21 Aralık 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 6

21 Aralık 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bayfa 6 —-YENİ? İSTANBUL FATİH SULTAN MEHMET VE V Halil Paşa, Fatih'in babası İkinci Sultan Murad'ın değerli vezirlerindendi. Sultan — Murad Avrupalılarla sulhu imzalayıp da yurdun sükünundan emin olun. ca, saltanat işlerinden çekilmeyi düşünmüştü. Osmanlı İmpara. torluğu / tarihinde başka emsali olmayan bir harekette — bulun. müş, taç ve tahtını on iki ya- gındaki oğlu Sultan — Mehmede Birakarak Manisaya çeklimişti. Padişahın bu hareketinden şaşı. ran ve âkıbetinden korkanlardan biri ve belki de birincisi " Vezir Halil Paşa olmuştu. O, âdeta ço- cuk denecek bir yaşta bulunan ve ele avuca sığmayan genç pa- dişahın — kaprislerinden korku- .yordu. Diğer vezir. arkadaşları Nle de, müşavere etmiş, bu. işe bir çare aramak yollarını araş. tırmaya başlamıştı. Avrupalılar Türklerle yaptık. Ja sulhün, daha mürekkebi ku- rumadan sözlerini tutmamışlar 've büyük bir ordu lle hücuma geçmişlerdi. Bu hal, Halil Paşa- yı büyük bir dehşete atmıştı. Düşmanları müuahedelerini boz- mağa teşvik eden Osmanlıların ezeli düşmanı olan Karamanoğ- u idi: “Osmanlı padişahi delir. âi. Derviş abası giyerek dağla- a düştü. Tac.fi taht bugün . bir çocuk elindedir. Firsat bu. fir- Sattır. Elele verirsek zafer b zimdir..” - farzında mektuplar. Ja Avrupalıları Osmanlılara kar- # savaşa kışkırtmıştı. Tehlike Büyüktü. — Memleket dehşet içinde idi. Padişaha giz. H haberler gönderdiler, yalvar. dılar, vazife başına gelmesini ri. ca ettiler. Düşmanın çokluğun. dan bahsettiler. O, dinlemek is. temiyordu:. “Beyiniz başınızda. dır. Varın uğraşın.” — diyordu. Kavuştuğu huzürdan — ayrılmak niyetinde değildi. Genç padişaha telkinde bulundular: — “Babanız tac-ü tahtı size bırakmıştır. On. 'a gözü yoktur fakat, siz, onun gönlünü ve duasını almak ister. seniz kendisine bunu bir kerre teklif ediniz. Hoş görür, sizden yazı olur.” dediler. Genç padi- gah, babasına bir mektup yolla. di “Eğer padişah mizseniz hü. kümetinizin başına geliniz. Yok eğer ben isem, emrediyorum, as- kerin kumandasını alınız." de- di. İkinci Murad, oğlunun B ka- ti ifadesinden — hoşlandı. Geldi, Bavaştı, kazandı, yine tac.fi tah. ti oğluna biraktı ve çekilk. Vezir Halil Paşa bu çekilişten hoşlanmamıştı. Asker Isyan et- ti. (Buçuk Tepe) hâdisesi oldu. Edirne yandı, yıkıldı. Sultan Mu- rad'a tekrar haberler gitti. © hiç aldırmadı. Bir gün, bir mec- lis esnasında, bir halk şatri pa- dişaha sazla gu beyti söyledi: “A kişi işün altunldi. gümüş itdün Oniki yaşar danayı gömüş itdün.” İkinci Murad, şafrin bu safdı. lâne târiz ve telmihine candan güldü. Oğlunun henüz hükümet idare edecek olgunluğa gelme- miş olduğunu anladı. Maksadı onu kendi hayatta İken bu işe alıştırmak, istediği gibi yetişti. ğini görmek idi: “Halil yapaca- #a bilir, işi ona birakalım.” de- di. Sultan Murad Edirne'ye gel. G Bir av tertip edildi. Sultan Mehmet Edirne'den çıktı. Sultan Murad Edirneye, oğlu Manisnya Gördü. İşte Sultan Mehmedi Pa. tih yapan bu saltanattan ayrı. lıştı. Bu mülddetçe çalıştı. — öğ- rendi, Üçüncü saltanatında da tatbika koyuldu. 855 te Fatih tahta çıkınca Ha. M Paşa, — korkusündan, yanına sokulamamıştı. Padişah onu a. Tattı, vazifesi başına getirtti. Bir Bece, geç vakit saraya çağırt- Taşti. Halil Paşa korkusundan, elinde, içi mücevherat dolu bir altın tepsi fle yanına girdi. Pa- dişah: “— Lala © nedir?..” de yince Halli Paşa: “— Padişahım bu santte, anadetlü huzura — eli boş girilmez.” demişti. — Fatih, mânalı bir sürette gülümsedi. “— Lala, benim, senin malında, mülkünde gözüm yok onu al, gu yatağımın haline bak, gözüme YKü girmiyor. Ben senden, İs. tanbul'un fethi için yardım İs. tiyorum,” dedi, Halil Paşa, İstanbul'un fethe- Aiemiyeceğine kani Idi. Bu ka- naati nereden geliyordu?... Bazı ecnebi tarihler, onun Bizans im- paratorlarından ağır rüşvetler aldığını söylüyorlar. Buna — Fa. tihin de inanmış olduğu rivayet edilir. Bizanslılar, kendisine Içi altın ve mücevher dolu - büyük balıklar hediye ederlermiş... Halil Paşa belki kanantinde gamimi 1d. Belki de, o Fatihi hâlA, o ele avuca sığmayan ya- ramaz çocuk telâkki ediyordu. Fatih, kendisine Bizans fethin. den bahsettikçe, 6 da, Bizans fethinin imkânsız olduğunu, ha- lifeler zamahında gelen — İslâm ordularının Bizans önünde he Zimete uğradıklarını, ecdada 1 zamının müteaddit teşebbüsleri. nin boşa çıktığını, uzun uzadıya anlatıyor ve boşuna insan kanı döküleceğini Neri sürerek — pa- dişahi bu fikrinden caydırmağa çalışıyordu. Bir defa yine aynı Sözleri söyleyince, Fatih #inir. denmig: “— Sen hiç tarih bilmez EZİR HALİL PAŞA Yazan: Prof. 1. H. Ertaylan Gi Padişah pek münah bir eda e: “—Zavallı hayvan, Halile beş on Altın verebileydin. “seni esaretten kurtarırdı.”. — demiştl Bu aü Paşayı ruhüna kadar titretmişti. Gizli bir inan- cın? bu çok Aşikâr bir tehdidi dal. Halll Paşa, kanaatini değiştir. memişti. Ona rağmen harp ol du, Fatihin dehâsı harikalar ya- rattı. Bizans alındı. t sonra, Fatih Bizans Harpt başveziri ile görüşürken: yersiz inadıniz ne kadar cana kiydi. Tekliflerimi kabul etsey- diniz böyle olmazdı.” diye târiz edince, başvezir: “— Bunu, da- yanınız Padişah — muhasaradan yazgeçecektir, diye Mmektuplar yazan Halii Paşaya söyleyiniz.” dediği de rivayetler arasındadır. İşte, bir hakikat telâkki olunan bu çeşitli rivayetlerdir. ki, Halil — Paşanın başını yemiştir. Katline sebep o- Jarak k ve ikinci saltanatı za- manında, Padişahi aldatmış ol ması gösterilir. Eğer öyle olsay. di Fatih, üçüncü defa padişah olur olmaz onu tekrar vezir yap- maz, boynunu — vürdürtüverirdi. Halbuki, onu tekrar vazife ba- gına getirtmiş, bir çok tecrübe- ler neticesinde menfi ruhlu ha- reketlerinden emin olduktan son radır. ki, başkalarına da ibret olmak üzere fedaya mecbur ol- muştur. Tmparatora “D. Grupu kurucularından Zühtü madaiyonu alacak, ya ben Bizans'ı alacajğım. Bu devlet Bizanssız. yürümez. demişti. Fatih, Halli Paşadan — şüphe- leniyordu. Ona her zaman: Mühürdaroğlunun “Fatih, misin?.. Dedeni de, babam da, Bizansı çoktan 'almış olacaklar: dı. Bazı âni hâdiseler bu işi ge- ciktirdi. Zaten, elimizde olma- 'yan toprak duvarlarından başka nesi kalmıştır. - İmparatorlarını | — *— Halil, kendini Bizanslıların biz indirip biz bindiriyoruz. Hük- | altınlarından koru.” diyordu. Bir mümüz tamamiyle caridir, anla- | gün Edirneye giderlerken zincir. din mi Lala?.. Ya Bizans beni |le bağlı bir tilkiye rastlamışlar Bursadaki Yoşil Camlin bir görünüşü Bursa Mektubu Uludağın Bursa hudutları içine alınmasına karar verildi Teleferiğin inşası tasavvuru önce bir tarafa hırakılmışken şimdi yine gerçekleşmesi ümitleri belirdi İsmet BOZDAĞ Yazan : ÜNYA Kayak Birincisi Eri- 'ka'nın Uludağda bana âdeta ifga ettiği sözleri bir türlü u- nutamıyorum. mintakası ve zirve de şehir hu- dudu içine giriyor. Bu civardaki bllyük çam ve seneber ormanla: rını da İçine alarak zirveye ka- dar dayanan - gehir hududu, bu üretle şimdiye — kadar meveut birçok engelleri bertaraf edecek- naklinde de geniş rol oynıyacak- tır. Şimdi diyebilirim ki, Burs hların gözü Uludağa çevrilmiş- tir. Tarih hazinesinin, sıcak su kaynaklarının ve nihayet güzel bir plâjın yanıbaşındaki bu dağ, — Bizim dağlarımızda mede niyet var. Fakat sizin daklar- da çok cömert tablat. Viyanada, dağları Adeta yontup tıraş ede- yek pist açarlar. Halbuki Ulu- alpinizm'e, kayak sporlarına son derece elverişli olduğu için geh rin istikbaline büyük Ümlitler ka- Malüm bir orman kanunu var. Tz Ha aa yazallmmş Bi-İ Ve bu kanun gerekince orman | tıyor. bidir.. içinde inşaat yapmak ve iskân | — yer yılbağı, Bursa, memleke sahaları hazırlamak şiddetle Yâ- İtin dört bir ucundan yılbaşı ge- Evet, kar, yolları kapadı mı, İsaktır. Uludağ gibi turistik mâ- y cesini geçirmek için gelen sey yahlarla dolar. Bunların büyük hir kısmı,, o gece için Dağ Ote- 'nası olmayan yerlerde çok hayır: h olan bu tedbir, Uludağda inki: Karabelene kadar — irgalana ir- galana katır. sırtında çıkmak mala vereceksiniz, Kayaklarını- |munda idi. Şimdi Uludağ şehir 'r*)';*'ll"":l" ederler. r""î"'“_;f lur. Ve muhakkak ki, sevgi ve saygı esaslarından başka hiçbir fırmanacaksınız. Başka memle- | Sultan Selim Senaberliği, Otci ketlerde bu seyahat, füniküler- | Sahası, Fatin Tepe, Kirazlı Yay- lerle yapılır. Otobüsten İnersi- İla gibi mıntakalarda dağ evle- niz, fünikülere binersiniz, birkaç | ri kurulması imkânı hasıl ol! dakika sonra bir. dağ otelinin İcak ve ormanların muahafaza- iİnsanı şaşırtan konforu, — dört İm da Belediyeye geçecektir. bir yanınızı kuşatmıştır. içtimaf kaldenin hüküm sürme- diği bu otel, iyi bir gece geçir. mek istiyenlerin — can attıkları bir yerdir. Simokinli insanlarla, dağ cibisesi giymiş insanlar, bu. rada birbirlerini - yadırgamadan anlarlar. Bu itibarla her yıl T Tudağa büyük bir akın olur. Bu İ da geniş bir akın olacağı an- laşıldığından, otelin ilâve inşa- atının tamamlanmasına ve yeni sene için açılmasına çalışılıyor. Belediye bir taraftan bu gü 'zel teşebbüse el koyarak di 'yada ormanı olan sayılı şehirler den biri olmaya, hazırlanırken, diğer taraftan Vilâyet de Uluda- a teleferik'le teçhiz edilmesine hususl bir gayret sarfediyor. Uludafın bir. döviz ve gelir kaynafı olduğu. keşfedileli, vu- nun gurasında birkaç seneliktir. 20 sene evvel bir. Alman, Ulu- dağa çıkarak onu âdeta keşfet ti ve Bürsaliları uykularından uyandırdı. Ondan sonra da&ci- | — Bir ara teleferik işi suya düş- | — Fakat otelin Hâve kurmi tle lk külüpleri — kuruldu, ötel ve | müştü. Marshali Plânından ya- İde ihtiyacın karşılanacağı zan: diğer tesisler teşekkl etti, vel- |pılacak yardım, başka sahalara | nedilemediğinden, Kirazlı Yay hasıl Uludağda bir kış hayatı İçevrüldiği için, teşebbüs akame- |ladaki Kayakevi ile, Sanatoryu: başladı. O tarihe kadar Uludağ, | te uğrar gibi olmus, fakat sonra | mun Dinlenmeevi de hazırlıklara koyunların yaylası ve pek kü-İbu mevzu alâkalıların - büyük İbaşladı. Şimdiden kalın bir kar çük bir münevver — topluluğun | yağretler — serfetmeleriyle yenir bakasının örttüğü Ve kayaklı yazın sıcaklardan kurtulmak ( İen canlandırılmıştır. Bugün & |genç insanların kelebekler gihi gin can attıkları bir sayfiye (C bir girketin " müteşebbisleri | bir boydan bir boya uçuştukları yeri İdi. Şimdi Bursanın göz- HSi e bu saha, aanlariyle dolacak... Burada, söy dendiğine göre, İstanbul Dağcı: Dk Kulübü de geniş bir kafile ile Uludağa gelmeğe - hazırlanı: Anlaşılıyor ki, 1951 yi- belirmiş ve 650.000 Jiraya tek: dünyanın en neşeli in- bül eden 65.000 lira hazırlanmış- fır. Yüzde on iştirak hissesi 100 bin Hrayı bulduğu gün, bu para izletme sermayesi olarak kona- cak ve Marshali — Plâmi yöliyle bebeği haline gelmiştir. Beledi. 'ye ve Vilâyet, Uludağın büyük ehemmiyetini " kavramakta ge- Cikmemiş ve şehir — hudutlarını zirveye kadar uzatan bir proje yormuş. hazırlanmıştır. İçişleri Bakanlı-| teleferik malzemesi - getirilecek- | ha Unudağ, giyim kuşama faz. tEöiE Ş tekik Hüüerele Cü ( tir. İa kıymet veren bayanlarımızın görülen yeni şehir hudutları Be- Teleferik, —dağın — İstikbalini | yeni modellerle görünecekleri ve lediye Meclisi tarafından karar altına ahındıktan sonra turistik Bursanın ehemmiyeti bir kat da- ha artacaktır. parlatacak büyük bir teşebbü- | bu suretle muhtelif bakımlardan für. Çünkü bu hava hattı, yal- |alâka verici bir yer olacak. niz yolcu taşımakla kalmıyacak, | / Gelecek mektubümda — Bürsa Aynı zamanda kereste, parke | Sergisi hazırlıklarından bahse tası ve arman — mahsüllerinin | deceğim, 'Yeni hudütnameye göre, otel Körrürümei Nadir Köyü Okulu Yazan : Hasan Ali Türker 1848 yılında. vazife ile Sivri- hisarın. Yaverviran köyünde bu: Tunüyordum. Sabahin erken ga: atlerinde uyandığım zaman, ©- kul çocuklarının garkı — sekleri kulağıma geldi Hemen giyinip okula gittim Saat henliz sabahın yecisi idi: İki genç öğretmen öğrencilere güzel garkılar öğretiyordu. Baz öğretmen: — Bunların — Çifteler Köy Enstitüsü son sınıf öğren. cilerinden olduklarını, senenin zon günlerini burada stajla ge- girdiklerini, sabahları erken kal- karak çocuklarla çok meggul ©- larak onlara kendilerini sevdir- diklerini ve ders saatlerinde da- hi pek hevesli çalıştıklarını if- tiharla söyledi. Hakikaten genç ve stajiyer öz- retmen — namzetleriyle görüstü- Rüm zaman, çok ümit verici Kanaatlere sahip oldum. Geldiklerinde okulun harap bir odasını tamir etmişler. Yani cam, çerçeve, smva, badana işle- rini kendileri " yaparak | orayı tertemiz, oturulur bir hale koy: muşlar. Tahtalardan yaptıkları ranzalarla kendilerine karyola tertibi Yataklar hazırlamışlar. Velhasl 3-5 gün icinde bir ay kalacakları bu odacığı oturulur Bir şekle sokuvermişler. Yarın öğretmen olup da yer- legecekleri yerlerde gerek otura- cakları evlerini Ve gerekse okul: larını tertemiz — yapacaklarına 've çocuklarını cok İyi yetiştire- Seklerine inandım. Aradan yıl- lar geçti. Ne bu öğretmen nday- Jarının isimleri hatırımda ve ne de oldukları köyleri biliyorum. Aynı sistemde çalışıp çalışama- da müşahede edeme- dim. Eğer sonradan ceşitli ba- yat güçlükleri karşımında bıkı: verdilerse, “ben kanaatlerimde aldanmış. olacağım. diklarını Bu kanaatlerimde — aldanma> miş olduğumu geçen sonbahar Nadir Köyü okulunu ve öğret- meni Ahmet Okuyanı gördükten sonra anladım. — Okul — işliksiz Plânlara göre yapılmış, — fakat güzel, yeni ve bakımlı. Camı, Çerçevesi, mraları, - karatahtam Ve çeşitli öğretim âletleriyle gü- zel bir durumda, Öğretmen —Ahmet — Okuyan, okulun sadece binasına bazmak- İa kalmamış, etrafını 6 kadar süslemiş ki, görmeke değer. Ve bu süz, bir göslerişlen ibaret değil. Çifteler Köy — Enstitüsünün 1045 yılı mezunlarından olan bu arkadaş, beş senedir çeşitli mey- 'va ağaçlarından başka doma- ftes, büber, patlıcan, patates, fa- gülye ve hattâ yerfistiği ekerek bol mahsül yetiştirmiş. Su. toprak ve gübrenin verebileceki azami mahsülle — okulun 8-10 dönümlük bahçesini hem> süsle- Miş ve hem de beslemiz. Öğrencilerini de bu — ayarda yetiştiren Ahmet Okuyan, diğer Arkadaşiyle de anlaşarak geceli gündüzlü — çalışmı Bu iki Benç öğretmenin, köylü ile de Çok iyi kaynaşarak onların sev Fi ve saygısını haklı olarak ka- Zandığını yerinde Rörmekle If tihar ettim. Bu suretle bir kere daha müşahede ettim ki, köylü: Müzle anlaşıp kaynaşmak güç değildir. Ben şahsan — yüzlerce köyde vazife " görürken esaslı hiçbir. müskülâta rastlamadım. Fakat hiçbir zaman da onlarla dikine münakaşa açmadım. Zira en makul zamanlarda bile ze- minsiz ve zamansız. münakaşa- lar, aadece köylü ile değii, her kesle aksi sonuç verir. Halbuki bu köyün öğretmeni, — tedricen köylülerle — uyuşmanın — sırrımı Kenç yaşında / kavrayabilmiştir. Köy okullarımız bu. . gekilde mesleğine bağlı öğretmenler € linde verimli bir hale getirilin ce; köylerimizin kalkınması el- bette ki bir derece daha kolay- Jaşmış olacaktır. Konuşan kitaplar Tembel veya - gözleri yorgun kimseler için yeni tip kitaplar icat edildi New-York, 20 (Husust) — 'Tembel kimselere veya gözle- Fi yorgün olanlara hizmet et mek için yeni tip kitaplar ya- pılmaktadır. Bu arada Ame rikan firmalarından biri, ko- nuşan bir kitap icat etmiş. tir. Söylendiğine göre, kitap müteaddit plâklardan müte- sekkil olup, Saatte bir hikâ. ye anlatmaktadır. Böylece ©- kumak külfetinden kurtulan kimse, aynı zamanda plâğın gayet yavaş dönmesinden do- Jayı, hikâyeyi süratle / takip ederek yorulmaktan da kur- tulmaktadır. Yeni tip kitabı icat eden kitapçı, bu işde ga- yet büyük istikbal olduğunu Ve bu sayede milyoner olma- yi ümit ettiğini söylemekte- dir. İden çıkışında kendisine un hayata kavuşmakla çektiği acılar arasında bundan böyle ayaklarının müreler kebe batırılması ve bir bayaz küğıt üzerine basılmamı da vardır. Avustralyada yeni doğan çocuğun ayak izi alınıyor Amerika ve Avrupanın büyük doğum evlerinde yüzlerce yeni doğan çocuk, muazzam yatakha- nelerde muhafaza edilir. Doğar, doğmaz anasından . uzaklaştırı. hıp bu yatakhanelere: alınan ço- cukların karışması tehlikesi da- ima mevcuttur. Çünkü yeni do- ğan yavrular biribirine benzer 've yüzlerce çocuğa — bakmakin mükellef hemşirelerin dalgınlık. Ja çocukları veya beşikleri ka: rıştırmaları olagan işlerdendir. Bu sebeptendir ki, Avustralya doğum evlerinde bir. müddetten beri yerinde bir tedbir alınmak- tadır: Bir çocuk doğar doğmaz Anası ve kendisi için bir fiş ya- pılmakta ve fişin bir. tarafına anasının parmak , izleri, kargı tarafına da çocuğun ayak izleri alınmaktadır. Avustralya polisi- nin mecburl — kıldığı bundan böyle çocuk karışması- 'na veya bir ananın hastahane. teslim edilen bebeğin öz evlâdı olup olmadığına dair şüpheye düşme- sine artık mahal vermiyecektir. Böyle bir usulün başka memle: Katlerde 4X *SETİ İMTEEE a son senelerde görülen bazı aile facialarının böylece önüne geçil. mesi temenni- edilir. Avustralya doğümevlerinde bir ananın / parmak İzleri ile çocü Hanun ayak izlerini gösterir bir fiş. Danimarka Kıral ailesinin çocukları böyle yetişiyor Kıraliyet ailesinin yaşadığı sade ve samimi aile hayatı, herkese misal olabilir İnsan alleye muhtaçtır. Ahle çinde çocuk —maddi ve mânev Saadeti bulduğu. gibi, ilerde siya: Si, dini ve iş topluluklarında gö- Teceği vazifelere de hazırlanmı: olur. Bunca yıllık / tecrüibelerin. Çocuğun en iyi aile kucağında in. Sanlığa yetiştiğini göstermiştir Bu sebeptendir ki, ferdin. geliş. mesine ehemmiyet veren rejim- der aileye dalma kıymet verm totaliter - devletler ise — çocuğu genç yaşında 1 alle — mühitinden uzaklaştırmak ve kütle teşkilâ- tına sokmakla, onu düşünmiyen bir makine, bir istihaal âleti ha- e getirmek yolunu aramışlar. Afle içinde örneğin büyük bir yeri vardır. Çocuk anasında ba- aügü faziletleri tabi. çocuklarını iyi atiyle benimser, yetiştirmeyi ülkü edinen memle- ketlerde her sınıf insan bu yolda Çalışmayı en büyük Vazife a. Demokrasi ve medeniyet —- viyesi çok yüksek olan Danimar. kada Kıral allesinin” yaşayışına & Tama ea G Bir Kıral allesi fasülye ayıl dair verdiğimiz bu bir kaç fo- e S a ae terbiye ve snadetinin Tah, Ana Kiraliçe Alexandrine, Kıraliçe - İnerld ve memleketten memlekete pek de- yor. Soldan sağa: Danimarka Ki- Üç keza maları ve böylece medeniyet ve kültürümüze hayırlı yardınlarda bulunmaları temenni edilir. çok adımlar vardır. Afle kuran gençlerimizin büyük ve — güzel vazifelerini müdrik olarak çalış- #işmediğini göstermektedir. Bizde bu yolda atılacak daha

Bu sayıdan diğer sayfalar: