12 AĞUSTOS 4 — VAKIT Bu sesleri işiten Galip Yalnız büy imiş, öyle güzelleşmişsin ki! Ven güzel kız Bcr halde del anlılar r olsa gerek. mağmı kvm doğru uzatmıştı. di: den evvel bir dafa bura Bt Şimdi kızı çok değiş u İlerledi. 3u gehir Inmağa rtıg lıı"sırmı h'ıhrln!ıı-ı kendisine akraba di rin yeni akra. mdisine doğru çekti, uzun okgadı- Rüzgür dışarıda petrol lâmbasmın 1 meklerini yediler Güllü teyze müterazı yemek itizar etti. de kasap olma- yvan keaLmnd!;:u.. bunun mlık çalarken ği altında yo- — İşte bu çok tuhaf, burada — kendini Günyada yaşiyor gihi himsediyor. Bonrt birdenbire bu yeni dünya, g yeni insanlarla alâkadar olmağa İ İstanbulda Rus Çiçekleri Yazan: Ark;;i_A;erç;ınko —— Dünkü kısmın hülâsası : | Hikâyenin muharriri, Rusya - dan kaçarak Kırımdan Istanbula ' gelirken vapurda tanıdığı Mos kovalı bir Rus miralaymın kızile b berdir. Genç kız - İstanbulun Mzaktan gürünüşünü beğenmiş - O tir, Fakat arkadaşı -Averçenko Rus çiçeklerinin İstanbulda so * acakları endişesindedir. İstanbula gelir gelmez hasta - Janan bikâyenin muharriri birkaç y bir haslanede yatmış ve bura. da kendisini tanıdığı Rus ka * dinları sık sik ziyaret etmişler, fakat vapurda berabey geldiği “genç kız (Vern) ancak bir. defa gelmiştir. Arkadi #verçenko has- “taneden çıkınca bir köye cekil . YAZAN : —0 — “Esma haykırdı ve yeni ge. mak üzere Borlayı br. atıldı. Ka- iki uzun örgü sallanan bir a o kadar şanilah, artık gelinlik kız u olmuşsun, Kama... artık sana arma kadar kızar. de başını sallarken iyormuş — gibi par Güllü teyze, Beriaya izahat ver- — Beş sonedenberi birbtirlorini görmediler. Galip Avrupaya gitme, gelmiş. a utana Berlaya doğ- kızmı kendi- ıhden çok ayrı bulduğu besbelli mtıldı. Şerefine bayramlık elbi. b ae Si İA N Li geeti ÜD n ei k aei eai e aBi nn yi di 1940 yepyeni varlıklar sanki imi hasını, BİMİ der zevkle seyrediyordu. Kibİ şakıyarak sofrayı siniyi kaldırırken Güllü' yerinden kalkarak deniz böcekleri bir kutu getirdi.. Gemicilerin işsiz uzun göcelerde yaptıkları kutular, dan birisi: — Bak krzrm, aana yeni silenin rını göstereyin: ir çok ufak tefek eşya ile Güllü teyze hafif ve buru- bu eski hatıralart karıştı. rTa karışlıra Berlanm önüne yaydı. Ihtiyar kadın bu hatıraların ara- sından ikisini, gümüş bir madalya ile sararmış, bükük yerleri yıpran- mıg, küfi yazı jile yazılı eski bir beratı genç kadının eline tutuştu. rarak: - Bunlar, dodi babama nit iki hatıradır. Babam Karadenizin en yılmaz kaptanlarından birisi idi. Ufacık yelkenli gemisile bu sahil- Terde dolaşmadığı yer kalmadı, Ba, tuma, Kırrma, her tarafa gitli. Bu mandalyayı bir çok defalar boğul- mak Üzere olan insanların hayati- nı kurtandığı için verdiler. Beria, boğulmak üzere olan bir çok İnsanları kurtardığı için gümüs tahlisiye madalyast alan bu cesur gemicinin soyuna gelin olarak gir. diği için hiç te mehcup değildir: Hattâ biraz gururla sordu: — Bu kahraman nası! öldü? — Yine küçücük bir kayıkla gu. racıkta batmak Üzere olan bir yel, ken gemisinin