PF BUMaGorsm'u c FFTEEPPKYRPFARAFRAST Aliş çardaktan içeri girdi İ — Diye bağırırken, yarım #aat. lik bir gösterişten sonra, ciddi bir yenilişin ifadesi olan bu gü. Feş, gaka ile başladığı halde A. lıud;nmşıîbı iyetiyle niticelendi. öyle olacaktı; Aliş yeni. lecekti, Ş Fakat, oyun kızışmadan, ve €an yanmadan olacaktı bu İşa Halbuki, Sayit, Alişin sözleri. e kızmış ve onu elddi bir ham. le ile yere vurmuştu. Sayidi alkışladılar. Bayit bu alkıştan hiç de mem. nun değildi. Zira, bir miraayedi. Din lüzumsuz yere para sarfet. Mesi kabilinden, enerjisini yok Yere sarfetmiş bulunuyordu. Maamafih, bu, ilk güreşti. Sa. Yit yorgunluğunu hissetmedi. On dakika fazıla verildi. Aliş çardaktan İçeriye girdi. Kara Sayit, kollarını göğsüne Yürarak, küçük bir beden hare. yaptıktan sonra, vücudun. toprakları bir bez parçasiy. le sildi.. Geniş bir nefes aldı.. dunu tokrar yağladı. Mey. ida dolaşmaya başladı, ... Aradan ön dakika geçer geç. Tez, herkes tekrar harekete gol. MİŞ, seyirciler yerlerini alarak: ; İkinci güreş başlıyor. üye Böyl yi lamış. n ylenmeye başlamış. — Bu kara marsıkla gimdi Zşmşewk? —— Yavaş söyle be İşilirse, tokatı yersin! N yt — Maşallah.. Bacakları zayıf » Bönterişli, sülün gibi bir livan, #Xahvelerdeki müşteriler ara. sında biribirini tutmıyan bu ga. rip konuşmalar uzun sürmedi. Sariyerli İzzet pehlivan her za. marnki yalpalı yürüyüşüyle sal. lana sallana meydana çıktı. İzzetin ensesi kalınlaşmış, ça- İmları artımıştı. O, Çamlıca gü Teşlerinde Yusufu bile bir hayli | Uğraştıran, istikbali oldukça Ü. Mit verici bir yiğitti. Yusufun | Onda Ümidi vardı, Hattâ bir gün | Ona: | ,— Sen Anadoluyu dolaşsan.. | Ve kendi ayarmda peblivanlarla | güreşsen, biraz da idman yap. | Ban, çok istifade edersin! | Demişti. İzzetin bir kusuru | Vardı. Hamurişi yemeklere baü. Yılır, bir tepsi baklavayı yeyip | tirmeye ' çalışırdı. Sarıyerde | pehlivanliğiyle değil, pis. Boğazlığiyle, oburluğuyla — ta. Amrıştı. Bu yüzden lüzumun. fazla göbek salrvermiş, vil. Cüdü az zaman içnide deforme Olmuştu. (1) İzzet, ilk güreşe başladığı za- yanlarda, iddiaer bir adamken, dini birçok ihtriaslara kap. Tarak, başkalarına kazanç va. Slasr olmaktan kendini kurtara- "“"'iı ve istikbalini bu suretle n ürmüştü. Böyle bir güreğ Yerinde yensa de, yenilse de — m ki birkaç mocidiye ala. Ü — umurunda bile değildi, bi t, Kara Sayide yenilecek T pehlivan mtydı? ü Fakat, yer sahibinin tensibi ıf Bu oyun da — birincisi gi. » — danışıklı olacaktı.. İwzetin îlm Sayide yenilmesi tâ. : Eğer o gün, Yusufun ceki ve Samimi arkadaşı olan ve birçok in içyüzünü ve dönen Gatrikaları derhal keşfeden Ban. Hüseyin, Yusufun ya. :“fn_huımıydı. Yakacık gü. ;Mi maksat ve gayeyi buk öğrenir, Yusufu irşad ,,:"“'- Ne yazık ki, Yusufun bi dâlavereli güreşlerin içyüzi. Anlayamıyor, anlamak İçin sahibi Nedim beyi kandırarak Yusuf aleyhine tertip ettiği bir oyun muydu? Eğer böyle ise, bu oyunun âl tindan neler çıkacaktı? Bunu kimse bilmiyordu. Yal. niz, Yusufla Kara Sayidi ya. kımdan tanıyanlardan birkaç peblivan taslağı tehlikeyi vak. tinden önce sezmiş bulunuyordu. Beykozlu Mahmut isminde ha. fif siklet peblivanlarpdan biri, şarkadaşının kulağına yavaşça ©. Şildi: — Eğer Kafa Salt, Sarıyer liyi de yenerse, bu işte müthiş bir suikast var demektir. Yusuf pehlivanı nasıl yapmalı da ikaz etmeli? Beykozlu Mahmudun - teveh. hüm ettiği bu suikast, ne olubi. lirdi? Yusufa ne yapabilirlerdi? (Devamı var) (1) O yıllarda Barıyer muhtarlığın: yapmış olan AN Efendinin knu anla. tıyor; “On yaşlarında bir. çocuktum. Dabam da çok iyi yemek yiyenlerden biri idi. Dir gün kahvede İzzet Pohli- vanla bahse tubaşmuşlardı. Çocuklar- Gan Vizi: (Kog, dedi, baban bir kuzu. yu tek başma yiyecek. İzzot Pahliva: ma da bir tepal baklava ismarladır dar..n, derkal balıkçılar kahveşsine koş. tum. Baban kusuyu yarılamıştı. Fa- kat bu, bir kuzu değil, üdeta bir ko> yundu. Beyirellerden biri: (Babaza - yun yaptılar, kuzü yerine — koskoca bir kuzu asmanı kızarttılar, Baban bunü yerse çatlar, ölüri) — diyordu. Daya uzun sürmedi. Babam, İzzet peblivanın — baklavasından Önce bitirdi. Fakat, o gün babamı eve ku- cakla getirmiştik. Rahmetli bir hafta evden çıkamadı. Bundan soura, tavuk, lart, yaşları ilerledikçe — hafiflemişti ama, ara Sira, eaki itiyadlatı onları Biç olmazsa bir hindi dolmasmı tok beşmma yemek sevdasına — düşürürdü. ki, bir gün evvel çarşıda kendi kendi- De böyle bir ziyafet vermiş. Babamın başını nihayet bir hiadi yedi.. Küçük Hikâye : Eğlenceli yazılar — Matmazel bana yakışacak bir şapka görmek isterdim... — Bunu ben de görmek iz. terdim Bayan... 10.10.940 Perşembe £00 Program ve memleket aaat a. yarı, 808: Müzik: Hafif program (PL) 825:- Ajans haberleri, 8.30: Mük zik: Hafif programının devamı (PL) | 8.50/9.00: Ev kadını — Yemek liatesi 12.90: Program ve memleket saat «- yarı, 12,33: Müzik: Şarkdar, AŞans haberleri, 13.05: Müzik: 'Tür küler, 12.20/1400: Mürik: — Karışrık ptrogram (PL) 1800: Program ve mitinleket snat ayarı, 1808: — Müzik: | Radyo cat arkestrası (İorahtım Özgür İdaresinde), 1840: >Müzik: Fasıl be. yeti, 19.15: Kocuşma — Çİstatistik w mum müdürlüğü tarafından), 10.30: Momleket ssat ayarı, ve Ajans haber » 1946: Müzik: Saz eserleri, rad. ya aaz beyeti, 2018: Radyo gazatesi, 2045: Müzik, 21.00: Müzik; Dinleylci Ytekleri, 2130: Konuşma (Sıhhat a: at), 2L45: Müzik, 22,90: Bant Ayarı, Ajans haberleri, Müzik: Cazband (P).) Yarınk! program ve kapanış. 2245 5/23,80: Deve ile merkeb Bözümüz mecllaten dışarı, bir mer” | keb e üsve Ghbap olüp birlikte 60 yahate çıkmışlar. Merkebin iki adan- | €u bir ayağı sürçer, düşermiş, deveye | demiş ki: — Birader, dalma bastığım yere Baktığım Bbalde, yine iki Üç adımda Bir syağımı sürçüp Oüşüyorum. Senta ise başın havada; bastığın yere kiç bakmıyorsun.. Böyle olduğu balde, biç düştüğünü görmedim. Deve gü cevabi Vermişi — Filhakika haklam, sen dalma Gnlüne baktığın için bu felâketler bar gına geliyor. Halbuki ben önüme beake miyoream d dsima erlatoi gözlü. yor ve iki adım sanra gelecek tehik keyi on adım evrelden görtiyorum, Birkaç gün evrelki gazetelerde Ro- | manyanın —Alman askeri tarafından işgal olunacağı Tivayetlerini görünce, normal siyasetini bırakıp, — mihverin | kollarma atılan Romaüyanın vaziyeti. Di düşündüm de gayri ihtiyari yuka- | mıki fıkrayı hatırladım. Cuma 111.Teş. Perşemb. 101L.Teş. 8 Ramazan 158 v Ramazan hazir hiza 159 1250: | Memleket | Valitice Vusab Kaszı Vesati zani nn S 606 Öğte — izet İkindi isaz Akşam 1780 Vat isal Tmsak — 427 “Kadıköy Şubesine davet Kadıköy askerlik subesinden: Kadiköy şubesinde kayrtlı (4305) yedek seklsinci Smrf hosap memu- va Üsküdarir 310 doğumlu Hüsa- mettin oğtu Mehmet Nurettinin pek kısa bir zamanda gubeye Müracaa- tı ve taşrada ise sarih adresini gu- bey lirmesi mükerreren İlân ve tebi olunur: 1511 Ramazan fıkralari: Derviş Mehmet bir defa gelir Bir Baktaşi dedesi naxılsa Ramazanda bir gün oruç tutmuş. Fakat ak- #ine hava gayet sıcakmış, dayanamamış, sebilhanelerin birinde gördüğü su Pabamın ölümünden sanra, öğrendik | | Gölü kalaylı mağcabayı yakalayınca içeiş. — Ne yaptın yahu.. Ramazanda olduğunu unuttun mu?, demişler. — Unutmadım, biliyorum amma, © mübarek her sene gelir, Derviş Mehmed ise bir defa dünyaya Zeldl. Cevadımı yermiş. mananeeesaseaseressasksrssma senerana Ziya Targutla evlenmeğe karar verdiği zaman, Berin Mor. Kkaya: — Bak Ziyacığım; dedi; veninle evlaniyorum ama, bir şart- la! Düğün hediyesi olarak bir Opel otomobili satın alır; direk- siyonu da bizzat kullanacak olursan! Ziya Turgut: — Hakkı var Berinciğin! diye düşündü. Öyle ya; Barin genç kız! Henliz oz yedi yaşında; eğlenceye, ve Kküçlü kuvvetli bir erkeğe ihtiyacı var! Bir yaprak kadar kota ölleri arasına alarak yalnrz kendisini sevacok bir delikanlı değil; #por bir otamobil kullanmasını, te- nis oynamasını bilecek; leyleklerin ölüm için kendi kendilerine çeki ikleri urek ve tenha adalara yelkenle götürccek bir er keğe muhtaç! Hulâsa, Berini eğlendirecek biri! İşte bu sebepten evlenmek için nişanlısının — teklif ottiği gartları Ziya Turgut görip bulmadı. Bilâkla, ç da 1di; G#işmandı; ve henüiz top oynamasını bile rdu- Doğrusu, Berin Morkaya, beraberce plâja gittiği er- ki otuz yaşmı bilm su düşünüyordu kek arkadaşları arasında bu kadar demode bir kocaya da ta hammül edemez! Ne be— Ziya Turgut Berinle evlenmeği kafasıma koyduğu için, hemca ertesi günü, küçük bir Opel marka araba İle işe başlamakta gecikmedi. Hakikati söylemek Tâzım gelirse Ziya için bu hiç de cazip bir gey olmamıştı. Rir kere çalıştığı bankadan neredeyse kovu- Jacaktı. Bütün —aklı fikci Opelin Baz pedallarında ve direksi- yonda idil! Hay akâi şeytan!e Şu pedallarla direksiyonu aynı &8- niyelerde kullatabilmek ne Şüküttili bit iş? Ziya Turgüt direksi. yona göçer geçmez Adeta elleri Şağrıyor; yahut, parmakları yerlerini değiştirerek çimdiye kâdar hiç âş görmeyen gurip bi- rer âlet haline geliyordu. Yalnız, bir denizde olduğu gibi ken- disini daha halecanlı buluyor; me elleri ve ne do ayakları hare- ket etmaksizin, dümdüz, elsiz ayaksız bir mahlük olup çıkıyodu. Bununla beraber Ziya Türgüt mesbundu; ve her şeye kat- Janacaktı. Nişanlısına rastgeldiği zaman hesap verecek; direk. siyonda bir adım daha ne kadar ilerlediğini anlatacaktı. Doğru Bu, Ziya Turgut bu dakikalarda kan ter içinde Ralryor: — Berin, diyordu; Berinelğim! Emin 01 ki her şey yolun- da. On beç güne kalmaz bakikt bir çoförden daha usta ölnenk; bizim küçük Opelle nerelere gitmiyeceğiz! Ah bu dakikalar... Berin nişanlısının boynuna sarılıyor: y — Ziyacığım; diyordu; benim şişmanım! Çabuk! defa; #onbahar bhir geçecek olursa! BEYKOZ KÖYLERİNDE BiR GEZİLTİNİN HİKÂYESİ Mizancı Mur: 'ın Ahmed Mithat'a verdiği kitap »- 20 KARINCALAR ARASINDA FERDİ MÜCADELE! ktere Berek ova, gerek Va. ruyadı mân. zaralar mnüyoı:îm v TİŞ ettiğim yemeği bulundu- Bum yere getirdiler; bühassa, be yaz pideyi pek leziz bulduğum için iştiham açıldı. Bir de önüme bakayım ki bin- ler;ka. karıncalar kaynıyor- Tam ötmek istedim; yumurta. dan, ekmekten Göktüm. teketimin — netâyiei hazar-i dükkatimi celbetti. Ben karmenların sây ve amelini tsul4 müşterekeye hina etmiştim; moğer öyle değilmiş. O tatlı lok- malara nailiyet için kahramanane lera ettikleri mücadeleyi göreydi- ıhngım ederdiniz. yücek lokmayı kapmaya muk. tedir olanlar, hasımlara tesadüf ttmekten ihtirazen caddeyi terk ile sapa yollara düşmekteydiler. Kazara; orada diğerine rastge- lince, Şikârı iki tarafir çekerek =hn ederler, ya daha kuvvet- kakıp meyus bırakır, Veyahüt, şikârı kabil-i taksim de- Bil ve kuvvetleri müsavi gelirse, şikârı bırakıp — mücadeleya koyu. Mırlardı. Galib, şikârmı hak ede- Tek yoluna devam ederdi. Lâkin şi- kârmı &khp gittiği mahal, umumun girip çıkmakta oldukları delikten başka bir mahal değildi. Demek ki derunu dalire daire taksim olunmuş. Yoksa, bu mücadelenin hikmeti bulunamaz. Bir müddet sanra ufak sarı ka- rıncalar peyda oldu. Büyükler on- ları ezecekleri yerde, bir nevi ih. tiraz ile, uzak dolaşmaya ve onla- E meydanı terkelmeye başladı- Bu da bir hikmet! Sarıların doliği ileride uzaktı. « ALMAYA KARAR VERDİK! Bunlarla epeyce zaman eğlen- dikten sonra biraz daha yükselee Hek toneciğe vüsı oldum- Gözlerim kamaştı- Şaşırdım. Hiç de memül :lî!mı)hın © muh arkasmda l0 hoğ Mmanzaralı açıklık ki yek nazahda şimdiye kıdn—rı:: düğümün cümlesine faik gördüm. Gözlerime —itimat etmediğimden Tahsini çağırp ona göster- dim. Ona da aynı tesiri mucib oldu. Ha Sodirtnden Hatlan a S t len gönlüm rahat etti. eli içta Bumahal Sırapıtar te Benzin musluğu Kenan Hulüsi Düşün bir Fakat Ziya Turgyut sevgilisine teminat vetiyor: — Hayır, diyordu; nihayot bir hafta sonra noneşum! Hattâ, bir defasımda, Berin Moörkaya xi Meydanına gölmiş; ve Ziya Turgut, takbel eğlence makinelerinin hayat Da İzahat vermişti. her şey hazır üçük Opelin talim bÜyük bir dikkatle, müs- Uzuvları hakkında nişanlısı: Günler geçti. Bir gün Ziya Turgut: — Berin, dodi; sevgilim! — Söyle Ziyacığım! — Müjde Bertnciğim! Bugün ehliyetname işl bitti? * Sevgilim ; sevgili Ziyacığım! Demek İcl Bi bu akşam sen getiriyorsun! demek! Bm; bir tazt gibi süreceğim! zim küçük Öpeli Bu akşam k gezintimiz olacak — Tabil ticim! Hem de nasd? Onu bir kuş gihi uçuraca. Berin birdenbire heyocanlanmıştı: — Yök! dödi; yök! O kadar hizlı de; yor müsün? Küçük bir gezinti yaparız kâğıtla asılıyor! Ve, Berin Morkaya ellerini çtrparak sına çağırdı: — Bizim küçük Öpelimiz yök mu? Turgut götiriyor. Ziya Turgut kızardı: — Küçük bir çey canmı; diye izal direkaiyon mesolesi-« 'Bİ! Saat beşte, anik €vvelâ; yarın da nikâh PİAJ arkadaşlarını oda- dedi; bu akşam Ziya h etti; basit bir iş; bir İşte Ziya Turgut büyük derdi başma böyle alâr Hikâyenin mabaadi gu: Ziya, seyrüsefer ehliyetnamesini Gört kat ederek cüıdım—. na yörleştirdikten Sonra ellerini uğuştundu: — Tamamt dedi. Ve, küçük Opele, kendisinin bütün - emiylerine Htant ede- ©ek olan bu makineler robotuna pedalını körükledi. (Dovamı 6 aeida) — riyesi mezarlığınm bulunduğu sır- ten arkasına tesadüf edan bir dağ aralığı- İlk nazarda Tokad köşkü- nün etrafını andırır. İki taraf yüksek ağaçlarla mü. zoyyen dağ; ortada ekinle mestur düzlük... Heyet-i mecmuasınm satılık ol duğunu haber almca kıymetini öğ- renmeye müsareat ettim. Öyle bir fiyat söylediler ki yal- nız senede bir kere gelip Üç gün manzarasmdan istifade olunması. tin bedell olamaz. Almaya karar verdik: Terati müstakbele cihetile hayalâta dal- dım. Gece uykuda bile belki sa- yıkladım. Hâlâ da zihnimden çıka- Tararyorum. PROMETENİN İNADI İçimisden yalnız Promete onu görmedi. O kadar rica ettik, yal. vardık, bir kaç adım atıp yanımı- za gelmesini istirham ettik. Fayda vermedi. İnadı tuttakça tuttu. Ar- tik ne çare? a Prom”metonin bu hareke ti can sıkmirer esoriydi. Ksbabr yalnız maziyo münkasır olmayıp hahi hasırm bazr eihetleri de buna yardım ediyordu. YAYA YÜRÜME KARARINDAN s0! NRA— Hayvanları yollamıştık: Hava. nm güzeliğinden istifade ederek Ömerliye kadar bir saat yaya yü- rüyöcektik. Hayvanlar gittikten sonra havu bozulmaya yüz tuttu. Promete haroket için acele gösterdi; lâkin benim keşfim, Mentorun bize ilti- hakı, hareketimizi tohir etti. Bulutlar sıklaşmıştı. Yağmur da hemen boşanacak gibiydi. Promete bir kaç sebepten dolayı maksudumuza varacakken — bizim sebebimizden o da geri kalmı bu keyfiyet dahi calibi gikâyet ahvaldendi. Straprn a r dan hareket vakit on bire çeyrok kalh maştı. Biraz yağmur yiyenek Riva deresi üzerinden atılmış sek köprüyü geçörek Ömeri! y 6 vâaıl olduğumuzda ezana çey, rek vardı. ! KIR — ŞENHİR Sırapınar civarında yeni doğmuş inök yavrusuna rasgeldik; anasımın arkasımı — torketmiyordu. İnek gece dağda kalmış, doğur muş, yavrusunu muhafaza etnfiş-. İkisinin do keyifleri yerindeydi. A- Dhrda doğmuş olsaydı belki bu ka- Yoksa medeniyyetin kâür va mak- Bağı insanı tabistten uzaklaştır. makla beraber kuvvetten düşür mekten ibaret mi? Ya bu kadar tahihler, sıhhiyye. ler, muslceler ne oluyor? Bunu gayami tetkik bir mesele şeklinde gördüm. (Arkası var) Sinema ve tiyatrolar Şehir Tiyatrosu Bu Akşam. * Dram kısmımda OTELLO Bu akşam Komedi kasmında BALİ UŞAĞI 15 Birinciteşrin Balı günü akşamı Şehir Tiyatrosu —Komedi — kszminda Bestekâr Muhliş Sabahattinin —iki büyük eseri: 1 — Kerdm Aslı — Bü- Yük gark masalı, 2 — Kifenin Açşkı. Müilli operet (4) Perda — Raşit Rıza Tiyatrosu Halide Pişkin Birlikte 10, Birinciteşrin Perşembe günü akşamı Kadıköy Büreyyada: Yataklı Vagonlar Kontrolörü NT b T Beyoğlu Halk Sineması Bügün saat 14 de: 1 — Üç Akbap Çavuşlar harbe gidiyor: 'Türkçe, 9 — e— L Sahibi: ASIM US Basıldığı yer: VAKIT Matbaan Üj aha