ada 5 TEKA e 63 YAZAN: İSHAK FERDİ Spa)yı öldürmek istiyen zabitler korkudan titriyorlardı.. ki (Dâraj Taspayı Mısıra ölmek için göndermişti! Zavallı Taspanın bir da pin yoktu. Zabitler hançetlerini çekerek, birbirlerine bakıştılar | * Zabitler; Taspanın he- | Yattığını hayretle gör- İn, Zabitler kumandanın çadırına daldılar. * İkisi de hançerlerini kınların - dan çıkarmışlardır. Taspa, ininde uyuyan bir aslan gibi, kuma serdiği bornozunun üstüne uzanmış, geniş göğsünü $i> şirerek uyuyordu. Zabitler birbirlerine bekişizi | ! ye hi İ idi a Seceyi di mu i —E > dam © ucakta Taspanın uyu- İ T din biliyorlardı. Hal- | em çok yorgun, hem | ! n me Başını yere koy -| * bir uykuya daldı. ş. LR Güneş doğuncaya İ İ | lar: ! — Haydi... Ne duruyorsun? i — Evvelâ sen sapla!.. — Benim ellerim titriyor... — Yalnız ellerin mi,1. — Evet... — Benim dizlerim de titriyor. | 1 Salisinin, Taspanm ma- | tü. zabitlerden ikisi | “7, “miş konuşuyorlardı: | | 4 Uyuyor, değil mi? Oorultusu buradan Ben bu işi yapamıyacağım. — Geri dönemeyiz. o Gözleri- | ni açarsa, ikimizi de mahveder Zabitlerin cesareti kırılmıştı. | İkisi de vazifelerini yapmağa muktedir (değillerdi. (Bunların | vali tarafından, Taspanın ölümü- | ne memur edildiği anlaşılmıştı. Demek ki Dârâ, Taspayı Mr- sıra ölmek için göndermişti! İran sanayiinden olup son hatri - yatta Persepolis o harabelerinde elde edilen yekpare taştan oyma bir kö - #ece sabaha kadar UYU" | yek. göndermek ve onun yokluğundan istifade ederek çadira girmek da- ha muvafık olmaz mı? Çadırdan çıktılar. Nöbetçi kızgın kumların üs- tünde dolaşırken zabitlerden biri sordu: — Su taraftan koşarak giden adamı görmedin mi? Nöbetçi şaşırdı: — Hangi tarafa gitti? Görme- (Ölüm geçidi) ni ele geçirdik- dim... Affedersiniz! ten sonra, nasıl olsa (Şeytanın Zabit meçhul bir noktayı gös- | oğulları) nı yakalayıp hadlerini tererek: bildirmek kolaylaşacaktı. © karar hafif olursa ol-! — Haydi koş, ded! Çıplak | Zabitler, Taspanın başı ucunda bi kaç günlük yorgunluğu- vücutlü bir araptı. Onu yakala | telâş ve heyecan içinde titreşiyor- Nu; a gece hücumun - Budala, dala, Vahşilerden ev - mi ölüme kavuşturacak göremiyor. İşi sen yapacaksın, de - Zavallı Taspanm bir şeyden haberi yoktu. O akşama doğru! uyanacak ve ordusunu geçitten i- leriye götürecekti, f Nesen, nede ben. Yapacağız, Haydi hazır Mage kadaş cadırın içinde dü- başı ladılar; uykusu hafif diyor - N | inn geçiremez. Uy- | ve buraya getir!. lardı. “U Uya, adan gidelim. | Nöbetçi koştu. İ (Devamı var) | ! 0 pe halimiz haraptır. maneeraaasar sanan esasan “si. Biz ondanfaz-! Polis haberleri: Maarif Cemiyetinde Yeni idare heyetitoplandı Maarif cemiyeti İstanbul şube- si idare heyetindeki nöksanlar ta- mamlanmıştır. Cemiyetin İstan - bul mümessili şehir meclisi aza - sından Mehmet Ali Beydir. Ma- arif müdür muavini Nurullah, Zi-| raat Bankası müdürü Ahsen ve tüccardan Mühürdar zade Nuri; Beyler idare heyetini teşkil et- mektedirler. Yeni heyet dün ilk içtimamı yapmıştır. (Maarif cemiyetinin mali vaziyetini ve talebe kadrosu nu tetkik etmiştir. Heyet, içtima- dan sonra cemiyetin Kadırgadaki İ Taspayı tanımıyorun | Bir ceset ve bir Üy gibi, iri boylu tabanca bulundu Zabıta şüpheli bir ölüm vaka- i sının tahkikatiyle meşguldür. Bu, i Bomonti fabrikası o arkasındaki i bahçeler aralarında bir ceset bu - lunmasr üzerine başlamıştır. Ce - ! sedin, Hüseyin isminde bir seb - zeci olduğu anlaşılmıştır. Cese » i din biraz ilerisinde atılmış bir ta - banca bulunmuştur. Bire, kadar mı? Me <6ssur diyorlar.. ii” kadar. a Şam. 0. Me ruf okçuları geri » Vi bir nişancıdır de -| » Biz onunla | Hüseyinin sabahları bu civar » | daki bahçelere gelerek sebze al » i dığı, küfesine doldurarak sattığı i söylenmektedir. Bir kasta kurban olduğu zannedilen Hüseyinin ce » sedi morga kaldırılmıştır. Vaka | En | VAKTT ın Defiikesti 86 i j söylemediniz.. İ haksızsımız. | nürseniz düşününüz. * müş gibi geriledi, sendeledi: İ ne aldı ve merakla sordu: > — VAKİT 23 Teşrinlevel 1934 smmum& | Ölüme .Susayan Gönü — Rica ederim hanımefendi... — Beni tanıdığınız: söylüyor» sunuz. Sahte bir isim (takıyor, kolunuza bir kitare alıyor, kapı - mı çalıyorsunuz.. Ve sanıyorsunuz | ki, dostu evde bulunmadığı dâim | bundan istifade ederek bu evde | oturan kadın, her şeye razı olur.. Şikita acı bir tebessümle, Cavi- | de söz vermeden devam etti: — Siz hiç değilse dürüst dav- randınız.. - Sizi kabul ettim diye, gönlünüze hizmet edeceğimi açık Öyle ya, herkesle İ düşüp kalkan bir kadının sizi red- detmesine sebep yoktu.. Böyle düşündünüz ve böyle düşündüğü- İ | müzü de ima ettiniz... Boğazında bir hıçkırık döğüm- lendi: — Beni âlemin sözü ile muha- keme edip buraya gelmekte Bazı insanlar vârdır ki gönüllere hareketlerini biribiri- ni tutmaz. Herkesni kalbinde bir aslan yatarmış. “İşte ben de bu in- İ sanlardan biriyim. Artık ciddi ko- nuşun. Benim hakkımda ne düşü- Benim vic- dan azabım kendime yetiyor. Bu- raya dünyayı unutmak için gel- dim. Lütfen rahatımı bozmayınız. Bunları sahici söylüyordu? Se- si hazindi. Edası samimi idi, Ca- vit heyecanlandı ve müteessir ol- du.. Heyecanlı bir sesle: — Hanımefendi, rica ederim beni biraz daha dinleyiniz, dedi... Sizin hakkınızda söylenen birçok fena sözlerin hepsini (odinledim... Buraya götü bir maksatla geldim. Nihayet para ile kapinızı açtırabi- leceğimi ve sizi elde edeceğimi ta- sayvur ediyordum. Fakat beni af- fediniz. Beni mazur görünüz. Şimdi sizi gördüm, sözlerinizi din- ledim, sizi anladım: ve tanıdım. Siz Ebülcenap Feyyazın şerki ola- mazsınız. Şikita; başma yıldırım düş- — Feyyaz mı? Cavit sokuldu, genç kadının a- teş gibi yanan elini avuçlarının içi- — Onun yaptığı fenalıkları, çe- virdiği kanlı dalevereleri — “bilmi-| yorsunuz değil mi? Şikita nihayet kekeliyebildi: — Feyyaz size ne yaptı? Cavidin gözleri evvelâ bulut « landı, sonra simşeklendi kadından uzaklaştı: — Demek hakkımızda ; ; söyle- nenler yalan değilmiş, iftira değil- miş!.. Genç kadın kıpkırmızı olmuş - tu: — Ne söylüyorlar ? Yazan :. Selâmi İzzet Şikita müstehzi ve sinirli gül- dü. — Yok canım! Rıdvan Bey ya- rın değilse öbür gün gelir. Sizi de beklerim. Geliniz de kendisiyle görüşünüz, bakalım o ne der. Bu- nu pek merak ediyorum. — Tamam. Düşman olduğu « muz anlaşıldı.. Ben O açik oyun- dan hoşlanırım. Eğer başkaları - nın menfaati olsaydı, Rıdvan Be- yin sizin evinizde iflâs etmesi ba- na viz gelirdi. Fakat geride baş- kaları var ve fenalığınız onlara da dokunuyor. — Onlardan komisyon mu is - temek fikrindesiniz? — Evet, fakat sizin anladığınız gibi bir komisyon değil.. Eğer kıy- metini takdir edeceğinize emin ol- sam söylerdim. Bu bir gönül me- selesi, Omuz silkti, kapıyı gösterdi: — Yatma zamanı geldi, fakat buna rağmen ninni gibi masal din- lemek istemem. — Şu halde anlatayım, çünkü benim masalım uyku © getirmez, bilâkis.. Belki de (O masalımın bir kısmını bilirsiniz. Fakat o henüz bitmedi. Neticesi sizin elinizde. Bu masal Feyyazım (dört senelik hayatıdır. Şikita duraladı, ve kulak ka barttı: — Hanımefendi, beni birkaç dakika dinlemek lütfunda bulunu- nuz. Ve Celilin sadık dostu o Cavit, Feyyazın Celile, Nesrine, son za- manlarda da Rıdvan » Beyle Şa- hendeye yaptıklarımı, en ince te- ferruatina kadar anlattı. Cavit söyledikçe coşuyor, co$- tukça, el ve kol işaretleriyle, ma: hir bir aktör gibi anlatıyordu. — İşte böyle, dedi. Eğer bir hafta zarfında Rıdvan Bey serbest kalmazsa, sizin elinizden kurtul- mazsa, eğer Feyyaz ortadan yek olmazsa, onu zabıtaya teslim e- deceğim... Şezlonga uzanmış yatan Şiki - taya baktı ve kendinden memnun bir tavırla sordu: — Ne dersiniz? Bunu sorduktan sonra, haykı » rarak şezlonga koştu: — Hanımefendi!.. . Şikita pek hafif nefes alarak kimıldanıyordu. — Bayılmış.. sandı! İşte bir bu nok- Ne yapacağmı saşırmış, elleri- ni uğuyordu: — Hanımefendi. . Allah aşkı- na kendinize geliniz.. Ben buda layım, abdalım, sersemim.. Size bunları söylediğime, sizi tahkir et- çala bırakalım... Şu çrivercek misin? “2 yapamam. Hem il ikimize aittir. Si edniz!,, dedi- m anin” Gidelim, Fakat i hasıl öldüreceği- e İŞ mari. Kapıda- yere sav! â Sa yurken kas Ün li Mg Mem a ini irene Uzağa | hakkında tahkikata ehemmiyetle devam edilmektedir. Zehirlenen adam Hamal Şükrü Nişancada Aşçı Cavadın dükkânında dün öğle ü - zeri soğanlı yumurta yemiş, ara» dan yarım saat geçmeden fena halde sancılanmıştır. Hamal Şük - | rünün zehirlendiği anlaşılmış, has tahaneye kaldırılmıştır. iskele kurarken düştü Aksarayda kırk beşinci ilkmek- tep hademelerinden Konyalı Mus- tafa, iskele kurarken müvazenesi- ni kaybetmiş, yere düşerek muh- telif yerlerinden yaralanmıştır. | cemiyetin ve yurdun mali ve ida- talebe yurduna giderek yurt bi- naşının tamirden sonra aldığı şek- li görmüşler, yurt işleri hakkın - da yerinde tetk'klerde bulunmuş- lardır. İdare heyeti tık srk toplanarak ri vaziyetini düzeletmeğe çalışa - caktır. Bu mesaiden pek yakında iyi neticeler alınacağı üm t edil - mektedir. — mamanın. Ingiliz kruvazörü Üç gündenberi ; limanımızda misafir bulunan Forbesher isimli İngiliz kruvazörü dün öğleden sonra Mondrosa hareket etmiştir. | Se siliyer iş “li lim Vaz İL e 2 ilmin di | —Ne diyecekler, Feyyazım | giğime piğman oldum. Bütün bu metresi imişsiniz. işlerden sizin haberiniz yok.. Siz “ Ellerini yüzüne kapadr: masumsunuz. o Bütün (kabahat — Yalan, iftira! Feyyazm... Hayır, isterseniz o da — Hayır yalan değil, sahi.. Bu- | kabahatlı olmasin... Beni affedi - nu şimdi anladım Artık Mak niz hanımefendi... Sizin fenalığı- getirdim Feyyaz, güzelliğiniz - | nızı istemem.. Hayır, o zabıtaya den istifade ederek sizi bir ökse gi | haber vermek ne münasebet.. Lâf bi kullanıyor. Mahvetmek iste -| bunlar... Aman yarabbi, kendine diklerine siz tuzak oluyorsunuz... | gelmiyor... Ya ölürse... Size düşenleri soyuyorsunuz.. Sustu. Kadının göğsünü açmağa mu- vaffak olmuştu. Pencereyi de açtı. 'Şikita biraz rahatladı, ken dine geldi, gözlerini açtı, Fakat hıçkırarak (o ağlamağa Şikita nihayet isyan etti. Doğ- ruldu, göğsü kabardı, hiddetinden sarardı: — Soysam ne çıkar? Size ne? Size hesap vermeğe mecbur mu» yum? Siz kim oluyorsunuz? Bu| başladı. Cavidin sözleri onu can hakkı size kim veriyor? evinden yaralamıştı. — Rıdvan Bey! (Devamı var) dk lil ii