15 Ekim 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5

15 Ekim 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Ekim 1050 İSTANBUL ,—Nihayet esrarını çözebildileîl Madame “Uçan daire” diye bir uçak veya bir silâh mevcut değil Birleşik Amerika bildiklerini gizliyor Uçan daireler ne gekildedir? — Daireler daireler v silâklar değildir Uçan daire anka Birkaç zamandır gazete sütunların. gan, “hükümetlerin “arastırma serviz lerine İntikal eden "Uçan Dalre” ler| âlâ esrarını mühafaza — etmektedir. Türkçemize " yanlış - tercüme edilen bu acaip ve İlsimü makinelere Tn iltere ve Amerikada “Uçan tabaklar İsmi Yerilmiştir. Bunlar çeşitli kültür Tarafından görümüştür “ kı nihayet Birleşik ” Amerika 'hava küvvetleri Şekköl ei "senelik. Varastırmalardan Şaylaların, “Tabii. Bâdiselerin — yanlış bir. gekilde tefsirinden' İbaret" “ola Kunu ve akikatte “Uçan önire diye bir uçak veya bir harp ilâhı bulun” madığını İlân etmistir. Birleşik Amerika öğrendikleri: gizliyor Fakat hükümetin bu tebliği heye- canları yatıştırmamıştır. “İngiliz mu. Barrirlerinden Harolâ — Wikina "bir Yazısmda'şu #oalleri sormüstür: “War ahinstondaki Birleşik Amerika ma: kamları, “niçin — elindeki — raporları, Yüksek “rütbedeki 'Ravacılardan ” baz: kalarına göstermek istememiştir? De Mirperde arkasında bile uçen önireler öründüğüne cöre, bu 'hava makine ferinin “esrarinı Bükümet niçin hAlâ Bizlemektedir?” 1846 danberi İngiltere ve Amerika- ân birçok münevverler. “Bu. esraren giz maddeyi arastırmaktağır. “İşin a. n garip tarafı Wilkins İngilterenin Büyük gazetdlerinden — birinim sekre: ferliğini yaptığı sıralarda, — Bükümet Yçan dalreler hakkında “zelen yazı- karın mühim ” taraflarının Beşrini me. Betmiştir. Uçan dalreler gizli silâhlar değildir Böyle esrarengiz elsimlerin görük mesi yalnız zamanımıza münhasır de. Hildir. 1886 da ve daha sonraları çı. kan den dergileri havada böyle a ip maddelerin görüldükünü yazmız lardır. 1864 baziranında Filipinler Üzerinde uçan Amerikan uçaklarından - birinin Diletu. gunları anlatmıştır: “Gökdüzünde koca ve acalp Bir ma- kine gördüm. Birdenbire B0 derecelik Bir zaviye İle yerinde döndü ve dü #ünmeme vakit bırakmadan bul Fin içinde kayboldu” Üçün dalreleri harp esnasında Ja ponlar da görmüşler, bunların Birle Şik Amerika hava kuvvetlerine —ait Tasat âletleri olduğunu Sannetmisler: Gir. Busunla Heraber Ucan dairelerin İngiliz, Amerikan veya Sövyet Kizli daireler mühtelif zamanlarda — Batı Almanyada “ve Türkiyede Mersin ta raflarında da görülmürtür. — Şimdi Bunlar hakkını len birkaç rapo- İrlerik 'Amerikanın ucar kaleleri Atebatı Tapon semalarında “Ateş Toplar” tarafından takip edilmişz Verdir. 