| | Sayfa 4 Sanat bahisleri Geleneksiz Edebiyat LERİ kültürlü garp memleketle- Finde sanat hareketlerinin kuvvet. T geleneklerden — iiham — aldı: Bina bakarak bizde yeni - nesillerle edebi mazimiz arasındaki / bağların Kün geçüikçe daha çok çözülüşüne ya- Tup yakılanlar acaba haklı midirlar? Her memleketin kendi. gerçekleri olduğunu ve bir memlekete dair yürü- tülen herhangi bir muhakemenin doğ- Tu olabilmek için her şeyden önce bu gerçeklere dayanması gerektiğini bil- Miyen veya/ bilmemezlikten gelenler, Edebiyatımızın gelişmesi mevzuunda bize garbı misal göstermekle ne yazık Ki bir hataya düştüklerinin farkında değüllerdir. Kuvvetli bir mazi kültürüne dayan- mayan bir edebiyatın kuvvetli olamı- yacağI — ddiasın — ortaya — atanlar, Tmemleketimizde karşılaştığımız. şart Jarın, bu nazariyenin bize tatbikını ne derece güçleştirdiğini nedense bir tür. Jü kabüle yanaşmıyorlar. Habbuki ortada bir. hakikat var: Tanzimatla — başlayan / avrupalılaşma hareketine gelinceye kadar edebiyat miz hemen tamamiyle Arabın ve daha ziyade Acemin tesiri altında kalmış, ülli karakterli - bir edebiyat, ancak halk tabakaları arasında, o da pek dar bir çerçeve içinde gelişebilmiştir. Osmanlı edebiyatına ilham kaynağı 'olan Acem edebiyatı ise, Şark esteti. #inin bariz karakterini taşır. Her şey- 'den önce bu sanat insandan ve ger- Çekten tecerrüt etmiştir. Nasıl resim de şekiller ve renklerle mücerret köz #üsleri yaratmışsa, nasıl musikide nağ- melerle bir takım nefis arabeskler öre müşse, edebiyatta da, ses ve eda gü- zellikleriyle söz oyunlarını en yüksek idenl haline getiren bir estetik anlayışı içinde mahpus kalmış, dolayısile ancak Bazmın müayyen nevilerinde rahatça tezahlr edebilmis, nesri bile, bu süs ve kafiye hastalığı yüzünden, fikirler. den tecerrüt eden zengin bir söz kalı Balığı haline getirmenin yolunu bul- muştur. '“Arap ve Acemin çifte baskısı altın- da dilinde istiklâlini hemen tamamiyle Kaybeden Osmanlı münevveri, sanat sahasında da İranın, ilhamı çok dar Kalıplar içinde kıskıvrak bağlıyan e fetik — kaldelerini — aynen — almı kendi ruhüna uygün bir. — sa: at — yolu — arıyacağına, — be. Rimsediği bu yabancı ve kısır sanat yoluna kendi ruhunu intibak ettirmek için ezilip büzülmüştür. Bu yüzden, uzun zaman edebiyatımız hemen he men gazel gibi daracık bir çerçeve- Rin içine sıkışmak için - türlü çileler çekmiş, fikir hayatımızsa, söz güzel Ti€i uğruna konulmuş öldürücü kalde- Jerin kurbanı olarak bir türlü gelişe- memiştir. Gerçi, Acemin çizdiği yolda yürü- iyen Osmanlı şairleri, ellerindeki dit Malzemesinin daha zayıf olmasına rağ- men, büyük ustalarının yolunda on- Jlardan pek geri kalır yerleri olmac Aanı ispat etmiş, bize dünya ölçüsün. de birer mücevher sayılabilecek beyit- ler bırakmışlardır. Ama, ne de olsa, Bütün yaptıkları iş beyiteler bırak: maktan öteye geçememiz, bize yaşa. dıkları asırların insanları, âdetleri, fi |Sanat Hayatı Yazan; Yaşar Nabi dinlik. vermek, miyete faydalı olmak zahmetine kat içinde yaşadıkları ce- Asırlarca — sürmüş ve (aayıları ne kadar mahdut olursa olmun) münev- verler zümresinin — iliklerine — kadar işlemiş bir geleneğin bir hamlede or: tadan kaldırılması elbette — mümkün olamazdı. 'Tanzimattan beri edebi ta- ihimiz, bu gelenekten kurtulma mü- endelesinin de - bir tarihidir. denilebi. hocalar kendi. yelerde, yeni “asistan” Yeni harflerin kabulünden yirmi se- İne sonra, bügün, artık bu. mücadele, hiç dekilse genç nesillerimiz için, mu- kadder akıbetine - varmış, edebi ma- İzimizle bağlarımız hemen tamamiyle kopmuştur. Yazık olmuş veya olma- miş ayrı bir mesele, bu akıbeti hiçbir gayret değiştiremedi. Çünkü bu, mü- Meşme ve avrupalılaşma hareketimi- zin tabil bir neticesiy Şüphesiz, atalarımızın bize - biraktı- & divanlar zengin bir mirastır. - Şüp- hesiz, küvvetli bir sanat / kültürüne İsahip gerçek #airlerimiz bugün oldu. ğu gibi yarın da bu mirastan fayda- Jlenmanın yollarını bulacaklardır. Ama, oradan gelen tesir, yeni sanatimizin içinde hiasedilmiyecek kadar erimiş, hazmedilmiş bir halde bulunacaktır. Bunun yanında bir de halk edebi- yatımızın, divan edebiyatından büsbü- tün ayrı olarak gelişmiş hazineleri ardir ki, genç edebiyatçılarımız, bun- Jardan yeteri kadar ve atalarına asla nasip olmamış bir ustalıkla faydalan- masını biliyorlar. Denebilir. ki, edebiyatımız ancak bugün şekil ve metot itibariyle huma- niste edebiyat geleneğine girmiş, ve, bütün insanlığın malı olan en zengin kaynaklara kapılarını ardına kadar laçarken bir yandan da tarihinde ilk olarak, — gerçekten mülli bir. #anatin temellerini, karınca kaderince atma- İya başlamıştı Sanatta bir milli zeleneğimiz ola- caksa, klâsik bir edebiyatımız olacak- İsa, Giyebiliriz ki, gelecek amırlar, bu- nü, milllleşme ve yerlileşme'hareketi- mizin garp sanat ölçüleriyle birleştik- ten sonra verdiği mahsüller arasında bulacaktır. Diğer garp memleketlerindeki ben- İzerleri gibi zengin bir sanat gelene- zinden Taydalanamamak nasipsizliği 'ne uğrayan bugünün edebi kıymetleri, yeni bir sanat gelenekinin temellerini atmak gibi şerefli bir eserin işçiliğini bik edilmeye başlandı. edecektir. Bir takım kii demi modern oldu, gördükçe Külümser geçerdi. On iki yıldanberi mânasiyle klâsik opold Lövy'ye borçli derl hamleleri. kırmaz tablatın. sıki tahlilini, yeni ekollerine tan kaçınmı min en parlak, en A etmek pek gülünç olur. Leopold Lövy grupta, itidali, deçiligiyle Ja aşırı oldugunu, bir dayanma/ nokte Leopold Lvy kademinin altı Asistanlarına bırakarak, Cisinde, kendi. talehesiyle maya başlamıştı. Bu itibari sıs olarak vazifesi, kirleri hakkında, en küçük bir a n . ÖZLERİ yüksekte olup emniyet- le yola — çıktıklarını gördüğüm insanların hepsi hedeflerine ulı tılar, hem de tahminimden çok daha lerken. Gerçi onlar faydalı bir teşebbüsü 'asla ihmal etmemiş, işlerine yarıyabi- Jecek insanlarla dalma temas etmekten geri durmamışlardır. Hâsilı icap ettiği man icap edenleri de pohpohlamış- lardır. Nice tembeller görmüşümdür: “Pafmağımı bile kımıldatmam, aya- ima gelip beni arasınlar,, derler. Ha- kikatte bunlar isterler ki kimsecikler onlara dokünmasın Hakikaten kimse dokunmaz onlara. Bazan cemiyet adaletsizdir. derler ya, bu hüküm haksızdır. Cemiyet ken- isinden bir şey istemiyene, yani de. vamlı ve sebatlı bir şekilde istemiyene bir gey vermez. Hâsıh demek istiyorum ki zengin ol- yı aklına koyanların hepsi hedefle: Tine varırlar. Bu sözüm, para kazan. mayı çok hayal etmiş oldukları halde fakir kalmış olanları kızdırır. Ama on- dar, uzaktaki dağı görmüş ve ayakla- Tına gelmesini beklemişlerdir. Halbuki Gağ onları bekliyordu. Para, her fay- dali gey gibi, evvelâ kendisine vefakâr, bir aşk İster. Pek çok kimseler sırf Ahtiyaçları olduğu için para kazan- mak istediklerini sanırlar. Fakat par yalnız ihtiyaçları için onu İstiyenlere 'yüz çevirir. Servet yapmış olanlar her gey Üzerinde kazanmak istemişlerdir. Fakat sadece, kendilerine hoşça vakit Beçirtecek, keyiflerine göre hareket edebilecekleri, cömert davranabilecek- deri, göyle zarif bir ticaret şekli dü. günmüş olanlar kızgın kaldırımlara düşen yağmur damlaları gibi uçup Ki- derler. Ayağını siki basmak ister, ce- aret ister, yani eski şövalyeler gibi güçlükler içinde kabiliyetini ispat et- mek ister. Para, her gün, her #amt he- aabını yapanlara koşar. Hem çok har- camak istiyen hiç kazanamaz.. Bu da yerindedir, çünkü onun istediği kazan- mak değil, harcamaktır. Bir zirsat he- venlisi tanırdım, irf zevki için eker- Gi. Bütün arzusu ziyan etmemekti; fa- Kat bu müvazeneye erişmek imkân- Hizdır. Çok geçmeden iflâs etti. İhti- yarlara, hattâ dilencilere hâs bir cim Tilik vardır ki bir nevi hastalıktır. Fa- Kat tüccarın eimriliği menlek tcabıdır. İnsan kazanmak istedi mi vamtalarını dü istemeli, yani küçük kârlardan bü- yük meblâğlar meydana — getirmeli. Hayatta muvoffukıye—t yo"orı “ktedirle kudreti Üstüne bağılan her taş saklam değil- dir. Ziyan, tüccarın eteğine yapışmış, durmadan onu aşafıya çeker. Bu çe- kim kanununu hissetmiyen, emekleri- 'Rü boşa harcamaya mahkümdur. ALAN Resim sanatımıza hizmeti geçen bir üstat Eeospold Levy On iki yıldır Güzel Sanatlar Akade- 1 vazifesiyle İs lerimizin “en büyük — mücadelesi, bu İKit ve enerji aarfeden bazı genç ele: edebi. gelenekten — kurtulüş uğrunda | manları seçerek kendine yapılmıştı mak ve onlara, mektepte, ders verme yetkisini bahşetmek oldu. Bu ik har leyi, 0 zamana kadar atölyelerde tat- di. bik edilen çalışma metodlarında. bir- takım değişiklikler takip etti. pedagojik üsüllerinde serbest bırakılmakla beraber, Ltopald Lövy'nin idaresi altında bulunan atöl- Jarın. yardı: hir. miyle, bambaşka bir çalışma tarzı tat. 1037 denberi gazete ve dergilerde, Güzel Sanatlar Akademisi zaman zaman tenkitler çıkar, ve, eml- niz, bundan böyle de çıkmaya devam kübik oldu, tedrisat mahvoldu. diye sızlandıklarım #vy kAh telâşlanıp üzülür, kâh heykel sükünetini kaybetmiyerek hakkında Aka- li kiasik Akademide tam bir. çalışma tarzı- nin hâkim olduğunu. söylemek, amızdan biridir. O, bugünün sanat anlayışına uygun i- bernber, süz ve göster Avrupa Fişten uzak işçilik titizliğini, Körükörüne uymak- Kübiz. devirler yi tavsiye ederdi. kazançlı rinde tabiata ve topraga sadık kala- rak renlizmden ayrılmamış bir rensa- min tedrisatında yıkıcı olmcağini iddi- Pransa'da, Dunoyer de Segonzac'ın önderi bulunduğu. bir ağırbaşlılığı, kendisini. tanıtmıştı. olarak da tekniği mükemmel idi. Faz- şanat şekillerinin gelip geçici sanatkârın tablattan gayri — olamıyacağını, bilhassa öğrenme yıllarında klâsik bir terbiyenin esas olduğunu söylerdi. Üiç dört yıldan beri, A- ananevi Gravör Tesim. atölyesini eski mütehas. 'bir müddetten beri İ el eei —— Damar Lüopold Lvy'nin bir gravürü YENİ İSTANBUL Yazan : Nurullah Berk sona ermiş bulunuyordu. Lövy'nin me- gösteriyor ki L6vy, enki talebelerinde al- tazelenme ve cesaretlenme İsteği u- yandıracak — derecede ağır, geleneke uyar bir çalıştırma metodu kullanır- Sirası gelmişken, — müdürlerimiz, sayın İdarecilerimiz, hattaâ — Leopolü Lüvy'nin kendisiyle görüşürken açığa yurduğumuz bir düşünüşe tekrar do. kunmak istiyoruz: Tedrisatta yabancı Mmütehasıs meselesine. Sanat gibi bilhasıa muhit ve görkü ile gelişen, şahdamarı büyük eserlerle devamlı temas olan bir sahada, başka Mmemleketten gelecek bir elemanın bu- Yaya getirebilecei vey ne — olabilir. Yabancı mütehassıs kendisini, eserle ve sirf kendisine has / düşünüşler © da kül oldüğü için / çok zaman da yanılabilir. Kaldı ki, kendi memleketinde gerçekten büyük — bir otorite olan bir zatin yıllarca yabancı diyarlarda vakit harenmaya — imkânı 'da yoktur. Var farzetsek de, yabancı Mütehassız, — memleketinin havasını, cereyanlarını, müze ve — galerileriyle sergilerini buraya retiremez. Bundan dölayı da, gösterebilecei fanliyet is- ter istemez, birkaç Yılın çerçeveni için- de kalmaya mahkümdur. Bir mütehaa- kmın aldığı aylık Ücretle buradaki ça- hema devresini — bitirmiş üç değerli gencin Avrupada geçinebileceğini he- ap edersek mevcut tahsisatın — daha iyi kullanılacağı, gün gibi belli olur. L€opold Levy, bütün bunlara hak verecek kadar genis düşünürdü. O- 'nun on İki yıl evvel verdiği hizla Tür- kiye bugün, atölye tedrisatının “en pri'al bakımından dünyanın en ileri, resim Akademilerinden birine sahip bulunuyor. Geçenlerde mektebi gezen tanınmış bir ingiliz ressamı da, hay- tetle, “bu kadar ileri bir tedris siste- mine” ender rasladığını” söylüyordu. Geriye dönüş — taraftârlarının tenkit- derine kulak asmadan elbirliğiyle bu tempoyu devam ettirmek / gerektir Klhsisizm. ruhu, fotografik ve dar an- nti ile değil, büyük kanunları, sanat #idişi nekadar hamleli ve yeni olursa ol- olsun, değişmez — düsturlariyle, bugün Güzel Sanatlar Akademisinde yaşa- maktadır. aki etirebilir L& PEKİN Ş 'Hürkal Şerif nasi yedi kat bohça- sesin ya sarılı ise, Pekin de kat kat kırmı: z Kkale düvarları içinde saklıdır, takdim ettiği şehir için, hatip, insan zekâsınin yaratlığı en güzel ve 4 henkdi belde vasfını veriyor. Kubilay burasını — fethettiği zaman : “Pekin'i zapteden içinde diye bir söz varmış. Herkesin inandığı bu söze — — © da inanmış olacak ki, Kubilây tutup, ikinci ve bugünkü musahabeye mevzu Belil nalarla süslü bir yehir. Bir şehir? v Hayır, iç içe ve aynı şekilde düvarlar- Tümb Ja ayrılmış birkaç sehir: Tatar şehri, serler Çin şehri, ticaret şehri, yüksek me- de gü mür ve elçilerin — oturdukları şehir, İmparatorun — şehri — ve — nihayet yasak belde. Bahçeler ,mermer ka- nallar, havuzlarla süslü bütün bu ge- fiyey hirlerde geniş, hepai kale kapılarına çe ka yaran yollar Vardır. Üçer kapıdan ör- Hati adaki / yalnız. İmparator için açılır. Diğerleri orduların giriş ve çıkışları içindir. Evler, sokaklarda görünmez. Bah: 'atlan veya Çin heykeli vardır. Birinin ağzı kapalı, ötekinin açık. Ağzı kapalı olan erkek, açık olan dişidir. Bunların dmima çift oluşunun sebebi, gece, ka- pıyı beklerken aşk maceraları peşin- de birakıp gitmemelerini temin için miş. Eskiden hiç bir yabancının gireme diği memnu şehre, hatip, gimdi. her- kesin girebildiğini söylüyor. — Fakat herşey yağma ediniis, binalar metrük bir vaziyette. Buna rağmen enki has- met kolayca anlaşılıyor. Evvelce, bu. kum diye bakıl Ben, Musiki Hayatı I ERİ Türk Müsikisi Konserva- tuvarının konser heyetinden bir KTup, İstanbul radyosunda 2 ara- — g; lik 1040 cuma günl sant 20.80 da ya- İrim santlik bir konser verdi. Program- d H Sadettin Arel'in Devri Kebir üsülündeki penrevi, — Hamamizade İs- aynı makamdan Mu- mat ötedi hiç imall Dede'nin Dede izah etmir. ve programdaki eserlerin Cine dair bir. konferans Tator üzerind zehirletilmiş. fından. yapılmış tresini görmüştür. kayafetinde, biri de Avrupa elbi. isimleri yazılı Ce mâbet a lirmiş — bir caml, pagodu minare diye kullanılıyor. Bah: İkincl mâbet taşıyandır. Yedi kati 'na ortasında otuz, sekliğinde tunç bir heykel. masını gördüm. Bayan Müfide Ferit 'Tek'in bu mü- aahabesi, bir hâz uyandırmıştır. — FA> bestekârlarına deir- muhtasar sında anlattığı gibi, Za Dünkü ve bugünkü !A EHRİ | Tanmamışlardır. tanbulda yaşıyan Fransız ressamı L&- vam ettifi müddetçe bir nevi diktatür ;’k';ıl* " y AO ""' H"“H SS ı K K aN G TüM ' ye LN - kaynaklarından |opol Taoy, Dir daha dönmemek 0 kurarak bütün Kurvsü öilerina dope | L TeKİN esi, Sotoptimist Cemiyeti Tüer, blihanan, Çin kadınları buraya | le vücude: getirilen bu eserler, Üstelik İritten boyunbağlarını, enval renkli e- menfaatlerinden faydalanan bazi ya- N:“:::'J'“ B ',' Nlaye Bareraş çe "'V*Nh' l ':"w“:'!'*";ıv'! MA a tar, Atalarımız, ne yazık Ki, ana dil- İağır ve heyecansız bakışlarını Beyoğ- hareket tarzı seçmek oldu. d ŞiR meymu / bi musakahe yaptı. ., derlermin. Bir Prens. nanla “zam- kafini. Züçümekmek 'zthi. kopkame 'bir | un meşr pastatlndlerinde AF LWy, arük senat faliyeine -au | Utun milüdet bircok yabencı memi: VEk ayaklı, vir Çin vakkasesine anik | kalaya Güşerek, hirbiriyle anla bapda: İ göremiyecefiz M Birkağı Avrupada çalıyerak” nac| Yetlerde bulamuş clep Beyan Mürile cimuş fakat İmperatariçe / kani bir kamiyan . G n aliden keyitlerine | " Teopolâ Tâyy; Burhan Toprak'ın A Yallarım Otada Kazanmaya' muvastan | Ferit Tek, inlevicilerlni “Rusya müs. kuyuya attnıp, botdurmuş. Memau | Tn meydama elirdikleri van G İ ati Müdürü elmasiyle bölümlerde Oimüş. bir kenç. sanatkarlar neslinin | Cena, dünyamı hic bir yerinde görül. sehirde bir de “Türk Pronmset önkü, | zuni bir edebiyatın malsemesi olarak İ girişilen 1alahatı idare için, Alman yetişmesine yardım etti. Bu genç sa- ya, günyanın en zeki, en sevimli, ça- karpte öldürülen bir Türk Beyinin ka: sırlerca yaşatmak ganletinde bulun- İhoykeltraşı Rüdoi€ Fellme ile 1987 de Matkanlar, Pek bi olarak, zaman laan Ve kürnüz. İnanları araüinde. — rısimi esir ni buraya getirmişler. İm. muşlardır. Türkiyeye gelmiş ve Akademide bör la, Lövy atölyenindeki havadan my- Merairal onlara ” Pekin şehrinin İN paraler bfm şk Slmuğ. Urun zeman aFti teniri. altzsde. kenlalinizi bu. İlüm geli 'ikrak çalışmiya Taşlenirti Tılarak, İKİANIK. bir. abirlıktar, gurnin | StSdİrİ. onlara - Pekia yebrinin inti-. paralor ona Aşık olmuş, uzun zaman | ar, Mit üviyetimize dönüş hareke: | Lâvyinin Jlk İi © tarihe Kadar sanat- Tenklerden, aha ctenretii, — hameli|Ta'i devin Teddedildikten 'sonma. nihayet, onunla imizin başlanımcındanberi, münevver. İlarına tamamiyle yabancı İşlerde YA (aralara varmış bülünüyorlar. Bu G adı Otman imiş. Kendisine tah- âllen bu köşkte yaşarken, İmpa- Ki nüfuzundan endişe e- Valide İmpara'oriçe - tarafından Bayan Müfide Ferit bu iki yağlı boya — por- sesin, Biri, diyor, zırhlı, miğferli aaker Si ile. Ki bir türlü Çinli olamamış, gü olan / şehri yaptırmışır. Dört tarafı, zel, ince bir Türk İcımı, Yüksek, gül kurusuna bakan kirmizi — Konferansçının, memnü beldede en duvarlarla, külelerle çevrili, sarı kire- ziyade dikkatini celbeden Üç şey var. Mitli çatılarının uçları, Çin kızlarının. Birincisi, kaplumbağa / heykelleri, ü- kaşları gibi yukarı çekik iki katlı bi- zerlerinde edebi şaheserlerin tarihleri birer kitâbe. / Kap- bağa ebediyet Umsali imiş, Şahe- T için heykel dikildiği başka yer. çörülmüş değildir. İkincisi, yüzler. a — ki ekserisi say- /e giden yabancılara kiraya veri- Kırmızı bir bina, apısında İki yeşil çiniden aslan, ip şöyle anlatıyo — İçeri baktım, namaz vakti idi. Herkes kirli elbisesini dışarda bırak- Üstlerinde temiz entariler, baş- larında beyaz takke, ön safta ihtiyar- çeler içindedir. Bir evin ehemmiyeti lar, en arkada çocuklar; cemaat h: kapısının renginden anlaşılır. Sarı İm- linde namaz kılıyorlar. Camliin diğer- paratorun, kırmızı Prenslerin, Elçile- lerine nazaran artistik bir. kıymeti Fin renkleridir. Kapılarda dalma, iki yoktu. Bu manzara, müslüman oldu- için bana tesir etmişti. Sevdiğim “Yannın Buda'sı,, adını yuvarlak bir bi- kırk metre — yük- Üsümesin Ssarı ipeklilerle sarmışlar. - Başı, nn tepesinde kaybolmuş, nereden İsa yüzü bir türlü gözükmüyor. 'burada, biraz da Çin'in muam. Meçhul “yarınını. dinleyletleri üzerinde derin İstanbul radyosunda bir konser mald- vermiştir. lih Mürat Üzdilek'in, konuşma- Hisarpüselik faslı lenberi nedense / gizli tutul- a vi zat tarafından kimseye verilmemekte iken Zekâi merhum Hafız Ahmet İrsoy ile hammes usülünde bir bestesiyle, bir Dr. Suphi Ezgi'nin sayeninde bir kaç Sengin Semalisi, Rahın! Bey'in ve tan- sene evvel notası neşrolunmuştur. İleri bürl Mustafa Çavuş'un birer şarkısı, Türk Müsikisi Konservaturi'nın Hi- Dede'nin Yürük Semala, ve H. S Sarpüselik Faslını programa koyması bakımdan isabetli olmuştur. Arel'in 1 No, hi Hisarpuselik Saz Se- bu b malsi, vardı. Beraberliğe ve nüanslara — itini gayret edildiği için, ciddi. ve emek Bu teşekkillün kurucularından olar . v Örd. Prof. Salih Murat Üzdilek, kon — TShtulü Parçalardan mürekkep garden önce düba . bir konulma yapa, Programı ihtiva eden bü könser mü- Tak Dernefin maksat ve gayelerini Yaffakıyetle neticelenmiştir. Lâika Karadev | Zü Müllt Zürriyetleştirme Projesi doktorları Marla'nın anlat- tığı gibi 8. D'nin dünyayı yeniden zürriyete kavuşturmak için yeğane Yol olduğu kanaatindeydiler. - Mülli Araştırma Konseyi' fizikçilerinin bütün erkeklere erkekliği lade etme- nin yolunu bulacaklarını Ümit ediyorlardı. Ama ilmi araş; Tırmalar zaman ister. Şimdilik Insan nev'inin büsbütün yok olmaması için eldeki pek kıymetli yegâne erkeği kullanmak daha doğru değil miydi, 'Nihayet Kongrenin karma komlsyonu ile bakanlıklar arası lcra komitesi tarafından alınan kararın tek #ebebi bence, bilginlerin Adam'ı tecrübe ederken yeni bir hataya düşme: leri korkusuydu. O zaman dünyanın sonü gelmiş olacaktı, Onun içindir ki birkaç gün sonra New-York Post'u açtığım zaman gu serlavhaları okuyunca hiç şaşmadım. Cumhür Başkamı 8. D. lehinde karar verdi. MZ.P. M A, K. ye Üstün geldi. Fakat bilginlere araştırmalara devı için tahaisat verilecek. Butün memlekette ana olmak istiyen kadınlar gönüllü yazılıyorlar. Dalreye geldiğim zaman J. C. Pogey, yabancı devletlerin gösterdikleri tepkiler hakkında bir rapor hazırlamamı söy- ledi. Moskova gazetelerinde mütat Üzere resmi bir. mütalea yoktu. Fakat Pravda gazetesi birinci sayfasına - kurnazca bir not koymuştu: Birleşik Devletlerin Misisipi felâketiyle dünyaya verdiği zararı telâfi imkânına malik olduğunu, fa- kat şimdiye kadar Sovyetler Birliğine hiç bir vesmi teklif- te bulunmadığını söylüyordu. “Resmi” sözü ehemmiyetliydi. Ayan meclisinde bu nokta Üzerinde - derhal dürüldü. Bazı âzalar hükümete mensup bir kimsenin Adam'ı kendileriyle bölüşmek: Üzere komünistlerle gizli müzakerelere girişip girişmediğini. öğrenmek istiyor: Tardı Londranın görüşü pek pratikti. İngiltere, Birleşik Dev detlerin 8. D.'yi her milletin nüfusuna göre taksim etmesi: ni bekliyordu, buna mukabil, İngiltere, bilginlerinin araş- fırmalarında varacakları bütün neticeleri Amerikaya. bildir meyi taahhüt ediyordu. Büyük Britanya Hükümeti bütün imparatorluk adına konuşuyordu. Pariste bütün gazeteler Fransız medeniyeti tarihini, yadaki büyük tesirini ve Fransız kültürünün devam Yokaa attığı adımlara dikkat etmeden tırmanmaya kalkışmış olur. — Halbuki Tüzümunu beyan eden başyazılar neşrediyorlardı. hflr_ıy_efsiz_Dünya, Alman gazeteleri Ain Japı vet ederek her iki memleketin de bakan kAtibi. Danny Fakat dişarı çikarken İki dirhen Fi burunlu, ve şüpheli tavırlı bir genç yanıma geldi. — Baş Bana elini uzattı — Adam Kiulz' gimi sordu. Menfi cevabır memizi teklif etti. — Sizi işlerimizin vatiyeti hakkında tenvir münasip olacak. Ciddi surette teşkilâtlanım bil durmadan mücadele etmek İcaeb etti. kanlığı dürdü Mişma komisyonu geliyor AAA DŞ DŞT ER SAA ÜĞTT $ ğ nlth her halde siz. olacal imiz? dedi. Patron beni sizi karşılam Atufkârlık etmişler, dedim. on dediği Abel Pumphrey (di /a gönderdi. bu meselenin kendisini alâkad di Ve sofra örtüsüne bir plân çizmiye başladı. Sualimi işit memiş gibi. da, narak; nyanın ginal dehasının yeniden di rilmesinin göreceği hayırlı işlerden bahsediyor 'gözetecileri Amerika sporunun asli ananclerine işa, Beyzbol'a bayıldığını hi Bizde çalışmıştı, bir çekirdek giyinmiş, siv. ür, Perey Kiutz, İdari işleri müdür. mua- Yemek, yiyip yemedi- Üzerine, Marvey lokantasına git Yemeğe sipariş ettikten sonra Kiutz de etmek daha iya başladık. Evvelk İçişleri Ba- a tabli başkan var, Başkanın hemen altın Çabucak bir kutü çizerek içini Iai büyük meseleleri halledecek bakanlıklararası da. Ne? dedin, Ben sanmıştı yi bakarak derhal çocuk Klutz yerinden hoplad.ı Ne münasebet! Urlatıyordu. M Onü şü köşecikte göstere Telgraflar her taraftan yağıyordu. Fakat gece olmadar —— Ve sofra örtüsünün altı Pogey masama İğildi ve odasına gelmemi işaret etti. Gördüğünüz gibi, diye Steve, dedi, bana Beyaz Saray'dan telefon ettiler. Baş — (lfma Komlayonu, Dişişleri Bal Adam'la — Seyi Müdürü mesgul olmanız için sizi istiyorlar Ür, Bu baş grupün hemen altında M Zürriyetleştirme projesi müdürü Abel — Pumphrey'e — Projesi Keliyor. Ben, şurada, p telefon ederek Waahington'a gelmiye hazırlandığımı haber — "tumda idare, bütce, dakân, ulaştırma var. verdim. Marge İstasyona geldi Ve tren kalkarken — sanki — Klutz'un kale Şanghay'a gidiyormuşum Gibi sarılıp. öptü. Yayben? dedim * ebetler müdür muavinimiz. var. Beni istasyonda bekliyen olacağını tahmin etmemiştim. — müşaviri tayin ederiz. Şuraya konuz. Pumphreyfi, plân bürosuna kerek vcuna bir kutu resmetti. Umu yat servisine mi bağlı bir kolayı bulunur. Homer Adam da bu Küçül aber mi? Dedim. Kluta, daha — Hayır, dedi. Adam şurada, ta dipte aniz. Ve ameliyat kızmının en sonünda küçük T ettiğini Adam' 1 görmeye götürmeleri hususun Öyle sanıyorüm . ki büyük zaferimiz, Adam'ı Mili Araştır- — Shoreham otölinde, umumiyetle Windsor Düküne, seyahate ma Konseyinin elinden kurtarmak oldu. çkan Hint racalarına veya küçük cumhuriyetlerin başkan- — Peki Homer Adam ne âlemde? dedim. Onu — görmeyi — Jarına tahsik edilen husüsi anlonda, bir. koltuğun arkalığını şek istiyorum. Aşan bir tutam kuzıl saç gördüm. Bu Adam'dı. Yarı baygın Bana tecessüsle baktı. İç cebinden bir kurşunkalem çıkar- — bir haldeydi, gözleri dalgın, ağzı gevşemiş ve yarı açıktı istihsal dâvanın en ehemmiyetsiz kıs a şupü yazdı devam etti. Bakanlıklar arası Da- 'onu atlatamadık ni örtü Üstünde koşup duruyordu. sizin vaziyetiniz biraz Karışık. Bir umumi mü- plân servisine mi, Jacağınızı bilmiyorum ama. aşlamadığı yemek boğazından Keçmiyormu: içine (Adam) yazdı. Te “Klutz beni büroma, kâtıbi de dahil olmak. Üzere tamamen hazırlandıktan sonra ” götürmek istiyordu ama beni derhal Ama beni görünce sallanarak kalktı ve elini uzattı. Bteve, nihayet gelebildiniz. Hey Allahım çok şükür bir Perişan halini görünce duyduğum hayreti gizle . Çeviren Yaşar Nabi a K bütün mesele Adam Maline geçmekten iharetti. ceğiz. Ameliyat besi' kanları, Milli Araştırma Kon: 've patrondan mürekkep. Mül Zürriyetleştirme patronun sağındayım, — Benim Sizi de müdürün hususl bağlıyan hattan bir çizgi çe İçine “Smith”” yazdı. yoksa ameli nasıl olaa k kutunün içinde benimle be daha yukarıda- bir. kutunun JA israr etim. eye gay Devamı varı 6 Artlık 1040 Bir yıldönümünün düşündürdükleri 2ALIK ayının ikinci günü, bizim N, artık bambaşka bir. ehem: bir tarihtir. Bu yıla gelinceye ta unutlürülmaya — çalışılmış, topluca anılması bile “emin, le başlamış o lan — meşhür vatan. şairi Namik Ke mal'in ölüm tarihi ici; Halbuki birka gündenberi — bütün gençlik, — bütür Miş bulunuyor ki 2 aralık, bize öner Yahya Kemal'i vermiş, sonra Namif Kemal'i almıştır. 1949 yılının meydâ! malı ettiği bilgi, bundan ibaret değir onun — genç ihtiyar, yâr, ağyar « berkese - öğrettiği daha derin, dam büyük hakikatler var. Yüzlerce yıllardan beri dilini, dilin Hütünlüğünü, — musikisini, — büyüsün€ dilinde kendisini — bata çıka arayar Türk'e, en şaşkın günlerinde “İşte € radıkın ses! İşte kendin!, diye gürle Fini irşat gibi damla damla veren gaif — Horasan erleri soyundan — Yahif Kemal'dir ve O, 2 aralıkta doğmuştu! Zaman iklimindek! büyük değişiki Ze kurban gitmek Üzereyken — Türkk yeni bir yaşama şevki getiren — hüğ riyet, vatan şalri — Namık Kemal © gün öldüğü için 2 aralık, bizim içir “Kemal,, ahıp “Kemal, verme günt dür, Türk Milleti, büyük sanat çoculla Tina — müspet menti hiç bir. remif işarete bakmadan — içinden gelâiff Kibi sevgilerini, hayranlıklarını, allaş Jarını yağdıracak bir kemale ” ermi bulunduğunu da 1049 yılının iki anıt lifında — ve görllmemiş bir tart da — göstermiştir. Böylece, aralık « yının İkisi, bu yal milir hayatımısdi” büyük bir kemal müjdesi sayılacak bi şvur ve coşkunluğun bizzat — ve Mi 'defa haşmetle — yaşandığı tarih e) muştur. Namık Kemal, 61 inci ölüm yıldö nümü dolayiniyle Eminönü Halkevin de anıldı. Bu merasimin kalabalık, sâ kin, ağırbaşlı olması gerekti; netekirf öyle oldu. 'ahya Kemal'in 65 ine basması isl Üniversite konferana amlonunda eşmit bir kalabalığın eşsiz. çalkanışlariyie kutlandı. Bu mühteşem günü Yahya Kemal'e ve bize gösterdiğin için sanf hadsiz hesapsız şükürler olmun Allar “Sonsuz ufuktan, al 'ne coskun ge Nti a toparlanarak - kükremi Ki “Yelken, vapur ne varaa kaçışmın li 'manlara “Yalnz onundu koskoca meydan ve manzaralı Bu senliğin coşkunluğunu, © gün 'ne könferans salonu alabildi, ne bi merasime ayrılan zaman. Yayha Kemal, önründe ikinci deft © gün; “Ruhumla karsı karşıya kaldım o met günüle Demiş olmalıdır; ona orada “Açık deniz,, | okutan da belki budur. Milletin bağrında, bu — kapıların kırarak Üniversite " konferans salonu: mu basan — muazzam sevgi, takdi! fırtınasını koparan kimdir? Bir ge hinşah mi, bir. vezirlâzam Omü, bir 'muzaffer serdar mi? Zülmünden kor: kulan, ihsani umulan her hangi bir devleti imi, bir cihan pehlivanı mit Hayır, hayır, hayır. .— Bu, ancak bir airdir! Fakat Türk Milletinin sesini bulan Türk Milletinin sesi olan şair! Ayni zamanda — günün kulu olmuyan, güne kaside yazmıyan, en. güç şartlar için |de sanat hayaiyetini, sanatkâr gerefi- ni ayakta, temiz tufan kahraman! Bu yaşlı, bu fıkara Türk Şairini, hiç olmazsa gözleriyle kucaklamak, bay: İrak gibi selâmlamak, alkışlamak ve M uzun ömürler dilemek için o güs binlerce insan — genç, İhtiyar, kadın, erkek — yine Lâleliye koştular, yine öyle coştukça coştular? İşte Türk mil: letinin kemaline ait en büyük müjde bu kendiliğinden olen büyük tezahür. dedir. Yahya Kematin sağlığında bu Kürlü ağırlanması, hayatımızda başka bir olgunluğun işareridir. Gerçek beka yollarının, has sana'kârların ayak iz leri ile bulunacağımı artık anlıyor. gi biyiz. Ne mutlu politikacıları alkışla: makta pinti, sanat adamlarını şımart. makta cömert olan milletlere'.. Öyle bir günde Churehille yüzvermedisin için var ol İngültere; 2 aralık 1949 da Yahya Kemal'i — bahtiyar ettiğin için çok yaşa Türkiye, M. Tevfik ARARAD Görüp de geçemediklerimiz Yaşasın sporcu gençlik ! Birkaç gün evvel — gazetelerde sü kısa havadisi okumuştum; Seyircilerin nakli için İnönü Stadı ile Taksim ara- sında otobüs işletilecektir. Yanlış an- Jadığımı zannederek bu satırları bir da- ha okudüm, Hayır, doğru anlamıştım. Bir aaat sonra yola çıktım. Bir paza günü idi. Dolmuş arabaları-göZ alabil- diğine birbiri ardına sıralanmış, goför- ler avaz avaz bağırıyordu: “Stadyum, stadyum!,, Geç kalındığı zaman 8 ki- lometrelik bir yola bile taksi ile gidi- dir. Ama düşünün ki sgat henüz 11 di ve büyük maç ise sant 14 te başlıyacak- t Bu dolmüşlara yalnız ihtiyarlarla Zayıf mahif hanımların bindiğini zan- nediyorsanız, aldanıyorsunuz! Bu tak- Silere koşanlar henüz otuzunu bile geç memiş güçlü kuvvetli gençlerdi! Ne gürip bir tezaddı bu böyle! Bu #porcu gençler, en hararetli bir futbol maçına gitmek için bile, an dakikalık bir yolu yürümeye katlanamıyorlardı: rasına da daha Üç uzun Halbüki yürüyüş, sporların en iytet değil midir? #evim GEZEN