4—VAKIT 11 AĞUSTOS YAZAN: SĞ n Galip karaya çıkar çıkmaz, Beri- ayı bu eve kadar olan dik yokuşun yorgul taşları Üze. rinde yürümenin güçlüğünden esir Bemek için karısını buraya kadar âdeta kucağında taşımıştı. Bu tatlı yorgunluk delikanlmın — noşesini bir kat daha artırmış ve karısmı evin merdiveni Önünde yere bıra. karken mutadı olan ağırbaşlı tavrı terkederek ğım, demişti, işte evi- Bu sözleri söylerken Galibin sert çizgili yüzünde belli belirsiz bir nege yayılıyor. Beria dudaklarını ısırdı: — Rica ederim: Bu manasız ke- limeyi söylemâyiniz. Kondimi ma- halle bakkalile evlenmiş zannedi. yorum Galibin olâ gözlerinde bir gölge dolaş nü aydmlatan ışık eön dü ve dudaklarıam tebesslimi si- lindi: — Affedersiniz, dedi. Buraya gelince, ve sizi bu yuvanm çerçe- vesi içerisinde görünce, Bsaadetten coştum. Hislerimi bütün açıklığı ve bütün coşkunluğuyla anlatmak iste- dim. Fakat beceremedim- Sözlerim Bizi incitti ise bunu samimiliğime bağışlaymız. Beria cevap vermedi. Şimdi de. Hkanlının neşeli tavırlarına kargı takmdığı zert edadan biraz utan. mrş gibidir. Hattâ Gallbe bir par- gacık ta acıyor, belki-. Yalnız bu hisaini kendi kendisine bile itiraf- tan ürküyor. Galiba kargı bile bile, isteye is. teye sert ve kaba muamoele ettiği, nin farkmımdadır. Halbuki Galip ev- lendikleri gündenberi sözünü tut- müuş, kendisini incitecek, gücendi- recek en ufak bir hareket bile yap. mamuıştır: O haldo ne diye mütema, *diyen Galibi iğnelemek, izzeti nef- sini yaralamak istiyor! Galip başka hir gey söylemeden nhşap merdivenleri çıkmağa başla- mıştı. Beria bu daracık merdiven- örde Galibin adımlarını takip e. derken içerisinde neşeye benzeyen vtr hissin gierklandığını duydu. Ba. Çevirip arkasmdaki manzara. ya baktı. Uzakta, sahile kadar inen dik larda ince ağaçlar var- Deniz tuzunun yaktığı, kaşırgaların mü- temadiyen hırpaladığı narin ağaç. lar- Evin bir kenarında taşlar ara, sında yetiştirilmiş ve kokulu otlar. dan yapılma bir çitle çevrilmiş mi- nimini bir bahçes Denis Suyunu eme eme beslenen bu topraklarda. bu bahçeyi yetiştirmek için kim bilir ne emekler sarfedilmiştir. * — Bu bahçeye Güllü teyzemle kızı Esma bakar. Erkeklerimiz dâima seferde, denizlerde olduğu $çin buralarda hemen bütün top- rak işleri kadınların elindedir. Merdivenin üst basamağına briş- tikleri vakit odanm kapısı bir rüz, &kr hızıyla açı! Sevinçli bir sas çın çın öttü: — Geldiler, geldiler... Galip gel di« Kız Esma geldiler diyorum sana! Kapıdan siyahlar giymiş bir ka- İstanbulda Rus Çiçekleri —— eAUUUO Yazan: Arkadi Averçenko Bizi Kırımdan İstanbula kaçı. ran vapurun güvertesinde Boğaz. içi sularından geçerken bu güzel memleketi pek yadırgamamış, fa. kat içimden demiştim ki: — Güzel bir şehir, Yalta bah- gçelerinden, bahce rından daha güz! karşısınday buraya yabancı olarak — geliyo. rüz, İstanbulün dar sokaklarına istiskale uğrayacak bir bağaj ha. linde yığılmak o kadar boş - bir şey olmiyacak ! Tanıdığım Mosekovalı bir mi. ralayın genç ve güzel kızr da va. purun — kenarındaki parmak! dayanmış, “Baslor” * sahillerini