'Bunlar harp uçaklarına yak. ” Turuncu Tenginden beya Ateşten yuvarlakların kovaladığı uçaklar Bu esrarengiz topların — kanatları, Tikan uçakalrına yetişecek kadar faz İadır. Atlantikte Trük Adası üstün. de bir B pi Liberator — uçağı, 17000 ayak Yükseklikte iki ” kızıl işik tarafından “kovalanmıştır. Assindan Uçan bu dalrelerin #üratleri n mk 00 metre İrtifa yükseldi Kini görmüştür. “Merkesinden İdare ik Amerikada Maury Adasın- da çok heyecan verlcidir. Bu 1847 sencal 21 hasıranında ol dan Dahila Crissman'ı dinliyelim: Ai hillerini tarassut eder. geniş halka, büyük Çöreklere Beni an ber Si, kazaya Uğradığı anlarılar bir irenin etrafında dolasıyordu. Ort Ki yavas yavaş algahyordu. ” Nihayet 'ayak (1500 meftre) yukarımıza ke- Gar indl. 'Her dalre altın veya gümüşe ben- zeyen bir madde İle kaplanmıştı. Her Birinin ortaşinda bir girlnti ve dıa ke. Yardı. Gövdenin İçinde taransut oda: Sina benzeyen bir kımm vardı. Dalre Sin bir fotokrafını almaya muvaffak olduk. Ansızın beş daireden Biri kaza: Zede üaireye yaklaştı. Boğuk bir Pat İama işltiidi. İki ton kadar, beyaz « keslimiş maden: xöz Kamaştırıc Butterfly televizyonda Londrada, dame - Bütterfiy televizyonda Operada oyniyan gösterilmek- gazetelerdeki uçan daire ikür — Uçan yanlarını dairelerin tarihçesi Ohicago Üniversitesinde Yüzbaşı MantelP'in esrarengi Havada bir uçak uları çıktı mir hangi aylarda gö Ateşten yuvarlakların kovala: uçan daire ankası — Ölüm şualarımı tesirsiz yapan bir maden a arıyan iki pilot nasıl ÖL Uçan dairelerden vildiz. ins Sopranosu n Yang 24 yaşın- nda şarkı söy- tekte, 4 lisan konuşmak- Bir buhar balutü Kölde kaybola, Yakındaki bir uçurumu siper a dik. Yanımızdaki köpek, Parçası isabetiyle öldü. Bes dnire Sizce bulutlar İçine girdi. Miz birkaç maden parçası hâlâ Görünüyor ki bu da üçan dalre lerin bayat küsmi! n daireler bir hakikattir. Aşağıdaki fotograf, an-Şin Yang' yön öbjektifi ö Bu bir dürman silâhi değildir. İk Ametikanın bu dair kında gizlediği bir mır vardır manın “anahtarı İste buradadır. KS ALTİNCAG ünde gös- iversitede ire enkazı tetkik ediliyor | Bundan sonra Birleşik Ame akllatı, li keri Casus KAT aramaya gönderdi. Çağının Bir motörü, Bunların " yerlade a. söndürme elbazı esra: Üçakın Güştü Uçan dairenin en kazından bir varça Chlcago Üniverai teni MAboratuvarında tetkik edildi. Bu. 186 madenden mürekkep olduğu Halitanın. içinde 'en fazla irenin “dş kase Kozmik v ifeni görü kalsiyum vardı. mint kapliyor. ve radyor den öldürücü Jarın tesirini yaketmek vı Yüzbaşı Mantell'in esrarengi İkinci Dünya Harbinin en tecrübeli de Yüzba; da görülen uçan di Tedlimiştir. mutanı Albay Hix vermiştir. Bir su. Porumu okuyalım: geyi dürbünle Şarim ay Bi indaki acalp takip ediyordu. klüğündeki faratında a düğünü söyledi. #mretti. Bunlardan iki pilot buna e Dairenin korkunç bir kân bulamadı. Sürati vardı. “Fakat Manteli takipte 3 18000 ayak yükseklikte kontrol kule: sine gü radyoyu günderdi. yaklaşamıyorum. 370 km. süratle Yor. Arlık vazgececekim Ta. birinci anıf Amerikan ucakı olan Mantel'in tayyaren marak bir çiftliğe düştü. Acaba, Manteli 'ucan dalre nefsini Mi? Burası anlaşılamadı. Haftanın büyük — muvaffakıyeti MADAME BOVARY YARATICILARI: JENNİFER JONES Türkçe nüshası İPEK w MELEK SİNEMALARINDA ÜÇÜNCÜ ADAM KİM? 'ORSON WELLES - ALİDA VALLİ - JOSEPH - COTTEN'in ve büyük muvaflakıyetle mutlaka görünüz SÜMER « İNCİ SİNEMALARINDA Havada hareketsiz duran uçak Birleşik Amerikanın orta dise Manteli'in didüğü ayda -VAN HEFLİN İngilizcesi Ansızın Başımın kını gördüm. dim. Fakat bayret böyle hallerde olduku. gibi Çakın 'burnu azağı Soşlukta kin Makine durdu. ildamadan * durüyordu. azibenine meydan, Sürat Kösteren ibr Saşırdım. Yukarıya bak. 'dalre kördüm larında kamara, Geyrek mil uzakta hi Daha Yükar Güğmüsine bastım. e ledi ve ucak yürümeye basladı. Bu hakikatler içinde Madaki bir daka bir ucan #üyor. Dalrenin zırhi yemeyeceki kadar « yarattıkları eden harika Filmi Sayfa # İçtimail mevzular Sanat, ahlâk ve cemiyetimiz Yazan : M. Memduh BALABAN ER meselede olduğu gibi, bu mev züün münakaşasında — da doğrü neticelere / varabilmek için tek cep K olmamak, yanı, meseleyi mühtelir ihetlerden mütalâa etmek ve peşin “a priori, bir hüküm vermemek, ge rektir. Biz her şeyden Önce şunu belirt- Meliyiz ki, boş bir salon önünde Ham. letin — tiradlarını okuyan aktöre hakli olarak— hakiki bir deli na- zariyle bakacak kadar — sanatkarın herkesten ziyade cemiyet adamı ol düğüna İnanmiş bulünüyorüz (1), maleyh bu noktal - nazardan hareket edince, bir sanat eseri vü- cuda getirmek Üzere harekete geçen #anatkâr, eline kalemini veya fırça ginı aldığı andan İtibaren, cemiyete karşı büyük bir mesuliyet alna gir- miş. bulunmaktadır. Her geyin ifrat derecede — tatbik edilişi zarardır. Bu, mevzuumuz için de vürittir. Sanat — sanat — içindir Tek, bu nazariyeyi ifrat bir de- recede tatbik ettiğimiz takdirde ma- nat ancak ifsat için olacaktır. — Bu ise, hiç de özenilmiyecek bir netice- dir. Fihakika bu türlü müfrit bir anlayış meselâ, Avrupada pek me- şum tesirler lcra etmiş, bir çok biça- releri gençleri intihara sürüklemiştir. - Bu- na klâsik bir misâl olarak; Goethe' nin Werther'ini gösterebiliriz. Asnmuzda sanat eserleri, mevzu: Jarını cemiyetten —ki, bu' cemiyet mahalli, milif olabildiği gibi daha geniş münada beşeri de — olabilir. aldıkları kadar o mevzulariyle, ce- miyetin Üzerine meniş ölçüde tesir lera ederler (2). Şüphesiz bu tesir, anatkârın büyüklüğü nispetinde ar- tacaktır. Ancak, şimdi yerinde olarak şunu da belirlmek gerekir ki, — sanat. Kârin ve meselâ — bir. romancının veya piyes muharrizinin Vazifesi bir ahlâk kitabı yazmak, bir ahlâk ese- vücuda getirmek, insanlara mut. Jâka bir ibret sahnesi göstermek de- ildir. Edebi bakımdan mühim olan dinlerin metafizik esaslarındaki doğ- lük veya ahlâk — prensiplerindeki isabet defil, fertlere — verebildikleri heyecanlar ve ruhi zevklerdir. (3) Sanatkâr da —ilim adamları gibi— hür olduğu ve sanat dışı kaldelerden müstakli olduğu nispette — eserlerini olgun verebilen Insandır. Binaenaleyh sanatkârı ahlâki kaldelerle — kayıtlı tutmak hakiki bir sanat eserinin mey dana gelmesine — engel — olacaktır. Ortaya çıkacak eser belki bir “ahlâk aanalı” eseri olacak, fakat — hiç bir zaman “sanat” eseri olamıyacaktır. Zira ahlâk bir aanat olabilir; fakat sanat ahlâk olamaz! Alimin gayesi herhâhgi dini veğa ahlâkI endişenin dişinda nasi) bir veya sahne eserini ilme İstinat et 'yes muharririnin gayesi de, muayyen mühitlerde yaşaya: kadderatını adım a şahıslar hm takip etmek- tir. Meselâ Emlle Zola romanla- randa bir Alim bitaraflığı ile renlite yi yaşatmak için konuşma tarzında açtığı yeni çığırda şahıslarına hangi sanif halka mensup iseler o aınıfın dilini konuşturmuştur. (4). Bu sinif, — ahlâkçının — nazarında belki cemiyetin en düşük seviyeli bir Sınifi olabilir. Ahlâkçı böyle bir sını: fın hayatının eserlerde aksettirilme. sine cevaz veremez. - Fakat bunlara Zola'nın vereceği cevap da yabana atılamaz. Zola der ki; “hayata yara. madifh için azota kızan Ve yaradığı için öksijene sevgi besliyen bir kim- yacı tasavvur olunamaz." Yani de mek ister ki; düşkünlük karşısında fkelenen, fakat fazilet — karşı zevinen bir sanatkâr tasavvur oluna- maz. Çünkü bu düygülar müşahe- delerin bitaraflıkla yapılmasına, ve- Sikaların tarafmızlıkla incelenmesine engel olur. Bir romandan, bir piyes: ten, kışaca bir aanat eserinden çıka- cak ahlâk derai ancak o romanın, © Piyesin, kızaca © sanat eserinin ta- DiL neticesi olabilir. miyetin sanatkâr Üzerine olan tesirini İnkâr edemeyiz. Sanatkârın da, cemiyet üzerine olan tesirini inkâr edemiyeceğimiz gibi... Yani, bu hi kikati formülliyecek olursak diyebi. liriz ki; cemiyet e sanatkâr ara- sında — tesir bakımından — elâsti. Kt bağlar mevcuttur. Vaziyet böyle olunca, şu veya bu zaman ve mekân. da cemiyetinin meselâ yıkılan veya yıkılmak Üzere olan ahlâki realite- Sinden sanatkârın — hattâ herkesten fazla — mülteessir olacağını inkâr e- demeyiz. Binaenaleyh bu ahval ve geralt içinde bulunan bir sanatkârın yaratlığı eserin elbette ahlâkiye te- Mayll eden bir tez taşıyacağı — Aği. kârdır. Ve bu lüzümlüdür. da. Ancak burada dahi ahlâkçı ile aanatkâr arasındaki ince farka dik: kat etmek gerekir. Ahlâkçıdaki gaye her zaman “ahlâki, olduğu - halde sanatkârdaki temayül, bazı anlarda duyduğu “ahlâka hasret,, tir. Ahlâk karşısında büyük sanatkâr ve hakiki sanat bu olaa gerek. Bu hüdütler. haricindeki — eserler nANIİ sanat eseri olamazlarsa, bu hu dütlar dahilindeki eserlere de “müs. tehcendir, muzirdir., demek, o kadar fuzüli bir gayretkeşlik olacaktır. Yukarıdaki — müşahedelerimizden vardığımız neticelere bakarak - şöyle bir sual sormak yerindedir: Acaba cemiyetimizde hâlen bu sanat ve ah: Jâk meseleleri ne gibi bir veçhe ar. zediyor? Meseleyi mümkün — olduğu kak içtimal cephesinden incelediğimiz. 1- Çin, bu sualin cevabını da Türk ce- miyetinin içinde bulunduğu hal ve geraite bakarak verebiliriz: Cemiye- timiz, Tanzimattan beri ve fakat bil. hassa 1923 ve sonrasında Cumhuri- yet eliminde yaptığı radikal inki- lâplarla, altı yüz yıllık müemseseleri Memleket |Töportajları değiştirmeye, maruf tabiriyle garp- hlaşmaya ve buna muvasi ola rak, kiymet hükümlerimiz de değier meye haşladı. 1923 sonrasının ilk on, 'ön beş yıllık devreni içinde bu garp. ulaşma bazı noktalarda cemiyetimi- zZin bünyesine pek de uymayan veç. heler arzetti. Bilhassa Osmanlı rejir minde uzun asırlarca kiymet hüküme lerinin dine bağlandığı 'Türk cemi: yetinde, mânası ve muhtevası pelede anlaşıtmamış bir iMikleşme cereyanı başlayınca yeni kiymet hükümleri. mizi neye istinat ettirecetimiz. hur susünda bocaladık, dürdük. — İkinci Dünya harbiyle cemiyette başlıyan ve artan Iktisadi sıkıntı ise, vicdane ları büsbütün endişeye düşürecek va- ziyetler ihdas etti. Son bir, iki sene zarfında vicdanlarda Uyanan reaksi yön, “lalcişme,, in dinaizlik — demek olamıyacağı çeklinde — parimanter hayatımıza kadar akseden tezahüre deri, ahlâkiye titizliği uyandırdı. Bizim temennimiz, bu titizliğin ah- Jâk namina sanatırı fedasına; / başka bir deyişle, sanat bağımsızlığının f dasına yol açmamasıdır. Bunun için de her şeyden evvel, müşterek kiye met hükümlerinin cemiyette tecasti sünü temin edecek terbiye aistemle: rinin gelişmesi gerekir. Bir çok içti. mal meselelerimizin çözümü gibi, sa- 'nat meselelerimizin hallinin de bu çok önemli hususa bağlı olduğunu u- nutmamalıyız. Her Özlü sanat eseri bir tez taşır. Vücuda getirilen bir esar, cemiyette herkesin veya hiç olmazan ekseriye- tin tasvip edeceği müşterek kıymet hükümlerine fstinat etmiyorua, — taz de sağlam olmaz ve bu takdirde sa- nat eserinden de bahsedilemez. Böy. lece yeni sanat eserleri ya hiç gö- zükmez veya pek seyrek gözüklür. Sanat münekkidlerimizin bahir mı zuu edilen bu meseleler üzerinde dü- #ünmelerini temenni etmekteyiz. G Karsosmanoklu, Yakup Kadri; 2” vönlem. aN “Ganıb; Bd 8) Yöntem, Al Canib; Edebiyat; 1942 ft Sah. ö (8 Ayda, Adile; Edebiyatta tezme- zelesi; Cumhuriyet gasetasi, 2ocak. İK (8 Yetkin, Suut Kemal Prof.; Ede- bi Metlekler; 1843 lat, Sahı & AZAPLI KÖYÜ Yazan : Kemal Sadık GÖĞCELİ ZAPLI köyü, Seyban — İlinin Kadirli kazasına bağlıdır. A- danaya yüz, Kadirliye beş ki- dometre mesafededir. Göz alabildiği- 'ne dümdüz uzanan bir ovanın orta- sina kurülmüştür. Yanında, önünde 'ne tepe, ne höyük, hiç bir şey yok- tur. Köy uzaktan bir top dut ağacı halinde gözükür. Ortasından, — yazın kuruyan, kıyılarını sazlık sarmış bir dere akar. Azaph, Firka-i Tslâhiyeden önce, Azaplı denilen yerde, burada kışlaya- rak koyunlarını otlatan koyun azap: Jarı - bekârlar. tarafından kurulmuş tur, İlkin on iki ev olarak, Har- kaçtığı — köyünün — yukarısında bu- lunan Tayıplı öbası gelip yerleşmiz. ftir, Daha gonraları da büraya Ave şarlar gelip yerleşmişlerdir. Şimdi bu köy (80) evli ve (450) nüfunl Evlerin (40) kadarı huğdür, Huğun 'yan duvarları çitten ve üstü anzdan yapılır. — Bir katlıdır. ve tabanı da topraktır. Huğların el büyüklüğün” de bir tek penceresi — bulunur. Sün yıllara gelinciye kadar bütün Çukur- ova köylerinin evleri huğdu. Son bir —— — ÇIKAN KISIMLARIN l Madam Marthe Çhenevray MonreveFi kaybetmişti. ratle giden bir tramv ölüm hadisenini, Monrevele bildirdikleri yapacağını bilen kaz kardeşi Arathi otomobili ile gez- 'genç polifikacı kocam Henry Bordes Düşen Maske — Mebrüre Alevok Monrevel'in seyahatte olduğunu öğrendim. ceğini söylediler. Ve cevap beklemiyor. Hep işlerimi düşündüm Saadeti verm Marthe, onu, vle İspanyaya gitmüce ram et- Üane öt el çocukları sevrederken, adam içeri girdi ve onların — Müsyü Chenevray'le Kocanızla ka beraber gittiklerini bilmiyordum. uşmağa geldim. İona doğru yürüdü, Pierre Emagny hele içinizdeki gürel sevgiyi yaralamak, bonim İçin de çok 'Resimde taçan da İze) giDi bir şapka () Körüyo affedin benl, bir el hareketi ile dütlerden sonra: Yazı masasnın — çekmeninde bu mânasız. yalvarışı mektuplar — O yarı çocuk, beslz bir İnsandı. Asil kabahatli Afledin beni, Ba Yaranızı deştiği” 'a acwyabilirsiniz Merihe bu Taflara aldırı devam etti. yatırap çektim acılaşan bir sesle — Bu kütüce sevmek — Kötüsü, iyisi olur Sevmek, karsısındakine hümür vermekt — Miç değlise siz açık açık ancak evvelki gün, Romada düydüm. Kolosluğun bir İşi için Slcliyaya gönderi gün, aklımdan fikrimden geçmezken. kumamıştım. lerdi. Tam dön Marthe sözü üfkelenmişti. İstifa Zaten ben mesleğimi bırakmağı tasarlıyordum. a gadan sonra bir şey yazmaz diye üzülürken, me — Siz de yazmıyor mu Vdi Hkunluk vakfesinden sonra 'amma, evine değil. Onları x Öleceğim. sandım, Yoldaki ha Parise bu sabah vardım, MA & Öğrenince, şeyi öğrenli kendimi hemen ilk tre durakladı: — Yorgun ol Erkek bir ai başında oturi çekmelerin birinde da nit — Gldiyorum, deai. Bu sefer de Öteki, sormak cesaretinde bulundu: — Anahtar sizde mi Kadın n - irya — Amma yazı hambaşka ldl, irlerine bakaşt ilde'den kalan olduğu gibi mezara yatırılan, — © et, kan, ça mur külçesini — düşünüyorlardı. Kadıncakız ikincl defa; eai Emagay ona kücük bir paket — Bu ihtimsli düşündüm.. Hakın Bunların hepsi de kay yemlsler mİŞdİT K Kevalli Mathik Tn sürüklüyordu! gecmek kuv — Kiülidin” vidalarıı — Bakalını yapabi farlardan Biri nasıl olsa açacak. sordu: Marthe; — Haydi siz gidin. Ben de uk, Birara kalktı. Onları hana. gösterdi. ân KINtI tutuyordu. Pai diyoruz, o kadar çok my bunlar? — Bvet, kordelâ e bağlı büyükçe bir paket ek için ka lar.. Yani tehlikeli şeyler Adam “evet, der gibi başını ekdk Madam Chenevray ayai ulani çıktı, elinde bir anahtar destesiyle çabucak döndü. Yüküne bir Üzgünlük çö — Esşyaların bütün anahi N menlnki yok.. Hatırliyorum, — Üfacik bir anahtardı, e bulamıyacekz demektir. mzer şeyler, Birinden birl muhakkak uya, ini, Ade n, İğrenç bir harsızlığı, bernberce hazırlıyan Iki imsana. dön. srln hu ne biçim, ne zalim cilvesi lal ki, n çıkaran biri ile, “ahlayı, suç ortak: cek miyim, Kapağı açmak Jzım.. Selâ hen Üzerinde taşırdı. el hemen yere döndü: İkt- yürekler ncisi “şeyla, İlişemeden, lnerek eline aldı. Çir ihtimali. düşi K lazım, Ama hacet kalmıyacak, anah- liyarak (Devamı var) » kaç yıl içinde, Azaflı köyünde, ylee mi kadar taştan yeni bina yapılmış . tır. Bu Binalardan yalnız bir tanest iki Katlıdır. Bu köyün tarlalarının hemen hepai bataklıktan kurutulmuştur. Tarlala. Tın verimi bire kırk, bire ellidir. Gö- rülmedik ekin olur. Bu yüzden köy halkı gittikçe ilerlemektedir. (80) evlik köyün (30) evi tarla- sızdır. Bu yıla gelinciye kadar yarı cılıkla geçiniyorlardı. Bu tarlasızla- rın çoğu, Doğu Anadoludan göçmen olarak gelmiştir. Diğerleri ise avşar- İlkokul, köye 1043 yılında yapıl- mıştır. Öğretmen olarak iki köy ena- titüsü mezunu bulunuyor. (20) yaşını Keçmişler arasında okur yazar yok denecek kadar azdır. Bu yaştan aşa- #idakilerin hemen bepsi okur. y zardır. Okul çağındaki — çocukların hepsi okula gidiyor. Köye ilk makine, 1926 da girmiştir. Bu, bir dikiş makinesidir. Dikiş ma: kinesinden sonra, 1830 da orak mi kinesi girmiş ve çoğalmıştır.. Şimdi köyde 4 traktör, bir biçer-döğer var dır. Biçerdöğer ve traktörler, Mar- ahali — yardımındandır. İlk traktör 1847 de alınmıştır. Köyün hemen bü. tün toprağı birkaç kişinin elindedi Motörlerin sahipleri de onlardır. Bütün köyden, 1940 dan bu yana karasapan kalkmıs, onun yerini atla çekilen köten almıştır. En çok buğday, arpa, pamuk, sus aaın edilir. Hele bir susam olur ki, içie ne atlı girse gözükmez. Bir de, köyün büyük toprak sahipleri — tarafından binlerce dönüm çeltik ekilir. Bu yüze den, yazın köyün havası 6 kadar a- Bırli ir, kötüleşir Ki inaan yaşa; Pis bir. ba: taklık kokusu hiç eksik olmaz. Siv- risinekler bulut halindedir, insanlar. dan çok, hayvanları rahatsız eder. Eskiden, bura köylülerinin - çoğu yaylâya çıkıyordu. Sön yıllarda bu İp terkedildi. Ancak, çeltik ekebilen- ler gidebiliyorlar. — Çünkü yaylâya çıkmak bir çok masrafa bağlı. den herkesin çıkabilmesine — sebep, malcı olduklarındandı. Şimdi malcı. hk yerini giraate biraktı. ki- Yaylaya göçemiyen fakir fukara, Çukurovada, sineğin, batağın İçinde kalır. ok ağır iş şartlarına reğmen çabalar dururlar. Sıtma — tutmayan parmakla gösterilecek — kadar azdır. 450 nüfusun içinde sakalına ak di Müş ancak bir iki kişidir. Genç genç giderler, Helâ, hamam, — çamaşırlık, böyle geyler bu köyde bulunmaz. Kimsenin Akıl edeceği de yok. Helâya, — belki, ihtiyaçları da yoktur. Her evin yar minı, önünü insan boyu otlar ve bö. Rürtlenler. bürümüştür. Kö de herkes birbirine akrabadır. Bu yıl, toprağı olmayan, yarıcılık. In geçinen 30 ev, köye 4 traktörün ve biçer-döğerin girmesi” yüsünden, imsiz — kalmışlardır. — Traktörü — o> Jan toprak sahi rinin yarıcıya ihti- ı kalmamıştır. Bu, topraktan lüler, neye uğradıklarını bilmiyorlar. — Şaşırmış — durumdalar, Boyuna hülkür ndilerine toprak rilmesi için müracaat etmektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: