8 — VAKIT 20 TEMMUZ Polis mektebi mezunları âbideye- (Baştarafı 4 üncüde) umhuriyeti polisli. mertliği - gös. Tü ği dürüstlü terecek er | lektir. Bütün Cayatı memu.- yiyetinizde bu fırsatları kaçır- - mamağa kendinize şiar ediniz. Memleketin emniyet işlerinde €en geniş mânada muvavvaf ol. — manızı candan dilerim.,, Sadrettin Aka, nutkundan — sonra kurdeleyi keserek anıdı | | açmış, davetliler anıdı tetkik etmişlerdir. Anıdın üzerinde gebhit düşenlerin isimleri ve memleketleri yazılıdır. | — Bundan sonra davetliler zen. | gin büfede izaz olunmuşlardır. | Mektepten 153 talebe me- | zun olmuştur. Bunlardan 45 gi | çok iyi, 105 i iyi, üçü orta de. — — Bu kadar büyük çay süzge- ei olur mu? | — Eski zamanlarda, şurada Tahtakale donilen yerde oturan birtakım Arabistanlı çay tirya. — kileri, çaylarını kazanda kayna- tır, kovaya boşaltır, kepçe İle ' #çer; onu içmeden bunlarla sü- - zerlermiş! O Büaralık, oradaki Niğdeli, Ürküblü yağcılardan biri, elin- - deki bakraçla çeşmoye gidon çı- Yağına seslendi: on.. Simon.. Beriki, sesin geldiği ulak kabartarak: — Galiba beni tanıdılar! — — Kim tanıdı? | — — Baksan a. Birisi şuradan | ismimi çağırıyor. İ — — Yok canımm, sana öyle gel. |ai | | Herif, mankafa çırağına tek- | | tarafa |- Tar bağırdı; — — Bimon./Simon.. Ocağı batar| Dt Simon, andırgalası Simon.. Çırak gene duymamış olacak | kiz — — Ulan Simon.. mon.. Simon!.. Şimdi üteki dükkâncılar da |- hep birden alay için bağırmaya adılar: — Simon.. Simon., Simon., Si- Simon.. Si- — Kızcağız fena afalladı: — — Aman, dedi, buradan ka- plm:ı, tanındık! — Baktım ki kız telâş içinde.. -Hemen oradan geçen çift atlı, a- gik Mmavon -renkli, Üzeri tente- “2eli bir faytona atlayınca ara- Dacıya; — — Çek, dedim, doğru Fatih! y ATİHE kadar tatlr tatlı j konuşarak, gülüşerek gel. Fakat arabamız Fatihi ge- de Karagümrüğe doğru u- zanınca iş değişti. Maltaçarşısı ile eski Alipaşa arasmda, on, on bır yaşlarında, ayakları asri ta- kunyalı, çıplak bacakları sivri lnek isırıkları ve tahtakurusü sabarcıkları içinde bir kız - bi- im arkadaşı tanıyıp da çığlığı sasmasın Mi: — Çocuklar, koşun, Dabuk gelin, *;'Jın geçiyor? © JArka aokağın birinden bir a- Lay ses: — Kim geçiyor, kim geçiyor? — Simon Simon abla geçiyor, Tölmon Simon abla geçiyor. Ça- Suk gelin, çabuk! Derken bir düzineden fazla Daz, oğlan caddeye - fırladılar; arlamalariyla birlikte onu ara- ada görünce hep birden el çır- rak başladılar: — Simon Simon, şaşaşa.. SI- ©n Simon, şaşaşa... Sen ölme le çok yaşa... Sen ölme de çok n — Bu anda Simon Simonun hali- N, yüzünün aldığı renk ve biçi- ml bir görmeliydiniz. O kadar Şaşırmıştı ki kâh elleriyle, kâh Bapkasile yüzünü kapıyor; hem lmeden katılryor, hem de: | —No yapacağız şimdi? h B K K Kkoşun; bakrmmız buradan 1939 çelenk k rece ile mezun olmuştur. Birinci, Manisa müretteba. tından 6 numaralı Ahmet Bal. müsait bir mese| cıoğlu, ikinci 21 numaralı An- | talya mürettebatından Süley. man Savaş, üçüncü 3 numaralı İzmir mürettebatından Sami Özsudur. Mezunlar şunlardır: Hayrullah Göker, Refik Tü. keler, Şükrü Beydemir, Reşat Özsan, Süreyya Ural, Ahmet Balcıoğlu, Reşat Dirik, Meh. met Erçolak, Rıza Uçkan, Ziya Gürkan, Cemal Arslan, Şera- fettin İroz, Abdullah Akçaka- ya, Kemal Özçetin, Muzaffer Horasan, Aziz Özyiğit, Dilek, Hamit Gürses, Selâmi Dedeoğlu, Süleyman — Savaş, ! Halit Cehbe, Mahmut Beyaz. Diye soruyordu. Biraz sonra daha ileriki mahallenin çocuk- ları da berikilere katıldılar; on- lar da başladılar: — Simon Simon, şaşaşa... Si mon Simon şaşaşa.., Arabadan in aşağı... Arabadan in aşağı... Kız usulca sordu: — Ne diyorlar? — Sana arabadan in aşağı di- yorlar! — Niçin? — Niçin olacak, seni kucakla- yıp öyle götürecekler! — Aman yapma, rica öderim! Nihayet bu salayla gele gele Galagümrüğe golebildik; orada arabadan inip kahvelerden biri- nin bahçesine kurulduk. Kurul- duk ama, işin garabetine bakr nız ki şimdi de orada daha an- Uka bir curcuna kopmasın mı7? Bugünlerde İstanbulun bir gine- ma serati olan Karagümrükle- ki sinemalardam' birind& bu ge| ce sünnet düğünü ,VaTTiğe- BU sünnet düğününde de başlta Na- şit olmak üzere bütün komi! ler birçok numaralar yapacak- larmış. Bunların arasında meş- hur (Cüce Simon) da varmış ve zayallı Cüce Simon bizim otur- duğumuz hahçeli kahvenin bir- köşesinde nargile — içiyormuş. Biz oraya oturduktan pek az sonra önümüze yığılan yirmi o- tuz çocuk, el çırparak deminki nakaratın bu sefer do başka bir çeşitini tutturdular: — Simon Simon, şaşaşa.. Sİ- mon Simon, şaşa.. Başlasana traşa, başlasana trapa!.. Artık, bizim Simon Simon de- mindenberi alışmış olduğu. bu curcunaya gülmeden katılırken, bir de ne görelim, kahvenin kö- gesinde nargilo içmekte olan komik Cüce Simon, elinde bir kova su ile kapıdan fırlayıp ©- nu çocukların üzerine boşaltına- sın mı! — Alın size Simon Simon, şa- Şaşa... Şimdi çocuklar kaçışıp bir yandan el çırparak aynı nakaratı tekrarlarken bi- zim Simon Simon da boynuna a- gılı makine ile Cücenin resmini gekiyordu. TENİM ısrarım — üzerine O B akşamı ve o geceyi Kura- gümrük sinemalarının birinde- ki sünnet düğününde yapılan numaraları seyretmekle geçiren bu genç sinoma yıldızt kız, er- tesi gün gene köprü iskelesinde bana veda edip Tarabyadaki To- katlıyan otolinde misafir — olan Amerikalı sermayedarın yanına âöndü. Galiba, bugün veya ya-, rın da buradan Amerikaya hare ket edecek ve eylül sonlarında stüdyoyu kurmak üzere öteki arkadaklariyle birlikte tekrar buraya geleceklermiş. Bizim gazeteci ve bilhassa rü- portajeı arkadaşlar, hâlâ uyu- sunlar, yahut Mısırçarşısı Wle, bilmem ne pazarının röpartaj lariyle vakıt geçirsinler! bir yandan A y i ve üçüncü çıkanlar bir arada kartal, Turabi Çetin, Salâhat. tin An, Hasan Saruhan, Sami Özsu, Mustafa Dündar, Salim Akgün, Hüseyin Oğuz, Ahmet Karaca, Zira Toğay, Kemal Şenüz, Abdurrahim Okut, Ha. lit Uzunoğlu, Niyazi Bulduk, Nevres Bark, Fatih Güneri, Ni yazi Keçeci, Ruhi Aktekin, Nu- ri Kubat, Hadi İçoğlu, Fethi Kirişçi, Abdullah Dönmez, İh. san Çertel, Tevfik Özcan, Be. kir Sayın, Recep Tuncer, Rem- zi Tuğ, Yunus Alpaydın, Hay- dar Kanturalı, *İhsan Maden, Emin Varkan, İzzettin Fırat, Tahsin Akovmak, Sabri Tarım, Şükrü Çebi, Alim Dündar, Tevfik Yaylalı, Mehmet Kılıç, Haydar Birgivi, Mustafa Pek. er, Enim Omay, Mustafa Özal, Şeref Oğras, Mehmet Çin, Et.| hem Gökmen, Hüseyin Altm, | Osman Gören, Mehmet Örer, Muttalip Dikici, Sabri Tüfekçi Mehmet Akın, Hakkı Güngör, Hüsnü Sezer, Turan Özal, Sa. dettin Cankurtar, Cahit Mete, İbrahim — Kazapmar, Hüseyin Görlek, Mehmet Almmi, Mamzi Sapçı, “ABdüllâh “Yilma?, “Ak. met Guülsökü, İsmail Turgut, Sabri Akan, Mustafa Karahan, (Baştarafı 6 incıda) caya kadar Almanyaya gitmiş. lerdir. Bu teşkilât, gerek F>ansa, gerek İngilterede muhtelif şe. killerde çalışryordu. Fransada, Nazi noktai nazarını yaymak i. çin gazetecilere rüşvet verildiği iddia edilmektedir. Fakat Nazi şefleri İngiliz matbuatına para yeriemiyecek. lerini - bildiklerinden Mayfair ve Belgravia gibi kibar sosyete mubitlerinin salonlarında tek. sifi mesai etmişler ve bugünkü Alman noktai nazarını mah. tem konuşmalar esnasında neş. retmek yolunu tutmuşlardır. İngilterede keşfedilen Alman ajanlarının — isimlerini neşret- mek büyük bir heyecan uyan- dırabilir. Böylece birçok diplomatların bilmeksizin — tehlikeli — Alman propagandacıaIrımı kendi evle. rine misafir ettikleri meydana çıkacaktır. Fransadan çıkarılmasiyle Na. zi propagandacılarına — karşı Fransız polisini harekete geti. ren Fon Abeltz ismindeki ada. mm Londraya da geldiği öğre. nilmiştir. Bu Alman ajanı, Londraya Paristeki Alman se. fareti tarafından temin edilmiş sahte bir pasaport ve takma bir 'simle gelmiştir. GCeldiği tarih, İngiltere dahi. 'iyesinin İngiltereden on Alma. “an tardettiği zamana isabet et. mektedir. Fon, Abetz'in, Alman hari. siye nazırt Fon Fibbentrop ve >ropaganda nazırı Dr. Göbelr Niyazi Değer, Ömer İnanç, İh- san Anibal, İsmail Yılmaz, Av- ni Ak, Bahattin Sevin, Reşat Hamarat, Salih Özsu, Şükrü Aksoy Azmi, Ülker, Ridvan Özpir, Yusuf Ak, Salih Özkan, Hüseyin Özku, Hilmi Aksoyar, Ali Dursun Eren, Halil Aşan, Saffet Aytar, Enver İçel, Ali Arkan, Salâhattin Merih, Saim Karaca, Sadi Tezyener, Hıfzı Seçme, Halit Oğan, Abdullah Vural, Cercis Yaşar, Adil Alp, Mansur Özdemir, Ali Demir, Besim Kiray, Mehmet Öner, |Necmettin Pınarcık, Nuri To- |nay, Selâmi Tarca, Hikmet Ak, (Ismail Önel, Mustafa Kurmal, Fahri Yıldırım, Ahmet Süalp, Hicabi Çelikel, Sait Efetürk, Hasan Ertürk, Faik Ermeal, Fethi Paydar, Refik Oral, Ni yazi Evren, Niyazi Şahin, Bay. ram Şengün, Şemsi Ontan, Re- fik Belsat, Kenan Erturğut, Ahmet Kurtultay, Hikmet Yal. gın, Hasan gan, Ahmet Yazaıcı, Sabri Köklü, Sabri Şen- dal, Halil Çulcu, 'AK Sünci, Ahmet Özkan, n çi, Süleyman Akkuş!' Mulüttin Ombıx Arif Ergün, Bekir Kez sebir. arasında harp gönderildiği zannedilmektedir. Bugün İngiltereden ayrılmış olan Nazi ajanlarının birkaç gün evvel Almanyaya dönmek için emir aldıkları tahmin edili. yor. Gobels, Nazi casusluğuna karşı bütün dünyaca tedbir alı. nacağı kanaatine varmaktadır. Zira başlıca Avrupa memleket. lerinin Alman casusluğu teh. didiyle mücadele etmek üzere bütün malümatımı bi araya ge- tirmeğe karar verdiğinden Ber. lin haberdar olmuştur. Polis merkezleri hariçteki Alman teş. kilâtı hakkımda bütün bildikle. rini toplayacak ve alâkadar bü. tün memleketlerdeki Nazi ajan. larma imkân verilmiyecektir. Alman propaganda — nazırı Gobels, hariçee faaliyette bu. lunmak üzere - sarfettiği para- nm daima mukabilini alamıyor. Berlinden öğrendiğimize gö- re, Fransa zabıtası - tarafından aranmakta olan meşhur bir Al. man asilzade kadını, Almanya- ya kaçmış ve orada Alman giz- li polisi Gestapo tarafından derhal tevkif edilmiştir. Bu kadına Mareşa! Göring bakkında lehde yazılar neşret. meleri için Fransız matbuatına yedirilmek üzere 40.000 Ster. lin verilmişti. Fakat bu kadın bir Yahudi arkadaşiyle parayı kendi kesesine atmak istemiş. tir. Bir taraftan da Fransız mat. buatında Göring hakkında te. sadüfen çıkan yazıları da ken. di eseri imiş gibi keserek mer. keze göndermekteymiş. Şimdi — kendisinin nezare! “arafından Nazi faaliyetini or- | kamplarmdan birine hapsedile Osman Cemal Kaygılı| ganize etmek üzere İngiltereve İ ceği sanılmaktadır. | Tahta kurban giden başiar Bir sancak Beyin başını uçuran Seli Kardeşlerini de çocuklari! beraber öldürmüştü 1512 yılı martında İstanbulda yaniçerilerin malüm — gürültülü bir toplantıları oldu; neticesini padişah Bayazıda bildirdiler: — Selimi isterük... Halbuki Bayazıd tahtı diğer oğ 'nna bırakmak istiyordu. Bayazıd yeniçerilerin - cogkunluğunu gö. rünce?* — Peki, dedi. İstediğinizi ya pacağım. Bu haber, derhal Selime bildi rilmişti. Selim 1512 yılı nisanı- mın on dokuzunda tantanalı bir alayla İstanbula girdi. Bütün hü:- kümet memurları, vezirler ve bi- raderi Korkud tarafından selâm. landı. 20 nisan günü yehniçeri ve si- pahiler, bütün halkı arkalarina toplıyarak saray önüüne gelmişler di. Bayazıd, gölenleri tahta otur. müuş bir halde kabul ederek me ramların? gordu. Hep bir ağiz- dan: — Padişahımız ihtiyar ve has: tadır. Onun yerine Sultan Seli- mi isteriz. Ön iki bin yeniçerinin ağzın. dan çıkan bağırılış İstanbul se- masını inletiyordu. Bayazıd, bu kargı durulmaz ar. zu önünde boynunu büktü ve: — Saltanatı oğlum Selime ter- kediyorum. Allah ğ mübarek etsin, dedi. O anda sarayın düvarlarında ve şehrin yedi tepesinde (Allahti- ekber) sodaları yükseldi. - Sultur Selim,* elleri YoK Bir'hürmetle öpüyor, fa kat ihtiyar babanın gözlerihde ya nan ıstirabı görmüyor gibi dav. ramnıyordu. Gerçi karşısındaki ba- bası idi. Fakat, hal'ettiği bir ba: ba... Ve o baba, İstanbuldan ay rılmak için oğlundan müsaade iz temişti. Bayazıd, İstanbulu terkederek yola çıktığı vakit Selim onu E. dirnekapısına kadar götürdü, ba basının arabası yanında yürüyor, onun nasihatlarini dinliyordu. Şairin: Rakibin ölmesine çare yoktur ; Vezir ola meğer Sultan Selime diye tavsif ettiği Yavuz, baba. sını Edirnekapısına kadar teşyi. den sonra, dönmeğe hazırlanır- ken birden: — Ben Yodiküleye gidip baba- mın hazinelerini alacağım.. diye. rek yolunu değiştirdi. Sebebi şu idi: Yeniçeriler, kılıçlarını birbi- tine çatarak yolunu bekliyecek. ler; — Padişahlığı bizim sayemiz. de aldın. Haydi, şimdi cülüs bah $işlerini fazlasiyle ver. diyecekler di. Yavuz bahşişleri vermekten çekinmiyordu, fakat onların bo- yunduruğu altına girmekten kor. kuyordu. Yedikuleye gidiyorum, diyerek şehrin surunu takib ederek gara- ya gelen Selim, henüz babası taht ta iken yeniçerilere vand ettiği bahşişi vermek - mecburiyetinde olduğunu anlıyordu. Ve verdi. Bundan cesaret alan bir sancak beyi, kendi varidatının da arttı- rılmasmı istodi. Selim, cevab ol. | mak üzere kılıçını çekti ve bir vu ruşta başını kesti. Venedik sefirinin “bu hüküm- dar, insanların en zalimidir; yal- tız fütuhat düşünüyor ve yalnız harbe mütcallik işlerle meşgu! oluyor.” Diye anlattığı büyük kuman. dan Selim, hayatının sonlarında Radosu fethetmeği düşünüyonlu. Fakat, o, zaferi temin edecek bü- tün vasıtâlarım tâmam olmasını ister, andan sonra harekete ge. çerdi, | ,Rados fethi için hazırl? 'pllırlen bir gün vezirlerint' beni Radosun fethine mek istiyorsunuz; lâkin F |i almak için ne kadar barttö | |yaç vardır? Ve sizin ne ;rutımuı vardır?” diye | Vezirler, bu hiç b cevab karşısında vab veremediler. Fakat, günü hesab yaptılar ve: İ — Padişahım, dediler taff aylık barutumuz vardır. Yavuz: — Dört aylık barut mül” tiyle ne yapılabilir. Onun ixl H bile kâfi değildir. Benlii kinci Mehmed gibi ricatlt Ü Ven, çup olmaklığımı mı ister$” Bu türlü tedarikât ile mul ye başlayıp da Radosa gid? Zâaten zannıma göre Ahire j tuluğundan başka seferifi tur, Selimin bu sözü doğrüu “öd Payıtahttan çıkışının uM " nü böğüründe şiddetli ağ b setmeğe başlamışta. Kasl küçücük bir hıyarcık payâF f mıiştı. Tedavi eltirmesini Ti ğ tiler. Fakat, o aldırmadı. Atf di. Çorlu ile Uğramış köyü sında ağrısı o kadar arttı, W du, atından indi. İşte burağ, bası ile taht için silâhla 9 mığtı. Kim bilir Selim, o #” mi düşünüyordu. Yanında bulunan dört di gpediyülere GKvTSRAK MAzif TÜVİ ceklerini bilemiyorlardı. Y zift yapıştırmışlardı. Doktorlar,. padişahı afyof lanmaktan mennetmek istij 1520 yılı 22 eyiti günü (Ü val 926) Selim, gözlerini © yen yummuştu. 4 Gün doğarken, Selimin naf sıkı örtülmüştü ve ağrı! an evvel muvasi lamıyan dört doktora vaffakiyetlerin birer mükâf lan hilatler giydirliyordu. V” tarafa: j — Padişah iyileşti, bu min eden tabiblere hilat gi mesini emrettiler. yorlardı. Tirol niçin | tahliye edilmi$ Burası harp sand) mıntakası yapılat” Pariste salâhiyettar g lardan alman haberlere Cenubi Tiroldaki Al ıu tahliye edilmesinin h:kj bebi İtalyanın harp T Piedomont mmntakasında? rol'e nakletmek kaygısıdi” Ş Zira îı':dmont mıntaki a rTansız hava kuvvetinin | muna maruz kalabileceği % edilmiştir. Halbbuki / Tirol ge |çi takası dost Almanyanım: | y , :fh İ;viı;mnin huduütları YE gi ir deniz olacak AT L eg | (e muhafaza altmda oli? | . Diğer taraftan Alw”j’ Cenuhi Tirol'dan tahliye Ti cek 250.000 Aımd:'ndrfî';.m' ile diğer işçilere şidde! ’ı j' (The icı vardır.