iii 4— VAKIT 27 IKINCIKANUN 1939 — Evet Davit. Ancak o vazit sana istediğin yardımı fazlasiyle yapabileceğim. Ve sen, Gürcistan kral olacaksın., Davit sustu, Düşünüyordu. Di- nini değiştirmesi, Gürcistanın nef yetini uyandıracak, kendisini sev- dirmek için ne yapsa, boşa gide cekti, Şah, Davidin tereddüdünü his- © settis — — Haydi şimdi git, dedi. Ya © sına kadar düşün, ondan sonra ce- | vap ver... Möstakbel kral, Şahın huzurun dan çıkarken bir şey düşünüyor- du. Doğru, rastladığı gündenberi yanından ayırmadığı (Dağların Kral: İlikonun yanına gitti. — Ne o muhterem Kralım, de- di. Ne bu keder. Yoksa Şah kabul © etmiyor mu? — Hayır Iliko Şah kabul edi yor. Yalnız çok ağır bir şart ko- yuyor.. — Ağır bir şart mi?.. — Evet.. Müslüman olmamı is- tiyor.. Eğer dinimi değiştirirsem, istediğimi yapacak, Tiflisi bana teslim edecek, Kral clacağım.. Eşkiya reisi sevinçle Davidin boynuna atıldı: — Tereddüt mü ediyorsun. Hemen kabul et.. — Fakat o vakit beni kimse sevmez. Bana itaat etmezler... Dağların Kralı kalın dudakları- rı gererek kahkahalarla güldü: — Seni sevmezler mi? İtaat et- mezler mi? Sen daha kuvvetin ne olduğunu bilmiyorsun o Kralım. Kuvvet ve korku öyle bir şeydir ki, önünde her baş eğilir. Sen kral © olduktan sonra İtaat etmiyen kal- © maz. Hele arkanda İran gibi bir devlet olduktan sonra... e Bu konuşma devâm ederken, oda kapısı açıldı. Bir muhafız ha- ber verdi; i — Başvezir buraya geliyor. — Başvezir mi?.. — Biraz sonra odanıza girmiş bulunacak. Davit ile eşkiya reisi bakıştılar, Başvezir, sarayın en müfuzlu ada- © mecidi, Ayaklarma kadar gelmesi- © nün sebebi ne olabilirdi, Acaba Şi bın yeni bir şartını mi söyliyecek- ti? Davit, kafasına (o üşüşen binbir düşüncenin altında ezilirken vezir, başta başa sirmalı elbiseler arr sında içeri girdi. Heyecanla yüzü- ne bakan Davit, vezirin neşeli oj- duğunu görerek memnun oldu. Vezir: — Nasılsınız Kral Hazretleri, dedi. Rahat mismuz?., Dağların Kralı sevincini zapte- dem.yordu. Davit kekelemeğe başladı. Vezir: — Seninle, dedi. mak istİyorum.. Yalnız konuş- — Yalnız mı? — Evet. Davit, arkadaşının yüzüne bak- tr, Sönra? — Yabancı değil, dedi. İçli dışlıyız. Bütün sırlarımı bilir, — Çekinmez misin? — Hayır. — Öyle ise oturalım.. Söyliye- ceğim sözleri iyi dinleyiniz. Bize öyle bir gün doğmak üzeredir ki.. Yalnız sözlerimi hemen kabul et- mek lâzım... Şahı memnun edersi- niz. da hüzün ve elemle kıvranarak; — Söyledim, dedi. Şahm her emrini yerine getirmeği borç bili- rim, Kızım da, ben de onun yolu- na kurban oluruz. Benim istedi- ğim, milletimi, zulümden kurtar- mak, onlara doğru yolu göster. mektir. Vezir ilâve etti: — Doğru yolun ne olduğunu bi Kirsiniz elbet. Gürcistan asırlar dır kân akıtıyor, Ne yazık, Halbu- ki İran tabiiyetini kabul etmek. Oralara hükümsüz bir neşe ve sa“ Eşkiya relsi vezire: mek.. Vezir: — Tabii diye İcrimiz de sizin yardımcınız ola- maği: cak; — Bir gün gene elime fırsat ge çer.. Diye düşünerek canm: kur. tarmanın yolunu aradı. Payitakt- tan uzaklaştı; dağlara çekildi; 18- | oır. Davit heyecanla haykırdı: — Çabuk dedi, Şah Tahmasb'a söyleyiniz. Her istediğini kabul e- diyorum. Simon, kardeşinin — Bizim, dedi, her şeyden ev- edilmez bir ordu ile üzerine gel- vel istediğimiz şey tahtı elde et- diğini duyunca sonsuz bir yeise düştü, Tillise hücumun bir netice vermemesi onu esasen müteessir mukabele etti, etmişti, Bu ikinci felâket, vatan- Davit, buradan büyük bir ordu ile sever kralın bütün ümitlerini sars hareket edecek. Tiflisteki kuvvet- &. Fakat tamamiyle ümidini kes- | mukavemet VAKİ ”X ABONE TARİFESİ Memleket Memi içinde Ayık 05 3501 3 aylık 260 435 6 azlık 7 o s0 1 yıllık geç (1608 Tarifeden Balkan için ayda otüz kuruş Posta birliğine girmeyen ayda yetmiş beşer kuruş T medilir, Abone kaydını bildireğ tup ve telgraf ücretini, parasının posta veya biüÜl yollama ücretini idare ke zerine alır. v Türkiyenin her posta meri VAKIT a abone yazılı Adres değiştirme ü 25 kuruştur. $ İLAN ÜCRETLERİ. Ticaret ilânlarınıa $” satırı sondan itibaren ii falarında 40; iç sayfalı kuruş; dördüncü si ikinci ve üçüncüde 2; j | 65 başlık yanı kesmecs iğ, Çevirem Hakkı Süba Gezgin # 80 — Şahın emirlerinin hepsini ka bul ederim., da karar vermişti. Vezirin ayni şe gelmişti; — Davit, dedi, Şalıımıza güss bir cariye lâzım., — Cariye mi?.. — Ama çök güzel bir cöriys.. — Fakat ber.. — Evet sen bunu temin edecek” sin. — Ben mi Nasıl, nereden? — İşte onu söylemeğe geldim. Senin güzel bir kızın varmış. An- ladın mı, Gürcistanın en güzel kı- zı imiş. Şah bunu duymuş. Davit biran düşündü. Evet kızı Gürcistanın en güzel kızlarından biri idi, Fakat onu Şaha nasıl tes lim edebilirdi. Vezir sözlerine devam etti: — Şah, dedi, kızınıza sarayda en büyük mevkii verecek. O, ele lâde bir cariye değil, bir prenses olarak kalacak.. ve. Eşkiya reisi kendisi zaptedeme- di; — Ve Davit, dedi, işte o vakit senin yıldızın patlayacak, güne- sin doğacak.. Vezir, başını eşkiya reisine çe-| vwirdi. Bu mukabeleden son derece! memnun olduğu bakışlarından belli idi, telâşsız sözlerine devam etti: — Evet, güneşin doğacak.. Davit artık çok fazla meşgul ol mıycrdu. İçinde yanan hırsı tat- min için her şeyi yapmayı göze 3l mıştı, Ayağa kalktı. Vezirin karşısın- temin edeceğim? Karamazof Kardeşler Yazan: Dostoyevski adet getirecek, Vezir sustu, Davit derin derin Davit, artık Müslüman olmaya düşünüyordu. Dağların Kralı ise; — Hiç tereddüt etme yi söyliyeceğini sanıycrdu. Halbu- Kabul et, Bugünden tezi yok, Şah ki Vezir, bambaşka bir teklif için da istediğin emirleri versin. Şu ikinci kısım dediğin parça, neden ibarettir bakayım? — Şu taşların altında yattığını san- dığın ölüleri diriltebilirsin, İvan. Çün kü onlar gerçekten ölmemişlerdir. Ba- na cevap ver kardeşim... Bugünkü ko- nuşmamızdan pek memnunüm., — Coşkunluk içinde olduğunu görü- yorum. Bu halin her vakit benim hoşu- ma gider, Hele bir papasta bunu fevka- İöde buluyorum. Evet Aleksi, sen me tin bir gençsin... Manastırdan ayrılaca- ğına dair çıkan haber doğru mu? — Evet, Stareç böyle emrediyor. — Demek yine buluşacağız... Ben otuzuna kadar derken, babamız yetmiş, hattâ seksen yaşını bile kendisi için çok görmüyor... Bir soytarı olduğu hal de bunu gayet ciddiyetle söylemişti. Şehveti, içinde sağlam bir kaya gibi taşıyor... Altınışından sonra yapt kları- na bakılırsa, bundan ötesi icin de ş79- mamak İâzım, Znk diyeceği güne ka- dar, zevk peşinde koşacak vesselâm. İnsanın otuzunda gürleyip gitmesi ben- a ee daha İyi. Dimitriyi bugün hiç gör imedin mi? — Hayır, ama Smerdiyâkovu gör- düm. Aliyoşa bu cevabı verdikten sonra, uşağa nasıl, nerede ve ne halde râstla- dığını anlattı. İvanın hali ansızın de- ğişmiş, birdenbire düşünmeğe koyul- muştu,. Baz: noktalarda durarak tek” rarlatıyordu. Aliyoşa: — Dimitri hakkında söylediklerini ağabeyime anlatmamamı rica etti, Dedi. Ivanın kaşları çatıldı ve dalgın- laştı. — Smerdiyakovdan ötürü mü duruk- sadın? — Evet... Alalh kahretsin o herifi... Dimitriyi görmek istediğim doğrudur... Fakat şimdi atrık faydası yok. — Bu kadar çabuk gideceğin doğru mu kardeşim. — Evet, doğrul — Aliyoşa, İvanr kızdıran bir endi- ye ee ; i el süne eğ Üç Sİ İLİNİ dia ai DAVUT HAN KRAL Bir hafta sonra Irandan hareket €den ordunun başında Davut Han N z vardı. Davit, dinini değiştirdikten "707, bir İran kumandanı gibi ha| sonra Davut olmuştu. Davit... Tarihten bir — yaprak: BİR OSMANLI DON JUANI Yüzlerce Benedir tarih sahifelerinde eşsiz bir kshraman gibi yaşıyan meşhur Don Juana taş çıkaracak kahramanların isimlerine rastlıyoruz. Bunların içinde bir çok kadınları boğaz. lamak hırsını duyan Landru gibi canavarların du bulunduğu. nu görüyoruz. Fakat kendisine zengin süsü vererek, yüzlerce kadmla nişanlanarak; evlenerek hepsini aldatan kurnazlar da çok az değil, Gazete sehifelerinde resimleri, karlarının. resimleri. ile teşhir eğilen bü yirminci asrın Dok Juanları, tarihin Don JW. nı gibi güzeliklerinden, şöhretlerinden değil, kurnazlıklarından istifade ederek muvaffak oluyorlar. Bugün gazete sahifelerin. de kalan bu isimlerin yarın tarihe geçmiyeceklerini kimse id- dia edemez. Ben burada, bir Osmanlı Don Juanından bahsede. ceğim. 1539 yılmda ölen bu Don Juan, Osmanlı tarihinin bir kaç satırı İçinde uyumaktadır. a Yavuz Selimin, birinci Süleymanm zamsnında bir çok mu. harebelerde bulunmuş, Suriye valiliğini yapmış, Korfu muha. rebesinde bir çok yararlıklar göstermiş ve en nihayet dört se. ne sadrazamlık yapmış olan bu Don Juunm adı Ayas Paşadır. İstanbulda veba hastalığından öldüğü vakit tarih ondan gu satırlarla bahsetmişti: “Aysa Paşa galebei şehvaniyesinin mağlübu olmakla hini vefatında sarayı derununda kırk beşik sallandığı ve yüz yirmi evlât bıraktığı moşhurdur.,, Nasıl,-yaman bir Don Juan değil mi? — Şu babamla Dimitrinin arasındaki işin sonu nereye varacak dersin İvan? — Sen de döner dolaşır, hep bu nok- taya saplanırsın... Bu meselede ben, ne yapabilirim. Elimden ne gelir? Ben, Dİ mitrinin gardiyanı mıyım? Dedi, sonra, acı bir gülüşle; — Kabil de Allaha böyle cevap ver* mişti? Diyeceksin. Belki de şimdi sen bunu düşünüyordun. Fakat dedim yâ, elimden ne gelir. Herhangi bir hâdise- yi önliyebilmek için ömrüm oldukça burada kalamam a... Ne halleri varsa görsünler, İşlerimi bitirdim, gidiyorum. Dimitriyi kıskandığımı ve nişanlısını elinden almağa çalıştığımı elbette wm- müâzsın, Yok canım, burada kalmamın sebepleri büsbütün başka şeylerdi. On- Jar bitti, ben de gidiyorum. Aramızda neler geçtiğini gördün ya?... — Katerinanm evindekilezi mi? — Tabii... Bir hamlede kendimi kur» tardım... Dimitriden bana ne?.. Bu da- vada onun bir sıfır kadar bile ehemmi- yeti yok, Katerina ile aramızda sırf ba- na ait bir messle vardı. Sen de bilirsin, ki Dimitri bu hâdiseye göz yumar gibi yapmıştı. Ben, aslâ ondan böyle bir şey istememiştim, Kendisi verdi. Hem tak- dis ederek, muvaffakiyetler dileyerek, bağışlamıştı.. Gölünç bütün bunlar Ali- yoşa... Gülünç. (Şimdi içimin'ne ka- dar rahat olduğunu bir bilsen!.. Burada yemek yerken isterdim, ki şampanya- , Büyük, çok devamlı, renkli ilân verenlere indirmeler yapılır. Res rın santim » satırı g0 KU a i TİCARİ MAHİYETTE OLE | i & 5 8z bir kayalığın korkunç uçurum- ları arasına kurulmuş bir manas- tıra sığındı. Davut Han, tahta geçer gs. KÜÇÜK. İLANLARI Bir defa 30, iki defol dört defası reket etti. Başka çare bulamıyor- du. Riyasetin aktedilmiyeceğiri defası 65, pekâlâ biliyordu. defası 100 kuruştur. çömemi ver) İf zman İlân sap ed e Romanya Mİ Bahkasinın bir mâ-|| dediriir. N Yakıt hem doğrudan ya kendi idare yerinde kara caddesinde (Vek altında KEMALEDDİN | Min Bürosu eliyle eder. (Büronun telefon i nına göre; İkinei tiplen (bin) leylik Romen paralarının $i Birineikânun 1938 da hitame ermiş olan mübadele müddeti 31 Mart 1939 tarihine kadar) temdit edilmiştir. 19-6 15 - 33; ihraç tarihini ihtiva eden bu para- lar, müteaddit renkler üzerine basıl. iv Fış olup burilardan mai ve sarı renk. | Osmanlı Bankasi" ler diğerlerine galip bulunmaktadı: Kurban bayramı i Kâğıt paraların yüz tarafındaki ort 1 Bankasının Gla amal VE DEYORİU mun 1939 ves İ kısma En bsas metin ve —1— Bu paralar 31 Mart 1939 tar ilinden günleri kapalı bulunaeşiiğ lavöl edemeyecekleri için sahiplerini bunları Romanya wii ALEMDAR SINİ | Bankası gşeterinde tebdil etmeleri İKİ Fi i al v r, İ eribiliyesi üzere ilin 1 Üç arkad. lb olunur, 2 — Arizonab Li Si *i Bu GÜN SAKARYA SINEMAĞ : 8 Bütün dünyada umumi bir heyecay uyandırmış W dik müsabakasında büyük mükâfatı kazanmış olani Günahkâr Kızli: ii Filmine BAŞLADI. Baş Rollerde: , Ni rinne Luenaire ve Annie Dİ 4 Ayrıca: DOBERT TAYLOR ve JEANNE HARLOV TATLI GUNAH Filmi de gösterilecektir. İlâveten: Yeni Param ei” çok acı bir yırtılma duyuyos#” ç j © kendisini sevdiğimi biliyo” | rin de Dimitriyi değil, beni *X ; Jar az Şu ilk hür saatimi kutlula- yayım. Altı ay süren bir esirlikten son- ra, işte şimdi kurtuldum. Düne kadar işin içinden bu kadar kolaylıkla sıyrı- lâcağımı ummuyordüm. — Kendi aşkından mı bahsediyorsun İvan? — Evet, istersen öyle de... Bir mek- tepli kızla küçük bir aşk macerası ge- çirdik ve tabiatiyle bitirirken ıstırap Denitri, onu üzmekten başla #X maz. Bu kıza ne dedims& çektir, Yalnız şu var, ki on” EE | köti, yani Dimittiyi değil, * i ğini anlayabilmesi için on © İn geçmesi lâzımdır. Belki © tecrübe ve dersler de onu F. çektik, Ondan başka hizbir şey düşün- müyerum. Birdenbire her şey yıkıkp çöktü. Orada coşkunlukla, ilhamla ko- nuşmuştum. Fakat inan ki, kapıdan çı- karken kahkahalarla gülüyordum. Aliycşa, ağabeyisinin şen yüzüne ba- karak: — Hâlâ da gülüyorsun işte? Dedi, — Gülerim ya... o Düşün ki, ben o- nu sevmediğimi anlamamıştım.. Meğer bw böyle imiş. Daha dün ona tutkun olduğumu sanıyordum. Hâlâ da pek he- şuma gideceğini hissediyorum. Fakat hiçbir can acısı duymadan ayrılıyorum. — İvan, belki aranızdaki his aşk de- ğildi? İvan gülerek; — Aliyoşa, dedi; sen aşk hakkmda mütalea yürütmeğe daha mezun değil- sin, Çizmeden yukarı çıkma! Dün, & radaki cüretin için seni kucaklayıp öpe- cektim. Fakat unuttum. Katerina, bana ne müthiş işkenceler ediyordu. İçimde yecek. Ama böyle olduğu © te ebediyyen ayrılıyorum kımda he düşünüyor?.. P snra bir şey söyledi mide Aliyoşa, Katerinanın nina tutulduğunu ve hâlâ 9 olduğunu anlattı, — Madam Koklakov sak lemesin? i, — Zannetmem. i — Gidip sorarız. sa i haber alırız, Bir sinir öğ pi yada hiç kimac ölmez ra bu bayılma illetini felâket ve ıstıraplara ? 1 miştir. Çektiklerini duy" ij de yaretine gitmiyeceğim-' © tay neye yarar?.. di ln sen on a > ka ni, dalma yanıldığını * — Mahsus söyledi. panya getirteceğim. h fine içelim... Ne eyi iyi ; (Deve