23 Haziran 1954 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 7

23 Haziran 1954 tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—23-6- 1954 VATAN Si be. nit llli İ d SADAĞ üi Ö lll 'KİRVE ŞİKAYETLERİ "KAHRVESİNDE — Tarsus yolcularından bir grup, Kazablanka yolunda, Şark Kahvesi'nde Pa eğleniyorlar... (Solda çarkçıbaşı Nuri, ortada, sırtında şalla soprano Nn İclâl Ar ve argile içen eşi deko ratör Vedat Ar, en sağda Ali Rıza Gebzeli görülüyor). arsus gemisinde çılgınca dir neşe hüküm sürüyor &celeyin sabaha kadar eğlenenleri gündüz ortada İtmeğe imkân yok — Bezik meraklılarının ba- şında Dr. Lütfi Kırdar geliyor E_“!temiıi temsilen «Tar ş,.hğe_misini lüks Amerika Ünşdtine katılan Fasih İ- Kazablanka limanın- .ıq"nderdigi ilk yazı ve N,,.f"i”* elimize varmış *hh)'or. Bunların ilkini okuyacaksınız, e$ el Kurumunun Amerika tini yapmakla — olan k“"hıisiylc yola — çıkali k%“incu gün... Nı:l limanından aytıldi- kvb'l'i. süratimizi azalt 7&! çoğaltmadan tama- h *Sak bir şekilde yola “Yoruz, Yalnız hemen Yik edeyim ki, bu yek- Sadece geminin sey” hdar a Yöksar iÇöride afeket Vâr Ki, düğar, 1 geçtiğini anlamı- ğ N h m'ü bir sayfiye evi hlh ârzeden gemi, ge“ ve Ten havasını değiş bt ©ü şık tüvaletlerini Nhj Nimlarla piril, piril &t alıyor. ,kîıl'lek merak ve re- Ni dar şiddetlendi ki, ue'îîlnda dıy?ıııı;na' t iştirenlere İ qu"uzîeü DS kğ;d!'rse' seyahalin so di Veya hiç olmazsa K dl kadar nasıl tuva- '“:klar. insan ha- Pa tak ediyor. Sayın oil“hn duymasin a: l d_i gardroplar baş p , Pilenecek tabi n AY;. Ültan, AT ÂTLI GEÇİYOR k İ herkeste bir re” n Yolcularin büyük ea; Onglara — uzanıp bidiyonlar, Hani diz” tüze,, Attaniye de ört- y ek gibi olmasın Ttp Endisini preyantor *decek. Silar daha — ziyade Şark Kahvesine rağbet ediyor- lar. Şark Kahvesi hakikaten o rijinal bir yer. Ortada baâkır mangalı, arkalıksız ve alçak ha sır iskemleleri, kâse gibi fin- canları ile Şark Kahvesi cid- değ güzel tanzim edilmiş, Daha henüz pokerler başla* madı, fakat bezik partileri bir hayli hararetli... Beziğin bel- li başlı meraklılarından biri de Turizm Kurumu'nun Baş- kanı Lütfi Kırdar... Kırdar va kit buldukça bezik oynamayı ihmal etmiyor, Vakitten — bol bir şey de olmadığı için onu her zaman bezik oynarken gö- rüyoruz denebilir. Uyumak, duş yapmak vesâaire gibi mün- ferit ameşguliyetlere de ilâve edecek olursak, gemide sabah tan akşama kadar yapılanları. sıralamış oluruz. GECE HAYATI DAHA HAREKETLİ akat akşam yemeği yenilir yenilmez geminin havası yu karıda da yazdığım gibi birden bire değişiyor. İlk akşam program muci te yapılmasına karar verilmiş olan resmi balo, münakaşalara yol açtı. Hanımlar durumdan memnun tabii... Fakat beyle- rin ekserisi ne frak, ne de smo king getirmemişler, Baloya res mi gelenler parmakla gösteri- lecek kadar azdı, İşin nihaye- tinde elbisesizler ağır bastılar. «Muazzam» olması gereken res mi balo bir sürü gömlekli ile doluverdi. Bu sefer elbiseliler baloda yadırganır hale geldi- ler. Velhasıl gemide resmi balo vermek teşebbüsü — muvaffakı- yetle neticelenmiştir. — denile- mez. Maamafih bu ilk gete na zarı itibara alınmayacak olur- sa, gemi gece hayatı bakımın dan dehşetli hareketli. LÂLE SALONU VE ATLANTİK PAVYONU B'ır'ı birincideki Lâle Salonun da, diğeri ikincideki At- BAD DIIIDL II LPL lantik Salonunda olmak üzere iki caz durmadan çalıyor. Lâ- le Pavyonu daha ziyade resmi bir mahiyet arzediyor, Öbürün de her şey hoş görülüyor, Yâni Lâle Salonu, daha ağır başlıların —gidenler duymasın ama— galiba yaşlıcaların de- vam ettikleri bir yer... Atlan- tikte ise ne kadar deli fişek varsa toplanıyor. Artık her çe şit mambo ve sambadan «Kâti bim» türküsüne kadar her çe- şit havayla dans eden edene... «Eğlence Komiseri» — Orhan Boran, nasıl muvaffak oluyor | bilmem ama, her iki salonda da aymı anda mevcut... Sade- ce mevcut olsa neyse.. — Bü- tün yolcuları — neşelendirmek için yapmadığı kalmıyor. Orhan Böranın gece hâyatın daki muazzam rolünü inkâr et meye imkân yok... Buna Dar vaş'la Fritz Kerten'in müziği- ni ve Sevinç'in şarkılarını ilâ ve ederseniz gecelerin mahi- yeti nda bir fikir edine- bilirsiniz zannederim Saat tam yarımda geminin bari açılıyor. Gemide ne ka- dar neş'eli insan varsa oraya doluyorlar, Ondan sonra artık üç mü o- lur, dört mü olur bir kıyamet- tir gidiyor. Umumiyetle gece sabaha kadar. oturanları gün- düz, gündüzcüleri ise gece gör meğe imkân yok... Adetâ mü- navebeyle uyuyorlar denilebi- lir. Biz gazetecilere gelince ge- mideki her iki grup hakkında malümat sahibi olup sizlere ye tiştirmek için gece, gündüz a- yaktayız... Allah cümlemize kuvvet i(- san eyliye.., YARINKİ YAZI: Tarsus- ta kaçak bir yolcu olduğu haberi duyuluyor... Yolcu- nun hüviyeti... Fasih İnal'- m kaçak yolcu ile yaptığı konuşma... ; Kooperatifi he getirilecek Mlu — Memurlar eç “tilinin — banka tüyiç CĞi haberi üzeri" "dgğüîiürü Suzan Üi iyle — görüşen "îx | he bu — hususta Mi içilimiz ortaklarır *E“'ir sağlamak, dıî temin etmek r, Ç İ teçilemek — üzere Ve Skil etti. Komis dürlığını yap” Yolüna . gitmek SVVej nizamna” ityînaıak serma h;h etmektedir. İap, lantısı — önü- 'ı“lktır. Fev- ik, — tOplanması İ- Üğiki; Çünkü böyle q&;ş: â’:ıânîıık K Ççünün ha iri:'hedar. 15800 n Rügoperaıî[m 10 K _%d? toplaması İi by Akün değildir. i&»,,w âıqmcseıg 10 ve- ilecek bir me 'q":'l için (Hu%“' G g ,İ m"!ı&k olan çin şim- ge'üe firma tek n Z Alsan: ü © heyeti ban- | d Polis noktası karşısında hırsızlık oldu Senelerdenberi İstanbul vilâ- yeti karşısında pulculuk ve tü- tüncülük yapan Nail Demirkanın dükkânına geçen hafta — hırsız girmiştir.. Polis ve jandarma kulübele- rinin gözü önünde dükkâna gi- ren hirsiz 1500 lira kıymetinde damga ve posta pulu çalmıştır. Geçen sene de aynı şekilde dük kânın soyulduğu — bildirilmekte- D Tütüncü dükkânının — sahibi; «polis ve jandarma noktaları gö zü önünde bana musallat olan bu şeytan kimdir?» diye sor* makta ve hırsızın bulunmasını istemektedir. Sovyet gemisi çektiği Türk bayrağını değiştirdi İzmir, 22 (Hususi) — Fuarda inşa edilecek olan Sovyet pavi- yonuna malzeme getiren Mare* şat Tolbukin isimli Rus gemisi- nin bugün çekmiş olduğu Türk bayrağı nizami olmadığı için Li- man İdaresi tarafından müdaha- le edilmiş ve bunun üzerine Rus gemisinin acentesi Türk bayra- ğını değiştirmiştir. Kazada bir kişi öldü Eskişehir 22 (Hususi) — A- yukat Naci Toros idaresindeki bir taksi Mahmudiye yolu üze rinde Rifat Sunar adında bir gence çarpmış — ve kafa tasını parçalıyarak ölümüne sebep ol müştur. Savcılık hâdiseye elkoy muştur. İzmir Fırıncılar Şirketinde anlaşmazlık İzmir, 22 (Hususi) — Fırıncı- lar şirketindeki anlaşmazlık de- vam etmektedir. Bugün — dokuz |(ırmcı şirketten — ayrıldıklarını bildirmiştir. Bu fırıncılar, şirke- tin kuruluşundaki gayelerin ta- hakkuk etmediğini ileri sürmek- te ve şirketten ayrılışında öden- mesi icap eden onar bin İiralık tazminatı ödemekten imtina et- mektedir, Söylendiğine göre şir- ketten istifa hareketleri daha da genişliyecektir. Türk - Yugoslav ticaret ve seyrüsefer mukavelena- mesi meriyete girdi Ankara 22 (A.A.) — Türki- ye ile Yugoslavya arasında, An karada, 26 şubat 1953 tarihinde imzalanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisince 6495 numara h ve 11.3.1954 tarihli kanunla kabul edilen ticaret ve seyri- sefain mukavelenamesi — tasdik olunmuş ve tasdiknameleri 17 haziran 1954 tarihinde Belgrad da teati etmek suretiyle mer'i- yete girmiştir. Başbakan'ın yapacağı seyahatler Ankara 22 (ANKA) — Başba kan Adnan Menderesin .ağustos ayında İtalyaya, eylül ayında Al manyaya ve bilâhare de Yugos lavya ve Pakistana yapacağı res- mi ziyaretlerin hazırlıkları de- vam etmektedir. Dinleyen ve derleyen : AHMET REFİK NOYAN Beyoğlu İlk Yardım Hastanesine teşekkür ve Sağlık Vekâletinden bir dilek Beyoğlunda kulak, boğaz, bu- run mütehassısı doktor Kâmil Seslioğlu mektubunda, âni ola- rak ameliyatını icap ettiren ârı- zası dolayısıyle âcilen ve en son terakkilere göre yaptığı önemli ve başarılı bir ameliyatla kendi- sini derdinden tamamen kurta- ran Beyoğlu İlk Yardım Hastane si Baştabibi ve operatörü Samih Olcay'la mesai arkadaşlarına ve hemşire ve memurlara şükran ve minnetlerini bildiriyor Ve ay- rıca burada gördükleri ve düşün- dükleri şeyler için şunları yazı- yol «Üç yıl önce açılmış olân bu hastanenin en ileri memleketler seviyesine yükselmesi ve modern ameliyat ve tedavilerin tatbiki, servislerin tekâmülü, alât ve ci- hazların tekemmülü hususunda sayın Baştabip Samih Olcay'ın sarfettiği büyük gayretlere gö- rülen eserleri, yakınen şahit oldum, Kendilerine karşı takdir hissi duymamak imkân haricin- dedir. Ayrıca mesleki ahlâk ba- kımından gördüğüm fazilet, üze- rimde derin intıbalar bırakmış- tır. Kendilerini — başarılarından dolayı tebrik ederim. Amerikada gördüğüm modern mimarinin şaheserleri müazzam hastanelerin küçük bir nümune- si olan fakat teçhizat ve bakım cihetinden hiç farkı bulunmıyan bu şefkat bucağındaki intizam, temizlik, samimiyet ve alâkadan dolayı şükranlarımı tekrarla- rım, İstanbulun en kalabalık — bir bölgesinde bulunan bu hastane- nin bugünkü gibi yalniz âcil vak- alara münhasır kalmayıp bütün ihtısas şubelerini ihtiva eden ve hertürlü ihtiyaçlara cevap vere- cek bir sağlık âbidesi haline ko- nulmasını da birçok eserleriyle kurucu ve yapıcı olduğunu faz- lasıyle ispat etmiş olan Sıhhat ve İçtimal Muavenet Vekili sa- yın doöktor Behçet Uz'dan da ri- ca ederim.» İstanbul Sağlık Müdürlü- ğünü nazarı dikkatine Şişlideki Etfal — hastanesinin doğum kısmındaki yataklar kirli olmakla beraber bir karyolada iki kişi yatırıldığından ve diğer temizlik ve bakım.işlerine de a- lâka gösterilmediği gibi yemek- lerin de iyi olmadığından şikâ- yet edilmektedir. Denizcilik Bankasının nazarı dikkatine Şehir hatlarında işliyen — va- purlarda halkımız hiç temizliğe riayet etmiyorlar. Yedikleri şey- lerin çöplerini, kâğıtlarını, 005 sigara paketlerini kutulara hattâ yanlarındaki denize atmıyarak yerlere atanlar maalesef çoktur. Görenek ve içtimai terbiye noksanlıklarının bunda tesirleri olmakla beraber vapurlarda ka- napeler arasında çöp kulularının bulunmamasının da dahli var- dır. Açık yerlerde oturanların çöp- leri Ve saireyi denize atmalarına imkân bulunsa bile vapurların kapalı kısımlarındakiler pence- re ve kanapelerin yan'acındaki siğgaralıklar küçük ve ekseriya dolu oldukları için çöpleri ora- lara koyamıyarak yerlere atıyor lar. Esasen bu sigaralıklar da birçok vapurlarda yoktur. Çok çirkin bir hal alan bu lâ- übaliliklerin önüne geçmek için vapurların her tarafına, kanape- ler arasına çöp kutularının ko- nülmasına ve ayrıca muhtelif yerlere levhalar asılarak halkın * vapurları kendi evleri gibi temiz tutmalarına dikkatlerinin cekil- mesine ve memurların da sık sık köntrol ederek ikazda bulunma- larına ihtiyaç vardir. At arabaları Günün ihtiyaç ve şartlarına hiç uymayan at arabaları İstan- bulda hâlâ kalkmamıştır, Çoğu demir tekerlekli olan bunlar çok gürültü yaptıkları gibi şehri daima kirletiyorlar — ve yolları tıkıyorlar. Belediye meclisi at arabalarının tedricen kalkmasını temin için yenilerinin işlemele- rine izin verilmemesini kararlaş tırmışsa da erbahı araba adedi- ni ziyadeleştirmenin muhtelif şe killerini bulmakta devam ediyor lar, Zamana göre artık iplidal nakil vasıtası halini almakla be- raber mahzurları da çok olan bu Arabaların sureti kat'iyede kalk: masını sağlayacak kararlar ve- rilmesi yerinde olacaktır, Şayet bunlar bir müddet daha kala- caksa gürültü yapmamaları için demir yerine lâstik tekerlek yap- tırtmalı ve hayvanların sokakla. ra pislememeleri için de mede- ni memleketlerde olduğu gibi lüzumlu şeyleri arabacıların kul- lanmaları mecburi olmalıdır. Kereste ve odun depoları Şehrin işlek ve kalabalık yer- lerinde kereste ve odun depoları vardır. Bunların sahipleri depo- larmın istiabından fazla mal ge- tirerek etralta buldukları boş ar salara yığın yapıyorlar. Mese'â Kadiköyünde Emlâk Kredi banr- katının arkasındaki geniş yer kereste deposu halini almıştır. Ekseriyetle ahşap binalar ara- sında bulunan bu depolardan çı- kacak bir yangın etraftaki bina- ları tehlikeli vaziyete düşürebi- lir. Hem tehlikeleri önlemek ve hem de bunların yaptıkları gü- rültü ve pislikleri gidermek için kereste ve odun depolarının şeh tin kenar ve müsait mahallerine bir an evvel naklettirlerek bu hususta Belediye meclisinin ver. miş olduğu karar da yerine ge- tirilmelidir. SOĞU ALGINLIĞINDAN MÜTEVELLİ 4 saat ara ile günde 3 adet alınabilir İSAĞLIK BAHİSLERİ | Yüksek tansiyon, beyin kanamasına yol açar gittt dAALALALLACLLACAAAAAA İperererrrrrLALAAALLLELAAA eyin damarları âfetleri ve felçler, kalp hastalıkları ve kanserden sonra tabii ölüm sebeplerinin başında gelmekte- dir, Halen Birleşik Amerika- da, kalp hastalıkları ve kanse- ri takinben beyin âletleri ne- ticesi her sene”140,000 kişi öl- mektedir. Aynı zamanda bu rakamın dört misli kadar insan da bu dertten ıstırap çekmek- tedir. Fakat. hâlâ bu hastal:k daha ehemmiyetsiz bir çok has- talıklar kadar dikkatimizi çek- memektedir. Beyin kanaması veya inme denen bu hayati olayın meka- nizmasını daha iyi anlayabil- mek için beyin ile kan arasın” daki sıkı münasebeli —gözden geçirmek lâzımdır: ÖOksijen, mineraller, hormon lar, gıdalar ve diğer hayati maddeler vücudun her tarafı- na kalpten çıkan atar damar- lar içinde akan kan vasıtasiyle taşınmaktadır. Eğer beyinde bir atâar damar harap olacak olursa o bölgeye kanin ve ok- sijenin başka bir atar damar yoluyla gitmesi ekseriya müm kündür. Oksijenden tamamiy- le mahrum kalan beyin hüc- releri ancak birkaç dakika ya- şayabilirler ve eğer ölecek o- lursa vücudun diğer yerlerin- de yenileri geçmez Eğer böy- le bir hâdise beynin her hangi bir merkezinin hücrelerinde o- lursa bu merkez tarafından idare edilen vücut fonksiyon- ları felce uğrar, Beyinden çı- kan sinirler beyin içinde çap- razlaştıklarından beynin sol tarafında husüle gelen bir â- fet vyücudun sağ tarafında Zzu- hur eder. Beyih damarları âletlerini üç sınıfa ayırabiliriz: Serebral emboliler, bunların ©6 5 ini se- rebral thromboslar, 96 40 ilâ $» 60 inı ve beyin kanamaları da mütebaki nisbeti teşkil e- der. Serebral emboliler, ame- liyattan sonra meydana çıkan veya bazı Şartlar altında te- şekkül eden bir parça kan pıh- tısı veya tıkacın her hangi bir yerden atar damarlar- yor luyla beyne nakledilmesi — ve orada bir kan damarını tıka- masıyla husule gelir, Embo- lus Yunancada tıkaç mânasina gelir. Embolus beyin damarlarının birinde yerleşti mi bunun — i- çin pek az şey yapılabilir. A- meliyatlarda dicumarol — veya tromaxan gibi kanın pıhtılaş- masini geciktiren ilâçlar kul- lanılacak olursa pihti parçacık lTarının teşekkülüne mâni olu- nur, Serebraı thromboslar ise da- ha koömplekstir. Bir çok hallerde atar damar cidarları- nin yağlı maddelerle kalınlaşıp sertleşmesi demek olan arthe- roseclorosis (damar sertliği) ekseri bu pihti parçalarının ve thrombusların teşekkül et- mesine sebep olur. Bazan atar damar bir sinir spasmı neticesi büzülür — ve âdeta kapanır. Ara sira spazm gevşer ve damar eski halini alır. Yahut beyin bu tıkanık- lığın etrafında bir deveran dü zenlemeğe — çalışır. Neticede kanla kâfi derecede beslenmi- yen beynin bu parçası eski kabiliyetlerini yeniden kazana rak felçlerin büyük bir kısmı ortadan kalkar, Beyin kanaması felç yapmakla beraber birçok hallerde esaslı tedavi hastalığı tamamen bertaraf etmektedir : Beyin kanamaları ise bu tipin en ümitsiz ve fena ola- nidir, Bir atar damarın ya yüksek kan basıncı (Tansi- yon) veya zayıf bir duvara sa” hip olması neticesi yahut her iki sebeple birden cidarı yır- tilırsa kan etrafa sızar, Her ne sebeple olursa olsun beyin kanamasının — yaptığı — hasar, diğerlerine nisbetle iki misli- dir. Böylece damar cidarından sızan kanın ihtiva ettiği ok- sijen ve diğer hayati maddeler lüzumlu olan yerlere gidemez- ler, Ve bu kanıyan yerin civa- rında beyin mekanik olarak hasara uğrar, basınç neticesi zedelenebilir. Başkan Roosevelt'te olduğu gibi eğer kanâma ağırsa, ölüm çabuk olur, Fakat ekseri kaz namâlar küçüktür ve husule gelen zarar hastanin hafızası- ni kaybetmesine sebep olacak kadar değildir. Beyin —kanaması — neticesi husule gelen kan birikintisi ve pihtıları ameliyatla kaldırılabi lir, Netice olarak beyin damar- ları tıkanmasına ve bilhassa kanamasına mâni olmak için ilk yapacağınız şey, her sene tansiyon ve kalp çalışmalarını- zı da inceleyen tibbi bir mua” yeneye tâbi olmanızdır. Beyin kanamaları ve diğer damar âfetleri ekseri tehlike işasetleri vermeden gelmez, Şimdiye kadar 3.000.000 sıh hat muayenesi yapmiış - olan «Life Extension Examiners» adlı bir organizasyonun di” rektörü Dr. Harry J. John> son'un bildirdiğine göre tan* siyonu 20 cm/Hg den yüksek olan her dört kişiden biri be- yin kanamasına düçar olabilir. Yüksek kan — tansiyonunun erken teşhisi, onu indirme fır- satını verir, Böyle yapmakla kalp ve beyin damarları âfetle rine yakalanma şansınızı azalt mış olursunuz. Beyin damarları âfetleri faz- la olarak boyunda ve kafanın arakasında — şiddetli — ağrılar, baş dönmesi ve bayılma, ha- reket veya his sinirleri rahat* rı, burun kanaması ve gözün retinasında muayyen ka> namalar gibi ihtar edici belir- tileri ile de ihtiva eder. Bu be* Nirtiler diğer hastalıklarla be- raber bulunabilirler ve mutla- ka yüksek tansiyon ve beyin damarları rahatsızlığına — de- lâlet etmezler. Yüksek tansiyonun — sebebi hâlâ münakaşalıdır. Fakat dok- torlar Onu kontrol edebilecek bir çok metodlar bulmuşlardır. 1) Fazla şişmanlığa vve her türlü ruhi ve asabi gerginlik- lere mâni olmak. 2) Çeşitli di- etler (perhiz). 3) Ameliyat - damarları büzerek tansiyonu arttıran sinirleri koparmak, 4) Kan damarlarını - tedricen gevşetip tansiyonu düşüren i- lâçlar vermek. Beyin damarlarına ait bir krizden sonra —mutlaka ça- lışmaya son vermek — lâzım geldiği anlaşılmamalıdır. Mik robiyolojinin babası — büyük Fransız âlimi Louis Pasteur 46 yaşında bir krizden sonra 27 sene yaşadı ve en büyük keşif- lerini yaptı. Sir Joshua Rey- nolds 59 yaşında bir krizden sonra 100 tane canvas yaptı. George Frederic Handel geçir detceLALACALCALLAAAAAAAAN A yeccAAAALAAAAAAAAAALAAAAA diği bir krizden sonra meşhur Messiah'nı besteledi ve bir çok seneler daha yaşadı, Sir Wins- ton Churehill geçenlerde de ha fif bir kriz atlattı. Bu gibi bir kriz neticesi het hangi bir tarafı felç olan has- taların tedavisinde büyük iler- Jemeler kaydedilmiştir. Bey” nin sağlam kısımlarının harap olan kısmın vazifesini üzerine almaya alıştırmak için hususi egzersizler, su ve elektrik te- davileri gibi yeni yeni buluş" lar tatbik edilmektedir, urada muvaffakıyetin dayan dığı esas nokta hastanın cesareti ve eski alışkanlık ve ustalıklarını elde etmek içinar zu ve iradesidir. Bir insan i- çin yeniden konuşmasını öğ- renmek, sağ elinin yaptığı ha- reketlere sol elini alıştırmağa mecbur olmak, ayakkabılarını bağlamasını tekrardan öğren- mek muhakkak ki çok zordur, Ailesinden ve yakınlarından büyük bir anlayış görmesi lâ- zımdır. Pasteur Serebral bir throm bostan yatarken vaziyeti çok ümitsiz görüldüğünden devlet tarafından emrine tahsis edil- mek üzere yaptırılan lâbora- tüvarın inşaatı durdurulmuş- tu. Pasteur bunu haber — aldı ve derhal itiraz etti. Arkadaş” tarı İmparator III. Napoleona rica ettiler; o da inşaatın tek- rar başlaması için emir verdi. Sonra Pasteur iyileşmiye baş- ladi, Bu yeni lâboratuvarda ku” duz aşısını ve daha bir çok has talıkları keşfetti. Çeviren: Ruhi Kemal TÜRKYILMAZ Günün yazısı: Yeni Fransız Kabinesi (Başı 2 nci de) İle anlaşılabileceği, — Rusyanı! hiç bir zaman” Fransayâ t İ ği şeklinde csat n ruluşunu sarsacak kadar geniş liyebilecekür, Cenevre konferansından pe- şinen ümitsiz Amerikanın, Av- rupadaki mevkiini alamamak- tan endişeli Almanyanın, Av- kümet kuran Belçikanın reak- siyonları Fransanın lehine ola- maz, Yalnız İngiltere, o da şimdi- lik, Güney Doğu — Asya'daki çekimser siyaseti adına mem- nuniyet duyacaktır. endes - France, Cenevrade, artık Çin Hindinde münfe- rit bir sulh yapılamıyacağını bu bölgenin bloklararası çatıs- manin temas noktası — olduğu ve umumi bir dünya politikası” nin çerçevesine girdiği fikrini hatırdan çıkarmazsa, Frarısa is tikrara kavuşabilir. Aksi takdirde bugünlerde sık sık bahsedilen Meclisin feshi ve yeni seçimlere" gidilmesi za ruret olacaktır. ORHAN ARIMAN . a — Burt'la Collins buradalar mı? — Collins'i bulamazsınız. Sene lerce evvel evlendi ve karısıyle beraber Yeni Zelandaya hicret ettiler. Louisa Burt'a gelince o buralardadır.. Ama ne acsip mahlüktur 0/., Bütün mesele- nin anahtarı onda.. Herşeyi o bilir. Buna eminim. Swann bir an sustu. Sonra ilâve etti: — Fakat ondan birş«y öğre- neceğinizi pek ummuyorum. — Acaba onu nerede bulabi- lirim? — Gayet rabıtalı bir ailenin yanında çalışıyor. Adam aldat- masını bildiği de bundan belli Swann yastığının — altından bir kâğıt parçası çıkardı, Üze- rine birşeyler yazmış'ı. Bunu Paul'e uzattı ve: — Alınız, dedi, Belki işinize yarayabilir. Ama şüpheliyim. Şimdi artık beni bırakınız. Si- ze elimden geleni yaptım, Çok fenayım, uyumak istiyorum. Yan tarala döndü. Çarşafı çenesine kadar çekti ve mülâ- katın bitmiş olduğunu böyle- likle anlatmak istedi, Paul yerinden kalktı. Heye- canlı bir sesle: — Teşekkür ederim, Tekrar gelirim, dedi. Sonra merhamet dolu gözlerle hastaya baktı. Kalbi ümitle çarpıyordu. Swa- nn'ın yardımı çok kıymetli 0- labilirdi. Paul'ün içinde bir his vardı. Emektar polisin birşey- ler daha bildiğini, lâkin bu sır- rı içinde sakladığını sanıyor- du, Gelecek ziyarette bunları da öğrenmeği kendi kendine ahdetti. XH Ertesi akşam işten sonra Paul Mark'ı buldu. Ona Bonan- zo'nun önünde buluşmak üzere telefonda Trandevu — vermişti. Paul, Mark Boönlia'yı görünce çok memnun bir tavır takındı Ve hararetle elini şıktı. — Büu akşam başlıyor mu- yuz? diye sordu. — Evet. Lâkin evvelâ yemek yiyelim, — Hayır, teşekkür aderim, Ben beşe doğru yedim. Siz ye- mediniz mi? — Ben de birşey rum. Mark Bonlia Paul'ün yanında yürürken şöyle konuşuyordu: — Size telefon ettiğim an- danberi sabırsızlık iç.nde kiv- ranıyorum. Bana Burt'tan bah- setseniz e, istemiyo” — Burt hizmetçilik ediyor- muş. Hayatta pek muvaffak ol- muşa benzemiyor. Bugün izin günüymüş. Onunla buluşacağız, Mark: — Epey iş görmüşsünüz, Dedikten sonra hemen şu söz leri de ilâve etti: — Ya Swann nasıl? — Fena, Onu bugün öğleden sonra görmek istedim. Beni içeriye almadılar, Bunun üzerine sessizce yürü meğe devam ettiler. Kışın ka- palı olan müzika çalan yerin arkasından geçerek parkta do- laştılar. Hava kararmak üzere idi. Ağır adımlarla bir tepeye tırmandılar, Buradan müze ile sanat galerisi görünüyordu. Şehrin en güzel mahallesi olan Parlock Hill'e vardılar. Burada yüksek kestane ağaçlarının göl gelediği geniş caddeler ve bu caddelerin iki yanında mükel- lef evler vardı. Bunların civa- rında dar ve kaldirım taşıyle döşeli birkaç sokak da bulunu- yordu. Lâkin bu eskiden kal- ma idi. Bu sokaklarda ağıldan bozma küçücük evlerle minimi- ni dükkânlar ve (Altın Meşe) ismini taşıyan bir de meyhane vardı. Paul bunun önüne vardıkları zaman: — İşte geldik, dedi. Size ih- tiyatlı davranmanızı tenbih et. meme lüzum görmüyorum., E- ğer söyliyecek birşey bulamaz- sanız susarsınız olmaz mı? Sokağı bir baştan bir başa yürüdükten sonra küçük pen- eereli binanın önünde durdu- Jar, Dönerek açılan — kapıdan içeriye girdlier. Oldukça güzel döşenmiş bir yerdi, Püsxüllü abajurları ve kadife sedirleri vardı. Kadifeler zamanla biraz aşınmıştı. Duvarda at yarışları- na ait resimler asılıydı, Barın arkasında da yaldızları dökül- müş bir eski çerçeveli ayna vardı. Her an müşteriler ge'i- yordu. Bunlar mahallenin dük- kâncılarıyle işten çıkan kim- selerdi. Paul arkadaşiyle bera- ber tahta bir masanın başına oturdu, İki kadeh içki ısmarla- dı ve dikkatle etrafına bakın- mMağa başladı. Sonra —Mark'a dönerek: bu akşam gelmez, dedi. kapı dönerek açıldı ve içeriye bir kadın girdi. Doğruta mu- ayyen bir köşeye doğru yürüdü. Oraya sık sık gelmeğe alış- kın olduğu halinden Paul'ün nefesi kesilmişti. «Mu- hakkak bu Louisa diye düşündü, Otuz yaşlarında kadar büyük göğüslü ve geniş kalçalı bir kadındı. Ucuz lü kumaştan bir elbise giyiyor- du, Ellerinde vardı. Çantası çok süslüydü. O kadar bayağı ve aşağılık bir hali vardı ki Paul şaşırıp kal!- di. Kadın oturdu. Bir kadeh cin ısmarladı. Çantasını dıktan sonra etrafı tetkike baş ladı. Paul'le göz göze gelince Paul hafifçe gülümsedi. Kadın, sanki tahkir edilmiş gibi hid- detle başını çevirdi. Fakat bir- kaç dakika sonra, gene hiddetli bir tavırla, Paul ve arkadaşına doğru döndü. Paul bu defa ye- rinden kalktı ve kadına yaklaş- tı. Böyle bir hareket onun ah- lâkına uygüun değildi. buna sanki kırk yıldır alışkın- mış gibi tabii bir tavırla yaptı ve: — Merhaba! dedi, Kadın kısa bir süküttan son- Yat — Henüz gelmemis, Belki de Bu sözleri söyler söylemez belliydi. Burt'tur » n- sarı eldivenler karıştır- Lâkin (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: