Bit he V y e K Büzeteri, Amerikan LAafından l y v7 A lw) "'"hıuq. Yo » Ve r ko ? GT konuştu * hıı' Alman - Amerikan iş MA Hini teklif etmiş l «t * 8 Berliflle| İngiltere ve Fransaya karşı açıla. bilecek olan bir hava harbinin müthiş hikâyesi dökülmüştür. Göring yavaş yavaş açılınca, büyük atratej rolünü — bıraka- Tak hakikf iktısatçı hüviyetini takınmış ve bu kere de Alman. yanın istihsal kacmından guüruür. İa bahsetmeğe başlamıştır. Gö- ring ilk dört senelik plânla elde edilmiş olan ihtiyatlara temas et. miş ve bilhaşta müttefikler tara- fından tatbik edilmekte olan ab. Tukanın hiç bir netice doğuramı. yacağını tebarüz ettirmeye çalış- mış ve fikrini şöyle tamamla. maeştır? — Almanya müttefiklerden da- ha urün zaman harp edebilir... Anlaşma Ve Konturatlar Göring Almanyanın Romanya, Yugoslavya ve İskandinavya ile imzalamış olduğu anlaşmalardan da bahsetmiştir. Bundan sonra Göring Rusya. nin bir konturat ile Almanyaya 3$0 milyorn metre mikâbı inşaczt kerestesi, (600.000) balya pa. muk, bir milyon ton petrol ve büyük miktarda keten, kenevir ve hububat vermeği taahhüt ettiği- ni bildirerek, demiryallarının, de. niz, nehir yolları ve kanalların bu eşyayı Almanyaya nakletmeğe ki- fayet etmekte olduklarını ilâve etmiştir. Nihayet şuna da işaret edelim ki Mister Velsi yemeğe davet et. miş olan Doktor Şaht, Amerika ile Almanyanın daha yakın teşri. ki mesaisinden doğacak olan a- vantajlar üzerine misafirinin na. zarı dikkatini çekmiştir. Kendisine bilhassa bu vazife werilmiş olan Rayşbank sabık mü- dürü acaba bu vazifesinde muvaf. fak olmuş mudur? Na h“k"ku hakkında anket: hh “Hünün fikirleri N hakka değil, hakkın A, Mlvete galebe hd inanmak lâzımdır münasebetlerde, gerek her mil- letin kendi dahili münasebetle- rinde yeni esaslar meydana ÇI. kacak ve yeni bir dünya kuru . lacaktır. Fakat bu yeni dünya ne ola. bilirdi? Bay Fuat Köprülü beşer hukukunu koruyabilecek olan bu dünyayı nasıl tasavvur ediyor - du, Bunu kendilerinden dinleye- lim; — Uzak bir hulya gibi görün. &e bile, kuvvetin hakka değil, hakkın kuvvete galebe çalaca. Rina bir gün inanmak, insanlar *| için hem bir teselli, hem de bir kuvvet kaynağıdır. Cemiyet L Çİnde ferdin kıymeti en geniş bir anlamda kabul edilir ve in. Banın gerek doğuştan malik ol- duğu haklara ve gerekse yaşa- yabilmesi için şart olan ihtiyaç. larma hürmet edilirse beşeri . yet salâh yoluna sapmış olur. İsterseniz bana fazla bir safdil- lik te isnat edebilirsiniz. fakat ben o güne inananlardanım.., Ben de muhterem âlimimizle iber o güne iİnanmak İstiyen ler arasındaydım. Kuvvetin mü. Messili olduğumuz kadar bak . km cocuğu olmaklığımızı da is. terim. Muzajfer Acar Harp başladıktan sonra dokuz hafta Almanyada nezaret altında kalan ingiliz kızının Alman nişanlısından haber yok Kadın tayyareci Madam Şarno Fin cephesine gidecek Fransanın meşhur tayyarecile. rinden heykeltraş Madlen Şarno halen Vişide bulunmakta ve bü- yük soğuklar cenasında düçar ol. duğu bir ciğer hastalığını tedavi ettirmektedir. Fransızca Pari kadın tayyareci gideceği hakkındaki bir teyit etmek için kendisiyle tele- fonla konuşmağa muvaffak ol. muştur. Finlandiyanın asil gayesine hizmete köşmüş olan birçok kim. uvar gazetesi, seler gibi Madlen Şarno da Rus. | larla mücadele etmek üzere Fin cephesine gitmek arzusunu gös- termiştir. Esasen Madlen Şarno. nun kocası Mülâzim Fontönoy da | Fin cephesinde Ruslarla muhare- | be etmektedir. Madlen Şarno gazetelere akse. den bu haberi teyit etmiş ve de. miştir ki: — Fin ordusuna piyade mülâ. zimi olarak iltihak etmiş olan ko- cama gitmek için buzların çözül. me mevsimini bekliyorum. Ko- cam iki aydanberi Finlandiyada. dır, Birkaç gün için Toörneo gar. nizonunda kaldıktan sonca doğru cepheye gitmişti. Madlen Şarno Fin ordusunda nasıl çalışacağımı da şöyle anlat. maktadır: — Tayyarem hükümet tarafın- dan alındığı için Finlandiyada telsiz telgraf memüuru olarak ça. lışmak fikrindeyim, Finlandiyaya tamamen kendi arzu ve ihtiyarım ile gideceğim için bir hizmet gö- rebilmek gayesiyle elimden gelen her şeyi yapacağım, Kocam halen cephededir. Fakat öyle ümit edi. yorum, Torneoya gelip beni kar. şılamak imkânını bulacaktır. On. dan sonra vaziyeti birlikte müna- kaşa edeceğiz. Ne yapmam lâzım. gelirse yapacağım. Ben düşün- düm ve ancak telsiz telgrafçı ola. rak Finlandiyaya faydalı olacağı. ma karar verdim.: Karacaahmet mezar- lığının imarı Üsküdarda Karacaahmet me. garlığının belediyece tanzimine karar verilmiş, bunun için bir proje hazırlanmasma başlan « mıştı. Belediye fen heyeti tara. fından bu proje tamamlanmış, müzeler müdürlüzüne gönderil- miştir. Müzeler idaresi mezar - lıkta açılacak yollar üzerine ta. rihi mezarlar düşüp düşmediği. ni gözden gecirecektir. Diğer taraftan Eyüp mezar. Jıklarının tanzimi için de bir ko- misyon kurulmuştur, M. Kemalpaşa için is- tikraz yapıldı Bursa, (Hususi muhabirimiz. den) — Seylâp nden zarar gören M. Kemalbasa kasabası belediyesi, gelir kaynakları te - min gayesile (Hal, barsak te . mizleme imalâthanesi inşa ve sucuk hanenin tevsii ve kaldı . rım tamir ve tecdidi) vibi husu- sat icin vali Refik Koraltanım teşebbüsü ve Dahiliye Vekâleti. nin muvafakati İle belediveler bankasmdan 25 bin iralık ikin- ci bir islikraza karar vermiştir. M. Kemâlpasr belediyesi u . mumt meclisi fevkalâde toplan. tısında istikraz için | olan mazbataları yanmış ve belediye reigine meclisçe salâhiyet veril- mistir. Harp çıktığı zaman, Coy Ro. ters adında bir İngiliz dansözü Almanyada bir hastahanede hasta Yyatıyordu. Almanlar - tarafından nezaret altına alınarak dokuz halta alı- kondu. Nihayet bırakıldı. İngiliz kazı şimdi İngiltereye gelmiş ve geride bıraktığı genç Alman nişanlısı hakkında bir yazı yazmıştır. İngilizce Sandey Gralik gaze. tesinde çıkan bu yazıda genç İn- Biliz dansözü diyor ki: “Bir Alman hapishanesinden tahliye edildikten sonra, ağrı i. çinde kalple nihayet vatanrma dönd Fakat arkadamda sev. diğim adamı bıraktım. Şimdi o. nun nerede olduğunu bile bilmi- yörüum. Belki de bir tahaşşüd kampındadır. Zira bir Almanın, bir İngiliz kızını sevmesine mü. saade edilmez. Haynz Şmit adındaki 9 Alman- la ben biribirimizi delicesine se. viyorduk, Yakında evlenecektik ve kocam İngiltereye gelip yerle. şecekti. Harpten evvel böyle ka. rTar vermiştik. Fakat onu brakıp gelmeğe mecbur oldum, Beni sevmenin ce- zaşını, belki de bir kampta gör. düğü cezalarla ödeyor. O, parlak istikbali olan genç bir doktordu. Ebeveyni ölmüş ve | kendisine tıb tahsilini tamamla- mağa imkân verecek kadar para bırakmıştı. Haziran ayında tanış. | miş ve ilk bakışta biribirimizi sevmiştik. On beş gün kadar geç. tikten sonra İngiltereye anneme yazdım. Ve bu Almanla evlen. mek istediğimi söyledim. Berlinin tiyatre muhitinin tam göbeğinde bulunan Fenina barın- da onunla ilk buluştuğum akşamı unutamam. Varyetemiz bittikten sonra, kalabalık bir erkek ve ka., den arkadaş grupuyla dışarı çik- mıştık, O dahi beraberdi. Çalış. maktan baş kaldırdığı pek madir gecelerinden — birini — yaşadığını söylüyordu. Mektepten mezun ol. muğş, fakat şimdi etüdler yapmak. la meşgüldü. Bütün zamanını Berlin hastahanelerinde makla geçiriyormuş. Hayattaki arzularından bahset. ti ve Londrayı görmek istediğini söyledi. Biribirimizle © kadar meşgul- dük, o derece bağlanmıştık - ki, hiç siyasetten bahsetmiyor; hat. tâ harbin çıkmasına ihtimal bile vermiyorduk, Çok mesuttuk, Ha. yatımda o kadar mesut olduğu. mu hatırlayamıyorum. O ilk akşamdan sonra Haynz artık her akşam orada benimle buluşmağa başladı. Aradan on beş gün geçmişken bir akşam Haynz benimle evlen- mek teklifinde bulundu. Şüphe. siz derhal “evet” dedim ve anne- me yarzdım. Annem, evlenmeden evvel iyice düşünmekliğim lâzım. geldiği cevabını verdi. Annemin cevabı geldikten bir hafta sonra bizim kumpanyamız, Laypzig şehrinde Operetten ti. yatrosunda çalışmağa başlamıştı. Bu strada ben Hayrız'i ancak bir defa görebildim. ,Bütün tos ayıncş, biribiri. mize her gün mektup yazdık, Sonra Laypzige geleceğini ha. ber verdi. Hatırlıyorum; senenin en güzel günlerden biriydi. Ta- biat dahi bize en müsait havasiyle müzaharet ediyor gibiydi. Ben Haynz'i her zamankinden daha çok seviyordum; fakat o, endişeli idi. Arada bir, yüzü mağ- mum bir hatlde dalıp düşündüğü, nü görüyordum. Nihayet sordum: — Neyin var? Ne düşünüyor. sun? çalış- Cevap verdi: a — İngiltere ile aramızda mese. le çıkacağından korkuyorum. —- Kısaca: İ Yıkılmıya müheyya duvarlar Dün yağan şiddetli yağmurlardan bazı yı- ilmaya müheyya duvarların yıkıldığını öğren. dik. Hele birisinde dört işçi kendilerini zorla kurtararak kaçabilmişler... Tatanbulun bağlık ve bostanlık birçok yer- leri duvarlarla çevrilidir. Hele bir yağmur ya- Binca, birçok yolcular bu duvarların yanmda kendilerine birer sığınak ararlar. Fakat, yine bu duvarlardan birçoğu yıkılmaya hazır bir hal. dedir. Herhangi bir kazaya meydan verilmemesi için, belediye memurlarının mal sahiplerine ya. pacakları ihtarın büyük faydaları olacaktır. Na- zarı dikkati celbederiz, | Harp çıkacak. Ah sevgilim; o za- man bizim halimiz ne olacak? Bir Almanın, bir İngiliz kızını V. mesi yasaktır. İkimizden birinin casus olduğuna hükmedecekler. Ben daha şimdiden göz altına a- lındığımı zannediyorum, Çünkü bir İngiliz dansözüne nişanlarımış Alman doöktorüu olarak tanınıyo. rum.” Ben buna inanmadım. Bizi bi. ribirimizden hiçbir $ey ayıramaz. dı. Evlenecektik, Biribirimizi se- viyorduk. Fakat Haynz'in göyledikleri doğru idi. Annem de tavsiyesinde hakk imiş. Milletler harbe girişti. ği zaman bir erkek çocuk ile bir kız çocuğu aşk bahsinde ne ya- pabilirler? Haynz, muntazaman — mektup yazmakta devam ediyordu. Sonra bir cuma günü — hiç unutmıya. cağım — İngiltereye dönmeden evvel Laypziğgde geçirdiğimiz son gündü, Ayrılmak ğıîemiyoıdum. Haynz'i terketmek istemiyordum. Geceleyin tiyatroya sancılar i. | çinde, başım dönerek gittim. İlk | numaradan sonra tahammülüm kalmadı; yıkılıp düşmüşüm. Der. | hal hastahaneye götürdüler, Beş dakika içinde de mühim bir apan- dişit ameliyatı yaptılar. Arkadaşlarım İngiltereye dön. müştüler. Apandisit ameliyatın- dan kalkıp kendime geldiğim za. man ilk öğrendiğim şey, harbin patladığı idi. Acaba Haynz nere. | deydi? Ondan hiç bir mektup gekmi. yordu. Kalbim yeis içinde kıvra- narak bekledim, bekledim. Halâ da bir mektup alabilmiş değilim. Bunun manası şu olabilir: Bel. ki de nişanlım, gizli polis taras fından nezaret altıma alınmıştır. Zira zaten takip edildiğini söyle. mişti, Ozun başına bir şey gelmiş ol. ması ihtimali, her gün daha çok zihnimde kuvvetleniyor. Bir İn. giliz kızını sevdiği için hükümet tarafından cezalandırılmıştır. sa- niyorum. Bir İngiliz çuval fabri- kası kurmak istiyor Bir İngiliz fabrikatörü memle. ketimizde çuval fabrikası kur - mak üzere alâkadarlara müraca- at etmiştir. Tetkikat için mem. leketimize gelen bu fabrikatör muhtelif mıntakaları dolaşacak ve fabrikaya müsait yer araya. caklır. Memleketimizin ihtiyacı olan çuvalı bugün Hindistan gi. bi uzak bir yerden müşkülâtla tedarik edebildiğimizden bu tok lif alâkadarlarca çok müsait kar şılanmıştır. 3 — VAKIT B MART 1540 * & Z Çingenelik kalktımı gücültüleri kimsenin üzerinde durmadığı çok mübhim bir hâdise oldu. Çingene ralı, çingenelerin göçebeliğini e. Harp arasında ha bediyen tarihe gömdü. Bu, haki. katen mühimdir. “Yalmız gezici, serâzat, kayıt ve şart — bilmekle tanılan ve biraz da bu hususları ile meşhur olan çingeneler artık evli barklı insanlar olacaklar. YVaktile Avusturya hükümdarı birinci Jozef ile imparatoriçe Marya Tereza, memleketleri da. hilinde dolaşan çingeneleri iskân ve islah etmek — istemişler, fakat muvaffak olamamışlardı. İspan- ya, İtalya, Macaristan, İngiltere ve Feansanm bütün çingenelerini hiç bir şey kayıt altına alamıyor. du. Halk onlara “Buçule millet” der, Bununla beraber: Çingene, ciğer pişirir, yemeden içmeden karnını şişirir. Çingenenin çergisi gibi oradan oraya sücünür. Çingene çergisinde musandara arar. Çingene horozı gibi ayağından çalalır. , Çingenenin ekmeği rüyasına girer, Darbi meselleri de artık tarihe karışıyce demektir. Babil kulesinin inşasından son« ra çingenelerin de bir fırka teş. kil ederek düyaya dağıldıkları rivayetinden başlıyarak onları bir millete mal etmek isteyenler bir türlü içinden çıkamıyorlardı. Ne asıl vatanları İncilde adı geçen eski Sencar olduğunu söyliyenler, ne de Hintlilerin en edna smıfı olan Paryalardan yayıldıklarını ileri sürenler tarihi bir vesika ve. rebilmişlerdir. Çingenelere bir de “Bohem” derler. Bunun sebebi de bazı ta. rihçilerin bunları Slavların istilâ- sından kaçan Bohemya ahalisin. den olduklarını ileri — sürmeleri- dir. Fakat bu da isbat edileme. | miştir, Birçok tarihçiler çingene | vatanının Himalyaların cenup ©- | teklerinde ve İnduş nehri civarın. da aramak ederler. Fakat bu da iddia olarak | kalmıştır. Çingenelerin Avrupaya 1398 yılında, yani 542 sene ev- vel büyük kumandan Timürün | dağılan ordusundan ayrılan - bir kol olduğunu kaydeden — tarihler de vardır. Muhakkak olan şey, çingenelerin 1417 yılında Roman. yada, ertesi sene Macaristan ve 'Transilvanya taraflarında görün- meleridir. Buradan doğru yayılmışlardır. 1422 da İtalyaya, 1427 de Fran saya, 1502 de İngiltereye geç. mişlerdir. “Nevi beşerin en sefil ve zeli. li? addedilen çingenelerin bütün kabahatleri göçebe olmalarıdır. NİYAZI AHMET Görüp düşündükçe “Tenzilâtlı satiş,, !ar Arada sırada bir dükkânın geniş camları üstünde “Bü. yük Pırsat!", “Mocburl Satış”, , “Terki ticaret sebebiyle teizi- TAt!,, gibi Tevhalara rastlarsınız, Göze çarpacak, tâ kı görünecek hacim büyüklükleri, renk çiğlikleri, alışılmamış acalplikler, hep yanyana sıralanmıştır. Reklâmcılık bakımtı- dan, bu alamı yaratmanın hiç şüphesiz kıymetl vardır. Vitrin önünü kuşatan kalabalıklar da cazibenin yolunda olduğunu güsterir., Hattâ siz yoksa, sokulur, bakarsınız. bile, şayet pek acelo bir İştniz pların, mendillerin, gömleklerin hülâsa bütün eşya- ların üstündeki etiketler, iki fiyat rakamı taşır. Bunların pa- halısı çizilmiş, ucuzları keskin renkli, kalın oklarla gözlere sokulmuştur. Seyredersiniz. Zaten reklâmcılığın ilk hedefi, sizde bu alâkayı uyandırmaktır, Sonra beğenir, sıhip olmak hevesino düşersiniz. İŞ tamam olur. Güzel.. Bunlara hiç bir diyeceğimiz yok. Fakat bütün eşyanın pabulılanmağa yüz tuttağu, pahalılık için sebeplerin çoğaldığı bir zamanda şu “tenzilâtlı satış,, lara ne dereceye kadar inanmak doğrudur? Bir taraftan sigortalar arltar, tlcaret gemilerine donan- ma kuvvetleri kömür yakarak koruculuk eder, işçi, hudutlara günderilirken, milyonlarca malların ucuzlaması elbet bek- lenemez. O hâlde bizim vitrinlerdeki bu ilânler ne? Anlamak İstediğim şu: Bizim piyasamızda herkes, dilediği gibi girişmektoe serbest midir? Hiç bu türlü #şlere bir yere hesap verilmez mi? İs- kontolar, etiketler üstündeki fiyat inişleri gerçek midir? Dük- kânlara bu türlü tenzilât Izinlerini hangi makam verir? Tica- vet Odaları bu gibi şeylerle alâkalanır mı? Şüphe yok, ki kimse malmı ucuz satmak istiyone: — Hayır, satma! Diyemez. Fakat bütün kuramların halk menfaatini koru> mak duygusundan doğduğuna göre, “tenzilât,, işini blr tuzak ve dalavere olmaktan kurtarmak da bir vazifedir. Bu nokta« larda halkın uyandırılması lâzemdir, sanıyorum. HAKKI SÜHA GEZGİN e Ğ A d