1 Nisan 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 3

1 Nisan 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Lopdra hususi muhabil İngiltere iç arzettiği bü yumuşatması, 23 şubatı Lonara, (Hususi muhabirimiz Wut- red Eighton bildiriyor) — İngiltere tarihinin en he, anlı seçimlerinden #onra İşçi ' Partisinin, 625 mevcutlu Parlâmentonun mütlak / ekseriyetini ancak tek mebusluk fazlasiyle kazan- dığı anlaşıldıktan sonra, İngiliz mi- Zahi hasıl olan anormal vaziyeti he men ele almakta kusur etmedi. Muhafazakâr basın, İşçi mebusla mın, kendilerini 24 saatte tekrar par: lâmentoya getirebilecek hususi uçak- lara sahip olmaksızın hariçte, dahilde seyahate çıkmamalarını, İşçi mebus- lar için bütün izinlerin kaldırılması- gan müvafik olacağı gibi, bir çok a- Jaylı tavsiyeler ileri sürüyordu. Şu var ki, pusuda bekleyen — bir muhalefet karşısında, 7 mebusluk bir ekseriyet hakikaten azdır. Vaziyeti Mmütalâa eden bir gazeteci, — iktidar partisinin, Churchili ve dolar buhra- nundan ziyade, ilkbaharda İngilterede mutat olan grip salgınından kork # icabettiğini söylüyordu. Politika üstatlığı Önümüzdeki aylarda, bocalamakta olan gemisine nasıl çe- kidüzen verebileceği meselesi, — çok mühim, belki de hayati bir rol oyna- yacaktır. Vakan Clement Attlce tek başına değildir. Etrafında bir çok — siyasi dostları ve müşavirleri vardır ve ni- hayet, ne kadar az olursa olsun bir ekseriyete, hem de büyük sendikala- Ma, sıkı bir disiplinle tuttuğu bir ek- #eriyete dayanmaktadır. Şurası muhakkaktır. ki, — seçimler, birkaç aya kadar yenilenecektir. Par- | tinin umum! sevkülceysini tâyin eden HerSert Morrison bunu hemen - gör- müş ve ifade etmiştir. Biberallerin rolü İşçi Partisi, munzam oyları kim- Gen alabileceklerdir? Bu oylar ancak Möerellerin elinden koparılabilir.. Öntimüzdeki seçimlerde, Liberalle- Ti 26 milyon oyundan 500,000 lizi İşçilere dönse, bu parti yarışı kazan- miş olacaktır. Bu çeşit hesaplar, “alabi temsii” u- Attlee'nin YENİ İSTANBUL — Sayfa 8 imiz bildiriyor X politikasının —| — k güçlükler seçimden hemen sonra n büyük tesirini gösteriyor sulüne alışmış Avrupalılara garip ge lebilir. Pakat ne oluraa olsun, Tibe rallerin seçimlere kadar el - üstünde tutulacakları açıkça - görülmektedir Churehill başta olmak Üzere, bütün Muhafazakârlar, 23 şubatta iktidara gelememelerinin kusurunu Liberal re atfederek, bu partiye sert hücum. Tarda bulunuyorlar Vakaa bunun aksini de idâla ederek Muhafazakârların, ancak — Liberaller | sayesinde bu kadar sandalye kazan dıklarını ve İşci Partisinin seçim ne- ticesine boyun eğerek, programının müfrit kısımlarında ehemmiyetli. de #işiklikler yaparken, Muhafazakârla- | Tın Liberaller hakkındaki bu sistem- | lerini hatalı, hattâ yanlış bulanlar da yok değildir. Attice ne yapacak? Liberallere oy Veren bir. seçmene bunun sebebini soracak olursanız, si- ze, şöyle cevap verecektir. “Muhafa. zakârlar kâfi derecede ileri görüşlü değil, İşçiler ise fazla eri görüşlü- dür Altlee, artık yolunu buna göre t- yin edebilir. Bir taraftan, partisinin 20 cenahinı frenliyecek ve diğer ta raftan merkeze doğru temayll ede cektir. $Şu varki, İşçi Partisinin bu — yen politikasının muvaffakıyet — ihtimal de henliz pek azdır. Belki, Liberallere re lan seçmenleri daha, şirü. âlden kendi partisinden sayan Chur- Bını gösterir. Truman'ın 1948 — de 'Sosyal refah devleti” — programına dayanarak beklenmedik bir. - galebe kazanması, büyük halk / kütlelerinin, merkeziyete ve bürokrasiye kaçma: makla beraber, sosyal veçhesi kuv- vetli teşkilâta — temayti — ettiklerini göstermektedir. Sosyal olmak, — her Zaman sosyalist olmak demek değil- din Amerikada Cumhuriyetçiler, İn- Bilterede ise Muhafazakârlar, şimdi- ye kadar bunu kebul etmemekte inat ettilen Bakalım mütevassıt yola ev- velâ kbu girecelet melelerinin, ticaret işlerinin, dü teşebbüslerin bütün İSVİÇRE MEKTUPLARI ZURICHE 'TALYADA her yol Romaya çıktı: Shili haldı çıkacaktır. Ancak Attlce" | İft Eibi, İsviçrede de her yol Zu- | her şey ona göre yapılmıştır. Üçün- | dası yapılan Bal kaplıcalarının en Bin, parti programını hemen yumu- | — Tich'e gider. Ve çok defa Zurich- | cü, ikinci ve gimdi biraz da birinci | büyük tesiri romatizma içindir. Ban- şatması, 29 şubatın tesirsiz kalmadı. | ten geçer. Eski Almanyanın Ham-| mevkie malik olan bu trenlerin, | yolarının temizliği, fiyatlarının - her bourg'u, bugünkü Türkiyenin İstan- bulu gibi Zurich de İsviçrenin nüfu- sunun en fazla ve ticaretinin de en fazla olduğu bir yerdir. Banka mua> iktisa, toplanıp ve Kararlaştırıldığı yer Zürleh'tir. Bal şehrinden kısa fasılalarla ha- reket eden trenler bir buçuk saatten evvel bir zaman içinde sizi Zürlch'e götürürler, Trenler, memleket kud- Tebi istiralyosine göre hiçde pahalı olmadığı gibi yolculuk eden kimse- ) Zürich şehrinden güzel bir görünüş nin bütün — ihtiyaçları — düşünülerek | bir h talığa devâ olduğu propagan- tekmil İsviçre içinde ufak istisna- lardan sarfınazar olunursa, cer kuv- veti elektriktir. Ve bu elektrik dağ- lar arasından akan sulardan, eriyen karlardan ve hattâ göl altlarından keseye elverişli olması buraya büyük bir rağbetin celbine sebep olmakta- dir. Çünkü İsviçreli hesabını iyi bil- diğinden burada her hangi bir paha- hlik gördüğü vakit derhal başka bir elde olunur. Birinci - Harpten - son- | memlekette bulunan, başka bir kaplı- ra İsviçredeki trenlerin hareket- | caya gitmekten kendini vazgeçire- lerini elektriğe bağlamak için büyük | mez ve kendi memleketinde de, ken- mücadeleler göstermiş olan o zama: zan / Demiryollar Umum — Müdürü, vaktiyle yapılan tenkidlere mukabil gimdi, büyük takdir ve şükran ile yâdedilmektedir. Çünkü Birinci Harp esnasında, —muhtelif memleketlerin hudutlariyle kapalı bulunan bu mem- leketlerde trenler yine muntazaman galışmış ve memleket münakale iş- lerinde en ufak bir Arıza hâsıl olma- mıştir. Büyük pencereleriyle - size geçtiğiniz yerlerin güzelliğini — gös- disini muhakkak bulunduğu yerdeki kaplıcaya gitmek için icbar edecek bir kuvvet yoktur. Döviz tahdidatı —mevcut olmadı- #ından Fransa, İtalya ve şimdi. Al manya gibi memleketlere — gitmek için pasaport mecburiyeti bulunma- dığından derhal oralara gidilir; — ve bunün içindir. Ki dahili ”' kaplıcalar | terakkilerini ve müşterinin ragbeti- ni en çok müşterinin arzusuna göre hizmet etmekte bulurlar. Bu küçük teren bu trenler, yolcunun vaktinin güzel geçmesine hizmet ettiği gibi, memlekete seyyah çekmek için de | 'en güzel bir propaganda yaparlar. İsviçre devlet İttihadının elinde bulunan bu trenlerden başka bir de bilhassa dağlık yerlere işliyen husu- şehirde nazarı dikkati çeken en mü- him nokta, burada — hastalıklarının | tedavisi için veya dinlenmeye gelen- | lerin bütün esbabı istirahatlerinin te- | minine matuf her şey yapılırken, di- | ger taraftan da gehrin/ bir sanayi gehri olması ve halkının büyük bir | ai girketlerin trenleri vardır. Ve bun- | kısmını fabrika ameleleri teşkil et- | Jar da devlet tarafından hiç ihmal e- | mesidir. Şehir nüfusu, bir. taraftan | dilmiyerek büyük bir himaye görür- | dinlenmeye veya hastalığını — teday ler ve bu sayededir ki sırf halka hiz- | etmeye gelen insanlarla gününün en | met etmek ve ticari bir zihniyetle Ü hareket eylemek sayesinde / trenler çok sevilir ve büyük bir rağbet gö Tür, Seyahat edenlerin belki 9, 90 1 Fransız ve İtalyan gibi ecnebiler de dahil, her sınıf insandan teşekkül e- aşağı sekiz saatini fabrikalarda ge- çirenlerden teşekkül etmiş iki büyük topluluktan ibarettir. Fakat — buna rağmen, şehir. hayatında en ufak | bir ahenksizlik yoktur İsviçrenin Zurlch şehrinde Gördüğüm ilk pehlivan güreşi Yazan : Refik Halid KARAY fantasmagorik hale sokulmuş “maziyi tahattur,, sahnelerine benzer, Çehreler olduklarından fazla yassı yahut yayvan, boylar gayri tabi rTette uzun veya kısadır. Arada, kendimi mahşere katılmış, hemen ezili- verecek kadar ufacıcık, şaşkın, telâşlı bir böcek gibi görmekteyim. İç-Erenköyü'ne bir düğün münasebetiyle pehlivanlar gelmiş. Pehli- vanların birbirlerini yenmek için altalta, üstüste, insafsızca döğlüşen çol iri, çok kuvvetli bir nevi insan olduklarını şöyle, böyle kulaktan öğrene Mmişim ama sanıyorum ki, onlar bizim gibi doğmazlar, büyümezler, ye mezler, konuşmazlar. Kafdağı önlerine çıkan engelleri yıka devire, filler gibi ağaçları söke kopara, etrafa heybet ve dehşet salarak kafile halinde gelirler. Bir oturuşta iki sini baklava sindirip her susa- yışta bir bakraç ayran içerler. Uyudukları zaman gözleri açıktır; mer« mere bassalar Üzerinde ayaklarının izi kalır. Kısacası masallardaki dev kendileridir. Korktuğumuzdan bu ismi kullanamayız; — hoşlansınlar da zararları dokunmasın diye onlara pehlivan unvanı vermişiz. Korktuğu- muz devlet adamlarına nasıl ki, paşa demekteyiz. Bir yaz ikindisi idi. Arabalara binip Kozyatağı yolundan İç-Brene Köyü'nün Sakızağacı mevküne çıktık. Güreş meydanı, o devirde Damacı Riza Bey köşkü denilen ve şimdiki Gazi Ethem Paşa arazisinin üst tara- fına düşen sürülmemiş, taşlı ve sert topraklı bomboş geniş tarladır. Ay- nt gün hem pehlivanlar güreşecek, hem at yarışı yapılacak, Bu yarışı da ilk defa göreceğim. Biz sinema Ve resimli mecmua asrı çocuğu olmadı #ımız için yarışta atların, Üzerlerinde binici bulunduğu halde mi, yoksa ardından, başıboş, süvarisiz mi koştukları hakkında malümat sahibi değilim. Me- raktan içim içime sığmıyor. 'Ne kadar kalabalık! Hem, birbirine öyle zıd bir kalabalık ki, âdeta gazetemizde neşredilen (Kıyamet Günü) romanının Perlaşez kabrista- ni manzarası: Zengin, fakir, asil, serseri, köy ağası, rençber, hacı, hoca, derviş, dilenci, hepsi, çeşitli kıyafetleriyle orada. Cilâsı göz alan kapalı Jândolarda yaşmaklı sultanlar, saraylılar, karşılarında taze cariyeler, arabacının yanında haremağaları... Faytonlarda çarşaflı rical kadınları ve kızları, maiyetlerinde redingotlarının önleri ilikli uşaklar... Muhacir arabalarında orta halliler,. Öküz arabalarında civar köylerden gelenlerm. Bütün gün, güneş altında keçe külâhla çalıştıkları halde sokağa ve seye rana çıkınca başlarına birer siyah şemsiye açmaktan lüks zevkı duyan Arnavut bahçıvanlar... Sucular, su muhallebicileri, şerbetçiler, daha bir sürü ayak satıcımı ve davul zurna sesi! Güneş keskin; kabak meltemi tozu dumatla katıyor; davul, binlerce kişinin birleşmiş kalb atışı gibi gümbürderken zurna yine bu, beklemek- 'ten bıkmış cemaatin topyekün şikâyetini anlatırcasına ağzını sağa sola, havaya ve yere çevire çevire tiz perdeden sızlanıyor. Pehlivanlar gelmi: yor. Nihayet halk karıştı, yol açıldı: Ortaya deriden birer slip giymiş, hayalimdekilere nazaran epeyce küçük fakat -o devirde ne kadar çıplak insan vücudü gördümse hepsi de beyaz, adalesiz olduğundan bazuları, ense kalınlıkları ve güneşten yanmış tenlerile- yine de korkunç iki adam çıktı. Bun! sişe uzattılar. Ne içeceklerdi acaba? Kuvvet şurubu. mu? Hani, bana sabahları, ambalajına sarılı kendi husust kadehiyle içire dikleri Kinalaroş nevinden bir şey mi? Onu bardaksız, ağızlarına dikerek mi yuvarlayacaklar? Pehlivanların kadeh kullanmaları ayıp mı sayılıe? Bunları aklımdan geçirirken baktım ki, şişedeki ilâçtan bir miktarını Aavuçlarına döktüler ve başladılar vücutlerine sürmeğe! Yanındakiler de yardım ediyorlar, sırtlarını uğuşturuyorlar. Uguşturdukça ciltleri, güne- #in altında pırıl pıril, yalazlana yalazlana parlıyor. Davul zurna bu amı liye sırasında durmuştur; ehemmiyetle seyrediyoruz. Derken gümbürtü tekrar işitildi; iyice yağlanmış olan pehlivanlar, 'ne minder, ne halı, toprak üstünde kapıştılar. Ter, yağa karıştı, yağı toz... Gözlerine de zifoslar sıçrıyor ki, yanındakiler ara sıra koşup çeve releriyle bunları siliyorlar. Seyirciler, bağırıp çağırıyorlar, ıslık çalıyor- Jar, sahaya yemiş kabukları atıyorlar mı? Güreşenlere direktif veriyor- lar mı? 'Tam bir temkin ile, vakarla bakıyorlar. Taşkınlık eseri yok. Ki- min haddine? Hakem heyeti yaşlı başlı, çuha cepkenli, şal kuşaklı, tebes- süm kabiliyetini kaybetmiş, müthiş insanlar! Bağdaş kurmuş, toprağa oturmuşlar ama bir kalkıverdiler mi atlar gemi azıya alacaklar, kadın« lar bayılacak, halk birbirini çiğniyerek kaçışacak. Çil yavrusu gibi da- Bılacağız. Verdikleri tesir, o! 'Yarım asırdan evvelki zamana ait bir çocukluk hatırası daha tafe silâtlı ve daha teknik malümatlı olamıyacağına göre ilk pehlivan güre- Şinden aldığım İntıba bu kadarcıktır. Ama her bakımdan nasıl bir de- gişme ve gelişmeye işaret ettiği için yine de bir şeydir. Her geçmiş za- man hayalinin cihan değerinde olması lâzım gelmez ki. der. 'Bu üçüncü mevkilerde, profe- | yon, 12 trenin yanyana geleceği bir | devlet yeni mesken inşa edilmesi için | tüphaneleri, opera ve gehir tiyatros sörler, büyük tacirler, vali ve hat- | tarzda yapılmıştır. Trenlerin gelme- — bir çok tedbirler ortaya koymuştur. | su, barları ve arasıra cenebi memler ta nazırlar bulunur. Ve bunlar köy- | leri daimi bir cevelân halinde cere- — Bu tedbirler öyle nazari ve kâğıt Ü- | ketlerden celbedilen en Iyi artistlere İü ve amele ile seyahat etmekte hiç | yan eder ve bu haldir ki size trene — Zerinde kalan şeyler değildir. 1947 | den müteşekkil varyeteleri lle Zu- bir fevkalâdelik bulmazlar. Çünkü, | bindiğiniz veya indiğiniz zaman bir | #enesi bidayetine kadar eski evini| — rich, insana büyük bir gehir hissi ve- tren yolcularının biri diğerini rahat- | seyalat eden adam hissini vermez. — tamir ettirmek İstiyen ve Yeni ev | rir Ve vaktinizin geçmesi için lüzum- sız etmez. Ve tren yolculuğunda her- | Bu gehir, Birinci Harp zamanında — yapmak arzu eden herkese belediye- | Iu olan hiç bir şeyin eksik olmadığı | kes sahip olduğu seviye - ve kültür | Cenevrenin inkişafının aksine olarak, — Jer bütün masraflarının yarısından — kanaatini uyandırır. | übariyle - birbirini aşağı ” görmez. | İkinci Harpte, siyaset ve iktisadiyat — fazlasını bir hediye halinde ödemek- | — Geçenlerde beynelmilel bir varyete, Birinci mevki her trende, sırf bulun: | âleminde ve beynelmilel mahiyette — te idiler. Bundan başka müharebe | zurich şehrini Ziyaret etmiş ve gös Sun diye yapılmıştır. Ve bunlarda | büyük roller oynamış Ve çok Vâsi bir — zamanında turist celbi olama" | terdiği numaralarda çok muvaffak alelekser ftek tük ecnebiden başka | İlerleme kaydetmiştir. Etrafı alçak — dığı için bir taraftan Gtel ve lokan” | slmustur Bu mumaralardan blri de kimse, bulunmaz. tepeciklerle çevrilmiş olan gehif, İs- — taları müşterisiz - bırakmamak, di- — Baxer denilen cinsten ve çok dik Bal şehrini terkettikten ve muhte- | / viçrenin en büyük göllerinden biri — ger cihetten de mesken buhranına — başlı olan köpeklerin Zurleh ve Bal V£ kimya fabrikaları ile bira fabri | olan Zürich kenarında, iki tarafın — meydan vermemek için bir çok Ko-| takımları diye ikiye ayrılarak yap: kalarının biraz uzağından geçtikten | daki adetleri sayılamıyacak kadar u- — Jaylıklar gösterilmiştir. Bir kimse: — tıkları top maçi olmuştur. . Takım, sonra ufak ufak köyler ve küçük bir | fak, orta ve büyük lokantaları, otel: | nin bir hafta zarfında - yiyebileceği | esasen on dört Köpekten terekküp nehir arasından geçen tren Zurlch'e | leri, küçük fabrikaları ve güzel bi | eti, vesikaya — tâbi olmakla beraber — etmekte ldi. Dördü ihtiyata ayrılmış GNĞ ytorir gelmeden evvel Baden şehrindeki ler | nalariyle yalnız eenebilerin deçil, t |/ otcilerde Porsiyon olarak. İi bu sürelle beher takım. beş kör feviçre, nadir Bulunan herşeyin memleketidir. Yukarıda | taSYonda iki dakika tevakkuf eder. | Vviçre halkının da nazarı “ dikkatini almak imkünı vardı. Çün ixtemi tepekittli aöit , Dm Ki Küpekderde. milterekdi d fubel takımllm Harelal | Bu küçük gehrin büyük bir hususi- | celbeder. Harpten evvel yüz elli bini | kümet, otellere ve lokantalara, evde — hayret olun mokta, bu hayvanların Te Türüyemea Hlce İKi vazlin , Dü malür hetna0” | yeti verdir. Çünkü Romalılar zama- | gecmiyen nüfüsu bugün bir. müslin- | oturanlara Verdiği gıdanın ÜÇ mis |— bunü zoraki bir gey diye yapmıyarak harn Kabllelarini Tüzlerena değerdedir Yakada | fından kalma kaplıcalara mâlik ol- | den fazlaya çıkmıştır. Bu nüfus ço-| lini veriyordu. Bu suretle halk bura- | oynamaları ve bundan bir zevk d Tenlimde oyunculardan bir tanesinin mükemmel bir lafa | Maktan sarfınazar, burada dünyanın | - galmasına rağmen, gehir mesken buh. | lnra rağbet Köstermiş fakat Gtel ve ını göstermeleridir. Top biraz çIT SAAT Ğ İ A ÜnemeR DKŞ TzT her tarafında kullamlan elektrikli | ranı göstermemiştir. Orasa da bina: | lokantalar da bunu katiyen istismar le doldurulmuş olduğundan ko- KA Alrral lokornotiflerden başlıyarak en ufak | Jarın kiralarının fazla arttırılmama. | etmemişlerdir. Zaten hayatın enmü- | Jaylıkla havaya kalkmakta ve bu su. elektrik tesisatına kadar her geyi | —Si için üsüller vazedilmiştir. Fakat | him intizam noktağı da bundan baş- | retle Kafa vuruşlarına çok — müsalt Yapan büyük bir fabrika vardır. Bin | buna müukabil belediyeler ve federal | ka bir şey değildir. Üniversitesi, kü- | - bulunmaktadır uygun bulmiyan, hor ve hakir gören, işlerden | — | Kudret Beyin burnunun bu uysallığına borçluyuz. Kudret Beyin o akşam yolda bana anlattığı | —| Hem Leylâ çok küçük. O senin yaşında ya var, Ahmet Hamdi Tanpınar dztk tutmağa dalışan sahibine düşman olur. Hiç | —| Bununia beraber çok İzgetinefls sabibi. olluğu | —| yeyler dağru smuyda? Tiakikaler Bakine Hanılı |— a yok oe z insan burnunu işlerinden uzak tutabilir mi? Ye- | — | için oyuna tam girmiyordu. Ne olsa, Kudret Be kendisini otuz sene durmadan, © kadar derin Yüzünü bana biraz daha yaklaştırdı, avucu- mek için kepçe ne ise, iş için de burun odur. | — | ye yapılan müamele kendisine de yapılmış demek. ekilde sevmiş miydi? Ve yine hakikaten Kuh nu, dah erkeklerde *görülen © taaceüp ahnenın Hattâ becerikli bir burun kendi işlerini aleli Ü. Onun için kendisinden İstenen iş biter bitme: t Bey, sadece erkek gürüriyle alay etmek işaretiyle, son Üç parmağını içe doğru yarı kıvi- le gördükten sonra yedi mahalle ötesine yardıma | — | aradan çekiliyor, Kudret Beyin alnı ile düdak- | | hoşlanan bu mahlüka haddıni bildirmek için otu rarak açtı b bile gider. Bir burnu işe karışmaktan alikoyma- | — | Jarı arasındaki tahtından etrafa, çok müstağni, onu muntazam şekilde red mi etmişti Leylâ, küçük mü Allah aşkına? diye sor N a çalışmak, tablat kanunlarına isyandan başka | — | her geyden uzak bakışlarla bakıyor, Sakine Ha: Evet, otuz sene, aramızda hep bu müca- | — | dü. Sen tamyorsun İşte! Artık bize küçük denir isındakıler dir? Veyi o fanllere Ki, burunlarını sadece bir | — | mimi ve hazzından kendinden geçen mühibbesin dele vardı. Otuz sene reddettim. Fakat o da in mi? Gözlerini iyice kısmız, uzun — kirpiklerinin züe Gddederler! İste siz' bunü yaptimz. Küdret | | kibirli kibirli seyrediyordu kamını aldı. Nasil bir komedi oynadığını gördün. arasından kimbilir hangi mehtaplı geceden ça- Bey! Onun için burnunuz hayatınızı altüst etti, Bu hal, bizi çıldırtıyor - ve kahkahalarımızı | — | Üstelik çaydanlığı — mahsus kırdı, ve kabahati | | linmiş bir aşık çizgisiyle bana baktı. — Mesele -24- bazan size en münasebetsiz nasihatler verdi, ba: | — | artıyordu. bana yükledi. Zaten kayınbiraderlerimi aleyhim © değii, Leylâyı oğlu Hayri Beye almak İstiyor. di M Bğüena ” sailllir Teğee | DEOR B Magma aakan . teanlari * Öüçün 'Nihayet Küdret Bey, bugün için bu kadar | — | tesvik eden, o dâvaları açtıran, cemiyetle aramı | — | Su Harbiyeyi geçen sene bitirene Ççak tevvel ü AKaİ takdirde, — aabahı | — İ etti, hulâsa işlerinizi bozdu. yorgunluğu KAf görmüş olacak Ki, izin alarak | — | bozup beni Torino'dan azlettiren de odur. Hep Leylâyı o haftalarda Sabihayı ziyarete gel leyin onu bu ziyarete razı etmek için o kadar 5. Bununla beraber Kudret Beyin bazan bur evden çıktık. Kudret Bey, kapının önünde n e zaman görmüştüm. Sarışın, neşeli, etrafına kıntı çekmez, © kadar yalvarmazdınız. Gelirken | —| ü ile tam bir uyuşma ve aninşma içinde noklunu düzelttikten sonra saatlerce hapsedilmiş Büylece bize büsbütün başka sebeplerle ol atten hoşlanan bir kızdı. Mahallemize Fran- Tn GN l mtite ee |— | tüodü lll Barlin Üterbu nadir süni bir hiddetin birdenbire kanadığı bir sesle duğunu defalarca anlattığı bir yığın hâdise şim- | — | siz mürebbiyesi, dadısı, bitbasının emektar uşar Se di ra yti apıyor? ne haldedir? | — | biriydi. Onun için bu zeki burun hepimizin kar Naml? diye sordu. Nasıl, — beğendin mi' di bu münasebetsiz izdivaç teklifi İle birdenbl . E t günlerce semtte konu: B AĞ n e BND | — | bini üaslL ee çok Kinlk aü kımılda, | — İ Tam incl idi, değil mi? Ah, melün, melün cadı birlesmiş oluyordu. Doğrusu istenirse iş büsbütün ulmuştu. Kimi hanımlar kızı Çok güzel, terbi. cak mif Yoksa beni yine - herkesin — karşısında | — | hislar, yer değiştirm her türlü çehre far. | — | Böylece dostumuz, o kadar sevdifi Sakine Ha ksi idi. Bu izdivacı teklif etmekle Sakine Ha- | — | yeli, kibar bulu Allah bağışlasın!, diyor braalar İ MN SABYGÜZ li Karslklir Ve aklklr YA lerini yatağıma dayayarak verdiği hükmü ver disiyle izdivaç meselesine gelince, Kerim Paşa mm akraba evine öyle mi gidilir? Hırka-i Şeri ZV GE T v SAA O gün bir defa daha anladım ki, aktörlük | —| vordu. 'nın ölümünden beri asıl Kudret Beyin Sakine Ha alayı gibi Küçük bir kız dört hizmetçi ile sokağa dekil mi 7 Çünkü burmunuza JAyık olduğu hürmeti anatı evvelâ burunla başlar. Büyük komedyen: | — | Melün, melün cadı.. Ama, ben sebebini | — | mimla evlenmek istediğini Behcet dayıma kadar | | çıkar ma?,, Annemin fikri ise büsbütün başka idi. Haa e iaaelara ni oitat b | ere bakın, dalma burun husüsiyeti görürsünüz. | — | biliyorum. Hem çok iyi biliyorum. Zaten kabahat | — | herkes biliyordu. Benim gibi o da tesadüfen Sabihalarda bulunduğu Te b a n ee göreek, ve | * Kudret Beyin o günkü muvaffakiyeti ve mesul | — | bendi Fakat, bu son derecede — hususi bir macera> | — | için küçük kızla konuşmuştu; "bütün - ömrünce örtel bürtiye anlaşdl Bir insan her vevden | | olmadığı suçlarını Sakine Hanıma aftetirmesi, Sözünü yine birdenbire kesti ve hizlı hızlı | — İ dir. Biz yine eski İstanbul —mahallesinde kendi | — | Sabihayı kıskanacak,, diyordu. B buztaeen gea OLan lfle çoi ser || hiç tetemedin ge 1 kadınını - kendisine © üürümeğe başladı. Fakat birkaç adım , ötedeki arlığının meseleleri içinde bıraktığımız. Sabiha. Leylâ anne tarafından Sakine Hanımın a) e T De Daa kadar bağlaması hep bu zeki burunun marifet ! fenerinin önünde beni durdurdu Ve o şıkta & dönelim, rabası idi. Babası Ekrem Bey ise, Süleyman Beye Darman bi burun yahaliyeti — dakıtir, yök eder. | deriyle, üysalliğiyle oldu gözlerimin içine bakar | x lerin yetiştirmesi idi. Filhakika Sülgyman Beyin Halbuki siz burnunuzu kaba, çirkin, kibiri, ku Filhakika o günden sonra — Bettina, — kik Anladın değli mi? Bu işleri hep benden | Sabiha Kıskançlığını hiç gizlemeyen bir çeh- | — | babası Abdulhamit tarafından İstanbulda ve gö kançı dediköncu va fazla rahataız edici buldu. | — | grupumuzdan hemen hem yrılmadı. Hele | - | intikam almak için yaptığını elbette anladın. re zaltında oturmaya mecbur edildiği yıllarda bahçi: Buz! Kaç ddda yolda vürürken onu düsürme Kudret Beyi bir gölge gibi takip etti. Onu baht Hem de ne müthiş ve zalim intikam.. - Düpedüz | Halacığım, bari İhsan Beyi Leylâ ile eve | — | vanının oğlunu pek beğenmiz, okutturmun, yazdır. BAD a çalırtanız. z biçare anlarında teselli etti. Fakat bunlar da alay, Fakat benim burnum hiç bir şey sektirmez. | — | lendirin. O hiç olmazsa — güzel kız, zengin de akine Hanımın teyzesinin kıziyle Haa a Tn aEanlE Eçirmle, Geteli ha ileride okuyucularımızın kendi gözleriyle £ Derhal kokuyu aldım. Hafifçe burnunu okşadı. | —| Öbüriyle ne yapar İhsan Bey? dedim: Beni bir | — | evlendirmişti. Ekrem Bey ilerlemesi için yolün n B ee tarkeder a kleri şeylerdir. Azizim Cemal, unutma, k üthiy mahlüktur payladı: Sen böyle şeylerden ne anlarsın! Evlen- | — | başına getirilmesi kâfi gelen Insanlardandı. zevklerine Evet, o günkü sohbetimizden bütün lez: Kadın intikamından dalma k me hesap işidir amma, tek hesabın işi değildir (Devamı var) 116 118 118 120

Bu sayıdan diğer sayfalar: