4 Ekim 1941 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2

4 Ekim 1941 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

#miş, Zira talebeye gelen snal. ler, evvelki senelerde okunan ki- taplardan intihap edilmiş olup bu bahisler 940 - 941 ders sene 200 e yakm gencin haklarımt ko- mumak için icabeden tedbirin n- İmacağı ve talebelerin kitabında bulunmıyan bir bahsi bilmeme- Terinden dolayı mesul — edilmesi Kibi bir adaletaizliğe meydan ver rilmi kanantinde bulunu. yoruz. HASAN KUMÇAYI ——— (RIZA HABERLER | * Yangın felâketzedelerine güs- terilen fevkalâde yardımdan dola. p patrikhane bir heyet göndere- zek valji vo belediye — Teitine te- Şekkür ellirmiştir. ** Yeni teçekkül eden —maarif fazibet moclini dün toplanarak yeni Bore yıkk çalışma vaziyeti etrafm- Ga görüşmüşlerdir, Moclise havale Gdllen bazı öğretmenlerin durumla (A ve tahkikat raporları ds okun- msuşlur. * Murakabe komijsyanu, makar. Baya nark koymuştur. Bu narka gpazaran — amtalüjarz makarnalar Koptar 10, perakende 44, amba - | lüğh makarnalar da toptân 41, pe- le 45 kurüşa - satılacaktır. | Yenin toptan kilosu 43, perakende 47 kuruştur, * Topkapt sahasınım ağaçlandı- | milması için icap eden tahsisat | bütçeden ayrılmış alâkadarlara tev B zi edilcrak. gı fanljyete geçil. P mesi bi ir, * 9 yaşında Asımsoğlu Yusuf a- dinda bir çocuk, Topkapt dGurağım- da tramvaya atlımak islterken düş müş, mühlelif yerlerinden ağır #urcilc yaralanarak Cerrahpaşa hastanes'ne kaldırılmştır, * Kendin! övenler, gelip geçen. dere bayramlık elbizesini gösteren Hogocuğu becnzerler, * Hastalk mı insanı çok hirpa> lar, muhtekirler mi? — Muhtekir MECİZELER Yazan: M CRMİL PEKYAHŞI | * Ziyaretçilerin ifadesine göre BOsman Mazharm şifa evindeki za, Trarlar, zâhmetler şimdiki muha Febtlerdeki zararlara nisbetle sol Ga sıfır kalır, Byu muharcbe yer. förinde gevk ve şataret . sesler! Şok, Ve her belâ mevcultur, Şim" diki siyaset Dderleri çocuklar kar dar mütekâmil insan olsalar barıs. mmanm kolayını bulurlardı, | Tefrika numarası: 82 $ Semrâ hünimelendi kalın bir mantoya İlmin terakkisile bilgimiz derinr Teşti, tabiatın bür çok #ır saklayan karanlıkları — aydınlatıldı. bugün arlık zaman Ve mesafe mofhumu ortadan kalktı. Biclerce mijllik moesafeler bir kaç saat içinde ge- çilecek kadar lkasaltıldı. Kuşlara imrenen ihsanlar da onlar gibi gök- lerde dolaşmaya başladı. Sanayi terakkisi bir çok insanların ancak yapabilgötekleri külfetli işleri bir makineye otomatik olarak gördür. mek imkünini verdi; dünyanın ö- bür kögesinde olan bitenleri o an- da işitmek, bir orkestrayı — dihle> mok, bir tiyatroyu takjip etmek imküânlarmı hazırladı!. Yalnız bir #ey yapamadı! İnsanların vicdan- larını, ruhlarını taafiye edemedi!, Binlerce mil mesafedeki insanları biribirine dinletti de onları bir . , Anlaştıra - İlim, tıp sahasında da neler yap, madiı! Bugün artık kolera, difte, ri, lekelihumma,... salgınları yok! Serum ve vaksenlerle bir çok teh- Üükeli hastalıkları kargı muafiyet kazandırdı, Bazılarınt