Atatürk, büyük bir hafızaya 1923 senesi Atatürkü Bursa- da, İstanbul tarafından kendisi- 'ne verilen ilk ziyafette gördüm. Ziyafeti, Lokantacılar Cemi- yeti tertip etmişti. Atatürk, he- nüz İstanbula gelmemiş, İstan- bul işgal kuvvetlerinden yeni kurtulmuştu. Bu, bir öğle yemeği idi, Bur- sa Belediye dairesinde veriliyor- du. Mustafa Kemal geldi. Berabe- rinde, çocukluğumdan tanıdığım Ruşen - Eşref “Bey”, Hikmet “Bey”, Yaver Rüsuhi “Bey” vardı. Kendisine takdim edil- mek üzere dizilmiş cemiyet âza- larının ellerini sıktı. Araların- da da lokantacılardan merhum Abdullah Efendi, Avcı Ali Bey, cemiyet Reisi Cemal Bey bulu- 'nan sıranın en'sonunda durü- yordum. Herkes onun uzanan elini öpmek üzere eğiliyor, o, bı- rakmıyor ve sadece elleri sıkı- yordu. Ziyafeti kabul ettiği Mman, “alafranga” olmasını, ona göre giyinilmiş bulunmasını şart koşmuştu. El öpmenin bu kıya- fete uygun olmıyacağı da bes- belli idi. Mustafa Kemal, içeri girdiği Zaman, aperitif almış — olduğu belli idi. Ben, onu bütün dikka- timle, yavaş yavaş bana gelene kadar ve mümkün olduğu kadar fazla ve çok görmek istiyordum, 've dimdik duruyordum. Nihayet sıra bana geldi. Gözlerinin içine bakarak elini hürmetle sıktım. Ruşen Eşref “Bey” beni kendi- siyle tanıştırdı. İlk Antıbam, gözleri, çelik tannaniyetini taşıyan bakışları oldu. Birbirine muvazi Üç uzun sof- ra kurulmuştu. Bunlara amut olarak beş kişilik bir başka sof- ra vardı. Bunun arkasında, bü- 'tün duvarı kaplayan bir Türk bayrağı vardı. Mustafa Kemal, oturduğu zaman, başiyle yıldızı örtüyordu. Bu beş kişilik sofraya oturdu- lar. Bir sandalye boş kalmıştı. Gözlerimle — istimzaç ettikten sonra boş kalan yere oturdum. Ziyafet, onun — istediği gibi tertip edilmişti. Aperitifler ta- zelendi, beyaz, siyah şaraplarla devam edildi, şampanya ve “pousse-cafe” lerle bitirildi. Ben, sofrada, Mustafa Kema- lin konuşurken bir Rumelili şi- vesine sahip olduğunu görerek hayret ediyordum, profilden o- nun efsanevi bir şahsiyet olma- ğa âdeta “mahküm” bulunduğu- 'nu düşünüyor, içkinin, dekorda- ki bayrağın, gözlerinin renginin tesiriyle “Gök bayrak” kahra- manı olarak görüyordum. Birden, bir ses duyuldu. Adı- nin, eğer yanılmıyorsam, İzzed- y evvel, beni bir defacık o ziya- malikti Yazan: Fikret ADİL sanki başkası idi. Ne bir şive kalmıştı, ne humar! Mükemmel bir telâffuzla, gü- zel, akıcı bir Türkçe ile cümleler, kusursuz, birbirini takip ediyor, sihir devam ediyordu. Bundan başka, her nutkunda olduğu gi- bi, Mustafa Kemal mühim nok- talara da işaret ediyor, ziyafet- te gördüğü bazı noksanı, Türk mutfağının nasıl olması icap et- tiğini belirtiyordu. Bu nutku ile de, Mustafa Kemal, daha birinci plânda yaptığı inkılâplar yüzün- den unutulmuş bir şey yapmış oluyordu: Yemek inkılâbını ha- ber veriyordu. Orada tek gazeteci olarak ben yardım. Mustafa Kemal'in söz lerini not ediyordum. Fakat, ye- meğin verdiği ağırlık, bilhassa muhtelif içkilerin tesiriyle, güc- lük