Bayfa £ Siyasi meseleler ve muhabir mektupları İngilterede seçim mücadelesi tarzı ve belli başlı mevzular EÇEN hafta zarfıl mücadelesi bütün tam — manasiyle - başlamıştır. Seçim dairelerinin ihtiva — ettikleri köy, kasaba ve şehirlerde, siyasi par- tiler toplantılar tertip — etmekte ve | namzetler bu toplantılarda, partile- | Tinin — programını izah ederek, halkın reylerini kazanma. ya/ çalışmaktadır. lar. Toplantılar ek- geriya akşam sa> atlerinde yapılmakta ve böylece is- 'ten dönenlerin iştiraklerine imkân yerilmektedir. Bu yazıda, evvelâ bin- lerce köy ve kasabada yapılmakta 'olan bu toplantılardan tesadüfen - firak ettiğim biri hakkında intıbala- yımı nakletmek, mütaakıben, bu se- ferki seçim — mücadelesinin " başlıca mevzuunu teşkil eden bir, iki mese- leyi kısaca gözden geçirmek İstiyc da, seçim İngilterede İpswich şehri cıvarında bir kasaba- Ga, İşçi Partisinin tertip ettiği bir mitingde bulundum. Toplantı mahal- linde yüz, yüz eli kişilik her sınıf ve partiye mensup bir kalabalık bu- dJunuyordu. Eyâlette İşçi Partisi nam- zedi olan zattan maada, İşçi Partisi mensuplarından iki Üç hatip daha içtima esnasında konuştular. Her ha- fip konuşmasını bitirdikten — sonra, hazır bulunanları sual sormaya da- 'vet ediyor ve sorulan müuhtelif sual- deri / cevaplandırmaya — çalışıyordu. Tabil, toplantıya Iştirak edenler ara- sında mühalefet partilerinin Azalı vi da Mevcuttü. Böylece sual faslı bir nevi münakaşaya müncer oldu. Lâkin bu münakaşa esnasında, hiç bir zaman terbiye dışına çıkılmadı, ve gürlüütü edilmedi. Şayanı dikkat 'olan cihet, münakaşanın katiyen gahsl bir istikamete çevrilmemesidir. Partiler propaganının veya İşçi hü- Kkümetinin teraatının şu veya bu nok- tasına ait meseleler serbestçe görü- #ülmekle beraber, gerek milli lider- —— Fransada kahine buhranı ihtimali Fakat Bidault, 15 marta kadar iktidarda kalabilecek Paris, 15 (Hususi Büromuz bildi- riyor) — Fransız parlâmentosu, bir Kaç günlük tatilden sonra yarın tek- Tar çalışmalarına başlıyacaktır. Bi- dindiği gibi Meclis, dağılmadan ev- 'vel 8 şuhatta, son bir büyük kanu- Nü müzakere ve tasdik etmişti: A- meleler için “müşterek mukavele ka- Dunu, . Bu kanun, tıpki kurtulüş hareke- tinin ertesi günü, üç partinin iştira- kiyle kurulan hükümet zamanındaki ibi, sol tarafın bütün reyleriyle ka- bul edildi. Yarı söl ve müfrit sollar, dört seneden beri ilk defa olarak ay-. ni mevzu Üzerinde fikir birliği kur- dülar ve işçi sınıfinin dehinde olan| bu kanunu, bütün solların 451 reyi) ile tasvip ettiler. Bu suretle, bahsi geçen kanunda tahdit edici bazı ta- Gilât ve ıslahat yapılması hakkında, evvelce Senato tarafından kati ekse- Tiyetle kabul edilen projeyi reddet- miş oldular. İşçiler için çalışma ve haftalık serbestisini emniyet altına alan ve Anayasada mevcut grev hak- kanı da koruyan bu kanun, hüküme- 'tin teklif ettiği şekilde kabul edil- Miş olup, yüksek tasdiktan çıkar çık- maz yürürlüğe girecektir. Radikal Parti, bu meselede M.R.P. (Bidavit'nun relsi bulunduğu Hristi- yan Demokrat Parti) nin aldığı ha- Teket tarzı yüzünden hayal sukutu- A uğramış ve öfkesini - gizliyeme- miştir. Radikaller, Meclisten çıkan Kanunun, bu şekliyle memleket mali- yesinde ve bütçeninde zararlı netice- ler doğuracağını iddia etmekte, ye- Bi ve husust bir takrir vererek bu nokta Üzerine memleketin dikkatini gekmektedirler. O halde Fransa, bir defa daha ka- bine buhranı geçirmek tehlikesiyle karşı karşıya bulünüyor. demektir. Zira, Bidault — kabinesinde bir çok Radikal bakan bulunduğu — mald: dür, Şimdiye kadar Komünlet — Partisi Kadar disiplinli hareket etmiş olan Bosyalist Partinin de ihtilâf içinde olduğu gözden kaçmamaktadır. Sos- yalistler şimdi Üç grupa - ayrılmış- dardır! Birincisi, hükümeti dektekle- mek taraftarıdır. İkinciler, müsten- Kif kalmak, üçüncüler ise mühalere-| te geçmek arzusundadırlar. Partinin idare kurulu, reylerde beraberlik te- min etmek ve disiplini korumak için gök zorluk çekmektedir, Bunun içindir. ki, parlâmentodaki sağlar, mütediller ve müfrit sollar- dan bügün mühalefeti temsil et- mekte olanlar. Bidault Hükümetinin daha kaç günlük ömrü kaldığını bir- birlerine — soruyorlar. -Fakat parlâ- mentonun uyanık müşahitleri, bu y: kınlarda bir kabine buhranı olmiy Cağını haber veriyorlar. — Filhakik: önümüzdeki ayın başlarında (7 mart. ta) Cumhurbaşkanı Vincent Aurtol, Fransadan hareketle resmi bir ziya- Tet yapmak üüzere Londraya gidecek- tir. Devlet Başkanı memleketle bu Tunmadığı sırada, Prar Kümet buhranı çıkacağı gelemez. Bugünden T marta kadar iae, parlâmentoda büyük bir fırtın Din kopması ve geminin kayalara oturması tehlikesi de meveut değil- dir, O halde, ancak Cumhurbaşkanı- Tün memlekete dönüşünde, yani 15 Marttan sonra Fransada bir buhra- zun başgöstermesi ihtimali vardır. Sovyet Rüğya, Çihe lerin gerek seçim dalresindeki alh- Kadar şahisların — halihazırdaki dü- rumları veya mazileri hiç mevzuu- bahis olmadı. Muhalif partilere men- ip kimselerin toplanıp soğukkanlı: Tıkla öbfektif meseleleri münakaşa e debilmeleri, İngiliz demokrasisinin Muhalif partilere mensup kimselerin toplanı; lılıkla objektif meseleleri münakaşa edebilmeleri, İngiliz demokrasisinin en sağlam temelini teşkil edi 'en sağlam temelini ve bu sistemin diğer demokrasilere verebileceği en güzel dersi teşkil ediyor. Filhakika bir. demokrasinin aşırı cereyanlara Kapılmadan işliyebilmesi için birbi. yine muhalif olan partilere mensup yatandaşlar arasında asgari bir iti- mat, mütekabil hürmet havasının hâ- kim olması Jazımdır. / Churehili'in, “birbirimizi birleştiren şeylere naza- ran birbirimizi ayıran şeyler ehem- miyetsizdir” demesi veya Başvekil Attlce'nin Churehlll'i, doğum günü Münasebetiyle, hararetle tebrik et- Mesi bu zihniyetin tezahürleridir. Seçim kampanyasının başındanberi partiler arasında en fazla münakaşa edilen meselelere gelince: evvelâ şu- 'nu kaydedeyim ki, başlıca — partiler seçim propagandalarında harici siya- 'te pek az temas etmektedirler. Hü- kümetiti Amerikaya tâbi olduğunu id- din eden, ve Amerika ile Rusya ara- sında daha bitaraf kalmasını isteyen solcular, harici siyaset mesele- derini ön plâna süren yegâne partidir. İki senedenberi Avrupa birliği lehin- de şümüllü — çalışmalarda — bulunan Churehili'in Partisi dahi, bugün, hari- €i siyaset mevzuunda, umumi pren- #iplerin teyidinden ileri gitmiyen çok ihtiyatlı bir hattı hareket takip edi- yor. Dahili siyasette, ön plânda gelen meseleler, “tam istihdam”, devletleş- tirme, devlet vergi ve masrafları me- seleleridir. Bunlardan bir ikisine kı- #acA temas edeceğim: İşçi Partisi, hulül Washington — (Hususl Muhabiri- miz telgrafla bildiriyor.) Komünist küvvetlerin - zaferinden ve Çindeki Amerikan konsolosluk- Jdarının kapatılmasından sonra Çin'in İçişleri hakkında haber alma imkân- Jarı bir hayli güçleşmiştir. Bütün bu zorluklara rağmen Amerika Hükü- meti, ajanları ve dostları vasıtasiyle teferruatlı raporlar almaya devam ediyor. Haberleri verenlerin hüviyeti da haberlerden ba- Rusyanın Çine yaptığı askeri yar. Gim. Sövyet Rusya, komünlet Çine hem askeri meizeme, hem de askeri uz- manlar göndermektedir. Elde edilen malümata göre Dünya Harbi sıra- sında Rusların Japonlardan almış ol- dükları harb malzemesi Mançurya- da depo edilmişti. İşte bu malzeme gimdi. / Çinlilere — devrolunmaktadır. Son aylar zarfında 120 tren, Dal- 'ven ve Port Arthur'e harb malzeme- Si getirmiştir. Bahsi geçen malzeme bizzat Pekin Sovyet — ataşemiliteri tarafından dağıtiliyor. Kabarovak Hava Okulunda pek çok ke Mb e Beni görmemiş olması imkânsız! Tekrar sesleniyorum.: — Monik.. Monik! Fakat pencere açılmıyor, ışıklar sönüyor. —-xm— Elvir — Tanrıyı güldüren şey nedir? Garip benzeyiş — Köpekler Kabrist 'nu — Terakkinin lâsı — Bay Rikikinin Köpeki. Monik değilmiş! ıp, soğukkan- liyor. dört senedenberi İngilterede işsizlik- ten eser. kalmadığını söyliyerek mü- P iktisadi Ve mali tedbirlerin tat- Biki sayesinde “tam istihdam'ı mu- hafaza edebilmiş olan yegâne parti olduğunu iddia ediyor ve Muhafaza- kârların, harpten evvgi iktidarda bu- Tundukları müddet asnasında, — işsiz- lik meselesini kati- yen halledemedik- derini ileri — sürü- yor. Muhafazakâr- Jar ise, cevaben, 1020-1931 arasındaki. zaman zarfında iş başında olan İşçi Partisinin de, © zamanki muazzam iş- sizliği yoketmekten tamamiyle Aciz kaldığına işaret ediyorlar. Devletleştirmeler mevzuunda, Mu- hafazakârlar taarruza geçerek, şim- diye kadar devletleştirilen endüstri. lerin fena idare edildiklerini ve dev- let bütçesinden ödenmesi icap eden açıklara sebebiyet verdiklerini teba- Tüz ettiriyorlar. Muhafazakâr Parti, kamyon ile nakliyatın devletleştirii- mesinin Tüzumsuzluğuna binaen, ik- tidarı ele aldığı takdirde bu kanunu geri alacağını vadediyor. Devletli türme bahsinde, en mühim mevzu gelik endüstrisidir. Muhafazakârlar, çelik endüstrisinin, hususl teşebbü. sün elinde, iki Üç sene zarfında is- tihsali fevkalâde — yükseltmeye mu- yaffak oluşunu (1948 dan beri çelik istihsali, 12,5 milyon tondan 15 kü- sur milyon tona çıkmıştır) - hususi teşebbllslin bir zaferi olarak telâkki ediyor ve iktidarı ele — geçirdikleri takdirde, çelik endüstrisinin milliteş- tirilmesi projesini geri alacaklarını ilân ediyorlar. İşçi Partisi, milli men- faati bu kadar yakinen alâkadar eden bir endüstrinin adetâ bir inhisar gi- Bi küvvetli olan hüsüs — tröstlerin eline bırakılamıyacağı kanaatindedir, fakat işletme bakımından devletleş- tirmenin ne gibi faydalar temin ede- ceğini sarahatle izah edememektedir. Osman OKYAR ediyor Çinli talebe vardır. Son zamanlarda Bunlardun 500 Ü kursu bitirerek ka- nat takmışlardır. Aşağı yukarı sivil idarenin her ko- Ju Sövyet mütehassısları tarafından kontrol edilmektedir. Çin gizli polisi Moskovada yetişmiş olan Kang Şeng tarafından — kurulmaktadır. — Şang Tuüng'daki Çinan Hava Alanını inşa eden 300 kadar mühendisin - hepsi Rustur. Çin Ulaştırma Bakanlığı ta- Mamiyle Rusların elindedir. Ulaştır. ma ile ilgili en basit bir karar bile Sovyet mütehasmıslarının muvafakati olmadan tatbik edilemiyor. Pekin ve Tiençin'de yerleşen Ruslar, Sulama ve Şehircilik meseleleri hakkında ni- haf kararı veriyorlar. “Pekin şehri Bümrügü birkaç Sovyet mütehassısı tarafından idare olunmaktadır. Bütün bunlardan açıkca anlı yör ki, Çin'in diğer. memleketlerle Münasebette bulunmasını pek İste- miyen Ruslar dünyanın en kalabalık memleketini inhisarları altına almaya gçalışmaktadırlar. Bunda ne kadar Muvaffak / olacaklardır? - Lehde ve Alehde ileri sürülen iddialardan han- gisinin doğru olduğunu zaman göz- terecektir. YANİ İSTANBUL 'Tarih görüşleri Geçmiş zamanların hususi darülfünunları SKİDEN yüksek tahsil mües. derdi. Fakat, bilhassa 17 ncl asırla beraber bunlar bozulmaya baş- lamış, öğretilen şeyler, hemen hemen 'nakli ilimler” e inhisar etmişti. Va- kaa “akli ilimler”, ve bu arada Fi yaziye büsbütün 'okunmaz değildi fakat 15 inci asırda Fatihin kurdu- #u külliyedekilere nazaran pek kifa- yetsizdi. Hele “zadegân — evlâdı”nin aha beşikte iken “mülâzım” , “mü- derris" payelerini kazanmaları, yıl- Jarca kitap karşısında dirsek çürüten, basık, rütübetli - kübbelerin altında bütün bir ömrü harcıyan, kimsesiz adamları temamiyle bedbin ettiği 1- çin medrese, tahsili, mütenkip asır- darda büsbütün çökmüştü. Bu hale rağmen, riyaziye, tıp, felsete, edebi- yat, farisi öğrenmek İsteyen . genç- ler arzularına erişmekten — mahrum kalmazlardı. Çünkü, bütün bu bilgi- leri verecek —eğer tabir caizse— bir- takım hususl darülfünunlar vardı. Bu darlilfünunlar, konaklar, evler, hat- tâ cami köşeleri ve tekke — odaları idi. Bu makalemizde, — misâl olarak 19 uncu asırdakilerden bahsedeceğiz. Bunların belli başlılarını şöyle sıra- hiyabiliriz; 1 — Hoca Neşet'in konağı, 2 — Beşiktaş Cemiyet-i İlmiyesi, 8 — Murad Molla tekkesi ve da- rülmesnevii, İ konafı, 5 — Kâhyazade'nin evi.. Süleyman Fehim Efendinin 1 — Hoca Neşet ve Konağı: Ho- canın babası, Üçüncü Sultan Ahmet ve Birinci Sultan Mahmud. devirli Tinde yaşamış, Ahmet Refiâ Bfendi dir. Bu zat, o asir tarihlerinin verdi- ği malümata göre “glir-ü inşâya müktedir” ve güzel kanuşurdu. Hü- kümdar müsahipliği etmişti. Fakat Rasilsa gazaba uğramış, — Edirne'ye sürülmüştür. İşte bu sebeple Neşet Hoca orada döğmüştür. — Hoca, bil- hassa farscada ve İran edebiyatıı 'da mahirdi. 'Ta 18 inci asrın ikinci yarısından itibaren — Molla Gürani'e deki konağındaki istekli gençlere bu dil ve bu edebiyata dair dersler ver- miştir ki, bunlar arasında / teferrüt) eden adamlar Ve meselâ Şeyh Galib gibi meşhür şalrler vardır. Rivayete göre “Özbek talfesinden ve Diyar-ı Acem'den gelen zürefa-i İran ve Tu- ran'a” kendi dillerinin en ince nokta- darını öğretirmiş. — Ölümü 1807 dir. 2 — Beşiktaş Cemiyeti, Ortaköy' de devrin meşhur ricalinden İsmail Ferruh . Efendi'nin — yalısında. topla- anrdı. Gayeki “İlim ve maarife heve kâr olanlara talim ettirmeyi teahhüt” ve temin eylemekti. Cemiyetin mas- rafı Azâ arasında paylaşılırdı. Ders, fenne “bilhassa tıbba” — dalr olursa Şanizade Ataullah Efendi, edebi, ta dalr olursa Ferruh Efendi. gönte- yirdi. Beşiktaşlı Kâhyazade Arif E fendi dehaftada iki defa meclise de- vam ederek felsefe ve edebiyata da ir konuşurmuş, Meşhür. Süleyman Fehim Efendi, Ferruh sEfendi. dlre- sinde yetişmiş olduğu için gelen genc lerin bir kısmına da o ders verirdi. Bu cemiyet Azâsı haftada bir defa Yazan: Ali Canib YÖNTE! da kendi aralarında toplanır, ekseri- ya gilr müsabakası yaparlardı. Bir hafta “berceste mısra toplamaya ka- Tar" vermişlerdi ki bunlar arasında Bugün şâdım ki yâr ağlar benim için” misrar birinciliği kazanmıştır. — Murad Molla Tekke ve Da- tülmesnevisi: Buranın — sahibi Şeyh Murad. Efendi, zengin bir. adamdı. işlere — sarfederdi. sonra inşa, ettirdiği bilhassa İran ede- biyatına ve Mevlâna'nın meşhur mes- nevi'sine dalr ders verirdi. Bu husu &1 Darülfünun'a, devrin bütün rical ve kibarı da devam ederdi. Hattâ her ramazan bir akşam Hükümdar da misafir olarak iftara kalırdı. Murad Molla- sözünü sakınmaz, devrin. vü- kelâsına —hem de yüzlerine karşı— Parasını hayırlı Önce tekke'de, darülmesnevi'de, açıkca tarizden kaçınmaz bir adam- dı. Meşhur Cevdet Paşa, ondan feyz aylmış adamlardandı. 4 — Fehim — Bfendi Konağı: Yu- karda kaydettiğimiz gibi İsmall Fer- ruh Efendi dairesinde yetişen Hoca Fehim Efendi. masrafını iradına v durmuş bir adam olduğu için, sonra dan İstanbul'da Karagümrükte bir Konak yaptırmış, İsteklilere burada ders vermiştir. Fariside bir taneydi. Meşhur Cevdet Paşa bu zattan da dera görmüştür. Hattâ Paşa'ya (Cev- det) mahlasını Fehim Efendi ver- miştir. 5 — Kâhyazadenin evi: Arif Efen- di diye anılan bu zat rind, kalender, tbali meşrep, mütekâmil bir ad: di Gençliğinde, —devrinin — muhtelif bilgilerde tefrrüt etmiş adamlarından arapça, farsça, tasavvuf, riyaziye ve heyet okumuş olduğu gibi o devirde pozitif ilimlerin yegâne bilgi bucağı olan “Hendesehane"ye de devam et- Mmiştir. Arif Efendi, bilhassa felsefe- de yektâ İdi. Mühyiddin-i Arabi'yi onun kadar anlayan yoktu. Kendi e- vinde, ve —yukarda söylediğimiz gi- bi— Beşiktaş Cemiyeti'nde ders v rirdi. Hükümdarlar tarafından büyük dltifatlar da görmüştür. Murad Mol- Ja Şeyhi bunun şakirdi. tdi. 1ş bunlarla kalmamıştır. Başkala- yi da vardır. Meselâ Kuşadalı İbra- him Efendi'nin Çarşamba'daki K naği ediplerin, sairlerin, ricalin, zeranın toplandığı yerdi. İbrahim fendi'nin yanına girmek için, der. konağın sofasında nöbet bekler. lerdi. Cevdet Paşa “Sofiye mesleğine #alik değildim. Fakat İlminden İsti- fade için ben de Kuşadalı'ya gider- dim. En büyük hocalardan hallede- mediğim meseleleri o hallederdi" di- © devirlerin modern ilimde be- v N yör 'nâm simalarından biri Şanizade tâullah Efendidir. ki, muhterem 'nan Adıvar'ın dediği gibi bizde ilk Avrupaf tıp âlimi odür. dense caiz dir. Riyaziyede Gelenbevi İsmail fendi ile, onlara nazaran — daha yakın yılların Üstadı olan — Mesnevi- han Hoca Hüsam Efendinin adlarını hatırlamak bu bahiste elzemdir. Bütün bü adamların dikkate yan mizaç ve karakterleri de vardır. ki onu da başka bir yazımda anlı cağım, Edebiyat-İlim-Sanat-Tetkik KileEInr arasında RÜBAİLER Tanzimattan sonra, garp tesiriyle eeki tezkire Uslübundan ayrılmağa başlayan nesrimiz, bugün mâzisiyle ileisi olmayan bir hale gelmiştir. Hal- buki gilrimiz, hâlâ klâsik geleneğini 'az çok muhafaza etmektedir. Gerçi bu muazzam kalede açılan gedikler- den zaman zaman yahanci sular siz. mamış değil, fakat her defasında, bu Mstilâ kuvvetlerinin karşısına bir n6o- Ciaasigne hamle sed çekmiştir. Bu hamlelerin en güzel örneklerini Ah met Hâşim ve Yahya Kemal'in mura- Jarında, bulüyoruz. Cemal Yeşil'in nefis bir şekilde ba- aılan Rübailer'i(1) de, kanaatimce, bu geleneki devam ettirecek eserlerden birldir. Şair, rübâi tarzında yazmağa başlamadan önceki mısralarını “İik Göz Ağrım” diye anıyor ve “Bir baş- ka güzel çevirdi birden bu ize, diyor. Olgunlük çağına eren sanatkârın bu nazım tarzını tercih etmesi — gayet tabildir. Çünkü rübüâi, aşktan ziyade hayat karşısında, bazan metafizik dü- güncelere kadar yükselen intibaları 1- fade etmeye yarayan, Aâdeta inbikten Keçmiş dört mısradan ibaret bir na- zım tarzıdır. Bunun ilk örneklerini 1. ranlı şair Ömer Hayyam'ın bundan dokuz yüz yıl önce verdiğini biliyoruz. Bizde, bu sahada, bilhmasa — Mevlâna ve Yahya Kemal'i zikredebiliriz. Ce- mal Yeşil'in Rübailer'i ise edebiyatı- miza yeni bir hava getiriyor. Çünki bu şair, halk şiirimizle klâsik şürimi- zi ustaca karıştırarak, yepyeni — bir nEo-classigue tarz meydana getirmiş- tir diyebiliriz. Gerçekten, halk mâr lerinin de dörtlük oldukları düşünüle- cek olursa, bunu kabul etmekte güç- Tük çekilmez. Cemal Yeşil Rüballer'ini bölümlere 20 Şubat 1050 Yazan : Cevdet PERİN ayırmış. Her bölüm, şairin hayat kar- şısındaki davranışlarından birine te- kabül ediyor. Meselâ, “Şairler Paza rındaki kıtalarda, Dante'den Bavde- İaire'e kadar bir çoklarını düşündüren tema hâkimdir: Şairin cemiyetteki re İü ve gürin kaderi. “Günden güne ar- tıyor soranlar yolunu, Her gün daha sevrek sühiden yoleuların.” “Dakın Ardı" adı alında toplanan rübailerde bağları sarmış yolumu; Yaz sonlar der beklediğim bağbozumu.” “Bir, b aha adı altında toplananlarda — ise Şalrin hayat felsefesini buluyoruz: Meydanda bütün oyuncular, belli ko- w, n bağlayabildim o- yuntüke adlı bölüm- de iç Alemle diş âlem arasındaki mü- nasebetler ifade olunmuştur. “Destan Gibi" de hamaset ve “Ocağımın Kor darı, Külleri” adli son bölümde lirizm hâkimdir. Şair, eşine, oğluna, — ölen kardeşlerine, anasına, babasına ve ar- kadaşına yazdığı içli mısralardan son- ra, bize şöyle veda ediyor: “Her son gibidir: Sürekli, gerçek ve yalın, Bon oktası ömrünce süren bir - masalın. İçlenmede değmez volum ayrıldı diye, Üç bey gününüs var gülecek... Hoşça Kalın., Kitapta bulunan rüballerin — ilkini Yahya Kemal'e ithaf eden Cemal Ye- #il: “Seslenme hünerdir, gea alıp ver- me kolay; Yol günterecek bir, geçe- cekler bir alay.” diyor. Gerçekten, Ce- mal Yeşil de, Sev şairi gibi, sexlenme- Bini biliyor. Fakat, ne olurdu, Ahmet Hâşim'de olduğu gibi, bu ses unsuru- 'na biraz da renk ilâve etseydi! O za- man, bu düygülü ve ahenkli mısralar, bir ses ve renk cünbüşü içinde, daha Sihirli bir âlem halini alırdı. Son çıkan şiir kitapları KEMALEDDİN KAMU (Hayatı, gah- siyeti ve gürleri (Yazan; Rifat Necdet Evrimer. Üçler. Banmevi, İstanbul, 1949). Milletvekili bulun- düğü sırada, genç yaşta ölen b hassas şairin muaralarını derli top- İu bir eser halinde görünce sevin- dik. Çünkü o, bu değerbilirlie lâ- yıktır. Eserde, şalrin bugüne — ka- dar çıkmış ve çıkmamış bütün şiir- lerinden başka, Rifat Necdet Ev. rimer'in yazdığı romancö edilmiş bir biyografisi, sanatını belirten bir bir İnceleme, Muhtelif muharrir ! der tarafından ölümü / dolayisiyle yazılmış yazılar, mektuplar ve fo- toğraflar da var, Mini Mücadele es- nasında Kalemini haklı — dâvamız üğründa kullanan Kenci, tam ol gunlaşmağa başladıkı sırada — ara- Mizdan alan ecel'in insafsızlığını Bu eser biraz olsun telâfi etti Gürbet şairi'nin içli mısralarını, bi- zim gibi eski arkadaşlarına tekrar- Tamak fıraatını verdi: Ne aşkım, ne emelim... Soluk bir. karanfilim. Ben gürbette değilim, Gürbet benim içimde? ÖMER HAYYAM'IN — RÜBAİLERİ (Yazan! Necmi Tarkan Güney Matbaacılık ve Gazetecilik 'T. A, O. Ankara, 1849) İranlı şatrin ölmez, Tüballerinin, birçok dillere olduku Kibi bizim dillmize de defalarca te Cüme edildiğini biliyoruz. Bu ter- cümeler arasında, ömrünü hemen hemen bu işe vakfeden — Hükeyin Rifat'ın himmetini burada zikret- mefi bir borç biliriz. Necmi Tar. kan'ın kitabına gelince: Bu şairin gayesi, önsözünde söylediki — gibi. 'Hayyam'ın rüballerini Türk vez niyle, açık Türk lliyle, Türklere tanıtmaktır". Bu gayretin bir boş. Tuku dolduracağı muhakkaktır. Zi aki, vani daha önceki tercl. Bu aabah, yeğen Marsel Vasitasiyle, ar- tık tamamiyle ahbap oldutu. melek-kapıcıya t ederek ötelde oturanların tetkik ettim. Dün akşam, 6 romantik müral söyliyen sarışın genç kız minde birisiymiş. Taminin yazılı: Doğum tarihi 7 nisan 1820, mayıs 1839, Demek 19 yaşında ölmüş. Oteldi Elvir Denvaye İs- karşısında sunlar Tistesini irkiyı boşluğun mümentsili lünç manzarasına vetatı 16 ikinci — — Yeğen Marsel Ju insahları tetkik etmek! Bu beşeri hiçliğin, kuklalara bayılırdı. darı, Cennetin sonsuz mesafelerinde, gök gü- TültüsÜ ibi çınlar, bütün Cennet sakinlerine Sirayet eder, onları da insanların o tarifi im- Kânsız böbürlenmelerine. güldürürdü, zannettiği pı 'bakar; gü- — den, hayran hayran DAhi kahkaha- gini bileyim, kalbim, gu Monik'in Birdenbire kalkı kta dolaşıyor. Gizlendiğim yer- İstediğim kadar o genç kızın Monik olmadı. Bu şaşırtıcı mantığımı ve düşüncelerimi dan. cak, onun seyrine - daliyorum. Halar benzerlik bütün zavallı madığına aşıyor hakiki Monik © inanmak, kani olmak istemiyor. ayorum. Kendimt göster- katta annesi ve babası ile oturuyor. Melek- — — Şey, dedi, benzetmek — gibi olmasın — Meliyim, bakışlarımız muhakkak karşılaşmalı. kapıcıya, Rişar allesinin nerede oturduğunu amma ben de bizim berber dükkânında öyle — Beni herhalde tanıyacak, benimle konuşacak... bilip bilmediğini soruyorum. idim, Müşterilerimin arasında bir çok "koda- — Bu sırrı çözecek... Eminim... Dün xece benl — Bizim kiracıların hepsini - tanıyabildi- man,, hele bir başvekil - vardı ki, suratından — körmedi mi?.. Gölgede miydim?.. Herhalde Kime şükret, diyor, amma yarın sizin gazete- düşen bin parça olurdu. Ömründe — yüzünün — öyle olacak... Bulunduğum yerden çıkıyorum, de, dirilenlerin bütün listesini neşre başlıya- caklar, Biraz sabirli ol, delikanlı, aradığınızı bulacaksınız. Sonra, yeğen Marsel'e döndü. — Dün akşam, Marsilya kendisine anlatırmınız, zir Marsel: — Ya, dedi, meleklerin de bizim gibi fık- hoşlandığını bilmez- ennette, hepinizi papalar gibi ağır ralardan, hikâyelerden dim. Ben, bağşlı Ve asık Suratlı zannederdim. — Ne münasebet dostum! “Cennetin Cen- hikâyelerinizi baş melek Cebrall'e anlattım, kahkahadan kı- rıldı. Bir gün buraya davet edeceğim, malüm ya, naklederken givenizi pek beceremiyor Herhalde ederdim. Tabil evinde, hma geldi, ben kâye anlatayım, Onlar çıktım. Gidip, Bir gün, tiyaciyle sevgili Mor Benuaye'den yanıyordum. ik'in eser yok. güldüğünü gören yoktu. Onu hep ben tıraş Biliyor Talını her sabunladığım zaman, bazhanede birbirlerinin yüzün talar atan maskaralar gelirdi, gülmemek için kendimi zor tutardım. Ha, tıraş dedim de ak- eğer vaktiniz varsa size bir Marius. başbaşa bırakarak, oötelin parkına Monik olmadığı halde ona ha- Tikulâde bir surette benziyen kızı görmek ih- Pencere açık, 1830 benzeri Bayan Bir ağacın arkasına, sıra kanapelerden birine oturuyorum. şimdi artık beni gör musunüz, kalbimle bakıyorum. aklıma cam- kremalı pasta- Monik! İstemiyerek bu Gözlerini kal anlamadan bakıyor yararı altında gözler daklarında hafif bir hi- di artık kendisini gi fakat, — den kasa, berrak bir Elvir Sihir bozuldu. derhal anlıyorum. dim! İsmi Bivir ola Bulun. 'net Oluşu orasının sandet Ve neşe ile dolu ol. düüm yerden, kendim görünmeden onu gö- — diye seslenmek. Hen masındandır. Bizim Patron gülmeyi pek e- Zetliyebilirim. Kalbim — halecan Içinde, ask — zannetmiştir. Ser 'ver. Kaç defa kendisinin göyle dediğini düy. — #erabi ile bir kere daha karşılaşmamı bekli- — teceğim, düm:, “Neşeli bir adam nadiren katmerli bir Yorüm, ret edemiyecek. Fakı günahkârdır. Var olsun neşeli insanlar! Gül- —— Bütün düşünce kuvvetimi, — onu görmek — pencereye bir daha çı mek sihhat ve rahat bir vicdan alâmetidir. — husüsündaki giddetli arsumu — teksif edişim — ne? Artık kendisini Hem biliyor musunuz, kıyametten evvel pat: acaba guürsaltında müesnir mi oldu?. Belki, Fakat ni ronRUMUZU en çok eklendiren ünde kendileri ey neyd İ elddiye ala kürüm. y işte göründü. Tatlı bakı Dalgı pencereye dayanı nalıhul diriyor, fakat pencereden ayrılmıyor. sonra, benim bakışlarımın birdenbire kalkıp pencereden uzaklaşıyor. Şim- mlikten, bu genç kımı ürkü- bir daha penceresine çıkmaya cesn. ben de Oöna bütün gözlerini in- dsim ağzımdan #af bakışlariyle yüzüme ni tekrar tebensilm indiriyor, du- beliriyör. ve zaşları. saf, vey çöremiyorum; Jâkin içeri. Kahkaha düyülüş davran. Monik biri kadar gülünç 'n bir genç kıza rhalde beni kaçığın bizmişiz, darı at mademki Monik değil, ıkıp çıkmamasından bana —de şu: görecek değilim ve gör- Makineler eden bu düşünce kalbimi Benzerlik yüzün- nus birakn bulamadım da ön Evet, Ökleden sonra, ristanına gideceğim. Buradaki hayvanlar saat de diriltilecek. Bizim patron, merasimi ka- çırmamamızı tenbih etti. Jül Anflör de fotoğ- af makinesiyle beraber gelecek. lekler İdaresi,, gazetemiz emrine bir kaç otomobil tahsis etti. Otomobilimizle çabu- kabristana gidiyoruz. hayvanların sahipleri daha bir kalabalık halinde bekleşiyor. S — ıkta sadece köpekler gömülü değil. kedi, kuş, hattâ bir de at, kuçukuçülarin ya: defnedilmiş. yoldaşının ebedi istirahatgâhına doğrü takip ederek beraberce İlerliyoruz. Zamanla birkaç harfin silinmiş bulunduğu küçük mezar taşı: 'fin Üstünde şu yazıları okuyoruz: Sahibesine Kıyamet gününde Sevgili, aziz halacığım! Kıyamet günü di- rildiğimizden beri, mediği sade ve sağlam imanının kim bilir ne - || kadar mükâfatını görmüştür! Her şey, iken kayıtmız şartsız İnandığı akidelere uygun olarak tahakkuk etti. #İZ vesnire Kibi keşifler asrında ben bu ina- mi yaşındaydım; olmuş sanır, seyin künhün ' — mm G& güya lütfen mazur gören ukalâca bir” || Hareketimin mânasızlığını — tebessilmle karşılardım! Halbuki saf olan ben imişim, hepimiz imişie; mekanik bir hayatın girdabına düşmüş delice bir ömür sürüyorduk, “Terakki”, asrımın büyük di “Çabuk! Daha çabuk! Dalma çabuk!" küreyi baştanbaşa yareler arz Üzerinde aşmadığı kıta ve okya- evet gayet tabil bu sebepten. Ürsül Hala ile köpek kab- İki günden Oraya gömülmüş şimdiden büyük Bir çok oldukça heyecanlı. Onu, eski can BURADA Alla İsterse Kavuşacak olan PATRON — KEDİ Yatmaktadır. 'niç bir vakit güpheye düş- tamamiyle — hâlamın — hayatta Vaktiyle, otomobil, tel- çocukça bulürüm. — Öyle ya, yir- güya allâme kesilmiş, her akıl erdirmiştir. Halamınşima- Bizler ki, maddi. ve Bu hayatın yeni ilâh- Fen” ve “Sürat” ti. Evet 1 “Terakki” idi, verdiği emir dolaşmış, tay- Dev d sunlar, bunları bilhassa genç ne- Sile, talebelere okutmak imkânsız. dir. Aksi takdirde, tereümeye de bir lügatçe yapmak gerekir ki, bu /da biraz garip olur. Hayyam mü- tereimlerinin bu hususu düşünmele: Ti icap eder, İşte, Necmi Tarkan, kanaatimizce, bu endişeyle hareket etmiş ve her halde bir ihtiyacı az Çok karşılamıştır. RIZA TEVFİK: Bütün / cepheleriyler (Yazan: Hilmi Yücebaş, Yayınla- yan: İnkilâp Kitabevi, — İstanbul 19601 Riza Tevfik'in çeşitli haya. t gürbette geçen yılları, seyahat deri, sanatı hakkında birçok harririn yazdığı makaleler, silrleri. nin ve bilhassa son eseri Serab-ı Ö- mü hlili ve tenkidi, din / ve düşünceleri, tarikatler hakkındaki siyasi hayatı, velhami bütün bir ö mür bu kitapta belirtilmeğe çah Yeni buluşlar Plâstik hâkimiyeti İR kimya mühendisi tuarında — kendisini — ziyarete gelen gazetecilerin gözü önün- de cebinden çıkardığı sigara pake- tinl bir tağ suyun içine boşalttı. #on- ra da sudan çıkardığı algaraları ker teker gazetecilere — dağıtmaya paşladı; fakat bunun bir şaka oldu. gunu tahmin ederek kimse almak is- temedi. iâbora- Mühendisin ». iyice bakan gazeteciler sigaların bo. zulmadığını hayretle gördüler; kâ- gıtlar islanmamış, tütünlerde de en ufak Bit rütübet emaresi yoktu. Bu- 'nun Üzerine odada bulunanlar plâs- tik maddelerin yeni bir mücizesiyle karşı karşıya olduklarını anladılar. Sigara kâğıtları, silikon buharına tutulağak su geçmez bir hale getiril. mişlerdi. Ayni usüle başvurarak bu- gün kâğıttan elbiseler, pabuçlar, hat- tâ çuvallar bile u geçirmez hale getirilmektedir. Uçakları da- bülüt- Jarı ve sitin rutübetinden muhafaza etmek için yine silikon buharı kul- danılmaktadır. Silikonun kauçuğu, şimdiye kadar bildiğimiz kauçukların vasıflarından daha kiymetli hüsüsiyetler - göster- mektedir. Yüz türlü şekle - girmeye mütemayil olan bu kauçük — bazan balonlu çikletler gibi şişip bazan da yediğimiz - gevrekler kadar sert ve düz olabilmektedir. Öyle ki, bu ka- uçuğa istenllen şekli verdikten son- ya, elâstikiyetini — kaybetmeden, fuktan ve scaktan — bozulmaz bir hale sokmak mümkündür. Çok so- Guk veya çok sıcak bir yerde silikon şeklini değiştirmediği gibi. katılaş- mamaktadır. da, Piistiklerin hâkimiyeti: Artık devrimize plâstik maddeler asrı demek muhakkak ki, çok ye- rinde olur, Zira bu gidişle pek ya- kında plâstik bir dünya yaşayacağı Bu oldukça ucuz bir dünya olacak.. Bütün ev işlerine ait eşyalar, oyun. caklar kirilmaz olduğu / gibi. Kola; ca yıkanabilecek ve hiç / eskimiye Cekler. Plâstik pabuçlar giyerek ni maddeden mamul halılar üzerinde dolaşabileceğiz. Plâstik ki boyunca dayanackı ğ Bugün Amerikan motosikletlerinin mihverleri, tenis raketleri ve topla- v plâstik maddeden yapılmaktadır. Balıkçı gemileri;. otomobiller ve u. çaklar, çocukların oyuncakları gibi parlak ve renkli / ölabilecekter. Ki faplarımıza gelince, plâstik — sahife- lerinin sayesinde hiç bir zaman yır 'tlma tehlikesine maruz kalmıyacak- lardır, taplar asırlar