Ç )'3 CİHANGİR © İizia NURİCİHAN £ # azdm Tarihin En Büyük Aşk Romanı Yazan: NİLLÂ KUK Acaba Peri Kızı mıydı? Bğeyh Baba, sütkardeşile bera-| Rukiye kendi - kendine şöyle ulunduğu zaman hiç sıkıl-| düşündü: Pa dı. Fakat bugün Kutbeddin|! — Kızlardan biri söz vermiş Fi _k_“diıini glendiremiyordu. | de gel iş olacak. Ük, arsız kızdan gördüğü ha- Şeyh Babanın -peri kızı dediği ş:î;u_bi, türlü aklından çıkmı- Kızın halini gözü önüne getir: e çalıştı. Üzerinde ince ipek- toz pembesi bir elbise vardı. k'_ havuzun kenarındaki Lo- çiçeklerine benziyordu. KA irdenbire delikanlının hatırı* geldi: Bu kız belki de bir pe- iziydi. Belki de havuzun ke- & indaki çiçekler arasından pey- k'ı“ınmştu. Böyle olunca iş an- L.'ıl!ordu. Bir peri kızının Ak- ol.,uş.hm oğlundan bile pervası ç azdı. Sonra esrarlı bir suret- “““ldın kaybolması:.. Evet, h '&t, mutlaka bir peri kızı olma- idi, Güvercinleri hürriyete kavuş- kaın gibi bir hareket bir peri Bi dan elbette beklenirdi. Şeyh h" nin karşısında herkes gibi h“'nıeı göstermemesi de ancak N süretle izah kabul ederdi. hiğ*vh Baba bu karara varınca ; d_“i geçti. Kendince karar R"d_'î Akşam olunca üvey anası o“k'yenin dairesine — gidecekti. hlhdhirenin iç kapısından harem K Çesine geçecek, orada havuz ü“'ndı gece yarısına kadar bek- c:":tkti. Peri kızlarının tam ge- Ğ Yarısı, Lotüs çiçekleri arasın- .ülı Peyda olduğunu kendisine ğ vlemişlerdi. Belki de kız gece Arısı tekrar görünürdü. €yh Babanın kulağında bir ğîmeıl:i masallar vardı. Ecdadı İ erkandde bulunurken onla- o'îıı arasından peri kızlarına âşık nlar, onlarla evlenenler görül- ten Tp kız, gece yarısı havuzdan veya Lotüs çiçeklerinin arasından çik- madı. Delikanlı buna fena halde kızdı. Kızın kendisine gece yarı- sı buluşmak üzere söz verdiğini âdetâ kendi kendini - inândırmiş- tı. “ Kız sözünü tutmamış, Şeyh Babaya ikinci defa olarak haka- ret etmişti, Delikanlı ' kizı unutmıya, bir daha da peri kızlarile hiç uğraş- mamıya karar verdi. İradesini kullana kullana, üç, dört gün içinde kıza ait devamlı üzüntü- lerden kendini kurtarmıya mu- vaffak oldu. Yalnız bahçeye çı- kıp pembe renkli Lotüs çiçekle- fini gördükçe göğsünde bir nok- fanin yarı acı, yari tatlı yandığı- ni duyüyordu. Kışın türlü türlü spor eğlence- leri vardı. Şeyh Baba bir aralık ordu hizmetine girdi ve bazı as- keri hareketlere karıştı. İlkbahar- da güller açmıya başladığı zaman saraya döndü. Karşı durulmaz bir kuvvet kendisini harem bah- çesine çekti. Oraya girerken tıl- sımlı bir bahçede dolaşıyormuş gibi bir his duydu. Gül dallarını sinitli sinirli çekip kopara kopa- ra havuzun kenarına yaklaştı. Arkadan birdenbire bir ses aksetti: — Güllerin rahatını bozma! Tiyatro Tenkidi “Yalı Uşağı Komedi kısmında oynanmak- tadır. Eser Marcel Pagnolun Ma- rius adlı eserinden adapte edil- miştir. Marsel Pagnolun bu eseri mahalli bir hava, Marsilya hava- sını taşır ve bu hava içinde bazı insan tiplerini gösterir, Böyle ma- halli eserlerin Aadapte edilmesi güçtür. Çünkü Marsilya İlimanı yerine Mahmut Yesarinin yaptığı gibi Galata koyulursa, tiplerin p K . Te decek. Niteki Mahmut Yesari de tipleri mahal- lileştirdi ve İstanbul limanına mahsus tipler ortaya koydu. Yalnız Marsilya havasından ve tiplerinden doğan mevzuu hemen aynen aldı, başka türlü de adap- tasyon olmazdı. Böyle mahalli lerin adapte edilmesi güçtür VATAN SEYAHAT NOTLARI Vantilâtörlü Bahçeler Bahçeleri Serinletmek İçin Dönen Vantilâtörler Bana Eldeki Altıncı Parmak, Arabadaki Beşinci Tekerlek Gibi Garip Göründü Birkaç sene evvel İstanbula gelmiş ve gezmiş olan bir Alman mühendis, İstanbulda iki şeye çok şaştığını söylüyordu: Birisi İstanbulda zengin olmı- demiştim. Çünkü mahal, insan tipleri ve mevzu sıkı sıkıya biri- birine bağlıdır. Meyhanecinin oğ- lu Rizeli -“Yalı Uşağı, Akdenizin Marsilyalı Yalı Uşağı gibi hayale kapılıp uzaklara gitmek hevesi- ne kapılmaz. Onun memleketi Rizede toprak azdır, Çinliler gi- bi toprağı karış karış kazarlar. Denizlere açılması zaruret neti- cesidir. Karada uygun iş buldu- lar mı, bırakmazlar. Nitekim bu- gün Anadoluda, Vana kadar, top rağa bağlanmış Rizeliler vardır. Velhasıl adaptasyonun bu tarafı bize pek uymuyor. Meyhaneci rolünde Hazım ha- yatsız eserlere hayat veren kud- retini gösterdi. Türk sahnesini iftihar duyacağı bir sanatkâr ol- duğunu hertzamanki gibi ispat etti. Oğlu rolündeki Muammer, yani Yalı Uşağı tam mahçup Ri- zeli bir genç tipi yaratmıştır. Fa- kat İstanbula sonradan gelerek İstanbul şivesi k heves Damarlarındaki kan bir sani- ye için buz kesilmiş gibi oldu. Bir saniye sonra kaynar bir hale geldi ve başına vurdu. — Esrarlı ses sözüne devam ediyordu: eden bir Rize delikanlısı... Vasfi Rıza rolünü iyi oyna- mıştır. Fakat her zamanki tanıdı- ğımız tiplerden gayri bir tip ya- - — Eğer sen güllere böyle eziyet edecek olursan Şah lduğun zaman teb ne yap- în"'“ü- Etrafında takım takım do Ssan kızlardan birini sevmekt 'dap, © Peri kızını sevmek elbette aha hoş birşeydi. Rukiye, delikanlının gece ka- ta harem bahçesine geç- mfk_ istediğini görünce şüpheye düştü ve sordu: .;)— Orada kiminle buluşacak- — İ;!iç kimse ile bul mazsın ? Mermer bir şadırvanın yanın- daki kırmızı güllerin - arasından küçük kızın başı uzanıverdi,. Şeyh Babanın nefesi durmuş gibi oldu. Kız, — bir 'senedenberi büyü- müştü, boyu uzamıştı. Şimdi da- ha meydan okuyucu -bir tavrı Sim, & Delikanlının gözünde garip bir *$ vardı. Heyecandan nefes M_“e soluyordu. Rukiye cin fibi bir kadındı. Gözünden hiç ı." ş$ey kaçmazdı. Çocuğun ha- he baktı. Onu sikiştirmamak â doğru olacağını düşündü. İn t oğlanın ne yapacağını an- r."_“k için de cariyelerinden bi- Mi arkasından gizlice yolladı. & âriye biraz sonra haber ge- irdi: SA Şeyh Baba, havuzun kena- n"dl- Lotüs çiçeklerinin karşı- h::ı oturmuş, düşünüyor ve 'Or. Kadın bu habere kani olmuş- î:nyıvışçu bahçeye sokulup di gözile gördü: Evet, Şeyh Saba havuzum kenarında bekli- Yordu, BE wardı. İlk buluştukları zaman de- likanlıya arsızca gülmüştü. Şim- di daha ileriye gidiyor, emirler veriyordu: — Bir daha masüm gülleri öldürdüğünü görmiyeyim ha! Şeyh Baba, güzel kızın beyaz yüzüne, kurşuni ile yeşil arasın- daki gözlerine bakıyordu. Tam bu sırada kız birdenbire ortadan kayboluverdi. )âu nasıl olabilirdi. Şe_yh Ba- ba şaşırdı, kaldı. Bir peri kızını geriye çağırmak için ne demek lJâzımdı? — Gül, Lotüs çiçeği... İ:Ie- redesin? diye boşluklara doğru Hiçbir cevap çıkmadı. — Kız neredesin? diye tekrar etti. Yine hiçbir cevap alamadı. (Arkası var) 'arın matinelerden itibaren? Şiımal Denizinde Şaheserini takdim ediyor. M Sineması 940 harbinin ilk süper filmi izaltı ileri ve X NRAD VEİDT - C D g Harp halinde İngilterede casus- lar... 2 kahramanı seven bir ka: dın... Bir casus kadın uğruna de- niz harbinde ölenler... Dikkat: — Bugün ve bu gece İSTİKLÂL KAHRAMANI TÜRKÇE BAŞ ROLLERDE: VALERİE HOBSON son olarak MİOHELE MORGAN'mım parlaklığı PİERRE RİCHARD WİÂLM' in sevimliliği, CHARLES VANEL'in kibarlığı, En Mmüessir ve hissi BİR AŞK DRAMININ büyüklüğü... SİMALKANUNU Büyük Fransız filminin fevkalâdeliğinde başlıca âmillerdir. Üç erkeğin Aşkr uğruna hayatını feda eden bir kadm.... Ağlatırcasına hissi ve mü- Sir sahnelerle dolu bir şaheser... n SÜME Sinema- sında İlâveten: Son Yakın Şark ve harp hâdiseleri. Bugün saat 1 ve 2,30 da tenzilâtlı matineler, Köfteci rolündeki iyi yetişebilir: Fakat okuması lâzım... Eserde mahallilikten ileri ge- len ve adaptesi güç olan haller bir tarafa bırakılırsa, insani his- ler iyi temsil edilmiştir: Meyhane- ci baba, oğul arasında görünüş- te kavgalı hale rağmen baba oğuül sevgisinin derinden hisset- tirilmesi gibi.. * Marcel Pagnolun buü eseri Marsilya limanının hakiki bir ha- yatını gösterir. Hakiki hayatta olduğu gibi eserin mevzuu biri- birini adım adım takip eden acık- h ve güldürücü sahnelerle dolu- dur. Melâhat, çalışması, Yusuf Ahıskalı yanlı da istakoz yemesine (onun dediğine nazaran bilhassa ——— Yazan : M.Şevki Yazman re yeni yeni ayrık fideleri ve kök- leri gömüyor. Hergünkü çalışma- mın ve itiyadımın tersine olan bu bizimki gibi nefislerini Al da yalnız zenginler yermiş), ikin- cisi de taksi otomobillerine rad- yo konmasına (keza o da Al- manyada ancak sekiz on bin li- ralık zengin otomobillerinde bu- lunurmuş). Beni de Bağdatda hayret için- de bırakan iki şeyi sorarsanız bi- risi vantilâtörlerle — rüzgârlanan bahçeler, ötekisi de büyüsün, ye- şillensin diye pirinç tarlaları gibi sulanan ayrık otlarıdır. Bahçe dediniz mi akla serin, gölgelik, püfür püfür esen bir oturma yeri gelir. Amma diye- ceksiniz ki böyle bir yet bula- mazsanız ne yaparsınız? Bunu vantilâtörle —yapmıya kalkışmaz mısınız? Vallahi bu- nun cevabının müspet olması ta- bit bulunmakla beraber alışıklık tesirile olacak bahçelerde rüzgâr | temin etmek — suretile — serinlen- mek için dönen vantilâtörler ba- na eldeki altıncı parmak, araba- daki beşinci tekerlek gibi garip göründü. Hele tayyare pervane- si kadar büyük olan bazıları (bu lâflara 96 25 kadar mübalâğa kabul edebilirsiniz) tam mânâ- iş beni küpl bind mi? Ben küplere binsem bile çime- ne ve yeşilliğe ihtiyaç duyan Bağ- datlılar başka türlü yapamazlar. Bu insafsız güneşin altında yeşil, ince ve narin çimen;, taze, körpe ve zarif yoncanın yaşatılmasına imkân yoktur. Burada ancak ay- rık, o da çok sulanırsa yaşıyabi- liyor. Ve bilhassa geceleri (gün- rık otu zemin üzerine kondurul- muş birkaç hurma ağacile yan taraflara dikilmiş birkaç okalip- tüs hatıra gelmelidir. Fazlası rüz- gârı kestiğinden makbul değil- dir. Okaliptüsü birçoğumuz bi- liriz. Uzun boylu, söğüt gibi na- rin yapraklı bir ağaç. Fakat hur- ma ağacının resmini görmüş ol- sak bile cismi hakkında tam fi- kir edinemiyoruz. Irakın iktısadi hayatında ikin- ci dereceyi işgal eden bu mühim mahsulün (birinci derece petrol- de imiş) kıymeti, lezzeti hakkın- da sözüm yoktur. Hele taze hur- ma, hem nefis hem de meyvalar içinde en kesif şekeri ihtiva etti- Ha düzün bahçeye zaten çıkılamı- yor) elektrik ziyası altında çok güzel görünüyor. Garip gördü- ğüm bu iki şeye karşılık yeni Bağ- datda çok hoşuma giden ve Tür- kiyeden hareketimden evvel din- Tediğim hikâyelerin tamamen zıd- dına olan iki meseleyi de ortaya koymak insaflılık olur. Eski Bağdadı bilen ahbapların hemen hepsi müttefikan «aman su içme, hasta — olursun» diyor- lardı. Hepsinin Diclenin mikrop- lü suyundan canları yanmış, göz- leri korkmuştu. Diğer birisi de sicak ve sinek hakkında şunu an- | ştı: «Sıcak müthiştir. Fakat bundan daha fenası her tarafta dehşetli sinek vardır. Lokanta- larda hem sinekten kurtulmak ve hem de serinlemek için l:ocı ko- ğ ddi, Yalnız ağaç olarak bana, devedikeninin bir azmanı şeklinde göründü. Upu- zun, kuru gövdenin tepesindeki beş on dalın ne gölgesi var, ne de rütubeti. Hattâ mübarekin bu kuru gövdeden o şekerli ve nefis meyvayı nasıl pırtlatıp çı- kardığına hâlâ hayretteyim, BULMACA K B W TW E DN M İş Olsun Diye! 4 Yazan: B. FELEK ir takrm vazifeler vardır ki; onların hikmeti vücudü yoktur. Adama iş bulunsün di- ye yapılmıştır. Size bunu iyice — ınlı_ıtmşk için bir tuhaf misal — getireyim: İ Meselâ bir daireden içeri gi- ren maslahat sahiplerinin kaçı- — nın kadın, kaçının erkek ve — bunlardan kaçının esmer, ka- çının sarışın, kaçının genç, ka- çının ihtiyar olduklarını saymak üzere bir memur tayin edilse, derhal bir iş grupu teessüs et- miş olur. Evvelâ bu memurun sabah- — leyin dokuzda işinin başına ge- lip gelmediğini, sonra öğleyin vaktinde çıkıp tekrar vaktinde işinin başına dönüp dönmedi- gini kontrol için bir jurnal tutu- lur. Bu jurnal saklanır. İşbaşı — sâaatinde çıkar, tekrar toplanır, — tatilden beş dakika evvel yine | meydana konur. Devamsızlığı görülürse me- — murdan kıstelyevm yapılır. Bu —| memurun verdiği malümat aca- — ba hakikate muvafık mı? Yok- sa rasgele şu kadar esmer, bu — kadar kumral diye mi yazıyor — endişesile bu işe bir de müfet- tiş tayin olunur. Müfettiş arası- ra rapor yazar. Bu raporları ve- - recek bir yer lâzım. Onun için | de bir teftiş bürosu kurulur. — Teftiş bürosu olunca tabit bir kaç kâtibi, bir odacısı, bir tef- — tiş heyeti reisi tayin edilir. Bina küçük gelir. Bir büyük yer bu- lunup kiralanır. Kışın ısınması, gece aydınlanması için teshin, K tenvir masrafı, kırtasiye, hade- — me falan derken iş büyür. Se- nede beş on bin belki de 20 - 30 bin liralık geniş bir kadro ile işlemiye başlar. ge Hakikaten o daireye kaç sa- rışın, kaç esmer, girdiği hergün | A b — ' a lll T rla tesbit olunur.' Lâ- kin bu iş neye yarar diye kim- — sile sinirime dokundu. Onların | ca p vardır. şın, ka yerine ufak, hasır yelp lerle | yanıb da bir oğl k b"..yel' serinlemek bana daha hoş görün- | pazelerin ipini çeker. Bu güzel, dü, fakat siz, soğuk birşey içtiniz mi, gl da yüzünüze bakarak İkinci l Ben | yutkunduğ görürsünüz. u Ankaradaki ufak bahçemde üre- yen ayrık otlarını söküp çıkar- mak için her sabah bir kampanya yaparım. Çapa ile bahçeye fırla- rım. Bu yüzden ellerim nasırla- nır, bazan kabarır. Ben yarım metreden fazla uzayan köklerini kurutmıya azmetmiş — vaziyette çapa sallar, ter dökerim. O mu- sibet üç beş gün sonra yine her tarafa el ve kol atar. Bağdada böyle bir itiyadı haiz olarak gittim. Bir de ne göreyim: Otelin bahçesinde her gün sabah- tan ikindiye kadar salıverilen bir hortum benim kökünü kazımıya uğraştığım ayrıkları suluyor, bah- çivan biraz kelleşmiş olan yerle- yürekler acısıdır.» Halbuki yeni Bağdat bunların hepsini çok güzel halletmiş. Van- tilâtörü yukarıda anlattığım gibi bahçelere kadar düşürmüş. Suyu ise tamamen mikroptan âri ola- cak şekilde ve fenni surette sü- |zülüyor, hem de bol bol, buzlu, buzlu her tarafta bulabiliyorsu- nuz. Bağdadın mazotla işliyen muazzam elektrik: santralı bunla- rt kolaylıkla ve ucuzca yoluna koymuş. Irakın bahçelerinden bahsedip de hurma ağacı hakkında söz söylememek kabil değildir. Za- ten Bağdatda bahçe demek ay- MİHRİ'NİN DEVRİÂLEMİ Yazan: MİHRİ BELLİ Bir Harp Hilesine Başvuruyorum “Yine o gece otele bir polis geldi. Ye durduğum beyannameyi kontrol eden güler yüzlü memurun gözü «harita TÜ bir- ni müşterinin ben ol öğrenin ce, yanrma yaklaştı. Bir kâğıt uza — Lütfen şu beyannameyi doldu- runuz, dedi. Yarın sabah bu kâğıt ile polis dairesine müracaat edersi- nİZ. Çene çalmaktan başka bir işim ol- madığı için beyannameyi derhal dol- durmıya koyuldum. Norveçli gemici izah etti: nun için buraya gelen yabancılar &- kI kontrole tâbidirler. Kâğıttaki bir sual önünde durak- ladım. «<«Herhangi bir orduda hizmeti olup olmadığı? Eğer varsa sıfatı ve rütbesi?> Kendi kendime: — Galiba yarın kalkan vapura bin- mek bize nasip olacak, diye düşün- düm. Bu suale münasip bir cevap n kün ol 2 Meselâ «Erkânıharp> veya «Harita sübayr> gibi bir cevap... Öyle ya ter. saneler ile dolu bu Nagasaki lima- nında böyle bir yabancıyı uzun müd- det barındırmak Japonlar için ted- birsizlik olmaz mı? Bu vaziyet kar- şısında beni buradan uzaklaştırmak için her şeyi yapmazlar mı? Hattâ yarım kalkan vapurda bana bir yer bulmaları mümkün değil midir? Ve Norveçliye dönerek: — Bana bak, hâlâ bahse tutuşmak istiyorsan bahsi kabul ederim, de- dim. Ben uzattığı eli sıkarken o da: «Ha vadan bir dolara konduk» diye se- vindi. Ben de beyannamedeki sualin ya- nına «Türk ordusunda harita teğme- ni> cevabını yapıştırdım Ertesi sabah ilk işim erkenden po- lis dairesine gitmek oldu. Orada dol- denbire suratı buruştu. Derhal yerin- den kalkıp bana beklememi söyliye- rek odadan çıktı. Biraz sonra âmiri olacak olan daha yaşlı biri ile dön- dü. Bu adam bana uzun uzadıya Su- aller sormıya başladı. Ben de esrarlı bir casus tavrı takmarak onları biraz cevaplar — veriyor- dum. Fazla ileri gitmiye de gelmez- di. Olur a, herifin aklına eser de be- ni hapis bile ettirebilirdi. Polig me- muruna o gün kalkacak olan Şang- hay Maru vapurile gidersem her işin hallolacağını sözlerimle telkine ça- lışryordum. Nihayet umduğum gibi oldu. Polis l BSoldan Sağa ve Y A se sormaz. Böylece bir iş tees- süs eder, senelerce yerleşir ve — artık onu kaldırmak kimsenin | hatırına gelmez. İşte bizim Şirketi Hayriyenin | tarife memurluğu da galiba bu M 1 — Otoriter değil 2 — Tahkir 8 — Ferahlık nidası - Süte benzer - Ter- &8i Tokun aksidir 4 — Bir Ajans - Al- manyada bir nehir - Eğlence yerle- rinden biri 5 — Gelir - Kuşun ağzı 6 — Bir çiçek - Sonuna M koyunca tehlike işaretidir 7 — Başına T ge- lirse kara vapuru çıkar - Eski bir Türk cengâveri 8 — Sonuna E ko- yun Dağın küçüğü çıksın - Keder - Lezzet 9 — Derinin örttüğü - Operet heyeti - Y. L 10 — Eski bir lehçe 11 Ateşli. DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ BSoldan Sağa: 1 — Ahmet Emin 2 — Metanet 3 — Kasa; Ste 4& — Kanpana 5 — Mine; Net 6 — Ta; Kinin 7 — Elâ;'Maya 8 — Sahil; Sey 9 — İn; Hatip 10 — İtre; İğ, Yukarıdarn Aşağıya: 1 — Aşk; Elli 2 — Akıllı 3 — San; Ahır 4 — Ema- net; Ane 5 — Te 6 — Etafi; Hi 7 — Ma; Kasap 8 — İnsaniyet 9 — Net; Enayi 10 — Teati; Po. allimliği yapan bir A ve şekilde üs etmiş bir yerdir. İ Çünkü bu memurinin olma- | ması olmasından evlâdiır. Her üç ayda bir vapurların * saatle- | rinde yapılan beş on dakika- hk değişikliklerle kaptanlardan yolculara kadar herkes şaşır- makta, yadırgamakta olmasına mukabil ne şirket, ne de halk bu hizmetten bir fayda görme- mektedir. Kadıköy - Köprü va- purlarının ne yaz, ne kış, ne — cuma, ne pazar diye bir tarife- si yoktur. Senelerdenberi tat bik edilen ve herkesin zihnine nakşedilmiş bir tarifesi vardır. Değişmediği için bütün yolcu: — lar ezberlemişlerdir. O idarenin — pazarı cuması yok mu? - Kiş | yazı mevcut değil mi? ı Şirketin bu tarife hizmetinin beyhudeliğini ispat için size :ıfık ?iı misal koyacağım. Üs: DK | R HAŞ P | A — hi , X) yen vapur tarifesinin âdi zım— lerle pazar tarifesinden saat se bir de benim ile aynı kamarada ya- kizden birkaç vapuru tan Japonyalı genç bir tüccardan Nüfus Sayımı, bir devletin sı- yanyana koyuyorum. Bir bakı- başka kimse ile ahbap olmadım. Da-| | nırları içinde yaşı nız deği inin bir mânâ ve ha doğrusu olamadım. Taft vapurun-| | sadece azalıp, bil- ğı var mı? Allah aşkına | daki samimiyet havası burada esmi-| | mek için değil, aynı zamanda siz söyleyiniz! B yordu. ileri, doğru ve hesaplı bir yaşa- & eee e Birinci'mevkiin havası mr yarama- manm imkânlarını bulmak ve Ad; e P"'o" KN 3 di, yemeği mi dokundu ne oldu, bil- tanzim etmek için yapılır. Bu 8.25 8.30 F mem. Şanghay Maruda ilk ve son bakımdan — önümüzdeki İLEK- 3'45 9'05 gecenin sabahı yatakta gözümü aç:| | TEŞRİNDE yapılacak Sayrm 9'45 9'30 tiğim zaman kendimi adam akıllı| | Devletin daha ileri bir yaşama ıo'ıo 10'00 ea aa v z Li Rer © 10,45 10,30 ; idi, hem titr ostelik Bi saha, çare ve yol- 11.20 11.15 Pi da tıkanmış idi. Pek zamansız gelen| | larımı gösterecektir. ll'4Ö “'45 GükmEkE TT öy PN Si FY BAŞVEKÂLET 2110 — — 21,10 Son vapil Şanghaya ge İstatistik Umum Müdürlüğü Mübarek adam! Mademki; topladım. Öğleye doğru lecektik. Onun için bir an evvel ha- Yâzım idi. beni va- pur kumpanyasına gönderdi. Orada Şanghaya kadar birinci mevki bir bilet almıya mecbur oldum. Üçüncü veya ikinci wermelerine imkân yoktu, ben de fazla ısrar edemezdim. Poli& yanımda bekliyordu. Zaten aradaki fark mühim değildi. Artık yaklaşıyoruz. Kara görünü- yor. Asya toprağı... Sular berraklığı- ni kaybetti. Şimdi mavi değil de bi- raz sarımsı.. Sarıdenizin sarı - olan tarafı yalnız bu Çin kıyıları... Nere- de ise meşhur Yangtse nehrine gire- ceğiz. Şanghay bu muazzam nehrin ınım ağzıma en Yyakımı.. Fazla vakit derhal otele koştum. Eşyalarımı aldım. Va- pura tam merdiveni kaldıracakları sırada yetiştim. Biraz sonra vapur kalktı. Güvertede iş başarmış bir in- san memnuniyeti ile derin derin ne- Yangtse kıyılarında 200 milyon insan yaşar ve bunca Çinlinin ihtiyarıma ÖLÜM İzmirde Mühendis Aziz Ar- şev'in eşi Nigâr Arşev'in ve mer- hum Halil İsmail İrişik'in ve tüc- cardan Methi Bayar'ın büyük ba- baları, muhitinde fiıkaraperver- Saat sekizle 11,45 arasında ne sekiz vapur koyacaksın; ne diye değiştiriyorsun da herkesi şaşırtıyorsun ? Tarifeyi eline alan herkes b tedbir ve tertibin tamamen s: ma ve şaşırtıcı olduğunu görür. Lâkin neyliyelim ki; galiba yü- karıda izah ettiğim gibi iş olsun vi liği, hayır ve h ile HALİL VEHBİ İRİŞİK şeyler Şan 1 &) C b müptelâ Oldlliu kurtul k Alla- diye yapılan bu gayretin başın- da bir önemli kimse var ki; böyle kimseye faydası olmıyan değişikliklerle âlemi tedirgin et. Bunların ihraç ettikleri içih de yine bü mühkim sanayi ve ticaret kezi geçit dır. Aşte Şang- fes Birden hatı geldi. Bahiste kazandığım bir doları Nor- veçliden almayı unutmuş idim. On iki gün kaldıktan sonra Japon- yadan ayrılıyordum. Seyahate baş- Jıyalıdanberi bu ikinci vapura bini- şim idi. Yalnız San Fransiskodan ay- da bane a haym büyümesine ve büyük bir mer- kez haline gelmesine sebep. Yangtse'ye girdik. Binlerce Çin köy, kasaba ve şehrini yalayıp .“. çen bu sarı suları da vapurumuz ya- rıp geçiyor. Kıyılarda gördüğüm bana hiç g diye hitap eden sahte ile eğilen hizmetçiler yok idi. Şimdi birinci mevki yolcusu idim. O zaman ki seviyem ise epeyce farklı idi. Vapurda, Japonyada İngilizce mu- Büyük benzin depoları.. Üzerlerinde- ki koca yazıları okuyorum. «Standard Oil> «Shell> ÇArkası var) hın rahmetine kavuşmuştur. Ce- nazesi bugün saat 14 de Pangal- tı Zafer sokağı BotLekzt apartıma- . | Hata |. ses çıkaran olmuyor. ZAYİ — 23238 numaralı bisil mi zayi ettim, bulan olursa İstiklâl 50 getirilme! Teş- vikiye camii şerifinde kılındıktı sonra aile kabristanına defnolu- nacaktır. Allah rahmet eyliye, rica olunur, getirene ikramiye lecektir. ŞEHİR TİYATROSU TEMSİLLERİ — Fransız - Tiyatrosunda ; — Yepebaşı Tiyatrosunda k, KO%EDİ KISMI 3# F DRAM İğlAsılzll AKŞAM BU AKi Saat 20,30 da el | ' saat 20,30 da : YALI UŞAĞI F OTELLO X