Tarihin En Büyük Aşk Romanı Yazan: NİLLÂ KUR Dünya, Şeyh Babaya Zindan Kesildi| « Zamane Bey hiç ı»u...,.a,g. '“"ı aldıktan sonra dedi ki — Kızınız kiminle evlendi, bu- K bilmiyorum. Bildiğim birşey bi Badür ki Şeyh Babanın em- M Mmemlekette kanundur, Ben Babaya kızınızı alıp götü- Gişime söz verdim. Onu almı clırıd.ıı guraya gidemem. .—:y.. in yüzü güldü. Eğer biri Mihrünnisanın nikâhı- .,:ın—k mesuliyetini üzerine TMeranun olacaktı. Biricik ha S yarınki Türk Şahının k. hak fırsatını vermeyi kim #zdi? Zamane Beye döndi Sözleri söylemiye hazırlandı: N Şimdi yola çıkarsan ve ça __Klldemn kendilerine yetişir- andhara gidiyorlar. Bir saat dn Yola çıktılar. mane Beyin ağzını açması- Meydan kalmadan Haşmet Tanim dedi ki: Mîudımı arzusunu elbette Küt Emrinden üstün tutmaz- Üümane başını önüne eğdi: B—Jhkımıı 'var, dedi, A sözüne devam ettir Ç Oğlunuz Salimi görmek |8 Acaba evde mi? et Hanım mânâlı, müânâ- trek cevap vi Nğl)ıı. © da Mihrünnişa ile İrana gitti. l-—. ine Bey o yeşil gözlere vı:"" bakabilseydi bütün se- Yorgunluğunu ve boş elle W n — tesirini unutacaktı. ıuuhım işim var» diye ye- 'hdı. davetini reddetti ve dışarı im iş> dediği şey gehir di Mdeki bir tepeye — çıkar İÇi, Salim> sandığı yezil göz- lkhl:neuı gittiği — istikamete n ibaretti. ı.,_d""&lua. iki atlı gördü. Arka- Süşyen bir araba şidiyordu. A- hiç şir aı'lılndı. eşyalarını b çııd:n gelen hi “_ tna düşerek Salimi bir de- | S d görmekti. Eğer yeşil göz- —hıb..ım kız olduğunu bil lözimgelse bile bunu |Sevdiği bir kıtın başka biri evlenmesine — tahamı Fakat - Mih kendi kendin- den utandı. Zamane Bey kendi için olsay- dı sevdiğini bir yabancıdan ayır- maktarı bir şeyi düşünmiyeceğini izah ett Tebaanızın karıları ” sizin mukaddes olmalıdır. Bir ni- hi kendi keyfiniz için zorla bo- Zamazsınız. Fakat İrana gittiler. Orada benim işime kim karışacak? — Her şeyden evvel İran Şa- hı... Tebaasından birinin meşru karısını bir. Türk premsinin alıp götürmesine razı olur mu? — Sen benim sandığım kah- taman değilmişsin. —Arkalarma düşmekten kahbece korktun. — Bana kahbe diyen adamı şehzade de olsa vurürüum. Fakat sen aklı başında bit adam sayıl- mazsın. Şeyh — Baba, “altı sene evvel Mihrünaisanın ortadan kayboldu- du zamandan daha derin bir yei- şe düşmüştü. Zamane Beyi Kibi- le gönderince bir müddet sonra Mihtünnisanın — geleceğini — tabü saymış. aşk ve heyecan içinde günler gecirmişti. O günler de haremden tamamile ayağını çek- mişti. Zabitlerin arasına karışmış- tı. Zabitin hergünkü hayatını ge- iyor, onlarla beraber uva git- mekten başka eğlence tanımıyor- du. Neferlerin yattığı yerlere sık sık bakıyor, ollar için ök müsa- bakaları ve at yarışları tertip edi- yordu. Eğer Mihrünnisa ile buluşsay- dı bütün sefahetlerden, bütün ha- rem hayatından vazgeçecek, üvey annesi Salimenin istediği ve bek- Tediği Türk askeri olacaki li- İme ile Zamaneye isbat adecekti ki mevkiini ancak babasının Şah olmasına borçlu, sarhoş, sefih bir genç değildi. Danyal ve Murad (sdında iki kardeşi vardı ki ikisi de içkiden baş kald uyordı N birbirine katmak (Sonu var) NELVİN DOUĞLAS Ve JEAN KADIN PÂR BLONDEL'in zaferi olan we MAĞI sinemasinda İMPERİO ARGENTİNA 'Tangolar ve şarkılarile KÖYLERİN ŞAR İspanyolca sözltü ve şarkılı filminde BÜYÜK VALS'in bile Şöhret muvaffakıyet rekorunu karan SENENİN EN NEFİS PİLMİ BALALAYKA NELSON EDDY - Büğün seanslar: Saat 1245 — — Hiçbir kahramanın tarihine İLONA MASSEY 280 — 4,30 — 6.30 ve © dadır. yazılmıyan bir. şeref. — Hiçbir. yiğitin fedakârlığıma benzemiyon bir ataş.. ” Hiçbir inssn kuüdretinin yaratamıyacağı bir harika... aK K B GÖNÜLLÜ KAHRAMAN GRAY COOPER ösün LAL Sinün en mühim hâdisesi: Son RAY MİLLAND ROBERT PRESTON E Sinemasında Akdaniz harbi Türkçe PARA- MUNT Jurnal — Beanalar: 1 — 230 — 430 — 630 ve 9 Ga Geceleri Lüks balkon numaralıdır. Tel: 49508 © Balalayka haftada otuz binden fazla ircf çektiği söylenen — bir | Horkes taratından rağbet edilen * |Medeni cesazetinizden dölayı #izi | niyaz, oruç gökteki câri hesabıni- |Jarı dolduran bu mesai " tebrik. ederim, mmesi Üzerine gittim. Sine madar çıktığım zaman ne mevzu ©- k görütiğüm, he de şarkı olarak ümden zerre kadar bir şey kap- hissedemedin. (Sinemaya a yapyalnız gitmiştim). İyi bir bariton olan Nelson Edây Rüs havası vermek için Volga Vol gayı Ve Karmen operasmdan — bazı parçalar söyledi. Mevzu musiki veya şarkıyı alâkadar etmediği — için bu Parga parça şarkıları bir plâx din- ler gibi dinledim, Bununla boraber. evzünn da bu birkaç — şarkıyı bize dinletmek için uydurulduğu an- laşıkıyor: Güya Ruğyanın — 1914 ten evvelki İçtimal meselesi ve İhtilal - /den sonra da bayaz Rus mültcetleri- teniyor. Bu mevzuda Emil Yanings'in «Son Kmri> diye bir fmi vardı: Bir beyaz Rus generalinin pafkölofik halini bi- ve gösteriyordu. Halbuki Balalayka- da böyle Dir şey yak. Musiki ve şarkı filmlere girdikten sonra Bü Bevi filmler alıp yürüdü. Yusuf ANISKALI “İatmastarı çekinmi; nin Paristoki hayatı gösterilmek is- | -“VATAN İki Ateş Arasında Bir Kariimizin Düşüncesi: “ Taassubun Her Şekli Lâikliğin Geniş ve Yüksek Ruhunu Zedeler. ,, | (Doktor Selim A, Eler im- nilik müteassıpları da haksız de- |iyi olmıya, zasile aşağıdaki mektubu aldık. Aynen neşrediyoruz. | (Bayram düşünceleri) başlık- h makalenizi lezzette okudüm. | Çünkü böyle ya- zılarla kendinizi iki ateş arasına biri dini eski yanlış mâ: tisa kurulmuş bir takım akideler hakkında orlaya bir içtihad koymayı ve münakaşa | etmeyi külür sayan eski nevi mü- tesssıplardır. İkincisi de yeni nevi mütcaşsıplardır. Bunlar da din de yince mutlaka taassup ve gerilik anlarlar. - Din hakkında yazılan bir yazıyı daha okumadan tıpkı eskilerin zihniyetile yenilik namı- | na tekfir ederler. in olunuz ki bu iki müleas- «p arasında muvazeneli dü- şünen insanlar vardır ve miktar- ları çoktur. Ben de kendimi bun- 'dan biri sayacağım. Ben dok- torum. Bir vakitler tamu maddi düşünür ve din lâfını İtünce ifvit kesilir bir adamdı Sonra din hakkında tarihi ve iç- timsi tetkiklere giriştim. Görüş| tarzım tamamile değişti. Bence din yaşıyan bir içtimai kuvvetlir. Bu kuvvet hayır için de, şer için de kullanılabilir. Şer için. gerilik ve taassup için kul- lanılması tehlikesinin önüne geç- mek istiyorsak — vaziyete vuzuh vermek ve iyi ve kötü tarafları biribirinden ayırmak ihtiyacını duymalıyız. Sizin de izah ettiğiniz gibi, di- nin cemiyet içindeki rolü, insan- ları nefsile mücadeleye, ferdi ar- zu, iştiha ve menfaatlerinden baş- kaları için fedakârlık etmiye sev- ketmektir. Böyle bir gaye besli- yen bir içtimaj kuvvete hor bir gözle bakmak çbalesten başka birşey değildir. makaleniz- de kullandığınız uıb beğendim. Evet, buna yaldızlı cehalet de- mek doğrudur. Bununla beraber bu nevi ye- N ', mealdedir: ildir. Din diye kargılarına ancak W mihaniki bi ı t Eski dıı. b e göre namaz, za kaydedilecek kredilerdir. Ku- | viz ve borçlarınızla bu » |diler arasında bir mahsup sâua- İmelesi yapılır. Günün birinde Sırat köprüsünü geçer, tahat ra- hat cennete varırsınız. Halbuki kur'anı dikkatle oku- yunuz. Hadiseleri, meşhur müslü- | man — müçtehidlerinin — eserlerini gözden geçiriniz. Şunu anlarsınız | ki islâm dininin hakiki ruhu bize | öğretildiğzinden — bambaşka — bir şeydir. İçlimai kuvvet deyince ben bu hakiki ruhu kasdediyo- rum. Kur'anın müteaddid âyetleri namazın ve umumiyetle ibadetin camianın disiplinine ait bir vası- ta olduğunu, kendi başına bir ga- ye olmadığını gösteriyor. Buna dair âyetlerden biri şu «Namazın sonunda başımızı sağ ve sola ' çevirmekle |müslüman olmazsınız. Asıl müs- lüman bir şeyi ahdettiği zaman #özünü tutan, malından yetimle- re, fakir ve muhtaçlara, yoksuz seyyahlara yardım eden, felâke- te uğrayınca sabır ve metanet gösteren adamdır.» Bir de hadis ruha bakınız. Bir hadise göre bir saatlık adalet yetmiş senelik iha- detten hayırlıdır. Diğer bir hadis «Bütün insanlar kuludur. — Aralarında mahbub — olanlar cemaate nâfi olanlardır.» Bir üçüncüsü şöyle- dir: «Ezmniyeti ihlâl edenler biz- den değildir.> Mevlâna Celâleddini. Rumi şöyle diyor: “eBaşını yere koy- mak, arkanı havaya kaldırmak namaz değildir.» Kasdettiği mâ- naya göre hakiki ibadet; ihtirase tan, kinden, nefretten, eğrilikten uzak kalmaktır. Bizden evvel gelenler, fertleri |ile dil ve gönül birliği yapmak Umumi Arzu: Talebe Klübü Kurulmalı, Talebe Hayatı Olmalı Bir, iki gün evvel Üniversite açıldı. Bu hâdiseyi, yüksek tahsil | yapan gençlerimizin arasında bir kaç saat geçirmek için hrsat bil- dim, Samimt ve bilgili muhatapla- rim, konuşmamıyın başlangıcın- | da, mühtelif fakültelerin talebe olan Rasim Kıraç, Salih Sözer, İzzeddin Dilmaç, Muammer Kah- vecioğlu, Mehmet Nazsız ve Ah: met Utkunun çevrelediği ki fakat scak bir halkadan ibaret idi. Ben, onlara soruyordum, onlar bana soruyorlardı;. candan ve yürekten gülüyor, münakaşa edi- | yor, neşeleniyor. dendleşiyorduk. Bir ara dikkat ettim, adedleri geçmiyen yeni dostlarım birkaç düzüne ol- | bu gençlik ki onlar Etrafımı kapatan mresi içinde, duyd İçok tatlı bir zevk.. Nelerden bahsetmiyorduk ki. Dünyanın ve memleketimizin bü- tlin mesele ve davaları bizim | mevzuumuzdu. Konuştuğum — gençler, ekseri. yet ile Tıp ve Hukuk talebesi idi. Gerek hayatımız, gerek hakları« mız namına, birkaç sene sonra, omuzlarına içtüns! ve insani bü- yük bir mesuliyet — yüklenecek olan muhataplarıma, Anadolunun iki büyük derdinden bahsettim: Hekim ve hâkim yokluğu! — Senelerdenberi, dedim: Tıp ve Adliye mensuplarının İstan- buldan ayrılmak istemedikleri ve ayrılmadıkları söylenip — dürur! Acaba, sizler dı Sözümü heyecanla kestiler: — Hayır, cevabını verdiler! Bizim için vatanın her köşesi mu- kaddeetir. Hekim çıkanlarımız, müuvakkat bir müddetle, İstanbul- da kalmak isterler. | ruri bir aebepten, ihtısas yapmak Esi mecburiyetinden ileri geli: sen, Üniversite talebesi, eks ile Anadoluludur. Tahsilimizi b tirdiklen sonra, eğer mecburi — Acaba, kız arkadaşlarınız | ÜNIVERSİTELİLER ARASINDA BİRKAÇ SAAT Bir İddia : Kadın, İhtısas Tahsili Görmemeli, Memur Olmamalı YAZAN: || Sabih ALAÇAM İ d ayni gekilde mi düşünüyorlar? Dedim. «— Bilmiyoruz!.. Esnsen, biz İkız arkadaşlarımızın ihtısts tah- İsili yapmaların: doğru görmüyo- ruzl> Mukabelesinde bulundular. Üniversiteli - gençlerimizin bu fikirlerine, itiraf ederim ki biraz hayrette kalmıştım! Kendileri ile bir sırada oturan, kendileri ile beraber çalışan, kendileri ile be- | raber hayata atılan kız arkadaş- larını, acaba niçin bütün ve meslek sahalarında görmek iste- miyorlardı? gözmelerini söyledim. Verdikleri cevap su oldu: b TOREN Biz, kızların tin sözü hi rint okutmiyan millet, oğullarını mânevi öksüzlüğe mahküm etmiş demektir.) Fakat, ihtısas tal yapan, meselâ doktor. meselâ mühendis olan kadın, hassasiyeti- ni, cazibesini kaybediyor! Biz, bunu, lüzumsuz bir fedakârhık te- lâkki eyliyoruz! memuür kadın, haz- medemediğimiz bir mahlüktur. Neden? Yuvasına, silesine koca- sı kadar bile bağlı olmiyan; sa- bahın karanlığında sokağa fırlı- yan, gecenin karanlığında yor- Bün argın evine dönen kadın, erkeğine karşı nasıl bir cinsi ca- zibe ile görünebilir? » Üniversiteli gençlere, kadınla- vi müdafaa edecek — oldum. Di dim — Acaba, onları — çalış: sevkeden bir. meoburiyet mu? Birçoklarından koca bula- madıkları hikâyesini dinledim! Şiddetli bir itiraz ile kı ya a. Fi kat, asla mamur kâdın ile değil! Biz, kızların okumalarını, kültür | sahibi olmalarırı, lâkin evlerine dönmelerini lık vazifesini bilmelerini istiyoruz!> | — Tip talebesi alan Mehmet Naz- sız, bu sahada, arkadaşlarından daha müfrit: okumasını | yak | <— Kadavra başında — bil: kızlar ile ayni münakaşayı yap- tim ve yaptık. Ben, onlara, yük- tek tahsili bile çok görüyorum! |Arzu ederseniz, bir gün sizinle ibuıheı gidelim, kadavra başın- da ayni meseleyi tazeliyeyim.> | Üniversiteli gençlere, biraz da, kız . erkek farkı — gözetmeden, | tam bir cinsi ittifakla arzu ettik- leri temennilerin ne olabileceğini | sordum. Bana: | e— Talebe kulübü ve talebe birliği.» | Cevabını verdiler. Hakikaten, — Üniversite çatısı altında toplanan gençlerimizi bir 'a getirecek, kültür davaları üzerinde konuş- malarını temin edecek bir kulüp mevcut değildi. Yazın, ağaçların serin gölgeleri, onlar için birer açık hava mektebi oluyordu. Fa- | kat, kışın? Diyorlar ki: «— Kehvelere, çaresizlikten alışıyoruz. — Muhtelif mevzular üzerinde etüd ve münakaşa yap- | mayı, elbette tavla — oynamıya tercih ederiz. Fakat, ufacık bir yerimiz bile yok! Meselâ, aramızda piyano, ke- man, akordiyon çalanlarımız var Kaç kere arzu etfik, aramızda toplanmak haltâ konserler ver- mek istedik, Fakat 100 ki,; bile bir araya gelmesini mümkün kılacak bir dam altı bulamadık.» Üniversiteli gençlere, bu dilek- lerini, — (Vatan) — sütunlarından alâkadarlarına bildireceğimi söy- Tedim. Bu ümid ışığı, onları coştur- | tediğimize kavuşalım, ilk | |konseri size vereceğiz. diyorlardı. s v a v N K NEMASINDA MEBCNUN'un MÜNİ yenl NURFDDİN | seanslar: Saat 12 — 2 — 415 — 630 va 9 da, snat 12 ve 2 soazsları Lenzüsi . | manlığı İne de çağırdılar. Ben de beraber umum hesabina fe- | göslerm kuvvet diye mi i ve üze- lemişlerdir. * Asır- dakârlık rinde epeyce muş gitmiştir. Halbuki insa rtupa ve Amerikanın daha dar bir sistem olan hıristiyanlığı nasıl iş- | lediğine bakıyot da müslümanlı- | &n hakiki ruhunu meydana çı karmanın cemiyet için ne kada büyük bir men olduğunu, asırlardanberi — bir defa - açılan | mecralardan ne kadar — istifade edileceğini anlıyor. İ 1921 de bunun bir. delilini Londrada gördüm. Ankara hü kümeti oraya bir heyet gönder mişti. Kendilerini Voking camü- gittim. O gün camide Losd Hed- linin bir vâzı vardı. Lord Hedli | İngiliz mühendisleri cemiyetinin | reisliği gibi bir mevkle varmış | €n modemn - bir ilim adamı idi Vâzında dedi ki: «Ben tekmil dinleri >tetkik ettim. — Neticede | müslümanlığı tercih ettim. Çün- | kü halikle mahlük arasında hiç bir vasıta kabul etmiyor ve caiz görmüyor. Hiç kimse diğer bir müslümana: «Neden namaz kıl- madın, neden şunu yapmadın?» diye sormak hakkını haiz değil- dir. Her kul doğrudan doğruya Allaha hesap verir. Diğer dinler- deki müdahalelere ve entrikala: eei bu pri buldum ki müslümanlığa ettim.» O gün camide bir Afrikalı vardı. Lord Hedlinin nutkundan sorira ayağa kalktı. Dedi ki: <Be- | ni İngiliz misyonerleri — katolik yaptılar. Bu dine sarıldım. Çün- | kü daha iyisini bilmediğim için | bunu en yüksek dini sistem sanı- yordum. Dinlediğim vâz ruhu- | mu aydınlatı. Ben de kendim için vasıtasız, papazsız bir din tiyorum. Müslüman olmak için bu iman ateşini duyduğun öniyede sen mi Diye cevap verdiler. | Yenilik taassubu — yüzünden an öoldün.» |dinin içtimal mânâ ve rolünü an- | lamak istemiyenlerden — dileğim, | hakiki mânasile Ikikliği kabul etmelerinden ibarettir. — Tanssu- bun her şekli, aklın yolunu keser ve lâikliğin ve inkılâbın yüksek | ve geniş ruhunu zedeler.» Dr. Selim A, Eler BUGUN TAKSiIİM Sineması Arsu ve ısrarı umumi Üzerine Ikinci defa olarak Şarkın ve Mü- gır'm tanınmış facla mümemsili FATMA KRÜŞDİ'nin öynadığı Bu film fazietli ve iffetli bir genç kızın hayatı ve romanını göatermektedir. Şehvani hevcs. terini tatmin için genç Kızları iğfal etmek itiyenlere kargı W- fet ve ismeti müdafaa etmeyi bilen bir gencin bu milcadeleden sonra sasdate ermesiyle de fazi- detin mağtüp olamıyacağı görü- deceğinden, bütün gençlik bu filmi ehemmiyetle görmelidir. AYRICA İLÂVE OLARAK MONMARTR KIZLARI OYUN SAATLERİ YLABS < 145 - 418 - 6,48 ve D da | ŞARK EDEBİYATININ R Şark Filmciliğinin şarkılarını — söyliyon | R MÜZE Illl TTİN Ilîlll LEYLA'nın bütün şarkıları: Kiralık Sesler Yazan: ÜÇ YILDIZ A tina radyosu geçen geçe feryad ediyordu: 4 «Bu kadar milyon Yunanlı fikir ve içtihad ayrılığından doğma bütün nizalarını unuta- rak tek vücüd, tek kalb halin de düşmana karşı cephe alırken aramızdan Kiryakis adında bir alçak çıktı. Kadın sesi gibi ince, karakleri ve perdesi bozuk bir sesle Berlin radyosunda her ge- ce aleyhimize zehirler, iftiralar illt birliğimizi boz- mıya çalışıyor. Bu adam Atina polisinde yüz kızartıcı hir dos- yasi bi hlâksız bir serse- ridir. Ey millet bu baini unutma ve affetme. Adını tekrar ediyo: rüz: Kiryakis, Kiryakia, Kiryar kis..» Vatan'da muharrir olacağı: ma Ankara radyosunda apiker olaydım o anda bütün mesuli- tlerimi unutur; mikrofon kars şesında şarkı oküyan artist veya — konferana veren mütefekkiri bir tas gekerek Atina radyosu: nu gu sözlerle teselliye çalışır” dimi — Gam yeme arkadaş! Be- deli mukabilinde sesini yaban: cıya kiralıyan adam ilk dela Yunanistanda çıkmış değildir. i on buçuğa doğru Lon- dra radyosunda bedbant Frans sa toprağındaki esir kardeşlerd, butap eden hür Fransızları elbet- te sen de dinlersin. Bunların #pikeri ikide binde neşriyatı kes siyor ve yönik bir makam Ve Ahenkle şu nakaratı tekrar edi- yori «Paris radyosu yalan söylü- yer, Paris radyosunda Alınali söylüyor.2 Bu ihtara sebep ne? Bu ihta: za sebep gu ki Paris sadyosun: da filhakika Alman söylüyor. Fakat Alman her gece — esir Fransaya verdiği itaat ve esae ret derslerini doğrudan doğru- ya kendi marut tosâituzu ve ku- iaklarda mitraiyöz kurşunu gib çatlıyan kendi sesile vermiye kalkarsa istediği tesiri elde ede- miyeceğini biliyor; bu. işi yap- sak için fransızcayı en lemiz Ve müessir Fransız ç servatuvar mezunlarını medi Fransez artistlerini kiralır yor, yine ayni Berim redyosun: da Yakın şark memleketlerini dilini en Iyi konuşan, en iasih ve beliğ çocuklarının tuzağa dü- şürülmek istenen — kardeşierine çığırtkanlık — ettiklerini hüzünle isitiyoruz. Üzülme arkadaş! Sesini sâ- tan bazı soysuzları olan tek millet siz değilsiniz. Epeyce bir zamandanberi bizim başı da böyle bir yadigâr peyda ol- du. Her gece Berlin radyosunda sizinki grbi karaktersiz ve ci lak bir kadın sesile değil, fakat yırtık, çatlak ve küstah bir ayyaş sesile düzgün cümle yapmıya vı saçıyor, bir ayak takımı ce biziğ karşı da bir şeyler iğer! «Yüz karakter ve ahlâkın ay- nasıldır» derler. " Meğer ses de öyleymiş. Kahve, gazino ve so- kak radyolarında galiz çığırıkan azmanmın, sesi işitildiği zaman en saf çehrelerde bile nasıl bir istikrah ifadesi parladığın) gör meni isterdim. İmanı bütün bit milicte yapmıya kalkışılan kö! propaganda meğer tersine te- pen bir tüfekten başka birşeğy değilmiş. Diyebilirsin ki «o halde Ber: lin radyosu niçin daha sempa- tik sesli bir Türk spiker tedarik etmiyor?» Doğru söylüyorsun. —Bugün: kü yoksul ve perişan Avrupa- da açlıktan ölen kimbilir kaç münevver Türk, billâr sesli kaç talebemiz var. Y imiz he çare sesini satmıyor. Halkevi Kursları Okuma Yazma Karsarı — Şehre- mini Halkevinden: Evimizde Türkçe kuyup yazma bilmiyenler için kurü- dar açılmıştır. Kaydalmak istiyenle. ria ev katipliğine müracaatları. OME0 va JÜLYETİ . ŞAHESERİ $ LEYLÂ:MECNUNİ ve BESTERAR: USTAD Ş l YYEN SENAR î