Bayfa 4 Pierre Loti'nin 100. doğum yıldönümünde l Clavde Farr&re'in Türk Milletine mesajı “O, Fatih'in ve haletflerinin mağrur bir kahramanlıkla fethettikleri Türk topraklarını seviyordu.” kademi Pransez / Azalarından Claude Farröre, fikir ve mes- lek arkadağı Pierre — Loti'nin 100 üncü doğum yıldönümü müna- ebetiyle, “Türk - Fransız Kültür Ce- miyeti"ne aşağıki mesajı göndermiş- tir Sayın baylar, Fransız olarak doğan, fakat bütün İslâm dünyasına ve bilhassa Türkle- Te çok derin sevgi hisleriyle bağlı ka- Jdan Plerre Loti'nin 100 üncü doşum ildönümünü tesit ettiğiniz şu Ba- atlerde, sizin aranızda bulunamadı- #im için son derece müteessirim. Bu büyük adam, Türkleri o kadar çok sevmiştir. ki; 1877 de Rus Çarının taarruzu sırasında, 1911 de İtalyar Jarın Trablusgarba hücumu esnasın- /da ve 1912-1913 te Balkan Harbi de- yamınca, — bütün bu kötü günlerde Türk mületi için kanını bile akıtma- a hazır olduğunu söylemiş ve ha- kikaten — iztirap çekmiştir. 1911 de o, 60 yaşını geçmiş bi Tunuyordu. Bunun için, 1877 de y Mak istediği gibi, ay yıldızlı bayrak altında - döğüşmeğe teşebbls edeme- di. Fakat, bütün Fransız matbuntın- 'da bu millet Tehine şiddetli bir müci dele açtı. / Birkaç sene evvel Misir milleti hakkında ona yardım ettiği- mi hatırlayarak, bu mücadelede de Onun yanında yer almam için beni Çağırdı. Ben de, Paul de Cassagnac Ve diğerleri gibi cesur ve iyi kalbll çlan bu insanlar arasına katılmak- tan büyük saadet duydum. Ve Plerre Leti'nin yanında bizler, Batı dünya- Sının fikrini değiştirmeğe muvaffak olduk. Zira Batıllar, evvelâ Balkan milletlerini destekliyorlardı.. Fakat, bir müddet sonra, taarruz eden © mil- Jetler vahşete / ve barbarlıklara te- vesall ettikleri ve aynı yolda misal- deri çoğalttıkları için, Loti ve arkı daşlarının bunu bütün — medeniyet dünyasının gözleri önüne sermeleri üzerine, Batı umum! efkârı, Balkanlı Jar aleyhine ayaklandı ve onları tak- bih etti. “Türk Edirne için” — giriştiğimiz Kampanyayı hatırlatmağa lüzum var mi? Netekim sonunda bu gehir kur- tarılmış oldu. Halkının cüzi bir kısmı Hiristiyan olmakla beraber, baştan başa hakiki bir Türk şehri olan ce- Sur ve fevkalâde güzel Edirne'niz, &ene sizlere, Türk milletine kaldı. Loti, o kadar çok sevdiği ve son nefesine kadar da sevmeğe devam et- tiği bu memlekete 1913 te tekrar dön- meğe imkân bulabildi. Edirneye git- tiği zaman mühteşem ve mübarek 'Sultan Selim” camline uğrayan ve orada ulema bir hocanın — minberin Üstünden “Bu iyi kalbli Pransızı' 'Al- Jahin takdis etmesi için dun ettiğini, gören Loti, coşkun bir saadet düy- muş ve hudutruz. sevincini, zaferle neticelenen mücadelesinde kendisine rdim etmiş olan arkadaşlarına — bu arada bana da — mektupla bil- dirmiş ,böylece aynı aaadeti onunla paylaşmamızı — istemişti. Kendisinin 'en sadık yardımcısı olduğum için ba- 'na teşekkür etmek Üzere günderdiği bü harikulâde mektubu hâlâ sakla- maktayım. Ben de kendi şahsıma, dokuz sene sonra, İstanbulu ziyaret ettiğim zaman, 1914-1918 seneleri n- Tasında bile sevmekten ve müdafaa etmekten bir an geri — kalmadığım Türk mülletinin, hakkımda gösterdizi hararetli hüsnü kabulü, — ömrümün gonuna kadar unutmiyacağım. — Bi rinci Dünya Harbi sırasında, memle- ketime karşı olan vazifemde de ku- gur etmiyerek, geniş halk kütleleri- ni dilimle ve kalemimle iknaa çalış- müş, Türklerin, kendi arzu ve irade- deri hilâfına, bize düşman olanların gafına doğrü sürüklendiklerini i2din Pierre Loti'nin oturduğu ev *“Türklerin saadet ve felâket zamanlarında necip ve sadık dostu Fransız Encümeni Dâ! UKARIYA naklettiğimiz sa-) tırlar, arap harfleriyle — mer- mer bir Jevhaya hakkedilmi 'tir ve altında fransızca olarak tercü- mesi vardır. Yazıyı hattat “Necmed- din Efendi,, yazmıştı vanyolunda 45 numaralı evin Üstün- dedir, ve filhakika Loti bu evde bir müddet oturmuştu. Bir muharririmiz, hâlen - burada ikamet eden zatı gidip - görmüştür. Kapıyı kendisine - açanlar, emekli Tümgeneral Cemal Bükey ile hemşi- 'Tesi Bayan Nadir Bükey oldular. Ta- numadıkları bu ziyaretçiye iyi bir ka- bul gösteren General ile / hemşiresi| ziyaret sebebini öğrenince muharri- Timize memnüniyetle izahat verdiler. General: — Bizim, dedi, bir kardeşimiz var- d Erkânıharp Yüzbaşısı Kemal. Kendisi, Tayyareci Salim, Mısır'a ilk muvaffakıyetli uçuğu yaptığı zaman beraberinde râsıt olarak bulunmuştu. Kemal, Loti ile tanışmış. 1326 se- 'nesi temmuzunda idi, Loti camiler arasında bir ev arıyormuş. Görüyor- Sunuz, etrafımız cami ve medrese do- Tudür: — Atikallpaşa, — Karababa, Arap Camli, Nuruosmaniye. O ean: 'da peder rahatsızdı, valide, hemşire ve biraderlerle Kadıköy tarafına say- fiyeye gitmiştik. -Kemal valideden izin alarak Loti'nin burada oturma- #ını temin etmiş, burada yirmi gün oturmuş. Kemal, bilâhare harp baş- layınca ikinci fırkada / erkânıharp olarak Çanakkaleye gitti ve orada gehit oldu. Loti bunu haber alınca Çok müteessir olmuştu. Valideye bir| taziyet mektubu da yazmıştır. Ev, bizimdir, valideden intikal etmiştir. Emekli General Cemal Bükey, üç Katlı olan evin içinde bazı tadilât, yaptırtmıştır. General, Loti için bir Sergi — tertibinin — düşünüldüğünü göyleyen Muharririmize bu hususta Mmümkün olan yardımı yapacağını göylemiştir. Emekli 'Generalin bira- derlerinden biri de şehrimizin tanın- mış şahsiyetlerinden merhum Dok- 'ftor Asaf Derviş Paşa idi. İki kardeşi aha vardır: Bay Celâl Derviş ve Rıza Derviş. Valideleri, Tepedelenli ahfadından Aslıdil Hanım idi. Tam Plerre Loti'nin ruhuna - uygün bir islm, Muharririmiz, çıkarken General Bükey'in Loti'nin ikametine dair verdiği 1326 senesi tarihi ile dışar- Gaki Jevhada yazılı 1328 senesi kay- dinin arasında mevcut mübayeneti| görmüş bu sonuncu tarihin hicri sene olduğunu — tesbit — etmiştir. — Zi- Te 1910 genesi rümt 1326 ya isabet — etmektedir. ve — doğrü- dür, — Yalnız, — Loti'nin bu evde yirmi gün ikamet ettiği söyleniyor. Halbuki, Loti, İstanbulda çok yakın. dan tanıdığı Keçecizade Fuad “Beye,, yazdığı ve hâlen - Salih Fuad Keçe- Ci'nin koleksiyonunda mahfuz 3 ağua- tos 1919 tarihli bir mektupta, bu eve 29 ağustos 1910 da girdiğini, üç ay 0- turmak niyetinde olduğu halde ancak altı hafta kalabildiğini tasrih etmek- tedir. Gzasından Pierre Loti bin sekiz tarihinde bu evde ikamet etmiştir,, 1910 'vesika olan aynı mektupta 1918 se. 'nesi 27 ağustosunda, Sultan Selim'de Fethiye Camil yanında bir evin, Har- biye Nezareti tarafından ikametine 'tahsis edildiğini ve burada eylüâl so- dar oturduğunu da kaydet- Bir muharririmiz bu evi gidip bi muş ve şu malümatı toplamıştır: Çarşamba'da — Kâtip — Muslihiddin Mahallesi Muhtarı Hüseyin Bayrak'. ı anlattığına göre, Plerre Loti, Fet- hiye Caddesinde, camiye kıvrılan kö- gedeki 2 katlı, 30 numaralı, Posta ve| Telgraf Müdürlerinden Nezih Beyin evinde altı ay kadar misafir kalmış-) tır. Fakat Nezih Bey, birkaç sene) evvel öldüğü için, bu hususta fazla, malümat yoktur. Bu mahallenin en eskilerinden — saydan — Hâşim Dur Su'nun söylediğine göre, az aşağıda, Yazıcı Baba Camil sokağında, mâ- bedin hemen bitişiğindeki 17 ve 19) Sayılı, İkinci Datre Müdürü — Rifat| Beyin evinde bir ay kadar misafir, kalmıştır. / Loti'nin gösterdiği arzu) Üzerine; o zamanın en güzel seslile- rinden Hâfız Cemal, her sabah er. kenden camiden Esselât verirmiş ve Fransız edibi, tanyeri ağarırken, u- yanır, bu dini besteyi — dinlemekten büyük zevk alırmış. - Bazan / kahve ye çıkar, mahallenin eşrafiyle soh: bet edermiş. Her iki ev, bugün çok iyi vaziyettedir. Yazıcı Baba Camil sokağındaki konak, ahşap 'Türk mi- Marisinin en güzel eserlerinden bi- ridir. Bugün zamanla siyahlaşmış ve çok ince bir Kapıları, hiç bozul- boyasız tahtaları zevkle yapılmış etmiştim. Bu yüzden, onları büsbü. tün zincire vurmak değil, hürriyete kavuşmaları için kurtarmak lözm geldiği fikrini müdafaa etmiştim. Fakat — hakikatte ben, — Loti'nin, bende bulunmasına imkân olmayan, yüz defa daha büyük bir belâzat ve küvvetle — haykırdığı geyleri. tekrar etmekten başka bir çey yapmamış- fim, Çünkü o, yölü Üzerinde, Türk milletine karşı yapılan bir hakınzlı. a ve Insafsızlığa rastladıkça kal- binden — taşan büyük nefret hissiyle feryat etmiğ, dehâsının bütün kud. yetiyle, —bu mazlüm milletin imda- dina koşulması için gayret sarfet- mişti. © halde, yüz sene evvel bugtin doğ- müş olan bu adam; bütün dünyanın Bİldiği gibi, sadece aarının en büyük Fransız şairi ve hepsi de teklidi im- kânsız birer şaheser sayılan — kirk tane eserin müellifi değildir. O, bun- 'dan çok daha mühim olarak; dünya yüzlünde tanıdığım en asil kalbli in- #andır. O, adalet ve şeref bahis mev- Zuu olduğu zaman, her geyini — teda etmekten ve kendisini tehlikeye at maktan aslâ gerl kalmayan - bir in- sandır. Bilindiği gibi, bir. bahriyeli li ve bütün hayatında asker kaldı. — Ben, “Vautour" isimli küçük kruvazörde 've gene Türk sularında onun emrin- de çalıştım. Bu 1903 ve 1904 senele- rinde idi. Ve bizzat şahit oldum. ki, onun kumandası altında hizmet gö: Tenlerden hiç biri, onun -emirlerini yerine getirmekte bir an tereddüz et- Miyorlar, hattâ bir işaretiyle kendi. lerini seve seve ölüme atmağa bile hazır bulunuyorlardı. Ve gene - bilinmektedir ki, kendisi dindar olmadığı halde, başkalarının dini kanaatlerine son derece hürmet Kösterir ve bunu takdir ederdi. Bir çok defalar, akşamları, o ve birkaç Subayı ile şehirde yaptığımız uzun Kezintilerden dönerken, Mahmut Pa. #a camlinin yanındaki çınarın aitına bilhassa oturur, bir fincan kahve içer ve nargilemizi tokurdatırdık. Bu es. nada, cami müezzininin akşam veya| yatsı namazları için müslümanları ibadete çağırdığını duyunca, çok de- fa biz de, Örl ve âdete uyarak baş- larımıza beyaş yahut yeşil birer sa. vık sarar Ve Loti'nin itikatlarına ve imanlarına — gıpta ettiği dindarların bu toplanlısına derin bir. huşu ile iştirak etmek Üzere, camiden içeri Birerdik. Çünkü o, insanların “Dieu, JEhovah, Christ” gibi çeşit çeşit isim: ler verdikleri “Allah'a bütün ruhiy. Je Ve tam bir. imanla inanmak iater. di. Fakat yaradılıı ve — kanaatleri, buna imkân vermemekte idi. O, Fatih Sultan Mehmedin ve ha- deflerinin mağrur bir kahramanlıkla fethettikleri Türk topraklarını sevi- ırdu. O, Türkleri, bütün sadelikleri, aletleri, cesaretleri ve müsamahi Jariyle birlikte seviyordu. Loti, ken. ine gönül veren ve vadettiği gibi kendisine dönmesini çok uzun zaman bekledikten sonra — bu yüzden ölen küçük ve müşfik Çerkes kızını hiçbir an unutmadı. Fakat ne yazık ki Lo- ti, sevgilisine döndüğü zaman, onun ancak mezarını bulabildi. Ve işte bu Sırada ve bu Sevgili için, eserlerinin '€n harikulâdesi, en — ebedisi — olan 'Fantome d'Orlent — Şarkın Haya- deti" romanını yazdı. O, ruhunun en mükemmel tarafını Türkiyeye vermişti. Türk. milleti, Dü anladığı ve onun şefkate şefkat le mukabele ettiği için teşekküre 1â- yıktır. İşte, onun namına, ölümü sıra- fında yında bulunduğum ve son söz- lerini işittiğim için, ben teşekküir e- diyorum, Lati, ölürken bile Türkiyeyi dü- sünmüş ve bu milletin istiklali, hür- riyeti, büyükiük ve sandeti uğruna Mücadeleye devam edecekini söyle- mişti. Onun gon sözleri gu oldu: “Ye- min ettim, yeminimi tuttum ve dalma tutacağım.” Ciaude Farrtre Türk Ocoıgı Pierre Loti'yi anıyor Türk Ocağı, dün yapılan anma tö- reni münagebetiyle şu mesajı — neş- retmiştir: “Doğumunun 100 Üncü yıldönümü bugün merasimle tes'it edilen büyük Fransız kalem üstadı — Plerre Loti'- 'nin hâtırasını hürmetle anmayı Türk | Ocağı, kendine çok aziz bir bilir. Plerre Loti, bizinile K dete te masa geldiği 1876 genesinden beri, medeniyetimizin — ruhi üstünlüğünü takdir etmiş ve biz Türkleri milli fa- ziletlerimiz ve insani meziyetlerimiz. için övmüştür. 1906 senesine kadar geçen bu İlk 30 yıl içinde Loti, ro- man, hikâye, seyahatname tarzında bize dalr sevgi İle dolu birçok eser- ler neğretmişti. Lükin 1911 de İtal- yanın Trablusgarba hücumu ile Av- rupanın vatanımızı parçalamak te gebbüsleri başlar başlamaz — derhal kalemini ve faaliyetini a ruya hukukumuzu müde etmiş ve gazete makaleleri, mektup- dar, beyannameler, — halka- hitaplar Bundan başka Lti kiymetli bir Neşretmeye koyularak 1928 ten ölü. müne kadar devam — eden geneler Zarfında — münhasıran — haklarımızı müdafaa sadedinde, doğrudan doğ- ruya Biyasi mahiyette dört beğ'mü. him eser daha neşretmiş ve tarihi- mizin en talihsiz faslında Garp âle- bizlm en belli başlı müdafli- miz olmuştur. - Pransız kültüründen Pek çok İstifade etmiş olan — Türk milleti, Plerre Loti'nin şahsında bul milleti temyiz eden birçok asll seci.| yeleri toplu bir halde görmüştür. Biz Plerre Loti'ye muhabbetimizi ifade ederken, bütün dünya üzerine hayır| h tesirleri intişar etmiş olan Fran-| #ız kültürüne ve bu kültürün sahibi | olan Fransız milletine de muhabbe- timizi ve bağlılığımızı söylemiş olu- ruz. Türkleri ve / Türkiyeyi en iyi takdir etmiş, en çok sevmiş, sevgi- Sinin sebeplerini en güzel anlatmış| ve bu sevgisine sonuna kadar sadık kalmış olan bu asll Üstadın aziz hâ- tirasını Türk Ocağı, — hiçbir zamı unutmuyacak ve ona gükran ve min- netle dalma candan - bağlı kalacak- tır, YENİ İSTANBUL Sanat ve hayat: “ Resim Tüzgürdan yırtılmasın diye Üzeri- kesil ne yuvarlaklar sallanır l Altne da bazan ttir,, 1ba- ezi okunur. 'Bez solmuş, eskimiş, Yazılar silinmiştir. İpleri yer yer düğümlüdür. Bu ilânı nerede gör. sem içim burkulur, onu asanları, gençlik hatıralarımı düşünürüm. Sonra dünle bugün arasınra bir kıyas yapar, vardığım netice kar Şisınra bu Güşünceyi zihnimden atmaya çalışırım. Bu gayreti de artık yaşlanmaya — başlayan bir insanın aynada kendi aksıni faz: la seyirden kaçışına benzetirim. 'Resim Sergisi, ! Bez, melâi me Aâi, sokak — Başında, iki pencere ortasında sallanır. İlk gün gergin, ümitlidir. O gün bir çok geyler o- lacağını sanan hayalperest bir a. damin sabahleyin dışarı çıkarken duydüğü zindeliğe benzer bir ge Filişi Yardır. Günler geçtikçe bez Revger, bedbin bedbin. sallanma- Şa başlar. Sergi kapanirken Ü. Mit bir paçavradır. Onu, bir da- haki sergiye kadar katlarlar, bir köşeye — atarlar. İlân, — ressamın kendisi gibi, dünyadan uzak, ye g bir bez ni ümitlerle açılacak K ser Biyi bekler, Bizde, Avrupa memleketleriyle nisbet kabul etmiyecek kadar. 5i flk olmakla beraber, her #anatın “Mutavasat, Jarı, halk e sanat Jamı arasında arabulucuları var dir. Pistik sanatlar en az para Betiren meta olduğu için kimse Snları ele alarak halka sunmayı düşünmez Bundan dolayı “Resim Sorigini,, hikâyesi “gerçekten hazin bir hi: kâyedir. Burada ressam, her ro: Tünü kendi oynayan bir komedinin “dramatik pantominanın diyece. fim geliyor” tek aktörüdür. Re: Sim, Masrafı çok Bir sanat oldu Fundan gase, “Çerçeve, cam gibi Zaruri şeylerin tedariki meseledir. Sonra büyük dert, yer bulma der: di başlar. Ressam yer bulmak 1 Cin gehri dört döner. Çok kere Sulamaz, sergiden vazgeçer. Ba zan bir 'yabancı devlet ona acır, Konsolostuğunun iki ders, iki kon ferans arası boş bir salanunu Tir. Ressam biraz utanır ama, ka: Bul eder: Resimler anlır. daveti: yeler baslır. Bez gerilir. Bez ve Sanatkâr, bu sergi müddetince Muhakkak bir. şeyler — olacağına inanmışlardır. Ne? diye sorarsar nn pek de bilmezler ama. Açılış günü — bazan / hareketli bazan hazin olur. Ressam tanın: miş e yanl fedakârlığını — yıllar. danberi elden Birkamamış ise : €ş dost gelir. “Vernisaj, larda Kendilerini göstererek sanat dos Hu oldukları tesirini vermek iste: yen bazı kimseler süslü tuvalet: lerle Çikagelirler. Her eserin &. Hünde hayran hayran haykırışır, hiç Dir gey satın almadan gider: ler. Onlarca sanatkârın iyi olma. #i İçin evvela Avrupalı olmi 194 GÜS KGÜT KD vi Vakit kalmıyor 9 nisan akşamı, Moskova, Malik'i telefon başına çağırıyor ve Jessup'la tekrar temas etmesini emrediyor. Er- tesi günü hemen Jessup'a / koşan Malik, vaziyetin bundan sonra nasıl inkişaf etmeni icap ettiği hakkında Birleşik Amerikanın ne düşündüğü- 'nü, Amerikan deleğesinden öğreniyor. Amerika, Büyük Britanya ve Frdh- sa İle görüşmeden, Dişişleri Bakan. Jarı toplantısı ve rüznamesi hakkın- da hiçbir mütala beyan edemez!, Malik bundan hiç hoşlanmamıştır. Moskova, son dakikaya kadar, Ber- Tn ablukasını, Dişişleri — Bakanları. u toplantısından sonra veya hiç öle mazşa toplantı sırasında kaldırarak, ablukayı, elde bir koz olarak tutmak arzusunda idi. Bundan başka, Krem- lin, Birleşik Amerika — ile - başbaşa müzakere etmekle, Batılı müttefikle- FİN arasını açmayı umuyordu. Haki- katen de, Fransiz ve İngiliz gazete deri, bu “müstaki| müzakereleri,, san- ki AÂmerika tahrik ediyormuş gi giddetli protestolarda bulunmuşlardı. Malik - Jessup mülâkatından son- a, bir müddet hiç hareket olmadı. Cihan umuml efkârı bir sürü tahmin ler yürütüyor. Kremlin, iğne üzerin- de oturüyor. Sövyet Dişişleri Bakan- lığı ortahığa rivayetler salıyor... Ru: ya, Berlin ablukasını zaten ciddiye almamış.Abluka, bütün dünyayı meş- Bul ederek, Çinde serbest kalmaya Matuf bir. manevradan — ibaretmiş.. Bütün bu balonlar şu hakikati orta: dan kaldırmamaktadır: İnlsiyatif ar- tık Moskovada değil, Washington'da- dırt... Dean Acheson'dan 27 nisanda, gelen bir nota, bu acı hakikati bir, daha Kremlin'in suratına çarpıyor. Nota sarih bir sual ve ondan da sa- rih bir karardan ibarettir. Berlin ab- dukası he zaman — kaldırılacaktır? Dişişleri Bakanları, ancak ablukanın| kaldırılmasını müteakıp — toplanabi- eti Ablukanın kaldırılması Nota, Batı n kendini ne kadar, ter| “Pravda,,, Amerikan “ina: 'ndan bahsediyor. Vişinski dehşet İndedir ve önüne gelen — Politbüro) küvvetli hissettiğini bir daha gi mektedir. di Azasına, şimdi sakın yersiz — gürür! SEYrgİSİ ,, NURULLAR BERK garttır, Yalnız, sergide görünmek- le, ressama geref Verdiklerine ka- hidirler. Ressam henüz genç, ya. ni önbeş, yirmi yıllık bir çileyi doldurmamış ise, açılışa arkadaş- Jarından başka Kimse gelmez. Dı. şarıdaki bezi gören birkaç Kişi, İzinli İki nefer, elinden çocuğunu tutan bir kadın, mektepten çık- miş çocuklar davetlilere / karışır. Çocuklar. panodan — panoya koş- maca oynarlar. Ressam, davetli: ler arasında, çağırdığı muharrir. leri, gazetecileri arar. Gelmemiş- derdir. Davetliler sanatkârı tebrik ederek çay ve pasta — santlerini kaçırmamak için giderler. flk gün Böylece aona Grer Ertesi gün rense aergisinin akislerini 'arar. Çeşitli Cinayet, macera havadisleri ara- #ında gezinen gözleri sergisine nit ftek satır bulamaz. Ressam bilmez Ki kaynanasını kesen tornacı Ahe medin hikâyesi, — gazeteler. için, bir sanat hâdisesinden çok daha mühimdir. Ressam günlerce ser: gisi hakkında bir yazı, bir tenkid Bekler. Resim münekkidi, “ana- mas, yemişi gibi. bizim toprak. darda yetişmez. Bu nankör vazi. feyi üzerine almış olan bir gaze: teci arkadaş da o sira / Patronla kavgalı, yahut — hastadır, yahut Biktim, yazmam, herkesi kendi. düşman. ediyorum,, demiştir. Nihayet eli kalem tutan ressam arkadaşlardan biri, ikisi, sergi sa- hibine acırlar, bir geyler yazarlar, bu yazıları okuyanlar da, gülüm: n, gözetelerde siyerek, "Şeyhlerin kerameti ken. dilerinden menkul,, derler. Bazan sergi, / beklenmedik bir gİ uyandırır. Ama bu ilgi, yüz. de seksen, menfidir. O gün mevzu bulamayan — bir karikatürcü, bir fıkra yazıcısı sergiyi ele alırlar. Karikatürcü sergiyi — gezenlerin modern resimler karşısında akıl- larını oynatarak Bakırköyüne gö- türülmelerini tasvir ederken Ya- Zacı, dört yaşındaki oğlunun da- ha iyi resim yaptığı - hakikatini bir kere daha belirtir. ergi, hava güzel ise, epey in- Fafından gezilir. Gelenler Çeşitlidir: Ürkek ürkek etrafla. Tına bakan ve resimler, her an Patlaması beklenen bombalar imiş Zibi fazla durmadan kaçarlar; içe ride ne olduğunu bilmeden, tesa- düfen gelerek etrafı hayretle sey. redenler; ressamdan “izahat,, is- teyenler yahut çatanlar. / Bazan, ecnebi oldukları hallerinden belli kimseler uzun uzun tabloları sey rettiklen sonra ressamı bulur. ve derler ki: "Biz Türkiyede ressam- hik olduğunu bilmiyorduk. Müze e galeri göremedik. Davet edil- diğimiz salonlarda poker ve bri ten başka, tuvalet ve otomobil. Avrupaya seyahat Jakırdısından başka bir şey dinlemedik. Restam acı acı güler ve “Bu da geçer yahu,, der gibi bir jest yapar, * Bu da geçer yahu, ebediyete tadar! Na Himayesiz edebiyat UNYANIN her tarafında bir takım sanatsever ve hayirse- ver zenginler çıkar, vakıf ha- linde ortaya bir mükâfat koyarlar, Artık gerek o adamın sağlığında, ge rekse ölümünden sonra — nesiller ve asırlar boyunca, her sene muayyen bir sanat veya edebiyat şubesinde en güzel eseri yaratmış olana, son de- rece bitaraf ve salâhiyetli bir jüri karariyle bu mükâfat - verilir. Onu) ihdas eden zatin ismi de, böylece ta- rihe intikal eder ve ebedileğir. İşte) Nobel mükâfatı, işte Fransadaki meş- hur Prix Göngöüre, Prix Femina ve Bizde bugüne kadar, maalesef böy- le bir hayır sahibi çıkmadı. Zengin- derimiz, ellerindeki servetleri, edebi- yat ve Sanat gibi “havaf şeyler,, ile) Meşgül olmamak, hattâ ömürlerinde, edebi veya ilmt tek bir kitap oku- mamak sayesinde yaptıklarını — iddin. edecek kadar, bu işlerden habersiz ve maddi kimselerdir. / Eskiler, hiç ol- mazsa cami ve çeşme yaptırırlarmış. Şimdikiler buna da lüzum görmeye- rek, kendileri için apartman diktir. mekle iktifa ediyorlar. Zorla güzellik olmaz.. Esasen müellif ve sanatkâr- darımız da, bu düşüncedeki insanla- Fın vereceği hediyeyi kabul etmezler. © halde edebiyatçılarımızın vö natkârlarımızın bütün ümldi, devle- 'tin alâka ve himayesine — kalmıştır. Halbuki devlet de, bu mevzuda kati- yen Gömert davranmamaya — karar| vermiş gibi görünüyor. Serbest pi- yasadaki mücadele şeklinin, müellir| ve sanatkârlar için ne kadar yıpra-| tıcı ve ezici olduğu malümdur. Bul vaziyette, hükümetin harekete güç. Mesi, memleket edebiyat ve sanatı.| ni kurtaracak bazı tedbirler alması, himaye ve teşvik çareleri — bulması| beklenirdi. Senelerce böyle bir memleket dü- vasına karşı lâkayt kalındıktan son-) ra, nihayet son defa 13 hazir'an 1946| tarih ve 4933 sayılı kanunla "İnönü Armağanları,, ihdas edildi. Bu, fev- kalâde güzel düşünülmüş ve başarıl. mış bir iş İdi. Çünkü sanatkâr, mü- ellif, ilim ve fen adamı, memleketi. mizde hakikaten nadir yetişmekte ve onlar da çok güç gartlar içinde birer fedal gibi çalışmaktadırlar. Hakkiy- le ve zamanında verilecek dalmi ve resmi bir mükâfat; onları teşvik et- mek, çesaretlendirmek ve daha mü- kemmel eserler vermelerini temin et- mek bakımından son derece Tüzumlu.. dür, Bilindiği gibi “İnönü Armağanla- u, devlet hazinesinden ayrılmış iki milyon liralık bir fon yani ana para- Tanın senelik faizi olan 160 bin lira. Tun, her yıl sanatın mühtelif şübele: rinde, ilimde ve ihtirada kıymetli bir eser yaratanlar arasında taksimini) hedef tutmaktadır. Bu çok güzel te-, gebbüs, nedense iki sene müddetle ALLKLATZATLANTTN KDA MAD Z Gd7 AAA CGAKSBİAK A T SST KK VAA AM Sovyeı dış politikasının CYIİZII TUUMARCALAIK eat at ÜNMLESMRRYAN ( ni Yazan CURT RIESS DA hu Türkiyede neşie hakkı feni İstanbul”a aittir. wN ç gösterilmemesini yaymaktadır. Sta- Tin tamamen Vişinskiyi tutmakta ve mümkün olanı kurtarmak icap etti- Bi düşüncesindedir. Bu arada, lüzumundan fazla bek- dendiği takdirde, neler vukun gelebi. deceğini önceden söylemiş olan Vi- şinskinin bütün korktukları — başına geliyor. 8 mayısta, Almanyanın yeni Anayasası, Bonn'da kabul edilecektir. Bu hadise, Rus. diş politikası için ağır bir darbe olacaktır. Çünkü Vi- şinaki, tabil, Almanya meselesini bü- tün teferrüatiyle, Dişişleri Bakanla- ı toplantısından sonraya tehir etmek arzusundadır. Sövyet propaganda — mekanizması. yeniden çalışmaya başlıyor. Peykle- Fin ataşe Ve diplomatları, tekrar ha- rekete geçiriliyor. "United Press, in Berlinden haber verdiğine güre, Ge- neral — Röbertson, — Almanya- min — bütününe — gümül — bir — hü- kümet / kurmak — hususunda — Rus- Jarla anlaşmaya varılabilecek olursa, Batılı müttefiklerin Batı Almanyada ayrı bir hükümet kurmaktan vazge- gebileceklerini söylemin. Acaba, Rus propagandası bu yolda, bir muvaffa- kiyet mi kaydetti? /Dünya/ efkârı, bin çepit rivayetlerle meşgul!.. Bütün bu rivayetler, Rusların, her mesele- de rücu edeceklerini güsteriyor. Ha- riçte çalışan her Rus memuru ve her yüksek Sövyet subayına, bu istika- Mette fikir beyan etmek hususunda salâhiyet verilmiştir. Fakat, bütün bunlar, Vişinskinin istediğinin tam akaini” temin / etti. Müzakereleri günlerle uzatan Bonn Konferansı, Rusya / müdahale eder korkusu ile, bir gecede anlaşma te- min etti. mayıs gece yarısında, — Berlin| ablukası kaldırıldı. Sovyetler Birliği boyun eğmek zorunda kalmış ve kare, gılığında ise hiçbir gey alamamıştır. Çünkü Dişişleri Bakanları, ablukanın kalkmasından ancak on bir gün son- ra Pariste toplanacaktır. Paris toplantısı : Moskovada, — Paris — toplantısinın stratejisi müzakere ediliyor. - Stalin tık acele etmiyor. Mademki Bere lin meselesinde boyun eğmek icabet- miş, Batı Almanyada netice alınmış ve Kremlin bunlara mâni, yahut hiç olmazsa mülessir olamamıştır, şu hal- de Stalin bekleyebilir. Zaten şimdi, artık, zamanın Sövyetler Birliği le- hine çalıştığı kanantindedir. Böyle düşünürken, aklından bilhas. sa Çin'i geçirmektedir. Şanghay'ın| düşmesi, Sovyetlerin Paristeki vazi-) yetini herhalde / takviye / edecektir.| Çan-Kay-Şek, Formozaya kaçmıştır.| İKi komünist ordusu, - Kanton Üze- rine yürüyor, 2 mayıs 19401.. Kremlin'de bütün Bakanlar Kurulü; fevkalâde toplan-) faya çağırılmıştır. Politbüro — hükü- mete, yeni diş. politikayı bildirmek zamanının geldiği / kararındadır. Bu politikanın esasları nelerdir? Sovyetlerin ümidi yeniden artmış- tır. Toplantıdan evvel Stalin, Batıya| yapılan. “bazı taviz,, lerin semereli olduğunu beyan ediyor. Batı âlem nin ablukanın kaldırılmasına bu de-) rece alâka göstermesi - memnuniyet| uyandırmıştır. Bü alâka — (Stalin'in) hususl arzusu ile) dünyanın her tara- fından hemen her saat gelen rapor- dardan anlaşılmaktadır. Bu raporlar, Stalin ile Vişinskinin tezlerini teyidi ediyorlar. Batı âlemi, Sovyetler Bir-, Tiğinin hüsnüniyetine yeniden Inan-) maya, başlamıştır. Başbakan yardımcısı Malenkof'un nutku, son hâdiseleri müspet göster- mektedir, Çünkü, itimat eden Batıyı sıkıştırmak daha kolay olacaktır. Malenkof şunları söylüyor: 'Batı ile döstane işbirliği devrinin tik geçtiğini hatırda tutmanız lâ- zımdır. İnönü Armağanları münasebetiylı 165 Ocak 1950 birakılan — £ ve sanat — | tatbik sahasına konulmadı. Nihayet | geçen sene, yani Üçüncü yılında bir | | Yak hir bartakarı, bir. Şiyee a Hamirine veiki de ilim” edamınal Cem'an 28 bin lire verildi, Bu sene G sadece ilm ve ihtira e meşgul Gört kişiye, evvelki gün topa topu Yü bin Tira dağıtılaı, Niçin gu zata değii de, bu zata | veridir, feklinde bir münakaşa yap- mak azia batırımızdan geçmez. Niml ve ihtira şübeleri İsce, mevsuumuz.vel Salâhiyetimiz harlcinde - olduğundan, Ona dnir de hiçbir gey söyleyemeyiz Fakat sanat ve edebiyati yalnız giir. beste ve sahne eserinden iharet de” Gildir. Bu dört sene zarfında, sana. fin geri kalan resim, heykel, mimari, dekörasyon ve temsil ” Kaharından Hiçbirine mükAtat verilmemeni, 'eder Biyat kısmında da yoman, - senaryol hikâye, soyahat zotu ve biyografl Revilerinin tamamen unutulmanı ü tün münevverler arasında leesetir ve hayret uyandırmıştır. Bü — şübelerin hiçbirinde şimdiye kadar mükütata Jayık bir eeer veren görülmedi mı İnönü Armı mevzuunda, hükümetin daha cömert davranması, icap etmez mi idi? Dört seneden beri, birikmiş duran ve kanunen başka ta- Tafa sarfedilmesine de imkân olma- 'yan paranın tamamını, yani 640 bin, İlrayı, buna liyakat gözteren müellif, aanatkâr ve ilim adamları arasında| taksim ettirmesi lâzım gelmez miye di? Hükümetin, jüri heyeti tarafın- dan teklif edilen mükâfata - Jayık| kimseler listesindeki isimleri bir biz| ülmesi değil, daha — geniğ bir liste) yapmaları için Jüriyi teşvik etmesi,| memleket hesabına / herhalde daha, faydalı olurdu. - Halbuki - hükümet,| yalnız bu İş için ayrılıp dört sene-| 'den beri toplanmış olan 640 bin lira-| zan, bugüne kadar ancak 37 bin li-| rasını gözünden çıkarabildi ve onul da daha ziyade ilim adamlarına da-| Boti Öyle sanılmaktadır. ki, veya jüri Azaları, edebiyat Şubelerine mükâfat vermek için mut- laka dünya çapında eserler bekle-i mektedirler, Bu yanlış bir düşünceşi dir, Esasen verilen armağanların, bugünkü hayat pahalılığı — yanında;| maddi bir kıymeti bulunmayıp, çoi büyük mânavi değeri vardır. Onuk için, yukarıda saydığım sanat ve ede-i biyat şubelerinden her birinde, hez| #ene, mevcutlar arasında en güzel vaj €n değerli eseri meydana getirmişi olanlara da bu “Özendirme,, mükâr fatlarından verilirse, onlar da- dahal iyilerini yapmağa teşvik edilmiş olure Jar. Evvelâ memleket çapında kıymez ti olanları mükâfatlandıralım ki, oj eserlerin sahipleri de, bir gün dünyaj çapında değerli birer varlık olabil-. sinler. — Muvaffak İhsan GARAN Paris notları Parisin meşhur opera binası 5 ocak perşembe günü — Parisinl büyük opera binası 75 yaşına girdil Charles Granler adir mimarın inşal etmiş olduğu — bu muazzam — binal İkinci Ampir etlinin ölmez şahidi oe larak şehri süslemektedir. Bu jübile münasebetiyle Pransızl gazeteleri birkaç günden beri sütuna) Jarını — peranın tarihçesine hasrete) tiler; mühim senelerin meşhur gel geceleri, devlet temsilleri, — âbideyl andıran merdivenler, beyaz moyolar, parlak — potinler, beyaz — eldivenlef herkesin. eilinde, Fakat tuhaf Bir tesadüf veya yatın komik bir cilvesi diyelim: Peranın müzisyenleri 38 günde Fi grev halindedir. Operanın 75 kutlanırken böyle bir hâdisenin taya çıkması halkı heyecana getir di. Müli Eğitim Bakanı, grevcilerle bir konuşma yaptı, onları yatıştır.. mak için çabalayıp. duruyor. 5 ocak 1875 senesinde cumhuriyet tin ikinel reisicumhuru - Nac-Nahodi zamanında tesis edilen opera binasi) 1900 senesinden itibaren Parisin sac) nat âleminde mühim bir yer işgel etmeye başlamıştır. Dün, opera binasına gidip ziyaretl ettim, Sessizlik içinde, yumuşak kırı müzi halılı merdivenleri ile bina kat daha muazaam — görünüyordu. Ekseriyetle hiç kimse, opera sahnes sinin Parisin en büyük Ve dünyanım| büyük sahnelerinden biri oli duğünü bilmez. 52 metre genişliğine) de 87 metre — derinliğinde — olan| Pleyel — sahnesinin — öpera — sahne-l sinden büyük olruğunu zannedene| ler bile vardır. Halbuki hakikat ake) Sinedir. 1870 senesinde / Pransızları binanın eksik olan kısımlarını taf mamlamak için faaliyete geçtiklerli vakit 52 milyon altın paraya ihtiyağl hâsıl olmuştu. Bu da binanın büyüke Tüğü hakkında bir fikir veriyor deş &i mi Yusüf 1. MUTLU YENİ NEŞRİYA! FEN DERGİSİ Lise ve ortaokul öğrencilerini feni deralerine çalıştırmak ve bu. deral rin hakkiyle öğretilmesini temin et mek gayesiyle (Fen Dergisi) adı alı ftında bir mecmua intişara başlamışı fir. Bu mecmün / bilhassa öğrencii (Devamı var) der için istifadelidir.