çekresinde hem neşe, hem ils seyrediyordu. Beni görünce | sebeplerle İstanbula gelir gelmez MUZAFFER ESEN dın hayali, kolları merdivenlerden çıkan gençlere doğru açılmış ola- rak ilerledi. Ak saçları, oyalı ye- menisinin altından görünen bu yaşlı kadın Güllü teyzedir. Galip bir an içerisinde kendisini kadının kolları aratında — buldü. Kadım Galibi derin bir şefkat ve | kavuşmaktan doğan samimi bir se. vinç içerisinde — kucaklıyor.., Bir köylü kadmda bu kadar derin bir his Berlayı bir parçacık şaşırtrmış | gibidir. — Yavrum, şükür Allaha ki se. ni dünya gözülye bir defa daha gördüm. Demek evlendin ha-- Ba. ria Hantm da güzel gelinimiz ol- du öyle mi? Tıpkı bir anne gibi, ibtiyar ka- dm Berlayı şefkatla kendisine doğ. ru çekti. Genç kadm bu gefkat te. | zahürü karşısında kendisini bırak- te İki kadın öpüştüler — Yavrum, sen adam akıllı üşü müşsün, baksana, yanakların buz gibi, Esma kız Esma, ocağa bak biryol, ateş sönecek gibi ise' bir kucak findik kabuğu atıver: Güllü teyze bir taraftan bu söz- leri söylerken, diğer taraftan da Beria Galibi odaya doğru İtiyordu: — Haydi, evlâtlarım, içeriye gi. relim artık. İçerisi şimdi meaktır. Berla ile Galip kapısından bir* ışık hüzmesi mzan odaya doğru yürüdüler. - Yemek hazır, sizi bekliyor. duk çocuklar-. Fakat bu KBama hm- xırı da nerelere gitti sanki- Görü- nürlerde yok- Berianın şaşkım gözleri, bu tah- taları temizlikten pirıl pırıil yanan bu odanın eşyaları üzerinde gezin. dl Bu odada bütün hayat içerisin. do çıtır çıtır findik kabukları ya- nan ocağın etrafında toplanmış gi- bidir. Duvardaki bir çiviye asılı bir petrol lümbasr yüksek olsun diye bir tahta rahlenin üzerine konmuş bakır ainiyi ve sininin ortasmdaki gümüş gibi kalaylı bakır kâseyi parlatıyor. Kâsenin kapalı duran Xapağının kenarmdan güzel koku- İm dumanlar tütüyar. — Beria, kızım, mantonu çıkar. Ver bana da onu kurutayım. Sen de şöyle ateşin kenarma otur, ve ayaklarını atege doğru uzat ta bi. Faz tsm yayrum. Beria bu köylü kadının kendisine evlât gihi muamele edişinden, sen. H benli konuşmasından sinirlenmiş değildir. Bu tamimi gşefkat genç kadımım Gdeta hoşuna gitmiş, bir parça ruhunu sarmıştır. Sonra bu odanm ilik havası— Karadenizin sert ve donduran rüz. gârlarmı yiye yiye * buraya kadar gelmiş olan Berianm vücudünü tatir bir uyuşukluk - içerisine at- maştı. Ocağın kenarmda pufla gibi yu- muşak minderler var Beria bun. lardan birisinin içerisine gömülür 'turdu, ve buz gibi donmüş a- kunduralarımı çıkarmak ilen kocasının — ellerine br rakmakta bir mahzur görmedi. İşte bu strada dışarıda ayak ses, leri oldu. (Devamı var) :ıem gülen, hem ağlıyan bir seş- e: — Ne güzel sahiller değil mi? dedi. İçimdeki endişeyi ona da Aaçtım: — Fakat matmazel, dedim. Bu toparklar ne kadar güzel olursa olsun, Rus çiçekleri burada aca. ba sararıp soluvermezler mi? Kızcağı: — Kimbilir? der gibi güzel ba. şını büktü, omuzlarını silkti. Ben geçirdiğim sefer yorgun. Tuğu, açlık, istirap gibi - birçok hastalanmış ve bir Fransız has . tahanesinin beyaz duvarnları a . rasında iki aydan farla vakit ge - | çirmiştmi. İlk günlerde hatırımı sormaya sik sık gelen kâdin hem. şehrilerim — samimi olmak için söyliyeyim ki, hasta olduğum za. man rzairlerimin kadın olmasını isterim. Ben hararet ve humma ile yanarken alnımin üstünde gü. zel bir kadın elinin dolaşması ba. | na en mükemmel ilâçlardan daha fazla şifa verir — sonra birer bi. rer ektilmeye başladılar, Bu zi- yaretlerin seyerkleşmesinden ân. hıyorum ki onların beni merak et. tikleri yoktu. Fakat ben akşamla, rı, beyaz saçlı, iri burunlu ihti. hemşirenin bana kargi gösterdiği müfrit sefkat ve alâka karşısın. da canım her sıkıldıkça onları Almanya - İtalya atle- | tizm karşılaşmasını 74 puvana karşı 104 pu- vanla Almanlar kazandı #utgart, 10 (ALA.) — Almanya ve İtalya milli takımları arasında atle- tizm karşılaşmaaı 20.000 kişiyi teca vüz eden bir halk kütlesi " huzurunda iki günde icra edilmiştir. Birincl gü- nün en mühim hâdisesi Alman harbi e İtalyan Lansi araammda — yapılan 400 metre yarışt ölmüş ve bü yarışı Alman şampiyonu kazanmıştır. 10.000 metra yarışt da çok güzel olmuş ve melicede yeni Bir İtalya rekoru tesla edilmiştir. 'Teknik naticeler şunlardır. 200 Metre: 1 — Monü, İtalya, 21 w 0/10, 2 — Mellorovlez, Almanya, 21 8 — 0/10, 3 — Gonolli, İtalya, 22 4, 4 — Bö- meceke, Almanya 22 8 4/10, 400 Metre: 1 — Harbig, Almanya, 47 4, 2 Lansi, İtalya, 47 # 4/10, 9 — Linn hetf, Almanya, 48 a, 3/10, 4 — Misro- ni, İtalya, 49 a. 10.000 Metre: 1 — Byring, Alman, 2/10, 2 — Bevisegua, İtal) 4/10,'3 — Haushofer, Almanya, 11 8 â/10, & — Bestini, İtalya â1 a. 4X100 Bayrakı 1 —- Almanya, 41 4 4/10, 2 — İtal- ya, 5 santimetre geride. 400 Metre Manlnlız 1 — Mayr, Almanya, 5€ w 6/10, 2 — Fantone, İtalya, 54 » 9/10, 3 Colautti, İtalya, 50 4 1/10, 4 — Brand Almanya, 56 . Bırıkla Yükseki 1 — Giötmer, Almanya, 3 m 90, 2 — Haunzvlekel, Almanya, 3 m g0, 3 — Ballerini, İtalya, 8 m 60, 4 — Re> meo, İtalya, 3 m 60. Ürm Açşlama: 1 — Pedersani, İtalya, T im 22, 2 — Maffet, İtalya, T m 20, 8 — Vi- kelski, Almanya, 7 m 17, 4 — Lütber, Almanya, T m O1 Cirld: 1 — Berg, Almanya, 67 m 48, 2 Taose, Almanya, 62 m 19, 8 — Ror HMalya, 60 m Ö6 4 —- Vukasına, Ttal- ya, 55 m 44 - Çekiç: 1 — Heln, Almanya, 54 m S7, 2 — Dış tİcaret umum müdürü- nün dünkü tetkikleri Şehrimizde bulunan dış ticaret umum müdürü Servet Berkin dün lmuş; idare heyetl bazı izahat almıştır. İthalât birliklerinin daba iyi memlekete Lâzım olan madde'eri mümtün olduğu nisbette femin etme | | sı, haftalık programını daha ithalât birlikleri ile meşgul o! leri yolunda tedbirler alınacaktır. Dış ticaret umum müdürü kereste ihtikârı üzer nde de tetkikler mış ve alâkadarlardan bu hususta izahat a gün Ankaraya dönecektir. 86 ton tiftik taksim olundu Tiftik, yapağı idare heyeti dün bir toplantı ak tine talimatname harici olarak verile denlerden kalan 85 tonun birlik azaları arasında taksimini yapmıştır Liste umum! heyete arzedildikten sonra vekâ'ete gönderilecektir, Biask, Almanya, S1 m 08, 3 & rina, İlalyâ, 48 m 00, 4 — Cantagalli İtalya, 47 m 02 100 Metre Neckarmann, Almanya, 10 4 - Kerseh, Almanya, 10 4 8/10 | nüL İtalya, 10, 10'* 9/10, 4 Harbişz, Almanya, 1 d 47 a 8/10 2 — Lanzi, İtalya, 1 d 40 & 3.10, 3 — Brandacheki, Almanya, 1 d B1 a 4/10, 4 — Doraacenyi, İtalya, 1 d 52 # 6/10, 1300 Metre: 1 — Kalndı — Beldenseknur, A tali, İ 22 ya, 15 4474 6 10 110 Mefre Manialı: 1 — Besker, Almanya, 15 N â/10, 2 — Galdana, İtalya, 15 4 4/10, 3 — Laitner, Almanya, 15 a 6710, 4 — Eri AXAM Bağrakı 1— Almanya, 3diğa, 2 - 3di2za aI0 Üç Adımı 1 — Gleia, Almanya, 14 m 79, 2 Vogt, Almanya, 14 m SA, 3 — Pettaz- No, İtalya, 14 m 36, 4 — Pellarini, 1 talyan, 14 m. 8. Yüksek Atlamıaı 1 — Nacke, Almanya, 1 m 90, 2 — Comprgmer, İtalya, 1 m 90, 3 — Kop- pehyaltaer, Almanya, 1 n gü, & — Tangetti, İlalya, 1 m B0, Diski 1 — Votapek, Almanya, 47 m A, 2 —- Coosolini, İtalya, 47 m 47, 3 — Binachini, İtalya, 44 m 46, & — Tw ner, İtalya 43 m 44. İtahya, ı h, Almanya, 14 m ©€, 2 — Profetti, İtalya, 14 m 63, 3 olini, | Tüziyâ, 14 m 62. & — Bongen, Alman- | eticede Almanya T4 puvana karşı 104 puvanla gülipi ile temas ederek Bir şekilde çalışarak , lmıştır. Servet Berl detmiş, kendile- ihracat haklarından feragat © Maarif Vekili dün sabah geldi Maarlf vekili Hasan Mi Yücel şehrimiz kültür müesseselerinin yeni yıl ihtiyaçları etrafında a Akadarlarla Körüsmek ve tetkikler yap” mak üzere dün sabah Ankaradan şehrimize gelmiştir. Maarif vekili şehrimizde üç gürt kalacaktır. büsbütün özler ve içimden; — Zavallı Rus çiçekleri, der- dim. İstanbul havası kimbilir on. Jarın narin vücutlarına nasıl tesir etti? İhtimal ki hasta, muğtarip ve perişandırlar. Bu kadar ince ve şiirden örülmüş mahlüklar |. | çin guürbet hayatı ne kadar acı. dır. İhtiyar hemşirenin mütemadi. den soluyan hürmetliçe burnu ba- na büsbütün onları, o Rus çiçek. lerini aratırdı. — Bir iyi olup hastahaneden çıksam da, onların arasına katış. sam! derdim. Gurbette aşkın daha iyi olaca. ğına, yabancı memleketlerde ka. din kalblerinin daha riyade sevgi hissi düyacağına kaniydim, Fa- kat (Vera), hani o vapurda "Bos. for” u yarı mahzun, yarı neşeli seyrettiğini anlattığım güzel mi. ralay kızı yalnız bir defa gelmiş. ti. Güzel sarı saçlarını, cazip ma. vi gözlerini rüyalarımda, kimbilir kaç defalar gördüm... Hastahaneden çıkınca yine İstanbul hayatının kalabalık — ve divcivli safhalarını göremedim. Çünkü doktorların tavsiyesiyle Boğariçinin tenha köylerinden biriside uzun bir müdüçt tam ta- biriyle bir “Müjik” höyatı sür. düm. Dilimden bir patça anlıyan bir Bulgar balıçıvanının yanında yaşıyor, çarların memleketinden geldiğim için benden hoşlanan safdil kıziyle ufak telfek muhab. bet ellvelerinde — bulunuyordum. Maamafih bu adamdan da, ben. den hoşlanan kızından da Allah rast olsun! Onların Slavlık gay. retiyle bana gösterdikleri şefkat ve ihtimam yüzünden hem sıhha. timi kazandım, hem de yarım ya- malak da olsa, türkçe öğrendim. tIk öğrendiğim kelimeler bittabi sebze leriydi; bahçivan kızi çiçeklere de meraklıydı. Ona so. rup türkçe çiçek isimlerini de öğ. tenivermiştim. PL çiçeklerin kar, şısına otürup — eğer — bahçivan | bostanın öte taraflarında çapa çapalamakla meşçgul işe — kızın saçlarmı ve yüzünü okşardım. — | O zaman bu Bulgar tazesinin sıcak nefesini ve hızlı hızlı çar. pan kalbini duyarken yine kal. bimden o suali geçirirdim: — Acaba Rus çiçekleri ne â- lemde? Bu topraklarda solup sa. Tarmayorlar mı? Hele (Vera), o güzel miralay kızı ne yapıyor kim bilir. O bahçivan kızına minnet. tarım. Bana türkçe öğretti, beni unutmaz, çünkü bu köylü Slav dilberi dudak dudağa öpü i ilk defa benden öğrenmişti. Umumi harbin sıkıntılı günle. _enî_slmaçl al'lj Ankara ve İstanbul takımları arasında yapılan tenis maçıma işlizâk edenlerden bir grup Say fiyeler de temsiller Raşit Uzun bir çıngırak ve zil sesi... Sonra kahn mukavvadar, — yapıl. mış hoparlörden akseden kısık, çatlâk bir ses: — Bu akşam- («) sinemasın- da iki film di Filmleri ballandıra ballandıra anlatıyor. Naşit ve diğer sanat. arın çevirdikleri bir filmi göklere çıkatıyor. Burası, artık Galatanın tarihe karışmış palyaço taklidi - yapan sinema kapısı değil, Bakırköyün mahalle aralarıdır. Canlı insanlar, yirminci asırda bu reklâmla tica. ret kaidelerine uymaya çalışıyor. lar, İşin garibi ve tenkit miz nokta bu değil. Çıngırak sesleri uzaklaştıktan sonra başlıyan bir münakaşadır. Yaşlı olduğu titrekliğinden belli bir kadım barbar bağırıy — İştemem, diyor, istemem; ben ille Naşidi göreceğim.. Bir erkek yalvarır gibi — Ama büyük anne, biz Râşit Rızaya - gitmeye karar yermiştik, Biletleri d€ aldık. Münakaşa komşu evdedir. Ni, ne göylüyor, genç torun yalvarı- yor. Sonunda anlaşıyorlar. Getç, nineyi ikna ediyor: — Nine, diyor, o Naşit sahici Naşit değil. Sineması oynayor... Raşit Rıza sahici... Kendisi gel. di,.. p Başka mahallelerde, başka cv. lerde buna benzer münakaşalar oldu mu, bilmiyorum. Yalnız me- sele şu İmiş: Bu semtin meşhur bir sinema. iki gün önte değiştirmiş olmasına Tağımı Raşit Rizanın temsilini vermek için, — büu rakiplerin ta. biridir — müşterileri kendine al- mak için o akşama mahsus olmak üzere böyle bir (oyun!) tertip et. miş. Rekabet, xık sık bu gibi şer'i hilelere başvurdururmuş,." İçimin sızladığını niçin gizliye. yim, İstanbulun tiyatro zeykini tatmin edemiyen, şehirden geç döflmek için binbir külfete katlanmak mecburiyetirde kalan hakını düşündüm. — Sonra, bütün edeceği. rinden hemen hemen yeni çıkmış “lan İstanbul halkı iş ğ lentiye, sefahate dökmtüştü. Bul. gar kızından öğrendiğim türkçe ile bir İstanbul gencine sordum: — Kuzum, bu sıkıntılı zamar- da bu eğlence, bu selahat medir? dedim. O bana kücük bir hikâye anlattı. Türkler lâkırdı arasında küçük küçük fıkralar, hikâyeler anlatmasını pek severler, Hele Nasrettin - Hocanın, ve Bektaşi dervişinin hikâyeleri o. lursa,-hem söylemesine, hem din. lemesine bayılırlar. Gencin bana anlattığı hikâye budur: " Adamcağızın karısı ölmüş, tam cenaze kaldırılacağı zaman bak. mışlar ki cenazenin kocası mey. danda yok. Nerede, nerede? diye arasmışlar, Bir de ne görsünler? Rvin hizmetçisi ile bir odaya ka- panmamış mı? Cenazenin mate, miyle zaten şuurlarını kaybeden biçareler, herifin üzerine hücum etmişler. — Vay reril herif, vay hayasız herif! mi dememişler, neler söy. lememişler. Adam bu hücum kar. şısında şaşırmış, kalmış birden. bire: —- Aman üzerime varmayın, de. miş, ben teessürden ne yaptığımt biliyor muyum, İstanbulun şu balinde eğlenenler de, tıpkı bu adamın gösterdiği mazereti ileri Rıza Bakırkö yde hayatını sanata vermiş ve bu $ natı yalnız ve yalnız kertdi yi sek kudreti ve sarsılmıyan erefiii si ile seneler ve senelerd Liyi tan Raşit Rızayı düşürdüm. Raşit Rıza ki, yalnız tiyatro Sf retmek için İstanbula inemiytf inse de bulamıyan her semt kman ayağına kadar gidiyor sahnenin çökük tahtalarından, yırtık perdeleri ne gece tıları saatlerce seyahatten yadl gâmayan bir sanatkâr.. Bütün bunları ve sonra da Bf tada bir kere ziyaret ettiği se te işte ben sanatkâra rekabrt mek isteyenleri düşündüm. — Kendisine sanat havvarisi & yebileceğimiz büyük artistimil oyununu seyretmiye giderken, İ çimde birçok hisler — çarpışıy lardı, Raşit Rıza, gişede bilet yordu. İşini bitirdikten sonra & neye geçti. Kırık satdalyatari dolu meydana baktım ve içimi tin bir zevk ve haz kapladı. Hd taraf dolmuştu. Daha dikka baktım. Genç, ihtiyar, orta yi h, kadın, erkek, nezih bir. bâ kütlesi... Perde açıldı. Oyun bi ladı ve bitti. Burada ne bir piyes tenkidi. de alelâde bir röportaj niyetinde almadığım için mevru ve artistleri anlatmak niyetind eğilim. Yalnız kalabalığın sebü bini malâmu ilâm kabilinden bi daha kaydetmek istedim: O kali balık Raşit Rızanın şahsında bi kikl sanatı göreceğine inanmış* Onun için geldi. Raşit Rızaya gelince: Nerdi ve nasıl olursa olsi daima * yüksek sanat cephesi ve seyircilt rin zevkine intibak hassası ile b reket ettiği için kaç rakip mahâ le mahalle değil, ev ev zil çalar dolaşsa hayranlarını etrafında bi telenmekten menedemiyecektir. Evvelki akşam, şunu bir — kef daha anladım, ki: Halk hakiki 64 natkârı daima takdir ediyor, sev! yor ve hakiki-ganatı duyarak, 2 Jiyarak' seviyor Aden, şat NİYAZİ AHME sürüyorlard. Ara yerde şunu 6 itiraf etmek lüzımgelir ki, İst bulun yerli, eccnebi bütün gençle tine bitmez, tükenmez bir ,rev! ve sefa âlemi yaşatan benim “Rtf çiçekleri” dediğim bizim kadmla! oluyör. Ben inzivagâhımdan Beyoğ luna döndüğüm zaman bu - haki: kate hem üzülmüş, kLem sevift miştim. Üzülmeme sebep şuydu Rus kadımı deyince bundan 5004 ra artık herkes bir fuhuş ve xefi” hat timsali hatırlayacaktı. Bu mensup olduğum irk için bell de uzun müddet silinmiyecek bi leke olacaktır. Bir taraltan d benim “çiçeklerim” büsbütün «0 lup ölmediler diye seviniyordumt! Çatrapatra da olsa türkçe öğre miş bir Rus olduğum için eğlenc meraklısı, zengin Türk — gençleri tarafından itibar — görüyordu! Birisi bir iki votka 1smarlayo birisi evine çağırıyor, hülâsa hep| si beni koltuklayorlardı. Bir genç gazeteci ile ahbap olmuştuk. Ötekiler benimle, Rus çiçekle, rini vasıtamla koklamak, belk mümkün olur diye yürenlik ettil leri halde bu edebiyat ve sanı' meraklısı genç, berimde edebiyâ' mütesibi olduğumu öğrendiği |* çin hakkımda muhabbet beslemişi ti YDevamt var) fazlac yapmal