çekiyordum. Nutuk bitmişti. Herkes dağıl- mıştı. Mustafa Kemal beni ça- ğırdı. Notlarımı görmek istedi, verdim. Alıp bir göz gezdirdi. Eksik kalan cümleleri tamamla- da, ehil bir muharrir meharetiy le noktaları, virgülleri yerine koydu. Satır başlarını işaret et- ti ve: — Al bakayım, — dedi, şimdi olgu. * Onu ikinci defa Ankarada gördüm. Bir akşam, Anadolu Kulübünün müdürünü ziyarete gitmiştim. Vakit gece yarısını geçmişti. O zamanlar, Ankara- da, gece yarısı oldu mu elektrik- ler kesilirdi. Fakat o gece Ana- dolu Kulübünün elektrikleri ya- nıyordu. Demek O, orada idi. Kulübe girdim. Holü bölen camlı kapılar ardına kadar açıl- mıştı. Kendimi salonun - içinde buldum. Gazi, kapıya arkası dö- nük, tavla oynuyordu. Ben kıpırdamıyordum. Yerde, bir karış tüylü kalın halılar vardı. Yürüseydim bile ayak seslerimin duyulmak ihtimali yoktu. Fakat O, içeri bir yaban- cının girmiş olduğunu “his” et- mişti. Yoksa sırtında gözleri mi vardı? döndü. Bakışlarını bana dikti. Sonra — O... dedi, gel bakalım ga- zeteci... Burada ne arıyorsun? Aradan beş yıl geçmişti. Beş, fette görmüştü. Benden - sonra) kim bilir kaç binlerce insan gör- müştü ve nihayet ben, kim ve ne idim? Fakat O, hatırlıyordu. O gece,.Mustafa Kemal bana, Tevfik Fikret'in “Ferda”sı gibi göründü. Önden giden ve yine dikkatle her izi tamika yol açan bu yalnız muakkibin şeremette itabi kalırsak, cidden yazık. Atatürkün nâşı İstanbuldan Ankaraya nakledildikten sonra Büy ük Millet Meclisi önündeki kata- falka vazedilmek üzere merasimle top arabasından alınırken. GOAA Z Yeni harflere dair lk defa fikir teatis için Dolmabahçe Sara- yına dâvet edilenler 1 çinde Gaziyi - reyülayr görmeğe gidenlerden bi- B ri de bendim. Heyecanım çoktu. Fotoğraf — adesesine zerre kadar itimadım yoktur. Binaenaleylı, fo- toğraf âletinin keşfiyle (Pportre) ressamının v: zifesine nihayet bulmuş nazariyle bakanlara hak vermek bence müşkül- dür. Şekil ve maddı zıyanın İnikâslarına gi re anbean tahavvül & der. Bu itibarla hiç bir çehrenin, evsafı mua) yen, bir. tek tecellisi yoktur. kârı, çehre müddet — hayatın — ce- Zir ve meddini tarassut etmek ve onu bir çok tahavvüllerinde zaptey- lemek - süretiyle, niha- yet hakiki hüviyetin gizli hatlarını sezmeğe Ve görmeğe muvaffal olur. - Fotoğraf, bu di maği tahlil ve terkip kudretine malik değil- dir. “Onun için, hassas cam Üzerinde teresstir eden şekle bir vesika kiymeti İzafe edilemez. Gördüğüm — fotoğraf: lara mazaran biraz man, biraz yorgun, bi- raz hututu kalınlaşmış bir vik Çallı İbrahimin fırçasiyle ATATÜRK portresi Aali Resim ve Heykel Mü; itla karşılaşacağı- Yazan: Ahmed Haşim da giren mütekâsif bir. kuvvet ve hayat tecelli- Si ile birden. gözlerim kamaştı: Hadekaları en garip ve esrarengiz ma- denlerden masnü — bir çift gözün, mavi, sarı, yeşli ışıklarla aydınlan- dığı asabi. bir çehre.. Yüzde, alında, ellerde bir sıhhat ve bahar ren- gi... Muntazam — taran- mış, noksansız, — sarı, genç - saçlar Bütün zenberekleri — çelikten, ince, yumuşak, - toplu, gerilmiş, terütaze bir uzviyet. Altı yüz senelik bir devri bir anda ihtiyar- latan adamın çehresi eski ilâhlarinki gibi, IZ- renç yaşın hiç bir izini faşımıyor. Alevden coş- kun bir nehir halinde, köhne tarihin bütün en- kazını süpüren ve yeni bir âlemin tekevvününe 'yol açan fikirler kayna- Bi baş, bir. yanar dağ zirvesi gibi, taşıdığı ate- şe lâkayt, mavi sema altında, samit ve müte- bes duruyor! Kendi yarattığı şim- şekli bulutlardan, fırtı- nalardan — ve etrafına döktüğü feyizli seylâbe- lerden yegâne — mütee: sindedir — — SiT olmayan, meğer 0- nun genç başı İmiş! © günlün benim için en büyük nimeti, o ef- mı zannederken, kapıdan bir zıya dalgâsı halin- sanevi başı yakından görmem olmuştur. On ikinci ölüm yıldönümünde Kemalistlik ruhu ve vazifelerimiz 'UGÜN vefatının 12 nci Yıl- dönümünü andığımız büyük Mustafa Kemali iki cepheden mütalâa etmek lâzımdır: 1 — Harap olmuş, milli vah- deti kalmamış, iktisadi hayatı mahvolmuş, hükümet idaresi dağılmış ve çok geri kalmış bir vatandan müstakil bir Türkiye yaratan Mustafa Kemal. 2 — Bundan daha mühim ©- larak, bu millete yepyeni bir ruh aşılamak için Ççırpınan ve bunu aşılayan inkilâpçı Musta- fa Kemal İkinci noktayı ele alırsak, Ke- malistlikten anladığımız mâna- ya varmış oluruz. Yâni Kema- listlik, ne sadece politik ve ne de yalnızca sosyal bir sistem değildir. Hattâ tek başına bir hayat felsefesi olarak da kabul sdilmemelidir. Bir cümle içeri- sinde Kemalistlik, Türkiyenin modern âleme, terakkiye, tahsil ve terbiyeye açılması demektir. Bâtıl itikatlardan, hurafelerden, cehaletten, köhne ve yıpranmış düşüncelerden uzaklaşmak de- mektir. Atatürk, tuttuğu yolla işte bunları tahakkuk ettirmek iste- di. Fakat vatandaşın dini haya- tına hiç bir zaman karışmadı. Bu icraatiyle menfaatleri haleldar olan, kara fikirli kimseler, Ata- türkün hareketi karşısında için için propaganda yapmaktan ge- ri kalmadılar. Mustafa — Kemal - büyük bir idealistti... Halkının ruht ihti- yaçlarını kavramış, onun deru- nuna girmiş, anlamış bir ide alistti.. Kurtardığı memleketi- nin ileri gitmesini, milletinin ay- dınlanmasını istiyordu. Onun i- çin inkılâplarına, din ve dünya işlerini ayırmakla başladı. Bu suretle asırlardan beri her tür- lü terakkiyi çelmelemiş olan ye- güne unsuru bertaraf etmiş ve kara kuvvetin korkunç başını ezmiş oluyordu. Dini faaliyeti, sadece vatandaşın vicdanına in- hisar ettirdi. Genç Türkiye, bu- gün dünya muvacehesinde hatı- rı sayılır bir varlık olmuşsa bu- nu, büyük Atatürkün şu isabet- li kararına borçlu değil midir? Her türlü inkişafı, menfaat kay- naklarını elden kaçırmamak için kötüleyen, millet cehaletinin de- vamını isteyen, kara kuvveti or- tadan kâldırmak, Kemalistliğin en büyük başarılarından birisi olmuştur. Bakıfız bu hüsüsta - bizzat kendisi neler söylüyor: “— Efendiler; birtakım