art 1050 YENİ İSTANBUL Belçika mühim bir karar arifesinde Leopold'un taht'a dönüp dönmemesi kararlaşacak Yarın yapılacak plebisitte, yalnız Kıral taraftarlariyle aleyhtarları değil, fakat Flâman'larla Valon'lar karşılaşacaktır Brüksel, 10 (Husust — muhabirimizi bildiriyor) Bir taht etrafında iki karadğ Belçika, —şu sıralarda — heyecanlı günler yaşıyor. Flandern ve Valon- ya kiliselerinde Kıral Leopold'un av- deti için dua edilirken, Borinage'ın kömür ocaklarında, sosyalist komite- ler “İşbirlikçi kıralın” dönüşüne en- gel olabilecek çareler düşünmektedir. ler. Hâdisenin siyasi geçmişi malüm- dur. Son seçimlerden beri, kıral tarat- tarı “Hiristiyan Sosyalistler Parti”si birkaç Fiamanlı liberalle birlikte, her iki mecliste de, 1945 de çıkarılan ni- yabet kanununu âgvedecek ekseri- yeti temin etmişti. Fakat, —mesele parlâmentoda — halledilecek — olursa, Leopold, ancak nisbi bir. ekseriyet kazanacak ve Liberal Parti çok kay- bedecekti. Zira liberallerin Valonya cenahi, Leopold'a şiddetle aleyhtar- dir. Bu sebeple ve Spaak'ın israrlı mümanaatine rağmen, meseleyi, mil- dete arzetmek, yani, parlâmentonun temsil ettiği “kanunt millet”in kar- gısına, “hakiki millet, | çıkarmak ci hetine gidilmiştir. Kıralcılar, halk oy'unun yüzde 55 in- den azını kazanacak — olurlarsa, ki- Talın istifa edeceği söyleniyor. Buna mukabil, plebisit neticesinde, kıral lehine tecelli eden - oylar bu nisbeti geçerse, kıral, Valonların ekseriyeti. kendi aleyhinde bulunduğu ve ken- disini ancak Fiamanlar tuttuğu hal- de, yine merasimle Laeken şatosuna girecek — ve kardeşi, / “Nalp prena” Charles, gölf sahalarının hürriyeti- 'ne kavuşadaktır. #Zoraki” sakipler Belçikanın siyast Wderleri ne der- derse desinler, plebisit mücadelesi 1s- ter istemez, birbirine taban tabana Zit olan iki kardeşin şahsiyeti etra- fında toplanmaktadır. - Halk, gayri guurt olarak, arzu ve temayüllerinin basite irca edilmesini ve bu sebeple, çekingen, soğukkanlı, köküne kadar 'sivil” düşünceli, Anglosakson taraf-, tarı Naib ile hayalperest, halkçı, fti siyasi kudrete susamış kıralın karşı karşıya gelmelerini — istiyor. Halk, #porcu Charles ile asker Leopold'u, Anayasaya ve hükümetine - bağlı temsili” naip ile “misslon”una ina- 'nan, romantik şef-kıralı görüyor. Ve Meseleyi, en #on mühtemel neticele rine kadar mütalâa eden sağcı ve solcu mühitlerde ise, kıraliyet sara- yında hâlen “müttefiklerin” Charles'i hüküm sürerken, - “Alman' Leope dun, İsviçredeki — tistirahatgâhında, eski “arki” birlik hülyaları içinde ya. dıkı ve Hberalizm ile birlikte ko. ni de yıkabilecek, — “tepeden gelme,, bir sosyal ihtilâlin — esasları üzerinde kafa yorduğu söylenmekte- Devrin kendilerine 'Tekabet'in — körüklenmesi için, her iki kardeş, parmaklarını bile kıpır- datmamışlardı. Naip prens muhak- kak ki, Flaman matbuatının, devlet isleri hakkında yazdığı çok sert ten- kidleri okumaktansa, gençliğinde ol duku Kibi, otomobilini delice sürme, yi ve piyanosunda Chopin'i yaşatma- 'yı tercih ederdi. Fakat, artık, hürri. yetini kaptırmıştır. 1844 de Leopold, “Almanların kendisini alıp götürmele. yüklediği bu evvel bir otamobil kazasında kaybeden Leopold, düstükten sonra, evlenmistir. Bu izdivaç. büyük d Kıralın bir Flâman kizı ile evlenmes | | h 'nedecek olursa, Charles, istemiyerek olsa bile kırallığı kabul etmeye yine mecbur olacaktır. Flandern arslaniyle Vatonya horozsu Zirat karakteri hâkim olan Flan- Tn'de halk, katolik ve muhafaza- kâr iken, büyük ekseriyeti sanayici olan Valonlar, solcudur. — Şimaldeki “Cermen,, Belçikalılar arasında, birlikçi” ligin, Pransız kültürüne bağ: h cenuptaki Belçikalılardan daha faz a taammüm etmiş olması, irki bir Akıbetin tecellisidir. Uzun zamandan beri kendilerini kültür - bakımından mağdur sayan Flamanların ırki gağılık düygü” su, bugün artık orta- an kalkmıştır. Buna mukabil Va- mlar, Fransanın, büyük bir kudre- ©i haiz olmadığı şu sıralarda, kütlür bakımından, kendilerini yalnız his- Bu sebepledir. ki, Like, (Valonya'nın merkezi), Flamanların darının matm: ni İkinel Cihan Harbinden irincl karı 1940 ta Almanlara lan güzel Lilinne Baetı ledikodulara sebep olmuş ve. bilhan Valonları çok gücendirmiştir. istediği kıralı, korkunç bir sertlikle reddediyorlar. - Liğge, “Flamanların kıralını", yalnız Flandern'de mevcut ekseriyete dayanarak, Valonyaya da hükmetmek istiyen bir devlet reisini istemiyor ve açık açık tehdit ediyor. Son defa toplanan Valonya kongre- karalın avdeti — münasebetiyle İntilâlin yıldırımları,ndan bahsedil- miş ve birkaç hafta evvel, parlâmen- toda, sosyalist bir Valonya mebumu: 'Kıral memlekete ayak basarsa, öl- dürülecektir!” diye haykırmıştır. Leopold'un Akıbetini tayin edecek olan plebisitte, yalnız sağcılarla sol. cular — karşılaşmıyacaktır. - Valonya horozu, Flandern arslanına karşı a yaklanacaktır. İki Alman istilâsı hariç tutulursa, | Belçika milleti hiç bir 12 mart plebisiti kadar vahim bir ka- | rar karşısında kalmamıştır. Suriye nazik bir devrede Milli Savunma Bakanlığı ordudan Şam 10 (Hususi muhabirimizden: 'bu ayın 1& ünde bitecekti Müllet M 1, yüksek rütbeli 20 subayı ihraç ehti Sami Hınnavi'nin durumu hakkınd orulan saale Hükümet IReisi ayın 15 Cevap İNi bildirmiştir. Bundan sonra Suriye Edebiyat- İlim -Sanat-Tetkik Bizde yeni sayılabilecek olan bir sanat nev'i : (ITnci asrın meşhur Türk seyyahı Memleket Bir eserin milli sanat mahsulü sayılması içir ondaki hâkim ruhun, havanın, fikir, incelerin “mahalli” duygu ve dü Yazan Mademki her eser yaralıldığı top- Tuluğun kendisine has hususiyetlerini, renklerini, yaşayış şekillerini göster- meye mecburdur, © halde “memleket edebiyatı" diye bir edebiyat çeşidin- den bahsetmekte mâna yoktur, diye düşünülebilir. Fakat biz pek de bu fikirde değiliz. Gerçi her evebi eser yaratıldığı topluluktan ve o toplulu: kun hayatından bir konu seçecektir ve onü ele alan romancı, şair, yahut tiyatro yazarı, olayları ancak yaşa- dığı topluluğun göreneğine ve anla- yışına uygun bir şekilde işleyecektir. Fakat bu konunun seçilmesi bazan 9 kadar dar bir sahaya inhisar ettiri. fir ki, burada bir memleket — bütün gerçekleriyle her vakit — görülemez. Nitekim edebiyatımızda ün salmış pek çok roman, çok defa kendilerine bir kaç evi, mahdut bir aile toplulu- Kunu, yahut beş on yatları ile bu dar çerçeve hsın hususl ha reyan eden mahalli olmaktan ziyada edebiyatı olması lâzımdır. Salâhaddin Hakkı ESATOĞLU nuşlarımızı belirten eserler şüphesiz ki bu defa psikolojik tahlil Karşısında bir de (memleket edebi yatı) nevini ortaya çıkarmış olacak- fır. Din, Allah, rüh, tasavvuf gibi derin meseleleri işleyen klâsik Divan #ülrimiz karşısında nasıl ki halkın duş gusunu, düşünüşünü, yaşayışını söy liyen bir halk şilrimiz varsa, saynı şekilde tahlil ve izah romanı, hikâ- yesi karşısında bir de memleket ede biyatımız yer alacaktır. Ebubekir Hazım'ın (Küçük Paşa) , Refik Halit'in (Memleket Hikâye- leri) gibi eserleriyle ilk nümüneleri- ni gördüğümüz memleket edebiyatı mahsulleriyle bilhassa yeni yeni kar- laşmaktayız. YABAN, KUYUCAKLI YUSUP gibi romanlar ve daha çok genç nesle mensup sanatkârlar tara- fından yazılmış olan hikâyeler Ana- doluyu ve Anadolu İnsanını / bütün gerçekleriyle veren ve memleketimi- zin yaşayışını anlatan memleket ede- biyatı örnekleridir. Konusunu memle- ketin güzelliklerinden yahut fakirli- ginden, halkın yaşayış ve geçimin- den, vatandaşın hayatından alan' bu eserler sanatkâra has işçilikle de be- zendiği vakit aynı zamanda gerçek- çi edebiyatın en güzel misallerini teş- kil ediyor. Yalnız; memleket edebiyatı her za- man için iki tehlike ile karşı karşı- yadır. Bu iki tehlikenin bir tek se- bebi vardır: O da çeşitli düşüncelerin tesiri altında memleketi olduğundan başka şekilde göstermek arzusudur. Biz, memleket edebiyatına örnekler veren sanatkârlarımızın bir kısmında memleketi güllük, gülüstanlık gös- termeye yeltenen bir özenme görü- Anadoluyu güzel Ayşeler, şi- rin Fatmalar, akar sular, ağaçlar, çeşme başlarında sohbetler olarak ta- nıtmaya çalışan bu romantikler ya- nında diğer bir zümre de bunun ak- sini yapmaya kalkışmıştır. Memleke- timizin olduğundan daha çok harap, insanlarımızı olduklarından daha ay- Yi ve sefil göstermeye yeltenen eser- lerde şüphesiz ki gerçekleri ifade e- dememiş olmaları yüzünden pek faz- Ja bir kiymet taşıyamazlar. Eğer bir çok Rus eserlerinin ulus- Jararası değer kazanma sebebini bi- raz da mahalli oluşlarına horçlu bu- dunduklarını biliyorsak bizim ge sa- mimi ve gerçek bir memleket ede- Biyatımız olduğu vakit eserlerimizin beynelmilel değerlere namzet olaca- #inda asla şüphemiz - kalmamalıdır. Heisenberg romanları | E vliya Çelebi Onun zamanına göre, sade sayfalar âmiyaâne sayılmıştır. Halbuki, bugünkü ve samimi bir lisanla yazdığı zevk ve temayüle göre, onun dili, tahkiyesi, çağdaşlarının sanatlı ve sahte ifadeleriyle kıyaslanmıyacak kadar güzeldi XVIT nci asırda yağamış — meşhur, bir Türk seyyahı olan Evliya Çele- bi, 25 mart 1811 de İstanbulda, Un- kapanında doğdu. Adı "Evliya,, dir. Bu ad ona, devrin büyük imamla- rından Evliya Mehmet Efendiye hür- met edilerek, babası tarafından bil- hassa verilmiştir. Ceddi, Kütahyalı- dir. Babası “Derviş Mehmet Zulli, adında bir zattır. Mehmet Zılll E- fendi, I. Ahmet devrinde - sarayın kuyumcubaşısı İdi. Sultanahmet ca- münin iç avlusu, cümle kapısının tez- yinatını bu zat yapmıştır. Evliya Çe- lebi, tahminen 1682 yılında ölmüştür. Fakat, nerede öldüğü ve gömülü ol. düğü malüm değildir. Basit bir medrese tahsil ”/ gören, biraz da edebiyat ve musiki ile alâ- kadar olan Evliya Çelebi, 1635 ra. mazanında Ayasofya camiinde mu- kabele okuduğu sırada, TV. Müradin takdirini celbederek, —musahib sıfa- tiyle, saraya alındı. İki yıl kadar sa- rayda kaldı. Saraydan çıktıktan son- Ta, seyahat merakiyle, kâh kendi ba- gına, kâh bir takım devlet ricali mai- yetinde — ekseriya büyük bir ihti- ŞAM ve refah, ara sıra da dayanıl. maz bir sıkıntı ve Üzüntü içinde — İmparatorluk dahilinde dolaştı, dur- du. IV. Murat devrinde Sipahi züm resine dahil olan Evliya Çelebi, Do- Ruda ve Batıda, Osmanlı ordularının Mmühtelif seferlerine de — iştirak etti. Bir aralık Elçi Mehmet Paşa ile birlikte Viyanaya gitti. -Bu sırada husüst müsaade ile Avusturya için- de etraflı bir seyahat de yaptı. Evliya Çelebinin en büyük - emeli gezip görmek, sönmek bilmiyen se- yahat ihtirasını tatmin etmekti. O bu suretle, bilhassa Anadolu ve Ru- melinin hemen her köşesini gezdiği Zibi, İran ve Kafkasyanın bazı kı- imlarını, Kırım ve Güney Rusy yı, Buğdan ve Eflâk'ı, Macaristanı, Giridi, Mısırı, Süriye, Irak ve Hicazı, hattâ Dalmaçya, Avusturya, Lehis: tan, Almanya ve Holandayı bile do- daştı. İste o büyük Seyahatnamesi, gezdiği bütün bu geniş sahaların çok canlı tasvirleriyle doludur. Seyahat- name, XVIL asırda Osmanlı İmpara- torluğunun idari ve içtimak hayatına dair pek kiymetli malümat vermesi bakımından bizim için ayrıca büyük önemi haizdir. Hayatının / takriben Osmanlı İmparatorluğu — Ülkelerini gezip dolaşmakla geçirmiş olan — bu meşhür seyyahimiz, yakın zamanla: ra kadar bizde lâyıkiyle takdir olun- mamıştır. Onun, zamanına göre, sa de ve samimi bir lisanla yazdığı say atom fiziği elh genesini hakkında konferans verdi Tanınmış — Alnman ilim atom fizikçisi Prof. Dr dün Fen — Fakültesi Umuml Fizik Enstitüsü salonunda atom / fiziğinin dair çok ehemmi- yetli ve öğretici bir konferans ver. Şehrimiz — münevverlerinden Heisenbere, önceki antik felsefede, diğerinin de XVTİL asırdaki Fransiz materyalist felsefesinde aranması lâzım - geldiği: ni izah etmiştir. Yani atom taharri- yatının felsefi temelleri bunlardır Fakat, bu taharriyatın son 40 - 50 Yazan : M. Şakir ÜLKÜTAŞIR falar âmiyane sayılmıştır. - Halbuki, bugünkü zevk ve temayüile göre onun dili, tahkiyesi çağdaşlarının - sanatli ve sahte ifadeleriyle kıyaslanamıya- cak kadar güzeldir. Bugün, Seya- hatnamesi seve seve okunan, haya- tı hakkında oldukça ciddi yazılar yı zilan Evliya Çelebiyi, ilkönce, çok okuyan ve takdir eden Avrupalı Alimler olmuştur. Evliya Çelebi, daha çok, hayati, ameli bilgilere; mükemmei bir gö: Tüş kabiliyetine malikti. Tasvirle- rindeki o cazibe ve canlılıkta bu ta- raflarının önemli tesirleri olmuştur, diyebiliriz. O, gezdiği bütün memle- ketlerin, gördüğü şehiflerin vaziye. tini, hususiyetini, büyük ve tarihi bi- nalarını, ahalisinin hayat ve üdetle- rini, sanatlarını, kıyafetlerini, hattâ lehçelerini hayrete şayan bir doğru- Tukla zaptetmiş, bunları merak u- yandırıcı bir ifaderile anlatmıştır. İşittiği Ohalk hikâyelerini, — evliya menkibelerini de eserine safiyane ve samimane bir. inanışla ” kaydettiği Körülür. Şu kadar var ki, bu hikâye ve menkibelerin de tarihi folklor bakımından bugün için önemi inkâr edilemez. Evliya Çelebinin gördüğü binala- vi bütün hususiyetleri ile - zapt ve tasvir etmesi arkeoloji araştırmala- ı bakımından mühim olduğu kadar, dil araştırmaları hakkında kimsenin fikri ve malümatı yokken, gezdiği yerlerdeki lehçe hususiyetlerini — ve lügatleri zapt ve tesbite çalışması da, Evliya Çelebideki görüş kabili- yetinin kuvvetini gösterir, Bugün, Diyalektoloji adı verilen - bilim gu- besi için de Evliya Çelebi Seyahat- namesinin İgymeti vardır. Tarihimi- zin her asrı için bu mahiyet ve de- Berde birer esere mâlik olsa idik milli tarihimizi tetkik etmek bugün çok kolay olurdu. İşte Evliya Çelebi bu bakımdan fikir tarihimizde — eşi olmiyan kıymetli bir. şahsiyettir. Hulâsa, Evliya Çelebinin - bugün elde bulunan o meşhur Seyahatna- mesi, XVIT asırda Osmanlı İmpara. torluğuna dahil bulunan memleket- lerin bühassa içtimal tarihini, tarihi, coğrafya ve folklorunu teikik bakı mından pek değerli bir kaynak ma- hiyetindedir. vliya Çelebi Seyahatnamesi büyük ciltten ibaret olup, bunun Beşir Ağa, Pertev Paşa, ve Topkâpı Sarayı kütüphanelerirlde birer takım olarak yazma nüshaları vardır. Se yahatnamenin dlk altı cildi 1806 1800 yıllarında eski İkdam gazetesi sahibi rahmetli Ahmet Cevdet tara- fından Arap harfleriyle - basılmıştır. İkdam matbaasınca basılan bu altı cilt Seyah: 'name, vaktiyle Üsküdar- da Selimiyede bir tekke bahçesinde, IL. Mahmut devri Mülkiye Nazırla- rından meşhur Pertev Paşa tarafın. dan tesis edilmiş olan kütüphanede- Ki nüshalardan — istinsah edilmiştir. 7-8 inci ciltleri de, 1928 de mülga Türk Tarih Encümenince yine Arap harfleriyle neşredilmiştir. 9-10 uncu ciltler ise, yeni Türk harleriyle ve bazı resimler ilâvesiyle Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1935-1938 yıl- Jarında bastırılmıştır. Eserin birinci cildinin baş tarafında rahmetli Ne- cip Asım'ın ve yedinci cildinin baş tarafında da — Tarih Encümeninin met hareketine iltihak eden bizzat eLE ümatlarni y ça T praklanına glmariNn Lübaan | y l e olağları konü alarak a. | mütesekkil büyük bir dinleylci küt- | gettiği inkışaflar öylesine değişiklik | Evliya Çelebi ve bihasaa Seyahat. Ciarica Yü Bu itibarla kendisini meldir. 156 | Hükümet (arafından / menedilmesi | imiş, düşünce, duygu tahlileriyle uza- | lesi aynı zamanda Nobel mükâfatının | ler ve sıçramalar köstermiştir ki mo- | TAÇSL hakkında oldukça kiymetli sonbaharda Braganza - prenseslerin-| — anlıkı 20 kadar y a eeT DÜS deler | olarak memleketi, memleketin insan- | İ#Tdi. Çünkü mevzü hem tabint ilim- | metodları bakımından. XVIL amır Türk içtimal hayatının den biriyle, resmen ne teyit, 'ne de| — aşccjisin son toplantısında — okuyup| — Yarra halline uğraşacakını” söylemiz: | Jarını ahip, bu insanları yaşadıkları | Jei hem de Celsere meraklılarını cel-| — Mühterem profesörün, dünyası hak- | türlü tezahürlerini aksettiren ve se. diği ekseriyeti bulamaz da, kıralın| muş ve bir. kısım mobuslar milleti| meğe başladıkı sırada uzun münaka | betleri nazarı itibara alınarak işle- | fiziğinin felsefe sahasiyle iki kuv-| kadar eden son derece mühim kon-| bu eserin ilk altâ cildinin, metin ten: izzeti nefsinin teşvikiyle, oğlu Bau-| Çirsenin salâhiyeti olmadığını beliei | yakilin Talgbi Üzerine 15 mavlar Hai | yen, böylece memleketin gerçeklerini, | / vetli irtibatı mevcut olduğunu, bu ir-| feransını gazetemizde yarın okuya- | kidi usülüne göre, yeniden basılma, douin'i, kırallığa kabul etmekten me-İ — mişlerdir kalmıştır ” yaşayışımızdaki hüsüsiyetleri, davra: İ tibat noktalarından birinin Sokrat'tan | caksınız. &1 Ççok temenniye şayandır. —— Ahmet Hamdi Tanpınar sinde, hakikatte ise deniz kenarına kurulmuş ge- |— gibi uzün uzün bakar, #enra etrafında, bu mü: | İ az gayret #arfetmedileri” deyişi hAIâ hatırımda: |— | melisint ) N h . katranlar, halatlar içinde çekiç ve rende sesleri damak için malzeme aramaya koyulurdu. Bu ge İhsan Beyi bu ev yapılırken tanıdım. , _m"'('“v”l:-nfı'::l';:'"mîw;r' ulwıu lmnn ahnenın için, beni korusun diye maiyyetime bir de Jandar n nasıl büyük bir sevinç olduğunu gördüm. Şu- ederek elime geçirdiğim rende ile oflıya pufliya M Y a A onbaşısı vermişti. Adı Kasım olan bu onbaşı, rasını da söyliyeyim ki, Kastamonu ormanlarının sarfettiğim gayreti görünce “Dur, demişti. Ma- Babam yetiştiği zaman mahallemiz 93 muha- l ln a l er Sinobun bütün çocuklarının dostu olan Deli Ömer. hemen dibindeki bu 'yehirde gemi inşası öteden nki bu işler hoşuna gidiyor. Bari doğru dü- rebesinin ve Hamid devrinin ilk yıllarının yeni —-İi— alı ağzını eğerek, —bu veda şekliydi— a: Kartade: ilyiile. bi yülkenii 'nakaki 'e #eslatlamndi. vvelâ malzemeyi tanımak lâzımdır, di- türlü kıskandırmıyan debdebe ve kalabalığı, ne Dedem bu mahalleye Kırım muarebesinin getir- ÖÜ Ve büderma yesamda MERAN Gd datresinin kapısı Önüne süsliyerek koymuşlardı. Âleti öğreneceksin! Ne işe yaradığını, nasıl tu- kalmıştı. Onların yerini, daha ziyade bir mabeyn rinin bellibaşlı iki vezirine, Şirvanizade Rüştü Pa- iğinde' Günerdim. - Tammış gibi sevindi. Bütün iskele — donanmıştı. rendeyi, çift rendeyi, dişli rendeleri, perdahta ya- |— | Bunlardan birinin konağı bizim / evimizin biraz muharebesindeki çerçeve Üzerinde, yukarıda sa; evdiğim ve bana bağlı olduğunu da bildiğim bu gemi direği üstünde güreşler yapıldı. Kurbanlar retti Jariyle süslü, yine bu köşklere benzeyen büyükçe, İstanbula gelmişlerdi. Yamıbaşımızda anne tara: eker mcağız vaktindı tişmeseydi muhak rimizi giymiştik. Yüzlerce kol sabahleyin halatlı bakışlı bir '*-wmwhh]ııı *!Awh Ayl lııluıun(uuı ikbal içinde bir mahbus gibi yaşıyorlardı. AkIf fından Z. Selim Paşanın u olar kak öldürürdü. Tevekkeli tehlikeli dostluklardaı e samr'a bi bailaak büntalena ki, o yaştaki gençlerde tabil olan giyinme merakı Paşanın konağının altındaki konağa da yine bu #kiydiler, yine arka sokaklardan birinde oturan kusuna karışan tekneyi beraberce suya indir A ÜNRÜLA BOİUSN OSUĞLU ÜĞ KDĞ UUĞ Hlmada bit 'mat gelileti. FÜU varea n eei di Moralılar gibi İkinci Mahmut devrinde l Üa yerak miştik. zÜ gözü sivilce içindeydi ve en aşağı Üç günlük den iki mühteşem arabası ve çok güzel atları var. leye gelmişlerdi. Fakat eski — konakları artık ğ ğır ağli iç e ben bu at- 6 zaman babamın memur bulunduğu * Sinopl lar. yahüt da denize olduğu yerde taş atmakla | abi aylarını duvarcı ustaların ve marangorlar LO t v el ahbap olmuştum. Bu Anadolü çocuğunun yanık el glmiet Bapa l a üi meşumn masum eğlenirdi. Sonuna doğru hu işte ra yardımla geçirmeye başladım. Ne ev halkının İnsan elidir, kardeşim anladın mı? Bizi yanık türküler söyliyerek atlarını yıkamasına ba- Orada mektebe gitmediğim günlerde, bazan uyun Üzerinde altı yedi defa sekmeden bir tü kadar ki, ev bittİği zaman İhsanın babası Uivi sin! Bütün varlığınla kendini eline ve elindeki işe bine kadar gübre kokuyorsun!” derdi. Fakat ben kumsalda, Delibaş Mehmet Ağa adında bir u lmiyecek rin dünyasına — gömüldün; bir mn, gülerek “Cevdet Bey, hakikateh Cemal Bey El çalışmalı, öbürleri âdeta farketmeden — Devamı'var —