skimi 4s — Çünkü düşman bulamaymca birbirlerini yiyorlar. — Çok doğru Dayı.. Memleke- ti, insanları güzel. Ablâklarıda güzel. Yalnız bir tabiatleri var.. Rahat duramıyorlar.. Üç arkadaş Tiflis sokaklarında dolaşıyordu. İliko meşhur hancıyı gördü. Elisonun annesini getiren hancıyı. — Dâyı, şu adanu tanıdın mı?, — Tanımadım İliko.. Birine benzetiyorum ama., — Bizim hancr,. — Hangi hancı?.. — Hani şu Elisonun annesine haber veren., — Aman İliko., vlur. — Eğer buradan kaçamazsak, halimiz yaman. Ordu Tebrize gi decek, «— Gözden kaybetmiyelim.. Aliko koşarak hancıya yaklaştı. Omuzundan çekti: — Hey arkadaş. mu? Hancı ilk bakışta tanımıştı? — Tanımaz olur muyum bey- ler.. Sizi ömrüm oldukça unut- mam.. Sizi. — Bırak şimdi bizi.. Biz de ken dimizi tanırız, sen Ne âlemdesin.. “Nerelerdesin. Ne yapıyorsun. Hanez sırıtarak cevap verdi: — Ben artık Tiflise geldim. Bu- rada büylik bir hanım var.. Buyu rursânız sizi memnun ededeğim.. — Demek daha güzel bir ban, görelim bir kere.. Yolumuz düşer- se geliriz.. Dayı ilâve etti- — Eğer çok beğenirsek bu ge- &e de örada kalırız. Hancı ellerini çırparak onlara yol gösterdi; — Buyurun efendilerim, buyu- tün beylerim... Han cidden büyük ve temizdi. Hancı onları gene kerlii odasına çıkardı. Karısını gene &skisi gibi saçından yakalayarak sürükleye sürükleye, bağırta bağırta odaya soktuz. Bize yardımı Bizi tanıdın — Hayvan karı. Bak kimleri" getirdim.. İyi gözünü aç. Eğer tanımadım dersen gözün çıkar.. Kadın İlikoyu tanımıştı: — Aman benim elenğilerim.. Benim beylerim.. Nerelerden düş- tünüz böyle.. İliko kadının çenesini okşadı: — Biz dostlarimizı unutmayız.. Dedi. Haydi şimdi bize güzel bir sofa hazırla.. Etli, şaraplı, mey- yalı bir sofra.. Senin yemeklerinin tadı hâlâ ağzımda. İliko ile Dayı hem neşeli, hem de kederli idiler. Neşeleri İstan? bulda yeni bir mücadeleye girip muvaffak olacaklarını umdukları içindi. Kederleri, Sinan Paşanın, elinden kurtulamıyacakları düşün gelerinden ileri geliyordu. « VAKIT * 23 ŞUBAT 1835) j Dayı Tüikoya:; — Paşa Hamzayı bulmadan Tif listen hareket etmez. Bizi aratır, buldurur., Diyordu. — Büurâyı nerdden bulacak. Hanci bizi iyi saklar, — Eğer bulursa ikimizin de kel lesi gider, — Bunun bir çaresini Jâzım.. — Benim aklıma bir çare geli yor ama, epey tehlikeli. — Canımızı kurtarırsak tehli- keli olsun.. — Düşündüğüm ya İzan ordu: suna geçmek, yahut düşman Gür- cistan krallarının yanına kâçmak- tır, Eğer onlara biraz da hizmet edebilirsek işimizi de kolayca ya- parız, İliko uzun uzun düşündükten sonra: — En iyisi Simonu bulmaktır. Onun bize yardımıda olur. Os- manlı oldusunun yaman bi? düş manıdır. — Bu güzel bir fikir, fakat Si- mon'u nerede ve nasıl bulacağız? — Çok kolay buluruz, Her Gür cü bize yardım eder. — Öyle İse evvelâ Simonun ne rede bulunduğunu anlamalıyız, Bunu öğrenmek kolay oldu. Sa- bik Gürcü kralı, İran kumandanı Tokmak Han ile beraberdi. Dayı: — İki yâman Osmanlı düşma- ni.. dedi, Bu geceden tezi yek, Tiflisten çıkmanın yolunu bulma- lıyız.. Onları bulursak, bizi kurta- rırlar.. — Şimkli burada vakit geçirme" den orduya gidelim, biraz da bil- bize güyen. bulmak — — Çok doğr, Dayı, yaptıkları işin kötü bir ca susluk olacağını biliyordu. Bunu yapacak değil. Osmanlı ordusun- dan haber vermek niyetinde değil di. Sadece yardım istiyecekti. İşler yolunda gitti. Üç süvari, gete yarısı askerler eğlence içinde sokakları dolaşrken kenar bir ma halleden yola. çıktılar, MUHİ MKARARLAR Süvariler, Simonun huzuruna geldikleri vakit, onun İran kumas / danı ile mühim bir harbe hazırlan muş olduğu haberini aldılar. Miko: | İ — Kralım, dedi. Biz üçümüz de | Osmanlı ortlusundan kaçtık., Siz- den isteklerimiz var., r VAKİ » “önün tfiklerini dondurmuştu .Haydi buna razı ol ti sa Simonün ordusu mağlüp oldu- ABONE ved ğu takdirde mahvolacaklardı. Men y — Biri niçin, ne hakla hapsede- vi # ceksiniz.. Ayağımızla gelmekte vie çi 20 hata mı ettik?.. diye bağırdı. 6 aylık 45 gi Sizmonun kaşları çatık, yüzü kor İğ 1 yıllık mw — Demek Otsmanlısınız? Zavallı İliko boynunu hilkmüş, kunç bir hal almıştı: Tarifeden BÜĞE — İçimizden biri Osmanlı. Isi: cevap veriyordu; — Hapsedilmek sizin cezaniz!i için ayda olur ut ay miz Gürcüyüz. > N değildir. Dediğim gibi sizin ceza- İl Posta birliğine giri ği — Gürcü mü.. Demek Osman- ı e ede öyle değil mi. Yüz: ane Sir affettim, EN. İğ ayda yetmiş beşer ağ İs ordusunda hizmet ediyorsumuz? (“© & e İz peri soya bağışladım. m e bal — Biz hiç bir orduda hizmet ediğine yemin edebilir misin?. ©. O halde riçin hapsediyorsu || | Abone kayı. â ölmedik. Benim: sözlerimi dinler. Arkadaşıma gelince, o da bize düş ,,,> al Key seniz, öğrenecek ve inanacaksı. man olan, bizim topraklafımızt ls © — Harbin bitmesini bekliyece-|İ polama öeretisi İS” ) Biz, tilâ €den bir ordunun neferidir. Şim, teriue ehe, ili ) Simon İlikoyu çadırına aldı. O- Onu da affetmez, hemen mahve- (— Bizi hapsetmekle en büyük(j Zürkiyeninher Yaz nunla uzun uzun konuştu. İliko derdim. İkinizin de canmı bu ma- haksızlığı yapmış olacaksınız. E- VAKIT a abort * Kekay başıma gelenleri birer birer anlat” sum kıza bağışlıyorum. Siz belki ğer ben vaktiyle eşkiyalık yaptı ! Adres değişir Van tı. Elisoyu da getirerek gösterdi; hayatınızda birçok tehlikeler ge- isem birçok Gürcü kralları da yüz 35 ker gi b — İşte, Medi. Şimdi bu kizın an şirdiniz. Benim elimden kurtula. lerce kardeş kanı akıttılar. Dinini İLAN © nesini bulmak işin uğraşıyoruz, Hem esir kızlar mabzenini de ba- sacağız. Hepsin âzat edeceğiz. Simonun gözlerinde kin ve nel ret hisleri parlıyordu: mazdmız, Çünkü ben düşmanımı, İçna tanıdığım adamı afietmem. Ölüm beni korkutmıyor, şerefle ölmek için çalışıyorum. Bana da dinimi değiştirmeği teklif ettiler. değiştirenler de oldu, Arkadaşım düşman bir ordunun askeri ise, bugün siz de gene bir vakitler bi- ze düşman olan, yurdumuzu çiğni yen bir milletin kumandanı ile Ticaret ulan sabrı sondan İLİ lalarında 40; kuruş; dördüncü İkinci ve üçüncüğt 4; başlık yana i “Kulum,, gelimesi de sizi düşündürebilir. Orada iyi the dal, ben'senin Bağla” el kabul etse idim, şimdi kral tl e Misin onlara Hi ak, dek deMEN en rın Kralı olduğun günleri de hı. “rum. ilik her geyi göze almıştı. Hap |) renkti ilân vereni Yizim.. Eğer böyle bir günde yanı — Sizi öldürmüyarum. Fakat Ser” geğilmek pilaki a Blümdü. Dayı ömdirmeler yapıl. gel i mâ gelmese idin, sevin yücudünü best de bırakmıyacağım. Elise be- syn da kanına girmiş eki cın santim. s9l ” odğratır, etini yabani kuşlara ye- nim yanımda kalacak, sen arkada” ||| Bizi hapsedemezsiniz. TİCARİ MARİN li Ri dirirdim.. Uslandığını, milliyet his şinla hapsedileceksin. Osman or || Hayır Dağların kralı, ikiniz Küçok W i ltinin kuvyetlendiğini söylüyor. dusu İle yeni bir harbe hazırlanı ge hapsedileceksiniz. Dua edin de İ) ,, 5, << eli p sun... Buna inenisam bile yaptıkla- yoruz. Casuslarımızdan haber bek mn o vakit demin rin şte” N rın pek çoktur, Sen amar. vermez, İiyoruz. Eğer bu harpte muzaffer g. sai gibi Birçok da hediyem n merhamet etmez bir câni, bir ka- olursak, İkinizi de affedeceğim. ae vadır, Dört satır N Hi değil mi idin?.. Üstelik hiç aklınıza gelmiyen, çok. Ne ben, ne de arkadaşım kim || fazla satırları Def ei, seden hediye istemiyoruz. Kendi (| **7 er. ona Kğ T h R Gine Bisl'yesrzi y küçük ilân tarifesi öy z / > — Önünüze gelenin parası ile || iadiriir. kv arihten bir yaprak: ii m oasasaaünasasenaake sakanansenssns. siken | — Öyle olmasa idi beş altı se- nedir canımı (işime alıp dolaş- mazdım.. İ Sözün Burasinda çadırın önün de bir muhafız göründü. Tokmak , Hanın çağırdığını Simona haber " verdi. Kral, yerinden frlayarak çükarken : — Sen burada biraz beni bekle. Şimdi gelirim. Gatisa yeni bir ha İh fke ça çe biödetle do- laşıydr ve söyleniyordu: — Onun için bu memleket kur- tulamıyor. Muvaffak olmak için başkasına eziyet etmek mi lâzım. İ Beni hapsetmekten pe kazanacak. Eliso teselli etti: — Muhterem efendim, Simon ya kendi idare yeri kara caddesinde opl jj, Sti altında KEMALE yağla , İlim Bürosu eliyi£ #der, (Büronun © Bir mektup ve bir kelime Topkapi müzesi direktörü Tahsin Öz, Arşiv adlı çok kıy. metli bir eser neşretti. Kitapta tarihi ve değerli eşsiz bazt ve- sikâların fotoğrafları da var. Hepsi enteresan olan bu vesikâ. larin ikisi üzerinde duracağım. Biri Birinci Abdülhamidin Rub, şah adında bir kadına yazdığı kısa bir mektuptur, Padişah mek. | bp şöyle diyer Hmmailin. KEM Xx cemi Mim Miele kir Bir kusur Gi ap eyiemez. Üfendim sana bendolmuş bir kulunum. İster beni darp ey- le ister öldür. Sana teslimim. Bu gece gel niyazımdır. Bülâhiği| sebebi illetim ve belli mevtim olursun. Ayağın altına yüzüm gözüm #ürerek rica ederim, Kendimi saptedemiyorum bile. azim, Sözünü geçirdiği kadınların yüzlercesini dâiresine doldu. ran padişahların, diş geçiremediklerine karı ne derece yılıştık. niyetin en“ inema alemin fk larını bundan daha iyi hangi vesika gösterebilir. Yerde Alla. “fena adama benzemiyor, Belki biz E ” hin gölgesi olduklarını iddia eden padişahın ayağını öpebilmek  g., şüphelendi. Hapsedip ne ya- (MEMİŞ yenili dh en büyük saadetti. Fakat kim bilirdi, ki o da bir ayak öpmekği çacak. Harbi kazanır inşallah. t0 taya A için en derin azapla kıvranıyor. — Doğru Eliso, hapsolmaktan raya P m t İkinci vesika İkinci Selimin İskender Paşaya yazdığı mek- İ iz like Dalağ vakit geçire emmel Sine tuptur. Bu mektubun bir tek kelimesi üzerinde durdum: “Kulum İskender beti vasıl olduğu gibi.., İkinci Beyazıt, mektup yerine "beti,, yi kullanmış ve hiç te fena değil. mek, orduda kalmak istemiyorum. d İstanbula ne kadar erken gider: (o Elisonun gözleri # sek o kadar iyhdir. Kim bilir za» oO— Allah yardır? vallı annen şimdi nz yapıycr, Bir olur iliko. Zorlâ 9“ zi de arayıp bulamayınca çıldırır şen üzülme. ark d , kadıncağız. ( # bütün, haşmeti ve azameti kendini gösteriyor. VA, Zaten onun kadar perhize dayanacak adam da zor bulunurdu. Gece gündüz ibadetle uğraşır, uykuyu bile diz üstü uyurdu, Buna karşı kilise kanunların: tatbika kalkışmak ne fayda verebilirdi? İleri gelen zahitler- — Hepimizden üstündür o.. Eğer kiliseye gitmiyorsa, kendi ibadet kanu- nunu kendi kuracak bir hale erdiğin- dendir. Hükmünü vermişlerdi. Tatubun başında İncil okumakta 0- aln Paisyos Baba, Salonun dışında olup bitenleri bilmiyordu; fakat muhitini ta- niyan bir adam olduğu için gönlünde bir korku sezmeğe başlamıştı. Adamca- ğaz bu endişesinde Kakir imiş. Çünkü © sırada dışarda büyük bir gürültü oldu ve kap: ardına kadar açılarak, keşiş Ta- rapont göründü. Höcreden onun etrafında daha birçok papasların toplandığı farkolunuyortdu. » Ama onlar girmediler. Tarapont Baba- run de diyeceğini, "e yapacağını gör- mek için beklediler, Çünkü bu korkunç suy i Yazan: Dostoyevski Çeviren: Hakkı Süha Gezgin <5 104 keşişin butaya boşuna gelmediğini bi- Biyorlardı, Keşiş eşikten atlarken kellarını kalk dırdı: — Şeytanları delediyorum! Diye bağırdı ve haç çıkararak odanın dört köşesini dönüp dolaşmağa başladı. Kenevir gömleğinin yakasmdan kli göğsü görünüyordu. Yalınayâktı. Cub- besinin altında taşıdığı zincirlerin şan- gırtıları duyuluyordu. Paisyos Baba okumasını kesti, Ona doğru ilerledi ve önünde durarak birar ağırca bir eda ile; — Niçin geldiniz muhterem baba?... Neden buranın sükünetini bozuyorsu- nuz? Usule uyğun değil bu yaptıkları- niz, Dedi. Tarapont Baba azğın bir sesle: — Niçin #ni geldim?.. Niçin mi gel dim diye uldiu.. Misafiriniz olan şey- tanları kovmağa geldim. Ben yokken buraya dolmuşiar. Onları süpürmeğe geldim. — Kaş yapayım derken göz çıkarı» yorsun., Hangi dindar, hangi zahit: “Ben azisim!,, dedi? Azizlik davasında asın Sen yoksa? — Ben, aziz değil, âdi bir adamım. Koltukta oturmam ve bana put gibi ta- pılmesnı İktemem. İşte sizin bir âziz yerine koyduğunuz adamım hall, Bunla bir Tanrıdan bir haber seziyoruz. Paisyos Baba, sert ve keskin bir ses- le: — Lâkin hakikaten bu işte bir Tanrı haberi vardır. Fakat onun bakikatini ne gen, ne ben anlayabiliriz. Haydi su- radan gidiniz ve mevkkin huzurunu boz maytdız, Dedi, — Öidiyorum,. Gidiyorum; fakat şu- Du da unutmayınız, ki sizin mağrur ol duğunuz şu ilminiz, benim hiçliğimdlen daha aşağı'ır. Ben, buraya geldiğim vakit pek az şey biliyordum. Burada onları da uruttum, Allaha çok şükür, ki beni sizin ilminizden muhafaza etti. Paisyos Baba, cevap vermedi. Fakat ayni sert tavırla gitmesini bekliyordu. Korkunç keşiş birar düşünür gibi dur- du. Sonra parmağiyle tabutu işmret ede- rek, üzdün bir eda ile: — Yarın onun için “Mürşit ve körü- yucu... duasım okuyacaklar. Ben, geber diğim vakitse yalnız “Mesut yaşasın... deyip geşecekler. Dedi ve sonra çilder- mış gibi: — Siz, gururla şişmiş mablüklsrem niz. Buras bir ruh çölünden başka bir şey değil. Diye bağırdı ve merdivenlerden acele ile indi, Fakat yirmi adım sonra tekrâr döndü, elini kaldırdı ve orak'a biçilmiş Bibi yere devrilerek haykırâr: — İsa muzaffer oldu! Tanrım mus zafer oldu! Kalabalık ona doğru malar, hıçkırıklar işitildi. delirmişlerdi. — İşte hakiki bir aziz! — Gerçek erenlerdendir o? — Stareç olacak ancak o var bura- da! Hükümleri duyuldu. Bazıları da: — Hayn, o Stareçliği kabul etmez. Bu sfatı uydurma bir bed'at sayar. Deidler. Daha neler olacağı pek kes- tirilemezdi. Bereket versin bu sırada çanlar çalınarak, dirilarlar İlâhi vazife- ye çağırıldılar. Tararpont Baba da kalktı, Haç çıkardı ve höcresine giden yolu tuttu. Arkasmdan küçük bir kala- balık yürüyordu. Paisyon Baba, yerini Jozefe bıraka” râk çıktı, Kalabalığın arasında Aliyoşa- yr götmüştü. Delikanlı, kilisenin aksi bir istikametine doğru gidiyordu. Gör- göte geldiler. Zahit, o zaman çocuğun halinde hasıl olan derin değismenin far- kına vardı. Ve meyus bir sesle; — Sen de mi dedi, bu çılgma kapıl- atıldı. Beğerış- Sanki kepai dın? Sen de dinen zayri 3 mi düşünüyorsun. Aliyoşa, durdu. Gürer p ora baktı ve sönra yine © larını örttü. Paltyos Baba, dikkatle w” İçe 8 Aİ b — Böyle tçele ne an, Çan çalıyor, ibadet mea ie Aliyoşa cevap vermeği: pi N — Manastordan, izini © İN mi ayrılacaksını »7 Bu suali delikanli, vd beklenmez garip bir Ça As Hocasının, mürşidi Sare” rinin hocası olan zatın ğ adama karşı bu bakış ge” zl i bu kadar.. Hiç bir İt Aliyoşa, hırk adımlarla © .h pısına doğru yollandı. ei Pajsyos Baba keimele e” sığmaz derin bir teessiir “© retle arkasından za — Yine geleceksin Diya mırıldandı. dı —2- >; MÜHİM BIR P Aliyoşanın ruhundaki w 5! len Paisyoş Babs: — Yine ri sı -