tayfalarını kurtar- mak için çalıştrken gecenin karan- lığı içerisinde kuduran dalgalar a. rasmda kaybolup gitmiş. Berila iki omuzunun orta yerin- d& #oğuk bir rüzgürm estiğini his. seder gibi oldu ve ürperdi. Bura- ya gelirken küçük bir şakasile ken disini korkudan bayıltan Karadeni. zin bu azgın gecesi gözünün ö nünde canlanıyordu. Fakat Güllü teyzenin felâketle, re alışmış bir tavrt var Börilanım bu acı hatıralarla —uzun uzadıya meşgul olmasına meydan bırakma- d Zayıf ellerile hatıraları karış- tırmakta devam otti ve bunlar ara. gindan sararmış, solmuş bir fotoğ- raf çekti. Bir bahriye zabitinin bellibelirsiz. hayalini ihtiva eden eski bir fotoğraf. — Bu, dedi. kardeşimin reami- dir- Aslan gibi bir bahriyeli idi. Harpte Bartarosta idi. Çanakkale- de gemi “torpillendiği — vakit şehlt oldu. Küçük kardeşim de bahriyo. lidir. HAA donanmada çalışıyor. miştir, Orada bir Bulgar bahçı” vanmın yanında kalmış, kızile gönlünü eğlendirmiş çatra patra da türkçe öğrenmiştir. Istanbula döndüğü zaman şehri bir sefahat içinde görmüştür. Ve gençleri eğlendirenlerin de Rus kadmları olmasma hem canı sıkılmış, hem de “çiçeklerimiz - solmadı” dü - şüncesile avunmuştur. Gençlerle tanışmıştır. Türk gençlerinden bazıları belki vasıtasiyle Rus çi- çeklerini koklamaları mümkün o7 hur düşüncesile yarenlik ettikleri halde biri, edebiyata olan mera - kı yüzünden ve Arkadinin de'e. debiyatçı olduğunu öğrenmesin” den onunla alâkasını fazlalaştır- mış ve kendisine bir. muhabbet beslemişti. Bu yeni dostumun evine da. vetli olarak gittiğim akşamı unu. tamam: Zihtlimde şark hakkında Avrupalı muharrirler tarafından yazılmış bütün sayfaları birer bi. Talıyaak kapmın ziline da. unduğum zaman, İçimde çarpın. tılr bir heyecan uyanmıştı. İlk de- fa bir. Türk evine giriyordum. (Piyerloti) nin bu hayata dair yazılmış — bülyalı satırları ©o esnada üzerimde her zamankin. den ziyade tesir yapıyordu. Ka. pryr getiç dostüum açtı Yukarıdaki odaya 'çıktık. Oda Avrupa tarzın. MUZAFFER ESEN başladı. Baxiden, bilmediği, tanı. madığı bu İnsanlar, bu eşya kendi- *ine garip bir heyecan verdi: Bu gözleri ö- nünde geçen harikulâde bir film gibi onlara dikkatle bakmağa Yavaş yavaş odanm eşyaşı gözü- ne daha türlü görünmeğe başladı, ocağın üzerindeki rafi, rafta pırıl pirtil yanan bakir sabanları, kapak- Tarı, duvarda asıle “Ya Hafız!,, lev. ür takım iptida! ve saf re- tiyatro dekorunu seyre- Yemekten sonra Kama bir kuş toplayarak teyze de kabuklarından acemlce yapılmış Su sporları ajanlığı tarafından tertip edilen ikinti yelken teşvik müsabakalarına dün Moda koyun da devam edildi. Havanın ve de . nizin sert oluşuna rağmımen müsa- bakalar sonuna kadar muntaram ve çök güzel bir gekilde cereyan etti. Ummumiyetle 22 teknenin işti . . rak ettiği müsabakalarda serbest tekneleri bir kenara bırakırsak Galatasaraydan 6, Demirspordan Moda koyunda dün yapılan ıkıncl yelkeıı leşvıkmusalıakalan 6, Beykordan 3, Fenerbahçeden 1, Denizcilikten 1, Bakırköy klü- bünden 1 teknenin iştirakile ya . puan müsabakalarda birinci De - mirspordan Feyyar oldu, (Dere. €e 1,8,2) İkinci Galatasaraydan Burhan (Derece: 1, 8, $54) Üçün cü Galatasaraydan Mahmut (De- rece: 1, 15S, 11). Serbest tekmeler; 18 metre şarpilerde Galatasa « raydan Burhan birinci, (Derece: 1, 19, 9). 25 metre Koba yoölelerde Ana- doludan Hikmet birinci, (Deuce 1,22,23). 25 metre ördeklerde — Gala> tasaraydan Nedim birinci. Dere- cet 1, 9, $3). 13 metre küçük şarpilerde Yük sek Mimardan Tarık birinci, (De rece: 1, 20, 37). Tenis müsabakalarında / İstanbullular . galip 'Tenis müsabakalarının — ikinci günü dün Taksimde Dağcilik Klübü kortlarında cereyan etti. Neticede İstanbul takımı 13 puvanla birinci geldi. Ankara ta- kımı 4 puvan kazandı. 1 Dünkü at yarıştarı Son koşu sürprizle neticelendi Yarış ve islah enetimeni tazafından tertip edilen İstanbul at yarışlarınm beşinci hafta koşuları dün Vellefendi- de yapıklı. Dünkü koşular da büyük bir intizamla oqu. Yalamı sön koşu- daki bazı Hesap yanlığlikları, babel-> müşterek oynıyanlar arasında oldük- ça asabiyet Cevll£ etti. Gelelim koşu- Jarın netloelerine: Birinci Koşu: Üç yaşımdaki halis kan Arap tayla- ri arasında olan b koşuyu herkesin tahmini gibi İsmall Hakkı Tekçe'nin Savası kolaylıkla kazandı. —Arkamın- dan Sevim ikinci, Işık Üçülncü oldu- lar, Müşterek bahite ganyan 103, plâ- »0 108, plâze 300 kuruş verdi. İkinci Koşu: (Beykez koşumu) Mesafesi 2000 metre, ikramiyesi 470 Nra olan bu halis kan İngilizlerin Koşusu da, bidayette en nihayette gi- Gen Romansın 1600 metreden sonra rakiplerini gerida bırakarak — birinci gelmesiyle — neticelendi. — Arkamından Yatağan ikinci, Bifkap üçüncü oldular Müşterek bahis: Birinciye ganyan 110, plâse 100, ikinciye plâme 120 ku- TüŞş verdi. Üçüncü Koşut (Satış koşumau) Üç ve daba yukarı yaştaki halis kan İngiliz at ve kısraklara mahsus. Mosafesi: 1400 metre, ikramiyesi 225 firn olan bu koşuya Sifkap ile Taşpır (Devamt var) Har girmedi. Salih Temelin 'Tomrusu da döşenmiş sayılamazdı. Fakat hiç bir zaman garp res. samlarının tasvir ettikleri şark odası da değildi. Her şey yerli yerinde, muntazam rahat koltuk. lara yerleştikü. Duvarlarda aile erkânmin büyütülmüş fotoğraf * Jarı asılr dürüyordü. Nedense hâlâ içinde garip ve ürkek his vardı. Bu kapıların bu duvarların arkaşında mutlaka bir harem ha- yatı yaşanıyor gibi geliyordu. Gözüm salonun büyücek kapısı - na iliştikçe oradan haremağaları, saçları perişan kolları bağlı esir kâdınlar göreceğim - sanıyordum. Bu hissin o kadar tesiri altında idim ki, nihayet genç gazeteci dostuma bu hislerimi açtım. Genç zeki hir kahkaha ile güldü: — Kuzum, dedi. Bu ne 'değiş mez bir kuruntudur. Şimdiye ka- dar hiç bir Avrupalı görmedim k! bundan bahsetmesin! Bu duvar. ların arkasında neler var saya * yım, Benim yatak odam, İlerde kızkardeşimin atelyesi, benim ça- lışma odam ve başka odalar. İçin deki adamları da sayayım mı? Annem, yengem, kırkardeşim, amcam, ahçı kadın, hizmetçi o kadar. - Babanız yok mu? — Harbi Umumide Kafkasya. rahat bir birincilik kazandı. Arkasın- Gan Pariska ikinci, 1 Mart üçüncü ol dular, Müşterek bahla: Birinciye ganyan Dördüneü Koşa: "e Dört ve daba yukarı yaştaki halla kan Araplara mahsustu. Mesafesi 2400 metre, ikramiyesi: 320 lira, Bu koşu birçok ümitlerin Örnek ve Yükerle bağlanmasına rağmen — To- murcuğun birinci — gelmesiyle netice- lendi. Arkaaından Karaküş ikinci, Ör- nek üçüncü oldular. Müşterek bahis birinciye ganyan Z10, plâse 120, plâse 300, Üçüncü, dör- düncti koşu arasındaki Tomru . Te murcük çiftigj bulanlar-da birer Hra- ya mukabil 273 kuruş aldıdar. Beşinci Koşu: (Handikap) Dört ve daha yukarı yaştaki yarım kan İngilir at ve kasraklara mahmua, mesafemii 2000 metre, ikramiyesi 266 Tira olan bu koşuyu bütün tahminle rin hilâfina güzel bir kogu yapan Ol- ga kazanarak büyük bir sürpriz yap- ti Arkasından Cesur ikinci, Mavzika üçüncü oldular, Müşterek bahiste; Ririnciye ganyan 720, piâse 260 ikinciye plâse 300, Ü- Çüncü, dördüneü, beşinci koşuların bi- rincisini bulan üçlü bahis 2100 kuruş, ve bu koşunün birinci ile — ikincisini bulana ikili bahiş 7500 kuruş verdi. da şehid oldu. , — Yani Rus kurşünile değil mi? — Evet, Rug kurşumile, Ne de mek istediğinizi anlıyordum,. Ba- bamıt öldüren sizin ırkdaşlarınız. dan birisi iken ben nasıd - oluyor da sizi evime çağırıp izaz ve ik* ram ediyorum. Siz mültecisiniz. Bu topraklar da benim vatanım dır. Şimdi Üzerinde ne ka- dar yabancı - renkler, yabancı askerler görüyorsanız da er geç onların hepsi buradan — gidecek. Demek ki siz benim vatanıma il- tica etmiş bir adamsınız. Türk, kendisine iltica edeni mutlaka a. r. Genç, beni kendisine daha zi * yade ısındıran cümlelerle bir müd et daha sörüne devam etti. Ben bu sözleri dinledikçe de- ınln. babasının Moskof kurşunile mi şehid düştüğü hakkındaki su. ali sorduğuma nadim oldum. Nihayet o, sözün mecrasını de giştirdi. Gülümsiyerek : — Evimizin efsane ve masal evi olmadığına kanaat ediyor mu- sunuz? diye gordü, gelin sire kız kardeşimin atelyesini gerdireyim galiba kendisi de oradadır, tanı « şaırsınız. Ha, Dün bir - tablo ta * mamladı; ismini söylemiyeyim de Daire müdürünün kızı — Yazan: Kayserili Mehmet, çok genç ya, şında İstanbula gekdi. Burada am. casI vardı. Önün yanında yafıp kalkacak, mektebe devam edecek. t İki sene - kadar ilk mektebe devam etti, fakat sonradan İşi haylâxlığa vurdu. Mektehe gidiyo- rum diye evden çıkıyor, Küçükpa- zarda hemşerilerile buluşarak İstan bulun bilmediği yerlerini öğreni- yordu. Bir ı(lu yolu amensinin Yemiş- teki pastırmacı dükkânımin önüne düştü, kapı önünde oturan amcası tarafından görülünce arkı bir sar. Zuya çekildi. Mektep kaçakçılığı dâ hu suretle meydana çıktı- Meh. mot © günden sonra mektepten a- Hnıp reanif bir daireye hademe yamaklığına verildi.. Arlık sabah erkenden kalkıyor, daireye gide- rek ortalık süpürüyordu: Bu İş mektebe nazaran daha kolay gel. mMişti ona!— Filvaki vücutça yoru. Tuyor, akşama kadar sağa sola se- Zirtiyorsa da gece dinlenebiliyor- du- Hem Üstelik bu işte eline b raz para da geçiyordu. Kayaerili Mehmet işte böyle hademeliğe gir. di. yaşt ilerledi. Hademe - kaldı, Bitti.. AÂmirlerine, gelip giden büyük adamlara çok terbiyeli davranıyor, hepaini yerden Xxandilli temenna. larla selâmlıyor, yarı eğilmiş va. ziyette iken gözünün ucuyla da karştamdakinin olinj cebine atıp at- madığını — dikizliyordu. Ekseriya şemsiyesini verdiği, paltosunu tut- tuğu veya kendisi âmirin yanında oturup ta evrakmı Mehmet vası. tasile daire içinde dolaştıran exha. bt mesalihten yevmiyeyi doğrultu- yordu. Kayserili Mehmot İstanbulda iyi- ce yerleşmiş, amcasından ayrılL mış, kendisine göre bir de müna. sipçe kadımla evhnn—u. Bir sene ponra da güşel bir kızı. dünyaya gılniıtl Kayserili Mehmet çok mesut Ve bâhtiyâardı." Akşam ' dal- reden çıkmca evine koşuyor. kızi- nt öpüp kokluyor. Allaha dun edi. yordu. Böylece seneler geçti. Kızt bü. yüdü. ilk mektebi bitindi, ortaya geçti. Mehmet kızmı daha fazla o- kutmak istemiyordu. Fakat kızı her gece kavga ediyor, ortayı bitirdik. ten sonra liseye de devam edece. Bini söylüyordu. Nitekim kızı de. diğini yaptı- Liseyi bitirdi. Fakat köndisine hiç kimse talip çıkmı- yordın Çok güzel bir kız olmuştu! Uzaktan soruşturanlar babast ha. demedir. deyince istemekten vaz. geciyorlardı. Zavallı kız babasının “daire mü, dürü,, 'olduğunu — söylüyor, tahki- kata girişilince işih foyası meyda- na çıkıyordu. Nuürtet-- Kizin adi bul.. Odasına kapanıp ağlıyor. ağ- ltyordu: Bir gece babası kendisini yine böyle hıçkırırken gördü, sor, dü- gu cevabi aldı: — Hademe kızı diye alay edi- yorlar bahal. Çek şu işten-. — Peki çıkayım kızım ama! »i- ze kim Bakacak sürpriz yapmış olayım. Sizi pek fazla alâkadar edecek bir mevzu. Bir koridördan geçtik; sağ ta- tafta bir kapının önünde durduk. Genç döstüm kapıyı vurdü; ince bir ses: — Buyurun! diye seslendi, İ. gersine büyük bir hayret ve me” rakla girdiğim bu oda, çok mü - kemmel bir resim -atelyesiydi. Duvarlarda ve sehpalar üzerinde tamamlanmış, — tamamlanmamış güzel tablo, portreler vardı. Odahın orta yerinde de çok gü zel, güler yüzlü bir genç kız a . yakta duruyordu. - Saçlarının ne anlaşılmar bir rengi, görlerinin ne vasfedilemez bir sıcaklığı ve tatlılığı vardı. Genç kız elindeki fırçaları kü” çük bir masanın Üzerite bırakır- ken, ağabeyisi: — Kartdeşim Küâmran, diye takdim etti, pek genç bir resim meraklısı! Sonra beni de ona ta. nıtti: — Mösyö Arkadi! Yeni dostu- muz ve tanınmış bir Rüs hikâ « yecisi! Birim Rus kızlarının fransızca talâffuzu, Fransırzların nazarı dik katimi celbederdi. Çok defa bana: ©. hademelikten çok memnundu. * Yekta Ragıp ÖNEN — Orast öyle! Ben vazifeyo girsem son çalışmazam değil mi? — Bvot kızım. Kayserili Mehmet çok zeki bir adamdı. Kızının iztirabimt pok âlâ takdir ediyor. okumadığına gimdi pişman oluyordu. Seneler geçmiş, zaman değişmişti. Hademe kızıdır diye görücü ge- len olmuyordu- Ve kızı belki kendisi ölünceye kadar evlenemiyocekti! Bir baba için bu ne büyük bir hicrandı? Bir gün daireye gitti. Hazirana bir ay vardı. Memurin müdürü ken disini çağırttı: — Mühmet dedi. san çok temiz ve dürüst bir insanam, hepimiz se. viyoruz seni— Kadri çok yaşlandı. Ser hademelik yapacak takati kal- madı Seni onun yerine tayin ede. ceğiz. Maaşın da hayli yüksele. cek! Kendini göster bakalım? de, di- Kayserili Mehmet eskiden ol- Saydı yine yerlere kadar - eğilip kandilli temennayı çakardı. Bu söz karşısında hiç te öyle yapmadı, ol- duğu yerde mıhlandı, kaldı. Sonra birden başmı kaldirtp ağ. lar bir sesle göyle dedi. çok minnottarım. Sizden büyük bir ricam var- Paraâ#t sizin olsun, ya, ni demek istiyorum ki maaşımı ar- farmayın, razıyım: Amma velâkin şu “ser hademelik,. lâfr yerine bana “daire müdürü., deyin! Siz yine beni serhademe bilin fakat hademeler bana öyle desinler! Se. bebini de söyliyeyim: Gelinlik kızım var: Hademe kızı diye almıyorlar: Şu kızı evlendir. mezsem gözüm arkada gidecek! Siş de evlât sahibisiniz benim ter, fi emrimi yazarken “daire müdür- lüğüne tayini,, diye yazarsanız si- ze ölünceye kadar minnettar ola. cağım. Son — bilirsin. artık efen. dim-. Kaysertli Mehmet ağlıyordu. Bu sabne müdüre de dokunmuştu: — Peki dedi. Mehmet! dediğini yapacağım. Evraka öyle yazaca- 1 Müdür vaadini tuttu- Alâkadar gefe yazılan tezkerede “daire mü- dürü,, tabirini kullandı. O da sağa sola o gekilde yaptı. Kayserili Mehmede arlık her. kes daire müdürü diyordu. Mehmet efendi diyenler olduğu gihi bey diye bitap edenler de çoğalmıştı. Kayserili Mehmet artık mahalle, ye girerken başı yerde eğik girmi- yöor. bilâkis dik “adımlarla yürü- yordu- İlk maaşını alınca da konu komşuya mükellef bir siyafet ver. di. Müdür olduğu da ecivarda bu âu. retle şayi oldu- Arada bir gösteriş olsun diye arabaya, otomobile bi- nİp eve geliyordu— Çok zaman geçmedi, daire mü- dürü Mehmet Beyin kızma talip. leç çıkmaya başladı. Bu sefer ken, disi damat beğenmiyordu. Terfiden bir kaç ay sonra idi ki daire mü- dürünün kızı evleniyordu. — Fransızcayı, Fransıza pek yakın bir telâffuzla konuşan ye- gâne ecnebi Rustur! demişlerdi. Fakat Kâmran Hanımın fransız casını dinledikten sonra Tekorun onun tarafından kırıldığını söyle- yeceğim. O, bir kouşma değil, bir teganniydi. Güzel bir fransızcayı genç bir şark kızının güzel ve de. rin gözlerine bakarak dinlemek, bana şimdiye kadar tatmadığım bir zevk vermişti. Atelyenin bir köşesindeki kü * Çük sandalyelere oturduk. Şura- dan — buradan — konuşuyorduk. Kâmran Hanım, bir aralık yerin. den kalktı ve: — Size gön eserimi göttereyim, dedi. Vakıa Rus sanatkârlarının eserlerini görmüş bir sanatkâra benim eşerim, eser diye gösteri" lecek bir şey değil. Fakat mevzuu sizi alâkadar eder belki., Bu eser, ne büyük, ne de pek küçük olmuıyan bir tablo idi ve İs- tanbul sokaklarından birisinde ku cağında bir demet çiçek satan güzel bir Ruş kezını tasvir edi . yordu. — Tablonuzun ismini öğrene" bilir miyim? dedim.. — İstanbulda Rus çiçekleri! (Devamı var) —- Müdür bey!- Tevsecilhünüze