şeyh- lerim, dedelerin, seyitlerin, çele- bilerin, babaların, emirlerin ar- kasından sürüklenen ve falcıla- ra, büyücülere, Üfürükçülere, nüshacılara talih ve hayatlarını emniyet eden insanlardan mü- rekkep bir kütleye, medeni bir millet nazariyle bakılabilir mi? Milliyetimizin hakiki mahiyetini, yanlış mânada gösterebilen ve asırlarca göstermiş olan bu gibi anasır ve müessesat, Yeni Tür- din olduğunu sonradan öğrendi- ğim, yağız bir genç kalkmış bir nutuk söylüyordu. Ne dedi? Bil- Mmiyorum. Yalnız şimdiye kadar eşine rastalayamadığım bir ta- lâkatle, bir içten gelişle, herke- sin gözlerini yaşartan bir coş- kunlukla, Ona, İstanbulun has- retini, hayranlığını, minnettarlı- Zını, aşkını söyledi. Sanki Bach' dan bir parça okuyordu. Bu o kadar âni olmuş, öyle bir heyecan doğurmuştu ki, kalkmak Üzere bulunduğumuz sofrada, öylece, rolü bitmiş fa- kat bir türlü sahneden ayrılamı yan acemi aktörler gibi kalakal- Mıştık. Zaman ve mekânla da alâkamız kesilmiş gibiydi. 'Yan gözle Mustafa Kema- le baktım. O da bu sihre kapıl- mıştı. İlk toplanan yine O oldu, ayağa kalkmak üzere davrandı. Fakat gerek nutkun gerek içki- 'nin ve yemeğin humarı ile ilk teşebbüste muvaffak — olama- dı. Bir daha davrandı, elleriyle masanın kenarına basarak ayı ğa kalktı. Şimdi, ben, büyük bir korkuya kapılmıştım. Biraz ev- vel yanındakilerle konuşurken duyduğum şive ile, ziyafetin te- siriyle bu harikulâde ânın güzel- liğine mukabele kabil miydi? Kabil şöyle dursun, fevkına çık- tı. Cevaben verdiği nutukta, O, büsbütün başka bir adam ol- muştu. Onun ağzından konuşan Büyük “Rumanya, önünde — hürmetle ve teveccühkâr bir tecasürle eğildiği bir dost kaybetmiştir. Fakat Türkiyeye karsı dostluk ve sadakatini muhafa. za etmektedir. Türkiye de bu vazi yette bizim gibi düşünmekte ve his Setmektedir. — Bu hissiyat bizi Ata türkün şerefli hatırasına daha ziya: de bağlamaktadır. Atanın ölümü ve yabancı basın New-York World Telegram-A.B.D. Atatürk, bir medeniyet kaynafı İf Bu müstesna büyük adamın ölümün- 'den sonra, dünya artık eskisi kadar enteresan. değildir. Bulgaristandan Atatürk, bütün Asya kılasının Ata sıdır. Timpal - Rümen * “Yüksek — askeri — meziyetlere ve mülki işler hakkında derin bir vuku: dâhi, pek yakın bir kalmış olan memle ketini o tehlikeli anda kurtarmıştı Par Ajansı - İran 'Mustafa Kemal, koyduğu eserin semerelerini güzü ile gördü. Vazifesi ni tamamladı da dünyadan öyle mu. Vaffak ve muzaffer olarak çekildi.” Elahram . Misir “Yeni Türkiyenin milli kahrama.- m Reisicumhur Atatürk, öldü. Derin bir kedere garkolmuş olan ve va tanın bu sevgili babasına hep bira ağlayan Türk milleti için ne acı zir Zaya Bu acı, biraz da bizim acımız dir ve bu matem biraz da bizim ma temimizdir. Zira Türkiyenin kendi siyle iftihar ettiği, bizim — irkımızin Ve bizim kanımızın da müftehir bu- Tunduğu bu. büyük gefi ve dostu se- viyor ve hakkında hayranlıklar bes- Hiyorduk. Tehung Yang Ye Pao - Çin “Türkiyenin — içinde — bulunduğu