— 5-— VAKİT 3 Teşrinlsani 194 EED7 Ni ii M7 (n il HİKÂYE Benekli inek — Octave Mirbeau'dan tercüme — Zavallı Jak Erran mahzen gibi karanlık bir hapishane odasma atılalı bir sene oluyordu. O va - kitten beri sıçanlarla kendisine hiç söz söylemiyen gardiyandan başka canlı mahlük görmemişti. Jak ne ile itham edildiğini bilmi * yordu. Çok kerre kendi kendine şöyle söylenirdi: — Niçin olduğunu söylemeden beri buraya kapamaları, bir sene « 'denberi korku içinde kıvrandırma- ları çok tuhaf, Mutlaka farkında olmadan büyük bir cinayet işle - miş olacağım.. Fakat acabane yaptım. Boş yere Yaptığım işleri birer birer gözden geçiriyorum... Hiç bir şey bulamı- yorum, Ben zeki değilim, kurnaz 'değilim. Burası muhakkak. Benim Faziletli yahut sadece mubah san- 'dığım bir takım hareketler, belki büyük cinayetler de ben farkında aranıyorum. değilim.. Jak bir gün dereye düşmüş bir çocuğu kurtardığını hatırlıyordu; Bir başka gün birisinin yol üzerin- de açlıktan ölmek üzere olduğunu görmüş, kendisi de çok aç oldu - ğu halde elindeki ekmeği ona ver- diyordu; Belki de bunlar bir takım fena, ya- Çünkü lememiş olsaydım, bir sene » 5 Belki Badr; sak işler.. suç İş den beri bu zindanda çürümiye - cektim. Bu azçok yat şüpheden kurtarıyordu. Çünkü o adliyenin ve hâkimlerin yanılmaz Iduğuna, ne eta Jak Erranı muhakeme kuvv etle Bir zaman sonra talik kali a-| zaplarının andığını duyunca | Öyledir.. Ya öyle nim bilmediğim bir kü ben bir sey bilmi- ım nevede olduğüm ne bile ? Hem de benim kâdar biçare bir insan fenalıktan başka bir sey yapamaz. Jak bir sabah cesaretlendi, gar- diyana bazı şeyler sordu. Gardi » yan vahşi görünüşüne rağmen iyi bir insandı. Cevap verdi: — Vallahi bilmem amma.. Sizi burada unutmuş olacaklar.. Gardiyan gürültülü bir kehka- Ba ile güldü. Rüzgâr yarı açık bir pencere - | nin perdelerini nasıl kaldırırsa bu gülüş de onun pos bıyıklarını öy - le kaldırdı. — 814 numarada birisi var, Yir- | mi iki senedenberi maznun sıfatile | bekliyor.. Gardiyan piposunu doldurdu, vaktı ve devam etti: — Ne yaparsınız? Bu zamanda Bapishaneler adam almıyor; ha - kimler ne yapacaklarını şaşırdı - lar.. İşleri başlarından aşkm.. Jak Erran sordu: — Ne oluyor? İhtilâl mi var? — İhtilâlden daha fena..Bir takım yürsüz, tehlikeli baldırı çıp- larlar sokak ortalarında hakikat diye bir takım şeyler haykırıp du - İsenelar,, Bunları çabuk çabuk ölse mahküm etmek bey- hude Bi- türlü artları arkası kesil- miyor.. Nereden pek büyük bir | yor, tereddütten ve | ıktıklarr da ma» | üm değil. Gardiyan piposunun dumanı savurarak sözünü bitirdi: — Bu işlerin sonu fenaya vara» cak.. Fenaya varacak., Jak Erranda bir şüphe uyandı. Korkunç bir istirap ile: — Ben de acaba bilmeden 80 - kak ortasında bir hakikat mi söy- ledim? Gardiyan başmı sallıyarak ce- vap verdi: — Pek zannetmem.. Sizde öyle pazan, hırsız olabilirsiniz. Bu ka» dar ehemiyetli bir şey değildir.. Fakat siz aklmıza gelen şeyi yap » İ mış olsaydınız çoktan muhakeme edilmiş ve idam edilmiş olurdu - nuz. İ krranları idam ediyorlar! — Ne sandım ya.. Elbette. Na - | yahut da Lejiyon döner nişanı ve» recek değillerya.. Jak biraz sakinleşmişti. Hafif - çe mırıldandı: — Her ne ise.. Bir yerde bir ha- lan bu.. — Eğer bir de benekli ineğiniz yoksa alâ... Çünkü şimdiki zaman biri'de benekli ineği olmaktır. Gardiyan çıktıktan sonra Jak düşündü: — Herhalde merek edilecek bir şey yok.. Ben bir hakikat söyle- medim.. Benekli bir ineğim de yok.. Şu halde müsterih olmak lâ- zrm.. — Jak Erran o akşam sakin ve mes'ut bir uyku uyudu. Tevkifinin ikinci yılmın on ye- çıkardılar ve iki jandarma arasm- da geniş bir salona götürdüler. Işık o kadar gözünü aldı ki az Kaldı bayılıyordu.. Bu vakanm çok fena bir neticesi oldu. Jak bir kaç kişinin hafifçe murıldandığını işitti: | — Bu büyük bir cani ei — Hakikat söyliyenlerden biri olacak. — Daha ziyade benekli ineği olan bir insana benziyor.. — Onu halkın adaletine teslim etmeli.. — Bakm çehresi nasıl sarar - | miş. — İdam. Idam.. İdama. Jak kendine gelirken gene bir adamın: — Neye bu adama karşı bağı rryorsunuz? Biçare hasta bir insana benzi- yor.. Dediğini işitti. Jak bir takım a - ğızların burkulduğunu, yumruk » arm kalktığını gördü.. Bu lâkırdıları söylemiş olan genç adam sille tokat, yüzü gözü kan içinde, salondan kâpı dışarı e- dildi. Birçok sesler “İdam. İdam.. İ idam!,, diye bağırıyordu. Kan içinde büyük bir İsa hey - kelinin arkasında tezgâh biçimin- de bir masanm önünde arkalarına kırmızı elbiseler, başlarma sırma teritli başlıklar giymiş bir kaç kis şi oturuyordu. Bu başlıklardan birinin altm « dan hım hım, çatlak bir ses çıktı: — Jak Erran, siz benekli bir fena bir surat yok.. Bir katil, kale | smeaamanamaaamasaasaazaanaı | nek sahibi olmaklaitham ediliyor- | — Demek böyle hakikatleri hay» | | zır yahut Piskopos tayin edecek, | kikat ilân etmedim ya.. Mühim o - | da iyi gözle görülmiyen şeylerden | dinci günü Jak Erranı zindandan | İS 2d Teşra s0 RECEP 6.85 ir 540 1.8 1446 tel Teşrin 17 RECEP 66 © Gün doğuşu Gin batışı Sabah samarı Öğle aamazı | İkindi samazı Akşam sömari Yat saman limak Yılın geçsa günleri Yıbu kalan günleri Halkevinde temsil Halkevinden: 5/11/1934 Pa - zartesi akşamı saat (20,30) da E- vimizin, Gülhane parkı methalin- deki, Alayköşkünde Temsil şube » miz tarafından (Himmetin oğlu) piyesi temsil edilecektir. Daveti - yeler Alayköşkünden tedarik edi- | lebilir. Kapılar tam (20) de ka - İ panacak ve çocuk alınmıyacaktır. İ sunuz; ne cevap vereceksiniz? Jak yavaş yavaş, şaşırmadan cevap verdi: — Hakim Efendi.. Benekli ya hut beneksiz bir ineğim nasıl olur ki ne onu kapamak için bir ahırım, De beslemek için tarlam var. Hâkim sert bir sesle çıkıştı: — Suali anlamamazlıktan ge- lanır bir sinsilik, iğrenç bir ahlâk- İ sızlık gösteriyorsunuz.. Siz ahır yahut tarla sahibi olmakla itham edilmiyorsunuz.. Gerçi hakikatte bunlar da küstahça cinayetlerden sayılırsa da mahkeme fevkalâde bir müsamaha duygusuyla hareket ederek bunları aleyhinize tefsir et- miyor.. Siz sade bir benekli okü - ze sahip olmakla itham ediliyor - sunuz; verilecek mı? Maznun cevap verdi: — Heyhat! Ne böyle ne de baş- ka türlü bir “İneğimi yök. Benim yer yüzünde dikili ağacım yok İ tur.. Bundan başka şuna da ye» min ederim ki hayatımın hiç bir devrinde halk arasmda bir haki - kat ilân etmedim. Hâkim: — Peâlâ! diye bağırdı. Sesi öyle sert ve sinirli idi ki Jak İ ebedi zindan kapısının üzerine ka- pandığını işidiyor zannetti, — Mesele anlaştldı.. Yerinize oturun.. Tanımadığı bir takım insanlar arasında uzun konuşmalar geçtik - ten, kendi ismiyle benekli inek sözü birçok defalar söylendikten sonra Jak benekli bir ineğe sahip olmak gibi korkunç ve telâfisi im- kânsız bir suçla elli sene kürek ce- zasına mahküm edildi. Halk bu hükmü çok zayıf bul « muş, hayal inkisarına uğramıştı: — İdam.. Idam.. idam! Diye haykırıyordu. Jandarmalar Jak Eranı ehali « nin elinden kurtarmak için çok | cevabınız var ler arasında hapishaneye götürdü- ler. Gardiyan onu odasında bekli « yordu. Jak bitkin bir halde: — Basım yara bere içinde kal- dı. dedi, Nasıl oluyor da benim dünyada hç bir şeyim olmadığı halde hir benekli ineğim oluyor.. — Gardiyan piposunu doldu » rarak cevap verdi: — Bilinmez ki.. Hic bir şeyi bil- meğe imkân voktur ki.. Siz nicin bir beneksiz öküzün sahibi olduğunuzu bilmezsiniz.. İ Ben nicin zindanct olduğumu bil- icin “İdam., İ#nm?.,, diye bağırdığmı bilmez.. Dünya niçin döndüğünü bilmez. Gardiyan sustu ve süküt icinde sigârsinı iç #evam etti, t Nuri mem,. Hol! liyorsunuz ve bu suretle nadir rast- | Yarın: Gerhard Hauptmann Bu güne kadar çıkan kr sımların hülâsası: Hint denizinde batan Kor- moran vapurundan kurtulan kadınlar bir adaya çıkıyorlar. İçlerinden en çirkini ressam Anni Bretbel onlara reis olu « yor. Beş kadm, bir tepeye çi- karak, bulundukları mevkii keşletmeğe memür ediliyor. Diğer kadınlarda muhtelif vazifelerie tavsif ediliyor. BU- tün kadmlar aralarında muh. kendi noktal nazarından münakâşa ediyor « telif meseleleri | lar. kalktı ve kadmlara Anni derhal ayağa aşağıya inerek zavallı kendisiyle beraber gitmeğe davet etti. Reis hanım diyordu ki: —“Tabit karanlığın çökmek ü- zere olduğunu gördükleri zaman yanlızlıklarmı o ve karşılaştıkları taliin ağırlığını daha ziyade duy- mağa başladılar. Ortalık aydın - lık iken bunu daha az hissediyor - lardı..,,, Bu aralık Kırmızımsı o birziya oyuğun içine kadar nüfuz etti. Ka- dmlar oyuktan dışarıya çıktıkları zaman gördükleri manzara karşı- sında hayrete düşmekten kendi « lerini (o alamadılar. Almanyanm i Kukshafen limanmdan hareket e- delidenberi sekiz bin mil (Okatet- güverteşinden grubu seyreylemiş- lerdi. Fakat buradaki grupta büş- bütün başka bir azamet, başka bir İ ihtişam vardı. Reis hanrm o man- zarayı gördüğü zaman dedi ki: — “İnsanm böyle bir hadise karşısında korku ve dehşet hisleri» ne kapılarak kendinden geçmesi - ne hayret etmemek lâzım geir.,, vap verdi: — “Aziz Anni, burada gördü- ğümüz şeyi herhalde birçok defa- lar gördük, hem de ayni tehditkâr güzelliği ve haşmeti içinde diğer arkadaşlarımız da bunu görmüş - lerdir. Fakat ruhlarımız bu hadi- seyi bu kadar çıplaklığı ile hiç bir zaman karşılamamıştı. Medeniyet anbarlarının hırdavatı altında ör. tülüp kalmış olan bir şey içimiz - den dışarıya vuruyor. Belki bu, hafif aydınlığın sebep olduğu kor- ku içinde hilkatin güzelliğini ve cesaret vermek için Rodberteyi de | mişler ve hemen akşam vapurun | Rodberte Kolb reis hanıma ce- | Kadınlar Adas Dilimize $ 5 m kudretini duyan mab korkusudur. Dinleseni?€” rumun kenarından feryatlar geliyor. Ki lariyle kadınların feryi : Belki rine çok benziyor. aslı birdir.,, Filhakika ada yüksek noktasından hayvan gürültüsü çıkt Anni dedi ki: — “Muhakkak olan P sa o da beşeriyetin yöf hatta kazadaki hakiki "* bilinmesi (o talilmizin değişmesi yüzünden old” laşmamızdır. Denilebi medeniyet ağmın bir kaçan avlanmış balıklaf * yanusun serbest muhitin# it niverdik. Yahut şunu İ” biliriz ki: Bizim Ki ru ile beraber (omuhaf' büyük bir sefine, medevili, si de battı. Biz, kendi ezeli bir denize tahavvül medeniyet gemisi de “ rünmemek üzere ezeli d! rinliklerinde kaybolup gö — “Taliimiz batan 9 İ yerine meçhul denizdef ler çikarmağa (Okadir * Belki iyi şeyler çıkarmı | fak oluruz. Ben kun©” dığımı, mektep sırasın ğumu, babamm doğum küçük bir manzum oki rahiple çekistiğimi, Caf6'ii de içtiğimi, moda met karıştırdığımı ve saireyi triryamıyorum. Buna i heyulaların gözümün cessüm ettiklerini görül” luyorum, o derece ki Ai? hayvani bir korku ile jeti gana başlıyacak olursa” tiyen şımarıklığıma haf niz. Reis hanım bağırarsf verdi: yi — “içinizi re kinmeyiniz, wi R kat vaveylâya sahile kadar giderek başmıza yapsanız d Çünkü onde için muhafazası elzem © ret ve kuvvetimiz, $© ve ağlamak yüzünde” şer. k ge” e güçlük çektiler ve yuhalar, tehdit | istanbul 4. cü icra memurluğun Beyoğlunda Küçük Pangaltıda Osmanbey soksf ” 13 numaralı Çayırlı zade apartmanının birinci, ineği ve beşinci katları açık arttırma suretiyle kiraya veril işbu daireleri kiralamak istiyenlerin 7 — 11 — 93 müsadif Çarşamba günü saat 14 de ve 9: 229 dos?” ei rasiyle memuriyetimize müracaat etmeleri ilân olumu” ; Hukuk Fakültesi dekanlığındö”; 1 — Fakühtersiğ dektorü sehıfıagilmaştır. Naze külte kalemine, 10 İkinci Teşrin 934 tarihine kadar” bizzat müracaat etmeleri; 2 — Fakültemizde iki sene bir smıfta kalkar # yı kayıtları silinenlerin, talimatnamesine tevfikan, yenilenmesine başlanmıştır. Yenileme muamelesin&, i Teşrin 934 tarihinde hihayet verilecektir. Alâkaderisyi yetlerini öğrenmek ve kayıtların yenilemek üzere, O Vi)