Bayta 4 Siyasi meseleler ve muhabir mektupları ağ| Z Z Mokmisoy Artıze >4 &e Z 0 > n a yi Cuvnenı , 'g“ Bavan Muhafazakâr Parti Lideri Churehili'in ve bu seçimdeki rakiplerinin karika türleri İngiliz İşçi Partisinim Hiderliği meselesi İYASETTE, hayatın baş- ka — sahala- rında olduğu gibi, ümümi ve- şahsi menfaatler — karı- iktir ve birbirleri- ni ihata ederler. Partilerin iç kavgaları arasında, bir de başka bir mücadele sürüp gider - fertlerin mutlak hâkimiyet hürsi -. Bu hırs, hâkimiyeti elinde tutan şah: #ın iktidar mevklni bırakaşağı sıra- da çek giddetlenir. Attlee çekiliyor mu? Bir müddet evvel Mr. Attlee say fiyede bit ev satın aldı. Geçen pa- zar bir gazetenin bildirdiğine göre mesal arkadaşlarına — ikinci seçim- /den sonra başvekillikten çekileceğini göylemiştir. Ev satın aldığı bir ha- kikattir; fakat ikincisi sadece bun- /dan mülhem bir tahmin olabilir. Partinin yaşlı şefleri Muhafazakâr işçi liderleri arasında Mr. Attlee'nin yanında Mr. Bevin ve Mr. Alexander'i / görüyoruz. — Fakat, ikisinin de parti liderliğini — kaza- nacağından ümit yoktür. Çünkü Mr. Alexander bu mevki — için KAf derecede — silâhlı ” değildir. Mr. Bevin ise bu işi başarabilir. fakat Sıhhati mâni teşkil etmektedir “Orta yaşlılar” İkinci derecede ehemmiyeti haiz olan namzetler Mr. Morrison ve Sir. Stafford Cripps'dir. Bir iki sene ev- 'vel bu iki rakip aşağı yukarı aynı vaziyette idiler. Sir Stafford parti- sinde mutlak bir otorite kurmuştu ve nahoş hakikatleri açıkkalplilikle karşılaması yüzünden parti dışında 'da müspet bir tesir yaratmıştı. Mr. Morrison'un ise şöhreti Londra Be- dediye Meclisi — siyasetini iyi idare etmesine ve bundan önceki seçimle- Tin muvaffakiyetini temin edenler- den biri olmasına dayanıyordu. Fa- kat son ayların hâdiseleri Sir Staf. ford'un parti dahilinde ve haricinde- Ki iyi şöhretini saramıştır. Parti dı- gında hareketleri ile sözleri arasın da büyük fark olduğu tesbit edilmiş ve parti içinde de dalma fena hava- Giz habercini olarak tanınmıştır. “Genç” Bevan Sir Stafford'un şansı döndükçe ta- Jih, Mr. Bevan'ın Şüzüne — gülmeye başladı. Mr. Bevan, İşçi Partisinin en parlak hatibi olup Churehili'in ya- Bında kendini her bakımdan küçük görmeyen tek parti Azasıdır. Bu itibarla Mr. Bevan, Mr. Attlee'nin yerini alacak — namzetler Arasında, Mr. Morrison'un en kuv- vetli rakibi olarak görünüyor. Bevan ve Morrison Karakter ve düşünüş tarzı bakı- mından bu iki namzet arasında çok büyük farklar vardır. Mr. Morrison' dalma idari vazifelerde bulunmuştur. ve eli bu işe yatkındır. Yalnız mat- buata şiddetli bir garaz besler. Da- ima temkinli ve çekingen bir lisan kullanır ve tâbir caizse hiç bir za- man “baklayı ağzından çıkarmaz!,, Mr. Bevan, buhranlı bir devrin ço- cukudür. Parti teşkilâtına geç ka- Tışmış ve vazifesinden — sıkılmıştır. Nihal hedefi günlük — maksatlarına 'tâbi değildir. Onca — nihal hedef ik- tidar yani mutlak hâkimiyettir. Ha- yatının ilk bedbaht mühiti ruhunu karartmış ve ancak en yüksek mer tebeye eriştiği takdirde mânen ay- dınlığa kavuşmuş olacaktır. Netice- 'de ya bir Sezar olacak, veya hiçbir. Bey. İyİ huylu ve müsamahakâr bir insan gihi görünürse de için- den bütün meslektaşlarını kendinden çok aşağı görmektedir. Bevan ve istikbal Onlar bugünün ve yarının mesele- leri ile alâkadardırlar; halbuki Be- yan'n kafası istikbalin — doğurabile- 'geki davalarla meşguldür. Onlar na- #il elsa Sosyalizm ile Demokrasinin ergeç evlenip ilelebet mesut yaşaya- caklarına kanidirler; Bevan, Sosye dizmin mantıki neticesi olarak, tota- liter ve otoriter bir devletin kuru. Jacağına inanmaktadır. Bu netice- den korkmamakla beraber bunu a. Çıkça da söylememektedir. Bevan'ın Bosyalizm hakkındaki fikirleri kin İle karışık hesaplı düşüncelerden mü- teşekkildir. Kapitalist sınıfa hücum- Ja küçükken çektiği sefaletin hıncı- M almaktadır. Hesaplı düşünceleri ne gelince, llberal cemiyet ile dev- letçi cemiyet arasındaki — mücadele neticesinde İkinet gikkın ağır base .- Bugünkü vaziyette en büyük şans, mutedillerden Morrison ile, müfritlerden Bevan üzerinde toplanmış bulunmaktadır cağını hesaplamıştır. - Komünist ol- mayışı, komünizm rejimine karşı 0- lan nefretinden ziyade, iktidarı elde etmek için İşci Partisinin Komünist Partisinden daha iyi bir vasıta ol. masıdır. Mr. Shinveli ile geçenlerde Sövyet sefarethanesinde Rus. ihtilâ- linin senel devriyesini tesit etmişler di O, İşçi Partisi dahilinde solcula. yın elebaşısıdır. Vaziyetirfin nazikli. &i yüzünden ileride bu parti iktidara geçtiği takdirde kendisinin — başkan olacağını tasarlamıştır. Morrison'un vasıfları Mir. Morrison, Mr, Bevan gibi hal kı cezbeden atılgan siyaset adamla- ından biri değildir. Partideki otori- tesini her işi başarmaya müktedir. ve 'ne yaptığını bilen bir tesir yaratma- aına borçludur. Kulağı dalma kiriş- tedir ve partinin temayüllerini çok yakından takip eder. İngiliz siyase- 'tinde “müstakil reyin,; (seyyal seç- men kütlesiynin “floating vote” e- hemmiyetini bildiğinden onu dalma desteklemeye — çalışır. Her “ zaman 'temkinli bir partici olarak kalmış- tar; hiç bir zaman; Mr. Bevan gibi, coşup kendi partisinin mekanizması aleyhine atıp tutmamıştır. Metodlu ve ihtiyatlı bir ilerleme ile bir mev- kiden dâha yüksek bir mevkle geç- tikten sonra, yavaş yavaş tesir ve nüfuz. çerçevesini genişletmektedir. En #on menaili olan başvekillik mer- tebesine bu gidişle yaklaştığı hisse- dilmektedir. Bir tek — kusuru, işçi #endikasında (Trade Unlon) âza ol- Mmamasıdır. Fakat bu da modern İşçi Partisi zihniyetine göre çok mühim bir mâni teşkil etmemektedir. Bevan, buhran devrinin lideridir. İkisinden hangisinin parti başkan- lığına geçeceği kendilerinden ziyade hâdisatın gidişine bağlıdır. — İktise ve içtimaf dâvaları Mr. Morrison'un kolayca halledebileceği tahmin edil- Mektedir. Mr. Bevan'a gelince, o fır tınalı ve buhranlı anlarda ani ve kati kararlar — verebilecek bir karakter göstermektedir. O, Mr. Morrison gibi. -»- zarlık Pbekçisi çıkagelmesin mi? tutup sürüklemek istedi. Suratının dür diye bir Bayrampasa çektim, Herifçioğlu peşimden başladı Bir taraftan da “Hırsiz vari,, diye Büsbütün afalladım, arşınları actı göğüslemek fırladım amma tam o le geçen bir otomobilin önünden kı beni altına al #imşek çaktı ve / “hakkını helâl et demeye bile vakit kalmadı. me geldim.. numun dibine bir boru dayayıp uy Kalıbı anima da dinlendirmişiz, ne retlik? Ne o, uyudün mi Tahatlık versin cümleye! Eh Öyl Ayini, ihtiyar v bir köy papasına yaptırtmak sur Sinin hevesini kursaklarında 'naller ve piskoposlar Yaz ettilerse de “Melekler İdaresi, İsâ Peygamberin "çok evvelkiler gönrakiler evvelki olacaktır, İ / tinca susmaya mecbur oldular, Köy papası Konstantin, ken heyecanlıydı. Bütün ömründe küçük köy kilisesinde karşısında muazzam Hem ne cemaat! ua bir 'Tam birkaç çiçek daha götürürken me- kovalamaya.. tedi, bir. tos vürdüm, ırada, dördüncü vites. , gözlerimin önünde m: Meğerse mortoyu çekmişiz; bur biraktı. bu karara giddetle iti. hâdiseleri ağır #ır tartıp partiye danışmadan, har, kete geçebilir. Dur. gün bir denizde i- ki rakip de aynı derecede iyi yüzer. ler; fakat deniz Bevan'a daha çok dalgalanınca, Mr. Bu iki namzedin değişik görüş ve maksatları, ifadelerinden de bellidir. Mer. Morrisor şiddetli bir lisan kul- Janmaya muarızdır; datma dinleyici. lerin aklıselimine hitap eder, ve tem- kinli bir idareci siyaseti güder. Mr. Bevan ve Mr, Shinweli'in rey topla: mak için muhalifleri hakkında kötü- deyici bir lisan — kullanmalarını hiç beğenmez. Mr. Bevan "uslanmaz” ve inatçı bir sosyallat olarak tanınmış- tır. Dalma keskin bir lisan kullanır; Ağneli ve kinayeli sözleri ile meşhur Demos'un kulaklarını çınlatır. İşçiler kaybederse? Şimdiye kadar söylediklerimizden gelecek — seçimde — İşçi — Partisi- nin — müzaffer — oladağı — anlaşıl- maktadır. — Fakat — iki — ihtimal daha — var. — Biri — Mühafazakâr- ların seçimi kazanması; o takdirde Münazarayı seven Mr. Bevan muha liflerin Tldert olabilir. İkinci tahmi ne göre, İki parti arasında muvak- kat bir uzlaşma tahakkuk etmesidir. ©O zaman Mr. Bevan'ın solcuların re- N olarak ortaya / çıkacağı tahmin olunur. Bir üçüncü Ihtimal daha var, Eğer bir parti dahilinde aynı siyasl kuvvet ve küdreti halz iki — şahis ve herhangi birinin seçimi — kazanması ile parti ' parçalanacaksa o zaman daha az mühim bir şahıs başa geti- rilerek — Partinin — birliği — idame ettirilir. — İşte O Mr. Attlee — bu Süretle — Önce — İşçi — Partisinin relsi, — sonra da — Başvekil — oldu. Belki de ne Mr. Morrison ne de Mr. Bevan başkan seçilemezler. Böylece “Tarih bir. tekerrürden — ibarettir,, sözünün doğru — olduğunu bir kere /daha müşahede edebiliriz. O takdi: de, kuvvetle *tahmin olunur ki, Mr Bevan siyasetten çekilerek — ruhunu Shakespeare'in — karanlık — trajedile- rinde teskin etmeye teşebbüs ede- cektir. YENİ İSTANBUL İYASI, askeri, iktisadi tarih- derle - ümüml bir. tâbir. kul- lanayım « asil tarihle — edeb yat tarihi arasında, uğramlar mad- de bakımından mühim farklar va dır. Vakaa asil tarihin de — mevzuu mâzi,, dir. Fakat Lanson'un dediği Kibi öyle bir mâzi ki, bugün kendi- sinden eser yoktur. — Yalnız. indicei emareleri, yahut debris. döküntüleri kalmıştır. Asıl tarihle — uğraşanlar, eserlerini işte bu emarelerin, bu: dö- küntülerin yardımiyle meydana / ko- yabilirler. Meselâ Fatihin İstanbulu zaptı, Kanuni'nin Viyanayı muhasa- rası, Nevşehirli İbrahim Paşanın Üç yıllık sadareti. bugün gözlerimi- zin önünde değildir. Tarihçiler o de virleri bir takım vesikalara dayana- rak yeniden inşa edebiliyorlar. Ede- biyat tarihçisinin de uğraştığı madde “maâzi,, dir, Fakat bu müzi ortadan, kalkmış değildir. Meselâ, Fatihin şi- irleri, Büki'nin Kanuni — hakkındaki mersiyesi, — Nedim'in - Sa'dâbâd ki sidesi gözlerimizin önündedir. Vaka bunlar da geçmişe aittir. fakat canlı olarak durmaktadırlar, Mimari âbi- deler, müsiki parçaları, yarl bütün güzel sanat mahsülleri 'de böyledir. Sinan'ın Süleymaniyesi, İtri'nin tek- biri vas, gibi.. Edebiyat tarihçisi de bir çok yazma ve basmaları karıştı-. hır, fakat bütün bunlar, asıl mevzuy, olan eserleri, yani edebi eserleri iyi- ce kavrayabilmesine — sadece hizmet içindir. Dikkat ediniz: Asıl tarihçi, elin- deki vesikada mevcut şahsi unsurları atmaya çabalar, edebiyatçı onun ak- sihe olarak bu unsurları muhafazı ya gayret eder. Meselâ bir tarihçi Evliya Çelebi'nin bir hâdise veya bir| yer hakkındaki görüşlerini kontrol ve tashih etmek zorundadır. O hâ- dise veya o yer hakkındaki hakikate ermek için Çelebinin şahal ifadesini, mübalâğalarını atmaya çabalar debiyat tarihçisine bilâkis bu şahsi ifadeler, bu. mübalâğalar — lâzımdır. Burada şunu da — kaydetmeliyiz ki: En orijinal bir. muharririn benliği, büyük bir kısmı itibariyle hem ker dinden evvel gelen neslllerin bir. d Posu, hem de çağdaş cereyanların bir eollecteur'ü, toplayıcısıdır. Ede- biyatçı bunların her ikisini de orta- 'ya koymak zorundadır ki, 6 muhar-, Firin orifinalitesini meydana çıkar bilsin. Ziya Paşa “Harâbat., mukad- demesinde şair Nedimden bahsed ken onu bir kısım seleflerinin taklı Çisi olarak” gösterir. Namık Kemal ahribel Harâbât,, inda, — Paşanın bu hükmünü şiddetle tenkid eder ve | Nedimden birkaç beyit misal getir- dikten sonra: “Şeyhülislâm Arif Hik- met Bey merhum, lisan-ı Osmanide Nedimden başka Arab ve Acem tak- lidinden beri bir vadi-i mahsus aç- miş şair olmadığını daima söyler, dururdu,, diye Arif Hikmet Bevi de kendi fikrine mesnet olarak köste- Sulsse - Press — Fransız tıbbi çev- relerinden —— bildirildiğine — göre, çok bahis mevzuu olan “Hakikat se- Tümu,, pentothal, esraf müptelâları tarafından kokain, morfin ve esrar kadar / beğenilip, — kullanılmaktadır. Son zamanlarda — Fransiz — psi- kintristlerine, iyileşmiş olan haslatar yeniden — başvurmaya — başlamışlar dır. Bu hastalar doktordan kendileri- 'ne tekrar pentothal verilmesini israr- Edebiyat ve tarih görüşle | Edebiyat tarihi ile asıl tarih arasındaki farklar »Hakikat serumu” müptelâları Yazan: ALİ CANİB YÖNTEM rir. Biz, Ziya Paşadan ziyade rah: Namik Kemalin fikrine Önsekizinci asrın dehâsı olan Nedim, Divan Edebiya- ti içinde orijinalite itibariyle bir mis. lini bulmak çok Küç bir şahsiyettir Fakat bu demek değildir. ki, Nedim mâziden hiç bir gey almamıştır. Bir kere “dil, denilen unsur. vardır. ki, © işlene işlene Nedime kadar gelmiş- tir. Hiç şüphe yok Nedim önsekizinci asırda değil de, önbeşinci asırda gel- miş olsaydı, hayran olduğumuz o ede- bi beyana sahip olamazdı. Nedim'in edebi. şahslyetinde, Bâki'den, Yahya Efendiden, hattâ / başkalarına karşı Mmüstağni davrandığı halde bir gaze- HNi tahmis etmek suretiyle beğlendi. gini anladığımız Neşati'den izler bu- Tunabilir. Ayni zamanda İran edebi- yatında Saibe karşı tamamiyle alâ. kasız kalan Nedim'in imajları ara. sında Şevket'i hatırlatanlar araştırı. hir ve gösterilirse bu onun orijinalli. Hine bir güphe, bir hürmetsizlik ma- nasiDA gelmez. Her galrin — altında kaldığı ve kendisinin yaptığı tesirler vardır. Önsekizinci aarın en orijinal kafası Voltaire'in ve bütün © asır #airlerinin trajedi örnekleri Racine'- di. Bourget, Stendhal'in; Valery, Ma- derm€'nin tesiri altındadır. — Hulâsa edebi eserleri mühtelif unsurların bir. terkibi telâkki etmek lâzımdır. Fa- Kat Teexte litteraire'i alelâde tarih, vesikasından ayırdetmek mecbur tindeyiz. O, canlı bir varlıktır. Öyle bir kuvveti vardır ki, dalma entetik ve santimantal tepkiler — uyandırır. Lanson'un dediği gibi şarabı tanımak için tatmak — lâzımdır. Ne kimya tahlili, ne eksperin tarifi onu bize anlatamaz. Yani sübjektif unsurla- ri inkâr edemeyiz. Hattâ bunu ta- vvur ve arzu da etmeyiz. Bu ba. histe dikkat edilecek şey: Ayni za- manda bir tarihçi olmak hayalyetiyle edebiyat müverrihinin, bu unsurlara bütün eseri istilâ ettirmemeye çaba- lamasıdır. Edebiyat tarihiyle asil ta- rih arasındaki yaklaşmak ve ayrıl- mak noktası işte buradadır. Bir ese- Ti tetebbu ederken edebiyatçının da/ zevki bu tetebbua katışır, kâfi ki fa- aliyeti esnasında kendisini (merkez) âkki etmesin. Bizim yazı âlemimiz de bilerek bilmiyerek içine düşebilece- Eimiz bir şey de Üslüp fantezisine te- varlis etmiş olmamızdır. Şark deko- rasyonu, hâlâ yazı zevkimiza hâkim, dir, hiç olmazsa müessirdir. Servet-i Fünun edebiyatçıları arasında en Karpli terbiyesi almış farzedilen Ce- Nap'tır. (Hac Yolunda) sı göyle dür- sun (Avrupa Mektupları) bile görüş unsurlarından ziyade kelime ve ifa- de oyunlarına boğulmuştur. İşte bu mirası hiç olmazsa edebiyat tarihin- de kullanmamak, eserlerimizde kendi kalem maharetimizi değii, — üstünde, çalıştığımız. metinlerin ve şahsiyet- lerin mahiyetini — göstermeye çalış- mak icap eder. Objektif metodun ro- ü buradadır. Ja istemişlerdir. Uykusuzluktan muz- tarip bir kadın hasta, yalnız pentot- hal verildiği takdirde hasretini çek- tiği uykuya dalabileceğini — söylemiş, ve tekrar tekrar #erumun yapılması için yalvarmıştır. Neden sonra, pen- tothal müptelâlarının da, morfin ve enrarda da olduğu gibi, derin ve tatlı uykudan Uyandıktan sonra küvvetli bir yaşama arzusu hissettiği ve can- dandığı anlaşılmıştır. Yakamdan ortası bu: ADt kirdım. bağırıyor. am, kapıcı sokağa açamadım, e mütevazı retiyle hep- Kardi- bile bu kalabalık arasında âyini takip ederken ben Monik'i ümidiyle etrafıma/ bakıyordum. REFİK HALİD KARAY Lakin olaa bülmak kabil mi? — dir, döğrü değil. danın da saçları uzamaya başladı. O yaşta bir çocuğun saçları makine ile kesilmiş olmalı Ja m ağız. İş yok, Fiört edelim, diyor, ona razı, B amma o kadarcığına! Diyeceksin ki: “Birkac t Yoksul!, — — Her asırdan, her tabakadan karmakarı — turmanıza müsaade ediyorum,, demesin mi? — y daha burada Kalırsak Şefnat Vadisine git Bu sabah kendi- şik bir cemmat. Kırallar, imparatorlar, prens- Bayan Rikiki: maden, bar çey yoluma girer.. “Tsa'da, balkın ler, büyük adamlar, eskiden olduğu gibi, en — İYİ etmiş, öĞdi, ftiraslarınla dürmüz Çin akcim; san d bane “Günül işleriyle ti andırdılar — Ön aıraları işgal etmek — İstemişlerdi. Fakat — dan, dir dir herkesin başını şişirmesen basına mi?,, dersin, yanlış yavrum, dersin ah “Melekler İdaresi,, yine müdahale etmiş; fa- — böyle geyler gelmez. hAlâ Niket'i düşünmüyor. mu- leyse Allah kirleri ön sıralara yerleştirmişti. Aralarında Hep beraber, ötele dönmek Üzere, yola bizim yatakhane komşusu, sevimil Yoksul da — koyuluyoruz. Rikiki yine homurdanıyor: Hi R ni Bi balii SAA Gp | . Serseri susünca. bütün koğuş derin bir - bulunuyordu. — Sorarım size! Bu kiyamet yi tertip yniyor, Uykuya dalmakta gecikmedi. Mesbur "Matem' marii » Marelik Punaure, — Sdümie olaaydı. tramvay, - otohüs, tünel e. a İ eei hatta, xI bestekâri dâdi Shopin, en son bestesi, "Kıya eZ miydir Büyük Şefaat Sesi, dirilen Parislilerin liate- met Marşi,, ni bizzat örg'da çalıyordu. Koro ö M b Di e Bataallk AA aa la, öperanın mühtelif tarihlerde en meshur — —— O da olur Bay Rikiki, diyor, şunun n Nojre Dasle'da Ayin — Bay BUAk — ÇALeŞeri ve gntörleri vandı. Malbran tara — urasında: dirlleli bir bafta oldu. BU kadar” iim Tür a Ka eC e eee UC meminun — değil — Jül — Anflör ile — fından #olo olarak söylenen bir İlâhi, dinleyi: — Kısa bir zamanda her şeyin evvelki zamanda- — " bilir, belki o da beni arıyordu Kamelyalı Kadının aşkları — Rikiki cilere âdeta gökyüzünün — kapılarını açmıştı. — ki tıkırında gitmesini istemek haksızlık ol- — Dinle beni azizim JÜ, biliyorum, Üzü- allesinin pazar gezintisi — Sıra hütbelere gelince, kürsüye İk olarak —maz mı? “Melekler İdaresi, yakında para İeceksin.. Fakat bana öyle geliyor ki, seni üşkel eeti Plerre VErmite, çıkı ve itiyadın sevkiyle — dağıtacak, O vakit işler düzelir. Hatta, dü-- Rrasaydı, Kolayca. bulabilirdi. halkı haçlı seferlerine davete başladı. Fakat — sündüm, berber dükkânımı — yeniden açaca —— — Nami? | b Bugün pazar... — Notre-Dame - kilisesinde biraz sonra aklı başına gelerek hayatının en — ğim. Müşterim olur musun Bay Rikiki? < Nni Gf rbelâs a. dü, Mesban Bi büyük bir âyin var. Halam, yeğen Marsel ve güzel hutbelerinden birini verdi. Ondan #onra Eibet. Hattâ mümkün oldugu kadar L BU Arü çikan lek gazeteyi okumuş olan karısı, hep beraber gittik. Bu llk Ayinin le- Bosset, Fenebon Ve daha bir çök hatip min — şabuk olmasını temenni ederim. Zira, âdek #“Tektir. İmzanı görmez olür mur yamı İçin, Parisin bir sürü sabik kardinal ve - beri İşgal etmis. Ümdir, haftada IKi defa tıraş olurum, bir L Azkadasımın mantıki Cevabi benl Mitlat aşPlakopbau arasında münazaa çıktı. Fakat buçuk ayda bir de aaç kestiririm. Bizim oğ- C Bvet, muhakkak İBtiyer M.:lzklzı İdaresi, ; DeD Halam ile yeğen Marsel hayran hayran , Pucuk ayda bir de aç kestiririm. Bi M . gevdiğim ve hâlâ da sevmekte olduğum on bil; e JH S Ayin çlaşada, Bay. Biyiköye sektendik — Dey BUK Göetmi” Kai veDanare L ÜOĞLün ge sonraki ve v — Sana kaç defa söylemedim mi kaldı: YÜ *denler Bözünü hatırla- — ö B Melokder, GYordü, SAYgi Dedir b oandan yürü diye? Cadde arabalar içindir. İ Silealdir. Bayan üeiler, BUr SK BAfONİR Gülaş. Va . kaktinlilarr'da: Ualar Hooi ön sıralarda yer Vermesini söyledim. Bana BEŞ çe Ayini iera eder- “Hayatta mevkliniz küçük müydü?,, diye sor Peki amma babacığım... Ne otomobil fakir ve dü. — Hayır, ne münasebet dedim, müsande — var, ne mraba, yaşamış olan Papasın — nizle birinel sınıf mümeyyizdim — “O halde Olmasın, İşte İnsan böyle fena âdet- — Virjini Ve Daniyel cemaat toplanmıştı “ön sıralara hakkınız Yok, bununla beraber, se- ler edinir. Henüz ortada otomobil falan yok kizinci sırada, akıl fıkaralariyle — beraber 6 amma, birkaç güne Kadar her türlüsü işle meye başlayacak... Çık kaldırıma bakayım! Özle yemeği oldukca neşeli geçiyor. Ye- mekten sonra Jül Anflör geliyor; soruyorum: — Ey, Kamelyalı Kadınla işlerin yolun- — Ümit ettiğim keme huzuruna çıkmak endişesini bir türlü aklından. atamıyor. işi anlatmaya çalıştım ki, buğünkü günahımızın hesabi sorulacak değildir, sadece, dirildiğimiz zamana kadar olan hayatımızdan mesul ola- sekiz yaşındaki kız değildir. Şüphe cniz de- yoksa muhakkak arardı. Korldordan — Otelde oturup istirahat edecek yerde Diye itiraz ediyor. Fakat Rikiki: — Cicim, diyor, biliyorsun ki, Pierre Lof 17 Şubat 1080 in 100 üncü doğum yılı dolayısiyle Geçmiş günlerden tablolar 1911 .. Parla'teyim. Ziya Gökalp'ın benden Sümerliler Üzerine notlar is tiyor. Ben, onları, yalnız Bibliotâgue Natlonal'de bulabilirim. Fakat oraya | Müdürle görüştüm Büyükelçiliğinden bir isiniz. hafta önce herkes giremiyor. Türkiye mektup getirmi Bir de büyükelçiliğimize Bibllothögue Naltonale'de e yapacaksınız? Şaşarım Sizin me- rakınıza, Devletin daha bir iki yıllık ömrü Niçin / çalışıyorsunuz ? Damarlarım tutuşmuştu sankı. — Osmanlılar böyle düşünebilirler, ama, biz Türkler milli hayatımızı e- bediyetlerle ölçmeye alışmışızdır. de- miş ve hemen dışarıya çıkmıştım. Düşünüyorum: — böyle — büyükel- çileri olan bir ülkenin tarih boyunca yaşaması bile bir muçize değil miydi? Kapıma vürüldüktan aonra ötelin hizmetçisi odama girdi. ve bana İki mektup uzattı. Bir tan'esi Bib. Tlothöğüe / Natinoale'den. - Büyükelçi fikrini mi değiştirdi acaba? — Zarfı üphanemizden İstifade edebilir. Bügünlerde — müdürlüğümüze Tayarak kartınızı almanızı rlca e- rir. 'Ne kadar sevinmiştim. Artık Ziya'- 'nın istediği etüdleri hazırlayabilirdim. Demek ki, büyükelçi benim tahmin ettiğim ibi kötü bir insan değlimiş? Öteki mektubun zarfını daha heye- cansız açtım. Tanımadığım bir ciya- Zası. İmza Plerre Lotj. Bir kaç gün önce yazdığım mektuba cevap veri: 'yor. Mektubun özü şöyle: Üzülmeyiniz. Bibilothâğı enale Müdürlüğüne yazdım. müdürlükten cevap almışsınızdır. Be- 'ai görmenizi rlca ederim, selâmi; Gözlerim. doldu: Osmanlılar inanmayabilirler, ama, biz. Türkler elbette yaşayacağız. 1913... Paris gazeteleri — heyecanlı haberler veriyor. 'Torkum adında bir ermeni zabiti gelmiş ve Plerre Loti'- yi öüelloya davet etmiş. Biliyorum, Fransiz Akademisinden — Torkum'u kahraman sananlar var. Fransız sos- yalistlerinin piri Jenn Jaurös de bizi #evmeyenlerin arasında. Ziya Gök- alp'ın bir mektubu Üzerine kendisiy- le görüştüğüm ve Balkanlarda Türk- lere karşı yapılan vahşiliklerden bah. settiğim zaman bana: — Evet korkünç şeyler bunlar, de- güşü, Kalemimden başka bir şeyim 'yok benim. Elimden - gelse, bunları önlemek istemez miyim? Fakat yüz- lerce yıl sizin zulmünüz altında in- lemiş milletler muzaffer olunca böyle parlar. Bunu da anlamalısınız. Plerre Loti'nin büyük şahsiyeti ol- masa *forkum'un yoluna çiçekler ser. pilecek. Gazetelerden bunu anlıyorum. Odamda yalnızım ve Türk ordusunun coşkun bir genç subayını, Badık'ı (*) bekliyorum. Sadık; Torkum'la - dücl- 10 yapmak için İstanbul'dan gelmiş Ür. Sadık alevden yaratılmış bir Türktür. Ona göre Plerre Loti, bütün insanlık için lâzımdır ve bizim dâva- mızı güdüyor. Bu da bir vatan dâva- sıdır. Balkan harbinde ölmediğine ü- zülen Sadık, hiç olmazsa Torkum'la çarpışmalıdır. Sadık'ı - bu. fikrinden Şazgeçirmek imkânsızdır. Plerre Lo- ti; Sadık'a henüiz müsbet bir cevap /Tmemiştir. Bugün Loti'nin davetli. siyiz. Nihayet Sadık geldi. Tlk sözü ga oldu: ei Ben Torkum'la düello yapamaz-| sam ne yüzle İstanbul'a dönerim. Sen kadar iyi değil. Mah- Kendişine beyhude yer bir takım sesler beni kurtarıyor. Bu gürültü. gezmesine hazırlanan Ri- pazar çıkaı her pazar gezmeye çıkardık. Dey Yazan : M. Nermi bunu Plerre Loti'ye mutlaka anlat. Torkum Zabitse ben de zabitim. Dü. elloda aranan da bu değil mi? 'Tor kum kabul etmezse tabancamı çeker ve hemen haklarım onu vallahi, Badık'ı yatıştırdıktan sonra Plerre Loti'ye / gittik, Sadık imanla tutuş- Mmuş gözlerini Plerre Loti'den ayırmı- yordu. Birbirimize bakıyorduk. Da: kalarca hiç bir dudak kımıldamadı Loti'nin yüzü derinleştikçe derinleş yordu. — Btendim, dedim, Sadık bey, al. zin Eliyle işaret etti. Bu sonsuz bir he- yecanın biraktığı son küdretle yapıl maş bir işaretti. Sustum. O kalktı. E lini Sadık'ın omuzuna koydu. Gözler boşandı. ve anlaşılır. anlaşılmaz bi genle: — Sadık Bey, siz henliz çok genc. siniz. Kanınızı Türkiye için saklayı nız. Bir Fransız, Torkum'la düello e- decek. Torkum da bunü kabul - etti Siz Türkler ne yüksek insanlarsınız Loti'nin sözlerini Sadık'a anlattı fım zaman rengi sarardıktan sonre kızardı. ve Trova'dan denize bakar Achileus gibi derin bir hüzne bürün dü. Bakıştığımız zaman gözlerimi: yaş içinde idi. 1814... İstanbuldayım. 1014 yılası dünya savaşı başlamıştır artık. Teti hat ve Terakki Merkezi Umumisi'dir küçük odasında Ziya Gökalp'la kare karşıya oturuyoruz. Almanlarla işbir. ği yapacağız. Aramızda gizli — bt anlaşma da var. Ziya: — Talâtta (Talât Paşa) yeni ha berler olmalı. Gelse de bir ölrensak diyor. Ömer Seyfeddin, elinde bir t6 mar kâğıtla içeriye girdi: Ziya Beyciğim, dedi, tashihleş yaptım, şimdi matbaaya götüreceğiti Sordum: — Ne tashihleri Ömer? — Aaaa, bak bak bak, bilmiyormu, gibi yapıyorsun? Kızıl Elma'nın prâ yaları cancağızım, Ziya beyin yen bir eseri.. Ömer çıktıktan sonra Dr. Nai geldi Ziya, bana Kızil Elma'sındai bahsediyordu. Dr. Nazım sordu: — Yahu, bitmedi mi bu kitap hâ J4? Acele edin biraz, acele edin. Yı ordu yarın, öbür gün hududu geçere halka ne dağıtacağız? Öyle değil m canım? Bu kitabı onun için bastırmı yör müyüz? Durakladım. Demek ki, bügünler de harbe giriyoruz, demek ki Kızi Elma bu maksatla basılıyor! Tam bu sırada küçük odanın kapı: açıldı. Talât: — Gene mi içtimaiyat, gene mi fel sefet Gülüştük. Talât, bizim sormamız beklemeden devam etti: — Bugünün en taze haberi Plerri Loti'nin mektubu.. Uzunca bir mek tup.. Hulâsasını anlatayım. 'Türkler gok seviyormuş. Dr. Nazim. söze karıştı: — Biliriz sever. Sokak köpeklerin sürdük diye kıyametleri kopardı. Talât devam etti: — Dinle canım. Biz harbe giren sek son derecede Üüzüleceğini söğlü yor ve böyle bir fikrimiz varsa bul: dan mutlaka vazgeçmemizi istiyor. Plerre Loti bu mektubunu mutlak Fransız Hükümetinden edindiği bilg Üzerine yazmıştı. Bu meletup, belki de, son bir teşebbüntü. Ziya sordu; — Ne cevap vereceksinle? Talât cebinden bir kâğıt çıkardı: — Şöyle bir şey kazaladım. — Biz sizin büyük himmetinizi her zaman #ükrânla anarız. Biz milif menfaati- mizi düşünerek seferberlik — yaptık. Kapitülasyonları kaldırmak — öteden beri idealimizdi. Bunu kaldırmak de- mek, harbe heves göstermek değil- dir. Siz nasıl Pransanın menfaatini herşeyin Üstünde tutarsanız bir. de © şekilde hareket ederiz. — Müli menfaatlerimiz tehlikeye düşmedikçe biz harbe girmiyeceğiz. Bundan emin olabilirsiniz. Dr. Nazım atıldı: — İyi bir cevap. Fransa emrederse Plerre Loti sahillerimizi — gemisiyle bombardıman etmez mi? Yahu, ne tuhaftır bu ecnebiler, Kendileri ya parlar da başkasının yapmasını iste- mezler Düşüncelerime — dalmıştım. — Bib. Hothâgüe Natlonale için mektup ya- zan Loti, gözyaşları içinde Sadık'la birlikte birbirimize bakıştığımız Loti gözümün önüne geldi. Bu Loti, yarın, bir düşman olmaktan — korkuyordu şimdi. Belki mektubunu onun için de yaz: maştı. Ya ben? O yaşlı gözlerdi Sil düşmanlık arayacaktım ? vatan, her şeyin Üstünde en küdretli Bir gerçeklik. Kendimizi feda eder ken duygularımızın nasıl esiri olabili. Tz? İnsanın Ömrü — heyecanlı - bir dramdır ve büyük hayat mücadeleleri bunu bize bütün genişliği ile sezdirir. Bilmiyorum. Loti, Talât'ın cevabını aldı mı? Çünkü; Çok geçmeden ilk Dünya Savaşına girmiştik. Gönülle- Fin arasında bir alev - düvarı vardı C) Sadık Bey, Misira yaptığıı dlk hava uçuşunda arkadaşiyle dikte Süriyede düş muştur. Fatih Par bir anıt gikilmiştir. bir. üŞ ve şehit ol anda her ikisl için K