeyi muvafık görüyor -| du. Fakat bana amcamın da (Be- nim tehlikede olduğumu) işaret | ye ihsas etmiş olması beni ce- reyan eden © eürarengiz vak'a- lardan sonra, yeniden saramağa kâfi geldi. Onun için, birdenbire, bütün vukuatı azacama — nakletmek, | baştan başa anlatmak ihtiyaci- le bir an mticadele ottim. Fakat, bundan vaz geçtim. Niçin ve hangi salkde vazgeç-| tiğimi de tam bir şuurla bilmi- yorum. Yalnız odanın içinde uzun bir #iküttan sonre, hacı beye şu ka- dar bir sual sormakla iktifa et- tim: — Hacı bey, dedim, damdan düşme gibi gelecek amma. Sen, ki Hindistanda, Arabistanda fa- lan çok bulunmuş ve haki bir cok tecrübeler görmü: Çirmişsin.. Sana bir şey sc miyim? Ve tekrar hayretle doğrularak yüzüme bakan hacı beye sunu sordum : — Radyo dalgalarının manya- tik cereyanlariyle insan rubunun | bir münasebeti olabilir mi? Yoksul ılk okul talebele- rine yardım Birlik yardım imhkhânını arttıracak ted- birler alacak İik okul yoksul çocuklarına yardım birliği, halen, mektepler- deki muhtaç — talebenin yüzde sekseninden farlasına yardım ebi mektedir. Bu yardımın temini maksadı İle geçen sene zarfında 72856 lira harcanmıştır. Ancak, bu para ile temin edilen netice kâfi görülmemekte, te- kilâtın genişletilerek mektep - lerdeki muhtaç talebenin yüzde yüzümne yardım imkânı aranmak- tadır. Mekteplerdeki fakir talebeye yardım işi, ilk defa olarak haf- tanın muayyon günlerinde gıda- sız talebeye yemek vermek retiyle 1929 da başlamıştı. merkezi yapımştı. Bundan . sonra 1981 de ilk mekteplerde himaye heyetleri teşkil edilmiştir. 1937 de bu hey- etler, Kızlay ve Çocuk Esirge- me kurumlarınm da iştirfiki (Ülk Okul Yoksul Çocuklarına| Yardım Birliği) kurulmuştur. Önümümleki ders yılmda bu| birliklerin daha fazla randıman verebitmesi meti olmuyan bazı eşgadır Maliye Veküileti, hazinenin mali olup tarihf bir kıymet ve mahiyet arzetmiyen bir takıma zinet eşyasının Taubalazasında | bir faide gürmiyerek bemların sa. tılmasına karar vermiştir. Defterdarlık bir heyet marife- tile tesbit edilen ve 44 takım 131 adetten ibaret olan bu eşya- yı satılması için Sandal Bedes- , Murassa çÇan- talar vesair murassa eşya var- dır. Bir kısmı altın hurda eçya, pırlanta ve elmaslı kadın zinet vardır. Ve muhafazaları için San dal Bedesteninde icap eden ter- tibat alınmıştır. du. Gözlüğünü tekrar alnına sür- dt Hayretle: — Ne gibi? Diye sordu. — Yani.. bir insan iradesini radyo dalgalarının manyatik te- siriyle uzak mesafelere sevkede- | bilir mi? Amcam, beyaz bıyıklarının u- cunu, mutadı. veçhile, 1sırarak hayretle yüzüme bakıyordu. Sonra — gözlerini kırpıştıra- rak — Bugünkü müspet ilimde kat't olarak kabul cdilmiş bir gey yok! dedi. Fakat,,. — Fakat? — Fakat, bir taraftan insan- lar üzerinde fezadaki yıldızla- rın manyatik tesirleri araştırılı- | yor!. Bazılarına göre Tuhumuz üzerinde fezadaki mıknatıs ce- reyanlarımın çok büyük tesirleri var!. Sonra!. Bir çok doktor - lar ve âlimler var ki gerek bey- nimizden ve gerek kalbimizden elektrik intişar ettiğini fotoğraf' larla tespit etmektedirler! Elek- trik olan yerde mıknatıs cereya- nı da var veya olabilir demek- tir! Yat Hacı bey birdenbire doğrul- u Üti vi | a İz| yardım teşebbüsünü, — Hilâlah- mer Cemiyeti İstanbul - vilâyet, DAK> __“_'t_:ğ_ Bir kad nü jiletle |Kendisinden Dün Beyoğlunda İsbiklâl Cad. | desinde “Esen” mahallebicisin. de bir yaralama vakası tar. Rahmi oğlu Halil Gülman admda bir Şoför; kendinden ayrılmak isteyen Muzaffer Al- tan adındaki metresinin jiletle yüzünü parça parça etmiştir. Yaptığımız tahkikata göre hadisenin evveliyatı ve esası şudur: Şişlide Süleyman Nazif S- kağında — Belma Apartımanın- da oturan Şoför Halil Gülman; bandan bir buçuk sene kadar Mukaddem Nüsret kızı Muzaf- fer Altan adında genç bir ka- dinla tanışmış ve cidden çok güzel olan Muzafferle beraber yaşamaya başlamışlardır. Fakat son günlerde metresi- min halinden ve onun başkaları ile de düşüp kalktığından şüp- helenen Halli; —Muzafferi ara sıra takibe başlamışlır. Onun güzelliğine güvendiğini ve bu yüzden bir gün kendisini ter- deceğini düşünen sevdalı şö- olmuş- Böylesi dünyanın hangi tara- fında görülmüş — bilmiyorum. Fakat ben asliye ceza mahke- mesinde böyle bir hüdiseye şa- bit oldum. Çok genç, " güzelce bir kadın. Henüz on dokuz ya- fında ya var, ya yok.. Davacı yerinde ayakta durmuş, dava- Bını ve şikâyetini anlatıyor. Yanında 28, 29 yaşında bir genç erkek oturuyor. Onun sa- Bında da hentiz 85 yaşında bi- le görünmiyen; cicili bicili gi- yinmiş; —sürmüş, — sürüştür- müş; allıkl, pudrah, sürmeli bir taze kadın var, İkide birde manikürlü parmakları ile, ri- melleri çok bol gelmiş olan kir- Piklerini düzeltmiye — çalışıyor ve baygın baygın etrafına ba- kınıyor. Gözleri davacı genç kadına takılınca; cimbizle çekile çeki- le kibrit çöpü kadar kalan kaş- ları; iki fileks gibi sivrilip kö- gelenerek - çatılıyorlar. Belli ki hâlâ hiddeti ve kini geçmemiş. Delikanlı ise başı önünde, hiç bir tarafa bakmadan şerh- edilen davayı dinliyor. Dava- cı da anlatıyor — Efendim bir henüz evlen- dik, İki ay ya oldu, ya olmadı Fakat daha evlendiğimizin haf- tasında bizim evde kızılca kıya- met koptu. Ammaâ Mep'annemin yüzünden. Güya ben onu ko- camdan — kıskanıyormuşum ? — Buraları geç hanım! A- gıl vak'ayı anlat.. Asıl vak'a buradan başlı- yor elendim. Müsgade ediniz de anlatay Yok hanım! Seni dinleye - cek değiliz ya akgama kadar, Esas meseleye geç. Seni ne va- kit dövdüler.. — Evvelki gece, — Ha.,. Anlat bakalım nasıl oldu? — O akşam Rasim (kocası- nn ismi olacak!) eve gelirken biraz tatlı getirmişti. —Annem ım ayrılan metresinin| güzelliğine tahammül edememiş FÖR | enım y "*d— doğradı förün gün gün kıskançlığı art- makta iken dün aksi bir tesadüf| olmuş ve güzel metresini İstiklâ caddesindeki — “FEsen” mahalle-| bicisinde oturarken yakalamış-| tır. Bir rivayete göre de Muzaf- fer masasında yalnız değilmiş? Bu hal karşısında kıskançlığı!| ve hiddeti beynine vuran bu sevdalı genç cebinde — taşıdığı! bir jilet paçağımı çekerek: — BSen bu güzelliğine güve- miyorsun değil mi? Al öyle ise. Demiş ve genç kadımın yüzüne doğru savura savura bir çetele tahtası gibi wzan ve derin çiz- giler çekmiştir. Bu arada jilet kendi elini de parça parça et- miş ve kadının feryadıma mu- hallebicinin istimdadına yeti- şenlerle polis elleri kan içindei kalan suçluyu — yakalamışlar; yüzünden kanlar fışkıran genç kadını da Beyoğlu hastahanesi- ne kaldırmışlardır. Tahkikata devam — olmumak- Üvey ana.. İki aylık damadile bir olup kızını döğmüş ! tadır. evde yoktu. Doğru odamıza çı kardı ben de aldım, kaldırdım. Sonra unutmuşum. — Yemeğe inerken hiç aklıma gelmedi. 'Tam sofradan kalkarken gene Rasim hatırlattı, O zaman vay efendim vah.. Sen misin tatlıyı indirmiyen? Annem bir ağız açmaz mı? Ne kahpeliğim kal- dı. Ne çingeneliğim.. Tabit ben de susacak Gdeğilim ya... — İstersem indiririm, ister- gem indirmem, Kocamın malı değil mi?, Nasil istersem öyle yaparım.. Meğbur muyum sana yedirmeye? dedim. Annem de köpürdü: — Sayemde koca buldun, sa- yemde oturuyorsun. Ben - ol- Mmasam o seninle zor oturur. Bereket ki ben idare ediyorum. Dedi. Bu sözlere büsbütün kızdım. Rasime de: — Ya.. Öyle mi? Diye haykırdım. İşte o sıra- da ikisi de Üüstüme yürüyüp be - ni dövdüler. — Peki bir anne kızını na Bıl döyer, böyle bir sebeple? — Efendim henim öz annem değil ki., Ben üç yaşımda iken ş. Babam bir daha nim üvey annemdir. On altı se- mam!n rın sınıfla- | belediye nezdinde bir hmbbüatc; mamcılar zam istiyorlar ——— Ha |Yeni ücretler ha- rına göre tesbit olunacak İstanbul hamamcıları, bugün- kü şartlar içinde belediyece ko- nulmuş olan hamam Ücretleri - nin idare etmediğini ileri sürerek bulunmağa ve zam istemeğe ka- rar vermişlerdir. İstanbul hamamları, esaslı üç sınıfa ayrılmaktadır. Bu sımıf-| lar hamamları birbirine kıyasen | ücretlerini tayin ile teşekkül et- miştir. Şehirde birinci samıf ha-| mam ekseriya azdır. | Bunlarda banyo ve duş terti-| batı vardır. Şebirdeki hamam-| larm ekserisi ikinci sımıftır. Hamamcar, ekserisinin ma-| den kömürü, bazılarının da o- dun kullandığını, mahrukat — fi- yatı arttığı takdirde hamamda | yıkanma — ücretlerinin de bir| nispet dahilinde arttırılması V- zam geldiğini söylemektedirler. Veremle mücadele Veremle Mücadele Cemiyeti, yeni bir mücadele programı ha- zarlamıştır. Bu programa naza- ran, Cemiyete mensup doktorlar | mekteplerde ve halk arasında| halka ve çocuklara veremle mü- | Cadele mevimu etrafında konfe- | Kanslar vereceklerdir. Progra -| zam tatbikine yakında başlâna- caktır. Gözlük. satışına dair kanunun tatbikine - - | başlandı | Görlüik tiçapetine dair bazi hü- kümleri ihtiva eden yeni kamin, tatbik mevkiine » girmiştir. -Bu kanuna göre her gözlükçü, Sıhhi ye Vekâletine birer beyanname vererek sattığı gözlüklerin ev- safını, hususiyetlerini bildire - cektir. Üç ay zarfında beyanna- me vermeyenler, ticaretten men edilecektir. Matbuat Teknisi- yenleri toplantısı Dün Eminönü Halkevinde mat | bunt teknisyenleri senelik kon- grelerini aktetmişler ve kendile- rini alâkadar eden meseleler hak | kında görüşmüşlerdir. Türk Nöro - Psihi- | atri Cemiyetinin içtimal 'Türk Nöro - Psihiyatri — ce- miyeti mutat k — içtimamı | Bakırköy akliye ve asabiye has- tahanesinde — Prof.: Fahrettin Kerim Gökay'ın Başkanlığı al-| tında yapmıştır. | Akliye Doçenti Dr. İhsan Şükrü Aksel: Tecrit etmiş ol-| duğu yeni bir M&ningoenc&pha-| lite virüsi hakkında — tebligatta bulunmuş, hayvanlar üzerinde yaptığı tecrübelere ait — prepa-| rasyonlar göstermiştir. Dr. Kenan Tükel, Prof. Fah- rettin Kerim Gökay ile takip ve| tedavi ettikleri bir (TV) zevç felci ve tatonigue Âraz göste-| dir onu anne bildim, öyle se- verdim. Fakat kavga - saba hi nihayet kendi söyledi. M ğer beni onun için dövmüş, o- nun için kocamla bir olmuş!. — Şahitlerin var mı? Dayak yediğine. — Var efendim.. Hizmetçil kızla babam gördüler. Fakat babam çok ihtiyar ve inmeli- dir. Mahkemeye gelemez ki, — Pekülâ.. pekâlâ biz icabı- na bakarız. Diyen reis icabım — düşündü ve müddeiumum? muavininin i am eden talebi ile de şa- hitlerin celbi için muhakemeyi başka bir güne bıraktı. | ven diğer bir vak'a takdim et- miştir. ratör Hami Dilek. hastalarımın - yuttukları, kaşık, gibi - sicimlerin mide ve barsaklarından çıkarıl- usüllerini izah 2nteresan vak'alar göster Akıl| ça onların maları etmiş- tir mişt Dr. Faruk Bayülken: myasthönie vak'ası takdim et miştir. Doçent Thsan Şükrü Aksel, Rahmi Duman, Prof. Fahrettin Kerim Gökay, Fahri Celâl Gök- talga, Dr. Rüştü Recep Duyar, Dr. Rasim Hatipoğlu söz ala- rak mevzular etrafında kendi | fikir ve müşahedelerini bildir- mişlerdir. Bir Peledlye lu.ope- ratifinden şikâyet Imzam mahfnz bir akuyu- yucumuz yazıyor: Malümunuzca İstanbul Be- lediyesinin bir kooperatifi vardır burada satış peşin ve karne iledir. Bir de elimizde beş İHralık bir karne ile dükkâna girdik öteberi aldıktan sonra dört kilo şeker almak istedim. Me- raurlardan bir zat “efendi beş Hralık karme ile dört kilo şeker alamazsınız ancak iki buçuk kflo şeker alabilirsiniz bu hususta ortada bizce oy- nanmaş bir rol yok bize mü- dürün emri eğer sözünüzde israr ederseniz müdürden kâ- ıt ahırsmız ve öyle veririz” dedi. 4 Ve benim evimin aylık şe- ker ihtiyacı farzımahal dört kilb kooperatif bu karneleri bizebedava dağıtmıyor siz na- sıl bir bakkal dükkânına girdiğiniz zaman bana beş ve- ya on kilo şeker veriniz de- diğimiz an bakkal bilâ tered- düt tartıp veriyor ben de ko- operatife o zıfatla girdim. Müşkülâtla karşılaştım belki biraz daha ileri gitseydim hiç alamadan dönecektim. Yoksa satış karne ile de ondan mı? Niçin fazla şeker vermedikle- rini sordum “efendim - şeker bize bir kâr temin etmiyor o- nun İçin azar azar tevzi et mek mecburiyetindeyiz*- A- caba kooperatif - daha başka kâr yolları arayıp şeker tevzi- atını düzeltse olmaz mı?” Moda Deniz Klübü Heyeti umumiye toplantısı müna- -kaşalı oldu ve idare. heyeti değişti Dün Moda deniz kulübü Mo - dadaki kulüp binasında senelik koöngresini aktetmiştir. Kongre çok münakasalı olmuş ve müna- kaşdlar neticesinde eski idare heyeti değişerek yeni bir heyet intihap olunmuştur. Bu heyete Necmeddin Sadak, Celâi Sofu, Fidayet Puaâ, Maşuk Kalkan, Nurullah Tıraz, Tevfik. Taylan, ve kulübün İngiliz azaları Mas- wild, ve Vitholt intihap olunmuş lardır. ha /'Kasığından bıçak- Ja yaralamış Sandalya tamirciliği yapan iki kıpti dün Fatihte bir iş me- selesinden kavgaya — tutuşmuş- lardır. Bunlardan Ramazan oğ- lu Sadullah üzerinde taşıdığı bıçağını çekerek Adem oğlu Ap- tullahı çok tehlikeli surette ka- sığından yaralamıştır. Yaralı Cerrahpaşa “hastaha- nesine kaldırılmış ve suçlu Sa- dullah yakalanmıştır. Tahkika- ta devam olunmaktadır. Parmaklarını kopardı Çubukluda gaz deposu önün- de demirli bulunan Salkım va- purunda —Ahçılık yapan Selim Atabaş; geminin vincine sağ & lini sıkıştırmış ve - parmakları kopmuştur. Baygın bir hale Haydarpasa Ni ye kaydırılmıştır. 23 Nısan Çocuk Bayramı Bayramda — Yavrularınızın Bayramlıklarını — hazırlarken Milletin yardrm - ve şefkatile yaşayan Çosukları da sevin- dirmek için Çocuk Esirgeme Kurumunu — yardımlarınızla kuvvetlendiriniz. Anne kanile yarattığı Çocu- Çunu, sütlle beslemeli, yüre- gelen Aşçı hastano- Ho sevip bakınab! Çocuk Esirgems Kurumu Genel Merkezi