Maktelden, evvelâ memleketinin arta kalmış kasımlarını da mahvetmek üzere galiplerce yapılan — müşterek teşebbüslere meydan okudu. ve son: a. da 20 seneden daha az bir Saman içinde milletini bir çok hususlarda dekiştirdi ve iki bin sene öteye Kö- türdü. Onun ölümü, bitün dünya içinde de Tinliği ölçülmez bir kayıptır. Atatürk, istiklâl düygüsü bütün milletler için ölmez bir sem. boldür Almanyadan Türkler, onun harikulâde eserini ta: kip ederek - İtibarlarını daha fazla arttıracaklardır. Atatürkün ölümü ile, — yakınşarkın tekâmüllüne birinci derecede Amll ©- lan son derecede Küvvetli bir. şah iyet zayi olmuştur. min bir devlet bırakmıştır. 'Çekoslovakyadan Milletimiz, en büyük Türk'ün kargı- sında kederli bir saygı ll eğilmekte dir. Ramanyadan Atatürksüz, Türkiye büyük bir dev Finlandiyadan Çelik mavi gözlerini tablatın güzel Aydınlığına yummuş / olan, 'ne kadar füstünde bir Farls.Figaro Emin olunuz ki, bütün Fransa onu takdir ediyordu. O, çok büyük inkılâpçı dat. Ölümü Karşısında duy. düğüm . Üzüntü şahsi- değil, ketimin duygülarının — tercümanıdır. z Dahiliye Nasırı Albert Sarrant Atattirk gibi nüşte ölürler. Öyle insanlar bir nesil için doğmadıkları gibi, muayyen bir devir içinde de doğmazlar. Parls Ajansı bugtün hayatın artık bir hâtıradan başka bir sey olmadığı bir âlemde; büyük bir dev- 'büyük bir asker, derecede gerefli bir gahsiyet olarak İngiltere evvelâ ce- Sür bir düşman, sonra da sadık bir dost olarak tanıdığı selâmlamaktadır. Lonüra-Sunday Times Kemal Atatürk, idenlist bir adamdır. Ortaya mesut eserler koymuş olmu sının sebebi, büyük prensipler tuta- Tak ihtiraslarına sınır çizmesini bi. miş olmasıdır. Charles de Chambrun Atatürkün başardığı işler ve yaptı inkılâplar yalnı A, bütün düm ancak görtü. Atatürkün ölümüne let adamı, ağlanmaktadır. büyük adamı Htalyadan Atatürk, arkasında istikbalinden e rihinde de d Yunan Başbakanı Metaksas ahsiyetlerinin kuvvetiyle milletleri dahilen ve hi 'tren harp sonraları ge tir. O, yeni Türkiyenin yaratıcım ve kurucusu olmuştur 1 çehresini icen dekiş. İ arasında Bal “edecek. Yakın doğunun ü adam tesbit eti irmanla'dan Atatürk, fevkalâde bir devlet adamı, harp sonrası dünya tarihinin en mü- arından birisi 1di. Atatürk olmasaydı, yeni TTürkiye mevcut ol- Finlandiya fvud Stadbaladet Gazetesi etinin en bü. yük adamlarından biri olarak kala- caktır. Türkiye iyileşmiştir. Ve ve; 'niden kuvvetlenmiş olarak Atatürkün 'eserine devam etmek hususundaki en müsalt imkânlara sahiptir. orveç-Le Margen Bindet Atatürk tarihi bir iş başarmıştır. O, Müslümanlık dünyasını modern - me- deniyete yaklaştırdı. Büyük ınlahat haşardı. — Kadının sosyal vaziyetini Tüzeltti Estonya-Postimces Gazetosi Atatürk, bir milleti birkaç yılda as- rileştirmek muclzesini göstermiştir. Paris-Le Tempa tatürkün ölümü yalnız Türk Ulumu in değii, benzerlerine cok muhtaç olan bütün şark ulusları için de en büyük bir kayıptır. Beyrut-El Ehram Bir zamanlar Avrupaya girmiş sayı- lan Türkler, — Atatürkün sayesinde Avrupanın “iç politikasında değerli bir üye olmuştur. Londra-Tne Timen Atatürk, şecaat ve kabiliyetinin en büyük sembolü 1di. O, yirminet yüz- yılın en büyük gerçeğini yaratan a. amdır. Kopenhaz-Nasyonal/ Tidende Dost Türkiye, bize gelmiş olan n sanlığın huzurunda kurucu ve yapı: Cısına tazimlerini arzetmeğe hazır- lanıyor, Atatlirkün deh: Sırda yapamadığını yaptı. Zağrep-Novosti Ben, Ankadara iken dalma güneşe bakardım. Fakat güneşi ufukta de. Rü, Çankayada görürdüm. — Çünkü amıl günes, Çankayadaki Atatürk de- nilen güneşti. Atatürkün ölümü yal 'niz Türkiye için değii, bütün dünya için büyük bir kayıptır. Atatürk bir defa cişminin toprak o- türkün eseri payidar olacaktır Büyük bir ulusun çok sevilen Ata- gnn ölümü yalnız Türkiyede değii, Aynı zamanda bizim kıtamızda bir dünyada büyük bir boşluk bırakmak- fadır. İki mülletin, 'Türk şefinin ölümünden Mmüşterek bir zıya olarak müteeilim olması tabiidir. Atatürkün ölümünden dolayı Ameri- ka Hükümeti pek çok Üzgündür. Bu kayıp, yalnız 'Türk milletine ve hu dutlarına inhisar etmemiştir. Yayıl dığı yerler çok geniştir. Atatlrkün sayesinde, Türkiyenin ha- rict ve iktisadi vaziyeti şimdi mü: kemmeldir. Ve 1918 sonbaharında u- çurumun kenarında — bulunan Türk Milletini büyük bir istikbalin bekle- mekte olduğundan emin olabilirsiniz. Bütün kâinat, Türkiyenin büyük ma- temine iştirak etmekte ve büyük & Tüyü tazimle anmaktadır. Atatürk, zamanımızın büyük adam- ları arasında çok büyük bir mevkle Maliktir. Askeri meziyetleri ve mem: leketinin inkılabı içindeki muazzam mesaisi çok büyüktür. Belçikanın eskt Ankara Elçisi Dervimon cumhuriyetin ebedi söylemiştir. Kemal Ata- Yagoslavya - Vreme Hongkong-Tahung Pao anlstan-Etnika Nen Macar-Pesti Naplo Gazetesi Finlandiya Yazan: Şevket EVLİYAGİL kiye Devletinde, Türk Cumhu-) riyetinde idame edilmeli miydi?” Tbil edilmemeliydi ve mille- timizin bekası için hiçbir zaman edilmemelidir. Atatürkçülük bu- nu icap ettirir. Kemalistlik bunu emreder...” Fakat bundan bir yıl evvel bir köy öğretmeni tarafından kaleme alınan ve etrafta geniş akisler uyandıran bir kitap, biz- lerce çok âcı bir hakikati haber verdi. Köylerde kara kuvvet alıp yürümüştür... Bunu, şurada, burada Kıyafet Kanunu esasla- rına aykırı giyinenlerin gözükmel si ve gün geçtikçe çoğalması ta- kibetti... İki gün evvel Atatürk) Derneği - tarafından neşredilen bir beyanname, âdeta — inkilâ- bın bir tehlike karşısında bulun- duğunu ihsas ediyor ve Ata- türkçü gençliği uyanık olmağa çağırıyordu. Hiç şüphe edilemez ki memle- kete inkılâp bütün- şumulü ile) yerleşmiştir. Fakat daha genç-, tir... Üzerine ihtimamla titreme-. miz, incinmemesi için çok dik- katli olmamız lâzımdır... Halen, Devlet ve Hükümeti idare eden- ler Atâtürk Mektebinin ilk ve| sadık talebeleridirler. Bu bakım-| dan da Kemalistlik en büyük, garantisi altındadır. Onun için. Âtatürkçü gençlik müsterihtir. Yalnız her mevzuda olduğu gibi bu mevzuda da uyanık olarak. Yukarıda da söylediğimiz gi- bi, büyük inkılâpla menfaatleri) perişan olan kimseler henüz ha- yattadırlar. Eski menfaatlerinel kavuşabilmek için sinsi sinsi fa- aliyet göstermektedirler. Bunla- ra hiçbir zaman aman verdirme- mek, başta Atatlirkçü Hüküme- tin, siyasi partilerin ve milletin biricik vazifesidir. Ulu Atatürkün 12 nci Ölüm Yıldönümünde, kendi ağzından çıkan şu cümleleri hep beraber| tekrar edelim: “— İki Mustafa Kemal var- dır. Biri ben; fâni Mustafa Ke-i mal. Diğeri; milletin daima için- de yaşattığı Mustafa Kemal i- dealidir” ve bu idealin her za- man yaşıyacağını karâ kalblilere kargı bir kere daha ilân edelim. Yunan basınının içten teessürü “Onu hem / düşman, hem dost olarak tanımış olan Yunan milleti, kendisini bir düşman sıfatiyle ne kadar takdir etmişse bir dost olarak da 6 kadar sevmiştir. 10 Ekim 1988.. Kuduran, — coşafi, çağlayan deniz bir dehşetten ürkmüx gibi sinmiş.. Sema korkunç bir tazyi: kın altında çöküyor, çöküyor... Git- tikçe kararan Bulutlar altında Dok mabahçe çatısının dalgalnan bayrak boynu bükülmüş bir yetim gibi dire- #in dibine doğru yıkılıyor. Saat 9 u 5 geçiyor. O, enginleri ürperten, cihanı titre- ten,'en keskin zekâları dahi şuurun. dan şüphe ettiren mavt Egri gözler #olmuş bir külçe gibi yıkılan bir çift kapak altında ebediyete intikal edi- Kâlnat, korkunç bir. mateme bi- rünmüştür. Türk tarihi — muhakkak ki, büyük adamlar yetiştirmekte kı- dır değildir. Fakat Ata çapında bir dehâya değil Türk tarihinde, cihan farihinde de rastlanamaz. Genç ve küçük bir. devleti İkbalden satvete, gatvetten Ihtişama — koşturmak. bü- Yük bir dehâyı icap ettirmiyebilir. Fakat manen ve maddeten yıkılmak üzere bulunmuş bir kitleden dinç, zin. de, mağrür Ve asil bir devlet vücude geürmek dünya kurulduğundan be- Fi bilmem ki, kaç fâniye nasip ola- Haydi benim memleketini fazin se- 'ven ve büyüklerine karşı ölçüsüz bir Sevgi göstererek mübalâğa ettiğimi kabul ediniz. Ya çu cihanın o büyük adam İçin haykırış ve çırpınışların- Gan, gu birkaç satıra ne dersiniz. 'Önü hem düşman, hem dost ola- rak tanımış olan Yunan milleti, içen. disini bir düşman sıfatiyle ne kadar fakdir etmişse bir dost olarak da 9 kadar sevmiştir. Türk - Yunan an: Taşmasını o İstemiş, Türk - Yunan teşriki mesalsinin faydalarını ilk gö- renlerden birl olmuştur. Daha sonra Balkan Antantının — kurulmasındaki hizmeti, askeri muvaffakıyetlerinden #onra Nasıl ileriyi gören bir devlet adamı olmuş olduğunu İspat etmiş- Eleftra Vima - Yunanistan Büyük diriltici Atatlirk'ün gayre- ti Türkiye için müeliim bir matem teşkil eder, Slümü Elenler için - de büyük bir zıyadır. Etnos - Yun; “Tarih, silinmez harfler! adamının adını hâkkedecektir. Ata: fürk, bir halk adamıdır. Kırılmaz az- mi, küvvetli zektm ve küvveti ke disini mağlüp ettiği — mükadderatın önüne getirmiz, bu süretle Yeni 'Tür- kiyenin mübüli olmuştur. üka -