Ha BĞ 2Ni n Bötümeg n aeti GlÜR « zz DA et li SAT UAT UUT MT B Y y D Y S AA SK YÜ Y 3 L B L y b A A T6 L G LA K S SD ç YA GA 5 C 5 W R A K —T KU KARRSAR AA S) 8a" Bi Yazan: © CİHANGİR ğ NURİCİHAN Z Ğ Tarihin En Büyük Aşk Romanı 3 VATAN İLL KUK Şeyh Baba, Sarhoş İken Bir Emir Veriyor, Ebu Fazılı Öldürüyorlar. <e Bükül kepi? gün Şeyh Babaya bir ha- geldi: Baş düşmanı Ebu Fa- %îtkına bir vazife ile gönde- » Yanında muhafız olmadan ediyormuş. haber geldiği sırada Şeyh ini bilmiyecek kadar Ştu. O akşam içki meclisin- H"ldîdtanm en korkunç, en - * içici eşkıya reislerinden Bır Deo Bandila — oturuyordu. nn maceracı taraftar- z Bu CEZA'E. *jf #L S Bir aralık bir sual sordu. a Baba yarı sızmış halde evet "ğ_bâşmı salladı. Sorulan sual d aa ? layıp işini bitireyim mi? hn&': iki gün sonra Ebu Fazılın L.hesnlhz tarafından öldürüldüğü :q'ç'"de kaldı ve üzüldü, çünkü L:_Yeıie ayıktı. Anlattılar: Ak- &üYA sevgili nedimi bir pu- N%" Şah bir gün güvercinle- | —“y:m verip eğlenirken, baştatar Üirdi Ferid Bahşi kara haberi ge- mıs'îe düşüp bayılması bir oldu. Tay tarihçisi hâdiseyi şöyle rasına o da karışmıştı. Hay- | Ebu Fazılı Dekan yolunda : ri bu aşkı sürüklüyordu. Babası-| kski zamanlarda mücerrep bir-u- nın haremindeki bütün üvey an- | sulmüş: Akıllı valilerimiz bir tarafta neleri kendi annesi kadar sevgi eşkıya belâsile uğraşmak istedikleri duyuyorlardı. Babası bile o ka- İzamun eşkıyanın en belâlısını seçer, dar sevüyordu ki hatırasını bir Kır serdarı yaparlarmış, Bu belâlı türlü kalbinden atamıyordu. şaki, eşkiyanın i ğı k dır. Başlıca bele- diye kanun ve ni- zamlarından imti- yaz satmaktır. Me selâ — meyhaneleri Yazan : M. H. Zal halk bizar olmıya başlar. «Nedir bu sıkı kanunlar? Te şebbüs yok, u.nati yok, iş yok. Öteki filân saat Salime bu işi düzeltmeyi üze- | yerlerini ve saireyi bildiği için az za- rine aldı. Şeyh Babanın büyükımanda köküne kibrit ekermiş. anası Meryem Mekân, şehzadeyi | TLinkoln Stfens adında bir Ameri- ele geçirememişti. Fakat Salime / kalr N Amerika- atına atlayıp yollara düzülü da fenalıklara karşı mücadı Donu mutlaka yakalardı. |ten sonra en tesirli çare diye tavsiye | Meryem Mekân, Akber Şahın | ettiği usul budur, yani eski günahlı- halası Gülbedeni beraberine ala- |lardan tövbe edenler vasıtasile te - rak Akber Şahin huzuruna çıktı. | mizlik mücadelelerine girişmek... — Oğlum, dedi. Salime Şeyh | Stefens, Amerikada şehirlerden Babayı ele geçirip buraya getirir- | başlıyarak ve derece derece işi geniş- se sen de bütün suçlarını affet- leterek federal hükümete kadar da- i miye razı mısın? Eğer biraz da / yattığı mücadeleler hakkında bin say haline bırakırsak büsbütün mah- anhk bir kitap yazmıştır. Ömrümde volup gidecek. | bundan zevkli kitap okumadım. Vak- ettik- | menedilecek, lokanta ve bakkal dülvW kânlarında temizliğe şöyle şöyle dik- | kat edilecek, gıdalar teftiş l ler çalıyorlar, lm-& para mukabilinde bile olsa bize nef:sl aldırıyorlardı». diyerek gelecek defa | Kumar oynatılmıyacak.. Bu sıkı nizamlar halkm menfaati için yapı- lır, değil mi? Halbuki hakikatte bun- ların hepsi halkın aleyhine çıkar, Çünkü bunlar hem tatbik edilmi- gelince Şeyh Baba hayret. | niş | düşürülmüş — ve işi bitiril- | Şahın acı bir feryat kopar- | Akber Şah tereddüd içinde idi. Fakat Rukiye de araya girin- ce üç kad linden kurtulama- dı: (avdetini emrediyorum. Bunu Salimeye müjdelediler. O da kocasına dedi ki: | — Aranızda olup bitenlerden sonra Şeyh Baba şüpheye düşe- cek, Affında samimi olduğunu ;:ı]'hhr: «Şah saatlerce kendine i. Aklı başına geldikten “Ma, gözlerinin yaşı dinmiyor- / Hayatta karşılaştığı hiçbir fe- onu bu kadar sarsmamıştı. rca ah edip durdu. Oğlu Babaya karşı olan gazabı derecelere çıktı.» Tünnisa hâdiseyi haber al- i'î:ıııı çok üzüldü. Kocasına SEPEL ££ P S h) Eğer sen kalmak istersen kal. an ben yalnız giderim, ba- Çaresine bakarım. gröyh Baba, Ebü Fazılın öldü- ine yıza gösterdiği zaman vi olduğunu anlamıştı. Fakat huh isi her gün biraz daha düş- .“hbh hale gelirken seyirci kal- Ve ona el uzatıp kurtara- ü'h artık tahammülü kalma- v Kh Baba, sevgili dostu Ali & Mün ayrılacağını haber alın- Sok keder duydu: q.* Yarabbi, dedi, bu dünya- h i cidden seven, bana bağ- Olan bir Şkty KM'ıhrünnisa senelerdenbe- Butadan savuşup gitmeli- tek insan yok mu? | H’&amdı. Kendisini sevenler gi k için çok sevdiğin bir şeyi bana ver. Akber Şah, Fethileşger adlı bir fil için deli oluyordu. Bu fili, en sevdiği atını ve bir de Şeyh Babaya bir hil'at verdi. Salime bunları alarak yola çıktı. Bir müddet sonra Salimeden ikber Şaha manzum bir mektup geldi. Şeyh Babayı yakaladığını yumuşattığını, kalbindeki kin ve vahşilik lekelerini temizlediğini, Hü sve düşkünlük: his> lerini tazelediğini, yakında bera- berce saraya varacaklarını anla- tim olsa oturup tercüme ederdim. i Zavallı demokrasiye türlü türlü | iftiralar ederler. İnsan bu kitabı oku- 'du.kmn sonra anlıyor ki, kabahat de- b : y mokraside değil, bir takım menfaat tırmıya ve bunlara tahammül edil- Peki, dedi, Şeyh Babanın — ç |sahiplerinin o perde altında hususi dalavereler çevirmelerinde... Bu yüz- |den Fransa mahvoldu. Amerikanım ayakta durabilmesinin sebebi, fikir hayatınım husust sahalarda inkişaf etmesi ve siyasi bataklıklardan ha- riç kalmasıdır. Bu sayede ideal nü- mına tesirli bir çırpınma devam edi- yor, sık sık siyas! hırsızların foyası meydana çıkryor, çıkan da rütbesi, içtimaf mevkii ne olursa olsun, ki- min yâranı, sınıf arkadaşı olursa ol- sun, gik demeden hapishaneyi boylu- |yor... İş yakayı ele vermemekte... Siyasi çetecilik nasıl şeydir? | Stefens, Amerikadaki parti sis- temini şöyle tarif ediyor: | Her partiye ait teşkilât yer yer| |çeteler teşkil eder. Bunlar arasında Welebnşılır sivrilir. Elebaşı, göze gö- rünmeden ve üzerine mesuliyet al- |madan fırıldak çeviren adamdır. Kendisinden emir alan ikinci derece- | tıyordu. e Salime son larda şiir yazmıya — koyulmuştu. — Şiirleri (Mahfi) imzası altında elden ele dolaşıyordu. Bu şiirlerde, dünya- da iyi şeylerin gittikçe azaldığı- nı, iyi adamların uyanması ve kö- tülüklerin önüne geçmesi lâzım olduğunu yumuşak, zarif bir li- sanla anlatıyordu. Dönüş seyaha- tinde de şiirle meşgul oldu. Baba. ile oğul arasında geçen macera- ları bir destan şeklinde yfzdı. Şeyh Baba buna bayıldı. Boyl?- ce avdet seyahatleri pek tatlı bir surette geçti. (Arkası var) ŞEHİR TİYATROSU TEMSİLLERİ %un TİYATROSUNDA DRAM KISMI BU ÂKŞAM Saat 20,30 da Takımı — Arasında FRANSIZ TİYATROSUNDA KOMEDİ KISMI 3ugün saat 14 te Çocuk Oyunu Bu akşam saat 20,30 da D AD BÜTÜN ŞEHİR TAK e— HALKI BUGÜN SiM BSinemasında gösterilmekte olan BARBAROS Devrinde VENEDİK Filmini GÖRMELİDİR TÜRKÇE SÖZLÜ ve ŞARK MUSİKİLİ ı""lazam tarihi film. Mehter musikisi, Cenk türküleri - Gülbanklar... —m“ten: İki kısımlık Komedi. ANN SHİRLEY ve NAN GREY RALPH BELLAMY ve Holiwud'un yarınki 50 Yıldız'ın KIZ TALEBE Yurdu Fransızca sözlü filmini bu Salr akşamı S UMER Sinemasında görmiye hazırlanınız. SoN 2 GÜN BUGÜN ve YARIN de kii leri vali, mebus, polis miü- dürü, hâkim, belediye reisi filân yap- tırır. Kendisi gizli durur, hiçbir va- lzı!e almaz, perde arkasından onlara (emirler verir. Toplanan ganimetten yerek her türlü eğlence yerlerini, lo- lkanlelar. dükkânlar ve saire çeteci- | ] ler ve polis hesabına haraca bağlanır, Ihı!m de rüşvet fiyatlara zam olduğu için bunu da yine halk öder, Garibi | şudur ki, kanun ne kadar sıkt ve mâ- Jnasız olursa dalavere imkânı o ka- wdaı— fazladır. Bunun için çete, umumi menfaat maskesile ortalığı kızıştıra- |rak gayet sıkı ve sert kanunlar yap- mez derecede ağır cezalar ilâve et- miye uğraşır. Çünkü kanun ne ka- |dar sıkı, ceza ne kadar sert olursa ıbol rüşvet almak imkânı © kadar geniştir. Halk canından bıkınca | Halk günün birinde bakar ki, de- mokrat fırkası çalıp çırpıyor. «Mu- halif fırkayı tecrübe edeyim, belki de | |daha insaflı çıkarlar» diye düşünür. l Bu defa öteki parti şehrin bele-| diyesini ele alır. Dört senedenberi açtır. Derhal eski toklardan ziyade | çalrp çırpmıya başlar. | Haik bu seçim devresinin sonunda | der ki: «Parti filân istemem, ıuu'?-il haricinde idare olsun» İki parti der- | hal uzlaşırlar, <Parti istemiyen vı-l birliği» diye bir | çete kurarlar, beraberce çalarlar. — | Günün birinde halk arasından cid- | den temiz, nâmuslu adamlar uîvrmr.w | «Bu ne rezalet, hakiki demokrasi is- | teriz. Belediye ve hükümet, şunun | bunun menfaati için değil, umumi 'mmfaat için idare edilmelidir» Der- ler. Halk seve seve kendilerine rey verir. Bunlar, kanunları sım sikı tat- |bike T bilen |de arslan payını alır, geri |çete arkadaşlarına tevzi eder, Hırsızlığın türlü türlü sahaları var ve tanıyan eski günahlılardan bir te- kini 4 yine parti makinelerini iş başıma ge- çirirler. I Çare: Eşkıyadan kır serdarı — | Daimi bir devir halinde devam e- dip duran bu gidişten kurtuluş yok mu? Linkoln Stefens Amerikanın her köşesinde yirmi sene süren tetkikler- den sonra bunu bulmuştur: Eski eş- kiyadan kır serdarı yapmak, onlar- | dan kurnaz; fakat ruhan nâmuslu | ve cidden tövbekâr olanları seçmek | ve kendilerine doğrudan doğruya me| suliyetler vermiye cesaret etmek... | Yalnız böyle hallerde Amerika hem; becerikli, hem de temiz bir idare yü—' zünü görmüştür. Bir tarihte Nevyork polis müdü- rünün hırsızlığı hakkmda gazeteler sayfa dolusu yazılar, resimlerle dolu imiş. Bir akşam sofrada müdürün oğ lu sormuş: — Baba, senin için hırsız diyorlar. Doğru mu? Eski Eşkıyadan Kır Serdarı 20 Sene Fenalıklara Karşı Mücadele Eden Bir Amerikalı Gazeteciye Göre Temiz ve Hareketli Mekanizmalar Kurmanın Çaresi Budur Bir Tarihte Bir Nevyork Polis Müdürüne Akşam Yemeğinde Oğlu Soruyor: « — Baba Gazeteler Senin İçin Hırsız Diyorlar Doğru mu ? , Cevap Şu Oluyor: “ Yarından İtibaren Doğru Değil, Oğlum! ,, semt semt kötüleri korkutarak para sızdırmışlar. Stefens kitabında şu hikâyeyi de anlatıyor: «Nevyork — hükümetinin parti elebaşısı, şehre ait olan su te- sisatının hususi bir şirkete devri için te kapanacak, fuhuş şöyle ve şöyle| ma çalmak için iş te görüyorlardı, fırıldak çevirmiye çalışıyordu. Halk bu projenin aleyhinde idi. Nevyork valisi, elebaşının adamı olduğu halde kafa tutuyor, projeyi imzalamıyordu. Gelecek intihapta bu elebaşı biz- zat vali oldu. Ziyaretine gittim ve dedim ki: Eh, şimdi elbette su projesini imza edersiniz. — Kat'iyyen etmem. — Haniya geçen sene bunu çıkar- mıya uğraşıyordunuz. — Başka birisi kazlık edip imza ederse diyeceğim yoktu. Ben komis- yonumu alırmm. Fakat doğrudan doğ- ruya kendi imzam ve mesuliyetim altında halkım menfaatine ve hissiya- tma bu kadar aykırı bir iş yapayım, füizerimde şahsi leke kalsın. Ben böy- le işe gelemem. Stefens diyor ki: «Bu cevap bana pek çok şeyler öğretti. Kötülüğe mâni' olmak için konulan ve mesuliyetleri dağıtan kontrol usulleri doğrudan doğruya kötülüğün membaıdır. Becerikli ve t sahibi üzerinde Adam y yut ni- hayet şu cevabı vermiş: — Yarından itibaren doğru değil- dir, oğlum... Nevyork temizlik nâmına ortalığa nasıl dehşet saçılabileceğini ondan sonra görmüş. Müdür bütün usulle- ri, bütün fena adamları bildiği için hepsine duman attırmış. Halkı da fazla sıkmamış. Bütün dünya <«oh» diye ferahlanmış. şahsi mesuliyet toplayın, işlerin ne kadar temiz ve düzgün bir şekil a- lacağını ve ne kadar hareket ve be- reket uyanacağını hayretle görecek- Siniz.» SPOR GÜNDEN GÜNE Kalp Liralar Yazan: ÜÇ YILDIZ Yıkmdı piyasaya çıkarıl- miış olan kalp liralardan birini bana da gösterdiler. Bunu yapan arkadaş yalancı parayı sahicisile yanyana koya- rak: — Hayli acemi bir iş, dedi, fark derhal göze batıyor değil mi? — Derhal, dedim, sahicinin baskısı pürüzsüz, rengi parlak olduğu halde kalpınki bir tu- haf... İnsan ne kadar dalgın veya ahmak olsa... Arkadaş gülerek sözümü kes. ti — Dikkat et... Paraları ka- rıştırdın... O elindeki sahicisi- dir. Kalp öteki... Kendi ağzımla söylediğim sıfatlardan birini kabullenmek kolay olmuyor. Fakat dalgınlı- ğıma kendim de bir parça gü- lümsedim ve arkadaşın verdiği izahatı dikkatle dinledim. Şim- di artık bana sahte bir lira s0- kuşturmak mümkün olamıyaca- ğgına eminim. Buna rağmen itiraf etmeli- yim ki kalp liranın da sahici gibi duran bir çehresi vardır. Aradaki ufak tefek farkları hoş görmek lâzımdır. Kimbilir han- gi karanlık izbede Nuh Ne- bi zamanmdan kalma aletlerle ve polis baskını korkusundan titreyen ellerle çıkarılan bir işte modern bir devlet Darphanesi işindeki temizliği ve tamamlığı aramak haksız olur. Bir gün bel- kide haklı cezasını çekmek üzere kanunun pençesine düş- müş olan kalpazan artisti hüzün- le düşündüm: — Zavallı rate sanatkâr... Fransız büyük inkılâbında idam edilmiş bir büyük şairin giyoti- Evet amma, yor ve gemilerini yürütemiyor. Ge- Jecek seçimde bir taşla iki kuş vur- muşlar. Nâmuslu polis müdürünü uzaklaştırıp kumarhanelere, fuhuş yerlerine, hileli fabrikacılara, pis 1o0- kantalara, kötü meyhanelere nefes aldırmak için hepsinden bol bol para toplamışlar, sonra polis müdürünü terfi ettirmek suretile halkın hisleri- ni okşamışlar, daha sonra da zavallı- yı bir düziye korkuluk diye kullan- mışlar, eSizin tarafların başına nâü- muslu adamı geçiririz. ha!» diye fer a OUM UŞ HİKÂYELER ) (Eski şer'iye leri sicille- rini tetkik etmeyi pek severim. Gazi- #ntep şer'iye mahkemesinin sicilinde 1148 tarihile kayıtlr bir ilâm gördüm ki, dikkatimi pek celbetti. Aşağıdaki olmuş hikâyenin mevzuu o ilâmdır) $. E. meclisi şer'i şerife hazır olarak ma- lik olduğum aslen Gürcü on altı yaş- Jarında Gülfidan ve aslen Çerkes on beş yaşlarında Mahımur nâm iki cariyemi elli akçe mukabilinde hâlâ calisi sadrı Şeriat, saadetmaap... e- fendi hazretlerine bey, ve temlik ile bedeli olan parayı tamamen ahz ve kabzeyledim deyu takriri kelâm ey- Jemeğin ma vakaâ bittalep Işbu ma- halle tescil edildi.» Örümcekli pencerelerden giren ak- şam güneşinin, eski tozlu halılarımı yer yer yaldızladığı Şer'iye mahke- Mmesinin basık ve tavanı çubuk du- manlarından islenmiş kasvetli oda- sında, mürekkep lekeli yırtık sedirde Kadı Efendi oturuyor. Sıcaktan ter- liyen çorapsız ayaklarındaki lâpçın- larmdan birisini ıerînlem;:ı için ç- karmi idaş kurmuş, gözleri, pen- ceredeq'n ı:cafnıkı gübreliği - eşeliyen tavuklara, bunların aralarında kor- kak ve firart konup kalkarak yiye- cek bir şey arıyan serçelere, köşe başındaki Sancak Beyi konağının bi- nek taşında oturup, kocaman eğri kavuğunun altında, yastıklı uzun bı- yıklarile bir kat daha heybetli görü- nen Sekbanım, büyük bir ihtimamla sildiği yatağanın ikindi güneşinin ak- sile şimşeklenen parıltılarma dalmış, uzun, beyaz sakalını sıvazlıyarak düşünüyor. İşte :lhayıt Süleyman ağa da iki senedir süren çiftlik d_ı_vı!x:l k;ı.ıuı. | muvazaa ş inde güva sat hediye etmişti. Artık bu davayı Sü- leyman ağanın lehine bitirmek lâzım- ded Kadı'nın Cariyeleri raları açık olan dedikoducu Subaşı Davut ağa bunu bir vesile yapacak, birkaç günler artık bütün odalarda dı. Çünkü; l uyan- dırıyordü. Velinimeti fetva emininin ve yahut Anadolu Kazaskerinin ku- lağma varması ve pişmiş aşa soğuk su katılması tehlikesi vardır. Vâkıâ her iki cariyeyi de henüz görmemişti, fakat medihlerini işit - mişti. Bunları mahkemeye getirtip görmiye cesaret edememişti. Çünkü; kâtip Seyit Ahmet Çelebinin müs- tehzi bakışlarından çok çekiniyordu. İşte şimdi, cilâsı bozulmuş tahta çekmecesinin başında, Zayıf, soluk çehresile hasta pir ördek gibi uyuk- lyarak, yüzüne konan sinekleri bur- nunun bir hareketile kaçırmıya çalı- san bu Seyit Ahmet Çelebi ne ya- man, ne hilekâr bir adamdı. O sabah yerine oturur oturmaz, elini uzun ve dar meşin kaplı sicil defterinin Üzerine vurarak mânalı ve müstehzi bir tebessüm ile «Bugün ilk olarak teberrüken cariye mübayaamızı tes- cil edeceğim» demesinde ne kadar küstah bir istihzanın ahengi dalgala- nıyordu. Muvazaaya daha — evvelden vâkıf olduğunu bu sözlerle bildirmek istiyordu. Bu çiftlik meselesinde o da birçok hud'alar yapmıştı ya! Ne ise. Artık bunun hakkında biraz müsa- mahalı davranmak uydurduğu — şer'i hileleri hoş görmek, maiyetini gözet- mesi lâzımgelen bir âmirin şânm- dandı. Zavallının kalabalık ailesi de var- dı. Bunların maişetlerini temin etmek te, kolay bir şey değildi. Burnuna bir sinek kaçan Seyit Ahmet "elebinin, gürültülü bir aksı- rığı Kadı Efendiyi daldığı düsünce- den uyandırdı. Esniyerek kuşağı a- rasındaki piryol saati çı- manın yolunu kuriye benzer iki cariyesini Şer'i bir İSTANBULPA EŞ$SİZ BİR MUVAFFAKIYET KAZANAN BİR FİLMİN i PEK SİNEMASINDA LEYL tMECNUN DİKKAT: Pazartesi matinelerden itibaren: SEVEN KADIN RBaş röllerder FEDDY LAMARR — ROBERT TAYLOR karıp baktı. Saat henüz ona gelme- mişti. Vâkıâ çalışması zamanla mu- kayyet değildi amma, cariyeler eve gider gitmez kendisinin de mutadı hilâfma kalkıp gitmesine, hiç kimse olmasa bile, Seyit Ahmet Çelebi ile, kahve ocağında dalgın gözlerle çu- buğunu fosurdatan Muhzir başı türlü türlü mânalar vereceklerdi. Kızları götüren Muhzir Kasım ağa da henüz avdet etmemişti. Acaba ev- de Acuze karı» bir halt karıştırıp ta kızları mı kovmuştu? Bunu hiç zannetmiyordu. Çünkü; her ne kadar kırk senelik ehli olan koca karı çok hırçın, ahlâksız ve ktskanç ise de; şer'in cevaz ve müsandesile istifraş edilecek olan bu cariyelere karşı bir bu bahisle alay edilecek- ti. İhtimal ki, din nâmma müdahale- ierinden muğber olan Sancak Beyi de işiterek İstanbula arzedecekti. Ah, Ne yapmıştı da kızları erkenden e- ve göndermişti! Akşam üzeri kendisi evde Iken gönderilmelerini tenbih et- seydi ne iyi olurdu. Kendi kendine teselli verdi: Eve gittiği vakit boşamak tehdidile acu- zeyi yola getirir, böyle tehlikelere meydan vermezdi. Zaten aklı ve ted- biri Jle şöhret kazanmış bir kadı için böyle şeyler âdi meselelerdendi. Süleyman ağanın teminatına göre Gürcü cariye pek şirin bir şey olma- lrydı. Acaba bu gece hangisine ragıp olsaydı? Aksi gibi bu gece de eski müftü Hüsameddin Efendinin Mmevlüduna davetli bulunuyordu. Cömertliği ile şöhret kazanan bu zat ta bu cömert- liğini ne kadar sıkıcı bir şekilde gös- termiye kalkışırdı, Mevlüttan sonra yemek yedirmedikçe misafirlerini bı- rakmazdı. Gece yarısına kadar bek- lemek, bu azaba katlanmak lâzımge- liyordu, Özür diliyerek erken kalk- mak ta dedikoduyu mucip olaçaktı. Çünkü, herhalde iki cariyenin eve git tiği işitilmiş olmalı idi. Kadı Efendi, tatlı hülyalarını to- katiryan bu düşüncelerile içini çeke- rek Piryol saatine bir dahâa baktı. On buçuk! Kurnaz Seyit Ahmet Çelebi Kadı- nın sabırsızlığını ve bunun sebepleri- ni biliyordu. Kadı Efendinin teyec - cühünü kazanmanın tam fırsatı idi. Gerinerek ayağa kalkıp «bana bugün biraz erken müsaade buyrulur mu? Çünkü mevlüda hazırlanmak lâzım- dır> dedi. Kadı efendi bu 1 Bu Hafta Yapılacak Lig Maçları Atatürkün ölüm yılı dolayısile te- hire uğrıyan liğ maçlarına bu hafta Fenerbahçe , Şeref statlarında devam edilecektir. İkinci küme müsabaka- larr da Karagümrütük ve Anadoluhisar sahalarında oynanacaktır. Haftanın en mühim maçını Fener- bahçe stadında Fenerbahçe - Pera yapacaktır. Şimdiki halde şampiyo- nada ikinci vaziyette giden Peranın Fenerbahçe karşısında nasıl bir ne- tice alacağı merakla beklenmektedir. Peralılar bu hafta cezalı olması do- layısile en mühim oyuncuları Hrristo- dan mahrum bulunmaktadır. Bu mah rumiyet Pera için büyük bir noksan- lık olacaktır. Müsabakanın Fenerbah çe lehine neticeleneceği tabit olarak görülmekte ise de, sarı lâcivertlile- Tin müsabakadan galip çıkmaları için çok çalışmak mecburiyetinde olduk- larını kabul etmek lâzımdır. Fener stadımın ikinci karşılaşma- sıda Galatasaray - Vefa arasında o- lacaktır. Vefalılarm bugüne kadar oynadi oyunları gö tu- tarsak Galatasarayın galibiyetini mu hakkak —addetmek icap eder. Şeref stadmdaki —Kasımpaşa - ye | da neti - ce daha ziyade Kasımpaşa lehinedir. Beykoz - Topkapı arasındaki mü- sabaka müsavi kuvvetler arasında olacaktır. Bu sene oynadığı oyun- larda iyi dereceler alan Topkapının galibiyeti uzak bir ihtimal değildir. Beşiktaş - İstanbulspor galibi de bir sürpriz olmazsa Be- şiktaş olacaktır. Kemal ONAN Fabrika ve Müessese- lerde Mükellefiyet İki yüzden fazla işçisi bulunan fabrikalardaki mükellefiyet çağın - daki kadın ve erkekler bu ayın so- nundan itibaren mükellefiyete tâbi tutulacaklar haftada dört saat. be- den terbiyesi çalışmasına mecbur e- dileceklerdir. maçının | ne giderken kendi kafasını par- mağile göstererek dediği gibi: «Yazık.. muhakkak ki sende bir şeyler vardı», Seni acaba bu yola mayandaki bozukluk mu, yoksa fena terbiye, fena göre- nek mi sevketti? Yahut da bir kazazede misin? Çünkü cemi- yette lâyık olduğu şeref, servet veya şöhret mertebesine meş- ru merdivenden çıkmak için bütün gayret ve hüsnü niyetle- rini sarfeden fakat kendisile bahse tutuşmuşa benziyen bir talihin tekmelerile gün günden aşağı düşerek nihayet senin bu- lunduğun izbeye yuvarlananlar da vardır. Madem ki aslmdan bin güçlükle ayırd edilebilecek bir kalp parayı başaracak ka- dar hüner, zekâ ve teşebbüs sa- hibisin; kalpazanlıktan milyon kere sigortalı başka işlere teşeb- büs edemez miydin? Meselâ kalp para kall ğ paranın * na dair makaleler, kitaplar ya- zardın. Öteden beriden toplan- mış nazariyeleri birbirile karış- tırarak orijinal kompozisyonlar, karışıklık ve anlaşılmazlığı art- tıkça derinliği ve ilmiliği çoğal- yor gibi görünen muhteşem arabeskler meydana getirecek kadar hünerli ve açıkgöz insan için çocuk oyuncağı demekti. Yahut da ne bileyim, meselâ bir felsefe veya edebiyat kitabı mey dana getirerek çok sayın bir fel- sefe ve edebiyat üstadı olmak, bunların yalancılarını sahicisin- den ayınd etmek için henüz bir usul icad edilmemiş bulunduğu için en uyanıkları bile nihayet tereddüde sevkederdin ve tut- tuğun yol seni İmralıdan çok daha başka türlü yerlere götü- rürdü, basmıya ları- a Kazalardaki — gençlik klüplerine mensup gençler de kış pri göre çalışmıya başlıyacaklardır. Şimdiye kadar olan haftada iki ıııgk çalışma dört saate çıkarıla- caktır. Yeni Bir Saha Yapılıyo Çukurbostanda yapıl ü- Verilecek Kızılay pullarını yırtınız Cemiyetimize yardım olmak ü- zere vapur ve sinema gişelerinden " düşün! len saha için hazırlanan proje mu- vafık görülmemiştir. Bunun için ye- niden bir proje yapılmaktadır. Ve beraber pulla- rımızın behemehal yırtılmasını sa- yın halkımızdan rica ederiz. yakında yeni projeye göre SAt Mi et üÜzerine hemen atıldı. <Ha! Sahih! Dedi., Ben de icabet edecek idim. A- cap vakit geldi mi, evlât?» Kadı e- fendi bu suali, kapıdan görünen Muh- zir Kasım ağanın çehresinden mâna- lar okumıya çalışarak Seyit Ahmet Çelebiye sormuştu. Muhzir Kasım ağanın yüzünde kor ku ve endişe izleri görünmüyordu. Oh! Demek işler yolunda idi. LâApçınmın tekini giydi. Sahte bir sükünetin vakarile tesbihini, enfiye kutusunu kuşağının arasma yerleştir dikten sonra kavuğunu düzeltip, aza- metli, ağır adımlarla kapıdan çıktı. Bıyık altından mânalı ve müstehzi gülüşlerle kendisini takip eden Seyit Ahmet Çelebinin ve muhzirlerin ön- icap ederdi. Fakat, gel de bunu köca ka- rıya anlat! Eğer bir rezalet çıkacak olursa, birçok fena tesirler yapacak- tı. Bir arpalık meselesinden dolayı a- geç mahk çıktı.. Biraz uzak hızlı ile sü ruhu kanatlandı. Huri gibi cariyelere bir an evvel kavuşmak emelinden başka her şeyi unuttu. Şeref EROĞLU JAN BLONDEL - MALVİN DUGLAS Her hayata bir saadet katan... Heryuvaya bir istirap aşılıyan... Her gö- nüle bir aşk çengeli takan. Fransızca KADIN PARMAĞI Filmini neşeden örülmüş bir fantazi,.. Heyecandan yaratılmış bir eser,, bir sanat harikası yaptılar. Gülmek ve mesut olmak için (LÂLE) ye koşunuz. DİKKAT: Dünya harbinin en son ve heyocanlı vakaları Bugün saat 1 ve 2,30 da tenzilâtlı L E En Büyük Neş'e Haftasını yaşıyor. ÇÜNKİ: matineler,