dâ teşfiye et- ti... Tıp daha bir çok keşiflerile in- saniyete nihayetsiz hirmetler yap. tı Fakat ahlâki fenalıklara, içti- maf kölü meyillere, ihtirasa kare y salgın bastalıklara kargı olduğu gibi bir muafiyet kazandıramadı.. Terbiye ve müuhit tesirinden bek- lenilen neticelerin almmasına hi: met edemedi! Ne İ, yette tâ hilerelerin deki âlemleri, hayat mekanizma - sını biza öğreten biyoloji (Biolo. gie), insanların irsiyet faktörleri nin taşıdığı fena kabiliyetleri ta- mamile teşrih edemedi! Kanya ve fizik ilimlerinin hayret vörici te- takkileri insan ruhunda, kaltinde. ki Mysteres'leri bir türlü bulama- di, açamadı! Bilâkis jiknin inkişafı ve hayret verid keşifleri teknik kudretinin artması insanlarda bir- &1 ve tamahı çoğalttı! Milletler arasında önüne geçiles Mmiyecek boğuşmalara sebebiyet ve- ren rekabetler uyandırlı ve can, İllm tahlat kuvvetlerini disiplin altma alayımı derken modorn in. sanlar arsamdaki ahlâk disiplinini ve iktısadi reka! yüzünden bü- ün âlemin nizam ve intizammı altüst etti!., Her millet bünyesin. | de de aşağı yukarı aynı derecede bir ahlâk anarşisi yarattı?... İlmin terakkisi, r taraflan somada yıldızların İçindeki âlem- leri keşfedeyim derken önların zi- yalarını da sön ! Beğere sulh Va sükün, Yefah ve Sandet hazır. layayım derken İnsanl dbirine boğaslatacak korü ve yarattı!., İnsanların Ka kaddea bir Vârlik gibi yüş: HDâhler ziyası sönük — yıldızlara gdöndü, İllm artık dünyada ne ta- pınrlacak bir mabut, ne de hürmet edilecek mukaddeset brraktı!., İn- sandaki barbarlık Egolxzmayı sak, lamaya çalışan medeniyet, beşerde ! vicden ıştğını, insanlık hislerini de | n de nilşs e insan kalbi. söndürdü!... Artık terek bir sema, ne Edebi YAZAL Prof. Mim. ni aydınlatan bir güneş var!.. lm Tnsanlık hislerkli, inaanlara alt- rüvist olmayı,Makika riayeti, hem- cinse yardımız, ği 'olmayı telkin e- den dinlerin mukdüllee - kilaplar- nm bütün #i kapandı!.. Kıy, metsiz birer Kâbi bir kögeye atılryerdi!., Artık bildiğikliz —dinler, beşeri- b sükünsuzluktan, de- vırhimı' kaybetti!.. Artık bütün riyaNız, Bü. mimi bağlarla bağlayacak ve bü- tün dünyayı meşri hutlutlarla öy- rilmiş bir alle haline Zetirecek bir dine ihtiyaç var!, Din kitaplarında cennet ve ce- hennem diye tavsif edilen ve in. sanlarda - 6€'al ve harekâtm bir müeyyidesi olarak kalbimizde yet etmiş olan korku da kalmadı!.. İn- sanları #ürhümen manevi bir var bön bağlıyan cazibe de kalmadı!.. Bugün arlık me cennet btrakıldı, ne de gdaha çok kor- kunç bir cehennesil,... Her taraf eehennam, her taraf âlev Ve ateg içinde!.. Bizl rabat uykumuzdan uyandıran korkumç rüyalar, hep bügün birer roalite oldu! Artık gördük ve anladık ki, hayat zt raptan, dünya da cehennemden başka bir çoy değil!.. Adeta harp, beşeriyet için bit zarüret; sulh ve sükün ise, tali bit ihtiyaç!... Hafbuki, beşer için sulh nörmal harp anormal bir zaruret- tir!... Her gün insanları daha di. namik yapan hayat şartları ağır- Taştıkça insanlar araaında sulh ve sükün beşer azaletine, kemalini yakışah' bir Mütiyaç olmahami.. Far kat ne olüyor, ne bitiyar?! İnsan- ları biribirine yaklaştırmaya mani gizli sebepler var,.. Acaba insanla- rı bir sema altında fikren Ve rü- han yaklaştırmaya müdahale cden bu sebepler nelerdir?.. Bu sebep. leri tahlil edebilmek için görgü ve bilyimin kifayetsizliğini ve salâhi- yetimin haricinde olduğutu itivaf ederim, Yalnrı müslek jenbr biyer loği kaldelerinin donnelerine daya- naurak söylenilebilir kji, insanların tenasül hücrelerinde İrsiyeti ah- lâfa intikal ettiren ruhl faktörler vardır, Bu nüve içinde insanm bü- tün kârakteri, cibilliyeti minyatür halinde mevcuttur. Zekâ ve aklın tamamen kaldrramadığı, — sadece maake edebildiği bir barbarlık fak, recede manevi Ne dememeli ? Makya şeklini almiş bir başlık: (Türk'ü Kemal Oke törü, bir vahşet nüvesi var!,. " gürt. kile bunu saklıyabiliyor. ki, bu nüvenin üstündeki bu ince tabaka herhangi bir firsat veya vesile İle yırtimca insan hakiki çehresile meydana çikrvoriyor!.. 'Türkler; birinin ahlâiki bir kusuru- nu, Gydbını görünce, “bunun ar da- mart patlamış...,, demezler mi? Bu, aşağı yukarı herkeste irsiyet, ter- biye ve mühitin tesirile yalnız de, Tecesi değişebilen müşterek bir is. tidattır. İşte İnsanlarda Yuh ve secdiyeye ait kusurların mengej burada Aaranılmalıdır! Ferde ait ahlâki ve içüimat kusurlar — teşkil etlikleri cemiyetlere de aynen in- tikal ediyor, İşte milletler bünye- sindeki veya milltler arasmdaki müvazencaizliğin insanlardaki ruhi faktörler muvazanesizliğile izahı mümktün olabilir! İnsanın zekli ve akliyle kanlı bir Mmücadelenin âkıbetlerini, bir mil- Jet hayatında, bir cemiyot içlude ne gibi matıraplar doğürebileceğini takdir etmemesine imkân var m- dir? Şu hülde bu mücadeleler, bu kanlı harplerin Öönüne geçmeğe mani olabilecek ciddi bir maksat, yüksek bir ideal olması icap eder! “Barikai hakikat tesadüm.li ef- kürdan çıkar,, derler, Acaba silâh- ların insan vücudunda tesadümün- den ne çıkacak?.., Sefalet, mtırap, facla değil mi? Acaba bu milcade- leler insanları daha müreffeh ve mesut ödecek, daha hür yapacak bir medeniyet kurulmasını mı islih daf ediyor?.. Kocularını harp sahnesinde kay- beden analar bugün evlâtlarını fe. da lar, O günkü ztırapları » Bözyaşları. henüz dinmemişken ikinci, hattâ üçüncü bir felkkete de uğruyor. Biribirine bir millet bünyesinde katışmış o- lan üç nesil, bugün müteselsi! harp lerin bütün fecayiine gahit olmuş, mustarip insanlardır. Bunun refah ve saadet neresinde... Bugünkü harplerin yarınki netle Süadet ge- tireceğini kabul etmek görgüslür. tecrübesiz nesiller için bir tesliyet- tir!.. Bu mücadeleler, insanları biribi- rinden ayıran kin ve ihtirasr örta. dan kakirrarak milletler arasında sarsılmaz bir adalet prensipi kur-, mak için mj yapılıyor?, Kaşke böy- le olsaydı!... Biz bunum aksine şa- hit olduk ve oluyoruz. Bugünkü harp, dünkü harplerin milletlerde kükretime, yatıştıramazamn !) Böze diyeceğimiz yok. Haraboriz; fakat itiraz edeceğimiz bir. kelime var. Türk rubunu Türk dilinden işitmeliyiz; Türk dilinde (i kretme) yok, (Kökretme) dememali, (kükretme) demeli. Yazan : 2EFİK AHME . 1, BLa inden ne bek- ' d e kfı.f' —a tim 57 * DeyleM“ ömrü müllatliğin zaruret olan bir idealin yor?,. Bir ideal mutlaka bu yolla mr yealize edilmelldir?.. babusın! kaybeden bu büdbahtla- rın feryatlart yarınki neslin kin ve intikamını tahrik eden sesler olacaktır!,. Bizlere bugünkü harp alâtemle. ri, harp vesileleri bir şeyi bir defa daha teyit otti Hak hâklmzü de. Bil, kuvvetlinindir. Adeta bu tatbikatile, — füliyatile ötodenberi inkıyat ettikleri pronsipini, “hak haklınmdır,. düstu runu yıktı! Ve yerine “hük ancak kanunları da.. böyle değil mi”*Bizlmi hocamız da tabint değil mi?., Tn, san denilen de tabiztm bir pargaat değil mif., Aksini niçin bekliyor TeRİ Bön büyük bir hakarlik oti ilme bühtan ettim, Çütki hâlik değil, tabiatta dır! Eğer günahkârı arayacaksan, © ilim değil, onu kullanan, önu is- uıııırdnılnıınıhr.m—. dir, ki anatomik teşkilâtı, tekâ» mül bakmmımdan bütün mahlükatmn Mük astl bir İdeal ise, evvel makineye değil, san yapılmamma — yani &b nin taşkın, şuursuğ Hi ve . Fine şuurlu bir irade sahibi ölma- sına ihtiyaç v . Makine mede. deniyetinden, medeniyetin- Jen evvel gelmesi İlzmn gelen me-, deniyet, ahlâk medeniyetldir ki, bu da ancak ahlâk ve adalet te. Melleri Üzerinde yükselebilen bir medeniyettir!, Hakik! medeniyet Conselanot #Hediğimiz şuurun fertlerde biribiri. ne benzetilmesi, idantifiye edilme- Si esasına Ve cemiyet hayatmda müşterek bir moraliteye istinat adebilir. Mim Kemal ÖKE Her gün Polonyada 100 Polonyalı idam .İmy"-.’! Aloskeya, 3 (ALA.) — Moakova rad. yosu her gün takriben 100 Polonya. imen idam adidiğini “Dezlenik polaki” isimli Polonya gazetetine atfen ht , larından tedir. | ber vermektedir. yük miktarlarda A: zemesi gelmektedir. TL! Üstt bergün bir vapü” hayretten hayrete - salıyordu; fakat nuncusu aslâ taurmadığı uzaktan âşinâ olmadığı ve karşılaşmaktan Poğarılmıştı, rüzgâr saçlarını uçurmasm diye (eşarpını başına sarmış ve çenesinin altından Zaril bir düğümle bağlamıştı;,kadının yüzü By ışığında ve bu güzel çerçeve içinde Ah' met Dündara her zamankinden daha İâtif, Pdaha fevkalâde ve hiç bir suretle mukave- İemet edilemez şekilde güzel göründü. : Yanyana yürüyorlardı. Mezarlığın küşe »ini dön Jükleri zaman rüzgürdan kurtuldu” Flar ve gölgelerini yolun üzerine döken servi we mazı ağaçlarının yaprakları arasııda dal. Bidan dala atlıyormuş gibi görünen kırık dö kük ay ışıklarını büyük bir hazla seyrettiler. | Bütün tereddütlerini, — muhakemesini, FEyicdan azabını tamamen silip götüren ve Tahatlık veren lezzetli ve kuvvetli bir taş kınlık Ahmet Dündarın içini doldurmuş ve gebahki üzüntülerinden eser kalmamıştı; kadının neşesiyle neşeleniyor, gündüzkü Pkapanık ve sükütü halinden sıyrılıp çıkmış, Pkonüşuyordu. İnsan saadete çabuk alışı. | Çekirgeye kadar yürüyüp de gecenin ierlediğini ve serinliğin arttığını farkedince Hdöndüler; Ahmet Dündar pardes'isiinün PDyakaamı kaldırmış, ellerini ceplerine sak- Emuştu; Semnrâ hanrmefendi kalm mantosu' Dpa rağmen üsşüyordu; Ahmet Dündara yak” Hlaşarak koluna girdi, yürüyorlar. Genç a- dam, yanıhaşında yürüyen ve her adımda roman vücuduna temaa ederek uyuşturucu bir içki gibi tesir eden tatlı ve lâtif uzviyetin sıcak” hığı ile kendisinden geçiyor. Semrâ hanım efendi İstanbulda apartıman müsait olmadı- ı için ayrı bir binada aydınlık ve geniş bir im atölyesi tuttuğunu ve orada - çalıştığı nı söylüyor. Bir aralık: — Havalar soğudu, Bursada daha fazla kalırsam üşüyüp hasta olacağım, kocamı beklemekten vazgeçtim, — yarın İstanbula döneceğim! Dedi. Ahmet Dündar bu müthiş darbe” nin sarsıntısı altında bocalayatak — durdu, kolundaki güzel kadının yüzüne baktı. Bu ne demek? Semrâ Hanımmnrfendi devam etti: — İmraltya bir kaç gün sonra döner- siniz, siz de yarım benimle beraber geliniz; sizin bir portrenizi yapmak — istiyorum, bir kaç gün bünsi poze ediniz! Ahmet Dündar cevap vermedi. Otelin önüne gelmislerdi, girdiler, asansöre doğru yürüdüler; herkes odasının bulunduğu kata çıkacaktı; ayrılmaları lâzımdı. Ahmet Dün- dar Semrâ Honrmefendiyi odasının bulun- duğu kata*kadar çıkardı ve kadımnın gireceği iİMRALİ SEVENGİL kapının önünde biribirlerine vedâ etmek üze- re ellerini uzattılar. Ahmet Dündar Semrâ Hnmmefendinin elini dudaklarına götüre- rek ve dudaklarının yanıp - tutuştuğunu his- sederek öptü; bu eli brrakamıyordu. Heyecan göğsünü tıkryor, vücudu zangır zangır titri- yordu. Semrâ Hanmmefendi genç adama baktı ve yarı laş kortdorda gözleri donuk bir parıltı ile tâ icinden aydımlanarak : — İstanbulda. Dedi. Gece hizmetçisi uzaktan ayaklarmı sü- rüyerek, yorgun ve uykusuz adımlarla geç" ti; bir kapınmm açılıp kapandığı duyuldu. İmralı tekrar hekimsiz, Selma Tumrul kocasız kalmıştı. Üçüncü kısım Ahmet Dündar şâhsiyetinin o vakte ka* dar kendisince de meçhul olan yeni bir saf- hasiyle karşı karşrya bulunuyor; - zaten bir zamandır iç âlemi bir tiyatro sahnesinin açı" hp kapanan kat kat kadife perdeleri arkasm- da saklı" gizlilikler gibi her safhasında yeni bir manzara gösteriyor ve Ahmet Dündarı tuğu bir haleti ruhiyedir. Hocaama ihânet etmişti; sene şisında dera aldığı, bilgisinin mühim mint kendisine borçlu olduğu, sevgi netduyduğu profesör Ali Ceylâi —hâlâ onun - karısı iken— WWJ d Dündarm mahremidir ve zevkine a mektedir. Ali Ceylân elbette bunu ? v Pınarcık köyünde masum v* içtimaf davaların peşinde memleket larmı yetiştirmeğe uğraşarak sevgilisini bekliyen Selma Tı:m!“_" « sının İıendîııı::nıı&hnizlik ettiğini aralık yakınlaşmış gibi görünen iz6 ggi tık belki de imkânsız bir hale bette bilmiyor. : İmralı cezaevi müdürü, Ahmw ra son defa üç gün mezuniyet vem gün, Beş gün, bir Hafta geçti: h% fesinin başma dönmedi: ne m ü:;h" ğ murlar, ne mahkâmlar Ahmet Dü M; AAA Güzrl — Ahmet Dündar İmralıda — muzt”iy sanların hizmetine koşmakla huzur duymuş ve içtimai hizmet * na sönül verir gibi - olmuştu. ıha ' ferdiyetinin çukuruna çekiliyor; aet? »

Bu sayıdan diğer sayfalar: