Köy davamızın halline doğru : —a İA Maarif vekili ile birlik Ankara köylerinde gezi Köy cemiyetinin hayat telâkkisindeki değişikl ancak mektep yolundan vücude getirebileceğiz Refik Ahmet Sevengil Mieeg tediy Zeki, Hakkı Süha, Halil Lü: Tet Sevengil, Selâmi İzzet, Celâl Ergun, Asım A lqj:“s Ve kıymetli Maarif Veki- Yin , Hasan Ali Yücelle, sabahle- ı,[q:ıt Yökuzda Maarif Vekilliği .__"_"uı-. bahçesinde çiçek tarhla. bi ârasındaki havuzun başmda 'W??k' Ankara civarındaki köy- İz. w, Okaçını görmeğe gidece. h_'_:’__uuç gazeteci arkadaş ve * e'— Ye':inı'ı; umumi müdürle. Müfettişlerinden bazıları... i::fıkmi& pek kalabalık değil; &kı Usta okulunun otobüsü he N'lhıığı kâfi. Vekil, kendi Skağa ilini geri gönderdi, eski w_hıhnnm arasına karıştı, o- Teyzi ” Sana yakın bir solbetin Gzgyi İçinde samimi bir hasbihal (_“7:! gidiyor; —Bazan bir fıkra,| Biz nükte bir kahkaha tufa.| yor. O. l_ı_lıh yöolün üstünde kayar. . :n_ı."uye"k şehirden uzak- mî:""l ve onun henüz çocuk sa- 5.__&&—4: günlerde, 1914—1918 hı. €n soönraki mütarekenin tanı, V" Karanlık günlerinde Is. n ıld'. çıkan “İfham,, gazetesi- i :'m'—bar teşkilâtı Şalıştığımız ilk gazetecilik ıqh:"miıi hatırlıyorum. Sonta Müallimlik seneleri... Aârif Vekilimiz muhar ha; _:—"n olarak memleketin kültür Mez, ” iki koldan kuvvetlendir. * Çalışam iki mesleğin bütün Parı uklarını birer birer çıktı; Tade y7t Millet Meclisi muhitle- * temiz karakteri, geniş i- kabili. İi '“ lrğın ve liyakati ile ken- vdirerek bugünkü mevki. hu Beldi, Kültür hayatımızı ya. | ĞA tahiy, iv. ti _[ı"irfıyın, ihtiyaçları bilen, Mak , Mi kavrayıp tatbika koy- kağıy, Uüsunda — bütün imkâi Mak kudretine sahip bir a- €mek ki bu sahada başlıca Si Ve aynı zamanda da| "Umızı teşkil ediyor. Gra — şehri almeştı; çinde bir. Sniği tamamen arka. bi baraja su veren Laşı” Hirinin üstündeki köp- tonza P bir mikldet ilerdedikten Üfalt bitti; gösenin iğti nde hoplaya zıp- g olldiğine uzayıp genişli. :İdüx boşluklara doğru a- * Fakat henüz köylerden Tü:- '“*hmt.-ynn Veki i"ğ'ğnin köy davası, Ma: Taiyetler güN üstünde en fazla ehem Tidiz, ae Yacağı meselelenden bi. Tanga Sbur? tahsil çağında bu- Söcüklarımız n sayısı bir N ç y';'“' yüz bindir. Bunlar. 'hrı.lp_; sekiz bini şehir ve Wı: iİlk okullarda okuyor. ai rında okumakta olan " h,'"ııln sayısı da Üç yüz itdir. Şu halde mecburi il Yağında bulunan gocuklar. Mwm ile birlikte Ankara köylerini dolaşıyoru İzmir gazetecilerinden Sırrı, maarif umu ! |Köyl, YAZAN: sağdan müfettişi , Refik Ah. Kültür. tfi, Haşan Âli Yüci dan bir milyon yüz bini henüz o- kutulamamaktadır. bir Bu okutulamıyan milyon |nerededir? Nüfus istatistikleri bi. ze cevap veriyor; Yüz otuz, yüz kırk bia kadarı gehir ve kasabalardadır; geriye kalan bir milyona yakın kısını da köylende! Anadolunun — uçsuz toprakları içine rasgele serpiştiril miş kırk bir bin köyümüz var, Bunların içinde büyük şehir ve kasabalarla bağlantısı olmıyan, süratli nakil vasıtalarından ve u. mumt hayat ile irtibattan mah. rum, az nüfuslu küçük teşekkül- Ter eki bucaksız yeti teşkil etmektedir; Nulusu dort yüzden aşağı olan köyletimizin Yekünüu Ötüz iki biği buluyor, Nüfusu — kadenlı erkekli, çoluklu çocuklu ancak yüz e şiden ibaret köylerim otuz iki bin kö hemen yarısı kadardır. Vatanın geniş hudutları içinde dağınık bir halde aşırlardan asır lara intikal eden sönük hayatını yaşayıp giden bu köyleri kendi haline bırakacak mıyız? lan yün he Memlekette yeni bir hayatın u. yanması hakikatte memileket ço. cuklarmın hayat telekkisinin de- gişmesine bağlıdır. Köyün umumt kalkınmasını te- çin her şeyden önce köy hal. m ve bilhassa yeni yetişecek illerin hayatı anlayış ve görü- şünde değişiklik vücuda getirmek zarureti vardır. Köy cemiyetini telâkkilerindeki inkılâbı da doğ. rudan doğruya mektep yolundan vücuda getirebileceğiz. Demek ki Maarif Vekili en mühim işlerden biri deki bir milyon mektepsiz okutabilmek in &. Hindeki köyler çocuğ! ki nüfusun azlığı yüzünden bir ktebi dolduracak çocuğun top- |u olarak bir yerde bulunamaması, İyâni yapılması lâzım gelen işin pek geniş bir sahada vücuda ge- tirilmesi şeklinde tecelli eden zor- n. Acaba İme ni ltuğu yukarda kaydetti karşılaşıları güçlükler bundan mı ibarettir? mevcut ilkekul öğret. sayısı on üç bin yedi n sekiz dadır; al. Buğgün menlerindi yüz ellidir. Bunun altı yüzü şehir ve kasaba! tı bin dokuz yüz ellisi çalışmaktadır. Şehir ve kasabala- Tımız için bugün iş başında olan- lardan başka daha iki bin beş yüz yetmiş öğretmene ihtiyaç vardır. |Köylere gel Nüfusu — dört yüzden fazla- olan köylerde okul açabilmek için de on bin Üç yüz Bğretmen Tâzımdır. Demek ki, onikibin yediyüz öğ- retmen yetiştirebilirsek — şehir ve kasabalarla nüfusu dört yüzden 'yukarı olan köylerin okul ihtiya- meselesidir. | in dağınıklığı ve çoğunda- | köylerde! Haliç tersanesi « Atılay> dün te .. iği cı giderilebilecektir; fakat nüfusu dört yüzden aşağı olan otuz iki bin köyümüz yine öğretmensiz mektepleri her yıl ye. z öğretmen yetiştiriyor. Ma, rif Vekâleti bunlarla bir taraftaı şehir Ve kasabaların dört yüzden öğretmen karşılamağa çalışıyor; fakat öte yandan nüfu- su dört yüzden âz olan otuz iki bin köyü böş btrakmamak için de r almak | İşte bu düşünce iledir ki, üç se- nedir Türkiyede ilk tedrisat . geu müdürlü ve nüfusu || fazla olan köylerin |- ihtiyacını Atılay şanlı Türk bayrakları arasında kızakta iken Alman Krop fabrikasının 'Türk mühendis ve işçileriyle teş riki mesal ederek Haliç tersa nemizde vücuda getirmekte ol- duğu İki denizaltı gemimizden “Atılay” dün merasimle denize indirilmiştir. Merasime daretli olanlar sa> bahleyin saat on birden itiba - ren Haliçten motörlerle torsa - neye kadar gitmişlerdir. Orada kızak üÜzerinde duran “Atılay” büyük heybet ve gü - zelliğile, bütün davetiflerin tak - ehemmiyetli bir işin tecrübesiyle meşguldür, Or- W?fd? o:ı'u_uşıhk. çavuşluk - etmiş, İköyüne dönmüş, yetişkin ve hâ. kim karakterde kimseleri alarak ıhusuıi kurslarda okutup yetiştir. |dikten sonra Eğitmen adı ile köy- lere gönderiyor. Eğitmenler şim- diye kadar hiç mektep açılmamış olan nüfusu dört yüzden aşağı köyler de yeni açılan mekteplerde çalışmaktadırlar. men ya ken. di köyüne, yakut — sınırları kendi köyüne bitişik köylere tayin edil- mektedir. İlk tedrisat umum müdürlüğü bu işe 1935 — 1836 ders yılında başlamıştı; şimdi otuz dört vilâ. yette iki bin eğitmen çalışmakta. dır. Ankara vilâyeti de bunlar - |rasındadır. | Maarif Vekilimiz Hasan Ali |Yücel, bizi böyle Eğitmen tara- ından idare edilen köy okullarınt |strmeğe götürüyor. — Askerden terhis edilmiş köylü al- kurs görmekle haca ola- ? Oldursa ne işler görür, İne derecede muvaffakiyet kazana. bilir? Yoksa devletin paraları üç yıldır boşa mi harcanıyor? Büyük bir merak ve alâkanın heyecanı (İkinci yazı yarm) sif bir halk kalabalığı, doldurmuştu. Bir deniz kıtaşı selâm resmi ni ifa etmek üzöre muzika ile birlikte hazır bulunuyordu. Saat on İktde İstanbul Vali ve Belediye Reisi Lütfi Kırdar, do- nanma kumandanı Amiral Şük- rü Okan ve refikaları, ordu mü- foettişlerinden General Fahrettin Altay, İstanbul kumandanı Ge- heral is Bıyıktay, emniyet Afrektörü Sadrettin Aka mera- sim mahalline gelerek selâmlan- dıilar, Krop fahrikası direktörü ve diğer mümcesiller de gelmiş elvarı bülunuyordu. Merasim saat on ikiyi beş ge çe başladı. Önce Tatiklâl marşı galındı. Ardından ',Krop"” direk törü bir nutuk söyledi. içindeyim. | | Görüp düşündükçe: Tekrar spor şekavetine dair Fenerbahçe standındaki rezalet için acı bir fıkra yazmıştım. Arkadaşlarma jiletlerle saldıran yumruk atan, tekme savuran ve| sütün bu kepazeliği de ancak kendilerinden daha iyi oynadıkları için yapan mahlüklar hakkında ondan başka bir şey söylenemezdi. Buna cevap vermeğe yeltenediler. Hâdise güya hakemle o. yuncular arasında bir anlaşmamadan ibaret hafif bir şey, ehem, niyetsiz bir münakaşa imiş, Ortada yaralılar, fotoğraflarım acı şahitlikleri, polis rapor- arı, bir yandan Maarif Vekâletinin, bir yandan Beden Terbiyesi saşkanlığının şiddetli tahkikatı, vakanın nasıl bir yüz karası ol- duğunu bütün acılığı, olanca çirkinli deşip dururken, yalan ve inkârdan ne çıkar? Binlerce kişinin gözleri önüne serilen bir dövüş sahnesi, yalan ve inkârla kapanır mı hiç?.. Bana cevap vereni tanımıyorum. Takındığı gençlik mümes. Hiliği sıfatını ona kim verdi acaba? Bu adam, eğer mektepli ise, yareket! iki kere iğrençtir. Çünkü hem karalamasının manası, mantığı ve lisanr yok, hem daha memleketin eski, emektar bir yocasına nasıl hitap edileceğini bile öğrenememiş.. Ona okuduğunu anlamağa çalışmasmı tavsiye ederim. Be. İnim yazdığım satırlarda gençliği tahkir eden bir tek kelime yok. kur. Sporu maskara edenlerin hırsları ise, “gençlik,, lerine ba. ğışlanamaz. Çünkü yarın bir katil de çıkar: — Biz delikanlıyız hoş görün! Diyebilir. Ben, yazıma “Spor şakaveti,, adını koymuştum. Görenler Allah için söylesin, o hâdisenin şakavetten başka nasıl bir ma. nast vardı. Bara cevap veren de bu yazıyı kastederek “Neşriyat şakaveti,, başlığını kullanmış. Başka hiç bir delil olmasa bile, yalnız şu başlık cevap vere- n mahiyetini ortaya kor.Bu ayarda birine elbette cevap verememi Yalnız “Etem İzzet,, ten gazetesinde buna nasıl yer verdiğini sormak İsterim, Yoksa o da mt benim yazımda bir “neşriyat şa. kaveti,, görmüş, ve verilen cevabm harikulâde kudretine inana. İrak basmıştır? Meseleye dalr düşündüklerimi söylemek için, bu noktaların — geriye dönülemiyecek bir açıklıkla — belirtilmesini bekliyo. rum. Hakkı Süha Gezgil dirini celbediyordu. Ayrıca ke -| , S—VAKIT 20 nAYİS 1938 nce inşa edilen j iıdi_ denize Me> A — d ç indi Amiral Şükür Okanın refikas şampanya şişesini kırıyor Krop direktörü bu merasime gelmek lütfünda bulunan davet- lilere teşekkür ettikten dedi ki: “Bu esâr sonr'a teknik ve sanat iti- bariyle deni: eciliğ Him ve büyük bir eser sanat eserini Alman ustal heraber ve hem ahenk çalışmış olan Türk mahbsul mesa yoruz ve bu muvaffakı borçlu uz. Bu denizaltı gemisinin de “Batıra Tola BİbLİ afı- ve nu, bütün onların bulünduğunu ter tekeffül ederim. Bu geminin famini en büyük aaker Atatürk koymuştu. Onun için onunla beraber bu yüksek isim dalma yaşıyacaktır. Direktör bundan sonra doğ- rudan doğruya denizaltı gemisi Atılay'a hitap ederek şöyle de miştir: “Ey bi cüzitamı Atılay!.. Şanin hugün Türk bahriyesine, büyük bir deniz kuvvetiİne ilti bakının uğurlu günüdür. Bug |nün ve bu uğurun ebedi k |sını dilerim, Bu geminin denizden gelecek |her türlü tehlikeye karşı koy- masını niyaz ediyorum. minin mürettebatı !le müstakbel kumandanının dalma selimette kalmasını memleket müdafat sında büyük Mmuüyaffakıyetler kazanmasını dileyorum.” Hatip bundan sonra Başku mandan ve Reisicumhurumuza sıhhat ve afiyet temenni ederek davetliler arasında bulunan Al- manları Üç defa “ITurra” deme- " ğe davet etmiştir. Mütoakıben donanma danrmız Amiral Şükrü O! söylev vererek demiştir ki: *Çok yakın tarihe kadar üze- rinde birçok te kurulup ikmal edilen kızakta bugün de iki denizaltı gemlmiz kurulmuş bulunüyor. Bu gemilere Ebedi Şefim!z Atatürk isim ve Bugün yüksek huzurumnu nize İndirme törenini yaptığımız Ay sınıfına mensup Atılay ola- |nidır Birkaç dakika sonra te miz sularımızda yer alacak bu geminin de sulh seven milletimi İze, hükümetimize, büyük ordu- muza kutlu ve mutlü olmasını rmmiştir. la de- sonra SöÖzü iral bundan oe ı © halde (182) fırmı (125) e İindirecek yerde 8 - & fırına in- "İsinde müit Bu ge| Günlerin peşinden : Asri furun Ekmekçilerin fikrine göre İ5- tanbulda şimdi sayısı (182) - ilirse, mevcutlarından 7) fırım eksilse ekmek mas- lan firmlar (1 yani bugünkü rafında o nisbette tasarruf ya- ylmaış olacaktır. Bu taxarruf sa- yesinde ckmek fiyatları da dü- şocektir. Halk bundan istifado >decektir. di biz bu muhakemeyi bi- raz ileriye götürelim: İstanbul- Ia 182 fırmın gördüğü işi 8, 4 asri ekmek fabrikası görebilir. Tabli bu suretle masraftan da ©0 derece tasarruf odilir. Hem de fabrikadan çıkan ekmek da- ha ıı-ıııiı. daha pişkin, miktar- ları da tamam olacağı için kar itesi © nisbette yükselir. dirmek halk menfaati nokta* sından doğru değil midir? HASAN KUMÇAYI Cumhuriyet rejiminin denizele lere gösterdiği İhtimamı kayde « ek sözlerini şöyle bitirmiş - tür: “Cumhuriyetla biz denizel lerden de gemediği him etleriyle muharebe ve mü faa gemilerimizin gün geç © hem adet, hem kuvvet lerinin çoğaldığını memnüni yetle görmekteyiz. Bu vesile ile, Büyük Şefimiz Relsfcumhür İn- önünü, Genel Kurmay Başkant gl Fevzli Çakmağı ve Mil- li£ Müdafaa Vekili General Na« el Tınazı saygt İle selâmlarım.”" Sonra General Fahrettin AH tay kısa ve veciz bir nutuk irat etmiştir. Sayın General ezcümle miştir ki: Bu gördüğünüz harp Aleti, maddeten harp âleti isa de mas nen sulh #letidir. Bu, ve bunun arının bekçi süyo- imiz hür ve müref- feh yaşıy k ve daima ilerliye- ktir. Memleketimizin sulh - yaşayıp terakki etmesine, yükselmesine bir vasıtadır.” General Fahrettin burala gemiye ad koymuş bulunan E- bedi Şef Atatürk için bir dakl- ka süküt teklif etmiş, müteali- ben başta Reisicumhur İsmat İnönü olmak üzere bütün Türk milleti İçin hazurunu Üç Celâ uyaşa”" demeğe davet otmİştir c tikç de- arkada! Generalin nutkundan sanraç Atılayın — denize — indirilmesind bu merasim Amiral Bayan burgunda lanmış Şampanya Şişesine vüre madan önce yüksek sesle şöyle haykırmıştır: ana büyük muüvaf- fakıyetler müzafferiyetlor dilerim? Müteakıben geminin kızak- tan bağları çözülmüştür. Ve yeni, güzel, mülcehhez dipdiri bir sülün edasiyle alkış ve muzika sesleri arasında de- wize iİnmiştir. Bu merasimden sonra davet: liler, Krop fabrikası mümoessil- leri tarafından Perapalas ote- linde Izaz odilmişlerdir. ve Atılay, ——